Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Arka BahÇe Forumu - Arka BahÇe
Arka BahÇe Forumu

Arka BahÇe Forumu (http://www.arka-bahce.org/forum/index.php)
-   Arka BahÇe (http://www.arka-bahce.org/forum/forumdisplay.php?f=5)
-   -   Arka BahÇe (http://www.arka-bahce.org/forum/showthread.php?t=55)

Lizzy 03-07-2007 18:10

Delirememe sıkıntısı...
 
(Sabırlar okuyana)...

Tahammülü zor vaziyetler yani.Sıcak ve dertlerden erimiş beyinleri taşıma külfeti ve benzer beyinleri taşıyanlara katlanabilme savaşı.Bu arada düşünme,saptama,analiz,karar,uygulama kabusları.Bir sürü şey yapmak lazım.Ve fırsat kalırsa yaşamak lazım.Hey gidi gidi...

Bu kadar mı karışıktı bir sürü şey hep?Hadi ya...gördüğüm tek şey devasa kördüğümler,çöz baba çözelim.Ne için ve na zamana dek?İnsan bıkkın,insan karışık,insan boş bakıyor.Sanki bir halatın ucundan tutup var gücümüzle çekmekteyiz,ama karşıda koca bir karanlık,göremiyoruz hiçbirşeyi.
Yani şimdi bir psikologa gitsem,anlat bakalım dese,durumu böyle tarif edeceğim.Yapay zamanlar,yapay insanlar,yapay durumlar.Acemice yazılmış bir senaryonun bir sürü acemi oyuncusu...

Güzellikler,değer yargıları,duygular,heyecanlar bir bohça yapılıp emanetçiye verilmiş,ne zaman geri alınacağı belli değil.Geri alınmak isteniyor mu,o da belli değil.

Eski filmlerde renkli panayırlar olur hani.Onlardan birinde sonsuza dek yaşamak hayali musallat oldu kaç gündür.Ne yaşadığım ülkeyi bileyim,ne zamanı,ne adımı.Kaybolayım sadece o alanda.Saçmalık değil mi?Ama ben saçmalamak istiyorum.Belki de hep istedim.

Kafam henüz çalışıyorken tek bir cümleye mıhlanıyorum istemeden de olsa.Ve yüzde yüz doğru olduğunu kabul ediyorum yenilmiş vaziyette artık.

Birgün gelir her millet layığını bulur.

AnnE 03-07-2007 20:42

İ-grek
 
Ahali;

Bu Ahali lafını sanırım , en fazla bizim Ali hoca'nın anası; şimdilerdede eşi kullanıyordur : '' Ah Ali Ah ! memleket diye diye kafayı çizeceğine üç-beş üçkağıt yapsaydın ya ; bak bütün okul yöneticileri neler yapıyor !!! ''

Neyse daha konuya girmeden dışına çıktım bile.
Girmediğin yerden çıkılmaz ! Demek ki problem yok henüz. Konu ne ? İGREK.
İgrekle Ali Hocamın ne alakası var. Dolaylı olarak var. Konuya girince anlarız. Girelim bakalım ; nasılsa çıkarız. (Hoca şimdiden O'na laf sokuyom diye alınmaya başlamıştır. O bile hala beni tanımadıysa naapayım.)

Yaşı elliye gelmiş olanlar gençliklerinden , altmışa gelmiş olanlar ise hayatlarından hatırlarlar. O zamanların liselerindeki fizik , geometri ve cebir hocaları, çok iyi Fransızca bilirlerdi. Zira , onların hocalarının bir çoğu Mekteb-i Sultani'den ya da o ekolden gelen hocalardı ve kendi dalları ile beraber hemen hemen hepsi Fransizca da bilirlerdi.

Yine , bugün yaşı altmışın üzerindeki mühendislerle de konuştuğunuzda, onların hocalarının birçoğu Hitlerden kaçmış Yahudi kökenli bilim adamları olmasına rağmen nedense onlarda aynı telaffuzu kullanırlardı, tıpkı o lise hocaları gibi : IGREK.

Bu igrek , bizim bildiğimiz '' y '' harfidir. Ama heryerde bildiğiniz y değil. Grafikteki yatay x 'i kesen dik y ordinatıdır bu igrek. Fonksiyonun adıdır. Hani falan filan demek yerine bazılarımızı kullandığı x,y,z... gibi.

Fransızlar neden böyle tuhaf bir iş yapıyor deyince aslında tuhaf olmadığını onlarında bi bağlaç olarak kullanınca ''i '' diye telaffuz ettiğini , ve bu harfin YUNAN İ 'si anlamında İ Grecque diye izah etmez zorunda hissettikleri bir harftir. Pozitif bilimlerde o adamı hasta eden '' i '' sayısı ( kök eksi bir ) ile karıştırmamak için igrek olarak telaffuz edilegelmiştir.

Bugün bile , bazı yaşlı hem de çok yaşlı mühendis amcalarla konuştuğunuzda onlar igrek diyince nedendir bilinmez onlara saygınız artar.

Ama , zamanımızda , OKS puanları sürekli düşen Fransız liselerinin günden güne dejenereleşen öğrenci ya da mezunlarının bu harfi '' x sensin igrek de sana girsin'' diye bir matematik dersi enstantanesi olarak anlatagelmeleri bu harfin teknik kutsallığını bozamaz.

Bu ''igrek de sana girsin lafı , doğuştan dejenere internet aleminde döne dolaşa şekil değiştirerek Can Yücel'e kadar yapıştırılmıştır. Der ki bu internet efsanesi ; Duygu Asena, Nazım için Kartpostal şairi demişmiş , Can Yücel de dayanamamış '' Kart sensin, postal da sana girsin ''. Yok böyle birşey.

İşin aslı şöyle : Ece Ayhan denen herif , bir yerde '' Nazım Moskova'ya gittikten sonra yazdığı şiirler kartpostal şiirleridir demiş ; Can Baba'da hem bu Ece'ye hemde çirkin homo Küçük İskender'e bir şiirle geçirivermiş :

küçük iskender
kuşumla fazla oynama sen!
seni becerecegime, ayol,
buyuk iskender'i beceririm!
hem sana sunu da soyleyeyim:
nazim için 'gurbette yazdigi siirler
kartpostal siiri' diyen ece'nin kendisi
kart bir postal...


Hani Can Baba, postal sana girsin demiş olsaydı hem onun ağzına çok yakışırdı, o postalda Ece 'ye yakışırdı ama neyse. Ece Ayhan'ı , Ece Erken'le karıştıran ve onu bir kadın zannedenlerin edebiyattan bahsettiği bu memlekette konuyu bir de seçime mi getireyim yani.

Getirmiyeyim.

Ramo 11-07-2007 10:52

İnsan Manzaraları
 
Güneşin olanca gücüyle ısıttığı,zor sıcak birgün.Şehrin tüm sokakları parti bayrak ve dövizleri ile donatılmış.

Bir zamanlar,Altay`ların mor çiçekli eteklerinden geldiğini söyleyen eski bozkurt yeni dünya görüşü ile kendisine akkurt diye takıldığım.Bir arkadaşla laflayarak başbakanın geleceği meydan doğru ilerliyoruz.

Sağdan,soldan minübüslerle,otobüslerle sıcaktan perişan olmuş,tıka basa doldurulmuş araçlardan inen insannlar meydanın gölgelik yerlerini kapma peşinde telaşla koşturuyorlar.

Bazıları beleş karın doyurma peşinde koşan,her durumu eğlenme amaçlı bir güzel değerlendiren romen vatandaşlarımız.Başlarında iri kıyım esmerce olanı;

-Ben dedim,karnımız iyice doyurulmazsa vallah gelmem.
-Öyle yarım bir ton kömürlede olmaz.Seçimden seçime yüzünüzü görüyoruz.Bizde oy çok ona göre..

Bir zamanlar hızlı solcu olup,uzun bir zamandır ticaretle uğraşan,hep muhalefette kalmanın eksilerinden bahsedip.Artık rüzgara karşı işememeyi öğrendim diyen bir dostla karşılaşıyorum.
Gülerek!
-Bak sende öğrenmişsin hocam burlara düştüğüne göre muhalafette kalmanın zararlarını diyor.

Ne yapalım oligarşiyi içten yıkmak lazım.diye takılıyorum.Gülüşüyoruz.

Bu arada Akkurt arkadaşım,bozkurt postunu çıkarmış bir çok dostuyla koyu bir sohbete dalıyor.
Çoğunun söylemi bahçeliye sitem ama.İktidar nimetlerinden baya bir faydalanıp müdür yada yardımcı koltuklarını kaptıklarınıda nerdesin,ne yapıyorsun sorusunun yanıtı olarak veriyorlar.

Alan başbakanın davudi sesiyle gümbür, gümbür çınlıyor.Cümle aralıkları meydanı dolduran kalabalığın alkış sesleri ile uzun.
İzin isteyip ayrılıyorum.Kafam bir haylı karşık.Herkes yarınının peşinde...

Master 22-07-2007 20:33

Hayırlısı ile...
 
Atatürkçü eğitimin neticesi tecelli etmiştir..Tüm eğitmenleri ve eğitim sisteminin bu başarısını kutlarım...

neron 22-07-2007 22:34

Yaşasın demokrasi!!!!

Pardon?

Biri Cumhuriyet mi dedi? Ruhuna fatiha....

Ramo 22-07-2007 23:25

Ordunun tavırları,Cumhuriyet mitingleri azgın dalgalar gibiydiler.Çok gürültü çıkardılar ama kökleri çok sağlam atılmış kayalıkları sadece gıdıkladılar.
Tekke,zaviye kanunu freni ile Cumhuriyetle duraklatılan bu yaklaşım cemaat,tarikat ve evlere kadar uzanan yapılanmayla gelecek yüzyıllarımıza yön verecek ekonomik,siyasal,sosyal bir büyüklüğe erişti.Yaşamın her karesinde dikkatli ve sabırlı adımlarla ilerledi.Bu anlayış daha da büyüyerek radikalleşerek,alışmamızın zor olduğu ancak delicesine akan seller örneği içerisine bizleri de alarak nihai hedefine varacaktır.Bu sular daha yatağının başındanır ve alacak daha onca yolu vardır.
Birileri her ne kadar muhturalar yada benzeri faaliyetlerle kapıları kapatmaya çalışsada bir süre dinlendirip daha güçlenmelerinden başka işe yaramayacaktır.
Unutulmamalıdır ki ateşi söndürmek için atılan,yetersiz su,onun daha güçlü yanmasını sağlar.Her ne kadar Cumhuriyet mitingleri sağanak gibi gözüksede yandaşı,genci,kadını erkeği örgütü ev,ev dolaşarak siyasal örgütlenmesini tamamlamış bir anlayışa zarar verdiğini düşünmek büyük yanlış olmuştur.

Ne diyelim Baykal efendi gibi bir muhalefet çok az kişiye nasip olur.Umarım Milletimiz için herşey hayırlı olur saygılarımla

meraklı 02-08-2007 10:22

seslerrrrrr......
 
Dün akşam çok başıma otururken dışardan gelen bir melodiye takıldım..Melodi mi..Yok tam değil aslında ritm belki, oynakla oynak olmayan arasında insana bedenen hareket verirken biraz da sen kiiimmm ….tarzında durağanlık yaşatan bişi.

Ayak uç tabanlarım hafiften tempo tutmaya meyilli, zihnimde rakkaseler hazır ; İspanyolların kastanyet tıkırtısı, topuk takırtısı ,eteklerinin dairesel devinimleri ,saçlarının kara gece yoğunluğuna eşlik eden kırmızı gülleri , baygın duruşlu meydan okuyucu gösleri ile bizim dansözlerin zillerinin sabırsızlığı, göbek hareketleri hafiften nefes alır pozisyonda yumuşak iniş çıkışları ve de zennelerin o düz yay misali müziğe duyarlı gergin vücutlarına baktım.

Odanın her bir köşesinde yanan mumlarım tavandaki spotlardan daha bi parlak olmaya başladı sanki. Enteresan ,kulaklarımın sızıltı şeklinde duyduğu ,odanın içini doldurmaya başladı bir anda. Hepsi de zihnimin sahnesinde ayrı köşelerde ama ortada bize bakıyorlar …

Ben bana döndü;” istiyorsun değil mi” dedi. İstiyor muydum ?? Evet istiyordum…Bizle fazla muhatap olmayan diğer ben ise, küçümsüyor olduğunu gözlerini ağartarak baktırtmasından sebeb ağzının kenarından döktüğü kelimelerle perçinlemiş oldu.
“Halâ bu yaşta, bu koşullarda dans edebileceğini mi zannediyorsun?”

Niye?? Olmaması mı gerek !! Ne yani sadece dans etmek isteyenler zihni rahat olan, hayatı bozuk para gibi harcayan ya da ehl-i keyif olanlar mı ? Ya da bu işi meslek edinmiş ya da ve ya dasında ille de ruhu genç, yaşı genç olanlar mı ? Bu kendini bilmez kısaca bana kendimi ille de kötü hissettirmek için elinden geleni yapıyor yahu.. Ben bana döndü yine, sıcak bir tebessüm vardı, göz kırptı “hadi” dedi.

Bir anda kendimi odanın ortasında ,zihnimin sahnesindekilerle birlikte eğilip bükülür durumda buldum. Kâh İspanyol Esmeralda’yla topuk vuruyordum, kâh dansözüm Aysel’le göbek atıyordum. Zennem yakın çapımda, üstünde minik cepkeni-işli, belaltında , dar kalçalarını saran yemenisi zilli, gözlerindeki sürmeyle biraz hülyalı bakarak erkeksi kaslarını reddeden bir yumuşaklıkla kayarcasına adeta diğerlerine meydan okuyordu.

Saçlarım terden yapışmış, biyolojik yüreğim isyanda , gönlüm kafesinden kaçmış kuş misali çırpınmakta….Bacaklarım alışık olmadığı bu zıplamalar, bükülmeler ve gerilmeler sayesinde iyice kasıldı. Damarlarım yabancı bir kan basıncına şahitler ancak malûm nikotin ve yağlanmanın getirisi ile daralmış damarlar kan geçişine izin vermiyorlar. Tıkandım, nefes alamıyorum, kasıldım- çatırtılar kütürtüler geliyor her bir eklemimden. Ama diğer ben e inat ayaktayım işte. Ben bana güç verircesine tebessümü yüzünde el çırpıyor.

Sonra….. Sadece göğsümde feci bir yanma ve bacaklarımın titremesi kaldı….Sanki bizimle muhatap olmayan ben haklı mı çıkmıştı ….??? İşin gerçeği pek de umurumda değil..:))):friends:-

meraklı 10-08-2007 10:28

oh be nihayet...desem de
 
Alıntı:

AnnE´isimli üyeden Alıntı
''yaşarken, yaşamın yaşamazlığı içersinde yaşamamız gerçekliğini yaşamaya çalışırken....''

...

Ne acaip bir cümle. Hele ki başındaki '' devamı olacak tabii '' ile beraberken...
Cümleyi kes, biç anlam değişmiyor.

'' Yaşarken,yaşamaya çalışırken''
''Yaşamın yaşanmazlığını yaşamaya çalışırken''
'' yaşamamız gerçekliğini yaşamaya çalışırken''




Ne zamandır takıldığım ama yazmayı hep ertelediğim bir kelime oyunu….:;dedektif

Muhterem AnnE min münasip gördüğü , yazımdan alıntıladığı” yaşamın yaşanmazlığı” ile benim yazdığım “yaşamın yaşamazlığı”……

Deyeceksiniz ki ne ola ki…farkı fark etmek gerek…-search-.

Yaşam yaşamaz !!! yaşanır ya da yaşanmaz…Kullanırsın ya da kullanmazsın…Düşünün ki o bir kılıftır, giysidir..Bazan abiyye olur bazen spor ,keyfe keder bazen seksapalitesi yüksek bir transparan dır.


Yaşanmazlığı ise kişisel tercihler belirler…O halde yaşamın yaşamazlığı nedir…

Hadi başa dönelim; yaşam yaşamıyor olduğuna göre ve yaşayan insan denen organizma olduğuna göre, yaşamın yaşamazlığını zorlayan da insandır (halt etmeye yaşıyor rolü verip sürekli suçlayacak potansiyel yaratmış olur böölelikle)…Bunu duygularıyla, ummalarıyla, hayalleriyle yapar. Yani zorla yaşamı yaşar hale sokar…Tabiiki konumuzun Yaşar Büyükanıt la ya da Yaşar Nuri Öztürk le bir bağlantısı yoktur…..

Yaşar ne yaşar ne yaşamaz la ise hayli yakiiinnn ilişkisi vardır…Zamanında Yaşar Yaşam a talip olmuş olsa da Yaşam ın Yaşar a hissettikleri ,dolaylı sebeblerden bitmek zorunda kalmıştır…ancak eski dost düşman olmaz vesile edilip sürgit bir birlikteliğe devam edilmiştir.

Ayy neyse…Bugün de böyle…Bilmem yaşamazlığı yaşarmış olduğumu size de yaşattırabildim mi….:;ohohoh


:friends:-

Master 14-08-2007 19:07

Dünya izliyor....
 
''Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin adayı Zonguldak milletvekili, Köksal Toptan seçildi.''

'' TBMM Başkanı Köksal Toptan, cumhurbaşkanı adaylık başvurusunu sunan Abdullah Gül'e başarılar diledi.''

"Durmak yok,yola devam"

AnnE 16-08-2007 17:55

Ben Ufuk Güldemir'i hiç sevmedim , tıpkı Reha Muhtar'ı hiç sevemediğim gibi.
Evren'in de hatta Özal'ın bile beceremediği kadar apolitizasyonu becerebildikleri için sevmedim. Tıpkı Engin Ardıç'ı sevemediğim , Serdar Turgut'tan hazzetmediğim gibi.

Halkı halktan yana olandan soğutmayı en önde giden halk yalakası aşağılıklardan daha da iyi becerebildikleri için sevemedim.Halka halk olduklarını unutturmayı en cangıl liberallerinden iyi becerebildikleri için. Halka becerilmenin normal bir vak'a olduğuna ikna ettikleri için sevemedim.

Bu adamlar ''sosyal'' yazarlardı. Siyaset ya da ekonomi yazan yazarı zaten bilirsin ; tavrını duruşunu bilirsin.Ama sosyal yazar farklıdır. Kendi kitlesini hatta fanatiğini oluşturur , dedikleri nerden baksan o an için doğru gelir. Ama o ''sosyal'' yazarın sosyal okuyucusu , izleyicisi , o anda oan için doğru olanı söylediğinde '' lan haklı herif'' dersin ve diye diye bir bakarsın ( hatta hiçde bakmamışsın) sosyal yazarın ''asosyal'' ''apolitik'' bir OTu oluvermişsin. Onlar sağlam maaşlarla sağlam ratinglerle 5.000 Dolarlık şarabın fazületlerini sana okuturken sen artık ne gelir dağılımını ne işsizliği ne eğitimsiz Universite mezunlarını ne Türkçe bilmeyen gencleri unutuvermişsin.

Bu adamlar tıpkı Çölaşan gibi , tıpkı Bekir Coşkun gibi tipkı Yılmaz Özdil gibi ''sosyal'' yazarlardı.Çölaşan'ı da pek sevemedim. ama ilk saydıklarımdan farklı. Herzaman doğru ya da önemli olmayan iddialarını kör gözüm parmağına yazarken içinden ''abartma lamn'' diyenleri tehdit ettiği için sevmedim. Kendini durup dururken haksız hale getirmelerini sevemedim.

Bekir Coşkun , son zamanlarda da Yılmaz Özdil, Çölaşan'dan da farklıydı. Unutmamayı yazıyorlardı. Özdil en tokat gibi tarzıyla, Coşkun en samimi duygusallığıyla.

En çok Ertuğrul Özkök'ü sevmedim. Zaten seveni de görmedim. Gerekçe aramama hiç gerek yok bunun için.

Pek sevmediğim Çölaşan'ı işten atan hiç sevmediğim Özkök'ün gazetesini sık kullanılanlardan çıkardım bugün ; Özdili ve Coşkun'u okuyamama pahasına.

Bu yaşa kadar özürlü bir muhalif azınlık muamelesi gördüm.
Daha çok görürüm.

Bana ne.

mi ?


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 18:22 .

Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce