Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Medya Yorumları - Sayfa 37 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Nadas Alanı > Dünya Hali > iç-dış politika
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Medya Yorumları
Konudaki Cevap Sayısı
741
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
443140

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #361  
Eski 21-04-2009, 12:44
LAZIO LAZIO bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2009
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 111/62
83 Mesaj ına 243 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Cumhuriyetcilik ve demokratlik birbirinin alternatifi midir?......Hem Cumhuriyetci hemde Demokrat olunamaz mi?....Amerika'da,aslinda birbirinden hicbir farki olmayan iki partinin gostermelik kayikci kavgasindan,kendimize bolunmek icin yeni bir konu cikarttik sanki....

Ilkeli laik bir Cumhuriyet istemenin ozledigimiz Turkiye icin yeterli onsartlar oldugunu sanmiyorum....Saddam'in Irak'i geliyor aklima....Cumhuriyetmi?....Cumhuriyet Laikmi?.....Laik Ilkeli mi.....Kendi kafasina gore dunyanin super gucune yok olmak pahasina kafa tutacak kadar ilkeli......Ote yandan Cumhuriyet olmayan demokrasiler Hollanda,Norvec,Ispanya,Danimarka.......(Umarim buradan monarsi istegi icinde oldugum gibi bir sonuc cikarmazssiniz....Yalnizca demokrasinin onemini vurgulamak icin uc bir ornek verdim.)

Elimizden geleni yapmak konusuna gelince.....Kasim ayinin Ukrayna sogugunda gunlerce sokaklarda sabahlayan insanlarla.......Sn Saylan'in "Yuzbin kiz cocugu okutabilsek Turkiye'ye gericilik bir daha ugramaz"soylemleri arasindaki genis yelpazeden icini dolduracak bir cok malzeme bulunabilir gorusundeyim...

Demokrasiyi terim olarak cok havada buluyorsaniz,cesitli amaclarla kullanildigini dusunuyorsaniz,terminolojiyi bir kenara birakalim.....Aydinlik diyelim onuda begenmediyseniz portakal diyelim.......Ama cesitli bahanelerle aramaktan,savasmaktan vazgecmiyelim........Kendimiz icin yilgin olabiliriz ancak cocuklarimiz icin yilgin olmaya hakkimiz yok.....LAZIO

--------------------------------------------------------------------------
Alıntı ile Cevapla
LAZIO kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (22-04-2009), AnnE (22-04-2009), Emin (25-04-2009), hazan (22-04-2009), Master (21-04-2009), neron (22-04-2009), Ramo (21-04-2009), zumbul (22-04-2009)
  #362  
Eski 21-04-2009, 22:42
Master - ait Avatar
Master Master bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Kalamış
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 6.503/2290
5427 Mesaj ına 23007 Kere teşekkür edildi
Arrow Kaçıranlar için keyifli 4 saat

İlkeli ve Laik Cumhuriyet için çok çevreye bakmışsınız... Benim için sunan Anıt Kabir de....

İlke açılımı için Adı bile yetiyor....


Köy Enstitüleri,Açık olsaydı ilericilik gerilermiydi ??..

Doğada olmayan, bir istemden ötesi değildir...

+++++

Harvard Üniversitesinde öğretim görevlisi olan Prof Dr Gönül Tekin

http://video.google.com/videosearch?...in&emb=0&aq=f#
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez
Alıntı ile Cevapla
Master kullanıcısına teşekkür edenler
account (22-04-2009), alihoca (22-04-2009), ar_de_ (22-04-2009), edajeme (13-08-2020), Emin (25-04-2009), hazan (22-04-2009), iaivribi (30-08-2020), LAZIO (22-04-2009), neron (22-04-2009), Ramo (23-04-2009), zumbul (22-04-2009)
  #363  
Eski 22-04-2009, 06:44
AnnE - ait Avatar
AnnE AnnE bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Suriçi
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 606/518
314 Mesaj ına 5527 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Oranj devrim

'' Kasım ayında Ukrania soğuğunda günlerce sokaklarda sabahlayan '' insanları okuyunca aklıma Alina takıldı. Dur bi arayım kızcağızı. Kış boyunca evine gaz gelmeyen yetmişlik mamuşkanın sağlığı ne vaziyetteymiş. Okuldan direkt olarak patates toplamaya giden, tarla dönüşü çaktırmadan cebine tıkabildikleri ile akşam yemeği sağlayan 14 yaşındaki oğluna buradan gönderdiği ayakkabılar eline geçmiş mi ? Çalıştığı atölyeden 2 lt makina yağı çaldığı için bir yıldır hapiste olan kardeşi kaç yıl ceza almış ? Ukraina'nın hemen hemen her kasabasında kurulan '' falanca yerin kızları.com '' internet siteleri üzerinden dünyanın dörtbir yerindeki sürekli maaşlı emekli kart zamparalara pazarlanma umudu ile yaşayan o güzelim kızların kaç tanesi altına yatarak bokunu temizleyeceği dedesinden yaşlı koca bulma şansına ermiş ?
Alıntı ile Cevapla
AnnE kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (22-04-2009), Emin (25-04-2009), hazan (22-04-2009), Master (22-04-2009), Süvari (22-04-2009), zumbul (22-04-2009)
  #364  
Eski 22-04-2009, 07:19
neron - ait Avatar
neron neron bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 139/3021
68 Mesaj ına 527 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Duruş meselesi - Yılmaz Özdil

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...rid=249&gid=61
Alıntı ile Cevapla
neron kullanıcısına teşekkür edenler
edajeme (13-08-2020), zumbul (22-04-2009)
  #365  
Eski 22-04-2009, 13:15
LAZIO LAZIO bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2009
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 111/62
83 Mesaj ına 243 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Sn Anne,

Yukaridaki mesajinizdan,eger Laz kafamla yalnis anlamadiysam, su neticeyi cikardim........"Evet insanlar demokrasi icin yaptiklari eylemin sonucunu aldilar ama bunun diyetini ac kalarak oduyorlar"...

Bunu Turkiye'ye uyarlarsak....Buradan "Eger Turk halki demokrasi talep ederse,bunun icin eylem yaparsa birileride bizim gazimizi kesip,bizi ac birakabilir,kizlarimiz sokaga duser,perisan oluruz"sonucunu mu cikarmamiz gerekiyor?.....

Sakin yalnis algilamayin sadece anlamaya calisiyorum....Alina ile konusursaniz kendisine en iyi dileklerimi iletin lutfen....LAZIO

--------------------------------------------------------------------------
Alıntı ile Cevapla
LAZIO kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (22-04-2009), AnnE (22-04-2009), Emin (25-04-2009), hazan (22-04-2009), iaivribi (30-08-2020), neron (22-04-2009), Süvari (22-04-2009), zumbul (22-04-2009)
  #366  
Eski 22-04-2009, 14:56
AnnE - ait Avatar
AnnE AnnE bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Suriçi
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 606/518
314 Mesaj ına 5527 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Muhterem Lazio ;
Yukarda yazdıklarımın yanlış ya da eksik anlaşılabileceğini sezmiştim. Bugün vaktim maalesef yok. Bu hoş tartışmayı, medyacıları daha fazla incitmeden arkabahce ye taşıyarak devam ettirmek istiyorum. Ama birkaç gün müsaade; uzun zamandan sonra memlekete gelip buzlu rakı içeceğim.

Ama, dayanamadım ; Alina'nın memleketinde yapılan oranj demokrasi mücadelesinin ilk somut sonucu, kazanılan bu mücadeleden sonra rüşvet tarifesinin iki misli artması olmuştur.
Bahsetmek istedigim, vatandaşa demokrasi diye neyin yedirildigine dikkat edilmesidir. Mesela, 2. Dünya savaşı sırasındaki kıtlık döneminin bütün karaborsadan köçeyi dönen dümbüklerin DP nin en önde gelen savaşcıları olması ve DP nin bu memlekette demokrasiyi getiren şey olarak anılması gibi.

Zaten Alina'ya da sordum '' Hö ??? '' diye uzun uzun suratıma baktı. ( Fena da olmadı hani )

tamam tamam devamı sonra...
Alıntı ile Cevapla
AnnE kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (22-04-2009), ar_de_ (22-04-2009), Emin (25-04-2009), hazan (22-04-2009), LAZIO (22-04-2009), Master (22-04-2009), neron (22-04-2009), nomeames (22-04-2009), Süvari (22-04-2009)
  #367  
Eski 22-04-2009, 23:07
alihoca alihoca bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 361/2464
166 Mesaj ına 2501 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Alıntı:
LAZIO´isimli üyeden Alıntı
Turkiye son elli senedir demokratik bir hukuk devleti idide benmi kacirdim?.........

Faili mechul cinayetler islenirkende,insanlar iskence gorurken,fikirlerinden dolayi yillarini icerde gecirirkende,halkin oyu ile gelmis politikacilar yaka paca alassagi edilirkende demokratik bir hukuk devleti degildi,……..Tijen Hanimla Ferhat Bey’in paldir kuldur iceri alindigi,Sn Saylan’in evine baskin yapilan bu gunde degil..…….

Benim itirazim,Turkiye’deki islemiyen sistemi sorusturmak yerine siyasi cekismeyi on plana cikarmak……Bu islemiyen sistemden bir kurtarici beklemek…..Iktidar degisikliklerinin mucize yaratacigina inanmak..….En anlamadigim noktada demokratik hukuk devletini tesis etmek icin darbeden medet ummak…..

Ne kadar kotu olursa olsun,bu veya bir baska iktidar eger darbe ile gidecekse kalsin daha iyi…….Demokrasiyi bizim jenerasyonumuz yasayamadi (Yasi 40 ustu olanlardan bahsediyorum),eger acilen gerekenler yapilmazssa cocuklarimizda yasiyamiyacaklar hele bir darbe daha olursa torunlarimizin bile yasamasi tehlikeye girecektir…….

Bundan boyle darbe yapmaya tevessul edenlerin iki kere dusunmeleri acisindan.....Darbe icin faaliyet gosterenler varsa onlarin cezalandirilmasi kadar gecmis darbecilerede yargi yolunun acilmasinin gercek demokrasi icin sart oldugunu dusunuyorum…....

Yillarca kafamiza kazinmis “Turkiye demokrasiye hazir degil,ozel sartlara haiz”masalini artik bir tarafa birakmamiz gerek…. Sorulacak soru su…..Biz gercek bir demokratik Turkiye istiyormuyuz?.....Talep ediyormuyuz?.....En begenmedigimiz,en karsi oldugumuz fikrin bile serbestce dile getirilebilmesi icin elimizden geleni yapabilmeye hazirmiyiz?......LAZIO
Sevgili LAZIO;

Öncelikle hooş geldin. Kendi özgün fikirlerini yazarak katılımın ile de sefalar getirmişsin.


Özlem dolu selamlarımla
Alıntı ile Cevapla
alihoca kullanıcısına teşekkür edenler
Emin (25-04-2009), LAZIO (23-04-2009), Süvari (23-04-2009)
  #368  
Eski 23-04-2009, 13:28
LAZIO LAZIO bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2009
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 111/62
83 Mesaj ına 243 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Hos bulduk Sevgili Alihocam,

Gordugum kadari ile nezaket ve inceliginden hic birsey kaybetmemissin....Boyle guzel bir ortamda eski dostlarla birlikte olmak gercekten cok hos bir duygu...Sana ve tum sevdiklerine en icten iyi dileklerimi gonderiyorum....LAZIO

--------------------------------------------------------------------------
Alıntı ile Cevapla
LAZIO kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (23-04-2009)
  #369  
Eski 26-04-2009, 20:16
neron - ait Avatar
neron neron bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 139/3021
68 Mesaj ına 527 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Soner Yalçın - Hürriyet 26.04.2009

Endişe verici nüfuza sahip bir ’cemaat’in hikáyesi


Türkiye’de hep bir "cemaat" konuşulup tartışılıyor. Kimi eğitim çalışmalarını alkışlıyor, kimi açılan okulların gizli ajandasından bahsediyor.

26 Nisan 2009

Soner YALÇIN
sonery@hurriyet.com.tr




Endişe verici nüfuza sahip bir ’cemaat’in hikáyesi


Türkiye’de hep bir "cemaat" konuşulup tartışılıyor. Kimi eğitim çalışmalarını alkışlıyor, kimi açılan okulların gizli ajandasından bahsediyor.


>
Bugün ne kadar bir güce hükmettiği bilinmiyor.

TV ve radyo sayısının 700 olduğu tahmin ediliyor.

Bu "cemaatin" endişe verici bu nüfuzu hep tartışma konusu. Kimilerine göre milyar dolara hükmeden Opus Dei, aslında sadece "kutsal mafya"!

Peki iş ve siyaset dünyasında karmaşık ilişkiler yürüten Opus Dei neydi?..

’Allah’ın Eseri’

Adı, Josemaria Escriva de Balaguer’di.

Madrid’de sıradan bir Katolik papazdı. İnzivaya çekildiği kilisede "Tanrı’dan gelen vahiy" sonucu 2 Ekim 1928’de "Opus Dei" (Allah’ın Eseri) adlı gizli "cemaatini" kurdu.

Amacı; Vatikan ve kiliseler dışında Papa’ya destek olacak iyi eğitim görmüş elit bir grup oluşturmaktı.

Opus Dei’ye göre Papa’nın kimliği, kilisenin ve Papalık kurumunun üstündeydi!

Papa; Tanrı-Krallığı’nın kutsal önderi "olağanüstü" bir kişiydi.

Opus Dei’nin ruhaniliği kendine özgündü. "Çilecilik"; acı çekme yüceltiliyordu. Müritler kırbaçla göğüslerine, sırtlarına vuruyordu. Çünkü onlara göre acılar ruhu Allah’a yaklaştırıyordu!

Müritler okullarda yetiştirildi

Papaz Balaguer "müritlerini" genelde Katolikliğe sıkı sıkıya bağlı varlıklı, iyi eğitim görmüş zenginlerden oluşturmaya gayret etti. (Cemaate bağlı işadamları genellikle turizm ve inşaat sektöründeydi.)

Mesleğinde başarılı doktor, mühendis, gazeteci, yazar vs. hepsini "cemaatine" kazanmaya çalıştı. Başarılı da oldu.

Tamamen gizli olan "cemaate" üç tipte katılım olanağı vardı.

En kalabalık olan "kadro dışı" olanlardı. Bunlar günlük hayatını "cemaat" idealine bağlı olarak yaşayan evli ya da bekár müritler idi.

"Kadrolular" ise kendini tamamen "cemaate" adamış seçkin, önderlik edecek erkekler ve kadınlardı.

Bir de "yardımcılar" vardı; "cemaate" üye olmayıp etkinliklere katılan ve özellikle de bağış yapan kişilerdi bunlar.

"Kadrolu" kişi Opus Dei’ye kabul edilmek için tanıklar önünde yemin etmek zorundaydı. Sadakatle bağlı kalmak, gizliliğe harfiyen uymak ve havarilere özgü bir yaşam sürmek şarttı. Aile yaşantısı onaylanmayan müritler ailelerinden uzakta özel evlerde barındırıldı.

Eğitim yoluyla seçkin-önder elemanlar yetiştirmeyi hedeflediler. Okullar açtılar ardı ardına. Yetmedi taşradaki başarılı çocuklar için yurtlar hizmete soktular. Yurtdışı burs olanaklarını iyi kullandılar.

Yetişen müritleri devletin kilit yerlerine yerleştirdiler.

Ve hep devlet desteği gördüler.

Çünkü, düşman ortaktı...

Ağca’nın Papa’ya suikastı

Opus Dei kurucusu Papaz Balaguer antikomünistti.

"Cemaat" için komünistlerle mücadele esastı. Bu sebeple İspanya İç Savaşı’nda Cumhuriyetçilere karşı savaşan Faşist Franko’nun yanında saf tuttular.

İlişki karşılıklıydı; Franco iyi yetişmiş "cemaatin" insan kaynaklarından hep yararlandı. "Cemaat" ise diktatör Franco’nun gölgesinde büyüdü.

Opus Dei, iş dünyası ve politikadaki gücünü her geçen yıl artırdı.

Bir yanda sürekli "partiler üstü" gözüktüler, diğer yanda ellerini politikadan hiç çekmediler.

İlk dönem İspanya ile sınırlı mütevazı gizli "cemaat" zamanla mürit sayısını, siyasi ve iktisadi nüfuzunu artırınca ülke dışına da "hizmete" başladı. Çünkü soğuk savaş dönemi başlamıştı.

Yıl 1947. Opus Dei kurucusu Papaz Balaguer, Roma-Vatikan’a çağrıldı.

"Papa Hazretleri’nin Yüksek Papazı" unvanı verildi.

Opus Dei böylece dünyadaki kiliseler bünyesinde ayrıcalıklı bir yer edindi; tanındı. Özellikle 1982’den sonra Papa II. Jean Paul’ün kanatları altına girerek Vatikan’ın en etkili dinsel örgütü oldu.

(Ara not: Mehmet Ali Ağca’nın Papa II. Jean Paul’e 13 Mayıs 1981’de suikast yaptığını anımsatırım. Ergenekon soruşturması nedeniyle İtalya’daki Gladio’yu dillerinden düşürmeyenlerin Vatikan-Opus Dei ilişkisini göz ardı etmemelerini öneririm.)

’Hoşgörü’ ve ’diyalog’

Opus Dei’nin anahtar iki sözcüğü vardı: "Hoşgörü" ve "diyalog"!

Bu iki kavramı kullanarak dünyanın çeşitli ülkelerindeki insanlarla yakınlaştılar, konferanslar-seminerler düzenlediler, okullar açtılar, TV-gazete satın aldılar. Adları duyulmamış aydınları ünlü yaptılar.

Sahibi oldukları 12 film şirketini psikolojik savaşın emrine verdiler.

"Hoşgörü", "diyalog" sözcüklerini ağzından düşürmeyen Opus Dei, diğer yandan soğuk savaşın en güçlü antikomünist örgütlerinden biri oldu.

Özellikle İspanyolca konuşulan Latin Amerika’daki ülkelerde sosyal hareketleri destekleyen kiliseler ile sol hareketlerin kurduğu ittifakı bastırmak için aktif olarak kullanıldı. Örneğin, Şili diktatörü Pinochet gibi eli kanlı askerlerle sıkı işbirliği içinde oldu. Arjantin, Paraguay ve Uruguay’da otoriter rejimleri destekledi. Nikaragua’da diktatör Somoza’yı, Peru’da Fujimori’yi finanse etti. Yani CIA ile Opus Dei hep içli dışlı idi.

"Cemaat" Avrupa’daki politik kirli işlerin de içindeydi.

Fransa’da sosyalist Mitterrand karşısına Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkarılan Maliye Bakanı Valery Giscard d’Estaing’i desteklediler.

Zaten baba Edmond Giscard d’Estaing, Opus Dei’nin sahibi olduğu Banco Popular Espanol’un başkanıydı!

(Ara not: Gladio’nun Türkiye’deki dinci ayağı hep gözlerden kaçırılmak istenmektedir. Komünizmle Mücadele Derneklerini, İlim Yayma Cemiyetlerini hangi hocaefendiler kurdu? CIA, Türkiye’de hangi hocaefendilere kefildir?)

Tanrı’nın Ahtapotu

Opus Dei’nin kurucusu Papaz Balaguer, ülkesi İspanya’ya bir daha dönmedi.

Hayatının sonuna kadar Vatikan’da yaşadı.

1975’te öldükten sonra önce 1990’da "üstat" ilan edildi. Ardından 2002’de azizlik mertebesine çıkarıldı! 300 yıl beklemesi gerekirken 15 yılda bu unvanı alıvermişti!

Tüm bunlara rağmen kamuoyundaki imajını hiç iyileştiremedi. Milyar dolarlık serveti nedeniyle "kutsal mafya" olarak değerlendirildi.

İngiliz araştırmacı Michael Walsh, "cemaate", Opus Dei (Tanrı’nın Eseri) değil Actopus Dei (Tanrı’nın Ahtapotu) adını verdi.

İsviçreli toplum bilimci, siyaset adamı Jean Ziegler ise Opus Dei’yi terörizm kadar mücadele edilmesi gereken aşırı sağcı bir hareket olarak gördüğünü yazdı.

Bu arada şunu yazmalıyım:

"Avrupa’da Gladio’lar bir bir açığa çıktı; bir tek Türkiye’deki bilinmiyor" diye yeri göğü birbirine katan liberaller, İspanya’daki Gladio-Opus Dei ilişkisinin neden açığa çıkarılmadığını biliyorlar mı?

Bilmiyorlar. Bilmedikleri çok...

Opus Dei, Vatikan’ın en önemli "Hıristiyanlık Dışı Dinler ve İnançsızlar" kurumunu elinde bulunduruyor. Bu "diyalog arayıcısı" hoşgörülü kurum, Müslüman ülkelerdeki bazı "cemaatler" ile sıkı bir işbirliği içinde.

Peki kimdir bu "cemaatler"? Ortak paydaları nedir?

Yeni Dünya Düzeni’nin "İslam ayağı" olan "Ilımlı İslam Projeleri" nerelerde, nasıl kotarıldı?

Neymiş, "cemaatler yalnızlaşan insanın terapi merkezi" imiş!

Keşke mesele bu kadar basit olsa.

Opus Dei ve benzeri "cemaatler" aslında gerçeği yüzümüze çarpıyor.

Tabii görmek isterseniz.

Siyasetin merkezinde bir dergáh:

YENİKAPI MEVLEVİHANESİ

TARİKATLAR, cemaatler "politika üstü" veya "partiler üstü" müdür? Sanıyorum bu konuda pek okuma, araştırma yapılmadığı için medyada ilginç görüşler dile getiriliyor, yazılıyor.

Halbuki temeline baktığınızda bile tarikat-cemaat olgusu siyaset sonucu ortaya çıkmıştır.

Çok gerilere gitmeyelim...

Tarihimizde çok bilinen bir olaydan örnek verelim.

Sultan Abdülaziz 1876’da darbeyle tahttan indirildi.

Bu darbenin "başrolünde" kim vardı: Midhat Paşa.

Sivil Midhat Paşa’nın en büyük destekçisi Askeri Mektepler Komutanı Süleyman Askeri Paşa idi.

Tarihimizde askeri öğrencilerin kalkıştığı ilk darbeydi bu.

Bunlar biliniyor.

Ancak bu darbede Yenikapı Mevlevihanesi’nin rolü hep göz ardı edildi.

Özetleyelim:

Sultan II. Mahmud ve Sultan Abdülmecid

Halbuki temeline baktığınızda bile tarikat-cemaat olgusu siyaset sonucu ortaya çıkmıştır.

Çok gerilere gitmeyelim...

Tarihimizde çok bilinen bir olaydan örnek verelim.

Sultan Abdülaziz 1876’da darbeyle tahttan indirildi.

Bu darbenin "başrolünde" kim vardı: Midhat Paşa.

Sivil Midhat Paşa’nın en büyük destekçisi Askeri Mektepler Komutanı Süleyman Askeri Paşa idi.

Tarihimizde askeri öğrencilerin kalkıştığı ilk darbeydi bu.

Bunlar biliniyor.

Ancak bu darbede Yenikapı Mevlevihanesi’nin rolü hep göz ardı edildi.

Özetleyelim:

Sultan II. Mahmud ve Sultan Abdülmecid bu dergáhın müdavimlerindendi.

Keçecizade Fuad Paşa, Ali Paşa gibi sadrazamlar, Mehmed Sadeddin Efendi, Ahmed Muhtar gibi şeyhülislamlar, nazırlar, valiler, álimler ve eşleri ve kızları bu dergáha intisap etmişlerdi. Bu dönemde Yenikapı Mevlevihanesi’nin şeyhliğini Osman Salaheddin Dede yapıyordu.

Ancak Sultan Abdülaziz döneminde dergáhın saray nezdindeki gücü azaldı. Padişah, dergáhı ziyaret bile etmedi.

Ayrıca...

Sultan Abdülaziz, gerek dış politikada gerekse ekonomide Sadrazam Mahmud Nedim Paşa’nın inisiyatifiyle Rusya’ya yakın bir siyaset takip etmeye başladı.

Bu durum Osmanlı Devleti üzerinde büyük etkisi olan İngilizleri kızdırdı.

Ve sonunda İngilizlerin desteğiyle darbe gerçekleşti.

Darbe organizasyonunun merkezi Yenikapı Mevlevihanesi dergáhı mıydı?

Toplantılar dergáhta mı yapıldı?

İddiayı dile getirenler, Osman Salaheddin Dede ile Midhat Paşa’nın darbe sürecinde sık sık bir araya geldiğine dikkat çekiyor.

Ayrıca, darbe sonrası gelişmeleri de örnek gösteriyorlar:

Darbeciler, Sultan V. Murad’ı "akıl sağlığı" bozulması nedeniyle tahttan indirdi. Yerine Sultan II. Abdülhamid padişah yapıldı.

II. Abdülhamid tahta çıktığı gün verdiği davette Osman Salaheddin Dede de baş konuklar arasındaydı.

Ancak, II. Abdülhamid tahtını güçlendirdikten sonra Midhat Paşa’yı sürüp öldürttü.

Osman Salaheddin Dede’nin başına gelenler, "darbede Yenikapı Mevlevihanesi’nin rolü olduğunun" kanıtı gibiydi.

II. Abdülhamid iktidarı boyunca Yenikapı Mevlevihanesi’ni hep gözetim altında tutturdu. Osman Salaheddin’in 1000 kuruşluk maaşını kesti.

Benzeri zorluklar nedeniyle Osman Salaheddin Dede, yerini oğlu Mehmed Celaleddin Efendi’ye bıraktı.

Yukarıda yazdığım gibi örnekleri çoğaltabiliriz.

Bunlar bize tarikatlar, cemaatlerin hep siyasetin içinde olduğunu gösterir.

Fırsat bulabilirsem, bir gün size İttihat ve Terakki Cemiyeti içindeki Bektaşiler ile Melamiler’in çatışmasını da yazarım. Liberallerin "kıblesi" Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın arkasındaki "cemaat" desteğini de görmüş olursunuz!

Nakşibendi Gümüşhanevi Dergáhı’nın Milli Nizam Partisi’ni kurduğunu hemen herkes biliyor.

Yani "cemaatleri" siyaset üstü / partiler üstü görmek çocukçadır.

Hep "gizli ajandaları" vardır.

Manevi Cihazlanma Cemiyeti

ÖMER Fevzi Mardin, bahriye teğmenliği sırasında İttihatçılara katıldı.

Trablusgarp Savaşı’nda gönüllü olarak yer aldı.

Harbiye Mektebi’nde öğretmenlik yaparken komutanı Rauf Orbay’ın aracılığıyla Nakşibendi şeyhi (Üzeyir Garih’in mezarını ziyaret ettiği) Küçük Hüseyin Efendi ile tanıştı.

Ve ondan icazet alıp askerliği bıraktı, "halifesi" oldu.

Zamanla kendi dergáhını kurdu. "Şeyh" oldu.

1942’de "İlahiyat Kültür Derneği"ni kurdu. Amacı "dinlerarası diyalog" idi.

Şeyh Ömer Fevzi Mardin’e dinlerarası diyalog konusunda en büyük desteği Rahip Dr. Frank Buchman verdi.

Rahip Buchman ABD’de 1929 yılında "Manevi Cihazlanma Cemiyeti"ni kurmuştu.

Şeyh Ömer Fevzi Mardin ile Rahip Buchman’ı yan yana getiren, bir gazeteciydi: Ahmet Emin Yalman!

Detaya girmeyelim...

Şeyh Ömer Fevzi Mardin 1949 yılında Rahip Buchman’ın davetiyle İsviçre’ye gitti. Bir şatoda dünyanın çeşitli yerlerinden gelen din adamlarıyla bir hafta süren toplantılar yaptı. Yaptığı konuşmayı "İslamiyet ve Ehl-i Kitap Ailesi" kitabına aldı: "Müslümanlık devrinin bugün faal görevlerini bu varlıklı, imkánlı millet olan Amerikalılar üzerine almış bulunuyor. Çünkü Allah onları bu işe seçmiş, hazırlamış ve harekete geçirmiştir."

İsviçre’deki toplantının nedeni "diyalog" idi ama sonuç farklı çıktı:

Solculara karşı yılmaz bir mücadele verilmelidir!

Şeyh Ömer Fevzi Mardin, İsviçre’den döner dönmez ne yaptı dersiniz; Mehmetçiğin Kore’ye gönderilmesini savunan kitap yazdı. "Kore Savaşı’na Katılmamızda Dini ve Siyasi Zaruret."

Başta müritleri olmak üzere herkese ve basına, ABD Başkanı Franklin Roosevelt’in Şeyh Küçük Hüseyin Efendi dervişanından Münir Ertegün vasıtasıyla gizlice Müslüman olduğunu söyledi!

Uzatmayayım...

Görüldüğü gibi "cemaatlerin" dış bağlantıları olabiliyor ve bunlar etkisiyle ülkenin siyasetini belirlemede hayli aktif görevler üstleniyor, "soğuk savaşın piyonu" haline geliveriyorlardı.

Demem o ki:

Dünyadaki siyasal gelişmeleri analiz etmeden "cemaat" olgusunu tek mistik boyutuyla kavrayamayız.
Alıntı ile Cevapla
neron kullanıcısına teşekkür edenler
ar_de_ (26-04-2009), Gozlemci (09-05-2009), Master (03-05-2009), meraklı (28-04-2009), zumbul (19-05-2009)
  #370  
Eski 05-05-2009, 21:42
Master - ait Avatar
Master Master bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Kalamış
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 6.503/2290
5427 Mesaj ına 23007 Kere teşekkür edildi
Lightbulb ........

Ahmet Hakan
ahmethakan@hurriyet.com.tr




Takdim


Gazete yazarlığına başladığım günden beri Bülent Arınç hakkında yazıp durdum. Bazen en sertinden eleştiriler yönelttim kendisine, bazen de avuçlarım patlar-casına alkışladım. Bu benim çelişkim miydi? Tabii ki hayır!


Ben sadece Bülent Arınç’ın gelgitlerine, gelgitlerle karşılık verdim. Ama kişisel yazı arşivimde gelgitli olmayan, hatta gelgit olayının özünü açıklamaya çalışan bir yazı da bulunmakta. “Yeni Başlayanlar İçin Bülent Arınç” başlıklı bu yazımda Bülent Arınç’ın kişiliğini açıklamaya ve anlamaya çalışmıştım. Madem dikkatler, “Başbakan Yardımcısı” sıfatıyla kabineye girdiği için yeniden Bülent Arınç’ın üzerine çevrildi; o halde “Bir başka açıdan Bülent Arınç” kapsamında değerlendirilmesi gereken o yazıyı arşivimden çıkarmanın vakti gelmiş demektir. Aşağıdaki yazı, o yazının “ilaveli, gözden geçirilmiş, genişletilmiş” yeniden basımıdır... Arz ediyorum...


Türk siyasetinin Sami Hazinses’i


Bülent Arınç denince aklınıza ilk ne geliyor?
“İrtica” mı? “Mürteci” mi? “Milli Görüş” mü? “Sivri
dil” mi?
Eğer aklınıza ilk bunlar geliyorsa fena halde çuvallıyorsunuz demektir...
Sıkı bir “Bülent Arınç konusuna giriş” dersi mi almak istiyorsunuz?
O halde ilk işiniz bu sözcükleri unutmak olsun.
Çünkü Bülent Arınç, bu sözcüklerle açıklanabilecek biri değil...
Onu anlamak için öncelikle “içli adam”, “huzursuz ruh”, “gelgitlerle dolu bir yaşam” gibi nitelemelere ihtiyacınız var.
* * *
Bülent Arınç, eskiden “Manisalı içli bir avukat” idi.
O kadar içliydi ki...
Ancak, “Girdiği bütün davaları kaybederek sakinleşecek” bir hali vardı.
Bu özelliği AKP’nin muktedir günlerinde de devam etti...
Sakinleşemedi bir türlü...
Mesela, Türkiye Cumhuriyeti protokolünün “iki numarası”nda bulunduğunda sakinleşememişti...
İddia ediyorum: Başbakan Yardımcısı olduğu, MGK toplantılarına katılacağı halde...
Yine huzur bulmayacak.
Çünkü o bir “zafer adamı” değil.
İstikrar dönemlerinde canı sıkılır onun. Uzlaşmanın ön plana çıktığı anlarda bunalıverir...
O, hayatta en çok mazlum konumuna düşmeyi sever.
Yaptığı tüm çıkışların en temel amacı şudur:
“Aman! Yetişin komşular, zulme uğradım” diye feryat etme imkânını elde edebilmek.
Çıkışını yapar, olağan tepkiyi alır, mazlum konumuna düşer ve bir parça rahatlar.
Ta ki yeni bir “Zalimin zulmü varsa mazlumun Allah’ı var” duygusunu yaşamasına zemin hazırlayacak çıkışa kadar.
* * *
O Türk siyasetinin Sami Hazinses’idir.
Aşırı tevazusuyla terör estiren adamlardandır.
Gözyaşlarını silah olarak kullanmaktan kaçınmaz.
Şahane hitabetinin tek kusuru, tekdüzelik ve durgunluktur.
Tekin bir adam değildir:
O müthiş nezaket ve kibarlığı, her an hiç olmayacak bir kabalığa dönüşme potansiyeli taşır.
Dişil duygusallıktan delikanlı bir erkeksiliğe savrulur durur.
Bir strateji adamı değil de bir gelgitler adamıdır Bülent Arınç.
Bütün istediği, şöyle dört başı mamur bir zulümdür.
Mississippi Eyaleti’nin o bezgin ve sıkıcı ortamında hoyrat beyazların elinde sıkışıp kalmış bir “zenci” olmak ister.
Ya da...
Güney Afrika’da Britanya İmparatorluğu’na kafa tutan genç Gandi!
Fakat... Ne yazık ki...
Meclis Başkanlığı’na ya da Başbakan Yardımcılığı’na kadar yükselebildiği bir ülkede yaşamaktadır.
Talih gibi görünen talihsizliği burada gizlidir.
* * *
Olumlu özellikleri yok mu?
Tabii ki var...
“Dobra olma”nın esamisinin okunmadığı şu kahpe ve kaypak günlerde, “dobra olma”nın bayrağını yükseğe, en yükseğe dikmesi, insanlığa karşı duyduğumuz güveni tazeler.
Âlemin müteahhit olduğu, herkeslerin üç kuruş fazla kazanmak için bin takla attığı şu günlerde, onun banka kredisiyle otomobil alması da destansı bir kahramanlık gibi gelir bize...
Ama aldanmayalım:
Tamahkârlığa prim vermeyen bu açık sözlü adam, aynı zamanda huzursuz bir adamdır...
Daha da fenası, bundan zevk almaktadır...
Huzursuz ruhunu ancak bir parça huzursuzlukla rahatlatabilen biri için fazla iyimser olmaya gerek yok...
“Ben demiştim” demenin zevkine varmak için işte buraya yazıyorum:
Önümüzdeki dönemde çok arıza çıkaracak, çoook...


Minik Merak : Yok canım sanmam da, zaman içinde görelim bakalım....
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez
Alıntı ile Cevapla
Master kullanıcısına teşekkür edenler
edajeme (13-08-2020), neron (06-05-2009), Ramo (06-05-2009), zumbul (19-05-2009)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 01:36 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce