#41
|
|||
|
|||
Herkesin yeni yılını ve bayramını kutlarım.
Hep birlikte nice güzel yıllara. |
#42
|
|||
|
|||
Tüm Bahçe ahalisinin Bayramını en içten dileklerimle kutlar, beraberinde Yeni yıl ile birlikte eskilerinden kat be kat mutlu, sağlıklı ve huzur dolu günler dilerim...
|
#43
|
||||
|
||||
Bahçevanların Bayramı kutlu olsun
|
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler | ||
#44
|
||||
|
||||
ay-yıldızım göklere kazındı
Tayyip Erdogan´in 4 kasim konusmasindan:
AKP demokrasiye saygili olacak ve hep boyle kalacaktir. Bu parti gerilim yaratacak kadar salak degildir. Ilk firsatta iktidarin nimetlerini halka sunacagiz. Ve bu onurun tek sahibi olacagiz. Seriatin gelmesi icin calistigimizi soyleyenler guc odaklarina yakindir. Uzulerek soyluyorum, belki de kan- dirmak icin daha yalanlar atacaklar. Siyaset kavga- li olacak. Olsun varsin. Biz Muslumanlar, laik- lere dusman Degiliz. Ortaligi karistiran kisi- lerin hakkindan gelmesini biliriz! SIMDI DE BIRER SATIR ATLAYARAK OKUYUN, COK ILGINC DIMI????...... Gençliğe güvenen Atam herhalde bugünlerin gençlik elinde daha iyi yerlere geleceği inancı içindeydi...Umutlarım hala tükenmedi...ama o taze beyinler açlık sınırında iken yıkanmadığı sürece , ideoloji dedikleri dini inançları kullanan kesimin sömürgesinde kirlenmedikçe de umutlarım tükenmeyecek...Gün bugün... aystr.JPG ve günler özgür ve laik sürecek..... herşey gönlünüzce olsun..kalınız sağlıcakla Konu meraklı tarafından (19-05-2007 Saat 21:04 ) de değiştirilmiştir.. Sebep: ekleme |
meraklı kullanıcısına teşekkür edenler | ||
buena vista (20-05-2007), dentist (19-05-2007), janus (20-05-2007), neron (21-05-2007), Ramo (19-05-2007) |
#45
|
||||
|
||||
30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun |
#46
|
||||
|
||||
Zafere giden Yol
Atatürk’ün emir çavuşu Ali Metin’in ağzından Zafere giden yol
17 Ağustos 1922 günü Atatürk, Ali Fuat Paşa’yı köşke öğle yemeğine davet ettiler. Davetten maksatları, bronşitten rahatsız olduklarını Ali Fuat Paşa’nın meclise duyurması içindi. Meclise bu sebeple gitmeyeceklerdi. Ayrıca 24 Ağustos günü Çankaya’da çay ziyafeti verileceğini ilan ettirerek, kendilerinin cepheye hareketlerini gizlemek istiyorlardı. Ali Fuat Paşa, Atatürk’ün yokluğunu Ankara’ya belli etmeyecekti. 18 Ağustos günü (1922) Atatürk gereken hazırlıkları yaptıkatan sonra, Konya’ya haber vermeden Tuz Çölü üzerinden geldiler ve ilk işleri de postahaneyi kontrol altına aldırmak oldu. Konya’da bir gece kaldıktan sonra 2. Ordu karargahı olan Bolvadin ve 1. Ordu karargahı Çay’ı teftiş ederek, Batı Cephesi karargahı olan Akşehir’e, 20 Ağustos 1922 günü geldiler. Batı Cephesi karargahında Fevzi, İsmet ve Asım paşalarla kurmay Tevfik bey bulunuyordu. Burada uzun çalışmalardan sonra, 26 Ağustos’ta taaruz kararı alındı. Evvelce bu taarruz için bütün çalışmalar bitmiş, plana göre kıtalar yerlerini almışlardı. Akşam olmuş, hava kararmış ve hepimiz yorulmuştuk. Atatürk bana: -Çocuk, valizler ve eşya burada kalacak. Biraz kuru yiyecek al hurçlara koy. Kahve takımını unutma. Beni de saat 2’de uyandır, emrini vererek yattılar. Ertesi günü taarruzun başlayacağını bildiğimiz için uyumamıza imkan yoktu. Yerlere serdiğimiz battaniyeler üzerinde dönüp duruyorduk. Etrafa konulan nöbetçilerin ayak sesleri sinirlerimizi bozuyor, bizi büsbütün uyutmuyordu. Gece saat 1’de hepimiz ayaklanmış, hazırlıklara başlamıştık. Saat 2’de Atatürk’ü uyandırarak kahvelerini verdim. Fevzi Paşa ile yaverleri de uyandırmamı istediklerinden, onları da uyandırdım. Tam 3’te Fevzi Paşa, Atatürk’ün çadırına geldi. Saat 3 olduğu halde suvariden haber alınmadığını söylerken, içeriye bir suvari yüzbaşısı girdi ve süvarinin boğazdan geçişini tamamladığını bildirdi. Gelen bu haberden sonra Atatürk, Fevzi Paşa ve maiyetleri atlara binerek 6-7 kilometre kadar ilerde olan Kocatepe’ye hareket ettiler. Bulunduğumuz yerden biraz ilerde bir boğaz olduğundan, kafilenin başına ve sonuna birer suvari konmuş, ellerine de fener verilmişti. Yürüyüş böyle devam ediyordu. Boğaz kısa idi. Kafilenin boğazdan çıkacağı sırada, fenerlerin ve ışıkların söndürülmesi emrini verdiler. Fenerler söndürüldü ve boğazdan çıkıldı. Bir de ne görelim. Mahşeri bir kalabalık. Biz küçükler böyle bir kalabalık görmemiştik. Her taraf asker kaynıyordu. Atların kişnemesi, techizatın gürültüsü ve arada sırada emir kumanda sesleri ... Henüz karanlık olduğu için duruımu anlamaya imkan yoktu. Kafile bu kalabalığın arasından sessiz bir yürüyüşle Kocatepe’nin eteğinde hazırlanan zeminliğe kadar atlarla geldi. Zeminlikte fenerler yakılmış, gereken hazırlıklar yapılmıştı. Bilhassa muhabere irtibatları tamamdı. Atatürk bir gemici fenerinin ışığı altında haritayı tetkike başladıkları zaman, Fevzi Paşa, diğer gemici fenerinin altında koynundan eksik etmediği Kuranı Kerimi okumaya başlamıştı. Biraz sonra taarruz başlayacaktı. Hepimizin sinirleri son derece gergin olduğu halde, sükunetle görevlerimizi yapıyorduk. Bir müddet sonra Atatürk saatine bakarak Fevzi Paşa’ya, ‘Vakit nasıl hocam’ buyurdular. Fevzi Paşa, okuduğu Kuranı Kerim’den başını kaldırarak, ‘topçuyu yoklayınız’ dedi ve Kuranı Kerimi’ni okumaya devam etti. Atatürk, topçuyu yoklayarak ‘hazır’ haberini aldılar. Fevzi Paşa’ya dönerek, ‘Hocam topçu hazır’ buyurdular. Fevzi Paşa yine Kuranı Kerim’den başını kaldırarak, ‘Piyadeyi yoklayınız’ dedi. Atatürk piyadeyi de yoklayarak, onlardan da ‘hazır’ haberini aldılar. Düşmanla bizim aramızdaki tel örgüleri ve engelleri temizlemekte olan istihkam taburunu da yoklayarak, işlerin bitmek üzere olduğunu öğrendiler. Süvari de düşmanın ümit etmiyeceği dar boğazları geçmiş, düşman cephesinin gerilerine akmak üzere idi. Bilindiği gibi düşman, bize karşı yaptığı tel örgü ve engelleri bütün dünyaya geçilmez ilan etmişti. Hele bir İngiliz generali de, ‘Türkler burayı altı ayda geçerlerse, bir günde geçtik diye bütün dünyaya ilan edebilirler’ demişti. Bunları hep duymuştuk. Düşmanın modern bir teşkilata sahip olduğunu biliyorduk. Koskoca güneş batmayan İngiltere İmparatorluğu Yunanlıları besliyordu. Silahları, teçhizatları ve iaşe ikmalleri mükemmeldi. Yalnız duyduğumuza göre düşman, bayramları dolayısıyla eğlenceler tertip ediyormuş ve balolar veriyormuş. Bu gece kumandanları neşeli ve çakırkeyf olarak eğlenceden dönecek ve istirahat edeceklerdi. Askerleri de kumandanlarından geri kalmayacaktı. Nasıl olsa Türklerin bir taarruz yapacağını ümit etmiyorlardı. Bu hal bizim tarafın baskın plan ve arzularını kamçılıyordu. Böyle olmasına rağmen hepimiz çok sinirli idik. Bu taarruzun bizim için ölüm kalım savaşı olduğunu biliyorduk. İçimizden bitmez tükenmez dualar ediyorduk. Bütün karargah ipnotize olmuş gibiydi. Kimse kimse ile konuşmak istemiyordu. Dakikalar gün gibi uzun geliyor, Kocatepe’nin başında hava bize az geliyordu. Atatürk ve Fevzi paşalar telaşsız ve sakin idiler. Ben emir çavuşu olduğum için Atatürk’ün yanından ayrılmıyordum. Bir ara Atatürk saatine bakarak, ‘Hocam vakit tamam’ buyurdular. Fevzi Paşa, Kuranı Kerimi’ni bitirmiş, dua ediyordu. Atatürk’e, ‘Topçu ateşe başlasın ve şarapnel kullansın’diyerek duasını bitirdi. Ayağa kalktı, o heybetli vücudu ile ellerini göğe açarak, ‘İnşallah zafer bizimdir, hayırlı olsun’ dedi. Saat 5:30’du. Zeminlikten muharebe idare yerine çıkıldı. Atatürk ve Fevzi paşalar dürbünlerinin başlarına geçtiler. Topçu ateşi başlamıştı. Düşman tarafını görebiliyorduk. Topçu mermileri muharebe sahasını alt üst ediyor, yerdeki otları tutuşturuyordu. Çıkan yangın ve dumanlar rüzgarın tesiri ile düşman üzerine gidiyordu. Topçu ateşi bir buçuk saat sürdü. Piyadelerimiz tel örgüleri ve engelleri geçmeye başlamışlardı. Dürbünün başında olan Atatürk, bütün kıtalara: ‘Süngü tak ! Allah Allah ! Hedefiniz Akdenizdir’ emrini burada verdiler. Güneş doğmaya başlamıştı. Durumun çok iyi gittiği görülüyordu. Kıtalardan iyi haberler gelmeye başlamıştı. Tam bu sırada yanımıza büyük çaplı kör bir mermi düştü. Büyücek bir çukur açtığı halde aldıran olmadı. Bütün karargah dürbünlere yapışmış gibiydiler. Bizler her ne kadar sevinçli isek de, akşama kadar bir aksilik olmasından korkuyorduk. Atatürk dürbünden başlarını kaldırarak, kıtalara telefonla: ‘Karşınızda üç düşman bataryası var, çekilmek üzereler. Çekilmelerine mani olun ve onları ele geçirmeye gayret edin’ emrini verdiler. Bu esnada iki trenin Uşak istikametine çekildiği görüldü. Atatürk, akıncı müfrezesine, ‘Demiryolunu tahrib edin ve trenlerin çekilmesine mani olun’ buyurdular. Nitekim kısa bir müddet sonra üç batarya ve trenler ele geçirildi. Düşman tarafı tam bir karışıklık içinde idi. Hepimiz gördüğümüz durumdan sevinçli idik. Bilhassa Atatürk ve Fevzi Paşa’nın rahat oluşları ve memnuniyetleri bizleri daha çok zafere inandırıyordu. Bir ara Atatürk, Fevzi Paşa’ya, ‘Hocam bakınız süvari ve piyade koşmaca oynar gibi gidiyorlar’ dedikleri zaman, bütün karargah yerimizde duramıyor, savaşların içerisine atılmak istiyorduk. Düşmanın mukabil taarruz çabası ve bazı yerlerde mukavemet arzusu, bu taarruzun daha süratle gelişmesine mani oluyordu. Bununla beraber düşmanın hareketleri bizim kumandanlığın arzusu gereğince gelişiyor, daha doğrusu zorla planımıza itiliyordu. Maksadımız bölüp parçalayarak, İzmir-Uşak üslerimizden ayırmak ve ezmekti. Sıkıştırılan düşmanın da bu tertibe ve oyuna geldiği görülüyordu. Umumiyetle mevzilerden atılmış olan düşmanın yeni bir hatta tutunmasını önlemek için, kıtalarımız aralıksız taarruz ediyor ve zafer üstüne zafer kazanıyordu. 26 ve 27 Ağustos günleri böyle geçiyordu. Yalnız 27 Ağustos öğleden sonra Afyon cephesinden gelen haberler memnuniyet verici değildi. Düşman mukavemet ediyordu. Atatürk, kolordu kumandanı Sami beye telefonla, ‘Ne yapıp yapıp Afyon’u bu gece alacaksınız’ emrini verdiler. Yatsıdan evvel Afyon’un alındığı haberi geldi. 8. Tümen saat 17:30’da Afyon’a girmişti. Atatürk, Fevzi Paşa’ya, ‘Paşam oraya gidelim’ buyurdular. Fevzi Paşa da, ‘Akşamın hayırından sabahın şerri iyidir’ diyerek Atatürk’ü fikrinden vazgeçirdiler. Afyon’a giren sami beyin yıprandığı düşünülerek, o gece İsmail Hakkı (Tekçe) müfrezesi takviye gönderildi. Diğer geceler gibi karargah yine uyuyamıyordu. Bu defa neşeli ve sevinçli idik. Düşman çözülmüş, küçük gruplar halinde esir oluyor, bir kısmı da kaçıyordu. Kaçarken köyleri yakmayı da ihmal etmiyorlardı. Akdeniz gözlerimizde tütüyordu. Hele Afyon’un kurtuluşunu görmek için bütün karargah can atıyordu. Sabahı zor ettik. 28 Ağustos günü, sabahın erken saatlerinde Atatürk ve Fevzi Paşa maiyetler ile beraber Afyon’a hareket ettiler. Kafilemiz Afyon’a girdiği zaman manzara göz yaşartıcıydı. Bütün Afyon halkı, kadın erkek, çoluk çocuk yollara dizilmiş, Başkumandanı sevinç ve neşe içinde karşılıyordu. Bir ara Atatürk’ü otomobilinden alıp kucaklarda taşıdılar. Elini ayağını öpen öpene idi. Herkesten sevinç gözyaşları akıyordu. Atatürk’ü öpemeyen ihtiyarın biri sarığını uzatmış, ‘bunula ayağının tozunu silin, hiç olmazsa onu öpeyim’ diye etrafındakilere yalvarıyordu. Halk rastladığı askeri bağrına basıyor, her türlü yiyecek ikram ediyordu. Her tarafta askerleri doyurmak için hazırlanan öbek öbek gözlemeler ve helva kazanları duruyordu. Afyon varlığını Başkumandan’a ve askerine dökmüştü. Düşmanın ondan zorla alamadığını, onlar kendi evlatlarına can ve gönülden seve seve veriyorlardı...’ Ali çavuş, anılarında Büyük Taarruz’un ilk üç günü böyle anlatıyor. Bu savaş 30 Ağustos’ta parlak bir zaferle sonuçlanıyor. Sonra İzmir’e doğru bir takip harekatı başlıyor ve 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtuluşuyla savaş bitiyor, Türkiye işgalcilerin zulmünden kurtuluyor. |
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler | ||
#47
|
|||
|
|||
Tüm Arka Bahce dostlarimin Ramazan Bayramini kutluyor, saglik ve esenlikler
diliyorum.. buena vista |
#48
|
||||
|
||||
Nerede o eski bayramlar desem deee....
Terbiye edilmesi gerekenler edilmiş addedildikten sonra bir hediye olmuştur bu Ramazan Bayramı da...
Huzur, sağlık, keyif ve hasretliklerin bitmesi ümidiyle, tüm ArkaBahçe ahalisinin , çeriyle,çöpüyle, ulu ağaçları, yaygın kökleriyle, ayrık otları, hububatları ve haşereleriyle ve dahi, İrina ile bitmeyecek hikayeleriyle, afacan varlıklarıyla can veren dostlara ; var olun sağolun...Bayramımız mübarek ola.... |
#49
|
|||
|
|||
Değerli Arkabahce dostları,
Vatanımız ve vatandaşımızın ferah yaşamı uğruna gözlerini kırpmadan seve seve kanlarını akıtan şehitlerimizin kanıyla gökyüzümüzün aydınlandığı buruk bir ramazan bayramını kutlayacağız. Cümleten hepinizin Ramazan Bayramı'nı kutlar, Bayramımızın şehitlerimize dualar, sevdiklerimize umutlar, isteklerimize sonuçlar, amelimize sonsuzluklar getirmesini dilerim. |
#50
|
|||
|
|||
Güzel Dostlarım;
Tüm dileklerinizin gerçekleştiği mutlu bir Bayram diliyorum. |
Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Konu Seçenekleri | Bu Konuda Ara |
Modları Göster | |
|
|