Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Hayata Dair - Sayfa 6 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Nadas Alanı > Müştemilat
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Hayata Dair
Konudaki Cevap Sayısı
116
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
78686

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #51  
Eski 18-01-2007, 12:32
dohol dohol bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Oct 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 187/292
54 Mesaj ına 2054 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Da Vinci'nin 7 Prensibi



1 CURIOSITA

Yaşama doymak bilmeyen bir merak ve öğrenmeyle bağlı olmaktır.
Hiçbir konu, hiçbir dal ayrımı yapmaksızın, çevremizdekilerin düşünecek ve söyleyeceklerinden çekinmeden, merakımızı kaybetmeden sormak, araştırmak, öğrenmek gereklidir.



2 DIMASTRAZIONE

Bilgiyi deneme yolu ile test etme, sebatkârlık ve hatalardan ders alma arzusu anlamına gelir. Öğrenilen her şey mutlaka denenerek test edilmeli, doğruluğuna ondan sonra karar verilmelidir.



3 SENSAZIONE

Duyguların özellikle hayati deneyimlerin bir aracı olan görüşün devamlı olarak rafine edilmesi anlamına gelir. Müzik dinlemeli, resim çizmeli, müzeler gezmeli, kitap okumalıyız. Değişik yiyecek ve içecekler tatmalı, çevremizdeki her şeye dokunmalıyız.



4 SFUMATO

Belirsizliği, paradoksu ve kararsızlığı kucaklama arzusu anlamına gelir. Gelişen dünyada başarılı olmak için belirsizlikler altında çalışmaya alışmalıyız. Paradoksla karşılaştığımızda sükûnetimizi koruyarak etkili ve sağlıklı bir zihne sahip olabiliriz.



5 ARTE/SCIENZA

Bilim ve sanat, mantık ve hayal arasındaki dengenin geliştirilmesi anlamına gelir. Her insan doğuştan her türlü yeteneğe sahiptir.



6 CORPORALITA

Zarafet her iki eli de aynı şekilde kullanabilmenin fitresi ve dengenin sağlanması anlamına gelir. Başarı için kişinin öncelikle kendisiyle barışık olması gerekir. Bunu sağlayacak bir etken de insanın sağlıklı, zarif ve dengeli bir vücuda sahip olmasıdır. Bunun için kişinin sahip olduğu fiziki yapısını geliştirmesi gerekir. Bunu sağlamak amacıyla kişi; stresten uzak durmalı, zihnini şen tutmalı, dengeli bir beslenme yapmalı, uykusunu düzenli olarak almalı, zarafetine dikkat etmeli ve sağlığını korumalıdır.



7 CONNESIONE

Bütün olanların ve her şeyin ilişkisini anlamak ve değerlendirmek, sistemli düşünme anlamına gelir. Kısaca yaşadığımız her şeyi birbiriyle olan ilişkisini anlamaya çalışmalı, her şeyi bir arada
değerlendirmeliyiz.
Alıntı ile Cevapla
dohol kullanıcısına teşekkür edenler
meraklı (04-03-2007), Ramo (18-01-2007)
  #52  
Eski 04-03-2007, 20:56
meraklı - ait Avatar
meraklı meraklı bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: Koşuyolu
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 287/1518
251 Mesaj ına 1077 Kere teşekkür edildi
Cool TÜrk İÇkİsİ Raki, DamaĞimizin Tadi...

Bugün gazetelerle kısa bir yarenlik edip biraz da reklamlarla flört ederkene, gözüm pek de aşina bir isme takıldı-RAKI.
Ne de cok çeşitleri çıkmıştı ve çıkmaya da devam ediyordu...Şarapların çeşitgenliğini kıskanır tarzda yelpazesi genişliyor da genişliyor. ha bu kötü mü sanmıyorum..belli lezzeti alan çeşit bolluğunda boğulurmuş.)

Efendim, rakılarımız Yeni Rakı, Altınbaş, Gazi, Hicaz, burgaz, mastika, tekirdağ- iç iç dur ama keyfin bol kederin yok olur, garip bir yumuşaklığı mevcuttur- tekirdağ altın seri, kulüp rakısı, Çilingir, Mercan İzmir rakıları, efe Rakı- yeşil kapaklısı, kara kapaklısı derken- Sarı Zeybek, Fasıl rakıları piyasalarda yerini aldı..Bugünse dikkatimi çeken Mest Rakı idi; Sultaniye ve misket çesitleri ile. İlgimi neden cekti: Monosepaj tekniğinde üretildiği için efendim. Yani demem şu ki genelde karma bir üzüm damıtılması ve dinlendirilmesi ile üretilen rakı burada şarapcılık tekniği sayılan monosepaj la üretilmiş: tek çeşit üzüm cinsinden yani..


İtalyanca "giouzo" kelimesinden türeyen ve türkcesi "uzo" olan kelime kullanılabilir anlamını taşıyordu.1880 lerde Sarıcazade Ragıp Paşa nın tekirdağ yolu üzerinde Umurca çiftliğinde yaptığı umurca rakısının ünü tüm ülkeyi sarmıştı.
Yine eskilerde boğazda çilingir sofralı kayık sefaları yapılır, kayıkta sazlar çalınır, Gelibolu sardalyası, tirilye zeytini, balık yumurtası türlü peynirler ve meyveler meze yapılırmış.

Bektaşiye sormuşlar :
" - Hayatında kaç defa içtin ?"
" - Bir defa.... Ondan sonra hep mahmurluk attım".

Etimolojik açıdan bakıldığında Yakındoğu ve Ortadoğu ülkelerinde "araki" , "ariki", "arak" ve "rakı" gibi aynı kökten geldiği belli olan değişik birçok isim damıtılmış anasonlu veya sakızlı içkiyi tanımlar. Bu konuda bir iddia bu içkinin ilk Irak'ta yapılıp diğer ülkelere dağılmış olabileceğidir. Bu iddia pek akla yakın gelmemektedir. Zira Osmanlı'da 16. Yüzyılda "arak" olarak adlandırıldığı zaman Irak bir devlet olarak yoktu. Bir diğer iddia razzaki üzümünden üretildiği için bu adı aldığı. Bu da olamaz zira rakı her türlü üzümden imal edilegelmiştir. Örneğin misket üzümü. Bir başka varsayım ise Arapçada "arak" sözcüğünün "ter" anlamına gelmesidir. Rakının üretim tekniğine dayalı bu varsayım akla daha yakın olmalıdır. Zira sonuçta imbikte damıtma işlemi sırasında ter damlacıkları gibi damlalar oluşmakta ve birleşerek oluktan dışarı akmaktadır. Doğu Hindistan, Malezya, Seylan ve İran'da çeşitli bitkilerin damıtılması sonucu ortaya çıkan içkilerin tamamına "arak" denmesi bu görüşü kuvvetlendirmektedir

İmbik olmadan alkol yapılamaz.

İmbik ile ilgili elimizdeki en eski bilgiler ise Venedik'te Saint Marco müzesinde bulunan Panopolisli Zosimos'un 28 ciltlik Simya Ansiklopedisinde bulunmaktadır. İskenderiye simyacısı olan Zosimos MS. 4. Yüzyılda yaşamış olup eserinde kendisi gibi İskenderiye simyacısı olan MS. 1.Yüzyılda yaşamış olan Maria'nın Tribikos adlı damıtma aygıtının resmini Ansiklopedisine çizmiştir. Sıvı damıtmaya yarayan bu aygıtın üç değişik seviyesinden çıkan oluklardan üç değişik damıtım mahsulü sıvı alınabiliyordu. Maria ayrıca bugün Bain Marie (ben-mari) olarak bilinen su banyolu ısıtma işleminin de mucididir.
Suma imbikte ısıtılmaya başlayınca alkol 78.4 oC'da kaynayıp buharlaşmaya başlar. Suyun kaynaması için sıvının 100 oC'a ulaşması gerekir. Sıvının sıcaklığı 100 oC'ın altında tutulduğu sürece yalnızca alkol buharlaşır ve tekrar yoğunlaştırılarak damla damla akmaya başlar.
İslam İmparatorluğu sırasında ilk defa imbiğin alkol elde etmek için kullanıldığını göstermektedir. İbn-i Sina (MS. 844 - 932) eserlerinde kendinden bir yüzyıl evvel yaşamış olan Sufi Geber'in şaraptan damıtma yolu ile alkol elde ettiğini yazmaktadır.
MS. 9. Yüzyılda Araplar Sicilya'yı fethettiğinde üzümü sıkıp şırasını damıtarak elde ettikleri alkolü lamba yakmakta ve savaşta yaraları dezenfekte etmekte kullanıyorlardı. Araplar İslam dini elvermediği için bu sıvıyı içki niyetine içmeyi düşünmemişlerdi. Ancak, Sicilyalılar alkolün içerisine anason ekleyerek "tutone" adlı içkiyi yaptılar. Bugün içtiğimiz "Rakı"nın atası MS. 9. Yüzyılda Sicilyalıların bulduğu "tutone" dir. Moore'lar MS. 1000 yılında Sicilya'ya geldiklerinde tutulan kayıtlarda alkolsüz anasonlu bir meşrubat olan ZAMMU'dan bahsedilir ve buna alkol ilave edince "ZAMBUR" adını alır. Bugün İtalya'da anasonlu içkiye SAMBUCA denir.

GEÇMİŞTE RAKI ÇEŞİTLERİ

Şimdi Tekel'in imal etmekte olduğu dört çeşit rakıya kanıp geçmişte de böyle olduğunu zannedebiliriz. Bu yanlış olur. Tekel 1926 yılında kuruldu ve aynı yıl rakı imaline başladı. Tekel rakısı olarak piyasaya Fevkalade, Aliyulala ve Ala rakıları çıktı. Bu rakılar 10, 15, 25, 50 ve 100 cl'lik şişelerde satılıyordu. Sonra Tekel Yeni ve Kulüp Rakılarını çıkarttı. Tekel'in adı o sıralarda "İnhisarlar Dairesi" idi. Altınbaş'ın piyasaya sürülmesi yenidir. İnhisarlar Dairesi yani "Tekel"in kurulduğu yılllarda ülkemizde bandrol ödenerek özel sektör rakısı olarak şu rakılar satılmaktaydı : "A" Rakısı, Bahçe, Memur, Olgun, Bülbülce, Edremit, Sevim, Çamlıca, Mürefte, Sümer, Bilecik, Adalar, Efe, Elif, Keyif, Hanım, Zarakosta, Çavuş, Alem, Dem, Dimitroeopulo, Baküs Hanım, Stafilino, Bülbül, Sakız, Fertek, Ankara, Üzüm Kızı, Ruh, Jale,Bomonti, Filurya. Denizkızı, Erdek, Umurca rakıları ise 1880 - 1900 arasında satılmaktaydı.
Bu rakıların Sakız Rakısı hariç diğerleri sadece anason içeren Düz rakı yani "Duziko" idi. Sakız Rakısının ise içinde sakız bulunuyordu ve Bozcaada'da imal ediliyordu. İçinde sakız bulunan rakı türüne genel olarak "Mastika" deniliyordu.

1930 larda rakı içmeyi giderek azdırıp alkolikleşen, varını yoğunu alkole verdikten sonra rakı alacak para bulamayınca "Yakılmaya mahsus ispirtoya" düşen müptelalar mavi ispirtoya "Menekşe" diyorlardı.

Bu rakılar 1944 yılında çıkan kanunla üreticilrin hepsi kapatılmış ve TEKEL ile devlet kontrolüne geçmiştir.

Tekel bir ara Adana'da "Boğma rakı", 1945-1947 arasında Sakız Rakısı ve İstanbul'da 1967 - 1975 arasında "Tek Rakısı" gibi yenilikler denediyse de tutmamış. "İyi Rakı'nın imalatına ise 1950'li yıllarda son verilmiştir.

Yukarıdaki listede yer alan "Üzüm Kızı" markalı rakıyı zamanın meşhur şairi Hüseyin Rifat üretiyordu. Ürettiği bu rakının etiketlerinin üzerine kendi yazdığı dörtlükleri bastırırdı :

O kadar tatlı ve hoştur ki rakım
İki zıkkımlanırım bir satarım.
Bunu takdir ederek her içenin
Canının üstüne canlar katarım !

Halis-üd-dem bir üzüm mahsulüdür,
Saf bir meydir, bunun bir şişesi
Derdi eksiltir; hele hergün içen
Kimsenin kalmaz gönül endişesi !

Bir görüşte namımı mirim, deme :
"Kim bu mahluk-ı acip, aya neci ?"
Bulamayınca şairiyetten gıda
Oldum işte ben de bi meyhaneci



Kişiler kendilerine has rakı içim biçimleri geliştirmişler; sek, sulu veya şişeden dikmece.tıpkı çayın deminin oturması gibi, masada rakının sohbetle flörtü sağlanır, kendini bilen insanların paylaşımıdır. Asla sarhoş olunmak için içilmezdi.

Neyzen 1953 yılına kadar rakı içmeye gereken(!) özeni gösterdi. Zamanın valisi Fahrettin Kerim Gökay aynı zamanda Yeşilay Cemiyeti başkanı idi ve Neyzen'i pek severdi.neyzen i tedavi ettirmek için çok uğraslar vermiş ve birgün Neyzen merakına yenilip de yeşilaycılara uğrar. Tam o esnada Fahrettin Kerim de içkinin zararları üzerine konuşuyormuş.
"Efendiler,her kadeh rakı hayatınızdan 1 saat kısaltır"
Neyzen arkada oturduğu yerden fırlar, gayri ihtiyari "eyvah yandık" der. Fahrettin Kerim hayretle dönüp "Hayırdır" diye sorunca Neyzen: daha ne olsun ,sizin dediğinize göre hesap ettim de, meğer ben öleli zaten 40 yıl olmuş.
Alıntı ile Cevapla
meraklı kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (03-06-2007), dohol (05-03-2007)
  #53  
Eski 03-06-2007, 12:09
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı düsünmek...

Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
account (05-06-2007), alihoca (03-06-2007), flz (03-06-2007), meraklı (04-06-2007)
  #54  
Eski 09-06-2007, 18:35
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı dIr dIr...


Konu dentist tarafından (18-06-2007 Saat 21:53 ) de değiştirilmiştir.. Sebep: link düzeltildi
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (21-06-2007), bikmisbroker (09-06-2007), meraklı (09-06-2007), Ramo (10-06-2007)
  #55  
Eski 18-06-2007, 18:56
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı anne..


Konu dentist tarafından (18-06-2007 Saat 21:52 ) de değiştirilmiştir.. Sebep: link düzeltildi
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (21-06-2007), dentist (18-06-2007), flz (18-06-2007), Gozlemci (19-06-2007), janus (18-06-2007), Lizzy (21-06-2007), meraklı (22-06-2007), Ramo (18-06-2007)
  #56  
Eski 21-06-2007, 20:33
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı alem erkek görsün !

Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (21-06-2007), dentist (21-06-2007), meraklı (22-06-2007), Ramo (21-06-2007), serdarkus (21-06-2007)
  #57  
Eski 01-07-2007, 08:10
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Kredi alacak göz var mı

Şükrü KIZILOT

skizilot@yaklasim.com



BİR işadamı, yüklü bir kredi talebiyle banka müdürüne gitmiş. O’da;


- Son iki yıla ait şirket bilançolarını, gayrimenkullerin tapularını bir dosyaya koyup getirin. Bu arada, banka yönetimi yeni bir uygulama daha başlattı. Dosyaya ayrıca gözünüzün ve dötünüzün fotoğrafını da eklemeniz isteniyor.

İşadamı, fotoğraf işine çok bozulmuş ancak krediye acilen ihtiyacı olduğu için çaresiz kabullenmiş.

Dosyayı bankaya verdikten 10 gün sonra işadamını çağırmışlar.

Banka müdürü;

- Efendim, bankamız yönetim kurulu ilk aşamada şirketinizin bilançolarını ve gayrimenkullerinizi inceledi. Bu açıdan sorun görmedi. İkinci aşamada fotoğrafları incelediler. Ardından; "Adamda bu krediyi alacak göz var ama geri ödeyecek döt yok" dediler...

FIKRA GERÇEK OLDU

Aynısı değil ama 2008’den itibaren, bankalardan kullanılacak kredilerde, fıkrayı anımsatan önemli kriterler geldi.

Ocak 2008’den itibaren, bankalardan alınacak kredilerde "Basel II Uzlaşısı" çerçevesinde ciddi kriterler geliyor. Banka müdürü ya da üst yönetimini tanımak, kişisel gayrimenkulü ve diğer teminatlar, bir anlam ifade etmeyecek.

Basel II Uzlaşısında; asgari sermaye yeterliliği koşulu, sermaye yeterliliğinin denetimi ve piyasa disiplini, üzerinde durulan üç ana unsur olacak. Sistem, "bankalar-kredi müşterisi-derecelendirme kuruluşu" üçgeni üzerine oturtulmuş olacak.

Bankalar, belirlenen kuralları konunun tarafı olan kredi müşterilerine karşı, tavizsiz olarak uygulamak zorunda kalacaklar.

Yeni düzenlemeler nedeniyle, Türkiye’yi finansal piyasaları ve reel kesimi çok ciddi maliyetler bekliyor.

Bankacılık sektörünün yüzde 40’ının yabancıların eline geçmesi, yabancı bankaların merkezlerinden, ülke riski, sektör riski ve firma riski yönleriyle, kredilere dur denilmesi sonucunu da doğurabilecek.

Özetle, bu kez olay ciddi...

İNSANLAR

İnsanlar,

birbirlerinden nefret ediyorlar.

Nefret ediyorlar,

çünkü birbirlerinden korkuyorlar.

Korkuyorlar,

çünkü birbirlerini tanımıyorlar.

Tanımıyorlar,

çünkü birbirleriyle ilişkileri yok.

Birbirleriyle ilişkileri yok,

çünkü birbirlerinden ayrı yaşıyorlar.

Martin Luther King

ŞAŞIRTAN ŞEY

"İnsanoğlunda seni şaşırtan şey nedir?" diye sormuşlar Konfüçyüs’e... Cevabı;

İnsanoğlu para kazanmak için sıhhatini verir. Sonra sıhhatini kazanmak için parasını verir. Geleceği düşünürken insanoğlu yaşadığı günü unutur. Böylece, ne bugünü yaşar ne de geleceği.

Aslında, ölüm yokmuşçasına yaşarken; yaşamamış gibi ölürler.

(Teşekkürler Nesli İLAYDA)

SSK’nın, 77 yaşa 117 basamak cezası

PETKİM eski Genel Müdürü Dr. Faruk Yağız, nüfus cüzdanı ile ilgili bir işlem için, Ankara Kızılay’da SSK hanında bulunan Nüfus Müdürlüğü’ne gidiyor.

Nüfus Müdürlüğü, hanın 5’inci katında ve asansörü aylardır bozuk.

Dr. Yağız, 77 yaşında birisi. Nüfus cüzdanı için şahsen başvuru istenildiği için, çaresiz vaziyette o karanlık, perişan ve duvarları kir içindeki, 117 basamak merdivenleri nefes nefese çıkıyor.

Anlaşılan oradakiler bu konudaki sorulardan bıkmışlar ki, asansörlerin üzerine büyük puntolarla:

"Bu bina SSK Genel Müdürlüğü’nün malı olduğu için asansörlerin çalışmamasından müdürlüğümüzün bir sorumluluğu yoktur" diye bir yazı asmışlar.

Dr. Yağız, dayanamıyor ve SSK Genel Müdürü’ne bir yazı ile durumu bildiriyor ve son cümlesi ilginç:

"Ben şahsen bir daha Nüfus Müdürlüğü’ne gitmeyeceğim. Bu arada nüfus kağıdımdaki bir eksiklikten dolayı bir cezaya uğrarsam, bu cezanın haksızlığını ispat için bu yazıma istinaden SSK Genel Müdürlüğü’ne dava açacağımı da bilgilerinize sunmak istiyorum."

Yazıya henüz yanıt yok. Dün kontrol ettik, asansörler de hálá bozuk!..

Bekáret kemeri

ŞÖVALYELERİN gözü pek olduğu eski zamanlarda, bu şövalyelerden biri Haçlı Seferlerine çıkmaya karar verir. Yola çıkmadan önce kahyayı yanına çağırır:

- Haçlı Seferlerine katılacağım. Karımın bekáret kemerini sana veriyorum. Sana güveniyorum. 10 yıl içinde dönmezsem anahtarı kullanabilirsin.

Şövalye baştan aşağı donanır, tozlu yollara revan olmadan önce dönüp son bir kez şatosuna bakar. Birden kahyanın, bağırarak nefes nefese şatodan dışarı koştuğunu görür:

- Durun! Durun! Majesteleri. Oh, iyi ki size yetişebildim. Yanlış anahtar vermişsiniz.

Hangi kitap

Müşteri: - "İçinde, aşk, dedektif, ölüm, milyonerlik ve yaşlı kadınlardan bahsetmeyen bir kitap satın almak istiyorum. Hangisini önerirsiniz?"

Tezgahtar: - "Karayolları Haritası" kitabını.

Farkına varmasa

İki hanım sokakta karşılaşmışlardı. Biri, içinde sevimli bir bebeğin bulunduğu bir arabayı itmekteydi. Öbür kadın arabanın içine eğilerek, "Aman yavrunuz babasına ne kadar benziyor" diye söylendi.

Bebeğin annesi; "Ah, evet" diye içini çekti. "Allah vere kocam da bunun farkına varmasa!.."

Günün sözü

Fırtınalar, insanın denizi sevmesine engel olamaz.

(Andre Maurois)

MATEMATİĞİN GÜZELLİĞİ

1 x 1 = 1

11 x 11 = 121

111 x 111 = 12321

1111 x 1111 = 1234321

11111 x 11111 = 123454321

111111 x 111111 = 12345654321

1111111 x 1111111 = 1234567654321

11111111 x 11111111 = 123456787654321

111111111 x 111111111 = 12345678987654321


Hürriyet
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
flz (01-07-2007), Master (11-11-2007), Ramo (11-11-2007), serdarkus (01-07-2007)
  #58  
Eski 11-11-2007, 10:07
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Sevgili olmak, işte bu demek 11 Kasım 2007

Mesude ERŞAN

Okuyacağınız öykü Yasemin Şenyurt (27) ile Şervan Adar Avşar’ın (26) aşkı. Birbirlerinin ilk ve tek flörtleri, aşkları. Onları farklı kılan Yasemin’in yedi yıldır şizofreni hastası olması. Yasemin geçirdiği ataklar sırasında Şervan’ı tamamen hayatından uzaklaştırsa da birbirlerinden hiç kopamadılar. Yasemin ne zaman "ben döndüm" dediyse yeniden başladılar. İlişkilerinin mutluluktan ibaret olmadığını, sevgili olmanın, hayat arkadaşlığının gerçekten iyi günde de kötü günde de sürdüğünün kanıtı onlar.

Bütün bu mücadeleler sırasında Şervan önce Atılım Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bursla bitirdi, sonra Bilgi Üniversitesi’nde ve ardından İngiltere’de iki siyaset bilimi master’ı yaptı. Yasemin’le ilgilenmeyi hiç ihmal etmedi. İngiltere’deyken bile iki ayda bir Türkiye’ye geldi, onu görmek için. Şimdi Yasemin İstanbul’da Boğaziçi Üniversitesi’nde edebiyat master’i yapmak istiyor. Şervan ise Bilgi Üniversitesi’nde siyaset bilimi doktorası yapıyor.

Alanya’daki ailesine ait otelde geçiriyordu yazlarını. Her şey yolundaydı. Üstelik, yazı onlarla birlikte geçiren, kardeşinin sınıf arkadaşı Şervan’a aşıktı. O güne kadar öyle çok ciddi bir sorun yaşamamıştı. 2000 yılı yazında yavaş yavaş aklı ona oyunlar oynamaya başladı. Bypass ameliyatı geçirdiğini, şeker hastası olduğu için ayağını kesebileceklerini ama herkesin bunu ondan gizlediğini kafasında kurmaya başladı. Zaman zaman da yüksek sesle dile getiriyordu bu kuşkusunu.

Derken, hiçbir neden yokken, erkek arkadaşından ayrıldı. Sonra, bir doktorun otelin faksına gönderdiği başka birine ait diyet listesinin kendisine geldiğini iddia etti ısrarla. Etrafındaki herkes onda bir tuhaflık başladığını görüyordu ama adını koyamıyordu.

KUĞULU PARK’TAKİ GECE HERKES MASKE TAKMIŞTI

Kış geldi, Ankara’ya döndüklerinde daha garip şeyler olmaya başladı. Altı yıl önce otellerinde çalışan Muhammed adlı garsonu görüyordu sürekli televizyon ekranında. Muhammed otelde çalıştığında Yasemin 14 yaşındaydı. Ona hayran olmuş, platonik bir aşka kapılmıştı. Sonra aradan yıllar geçmiş, onu unutmuştu. Ama şimdi, beş yıl sonra televizyona kim çıkarsa çıksın, Muhammed’in maskesini taşıdığına inanıyordu.

Bir gün tek başına Kuğulu Park’a gitti. Bankta bir adam oturuyordu, Muhammed gibi gördü onu. Yanına oturdu, onunla konuştu. Parkta uzun saatler geçirdi, gece yarısı kendini bambaşka bir yerde buldu.

Polisler halinden kuşkulanıp onu karakola götürdü. Otomobilde giderken polislerin yüzünde de maskeler gördü. "Acaba bunların hangisi gerçek Muhammed?" diye düşündü.

O sıralarda evde de ikide bir annesinin yüzünü çekiştiriyordu. Annesi kızının kendisini okşayıp sevdiğini sanıyordu. Oysa yapmaya çalıştığı, annesinin yüzündeki maskeyi çıkarmaktı.

Ailesi için zor günler başladı. Yasemin sanki gitmiş, yerine bambaşka biri gelmişti. Kimseyle konuşmuyor, odasından çıkmıyor, sürekli yazıyordu: "Sait Faik yazmasam çıldıracaktım diyordu, ben çıldırdım yine yazıyorum."

Şervan’ın durumu daha da zordu. Çünkü Yasemin ne telefonlarına çıkıyordu ne de onu görmek istiyordu. Ancak ailesine sorabiliyordu nasıl olduğunu: "Evlerine gittiğimde beni istemiyor, hiç ağzını açmıyordu. Ben yokmuşum gibi davranıyordu. Bakışları bile değişmişti. Neden ben? Ne yaptım? Hep bunları düşünüyordum. Kızmıyordum ama çok üzülüyordum."

ŞERVAN ONUN DÜNYASINA SIZACAK BİR YOL ARIYOR

Yasemin, Ankara Üniversitesi’nde felsefe okuyordu o sıralarda, son sınıf öğrencisiydi. Ama o halde okula gitmesi mümkün değildi. Sonunda ailesi onu alıp bir doktora götürdü, şizofreni tanısı kondu. İlaç ve terapiye iyi yanıt vermeye başladı.

Şervan da ona ulaşmanın tek yolunun yazı olduğunu fark etti. Ona ulaşabilmek için bir hikaye, bir kurgu tasarladı. Sanki Yasemin Alanya’daki oteldeydi, kendisi de Ankara’daydı da onu bekliyordu. Yasemin’e bu kurguya uygun bir aşk mektubu kaleme aldı, onu ne kadar özlediğini, dört gözle beklediğini yazdı. Mektubu, Yasemin’in sürekli yazı yazdığı defterinin içine gizlice koydu. Böylece Yasemin’in dünyasına sızacağını umut ediyordu. Aylar sonra Yasemin etkilenmeye başladı. Yumuşamıştı. Atak nihayet sona erdiğinde, yani altı ay sonra bir gün aniden Şervan’a gitti, "Ben döndüm" dedi. Şervan sakindi: "Tamam, olacak böyle şeyler. Beraber aşacağız."

Gidip Yasemin’i evinden alıyor, Kuğulu Park’ta 1-2 saat oturuyorlardı. Yasemin kendini suçlu hissetmeye başlamıştı bu defa. "Artık bu hastalıkla yaşayacağım. Benle olmazsan anlarım" dedi. Şervan’ın sözlük anlamı savaşçı demekti. Bu savaşı sürdürecekti, ayrılmayı reddetti. Hastalığı anlamaya, baş etmenin yollarını aramaya başladı. "Söylerken bile korkuyorum ama bu sevginin hiç bitmeyeceğini gördüm. Şervan mücadeleci, hayata sıkı sıkı tutunan bir insan" diyor Yasemin.

ŞİZOFRENİM VAR AMA HAYATA KATILABİLİRİM

Tedavi öyle iyi sonuç vermişti ki, Yasemin tekrar okuluna döndü. Hem okuduğu bölüm hem de hastalığı akıl yürütmeyle, düşünce üretmeyle ilgiliydi. Zorlandı. Şizofren oldum demek istemiyor, insanların kendisinden korkmasından korkuyordu. Ama destekleri de vardı: Düzenli tedavi, Şervan’ın telkinleri, annesiyle kardeşinin birlikte ders çalışmaya kadar varan yardımı. Böylece diplomasını aldı. "Okulu bitirdikten sonra kendime güvenim geldi. Şizofrenim var ama hastalığım hayata katılmama engel değil diye düşündüm. Şiir, düz yazı yazmaya başladım. Resim yapmaya, kil çalışmaya, oyunlar yazmaya. Şervan’la birlikte üye olduğumuz Şizofreni Derneği’nde arkadaşlarım oynuyor bu oyunları."

SENDEN AYRILMAK İSTERSEM BENİ DOKTORA GÖTÜR

2003’te Yasemin ikinci büyük atağını geçirdi. ODTÜ’de felsefe yüksek lisansı yapıyordu. Kendini dahi sanmaya başladı birden. Yazdığı ödevlerin dünya çapında yankı uyandırdığını, herkesin onu tanıdığını düşünüyordu. İkinci atağın tipik habercilerinden biri de yine Şervan’a karşı tavrıydı. Ayrıldı Şervan’dan. Yine telefonlarına çıkmayı, onu görmeyi reddetti. "Şervan’ın eve gidip geldiğinin farkındayım ama o kadar kendi kurduğum dünyanın içinde yaşıyorum ki" diye anlatıyor. "Yorgunluktan tükeniyorum. Adım atamayacak hale geliyorum."

Şervan bütün bu zorluklara rağmen hiç profesyonel destek almadı: "Çünkü Yasemin, benim yüzümden doktora gidiyor, diye düşünebilirdi." Oysa onun da sorunları vardı: "Yaşadıklarımızı başkalarına anlatmaktan çekiniyordum. Yasemin’in hastalığı nedeniyle damgalanmasından korkuyordum."

Yasemin gittiği yerden yine geri döndüğünde, ona atak sırasında neler yaptığını, nelere inandığını anlattı Şervan. Yasemin, hastalığıyla ilgili espri yapacak olgunluğa erişmişti: "Artık senden ayrılmak istersem, beni hemen doktora götüreceksin!"

BELGESELDE YER ALDILAR

Türkiye’de yaklaşık 350 bin şizofreni hastası var. En damgalayıcı hastalıklar arasındaki şizofreniyi tanıtmak için Şizofreni Federasyonu bir kampanya başlattı. Sanovel ilaç firmasının sponsorluğundaki kampanyada, Yasemin ve Şervan’ın da aralarında bulunduğu beş hasta ve aileleriyle görüşülerek bir belgesel çekildi. Mehmet Güleryüz’ün küratörlüğünde 84 tabloluk bir resim sergisi hazırlandı.

GİDİYORUM, ORADA BİR YERDE YAŞIYORUM, SONRA DÖNÜYORUM

Ataklar olduğunda büyük bir yalnızlık yaşıyorum. Çünkü olup biteni toparlayıp da anlatamıyorum kimseye. Beynimin içinden öyle çok düşünce, öyle hızla akıp geçiyor ki. Atak geçirdiğim sırada bambaşka bir gerçekle karşı karşıyayım. Kendi içime çekilip yaşıyorum. Aman şizofreni eşittir delilik diye düşünmeyin. Şizofreni böyle bir şey işte, akıl yarılması, akıl bölünmesi. Sonra tekrar ayakta duruyorum. Ben gittim, orada yaşadım ve şimdi buradayım, diyorum.

ŞERVAN ADAR AVŞAR

Aklımdan bir kere bile Yasemin’i bırakmak geçmedi. Tek düşündüğüm, atakların bir an önce geçmesi, Yasemin’in tekrar dönmesi. Asıl sıkıntım, ataklar sırasında birlikte savaşamamamız, benim dışarıda kalmam. Hayatta en güzel şeylerin mücadele verilerek elde edileceğini biliyorum. İnsan sürekli mutlu olmaz ki. Acı çekmeden yaşamak mümkün mü?

YASEMİN ŞENYURT

Şervan 9 senedir hayat arkadaşım. Aramızda sadece aşk yok, dostluk ve sevgi de var. İlişkimizde bir eksiklik hissetmiyorum. Tam tersine, çok fazla şey yaşadığımızı düşünüyorum. Tabii kaybetme korkusu yaşıyorum, hem de çok. Ama biliyorum ki bir gün ilişkimiz bitse bile aramızdaki sevgi tükenmez.

HÜRRIYET
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
flz (11-11-2007), janus (11-11-2007), Lizzy (11-11-2007), meraklı (11-11-2007), neron (12-11-2007), Ramo (11-11-2007)
  #59  
Eski 13-11-2007, 13:25
meraklı - ait Avatar
meraklı meraklı bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: Koşuyolu
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 287/1518
251 Mesaj ına 1077 Kere teşekkür edildi
Tanımlı şimdi değişen ne oldu ki....

HİTİTLERİN M.Ö 2000 YILINDAKİ DUVAR YAZISI ALINTISIDIR-MIŞ.


Tanrım
Beni yavaşlat.
Aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir…
Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele…
Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükunetini ver.

Sinirlerim ve kaslarımdaki gerginliği, benliğimde yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür.
Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol..

Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret; bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı,
Güzel bir kedi ya da köpeği okşamak için durmayı,
Güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı, balık avlayabilmeyi,
Hülyalara dalabilmeyi öğret…

Hergün bana kaplumbağa ve tavşanın masalını hatırlat.
Hatırlat ki yarısı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini, yaşamda hızı artırmaktan çok daha önemli seyler olduğunu bileyim….

Heybetli meşe ağacının dallarından yukarı, doğru bakmamı sağla.
Bakıp göreyim ki onun böyle güçlü ve büyük olması yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır….

Beni yavaşlat tanrım ve köklerimi yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru göndermeme yardım et.
Yardım et ki, kaderimin yıldızlarına doğru daha olgun ve daha sağlıklı olarak yükseleyim….

Ve hepsinden önemlisi….
Tanrım,
Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için CESARET,
Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için SABIR,
İkisi arasındaki farkı bilmek için AKIL ve
Beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak DOSTLAR ver…
Alıntı ile Cevapla
meraklı kullanıcısına teşekkür edenler
ar_de_ (15-11-2007), buena vista (13-11-2007), neron (14-11-2007)
  #60  
Eski 18-11-2007, 11:13
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Toplu tecavüz kurbanına ağırlaştırılmış kırbaç

Suudi Arabistan mahkemesinin toplu tecavüz kurbanı bir kadına, davayı basına taşıması gerekçesiyle hapis cezası verilmesine ve daha önce verilen kırbaç cezasının ise iki katından daha fazla olmak üzere artırılmasına karar verdi.



RİYAD - Arap News gazetesinde yer alan haberde, kadınların, kendi erkek akrabalarının dışındaki erkeklerle toplum içine çıkmasının kanunen yasak olduğu Suudi Arabistan’da, akrabası olmayan bir erkek ile aynı arabada oturduğu gerekçesiyle tecavüz kurbanı kadına daha önce verilen 90 kırbaç cezasının 200 kırbaca çıkarıldığı belirtildi.
Haberde, Suudi Arabistan’ın Katif kenti Genel Mahkemesi’nin tecavüz kurbanı kadına, “davayı kızıştırmak ve basın yoluyla adli makamlara etki etmeye teşebbüs etmesi” nedeniyle ceza artırımına gidildiğini ilettiği kaydedildi. Mahkemenin, ismi açıklanmayan, ancak Suudi Arabistan’daki Şii azınlığa mensup olduğu bilinen kadına toplu tecavüzde bulunan 7 kişiye verilen cezaları da artırdığını duyuran gazete, 10 ay ile 5 yıl arasında değişen cezaların, 2 yıl ile 9 yıl arasında değişen cezalara çıkarıldığını yazdı.

Kadının avukatının da davaya bakmasını yasaklayan mahkemenin, avukatın lisansına el koyduğu ve gelecek yapılacak bir disiplin duruşmasına çağrılmasına karar verdiğini belirten gazete, avukat Abdurrahman El Lahim’in “Onlara müvekkilime hizmet etmek için yasal olan her şeyi yapmanın benim görevim olduğunu açıkladım. Ancak beni dinlemediler” şeklindeki sözlerine yer verdi.

Lahim’in, Katif Genel Mahkemesi’nin 2006 yılında verdiği mahkumiyet kararını, tecavüz suçlularına karşı çok yumuşak ve tecavüz kurbanına karşı adaletsiz olduğu gerekçesiyle yaptığı itirazı değerlendiren temyiz mahkemesi davanın tekrar Katif Genel Mahkemesi’ne iade edilmesine karar vermişti. NTVMSNBC.com
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
meraklı (18-11-2007)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Açık
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 12:22 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce