Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
2008 Eurovision - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Nadas Alanı > Müştemilat
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
2008 Eurovision
Konudaki Cevap Sayısı
28
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
35613

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #1  
Eski 23-05-2008, 12:22
Ömmes - ait Avatar
Ömmes Ömmes bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 66/151
31 Mesaj ına 225 Kere teşekkür edildi
Tanımlı 2008 Eurovision

Baharın son günleriyle birlikte Eurovision denen vicdanlara azap ruhlara travma yarışmanın mevsimi geldi nihayet. “Aaa o yarışma hala var mı?” diye soracak forumdaşlara “maalesef” diye cevap verirken eurovisionun farkına varmayışlarını ne kadar kıskandığımı ifade etmek isterim.

Ben taa 1975’den beri, hadi daha spesifik olayım da durumun vehametini anlayın, Ali Rıza Binboğa’dan beri bu naneye saplanmış durumdayım. O tarihten bu yana geçen 33 sene zarfında ben büyüdüm, müziği sevdim, bir taraftan ortaçağ müziği, bir taraftan Bach, bir taraftan rock, diğer bir taraftan Zeybekler’le bu zevkim boyutlandı, derinleşti, en mütevazi halimle bile “benim bir müzik zevkim var” diyebileceğim hale geldi; fakat ne yaptıysam bu eurovision denen şizofreniden paçayı sıyıramadım. En sonunda bu durumu kişiliğimin bir arızası olarak kabul ettim.

Bundan bir kaç sene öncesine kadar her yıl bir eurovision yazısı yazıp eşe dosta gönderiyordum. Hazır, dedim, hayatımda bahçeye yazmaya değer bir şey yok, eski bir adeti yeniden canlandırmaya çalışayım.

Eurovision nedir?

Aslında ilginç bir hadisedir. Dış görünüş itibariyle biliyoruz işte ne olduğunu. Ülkeler şarkı çıkartır birer tane, onları yarıştırır. Bir müzik yarışması. Diyeceksiniz ki, hani zevkler ve renkler tartışılmıyordu, hani dünyanın bütün dillerinde buna dair atasözleri vardı? Sakatlık orada başlıyor zaten. Elmayla armudun, hanımeliyle leylağın yarışması bu. Birbiriyle yarışamayacağı bu kadar aşikar olan şeyleri yarıştırıyorsak buna ne anlam vermek icabeder?

Eurovision, orijinal olarak, ‘Avrupa’yı birleştirme’ dış görüntüsü altında avrupa halklarının binlerce yıldır sürdürdüğü didişmeye mücadeleye (afedersiniz) sidik yarışına yeni bir cephe ilave etmek amacıyla yola çıkmış bir hadise. Tıpkı Avrupa birliği gibi. Eskiden işler kolaydı. Misal, Almanya Fransa’ya gıcık mı kaptı? Hemen bir dünya savaşı açıverirdi. Eski çamlar bardak oldu maalesef, baktılar ki, savaş savaş bitmiyor işi sidik yarışına döktüler. Yok Avrupa futbol şampiyonası, şampiyon kulüpler kupası, işte kömür demir çelik ve diş fırçası birliği falan.

Avrupa’da üç adet ana kültür ekseni mevcut. Alman, Fransız, İngiliz. Batı, orta ve kuzey Avrupa’nın tamamına yakınını bu üç eksenin paylaştığını söyleyebiliriz. Portekiz hariç, onların daha homo sapiens olduklarının bilimsel olarak ispatlanması gerekiyor. Hadise bu üç kültür ekseni arasında geçiyor. Tabii ben şu anda tarihçe anlatıyorum. Çünkü günümüzde bu sidik yarışı sona erdi ve mücadeleyi yarışmada bile yer almayan Amerika kazandı. Bir de minör kültür eksenleri mevcut. Mesela İtalya. İtalyanlar çok takdir ettiğim bir harekette bulundular ve son olarak İstanbul’da yapılan yarışmaya ağır topları Toto Cutugno’yu gönderdikten sonra bela okuyup yarışmadan çekildiler. Ben çok yakında aynı hareketi başka bir kaç ülkeden daha bekliyorum.

Bugün eurovision’u doğu işgal etmiş durumda. Aslında bu işin rengi daha doğu olaya girmeden belli olmuştu. Yugoslavyayı parçalayıp seksen tane ülke çıkardılar (ki parçalanma arefesinde Yugoslavlara bir de eurovision birinciliği vermişlerdir – Yunanlı hediye veriyorsa dikkatli olmak lazım). Bu seksen ülkenin her birisi eurovisiona bir parça gönderdi. Yarışma bitip oylamaya geçildiğinde de her birisi komşuya oy yağdırdı.

Avrupa bundan gereken dersi alarak komple doğu blokunu parçaladı ve yarışmaya soktu. Sonra BBC’nin milli hazinesi Terry Wogan ağlamaya başladı: “Bizi niye sevmiyorlar, biz bir daha hiç eurovision kazanamayacak mıyız?” Üzgünüm, ne İngiltere, ne Fransa, ne de Almanya bir daha eurovision meurovision kazanamayacak.

Ha doğu bloku girdi de ne oldu. Kültürel bir renklilik mi geldi? Evet ya geldi. Macaristan blues söyledi. Polonya club olayına daldı. Dünyanın en güzel halk müziğine sahip Rusya kızıl meydanda Mc Donalds açılmasının onuncu yıldönümünü eurovisiona hip hop yollayarak kutladı.

Ama bunlar elbette yetmeyecekti, Avrupa müziğinin mezarına bir de mum dikmek gerektiği için, EBU jüri hadisesini ortadan kaldırdı ve televotinge geçti. Yani hepimiz jüri olduk. Bütün bunların neticesi olaran Eurovision bir şarkı yarışması olarak sona erdi, içinde şarkıya benzer birşeyler de olan bir çeşit sahne performans hareket gösterisine döndü. Bence on sene içinde eurovision olimpiyatlara yeni bir disiplin olarak dahil edilebilir kıvama gelecek.

Girizgah kısmını daha fazla uzatmayayım ve finalde yarışacak parçalara geçeyim. Bu arada final yarın akşam. Bu sene Belgrat, Sırbistan’da (Amerikalılar gibi yazayım da sizlerin de olaya adaptasyonunuz hızlansın) düzenleniyor yarışma. Geçen yıl sırplar, leş gibi bir parça olmasına karşın, avrupa’ya entegrasyon kontenjanından yarışmayı kazandılar. Yarın akşam yarışmayı seyredenler hiç yabancılık çekmeyip kendilerini mahmutpaşada (hatta daha da kötüsü, 2001 İstanbul eurovision finalinde) hissedecekler, çünkü Sırbistan’da satılabilir ne varsa hepsinin tadına bakacağız. Ayrıca sırplar bize ne kadar medeni ve harika insanlar olduklarını ve bizi ne kadar sevdiklerini anlatacaklar.

Cümleten iyi eğlenceler,
Alıntı ile Cevapla
Ömmes kullanıcısına teşekkür edenler
AnnE (23-05-2008), ar_de_ (23-05-2008), flz (23-05-2008), Master (24-05-2008), meraklı (23-05-2008), neron (23-05-2008), zumbul (23-05-2008)
  #2  
Eski 23-05-2008, 12:33
Ömmes - ait Avatar
Ömmes Ömmes bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 66/151
31 Mesaj ına 225 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Ov benim için en önemli olayı unuttum. Takip edenler bilir, son senelerde rock tarzında parçalar da eurovision’da yer alıyor, hatta iki sene evvel ilk kez heavy metal(-imsi) bir parçayla Finliler bu yarışmayı kazanmışlardı. Bu yıl Avrupalı rockçıları hayal kırıklığına uğratacak çünkü fazla parça yok. Ama Türk rockçılar için kutsal bir eurovision olacak bu seneki.

Bundan bin sene önce biz Türkler Avrupa’dan akın eden haçlılara karşı islamın kalesi olduk. Bundan bin yıl sonra bu sene benim için en az o kadar kutsal bir olay gerçekleşiyor ve Türkler, yani Türkiye ve Azerbaycan, ırkdaşları Finlilerle birlikte rock müziğin sarsılmaz kalesi olacaklar eurovisionda. Hele bir Azeri parçası var ki ... Avrupa’nın ağzı açık ayran budalalarına mesajı şu: “We’re gonna rock your fuckin’socks off”

Go Azerbaycan

Türkiye
Alıntı ile Cevapla
Ömmes kullanıcısına teşekkür edenler
neron (23-05-2008)
  #3  
Eski 23-05-2008, 12:48
Ömmes - ait Avatar
Ömmes Ömmes bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 66/151
31 Mesaj ına 225 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Türkiye

Ülkemizi son yıllarda çıkardığımiz en ciddi rock gruplarından olan Mor ve Ötesi temsil ediyor. Sağda solda rastladığım yorumlarda halkımızın kendi parçasını beğenmediği anlaşılıyor; aynı halkın çoğunun daha önce müzik dinlememiş olduğunu bildiğimden bu bilgi tek başına parçanın iyi veya kötü olduğu hakkında bir şey söylemiyor.

Öncelikle, bir, parça fena değil. İki, Mor ve Ötesi'nin yaptığı en iyi şarkı da değil. Üç, bu parça taa Şebnem Paker'in 'Dinle'sinden beri - ki o zamanlar diaspora oyları henüz yoktu, Almanya Fransa Hollanda falan bize banko 12 vermiyordu, ve Dinle tamamen bileğinin gücüyle 3.ncü olmuştu - Eurovision'a gönderdiğimiz en haysiyetli eser.

Parça'nın hiç bir kompleksi, iddiasi yok, iddiali olmaya da çalışmıyor, Mor ve Ötesi sadece kendi sound'larından bir kesit sunuyor, tıpkı ciddi bir rock grubunun yapması gerektiği gibi. Haliyle herhangi bir şeyde iddialı olmazsa veya iddialıymış gibi davranmazsa varolduğundan şüpheye düşecek ırkımın böyle bir tavrı anlaması ve onaylaması beklenemez.

Ne Sertab'in pompalanmış odunsu görgüsüzlüğünden, ne Gülseren denen facianın pespayeliğinden, ne Kenan Dogulu'nun kızların kıçına şaplak atan kendini bilmez şımarıklığından eser yok. Bu parça Eurovision bulvarında hemen köşede duran, üstünde kot ceket ağzında üçte ikisi içilmiş sigara, hafif dağınık saçlarıyla bulvarda gelip geçenleri seyreden, görmüş geçirmiş kızların şöyle bir göz süzdükleri 25'lik bir delikanlı.

Türkiye'yi temsil ediyor etmiyor babında, başka Türkleri bilmem ama bu parçanın ve bu grubun ve harikulade orijinallikte ve çirkinlikte (çirkinliğine bayıldım demek istiyorum) gulyabanilerin olduğu asağıdaki bu klibin bir Türk müziksever olarak beni temsil etmesinden gurur duydum.

http://www.eurovision.tv/event/artis...519&event=1470
Alıntı ile Cevapla
Ömmes kullanıcısına teşekkür edenler
ar_de_ (23-05-2008), Master (24-05-2008), meraklı (23-05-2008), neron (23-05-2008), Süvari (23-05-2008)
  #4  
Eski 23-05-2008, 12:55
Ömmes - ait Avatar
Ömmes Ömmes bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 66/151
31 Mesaj ına 225 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Azerbaycan

Sıkı durun. Azerbaycan'ın ilk kez Eurovision'a katıldığını duyduğumda "hah" dedim, Gürcistan ve Ermenistan'dan sonra modernize edilmiş "le le le, le haaane" sırası Azerilere geldi dedim. Dedim, itiraf ediyorum, ve utanıyorum bundan, çünkü asağıda linkini verdiğim parçanın daha onuncu saniyesinde kanım dondu.

Eurovision'da her yıl bir olay olur. Geçen sene bir Huysuz Virjin varyasyonu olan Ukraynalı Verka Serduşka'nın komik şovu ve Bulgar Elitse ve Stoyan'ın sevmeyenlere bile trance'ı sevdirecek parçaları vardı. Bu yılın olayı Azeriler.

Elnur ve Samir diye iki oğlan 'Day After Day' adlı parçayı söylüyorlar. Oğlanlardan birisi şeytansı bir melek, öbürü meleksi bir şeytan. Hangisi hangisi bilmiyorum ama, bir defa melek olanı parçanın daha başında (10.uncu saniyesinde) Ugo Farrel'e nal toplatıyor. İiinanılmazz bir soprano. Bunun hemen ardından cayır cayır bir rock giriyor. Oğlanlar seyirciyle alakalarını kaybetmiş şekilde parçayı birbirlerine söylüyorlar, düet de değil, bir münakaşa, mücadele, ve parça sonunda şeytan ve melek birleşiyorlar.
Bunu okuyan değerli kampanyasever forumdaşları gönül rahatlığıyla Azerilere oy vermeye çağırabilirim, diasporadakiler de dahil. Bizim parçaya oy vermek çok da gerekli değil, sayın Trusty'nin bir zamanlar dediği gibi, 'Deli'nin zeki bakışı ve suna duruşu yeter.

http://www.eurovision.tv/event/artis...503&event=1468
Alıntı ile Cevapla
Ömmes kullanıcısına teşekkür edenler
Master (24-05-2008), meraklı (23-05-2008), neron (23-05-2008)
  #5  
Eski 23-05-2008, 12:58
Ömmes - ait Avatar
Ömmes Ömmes bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 66/151
31 Mesaj ına 225 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Finlandiya

Dediğim gibi bu yıl eurovisionda Rock kalesini Türk ve Fin-Ugur biraderliği müdafaa ediyor. Gerçi Finlilerin 'Missa Mihet bişey bişey' adlı parçası "ben İskandinav metal'ini temsil ediyom bilaaderrr" ayağına yatmış, bulvar üstünde bizim 'Deli'nin yanında kafa sallıyor. 'Deli' de napsın, Terasbeton'un kolundan kuşağından sarkan plastik haçlara ve zırva aksesuarlara bakıp bakıp "fessüphanallah" çekiyor.

http://www.eurovision.tv/event/artis...487&event=1468
Alıntı ile Cevapla
Ömmes kullanıcısına teşekkür edenler
ChinaDex (22-01-2024)
  #6  
Eski 23-05-2008, 13:07
Ömmes - ait Avatar
Ömmes Ömmes bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 66/151
31 Mesaj ına 225 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Yunanistan

Bazen bu Yunan gavurunu anlamakta zorluk çekiyorum. Zaman geliyor, bir şey yapıyorlar, "ah ulan" diyorum "keşke bizde de böyle bir şey yapan birileri çıksa" diye iç geçiriyorum. Sonra pat diye başka bir sey yapıyorlar, diyorum "Yuh yani, hakikaten Çorumlu bile yapmaz bu hareketi". Yunanistan parçasi Çorumlu'nun bile yapmayacakları kategorisinde (lafın gelişi tabiiki, Çorumluları severim, yakın arkadaşlarım var).

Sakın yanlış anlaşılmasın, bu senenin en büyük favorisi Yunanlılar, hatta sevdiğim bir tarz olmamasına rağmen gavurun hakkını teslim etmeliyim, bu parça puanları söke söke alacak. Peki ben neyi kınıyorum? 'Secret Combination' 2005'in şampiyonu, sokakta otobüste radyoda çalına çalına bize ezberletilmiş Helena Paparizu'nun 'My Number One' parçasında uygulanan formülü yüzsüzce copy paste etmiş. Farklılık babında, bu parça 'My Number One'dan en az iki gömlek daha iyi.

Hip Hop kepazeliğini takibetmeyi en son Britney Spears ve Kristina Agilera'da bıraktığım için Kalomira denen, günde sekiz saat şarkı söyleyip dans eder, sekiz saat seks yapar izlenimi uyandıran mahlukatın (Helena Paparizu'da bu oran 1'e 15 gibi duruyordu) tam olarak neyi taklit ettiğini anlamadım. Hatun her ne kadar "hip hop benim göbek adım" veya "ow mi gosh, biz Harlemde bunu şöyle yaparız" gibi dursa da o ineksi bakışlarıyla bu coğrafyayı paylaştığı Türk, Kürt, Bulgar, Ermeni kimseye kül yutturamaz.

'Secret Combination' 'My Number One'dan daha da sıkı bir dans parçası. Öncekinde arka planda kemençe vardı, bunda tam çözemedim ama galiba buzuki veya cura gibi bir alet var. 'My Number One'da melodi namına birşey yoktu bunda hatırı sayılır ölçüde var ve hedefe tam isabet ediyor. Zaten parça tamamen laboratuvar ortamında ve uzman psikolog ve sosyologlar gözetiminde el değmeden üretilmiş, naylon paketli ve rafyalı. Bilmem başka söze gerek var mı.

Ha taaabiiki parçanın final nakaratı öncesinde etnik kutnik geçişlerini yapmışlar, 'My Number One'da kemençeyle horon tepmişlerdi, bunda da cura ya da her ne zıkkım aletse o bir solo attırıyor.

Yunanlıların şampiyonluk yolundaki en büyük engeller, eurovisionun genel anlamda taklitlere prim tanımamakla meşhur olması ve bu sene hip hop ve Amerikan club tarzı parçaların fazlalığından ötürü bu tarza gidecek oyların haddinden fazla bölünecek olması.
'Secret Combination' son model jipiyle Eurovision bulvarını kasıp kavuran, esnafı sokağa döken ve en yakın club'la görgüsüz ultra zengin babasının malikanesi arasında mekik dokuyan bir dilber-i afet. Bizim 'Deli'miz bu kızı götürür mü, hiç şansı yok, ama üzülmek yersiz, 'Deli'nin bu taraklarda zaten bezi yok.

http://www.eurovision.tv/event/artis...488&event=1468
Alıntı ile Cevapla
Ömmes kullanıcısına teşekkür edenler
ChinaDex (27-01-2024), Master (23-05-2008), meraklı (23-05-2008), nedo (23-05-2008), neron (23-05-2008)
  #7  
Eski 23-05-2008, 13:13
Ömmes - ait Avatar
Ömmes Ömmes bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 66/151
31 Mesaj ına 225 Kere teşekkür edildi
Tanımlı İsrail

Sakat lafı bir süre önce ayıp olduğu için özürlü tabirini kullanmam gerekecek, 'Hallelujah' ve 'A-Ba-Ni-Bi' devirlerini mumla arayan İsrail'in, aslında çok hoş küçük bir şarkı olan parçasında ciddi özürler gördüm. Bunların en büyüğü parçayı icra eden Boaz'in kendisi. Bu kardeşimiz ansiklopedide Yahudi maddesinin yanına resmini koyabileceğimiz ölçüde yahudi bir yahudi, aynı zamanda Eurovision'un ilk travesti icracısı olan Dana International'in ameliyattan önceki hali. Yani Allah günah yazmasın, kardeşimiz biraz çirkin. Bunun bizdeki muadili Doğuş veya Galatasaraylı Sabri olabilir, ve Boaz'a rahatlıkla Gülhane şenliklerinde Müslüm Gürses konserinde jiletçi olarak rastlanabileceğini düşünüyorum.

'The Fire In Your Eyes' adlı parçanın ikinci özrü ise nakaratı. Ben parçayı ilk dinlediğimde bunu iki kişi yazmış olmalı diye düşündüm, çünkü ölçüler ayrı bir karakterde, nakarat ayrı. Sonra baktım Dana International bestelemiş, "hah tamam şimdi oldu" dedim. Ölçü kısımları ne kadar orijinal, özenli ve Ofra Hazavari bir güzelliğe sahipse, nakarat o kadar baştansavma. Zavallı Boaz'in sesi de yok, bir de ceza olsun diye ikinci ölçüyü ingilizce söyletmişler, bunlar da üçüncü ve dördüncü özürler.

Boulevard du Örovizyon'un içli magandası olan parça deniz tarafını mekan edinmiş, kolsuz tişörtüyle kaslarını sergileyip ne zaman malı götüreceğini merak ediyor. Tabii Eurovision'un sağı solu belli olmaz, Iahovah'dan umudunu kesmesin yahudi kardeşlerim.

http://www.eurovision.tv/event/artis...490&event=1468
Alıntı ile Cevapla
Ömmes kullanıcısına teşekkür edenler
Master (23-05-2008), meraklı (23-05-2008), nedo (23-05-2008), neron (23-05-2008)
  #8  
Eski 23-05-2008, 13:14
Ömmes - ait Avatar
Ömmes Ömmes bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 66/151
31 Mesaj ına 225 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Aklıma gelmişken, şu linke bakarsanız Eurovision'un gelmiş geçmiş en büyük skandalını dinleyerek bir tarihe şahitlik edebilirsiniz. Mükafat olarak üç adet güzel kızın göbeği var. Yarı finalde bu parça yuhalandı, ben ilk kez böyle şey gördüm. Estonya.

http://www.eurovision.tv/event/artis...493&event=1468
Alıntı ile Cevapla
Ömmes kullanıcısına teşekkür edenler
Master (23-05-2008), meraklı (23-05-2008), neron (23-05-2008)
  #9  
Eski 23-05-2008, 13:18
Ömmes - ait Avatar
Ömmes Ömmes bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 66/151
31 Mesaj ına 225 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Yazık oldu Belçika'ya

Ara sıra böyle tatlı, şeker şurup gibi küçük parçalar çıkıverir, oylamada da böcek gibi ezilir giderler. Bu konunun uzmanı Portekizliler olsa da bu sene Belçika böyle bir parça çıkardı. Parça aslında ilk ona aday gösteriliyordu, fakat daha yarı finalde ebediyete intikal etti. Neşeli ve tatlı bir parçaydı ve harika geri vokalleri vardı. Vokalist Soetkin Baptist'in kendini toplum içinde küçük düşüren davranışlarını gözardı edebilecekler için,

http://www.eurovision.tv/event/artis...500&event=1468
Alıntı ile Cevapla
Ömmes kullanıcısına teşekkür edenler
Master (23-05-2008), meraklı (23-05-2008), neron (23-05-2008), nomeames (23-05-2008), zumbul (23-05-2008)
  #10  
Eski 23-05-2008, 13:20
Ömmes - ait Avatar
Ömmes Ömmes bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 66/151
31 Mesaj ına 225 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Norveç

Maria adli baltık somonu görünümündeki arkadaş 'Hold on to Be Strong' diye bir rythm'n'blues parça okuyor (yok hoş hatun Allah için). Zaten Norveç de Amerika'nın sarışın ve süt beyaz tenli zencilerini barındıran bir eyaleti olduğundan başka türlüsü beklenemezdi. Parça fena değil ve Norveç de favoriler arasında. Bir zamanlar Norveçliler Eurovision'un şamaroğlanıydılar. Yıllar boyu sıfır puan çekip 85'de bir anda şampiyon oluverdiler. Portekiz o zaman bu zaman Eurovision beslenme zincirinin ilk halkası olma bayrağını tek başına dalgalandırıyor.

http://www.eurovision.tv/event/artis...499&event=1468
Alıntı ile Cevapla
Ömmes kullanıcısına teşekkür edenler
ChinaDex (22-01-2024), dentist (23-05-2008), Master (23-05-2008), meraklı (23-05-2008), neron (23-05-2008), nomeames (23-05-2008), zumbul (23-05-2008)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Açık
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 14:25 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce