Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
aşk mı?hayat mı? (ikilemi!) - Sayfa 4 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Nadas Alanı > Müştemilat > Tebessüm
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
aşk mı?hayat mı? (ikilemi!)
Konudaki Cevap Sayısı
33
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
22364

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #31  
Eski 10-11-2008, 06:12
AnnE - ait Avatar
AnnE AnnE bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Suriçi
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 606/518
314 Mesaj ına 5526 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

aşka dair gayet düz fikirlerimi yazmaya hazırlanıyordum ki, Hoca konuya girmek üzere peşreve yeniden başlamış.
Bize beklemek düşer.

Geciktirme Hoca.
Alıntı ile Cevapla
AnnE kullanıcısına teşekkür edenler
Emin (14-11-2008), hazan (10-11-2008), meraklı (10-11-2008), Zacesebaqoo (23-08-2020)
  #32  
Eski 10-11-2008, 14:37
meraklı - ait Avatar
meraklı meraklı bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: Koşuyolu
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 287/1518
251 Mesaj ına 1077 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Ayy güzel hocam,

Muhterem validanım peşrev derken aklıma Bülent Ersoy un icra ettiği, icra ederken rakı kadehini çember edip fondiplediği, Uşşak makamının Semahat Özdenses bestesiyle

“ Akşam oldu hüzünlendim ben yine
Hasret kaldım gözlerinin rengine,
Gel mehtabım gel sevdiğim gel yine
Hasret kaldım gözlerinin rengine “ diye diye zihnimde çağıldamaya başladı.

Lafınızın üzerine söz, sözünüzün üzerine de göz konmaz…

Ellerinizden hörmetle öper, Muhterem validanım düz fikirlerini yazıp da içimdeki hayat aşkımı lolipop etmeden en kısa zamanda yazılarınızı beklerim…

__________________
meraklı: üzerine vazife olmayanla ilgilenen.. Herşeye burnunu sokan..."merak ediniz, öğreniniz ki yeni ufuklarda başarı sizin olsun."
Alıntı ile Cevapla
meraklı kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (10-11-2008), buena vista (10-11-2008), serdarkus (11-11-2008), Zacesebaqoo (23-08-2020)
  #33  
Eski 10-11-2008, 21:37
alihoca alihoca bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 361/2464
166 Mesaj ına 2501 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

İçimizde uhde kalacağına bi özür dileyip kurtulalım dediydik ama ‘Biri vurur diğeri kan çanağı tutar’’ gibi girizgâhları görünce özür dilediğime de pişman olacağım gibi bir hisse kapılmaya başladım. Her yazdığı edebi metin olan birinin de kalkıp düz yazı filan deyişi heç hayra alamet değil derken de tüylerim diken diken olmaya başladı nedense.

Şimdi baktım da aslında bir önceki mesajın koyulaştırdığımız kısımda özeti dediğim düşüncelerimi hakkaten iyi özetlediğimi fark ettim. Hatta aferin deyip kendimi bile kutladım.

Yalnız özür dilerken zıçıp batırmışız. Güya çok bilir gibi ‘’ bu kısmı daha açacak bir yazı ile konuyu genişletmeliydim’’ demişim ya, son mesajları görünce halt ettiğimizi anlayıp ‘’anan acına otursun’’ gibisinden ilendim durdum kendi kendime.

Özür dile geç değil mi canım. Bi paragraf için sayfalar dolusu yazıp arka bahçenin leydi is centılmınlarına gavur eziyeti eden biri olarak, bin yılın başında sayfalar dolusu yazıyı özetleyen affilli bi cümle kurmuşsun otur keyfini sür. Yetmezse konu komşuya göster havanı at yahu.

Konu desen Dan Brown’un kasesi gibi şifreli, neresinden ve ne yöne çekersen sünebilecek kadar lastik gibi bir meret. Bak şimdi de, çıkıp ‘’hangi kase ne kasesi?’’ deyip burnumdan getirmeyin lütfen. Gidin Dan Brown’un eserlerini okuyun birinin bir yerlerinde kase filan arıyorlardı galibam.

Eh, başlangıç kısmında görüldüğü ve az çok anlaşıldığı üzere sonumuzu pek hayırlı görmüyorum. Şimdi neden sonum yerine neden sonumuz kelimesini yazdığımı ise konuyu şöyle bir iki bir şey yazıp tatlıya bağlayamazsam başınıza gelebileceklere işaret buyurmak manasındadır bilesiniz.

Velhasıl yarım yüzyıla evrilen yaşamımızda birçok konuda tutunamayanlardan olduğumuz için, aşk ve ilahi mutluluk gibi konularda da bilmiş becermiş yapmış yakıştırmış gibi ahkâm kesmemizi beklemediğinizi umuyorum.

Her neyse, sevgi, aşk, arkadaşlık ve dost kelimeleri bir tanım içinde açıklanmaya çalışıldığında çok yadırganmayan veya eş anlamlı olarak kullandığımızda çok da aykırı görülmeyen kelime ya da kavramlardır diye başlasak doğru olur sanırım. Diğer taraftan ne kadar benzerlik olsa da biri birinden küçük, büyük farklılıkları da içinde sakladıkları da bir gerçektir.

Birazcık masumiyet de çağrıştıran ‘sevgi’ sözcüğü kullanıldığı yer, kişi ve nesneler dikkate alındığında, tekil değil de çoğul bir özellik arz eder. Hatta anneye babaya, elbiseye ayakkabıya, eniğe enciğe ‘’ seviyorum’’ söyleyişlerine bakılırsa, sınırsızlık içerdiği ve özgürlük taşıdığı da söylenebilir. Hani benzetmek gibi olmasın ama, Sizi; ayakkabısı neyse de eniğini sevdiği gibi mi seviyor bilemeyebilirsiniz.

Bak şimdi anneye duyulan sevgi ile kediye duyulan sevgi aynı değil demeye kalkacak olanlara, farkını yaz öyleyse derim; o zaman bi aşk kelimesine bulaştığı yetmezmiş gibi yanına bi sevgi, o da yetmezmiş gibi eş, dost, arkadaş ekleyen benim gibi kül yutmuşa çevrilirsiniz karışmam ona göre.

Rızkı için ıssız dağlarda sürüsünü otlatan garip çobanım için çomara, şeher kalabalıklarında yalnızlık çeken hanfendiler için finoya arkadaş denildiği düşünüldüğünde bu kelimenin de ‘genelleme’’ içerdiği pekâlâ söylenebilir. Bunu seyahat-yol arkadaşlığından tutarak, sıra sınıf, asker arkadaşlığı gibi örneklerin yanısıra cinsiyet ayrım ve ayrımcılığı ihtiva etmeyecek şekilde verilecek benzer örneklerle ise bu kelimenin de içerdiği sınırsızlık görülecektir.

Ha, burada da çomar ile fino farklı işlev görüyorlar diye hiç muzırlık yapmaya kalkmayın. Finonun taklalar filan attığını söyledikleri için öğrendik çok şükür. Diğer özellik ve güzellikleri varsa da bilmem ve garışmam netekim.

‘Dost veya Dostluk’ konusuna gelince benim çok tuttuğum, çocukluk yıllarımdan başlayarak kurmaya, yaşatmaya ve daha zoru olarak kalıcı kılmaya çabaladığım yer yer kutsiyet atfettiğim bir kavramdır. ‘Kaç tane buldun?’, ‘Buldun da başın göğe mi erdi?’ gibisinden çomak sokmaya kalkmayın sakın. Bu kavramda çokluk pek bi matah değildir çünkü. Hatta çokluğun bu kavramın anlamını bile zedeleyeceğinden korkarım diyebilirim.

Dostluk kavramı, sevgi ve arkadaş kavramlarına nazaran, aradaki bağların daha yakın ve daha bi sıkı olduğu ilişkilere vurgu yapar. Bir otobüs yolculuğunda kolayca kuruluveren veya askerlik bitiminde bir iki arama görüşme sonrası derken anılardaki yerini alıveren özellikleri ile arkadaş kavramı en azından süre olarak bile dostluk kavramında ayrışır.

Eh! özürse diledik.
Sevgi, arkadaş dost derken iyi kötü konuyu tekrar açtık.

Aşk meşk gibi zor konularındaki katkılarınızı ve sohbetin devamını dileyip şimdilik çekilelim.
Alıntı ile Cevapla
alihoca kullanıcısına teşekkür edenler
account (11-11-2008), ar_de_ (11-11-2008), buena vista (11-11-2008), chem73 (11-11-2008), Emin (14-11-2008), hazan (12-11-2008), Master (11-11-2008), meraklı (11-11-2008), neron (13-11-2008), Ramo (12-11-2008), serdarkus (11-11-2008)
  #34  
Eski 25-12-2008, 14:38
meraklı - ait Avatar
meraklı meraklı bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: Koşuyolu
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 287/1518
251 Mesaj ına 1077 Kere teşekkür edildi
Tanımlı İkilem, düzlemdeki koşuşturmadır; bi sağa zıplarsın bi sola, yetmedi bi yukarı bi aşa

Aşk mı Hayat mı İkilemini kurcalarken;

Aşk, bir hastalıktır.. tutku ve hırsın, sahip olma değeriyle çarpılıp sevmenin karşıtı köşede biçimlenmiş şeklidir (bu bana göre tabii ki…)

Desteklersin veya kösteklersin...Hiç bi halt yapamadın muhalefet olur sürekli isyan edersin. Neyse....

Aşk; yaşanır mı yaşanmaz mı, bi işe yarar mı yaramaz mı tartışılır. Ve hatta yenir mi içilir mi, yoksa tuza bulanır bekletilir mi...

Durum böyleyken öyle olma hallerinin gereksiz çift çizgi zamanlarını bırakalım ,bakalım özlem nedir, özlemek, özlenmek, özlenebilmeyi sağlamak, sağlayabildiğini sanmak ve özlerken özlüyor olduğunun özlemsel duygu ve kelimelerini seçiyor olabilme katsayılarını sayısız tartışma zeminlerinde kurcalamaya çalışalım...

Ben aşka inanmam (öncelikle bir açıklama gireyim) o halde ne halt etmeye aşkla ilgili yzaıyorum; çünkü, aşk bir tutsaklık- insan egosunun yarattığı ya da beslediği diyelim- hırsının bir başkası üzerindeki hallenmesidir. Ben sevgiye inanırım; sevgi yüzeysel olabilir, karşılıksız olabilir, derin olabilir, umularla dolu olabilir, hesapsal olabilir ya da inanca bağlı olabilir.

Yüzeysel sevgi: Bir insana , hayvana, eşyaya ,yaşamımızı kolaylaştıran ya da bir şekilde bizi yalnız bırakmayana duyduğumuz ilgidir- derim ben. Sahiplenmek ya da sahiplenmemek tercihimizle ilgilidir. İnsandır; hoşlanmışlığımızı tebessüm ederek ya da sohbet ederek - bir adım ileri gidelim hediyeler alarak - bizi zorlamayacak sekilde karşımızdakının yaşamını kolaylaştırmak adına yaptığımız hareketlerle ölçülür
Hayvandır; Okşarız, arada besleriz - eğer evimiz ve kesemiz uygunsa eve alır bakarız- gezeriz ve hatta sarılır yatarız.
Eşyadır; bir ev, araba, elbise, ayakkabı-çanta, kitap-kalem, şapka ve sair şekilde çoğaltabildiğimiz maddeler -yani aslında gelgeç şeyler- sevgimiz, o eşyaya sahip olduğumuz ve o eşyaya sahip olana kadar yaşadığımız sıkıntıların hikayesinden kalanlarla ilgilidir ( daha iyisini kolaylıkla elde ettiğimizde zaten hükmü kalmaz)..
Yaşamımızı kolaylaştıran ya da bir şekilde bizi yalnız bırakmayandır; Paradır, sağlıktır, bedensel kudrettir, ruhsal inançtır, Yaptırabilme gücüdür, çevrendekileri kontrol edebilme ve yönlendirebilme güdündür, Kullanabildiğin ya da rolünü rahatça oynayabilmek üzere yarattığın karakteri yaşatabilme gücün ve kararlılığındır....

Karşılıksız sevgi; Var olduğuna inanmıyorum..

Umularla dolu ve derin sevgi; Bunu özellikle birlikte almak istedim. Ana-babamızın bebekken verdiği ilgi ve şefkatin, kendi stil ve yaşamlarının eksikliklerini yine kendi kanlarından gelmiş yeni can üzerinde yaşatabilme arzusunun izdüşümüdür.. Yani karşılıksız sevgi tanımlarında yer alan bu örnekleme aslında biraz eşelenince hiç de karşılıksız olmadığı ortaya çıkmış oluyor. Neden ? bebekler kendi istekleriyle mi doğuyorlar ?? Efenim Umuyorlar ki yaşlandıklarında bakalım, yalnızlıklarını giderelim, soyları kanları sürsün vs vs. Derin sevgi nerede mi... burada tabii ki.. derinden seviyorlar, canlarını n bir parçasıyız. gözlerinin nuruyuz. Hissederler sıkıntılarımızı, yardım edebilmek için kendilerini parçalarlar, üzülürler ellerinden bir sey gelmediğini gördüklerinde- evet derinden severler, sessizce ve kararlıca.....

Bide kadın ve erkek arasındaki cinsel-duygusal derin sevgiler vardır. Kimileri bunu "fazlaca hoşlanmışlık" olarak değerlendirir, kimileri "aşk" olarak, kimileri ise "gercekten seviyorum" diye anlatır duygusunu- ifadesinde samimi bir itiraf vardır. Aşk olarak değerlendirenler, tutkularının heyecan katsayıları azaldığında , partnerinin ya da karşısındaki ilgili nin aslında ilk ilgi duyulan kişi olmadığı yönünde belirgin işaretler veren, aa böyle birimiydin tarzındaki sorularla karşılaşmasına neden olur. Fazlaca hoşlanmışlıkla devinen kişi, aslında kendince seviyordur, kaptırmak ve kendini bu ilişkide harcatmak niyetinde değildir. Yani dizginlerine sahip cıkmak ister. Ama sevgisinin boyutu gün geçtikçe buyur -ne kadar isyan ya da reddetse de.. veeeeee gercekten seviyorum culara gelelim; cok enteresandır. Samimidirler. seviyorlardır. Fazla umuları ve zorlukları yoktur. Beklentileri olabilecek boyutları aşmaz. Ne verirsen kabul tarzındaki yaklasımları bazan sinir bozsa da ehven ve dingin tarzları, karşıdaki kişi için oldukça huzur duyurucu, sevgi açlığını çoktan almış, egosunun tatmin sınırlarını gevsetmiş, bedensel hazzın en üst noktalarında gezinmeyi yeniden kesfetmiş, sorumlulukların altına girmeden sahiplenmenin verdiği eda ile çok mutludur.

Hal böyleyken, Aşk mı Hayat mı sorusunda hemen şu parantezi açmak isterim..

Hayat insandır…..İnsan duygudur…. Duygu ego dur…. Zaten insan da egoisttir.. O halde hayat, egoisttir…. Ne hayatı aşksız yaşayabilirsin Ne de aşkı hayatın dışında bulabilirsin… Böyle bir ikilemi yaşıyorsan şayet, ya hayatı yaşamamışsındır, ya da yaşadığını sandığın hayat seni sarmamıştır …..


Eh artık gelin kızın gusuruna bakılmaz… bildiği anladığı bu, yazmaya çalıştığını yazabildiyse ne mutlu ona… Ukalalık ettiyse affola…..Kalınız efenim sağlıcakla…

__________________
meraklı: üzerine vazife olmayanla ilgilenen.. Herşeye burnunu sokan..."merak ediniz, öğreniniz ki yeni ufuklarda başarı sizin olsun."
Alıntı ile Cevapla
meraklı kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (28-12-2008), Emin (26-12-2008), Haroldfuh (03-11-2020), neron (25-12-2008), Ramo (25-12-2008), su (27-01-2010)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Açık
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 15:54 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce