Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Ser'den, Sera'dan. - Sayfa 11 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Bahçıvanlar > Sera
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Ser'den, Sera'dan.
Konudaki Cevap Sayısı
387
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
206869

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #101  
Eski 05-12-2006, 23:39
Emin - ait Avatar
Emin Emin bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Bulunduğu Yer: Antalya
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 305/762
198 Mesaj ına 2281 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Sabır ve Kin Kantarının Topuzu

-Yok kumandan yok! Çok derse ihtiyacın var senin. Aç kulağını dinle beni; hem de iyi dinle!

Ne kervanın sonuna bağlarlar, ne de kervanın başına eşek bağlarlar. Onlar eskidendi.

Devran değişiyor dedim az önce!

Evet, eşek de bağlardı bir zamanlar atalarımız. Eşek de sabırlıdır, onun da pek farkı yoktur devenin sabrı ve kiniyle kıyasladığımızda.

Yol göstersin diye eşek bağlarsan deve kervanının önüne, bazen ses çıkarmaz ama gün gelir buna da kinlenir, öfkelenir.

Tek yolu vardır, kinlendiğini gittikçe öfkelendiğini gördüğün deve kasaplık olmuştur, artık. Kes, kaldır ortadan, ibret olsun diğerlerine.

Şimdi anladın mı?


- Anladım, hem de çok iyi anladım ya Emirim!

Dedim ama esasında anlamamıştım.

Sesini bir gıdım yükseltti.

- Güzel! İnsanlara da develere yaptığından farklı bir şey düşünme!

Dedi ve birkaç gıdım daha yükseltti sesini.

-Vur! Vurdur boynunu ki, örnek alsınlar, niyetini bozanlar.

Bu kez üç beş gıdım kısarak, biraz da merhamet katarak sesine devam etti.

-Ancak o kadar da pervasız olmayacaksın.

Aklını başına toplayacak, sabır ve kini kantarın topuzunu kaçırmadan tartacaksın.

Altın tartar gibi sabrı bir kefeye; kini, öbürüne yerleştireceksin.

Sabır kefesi ağır basarsa belki canından olmazsın ama uyuşukluk başlar, miskinlik, tembellik artar.

Öfke öyle değildir, iktidarından da, tahtında da, sarayında da hatta ve hatta canından da olursun!


Sustu. Derin bir sessizlik kapladı her yanı ama öyle şeyler anlatmıştı ki, her yeri kapsayan bu sessizliğin tadını çıkaramadım. Söyledikleri aklımda yankılanıyordu.

Tamam, sabrı ve öfkeyi tartacaktım ama bu dengeyi nasıl anlayacaktım?

Eyvah, eyvah! Ya aklımdan geçen bu soru ona malum olduysa?
Alıntı ile Cevapla
Emin kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (06-12-2006), buena vista (07-12-2006), dentist (06-12-2006), kasved (06-12-2006), Ramo (06-12-2006), serdarkus (06-12-2006)
  #102  
Eski 10-12-2006, 17:23
serdarkus - ait Avatar
serdarkus serdarkus bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 317/1236
52 Mesaj ına 2228 Kere teşekkür edildi
Tanımlı “Minnet ile koklama gülü al eline süseni..

Alıntı:
Emin´isimli üyeden Alıntı
......Hepsi ağır konu be Usta!

Çoğu da Serdarkuş abimin altından kalkabileceği cinsten gibi geldi bana ama onun da zamanı yoktur.

......

Tembellik de işin çokluğu da portföyün yokluğu da bu noktada mazeret değil. Beri tarafta tam bir sene önce önce yazılmış cevabını bekleyen yazı var ama bu başka.. mezonunun repütasyonuna uymaz!

Forumlarda eleştiri hiç yazmadım sayılır, prensibim değil. Sonra adama, “günahsız olan ilk taşı atsın “derlerse ne dersin o zaman. Övgü dersen, onuda yazmak için topiğe ekstradan bir katkısı lazım. Çok gördüm, dostları sağolsunlar, iyi niyetli, bir iki cümlelik övgü yazılarıyla dolu, ama sonuçta piç edilmiş onlarca topik gördüm. Mezarlıklar iyi topiklerle dolu. Zaten arkabahçenin çıkış fikrinin de bu kargaşalıktan kurtulmak olduğu yüklü değil mi yazıların arkasındaki anlamlarda. Bu ayrıntılarda boğulurken bir de yazacağın bu topik olursa, iki kere düşünüp yazmamanın kolaylığına kapılmamak zor.

Sevgili Babo’nun yazısının enfes pasına cevap hakkımı bir başka belirsiz ama mutlaka gelecek zamana saklayarak, acele genelde birşeyler yazayım karanfiller üzerine.Bu topiği okuyana kadar, çiçekçilerde gördüğüm çiçeklerin bir dizi emek sonucu oraya kadar geldiğini hiç- ifadeyi beceremedim ama- düşünmemiştim. Şimdi, niye böyle diye düşünüyorum da, sanırım bunda, İstanbul vapur iskelelerinde esmer vatandaşlarımızın adamın gözüne gözüne soktukları, “abee, demeti 5 guruş..” figanlarının ve sonrasında konuşulan, “mezarlıktan toplayıp getiriyorlar” laflarının etkisi var ki, küçük veledin arkadaşına dediği, “ulan benim babam da bir tip, dün ağzını yokladım, hala bebekleri leyleklerin getirdiğini sanıyor”, demesi gibi, hala çiçeklerin mezarlılardan toplandığını sanıyordum.

Rastladığım ilk çiçekçiye dalacağım, bir demet karanfil alacağım, hanıma vereceğim.. diyecektim ama, sonrasında, “nereden çıktı bunca seneden sonra bu.. bu yaştan sonra bir fındıklar mı kırıyon, yoksa yine ihlasta para mı kaybettin.. seni gart zampara!” der diye korkarım.

"... geçme namert köprüsünden ko aparsın su seni.”
__________________
eNiyi sistem, uygulayabildiğindir..
Alıntı ile Cevapla
serdarkus kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (13-12-2006), bikmisbroker (11-12-2006), dentist (11-12-2006), Emin (10-12-2006), kasved (12-12-2006), Ramo (10-12-2006)
  #103  
Eski 13-12-2006, 08:14
Emin - ait Avatar
Emin Emin bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Bulunduğu Yer: Antalya
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 305/762
198 Mesaj ına 2281 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Denge

- Evet, dengeyi gözeteceksin, tutturacaksın bu dengeyi.

Zordur, her kula da kolay kolay nasip olmaz.

Devrana bağlıdır, talihli de olacaksın biraz.

Ne olursa olsun devrana da, talihe de bağlı olsa yine de girişimde bulunacaksın, bulunmalısın.

Uzunca bir süre, bir deve gibi hörgüçte biriktirdiklerinle geçinip, gidebilirsin lakin hazıra dağ dayanmaz ey kumandan, dağlar dayanmaz. Hazineyi her zaman sona saklayacaksın, en kötü günlerine.

Fetihlere çıkacaksın, ganimet toplayacaksın.

Topladıklarını kimilerine hak ettikleri için, kimilerine de sus payı olarak vereceksin.

Dağıtıp, doyurduğun sürece ne hesap soran çıkar, ne kafa tutan. Meraklanma, hiç kimse bu değirmenin suyunun nereden geliyor diye ilgilenmez.

İşte kumandan, böyle olduğu sürece, yani avucundakilerden koklatarak da olsa, yalatarak da olsa verdiğin sürece arkamızdaki bu ordu hem senin adına, hem kendi adına hem de diğer değerler adına gözünü kırpmadan öldürür de, ölür de.

Ölümü göze almıştır, az da olsa yaşarsa payını alacağını bilir, inanmıştır sana, senin adaletine güvenmiştir. Dağıtacağını ya duymuştur, ya şahit olmuştur.


Sustu, susamıştı.

Önündeki altın tastan suyunu yudum yudum içti.

Benim gözüm de elimde olmadan ilerimdeki geviş getiren deveye ilişmişti, tekrar.

Kumandanı da olsam bu kadar açık söylenmeli miydi bu sözler?

Düpedüz beni bile çıkarcılıkla suçlamış sayılmaz mıydı? Tamam, haksız sayılmazdı ama gene de zoruma gitmişti söyledikleri.

Ağzını elinin tersiyle silerken, gözümü deveden çektim, düşüncelerden temizledim beynimi. Yüzüme yerleştireceğim ifadeler konusunda güçlük çekiyordum, başladı anlatmaya.
Alıntı ile Cevapla
Emin kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (13-12-2006), buena vista (14-12-2006), kasved (14-12-2006)
  #104  
Eski 15-12-2006, 13:36
Emin - ait Avatar
Emin Emin bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Bulunduğu Yer: Antalya
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 305/762
198 Mesaj ına 2281 Kere teşekkür edildi
Tanımlı El-Eş-Tiri

Alıntı:
serdarkus´isimli üyeden Alıntı
Beri tarafta tam bir sene önce yazılmış cevabını bekleyen yazı var ama bu başka…

Doğru mu anladım bilemiyorum ama eğer bir sene önce yazdığım yazıya bir gönderme ise bu anlamlı söz, ben cevap beklemeden ve içtenliğimle yazmış, buna rağmen bugüne kadar olan yazılı sohbetlerimizle o yazımın karşılığını fazlasıyla almış bulunuyorum.

Ama ağanın eli tutulmayacağı gibi, Serdarkuş abimin de kalemi tutulmaz, ne zaman isterse o cevabi yazıyı yazar, sadece ben değil hepimiz zevkle okuruz.

Alıntı:
serdarkus´isimli üyeden Alıntı
Forumlarda eleştiri hiç yazmadım sayılır, prensibim değil.

Kavramları kavrayabilsem ben de uzak duracağım, esasında duruyorum ama zaman zaman insanın dili şişiyor, iki üç satır diye başladığın yazı bazen sündükçe sünüyor.

Zaman zaman ve de ister istemez bu sevimsiz gibi algılanan eleştiri işini yaparken çoğu zaman bu sözcüğe “ele alıp eşelemek” gözüyle bakarım ama tırnak yarası bırakmadan ve tırnak arasına pislik doldurmadan yapabilmeyi umarım, gayret de gösteririm elimden geldiğince, gene de kantarın topuzunu kaçırır ve karşımdakilerin insafına bırakırım.

Dediğiniz gibi, yazmamanın veya söylememenin kolaylığına sığınmamak zor, lakin biraz zoru zorlamak gerek, bana göre.

Bakın bu “bana göre” sözü bile nasıl bir kurtuluş, nasıl bir sığınma, nasıl bir beladan uzak durma, nasıl bir ‘benim eşeğim kancık olsun’ duruşudur?

Bugüne değin, bu arka bahçede incitilmedim.

İncittim, farkındayım bazı okurdaşları ama onlar tarafından incitilmedim.

Bu yüzden burada zaman ve fırsat buldukça, hissem, hisselerim olmasa da uğruyorum; on, on beş fani (sanal) kişiyle de yazılarımızın satır aralarında buluşuyoruz.

Şimdilik yetiyor ve de artıyor.

Piç edilen onlarca konu başlığı görmen ve arka bahçenin oluşmasında da bu erekle bir araya gelinmiş olunması konusu da ele alıp eşelenecek konulardan biridir elbette.

Görebildiğim, izleyebildiğim kadarıyla, şimdilik hır gür yok. Gelen geliyor, yazan yazıyor, okuyan okuyor herkes kendi aleminde, dünyasında vakit geçiriyor; bahçe bakımlı kırmızı örümcek, thrips, yeşil kurt yok.

Bahçe sahipleri, artık onlar her kimse, bahçenin yeşil kalması için Azot ağırlıklı gübreleri, dallarının sağlamlaşması için Potasyum ağırlıklı gübreleri, çiçek ve lezzetli ürünler verebilmesi için de Fosfor içerikli gübreleri ihmal etmemeleri gerekiyor.

Kalsiyum, Magnezyum, Kükürt, Mangan, Bor, Çinko, Bakır, Molibden, Klor gibi iz elementleri de sizin, bizim gibi katılımcılar imkânları ölçüsünde bahçeye taşırlarsa bahçe cennet bahçesine döner, diye düşünmekteyim.

Gelelim, yazınızın ikinci bölümüne.

Neyse, onu da yarın veya bir sonraki gün ele alıp eşeleyeyim.
Alıntı ile Cevapla
Emin kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (15-12-2006), AnnE (15-12-2006), bikmisbroker (16-12-2006), kasved (16-12-2006), Ramo (16-12-2006), serdarkus (15-12-2006)
  #105  
Eski 17-12-2006, 21:50
Emin - ait Avatar
Emin Emin bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Bulunduğu Yer: Antalya
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 305/762
198 Mesaj ına 2281 Kere teşekkür edildi
Tanımlı İkinci Bölümün Boğumu

Evet, Bıkmış Usta bir temennide bulunarak çiçekçi dükkânı açmamı, bir yıl sonra da üstüne bir ev almamı arzulamış ancak aile düzenimizde olumsuz bir hallerin olmamasını dilemişti.

Bildiğiniz gibi bana biraz zor gelen unsurları içermesi açısından Usta’nın yazısını size AC yapmıştım.

Siz de yazınızda “ölmez sağ kalırsam, neden cevap vermeyeyim, ne olacak, elime mi yapışır” anlamını da yükleyerek gelecek günlere ötelemiş, karanfil konusuna girmişsiniz.

Yazınızın ikinci bölümü veya boğumu dediğim yer burasıydı işte.

20 sene kadar önce bir çiçekçi dükkanı açmış, ağzıma gözüme bulaştırmış, üç dükkan değiştirdikten sonra elimde birkaç saksı, birkaç bitki gelişim düzenleyici sıvılarla tabletleri ve üç adet hatıra babından süs bitkisi kalacak şekilde silinip, tarihe karışmıştım. Yer: İzmir, Üçkuyular.

Ondan önce de anamın, evin tek penceresinde ki; gayet iyi bildiğinizi düşünüyorum, bu pencerelerin iç tarafı epeyce derin ve dünya kadar malzeme alır, gömme dolap gibidir, işte o alanda iki kiloluk yuvarlak veya köşeli yağ tenekesi (saksıları) içerisinde bilimsel isimlerinden ziyade yerel isimlerini söyleyecek olursam, camgüzeli, nazlıkız, küpeli, üçlüce ve şuan aklıma gelmeyen birkaç tür daha…

Karanfilimiz de vardı, elbette. Çıtalardan minicik merdiven gibi bir şey yapmış, karanfili bu merdivene sardırmıştık, çiçek açtığında da nergis gibi kesif bir kokusu oluyordu.

Daha sonraki günlerde nasip olur da yazarak sizlere aktaracak bazı konular bulursam "ikinci boğum" dediğim şeylere değinirim ama şimdilik seradan biraz bilgi vereyim.

Daha önceki yazımda üç madde olarak sıraladığım gibi yapacak olursam:

1. Bugüne kadar 55.973 dal karanfil kesmişiz.

2. Satılanların olduğunu biliyorum ama satılması için verdiğim veya depolarına koyduğum karanfillerimi kaça sattılar, bana ne zaman ve ne kadar para verecekler hâlen daha bilmiyorum. (Bu maddede değişiklik yok.)

3. 16 Aralık 2006 tarihinden itibaren karanfilleri alacak bir firma ile yazılı olarak değil, sözlü olarak anlaşmış bulunuyorum. Bu ‘anlaşma’ sözüne takılmayın, o ne dediyse ‘he’ dedik.

Bu firma, Ukrayna ve Rusya’ya çiçek gönderiyor. Dün ilk kez 1060 adet karanfil teslim ettik.

Bir tek dal karanfili 7 sentten aldığını zannediyorum!

Alıntı:
serdarkus´isimli üyeden Alıntı
Rastladığım ilk çiçekçiye dalacağım, bir demet karanfil alacağım, hanıma vereceğim.. diyecektim ama, sonrasında, “nereden çıktı bunca seneden sonra bu.. bu yaştan sonra bir fındıklar mı kırıyon, yoksa yine ihlasta para mı kaybettin.. seni gart zampara!” der diye korkarım.

Bu bölümü okuyunca, Kıymetli Ali Hocamı gene bir dağıtım zulmünün içine sokmak geçti içimden ama hem ona kıyamadım hem de “Para etmiyor, satamıyor diye hediye ediyor” düşüncesine kimseyi sokmak istemediğim için şimdilik vazgeçtim.

Daha da açıkçası geçen gün Hocamla görüşürken bu niyetimi anladı ve “Amman haa!” dedi.

Ağzından kaçırdığı bu nida ile anladım ki, dağıtım yaparken çok büyük bir eziyet vermişiz ilk gönderdiklerimizle.

AC: Aidiyeti Cihetiyle
Alıntı ile Cevapla
Emin kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (17-12-2006), bikmisbroker (28-12-2006), serdarkus (18-12-2006)
  #106  
Eski 17-12-2006, 22:54
alihoca alihoca bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 361/2464
166 Mesaj ına 2501 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Alıntı:
Emin´isimli üyeden Alıntı
Bu bölümü okuyunca, Kıymetli Ali Hocamı gene bir dağıtım zulmünün içine sokmak geçti içimden ama hem ona kıyamadım hem de “Para etmiyor, satamıyor diye hediye ediyor” düşüncesine kimseyi sokmak istemediğim için şimdilik vazgeçtim.

Daha da açıkçası geçen gün Hocamla görüşürken bu niyetimi anladı ve “Amman haa!” dedi.

Ağzından kaçırdığı bu nida ile anladım ki, dağıtım yaparken çok büyük bir eziyet vermişiz ilk gönderdiklerimizle.

AC: Aidiyeti Cihetiyle
Yok Güzel Mirim;

Dağıtım ve zulüm dediğin şey şu fakir için şerefti İnan ki. Gerekir ise oraya kadar almaya geleceğimden de kuşkun dahi olmasın.

Ayrıca her ne kadar Sevgili AnnE'mizin dileği olan zayıfı çok ve yaramaz öğrencilerimizin analarına karanfil gönderememiş olsam da, karanfille dolan odamda sayende havam yerindeydi Allah için.

Amman ha! Kısmı ise son anda bile bir-iki-üç cent verecek bi alıcı çıkabileceğine dair eski bir esnaf olarak inancımızdan kaynaklıdır. İşleri bi hala yola koymadan, gönderme masraflarına bile girmene Arka BahÇe ahalisinin yüreği dayanmaz diyedir.

İşlerin kolay, kazancın bol olsun İnşallah.
Alıntı ile Cevapla
alihoca kullanıcısına teşekkür edenler
bikmisbroker (28-12-2006), buena vista (18-12-2006), Emin (18-12-2006), kasved (19-12-2006), Ramo (26-12-2006), serdarkus (18-12-2006)
  #107  
Eski 25-12-2006, 10:19
Emin - ait Avatar
Emin Emin bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Bulunduğu Yer: Antalya
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 305/762
198 Mesaj ına 2281 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Aza Kanaat

- Çok cömert olmak iyi değildir, şımartır.

Aza kanaat etmeyi öğretmelisin halka da, orduya da.

Nasıl olacak diye sorar gibisin; sen sormadan ben söyleyeyim sana ey Osman oğlu Emin. Aza kanaat ettirmenin biricik yolu, ucu gökyüzünü gösteren ikinci kılıcındır. Ancak onunla sağlayabilirsin.

Dedik ya! İki kılıç gerekli!

Ekmeğiyle bir tas suyuna göz dikersen eğer başlangıçta bir bocalama geçirir ama tez uyanır, artık hiçbir kılıcın tesiri olmaz.

En korkulacak an, o andır.

O karmaşadan kurtulmanın imkânı kalmamıştır artık.

Sadece yönetenlerin sonu olsa gene iyi, hayatta kalanların da asırlarca toparlanamayacağı bir devran başlar.

Ta ki, gene iki kılıca sahip birileri ortaya çıkana dek sürer bu fetret devranı.

Anladın mı ey kumandan?

- Anladım ya Emirim, anladım.

- İyi öyleyse. Haydi bakalım, ya Allah, ya Bismillah. Yolcu yolunda gerek.

Şam’a kadar daha çok yolumuz var ama sana anlatacağım bitmedi daha.

İtaatkâr develer, ağır ağır kalktılar; ufka kadar uzanan kalabalık ordum dalgalanarak doğruldu.

Yola koyulmuştuk, belki bir fersah kadar hiç konuşmadık.

Atlarımızın burnundan çıkan seslerden başka ses yoktu.

Müminlerin Emiri, yüzünü bana çevirdi.

- Anlattıklarımı mı düşünüyorsun ey Kumandan?

Esasında bir şey düşündüğüm yoktu, az önce çıkaramadığım sessizliğin tadını şimdi çıkarıyordum ama bunu ona açık etmeden, yalan söylemeyi tercih ettim.

- Evet, develerin sabrını ve kinini düşünüyordum ya Emirim.
Alıntı ile Cevapla
Emin kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (26-12-2006), buena vista (28-12-2006), Ramo (25-12-2006), serdarkus (25-12-2006)
  #108  
Eski 29-12-2006, 11:45
Emin - ait Avatar
Emin Emin bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Bulunduğu Yer: Antalya
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 305/762
198 Mesaj ına 2281 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Hafif Donu İdrak Ettik

AÇIKLAMA : 2 m siper içi sıcaklığına göre bitkiler için don sınıflandırması;

Hafif don : 0 °C ila -2.2 °C,

Orta kuvvette don : -2.2 °C ila -4.4°C,

Kuvvetli don : -4.4 °C’den daha düşük

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Zirai Meteoroloji ve İklim Rasatları Daire Başkanlığı

Meteorolojik Tarım Uyarısı
---------------------------

ZİRAİ DON UYARISI

Tarih: 28.12.2006 Saat: 15:40 Sayı: 08b

Yurdumuz halen üzerinde bulunan soğuk ve yağışlı havanın etkisi altındadır. Tarımsal faaliyetin sürdüğü Ege ve Akdeniz Bölgeleri’nde, başta narenciye, muz ve sera üreticilerimiz olmak üzere tüm üreticilerimiz olumsuz yönde etkilenecektir. Bu nedenle;

26-27 ve 27-28 Aralık geceleri, Ege ve Akdeniz Bölgelerinin kıyı kesimlerinde hafif, iç kesimlerinde orta kuvvette, yüksek kesimlerde kuvvetli,

28-29 Aralık gecesi, Ege ve Akdeniz Bölgesi’nin batı ve orta iç kesimlerinde hafif, yüksek kesimlerinde orta kuvvette, Adana’nın kıyı kesimlerinde hafif, iç kesimlerinde orta kuvvette,

DON OLAYI beklenmektedir.

Bu bölgelerimizde hasat dönemindeki narenciye üreticilerimizin, sebze ve serada üretim yapan yetiştiricilerimizin gerekli tedbirleri almaları, yörelerindeki don durumu hakkında daha detaylı bilgi almak için en yakın meteoroloji müdürlüklerine başvurmaları önerilir.

28.12.2006 günü saat 15:35:04"de güncellenmiştir.


***

Bu 'Meteorolojik Tarım Uyarısında' emeği geçenlere elbette teşekkür ederim, o yüzden unutmadan baştan söylüyorum.

Bilgiyi işleyip layıkıyla uygulayamadıktan sonra ne desen, ne deseler nafile.

Gerekli tedbirleri almaları…

Gerekli tedbirlerin çoğuna para gerekli, kredi gerekli, o krediyi geri ödeyecek ‘somut umut’ gerekli…

Geriye kalan ‘gerekli tedbirlerin’ küçük bir kısmı ise bize ve kültür bitkilerimize kalıyor.

Biraz ben uğraşacağım; örtülerini açıp kapayarak, yağmurlama sistemini naylonların üstüne doğru çalıştırarak…

Biraz da kültür bitkisi olsalar bile nazlanmayacaklar kendileri akıl edecek; “Bu adam elinden geldiğince bir şeyler yapıyor, bari biz de öz sularımızı goncadan, yapraktan, daldan çekip köke doğru indirelim” diyecekler.

Onlardan sağlıklı olanlarının neredeyse tamamın benden daha gayretli ve akıllı çıktıklarını görüyorum ve onları bu yüzden daha çok seviyorum, her ne kadar kesecek olsam da.

Sağlıklı olmayanların komaya girmelerine de gerekli tedbirleri çok çok önceden alamayarak ben sebep olmuşum.

Bu yaklaşık 45 bin kök karanfili üşütücü gecenin insafına terk ettiğim günlerde bunların iki katı büyüklüğünde, Sarıkamış’ta da gerekli tedbirleri almayan, alamayan ya da aldığını sananların yollara, ovalara, dağlara sürdüğü tek tek, demet demet, deste deste tam 90 bin Karanfil’i düşündüm ve o kadar çok üşüdüm, o kadar çok üşüdüm ki, dışım hadi neyse de, içim de zangır zangır titredi.
Alıntı ile Cevapla
Emin kullanıcısına teşekkür edenler
account (05-01-2007), alihoca (29-12-2006), bikmisbroker (31-12-2006), buena vista (29-12-2006), kasved (30-12-2006), meraklı (05-01-2007), serdarkus (29-12-2006)
  #109  
Eski 30-12-2006, 00:51
kasved kasved bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Apr 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 17/238
17 Mesaj ına 81 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Alıntı:
Emin´isimli üyeden Alıntı
[font="Century Gothic"]AÇIKLAMA :
Bu yaklaşık 45 bin kök karanfili üşütücü gecenin insafına terk ettiğim günlerde bunların iki katı büyüklüğünde, Sarıkamış’ta da gerekli tedbirleri almayan, alamayan ya da aldığını sananların yollara, ovalara, dağlara sürdüğü tek tek, demet demet, deste deste tam 90 bin Karanfil’i düşündüm ve o kadar çok üşüdüm, o kadar çok üşüdüm ki, dışım hadi neyse de, içim de zangır zangır titredi.

Dün gün izlediğim tv. haberinde şehit düşen assubayımızın naaşı memleketine getirildiğinde yarınki tören için arabadan alınıp morga konarken kardeşinin;
Abimi morga koymayın orda üşür, abimi oraya koymayın orda üşür, abim üşür orası sıcak değil........ sözleri sözlerinle bu kadarmı çakışır, duyguları duyumsama hissi bu kadarmı olur!!!

Demek ki, acıyı hissetmek için bazen biyolojik kardeşlik değil Sevgili Emin tıpkı senin gibi güzel insan olmak yeterli.

Sizin ve diğer saygıdeğer tüm forum arkdaşlarının bayramını kutlar gelecek olan yeni yılın sağlık ve huzur dolu geçmesi dileklerimle.
Alıntı ile Cevapla
kasved kullanıcısına teşekkür edenler
account (05-01-2007), alihoca (04-01-2007), bikmisbroker (31-12-2006), Emin (30-12-2006), meraklı (05-01-2007), serdarkus (02-01-2007)
  #110  
Eski 05-01-2007, 14:37
Emin - ait Avatar
Emin Emin bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Bulunduğu Yer: Antalya
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 305/762
198 Mesaj ına 2281 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Şu Kufe’den Bir Çıksak

Yalan söylemeyi tercih edip, “Develerin sabrını ve kinini düşünüyordum” demiştim ama doğrusu ben hâlâ Kufe’yi, Kufe halkını düşünüyordum. Bu kez düşüncemi okuyamamıştı. Yoksa okumuş ama okumamazlıktan mı gelmişti, bilemiyorum.

- İyi iyi! “İki kılıcı” da düşün, unutma!

- Emriniz olur ya Emirim, unutmam!

- Bu iki konuyu öğrendiğine göre bu ikisinin harmanlanmış hali olan “kılıçla ekmek” konusunu öğreteyim sana. Aç aklının kulağını!

- Kulağım sende ya Emirim.

- Ekmekle kılıç çok önemlidir ey Osman oğlu Emin, çok önemlidir!

Her babayiğit zalim olamaz, herkesin harcı değildir zalim olmak!

“Tövbe Yarabbi! Allahım bugün neden bana bu eziyeti çektiriyorsun. Ne demek istiyor Müminlerin Emiri? Hâşâ, zalimliği sanki senin sıfatlarından bir şeymiş gibi söylüyor, Allahım aklım sana emanet” gibi ne yapacağını bilemeyen, karışmış düşüncelerle şaşkın şavalak yüzüne bakıyorum. Sanki bu kez okuyor aklımdan geçenleri, eyvah ki eyvah! Bu Kufe’den bir kurtulsak, sağ salim şu Şam’a Allahın izniyle bir varabilsek.

- Korkma ey Kumandan korkma! Kaba zalimlikten bahsetmiyorum.

Zalim olmak kolay değildir. Kıyıcı ve haksız davranabilmek için güçlü olmak zorundasın.

Bu gücü koruyabilmenin koşullarını öğrendin, tekrar etmeyeceğim.

Diyeceğim o ki; gücünü iyi paylaşabilir isen zalimliğini bile unutturabilirsin.

Sen de kıyıcısın, o yüzden kumandanımsın, neden şaşırıyorsun?

Peşine takılan bu askerleri al götür, istediğin en kanlı savaşın ortasına, haklı haksız demeden sallar kılıcını, çalar bedenlere…

Ne için çalar ey kumandan, ne için sallar kılıcını, ha? Düşündün mü hiç?
Alıntı ile Cevapla
Emin kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (06-01-2007), dentist (05-01-2007), Ramo (05-01-2007), serdarkus (05-01-2007)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 15:44 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce