Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Medya Yorumları - Sayfa 54 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Nadas Alanı > Dünya Hali > iç-dış politika
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Medya Yorumları
Konudaki Cevap Sayısı
741
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
443650

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #531  
Eski 13-11-2009, 10:54
AnnE - ait Avatar
AnnE AnnE bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Suriçi
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 606/518
314 Mesaj ına 5527 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

İlahi Hasan Cemal !!!

Seninkilere söyle de artık açsınlar, biz de ne açıldığını bi görelim valla, açılan güzel bişey görürsem ta dibine kadar desteği yerleştirecem...

Şu ana kadar açıp gösterdikleri desteğimizi yükseltmemize yetmiyor valla, demek ki çok yaşlandık.

Tabii ; dağlarda temiz havada yaşayan, hergün spor yapan gencecik çocuklar, açılan azda olsa, görünce desteği kaldırıveriyorlar. Ama biz kirli şehirlerde yaşayan, hormonlu, GDO lu besinlerle yaşayan, dışarıdan maddi yardım almadan kazanabildiğimizle yaşamaya calıştıgımız için sağlık problemlerimiz erken nüksediyor.
Alıntı ile Cevapla
AnnE kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (17-11-2009), Gozlemci (15-11-2009), hazan (16-11-2009), Master (13-11-2009), neron (13-11-2009)
  #532  
Eski 13-11-2009, 14:58
LAZIO LAZIO bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2009
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 111/62
83 Mesaj ına 243 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Istemezuk....

Turkiye'nin basinin en buyuk belasi.....Gencecik insanlarin hayatina,memleketin kaynaklarina mal olan bu savasin bitmesi icin ufakda olsa bir umuda......sirf begenmedigimiz iktidara prim yazilir diye karsi cikmayi benim hafsalam almiyor......

Kelle basi bir milyon dolara terorist oldurmekle basa cikilamiyacagini,savasi yapan kurum bizzat soyluyor......Ama bize ne ekonomi batsin insanlar olsun,kan aksin yeterki bunlara yaramasin.....Mantik bu....

Sehitler savas suresince vatan ugruna canlarini verdiler.....Bundan dolayi her turlu saygi ve minneti hak ediyorlar.......Savasi bitirip barisa ulasmak daha fazla gencin olmesini onlemek niye onlara saygisizlik olsun?....Bu mantikla tarihde hangi savasin sonu gelir hangi baris gerceklesebilirdi ?.....

Benim etrafim,baska bir iktidar zamaninda boyle bir yaklasimi gonulden destekleyecek ama sirf bu iktidara yaramasin diye karsi cikanlarla dolu......Bunlar Susurluk'da tencere tava calip....Ergenekon'u inkar eden takimi....

Muhalefet tam bir rezillik.....Alternatif yok sadece hayir diyor.....Kan ustune siyaset yapmak icin Ataturk'u,sehitleri kullanmakta beis gormuyor.... Uc kurusluk siyasi rant ugruna,bu beladan kurtulmak icin muhalefet etmek disinda en ufak bir gayret yok....

Dagdan gelen orgut mensuplari sana teslim oluyorlar.....Senin insafina siginiyorlar....Bu nasil terore boyun egmek olarak algilanir?.....Efendim cok buyuk kutlama olmus.....Lanet olsun butun dert bu mu?.....

Akli basinda bir kac aydin cikip "E bu kadarida fazla,kimden gelirse gelsin baris yolunda atilacak adima karsi cikilmamali" diyor......Hepsi gerici,isbirlikci,satilmis ilan ediliyor......

Muhalefet nefrete donusmus bazilarinin gozu bir sey gormuyor.......

Ben kendi adima bir baris umudunu kirk yil kanli dusmanimdanda gelse desteklerim......Eger akan kani durduracak,barisi tesis edecekse degil Abdullah Ocalan'la,seytanla bile isbirligi yaparim......Vicdani tercihlerim siyasi tercihlerimden once gelir.....Korkularin gercek kaynagi olan,ancak,bir cok insanin icinden gecen dusunceyi.....ben acik acik yazayim;.......olurda bu iktidar bir sekilde teror sorununu cozer Turkiye'ye baris getirmeyi basarirsa omrum oldugu surece benim oyumu alir...LAZIO

---------------------------------------------------------------------------
Alıntı ile Cevapla
LAZIO kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (17-11-2009), ilokijon (04-09-2020)
  #533  
Eski 14-11-2009, 12:01
Master - ait Avatar
Master Master bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Kalamış
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 6.503/2290
5427 Mesaj ına 23007 Kere teşekkür edildi
Arrow Sazan olmayacaksın !! Önce dinlemeyi öğreneceksim Eğer anlatan varsa !!!

Ruşen Çakır

rcakir@gazetevatan.com

Yeni bir şey öğrenemedik

TBMM’de “tarihi bir gün” yaşamayı bekliyorduk ama pek öyle olmadı. Siyasi parti liderleri Kürt sorunu ve hükümetin başlatmış olduğu açılım süreci hakkındaki görüşlerini bir kez daha, Genel Kurul atmosferinde, daha vurgulu bir şekilde tekrarladılar. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, kısa ve orta vadede atmayı düşündükleri bazı adımları sıraladı fakat bunlar fazla ilgi uyandıramadı. Çünkü yerleşim birimlerinin eski isimlerinin iadesi, siyasi partilerin Türkçe dışında dillerde propaganda yapabilmesi gibi projeler zaten daha önceden biliniyordu veya “ayrımcılığa karşı komisyon”, “kolluk şikayet mekanizması” gibi kurulması düşünülen yeni yapılanmaların ne oldukları tam olarak anlaşılamadı. Burada bir parantez açıp “ayrımcılık” ile ilgili yeni yapının bir tür ombudsmanlık olarak tasarlandığını ancak “etnik” konulardan ziyade mezhep ayrımcılığını, diğer bir deyişle Aleviliği ilgilendirdiğini belirtelim.

Buna rağmen Başbakan Erdoğan’ın, Atalay’ın konuşmasını yeterli bulup “somut adımlar” konusunda hiçbir şey söylememesi hiç kuşkusuz dikkat çekiciydi ama şaşırtıcı değildi. Ama dünkü genel görüşmenin en çarpıcı yönü, içinde bulunduğumuz açılım sürecinin en temel konusu olan PKK’nın silahsızlandırılması konusunda iktidar partisinden en ufak bir bilgi verilmemesiydi. Bunda ülkeye dönüşler sırasında yaşananlar ve bunların doğurduğu tepkilerin rolü kuşkusuz çok etkili olmuştur, nitekim CHP Lideri Baykal konuşmasında bu konuya hayli geniş bir yer ayırmıştı.

Erdoğan’ın itirafı

Gerek Atalay, gerek AKP adına konuşan Adana Milletvekili Ömer Çelik, gerekse Erdoğan, ısrarla söz konusu olanın “Kürt” değil “demokrasi” açılımı olduğunu; bir “milli birlik projesi” yürüttüklerini vurguladılar ancak her üçünün de konuşmalarının ana ekseni Kürt sorunuydu ve her üçü de iktidar partisinin, muhalefete rağmen bu süreci sonuna kadar götürmede kararlı olduklarının altını çizdiler. Ömer Çelik, MHP ve CHP’yi, geçmişte icraatları veya söyledikleriyle vurma konusunda ciddi bir hazırlık yapmıştı ve bu yüzden ilk atışmalar onun konuşması sırasında yaşandı. Yine Çelik’in DTP’ye de sert eleştiriler yönelttiğini ve DTP’lileri epey kızdırdığını da belirtmek lazım.

Bana göre düne damgasını vuran söz AKP Lideri Erdoğan’dan geldi: “Statükoyla devam edebiliyorsak, buyrun devam edelim!” Hükümetin bu açılımı neden başlattığını ve sonuna kadar götürmek istediğini daha özlü ifade edebilmenin mümkün olduğunu sanmıyorum. Bu söz sanıldığı gibi bir “meydan okuma” değil, çaresizliği dışavuran bir tür “itiraf” olarak görülmeli. Yani AKP, tıpkı iktidarda olduğu 7 yıl boyunca yaptığı gibi, Kürt ve PKK sorunlarıyla mücadelesini büyük ölçüde statükoyu muhafaza ederek sürdürmeyi tercih ederdi ancak bir noktadan sonra bunun mümkün olamadığını görüp bu açılıma mecbur kaldı. Daha önce de yazdığım gibi, iktidar partisi PKK’nın Dağlıca baskıyla statükonun daha fazla sürdürülemeyeceğini kavradı, diğer bir deyişle Dağlıca açılımın dönüm noktası oldu.

Bir formaliteydi

Tekrar başa dönecek olursak, dünkü genel görüşme açılımda bir dönüm noktası işlevi görür mü? Sanmıyorum. Dün sadece bir formalite yerine getirildi. 10 Kasım’daki oturumda yaşanan tatsızlıkların kamuoyunda uyandırdığı tepkiler nedeniyle görüşmenin başlarının sakin geçmesi kimilerini heyecanlandırıp umutlandırmış olabilir ancak özellikle Erdoğan’ın konuşması sırasında yine bildik sahnelerle karşılaştık. CHP’lilerin genel kurulu terk etmeleriyle de beklentilerin boşuna olduğu iyice kanıtlanmış oldu. Erdoğan’ın, CHP’lilerin gidişine verdiği destek, iktidar partisinin bundan böyle muhalefetten umudu iyice kesmiş olduğunu göstermesi açısından hayli anlamlıydı. MHP’nin “ikinci oturum” önerisinin dün yaşananlardan sonra pek mümkün olmadığı, olsa bile bir işe yaramayacağıysa malum.

+++++
Minik Tahmin : Barzani Petrolünü Kim SORUNSUZ rafine edecek ve PKK olmaz ise kim daha rahatlayacak....Demo-kratik açılım Önce Anayasa değişikliği sonrada türbana kadar gider
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez
Alıntı ile Cevapla
Master kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (17-11-2009), Gozlemci (15-11-2009), hazan (16-11-2009), neron (16-11-2009)
  #534  
Eski 15-11-2009, 00:34
ar_de_ - ait Avatar
ar_de_ ar_de_ bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2007
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 133/1013
108 Mesaj ına 737 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Pavyon Taraf Ve Ordu

İngiltere’de üniversite öğrencilik yıllarımdan biliyorum. İngiliz Komünist Partisi’nin günlük gazetesi ‘Morning Star’ fabrika önlerinde ve üniversitelerde bedava dağıtılırdı.

Bu gazete, diğer İngiliz gazetelerine hiç benzemezdi. Morning Star, baştan sona sadece komünizm propagandası yapan bir gazeteydi. İngiltere’nin ve dünyanın o günkü önemli sorunları bu gazetede ele alınmaz, irdelenmezdi. Morning Star’ın tüm yazarları, her Allah’ın günü hemen hemen aynı şeyleri yazar, aynı sloganları tekrarlayıp dururlardı.

Propagandada temel ilke, aynı sloganları sürekli tekrarlamaktır.

Sözünü ettiğim dönemde İngiliz Komünist Partisi’nin yirmi bin kayıtlı üyesi olduğu söylenir, ancak genel seçimlerde en çok on beş bin oy alınca da medyada alay konusu olurlardı. İşte Morning Star, böyle bir partinin propaganda aracıydı.



Şimdi ben durup dururken size, niçin Morning Star’ı anlatıyorum?

İki yıla yakındır yayımlanmakta olan günlük Taraf gazetesi, bana Morning Star’ı anımsatıyor da ondan.

Gazetenin kurucusu, Genel Yayın Yönetmeni ve köşe yazarı Ahmet Altan, bir süre önce kendi gazetesini ‘Pavyon’ olarak niteledi. Yazarlarından Oya Baydar gazeteden ayrılınca, ona kızıp, ‘Pavyon’un Namuslu Kadını’ diyerek tepki gösterdi.[1]



Namuslu kadınların terk ettiği ‘Pavyon’ Taraf gazetesi, tıpkı kırk yıl önceki İngiliz komünist gazete Morning Star gibi, bir propaganda gazetesidir.

Ve bu gazetenin yazarları, başta Ahmet Altan olmak üzere, propaganda yapmakla ‘görevlidirler’.



Peki, ‘Pavyon’ Taraf, neyin propagandasını yapmakla görevlendirilmiştir?

Bu soruya cevap vermek için, Ahmet Altan’dan başlayalım.

Ahmet Altan’ın 12 Haziran–29 Ekim 2009 tarihleri arasında, yani dört aydan fazladır yazmış olduğu köşe yazılarının hepsini dikkatle okudum, her yazısında geçen ‘ordu’ sözcüğünü saydım, Türk ordusunu aşağılayan cümlelerinin altını çizdim.

İşte sonuçlar:



12 Haziran 2009

Ahmet Altan köşe yazısında 16 kere ‘ordu’ sözcüğünü tekrar etmiş ve şunları söylemiş:

“…bu ordu bu ülkeye rahat vermeyecek.”

“…ordunun suç işleme özgürlüğü yoktur.”

“Ergenekon örgütünün bir parçası ordunun içine uzanıyor.”



18 Haziran 2009

13 kez ‘ordu’ sözcüğünü tekrarladığı yazısında Ahmet Altan şu ifadeleri kullanmış:

“Ordu, sivilleri kenara iterek şaibeden kurtulamaz.”

“…çok uzun yıllar ordu, denetim dışı kaldı…”



23 Haziran 2009

Yazıda ‘ordu’ sözcüğü 6 kere tekrarlanıyor ve şu ifadeler yer alıyor:

“Askerî yargı denilen ucubeyi, ‘cumhuriyeti koruyup kollama’ denilen tuhaflığı…”

“Başbakan Erdoğan, orduya karşı en dik duran yönetici…”



25 Haziran 2009

Yazıda ‘ordu’ sözcüğü 11 kere tekrarlanıyor ve Ahmet Altan şunları diyor:

“Türkiye’de ordu, çok hukuksuz işler yaptı.”

“Ordu, kendisinin hukuk dışı bir güç olduğuna inandı.”



26 Haziran 2009

Yazıda ‘ordu’ sözcüğü 9 kere tekrarlanıyor ve şu ifadeler yer alıyor:

“Bu ülke, ‘iyi bir paşa’ değil, ‘iyi bir ordu’ istiyor artık.”

“Mafyayla ilişkisi olduğu saptanan albayı generalliğe terfi…”



27 Haziran 2009

Ahmet Altan yazısında ‘ordu’ sözcüğünü 9 kere tekrarlamış ve şunları söylemiş:

“ …ordu içinde bir cunta ortaya çıktı.”

“Kimsenin Genelkurmay Başkanı’ndan korkmaya niyeti yok.”

“…ordu kendi halkına karşı psikolojik savaş yürütüyor.”



12 Temmuz 2009

Ahmet Altan köşe yazısında tam 19 kere ‘ordu’ demiş. Bir köşe yazısında aynı sözcük 19 kere tekrarlanır mı diye sormayınız, sabrediniz, onun iki katına da tanık olacaksınız! Bu yazısında Ahmet Altan fetva veriyor:

“Toplumun gelişebilmesi ancak ordunun baskısından kurtulmasıyla mümkündür.”



13 Temmuz 2009

9 kere ‘ordu’ sözcüğünü tekrarlayan Ahmet Altan, emir veriyor:

“Ordu kışlasına çekilecektir.”



27 Ağustos 2009

Yazısında 20 kere ‘ordu’ sözcüğünü tekrarlayan Ahmet Atan, propagandayı sürdürüyor:

“Bizim ordunun doğru söylememek gibi bir alışkanlığı var.”

“Türkiye ordusunu düzeltmek zorunda.”

“…bizimki gibi bir ordu kalmadı gelişmiş ülkelerde.”



29 Ağustos 2009

Ahmet Altan bu köşe yazısında ‘ordu’ sözcüğünü tam 38 kere tekrarlamış!

Gelişmiş ülkelerin gelişmiş gazetelerinde böyle bir yazıya da, böyle bir yazara da yer vermezler! Ama unutmayın, Taraf gazetesi sıradan bir gazete değil, Ahmet Altan da sıradan bir gazeteci!

Bakın neler söylüyor.

“Eğer Türk ordusu ‘ulus devlet’in savunucusu olmak istiyorsa yapabileceği tek şey ‘ayaklanmaktır’; çünkü Türkiye’nin resmi politikası ‘ulus-devletten’ çıkıp ‘ulus ötesi’ bir örgütleme olan Avrupa Birliği’ne girmektir.

Hem Avrupa Birliği’ne üye olup hem ulus-devleti nasıl savunacaksınız?

Eğer Avrupa üyesi olursak Avrupa’nın parasını, anayasasını, bayrağını kullanacağız.

Başka ülkelerle ortak parası, ortak anayasası, ortak bayrağı olan ulus-devlet olur mu?

Eee, ordu Avrupa Birliği’ne karşı mı?

Karşıysa ordunun dediğini mi yapacağız, halkın iradesiyle seçilen parlamentosunun dediğini mi?”



2 Eylül 2009

10 kere ‘ordu’ sözcüğünü tekrarladığı yazısında Ahmet Altan şunları söylüyor:

“Ordu bağımsız olmaz, olamaz.”

“…bu ülkenin ordusu, devletten ve devleti yöneten hükümetten bağımsızlığını ilan etmiş…”



27 Ekim 2009

16 kere ‘ordu’ sözcüğünü tekrarladığı yazısında Ahmet Altan propagandasını sürdürüyor:

“Bizim ordu disiplinden kopmuş.”

“Bizim ordunun her yanından hukuksuzluk fışkırıyor.”



28 Ekim 2009

Ahmet Altan köşe yazısında 14 kere ‘ordu’ sözcüğünü kullanıyor ve propagandanın şiddetini artırıyor:

“ordu suçüstü yakalandı.”

“…halk, generallerin saygısız ve aldırmaz tavırlarından bıktı.”

“kendi halkını fişleyen, korkutan, sürekli darbe planları yapan, siyasetçileri tehdit eden bir ordu.”

29 Ekim 2009

10 kere ‘ordu’ sözcüğünü kullandığı yazısında Ahmet Altan, üniter devlet yapısının korunmasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görev ve yetkisi olmadığını buyuruyor:

“Darbeciliğin hesabını vermek yerine biz ‘üniter devletin teminatıyız’ demek de nereden çıktı?”

“Devletin idari yapısının nasıl olacağına Parlamento karar verir. Uygun görüyorsa ‘üniter’ bir yapı sürdürür, uygun görürse federasyona geçer.”

“Gücünüz, kendi halkınızla çatışmaya yetmez…”



Eğer Ahmet Altan ezelden beri orduya ve darbelere karşı koyan bir tutum izlemiş olsaydı, bu tavrını beğenmesek de, görüşünde tutarlı olduğu için bugün kendisinin ‘görevlendirilmiş’ bir propagandacı olduğunu söyleyemezdik.

Oysa Ahmet Altan, geçmişte ordu karşıtı da değildi, darbe karşıtı da!

İşte bugün onun ‘görevlendirilmiş’ ordu karşıtı bir propagandacı olduğunun en yalın kanıtı budur.

Açıklıyorum.

12 Eylül 1980 darbesi sırasında Ahmet Altan, 30 yaşındaydı.

30 yaşında, aklı başında Ahmet Altan, 12 Eylül faşist darbesinden yanaydı!

Ahmet Altan, faşist darbeye karşı direnen Şener Yazar ve Özbil Aras gibi 18–20 yaşlarındaki gençleri ‘seksomanyak’ ilan etmişti.[2]

Ahmet Altan kalemini, 12 Eylül’e yaranmak için kullanıyordu.



Tunceli’nin Hozat ilçesi, Taşıtlı köyünde 1958 yılında doğan Hıdır Aslan, Devrimci Yol üyesi olduğu için 12 Eylül 1980 tarihinde tutuklanır. 12 Eylül mahkemelerinde yargılanır, 4 yıl hapis yattıktan sonra idama mahkûm edilir. Bu karar, TBMM’de Turgut Özal’ın emriyle ve ANAP’lı milletvekillerinin oylarıyla onaylanır.

Hiçbir şekilde adam öldürmediği ve öldürmeyle sonuçlanan bir olaya katılmadığı gerçeği yalnız mahkeme dosyalarına değil, TBMM’nin tutanaklarına da geçen Hıdır Aslan, sadece siyasi nedenlerle, 24 Ekim 1984 tarihinde asılır.

Bu idamın hemen ertesinde, tüm Altan sülalesi, Çetin Altan, Ahmet Altan, Mehmet Altan, dönemin başbakanı Turgut Özal’a, “yaşa, varol” diyerek övgüler yağdırır.

Şimdi söyler misiniz, 12 Eylül 1980 faşist darbesini alkışlayan, faşist generallere övgüler dizen, 12 Eylül darbesine karşı çıkıp direnen gençlere ‘seksomanyak’ sıfatını takan, hiç kimseyi öldürmediği ve öldürmeyle sonuçlanan bir olaya katılmadığı resmen saptanan 26 yaşındaki Hıdır Aslan’ın idamından sonra, sorumlu generalleri ve devrin başbakanını sevinç çığlıkları atarak alkışlayan Ahmet Altan’ın, bugün ordu ve darbe karşıtlığı yapmasının nedeni, böyle ‘görevlendirilmiş’ olması değildir de ya nedir?



30 yaşında, aklı başındayken faşist darbeyi öven, alkışlayan Ahmet Altan için 12 Eylül 1980 tarihi, yaşamında bir dönüm noktası olmuştur. O tarihten sonra Ahmet Altan paraya, şöhrete ve üne kavuşmuştur.

Ahmet Altan’ın velinimeti, 12 Eylül’dür![3]



30 yaşında, 12 Eylül faşist darbeyi alkışlayarak, överek paraya, şöhrete ve üne kavuşan Ahmet Altan, bugün 59 yaşında, orduya karşı yalana dayalı bir propaganda yürütmekte, darbelere karşıymış gibi yaparak demokrat rolü oynamaktadır..

Dün kendisine, 12 Eylül faşist darbeden yana olma ‘görevi’ verilmişti.

Bugün de orduya karşı propaganda yürütme ‘görevi’ verilmiştir.

Dün, 12 Eylül’ü övme ‘görevini’ başarıyla yerine getirme karşılığı olarak Ahmet Altan; paraya, şöhrete ve üne kavuşturulmuştur. Bakalım, bugün de orduya karşı propaganda yürütme ‘görevi’ nedeniyle Ahmet Altan nasıl ödüllendirilecek? Tabii, eğer bu ‘görev’ başarıyla sonuçlanırsa!



‘Pavyon’ Taraf gazetesinin orduya saldırmakla ‘görevlendirilmiş’ köşe yazarlarından biri de, Rasim Ozan Kütahyalı.

‘Pavyon’un bu ‘görevli’ çığırtkanı, 28.10.2009 tarihli yazısında şöyle diyor:

“27 Mayıs’ta alçak bir darbe ile indirilen Başbakan Menderes asılırken…”

‘Pavyon’un bu çaylak ‘görevlisi’, 27 Mayıs 1960 ihtilâlını, ‘alçak bir darbe’ olarak niteliyor.

Neden mi bu ‘görevli’ yazara çaylak diyorum?

Bu ‘görevli’ yazarın gazetedeki patronu kim? Ahmet Altan.

Peki, Ahmet Altan’ın babası kim? Çetin Altan.

Bugün, oğlu Ahmet Altan gibi, orduyu karalama propagandası yürüten, darbelere karşı olduğunu vurgulayan Çetin Altan’ın, 27 Mayıs 1960 ihtilalını övenlerin başında geldiğini ‘Pavyon’ ‘görevlisi’ Rasim Ozan Kütahyalı bilmiyor, yani acemi çaylak!



Çetin Altan, 27 Mayıs’ı, “Yaşasın Türk milleti, yaşasın Türk ordusu” diye biten Milliyet’teki yazısında aynen şöyle selamlamıştı:[4]

“Bütün Türk vatanperverleri bu muazzam ve şanlı günün sevinci ve heyecanı içindedirler. Çürümüş, sufli politika tertiplerinin şahsi ihtiraslarla Türkiye’yi en tehlikeli badirelere, kardeş kavgalarına sürüklemekte olduğu bir sırada, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin medeni bir şekilde devlet idaresine el koymaları ve memleketi karanlık bir akıbetten kurtarmaları milletimize hür ve İnsan Hakları’na uygun yeni ufuklar açmaktadır… Atatürk inkılâplarına bağlı olarak demokratik bir memlekette Türklüğün şerefine yakışan bir nizamın temelleri atılmaktadır.”



Öyleleri vardır ki, yüzlerine tükürseniz, ‘Oh ne güzel, Nisan yağmuru’ derler!

Yukarıdaki yazısından hemen bir gün sonra, Ahmet Altan’ın babası Çetin Altan şöyle yazıyordu:

“Bize bu güzel günleri taddıran ve bir milletin haysiyetine konmaya çalışan tozları bir üfleyişle temizleyiveren Türk Silahlı Kuvvetleri sağ olsunlar. Kardeşkanı dökülmeden yapılan bu hareketin aynı vakar içinde gerçek demokrasinin temellerini atmasını bekliyor, seviniyor, övünüyor, övünüyor, seviniyoruz.”



Yukarıda yazmış olduklarımı okuyup; Ahmet Altan’a, Çetin Altan’a ve Rasim Ozan Kütahyalı’ya sakın ola, ‘namussuz, şerefsiz, onursuz, ahlâksız, uşak, satılmış!’ demeye kalkışmayınız.

Böyle demeniz hem yersiz hem de yanlış olur, asıl fotoğrafı görmenizi engeller.

Bu kişiler, sadece ve sadece ‘görevli’ kişilerdir.

Onların görevli kişiler olduğunu bilelim ve duyuralım, şimdilik yeter.

Kemalist devrimciler hükümet olduklarında, bu görevlilerin ne sesi ne de nefesi çıkacaktır. Çoğu sus pus olup kuyruklarını kıvırıp oturacak, bazıları da herkesten önce devrimcileri övme yarışına başlayacaktır.

Böyle olacağını Kurtuluş Tarihimizden bir örnek vererek gösterelim.

Kemalist devrimcilere karşı çıkanların başında gelen mandacı yazar Ali Kemal, 25 Nisan 1920 tarihinde şöyle yazar:

“İdam, idam, idam! Mustafa Kemal cezasını bulacak!”

Kemalist devrimciler savaşı kazanır, 9 Eylül 1922 tarihinde Türk ordusu İzmir’e girer. Hemen ertesi günü, Ali Kemal şöyle yazar:

“Gayeler bir idi ve birdir.”





Yılmaz Dikbaş

29 Ekim 2009

dikbas@kalinka.com.tr
Alıntı ile Cevapla
ar_de_ kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (17-11-2009), dentist (15-11-2009), Gozlemci (15-11-2009), hazan (16-11-2009), neron (16-11-2009), ogaxoxul (04-09-2020)
  #535  
Eski 15-11-2009, 09:38
Master - ait Avatar
Master Master bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Kalamış
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 6.503/2290
5427 Mesaj ına 23007 Kere teşekkür edildi
Wink Tosunlar...

Uğur Mumcu; Çetin, Ahmet ve Mehmet Altan için şöyle diyordu: “Cuntacı, holding soytarısı liberal tosunlar” (“Para ve Faiz”, Cumhuriyet, 22 Ekim 1988)
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez
Alıntı ile Cevapla
Master kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (17-11-2009), ar_de_ (22-11-2009), buena vista (15-11-2009), dentist (15-11-2009), hazan (16-11-2009), neron (16-11-2009), su (17-11-2009)
  #536  
Eski 17-11-2009, 08:37
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı İlhan Ağabey'le Sohbet...

Hikmet Çetinkaya

Cumhuriyet- Güneşli ve serin bir pazar sabahı İlhan Selçuk’un hastanedeki odasındayım...

İlhan Ağabey koltuğuna oturmuş, günlük gazeteleri okuyor...

Karşısındaki koltuğa oturdum, konuşmaya başladık.

Konuşmayı çok özlemiş İlhan Ağabey.

O konuştu, ben dinledim...

Eski yıllara gittim, yaşamın derin vadisinde yolculuk yaptık 35 dakika...

İlhan Ağabey, üç aydır Koç Vakfı’nın hastanesinde fizik tedavi görüyor. Son bir aydır günlük gazeteleri okuyor, televizyon izliyor, Türkiye’de, dünyada olup bitenleri yakından izliyor.

Bana ilk sözü şu oldu:

“Gazete çok iyi çıkıyor, arkadaşları benim adıma kutla, İbrahim Yıldız ve ekibi çok iyi gazete hazırlıyorlar. Satışı da arttırırsak keyfim daha da iyi olacak.”

Önceleri “Kürt açılımı”, tepkiler yoğunlaşınca, “Demokratik açılım”, o da kesmeyince “Milli Birlik Projesi” denilen yedi saatlik Meclis oturumunu televizyondan izlemiş İlhan Selçuk...

İlhan Ağabey’e söz buraya gelince sordum:

“İlhan Ağabey, Meclis’teki oturumu nasıl buldunuz?”

Selçuk:

“İktidar partisi hiçbir öneri getirmedi. 12 Eylül’ün getirdiği Seçim Yasası ve Partiler Yasası değişmeden, açılım-maçılım olmaz. Havanda su dövüldü. Ancak, CHP lideri Deniz Baykal’la, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin konuşmalarını beğendim.”

İlhan Ağabey konuşmamız sırasında, demokrasinin, birey bilinci üstüne yükselen bir yaşam biçimi olduğuna değinip ekledi:

“Aydınlanma işte böyle gerçekleşti...

Milliyetçilik, çıkış noktasında ‘ilerici’ bir akımdır; kapitalist toplumun yükseliş sürecinde demokratik fikir ve amaçlara bağlıdır; feodalizme karşıdır, ümmetçiliği tasfiye eden bir içeriğe sahiptir.”

***

Konuşmamız sırasında İlhan Selçuk önemli bir saptama yaptı:

“Ümmet olmaktan sıyrılan her toplumda ulusal kimlik arayışı doğaldır, bilimseldir; marifet, bu aşamada şoven ve ırkçı sapkınlıktan korunarak barış içinde yaşamaya öncelik tanımaktır.”

İlhan Ağabey, milliyetçiliğin Türkiye’nin gündeminde en sıcak sorunlardan birine dönüştüğünün altını çizip devam etti:

“İnsan aklının serüveni deyince, işin içine felsefe ister istemez girer. Felsefe tarihini dışlayarak, yalnız siyasal tarih bilgisi kapsamında geçmişimize bakarsak yanılgıya düşeriz. Kimileri, Atatürk dönemine, yalnız siyasal tarih açısından yaklaşmaya çabalıyor ki bu yüzeysizlikle 1923 devriminin algılanması olanaksızdır.”

İlhan Selçuk, Aydınlama’nın tek boyutlu olmadığını, Batı’da bu aşamanın toplumu taşıdığını da anlattı uzun uzun...

Feodal siyasi yapıların yıkıldığını, ümmetten millete geçişle uluslaşmanın gerçekleştiğini, burjuvazinin kendi siyasal kurumlarını devlet yönetimine yerleştirdiğini anlattı.

Söyledikleri İlhan Selçuk’un, yıllardır yazdığı görüşleriydi...

İlhan Ağabey, dönüp dolaşıp felsefeye geldi ve şöyle dedi:

“Felsefenin dinsellikten kurtulup salt aklın bağımsızlığına kavuştuğu çağa ‘Aydınlanma’ deniyor; insanlık tarihinin dönüm noktası bu çağda vurgulanıyor. Eğer 18. yüzyılı Aydınlanma’nın içeriğinden soyutlarsak, anlamını kavramaktan yoksun kalır, yüzeysel siyasal tarihin yalıtkanlığında olayların görüntüsüne takılırız.”

***

İlhan Selçuk, Türkiye’nin daha çok demokrasiye, daha çok özgürlüklere gereksinimi olduğunu sık sık yineledi konuşmamız süresince.

Laiklik topluma tam olarak yerleşmeden demokrasinin ve özgürlüklerin genişletilemeyeceğini, insan hakları ve temel özgürlüklerin benimsenemeyeceğini, AKP iktidarının halkı bu nedenle kandırdığını söyledi.

Cumhuriyet’in aydınlanmacı ışığı İlhan Selçuk’un tüm okurlarına ve dostlarına selamları var...

Ben odadan çıkacağım sırada kız kardeşi Ülfet Ertel girdi... Ağabey ve kız kardeş... İkisinin de gözleri birbirine benziyor...

Hüzün, umut, sevinç iç içe...

İlhan Ağabey’e “Sohbeti yazabilir miyim?” diye sordum. Yanıtı “Yazabilirsin”oldu... Ardından da ekledi:

“Gazetedeki çocuklarımı çok özledim. Tümünün gözlerinden öperim... Türkiye’nin önünde başka bir dönem var. Demokrasi ve temel hak ve özgürlükler mücadelesi. Onun için Deniz Baykal’ı eleştirin ama vurmayın! Bu dönemde yol haritamız demokrasi, temel hak ve özgürlükler olacaktır. Atatürk milliyetçiliği de budur zaten.”

Hikmet Çetinkaya

Cumhuriyet- Güneşli ve serin bir pazar sabahı İlhan Selçuk’un hastanedeki odasındayım...

İlhan Ağabey koltuğuna oturmuş, günlük gazeteleri okuyor...

Karşısındaki koltuğa oturdum, konuşmaya başladık.

Konuşmayı çok özlemiş İlhan Ağabey.

O konuştu, ben dinledim...

Eski yıllara gittim, yaşamın derin vadisinde yolculuk yaptık 35 dakika...

İlhan Ağabey, üç aydır Koç Vakfı’nın hastanesinde fizik tedavi görüyor. Son bir aydır günlük gazeteleri okuyor, televizyon izliyor, Türkiye’de, dünyada olup bitenleri yakından izliyor.

Bana ilk sözü şu oldu:

“Gazete çok iyi çıkıyor, arkadaşları benim adıma kutla, İbrahim Yıldız ve ekibi çok iyi gazete hazırlıyorlar. Satışı da arttırırsak keyfim daha da iyi olacak.”

Önceleri “Kürt açılımı”, tepkiler yoğunlaşınca, “Demokratik açılım”, o da kesmeyince “Milli Birlik Projesi” denilen yedi saatlik Meclis oturumunu televizyondan izlemiş İlhan Selçuk...

İlhan Ağabey’e söz buraya gelince sordum:

“İlhan Ağabey, Meclis’teki oturumu nasıl buldunuz?”

Selçuk:

“İktidar partisi hiçbir öneri getirmedi. 12 Eylül’ün getirdiği Seçim Yasası ve Partiler Yasası değişmeden, açılım-maçılım olmaz. Havanda su dövüldü. Ancak, CHP lideri Deniz Baykal’la, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin konuşmalarını beğendim.”

İlhan Ağabey konuşmamız sırasında, demokrasinin, birey bilinci üstüne yükselen bir yaşam biçimi olduğuna değinip ekledi:

“Aydınlanma işte böyle gerçekleşti...

Milliyetçilik, çıkış noktasında ‘ilerici’ bir akımdır; kapitalist toplumun yükseliş sürecinde demokratik fikir ve amaçlara bağlıdır; feodalizme karşıdır, ümmetçiliği tasfiye eden bir içeriğe sahiptir.”

***

Konuşmamız sırasında İlhan Selçuk önemli bir saptama yaptı:

“Ümmet olmaktan sıyrılan her toplumda ulusal kimlik arayışı doğaldır, bilimseldir; marifet, bu aşamada şoven ve ırkçı sapkınlıktan korunarak barış içinde yaşamaya öncelik tanımaktır.”

İlhan Ağabey, milliyetçiliğin Türkiye’nin gündeminde en sıcak sorunlardan birine dönüştüğünün altını çizip devam etti:

“İnsan aklının serüveni deyince, işin içine felsefe ister istemez girer. Felsefe tarihini dışlayarak, yalnız siyasal tarih bilgisi kapsamında geçmişimize bakarsak yanılgıya düşeriz. Kimileri, Atatürk dönemine, yalnız siyasal tarih açısından yaklaşmaya çabalıyor ki bu yüzeysizlikle 1923 devriminin algılanması olanaksızdır.”

İlhan Selçuk, Aydınlama’nın tek boyutlu olmadığını, Batı’da bu aşamanın toplumu taşıdığını da anlattı uzun uzun...

Feodal siyasi yapıların yıkıldığını, ümmetten millete geçişle uluslaşmanın gerçekleştiğini, burjuvazinin kendi siyasal kurumlarını devlet yönetimine yerleştirdiğini anlattı.

Söyledikleri İlhan Selçuk’un, yıllardır yazdığı görüşleriydi...

İlhan Ağabey, dönüp dolaşıp felsefeye geldi ve şöyle dedi:

“Felsefenin dinsellikten kurtulup salt aklın bağımsızlığına kavuştuğu çağa ‘Aydınlanma’ deniyor; insanlık tarihinin dönüm noktası bu çağda vurgulanıyor. Eğer 18. yüzyılı Aydınlanma’nın içeriğinden soyutlarsak, anlamını kavramaktan yoksun kalır, yüzeysel siyasal tarihin yalıtkanlığında olayların görüntüsüne takılırız.”

***

İlhan Selçuk, Türkiye’nin daha çok demokrasiye, daha çok özgürlüklere gereksinimi olduğunu sık sık yineledi konuşmamız süresince.

Laiklik topluma tam olarak yerleşmeden demokrasinin ve özgürlüklerin genişletilemeyeceğini, insan hakları ve temel özgürlüklerin benimsenemeyeceğini, AKP iktidarının halkı bu nedenle kandırdığını söyledi.

Cumhuriyet’in aydınlanmacı ışığı İlhan Selçuk’un tüm okurlarına ve dostlarına selamları var...

Ben odadan çıkacağım sırada kız kardeşi Ülfet Ertel girdi... Ağabey ve kız kardeş... İkisinin de gözleri birbirine benziyor...

Hüzün, umut, sevinç iç içe...

İlhan Ağabey’e “Sohbeti yazabilir miyim?” diye sordum. Yanıtı “Yazabilirsin”oldu... Ardından da ekledi:

“Gazetedeki çocuklarımı çok özledim. Tümünün gözlerinden öperim... Türkiye’nin önünde başka bir dönem var. Demokrasi ve temel hak ve özgürlükler mücadelesi. Onun için Deniz Baykal’ı eleştirin ama vurmayın! Bu dönemde yol haritamız demokrasi, temel hak ve özgürlükler olacaktır. Atatürk milliyetçiliği de budur zaten.”

Hikmet Çetinkaya

Cumhuriyet- Güneşli ve serin bir pazar sabahı İlhan Selçuk’un hastanedeki odasındayım...

İlhan Ağabey koltuğuna oturmuş, günlük gazeteleri okuyor...

Karşısındaki koltuğa oturdum, konuşmaya başladık.

Konuşmayı çok özlemiş İlhan Ağabey.

O konuştu, ben dinledim...

Eski yıllara gittim, yaşamın derin vadisinde yolculuk yaptık 35 dakika...

İlhan Ağabey, üç aydır Koç Vakfı’nın hastanesinde fizik tedavi görüyor. Son bir aydır günlük gazeteleri okuyor, televizyon izliyor, Türkiye’de, dünyada olup bitenleri yakından izliyor.

Bana ilk sözü şu oldu:

“Gazete çok iyi çıkıyor, arkadaşları benim adıma kutla, İbrahim Yıldız ve ekibi çok iyi gazete hazırlıyorlar. Satışı da arttırırsak keyfim daha da iyi olacak.”

Önceleri “Kürt açılımı”, tepkiler yoğunlaşınca, “Demokratik açılım”, o da kesmeyince “Milli Birlik Projesi” denilen yedi saatlik Meclis oturumunu televizyondan izlemiş İlhan Selçuk...

İlhan Ağabey’e söz buraya gelince sordum:

“İlhan Ağabey, Meclis’teki oturumu nasıl buldunuz?”

Selçuk:

“İktidar partisi hiçbir öneri getirmedi. 12 Eylül’ün getirdiği Seçim Yasası ve Partiler Yasası değişmeden, açılım-maçılım olmaz. Havanda su dövüldü. Ancak, CHP lideri Deniz Baykal’la, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin konuşmalarını beğendim.”

İlhan Ağabey konuşmamız sırasında, demokrasinin, birey bilinci üstüne yükselen bir yaşam biçimi olduğuna değinip ekledi:

“Aydınlanma işte böyle gerçekleşti...

Milliyetçilik, çıkış noktasında ‘ilerici’ bir akımdır; kapitalist toplumun yükseliş sürecinde demokratik fikir ve amaçlara bağlıdır; feodalizme karşıdır, ümmetçiliği tasfiye eden bir içeriğe sahiptir.”

***

Konuşmamız sırasında İlhan Selçuk önemli bir saptama yaptı:

“Ümmet olmaktan sıyrılan her toplumda ulusal kimlik arayışı doğaldır, bilimseldir; marifet, bu aşamada şoven ve ırkçı sapkınlıktan korunarak barış içinde yaşamaya öncelik tanımaktır.”

İlhan Ağabey, milliyetçiliğin Türkiye’nin gündeminde en sıcak sorunlardan birine dönüştüğünün altını çizip devam etti:

“İnsan aklının serüveni deyince, işin içine felsefe ister istemez girer. Felsefe tarihini dışlayarak, yalnız siyasal tarih bilgisi kapsamında geçmişimize bakarsak yanılgıya düşeriz. Kimileri, Atatürk dönemine, yalnız siyasal tarih açısından yaklaşmaya çabalıyor ki bu yüzeysizlikle 1923 devriminin algılanması olanaksızdır.”

İlhan Selçuk, Aydınlama’nın tek boyutlu olmadığını, Batı’da bu aşamanın toplumu taşıdığını da anlattı uzun uzun...

Feodal siyasi yapıların yıkıldığını, ümmetten millete geçişle uluslaşmanın gerçekleştiğini, burjuvazinin kendi siyasal kurumlarını devlet yönetimine yerleştirdiğini anlattı.

Söyledikleri İlhan Selçuk’un, yıllardır yazdığı görüşleriydi...

İlhan Ağabey, dönüp dolaşıp felsefeye geldi ve şöyle dedi:

“Felsefenin dinsellikten kurtulup salt aklın bağımsızlığına kavuştuğu çağa ‘Aydınlanma’ deniyor; insanlık tarihinin dönüm noktası bu çağda vurgulanıyor. Eğer 18. yüzyılı Aydınlanma’nın içeriğinden soyutlarsak, anlamını kavramaktan yoksun kalır, yüzeysel siyasal tarihin yalıtkanlığında olayların görüntüsüne takılırız.”

***

İlhan Selçuk, Türkiye’nin daha çok demokrasiye, daha çok özgürlüklere gereksinimi olduğunu sık sık yineledi konuşmamız süresince.

Laiklik topluma tam olarak yerleşmeden demokrasinin ve özgürlüklerin genişletilemeyeceğini, insan hakları ve temel özgürlüklerin benimsenemeyeceğini, AKP iktidarının halkı bu nedenle kandırdığını söyledi.

Cumhuriyet’in aydınlanmacı ışığı İlhan Selçuk’un tüm okurlarına ve dostlarına selamları var...

Ben odadan çıkacağım sırada kız kardeşi Ülfet Ertel girdi... Ağabey ve kız kardeş... İkisinin de gözleri birbirine benziyor...

Hüzün, umut, sevinç iç içe...

İlhan Ağabey’e “Sohbeti yazabilir miyim?” diye sordum. Yanıtı “Yazabilirsin”oldu... Ardından da ekledi:

“Gazetedeki çocuklarımı çok özledim. Tümünün gözlerinden öperim... Türkiye’nin önünde başka bir dönem var. Demokrasi ve temel hak ve özgürlükler mücadelesi. Onun için Deniz Baykal’ı eleştirin ama vurmayın! Bu dönemde yol haritamız demokrasi, temel hak ve özgürlükler olacaktır. Atatürk milliyetçiliği de budur zaten.” (Cumhuriyet)
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (17-11-2009), ar_de_ (22-11-2009), avockawud (04-09-2020), dentist (17-11-2009), Master (17-11-2009), meraklı (18-11-2009), neron (17-11-2009), ogaxoxul (04-09-2020)
  #537  
Eski 21-11-2009, 04:50
Gozlemci Gozlemci bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 73/737
61 Mesaj ına 268 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Hukuk'dan bi haber...

Alıntı:
LAZIO´isimli üyeden Alıntı
Benim etrafim,baska bir iktidar zamaninda boyle bir yaklasimi gonulden destekleyecek ama sirf bu iktidara yaramasin diye karsi cikanlarla dolu......Bunlar Susurluk'da tencere tava calip....Ergenekon'u inkar eden takimi....---------------------------------------------------------------------------
merdi kıpti şecaat arzederken sirkatin söyler. Sn Lazio, yine hem savci, hem hakim olmus, Ergenekon'u mahkeme karari olmadan gercek olarak kabul etmis. Ayni Lazio, forumda, "bana diger forumlarda yazdiklarimdan dolayi Fethullahci, bolucu vs. dediler" diye aglasiyor. Siz, sucu kanitlanmamis insanlari sozde teror orgutune uyeymis gibi gostererek bel altindan vurusaniz, size de soylenenlere katlanacaksiniz artik.

Oncelikle, yukaridaki yazinizla bir kez daha "Evrensel hukuk ilkeleri" hakkinda en ufak bir bilgiye sahip olmadiginizi tekrar gosterdiniz. Fasizmi, demokrasi saniyorsunuz.

Fakat daha acisi var. Bu ulkede yedi yil once teror sifirdi. Bu iktidar geldi, sehit cenazeleri artmaya basladi. Bunun sorumlusu bu ulkeyi tek basina yedi yildir yoneten iktidar partisidir, muhalefet degil. Bu icerigini bilmediginiz ama her nasilsa desteklediginiz acilim paketi sonunda PKK teroristleri ve Apo affedilirse, bu ulkede ic savas cikabilecegi akliniza geldi mi hic? Yarin, oglu sehit dusen baba, kardesi oldurulen agabey, silahi alip uc bes saliverilmis PKK'li oldururse ve bu olaylar ic savasa dogru giderse, sorumlusu kim olacak?

Siz, yukarida yazdiginiz gibi, seytanla ya da Abdullah Ocalan'la isbirligine devam ediniz. Size ve sizin gibilere yakisir.
Alıntı ile Cevapla
Gozlemci kullanıcısına teşekkür edenler
ar_de_ (22-11-2009), dentist (21-11-2009), Master (21-11-2009), meraklı (24-11-2009), neron (23-11-2009), ogaxoxul (04-09-2020), Ramo (21-11-2009)
  #538  
Eski 21-11-2009, 05:02
Gozlemci Gozlemci bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 73/737
61 Mesaj ına 268 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Vatan'dan

http://haber.gazetevatan.com/haber.v...ryid=4&wid=102

Mustafa Mutlu'nun 20 Kasim tarihli yazisindan. Bu laflari soyleyeni tahmin edersiniz.....

--------------------------------------------------------------------------------------
“Adliye’de, Mülkiye’de mevcut olanlar mevcudiyetlerini korumazlarsa, arkadan gelenlerin mevcudiyetini koruyamayız. Bir taraftan o kanun ve kuralları, diğer taraftan da kanun ve kural adamı olma imajını kullanmalıyız. Yani sizi gören, ‘Bunlar kurallara harfiyen riayet ediyorlar’ demeli.”

“Taa ilerilere gitmeli, can damarları içinde dolaşmalıyız. Cepheleri öğrenmeleri lazım arkadaşlarımızın. Hukuk sistemini didik didik etmeliler. Sistemin püf noktalarını bilmeleri lazım. Biz de çalışıp onları istifade edecekleri mevkilere getirmeliyiz.”

“Dikkatli olmalıyız. Erken harekete geçersek, tepemize binerler. Durmadan hazırlanmalıyız. Zamanı gelince, uygun boşluk bulunca maratona geçeriz. Devlet memuru arkadaşlarımız kahramanlık yapamazlar. Erken vuruş yaparlarsa dünya başlarını ezer. Bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım erken sayılır.”
Alıntı ile Cevapla
Gozlemci kullanıcısına teşekkür edenler
ar_de_ (22-11-2009), dentist (21-11-2009), Master (21-11-2009), meraklı (24-11-2009), neron (23-11-2009), Ramo (21-11-2009), su (23-11-2009)
  #539  
Eski 21-11-2009, 14:25
LAZIO LAZIO bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2009
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 111/62
83 Mesaj ına 243 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Sn Gozlemci,

Oncelikle,cok dolmussunuz biraz sakinleyin....

Susurluk kazasindan sonra insanlar isik yakip sondururken ve tencere,tava calarkende ayni bu gunku gibi dava sonuclanmamisdi (Hatta acilmis oldugundan bile supheliyim).....Halk orada bir mesaj vermeye calisiyordu "Yeter artik ulke cetelerden,yeralti orgutlerinden,darbecilerden temizlensin......Temiz Turkiye istiyoruz"....Hakli ve olumlu bir reaksiyon idi.....

Bu gun Susurlugun devami oldugu iddia edilen bir baska olusumun yargilanmasina ayni insanlarin bir kismi karsi cikiyorlar........Bana ters gelen bu durumu vurguladim....Biraz sakinleserek okursaniz ifadenin savci ve hakim olmakla bir ilgisi olmadigini anliyacaksiniz....

Bana edilen hakaretlerden dolayi aglasmam soz konusu bile degil.....Acz ifadesidir guler gecerim.....

Benim evrensel hukuku bilmedigimi,demokrasi ile fasizmi birbirine karistirdigimi iddia etmissiniz.......O zaman sizin acinizdan iki yol var.....Ya bu cahille ugrasilmaz deyip benim yazilarimi okumayacaksiniz.....Yada sakinlesip bana bilmedigime inandiginiz konulari anliyabilecegim bir sekilde izzah edeceksiniz......Tabii aciz olanlarin yaptiklari gibi hakaretde edebilirsiniz ama....size yakismaz....

Genclerin kaninin,analarin gozyasinin durmasi icin A.Ocalanla degil seytanla bile isbirligi yaparim yazmistim......Evet aynen oyle yazdim.....Sebebi....Nefret ve gururumu baskalarin cocuklarinin kani ile tatmin etmek bana ters geliyor....Yakisir demissiniz,dogrudur.......LAZIO

--------------------------------------------------------------------------
Alıntı ile Cevapla
LAZIO kullanıcısına teşekkür edenler
avockawud (04-09-2020), dentist (21-11-2009)
  #540  
Eski 22-11-2009, 05:40
Gozlemci Gozlemci bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 73/737
61 Mesaj ına 268 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Sayin Lazio,

Size bu forumda degisik kisiler, degisik tarihlerde demokrasi ve evrensel hukukun ne oldugunu izah etti. Siz anlamamakta israr ettiginiz gibi olaylari bilerek CARPITIYORSUNUZ. Ornegin bu forumda hic kimse Ergenekon'da tutuklananlarin yargilanmasina karsi cikmadi. CHP ve MHP de buna karsi cikmadi. Karsi cikilan, insanlarin tutuksuz yargilanabilecekleri halde, israrla hapiste tutulmalari. Hapiste olmeleri. Abuk subuk dinleme yapilarak demokrasinin irzina gecilmesi. Siz israrla bu yargilamaya karsi cikanlar oldugunu yazip duruyorsunuz.

Asagida tirnak icinde olanlar sizin bu forumda yazilarinizdir. Buyuk harfli olanlar ise benim sizin evrensel hukukdan ve demokrasiden anlamadiginiz gosteren aciklamalarimdir. 60 civari yaslara gelmissiniz, halen hukuk nedir ogrenememissiniz. Ama ne mutlu ki anlastigimiz bir konu var: "Size, Apo ile isbirliginin yakistigi" konusu....

================================================

Sayin Lazio'dan incilere gecelim:

"RTE "Demokrasi trendir,gereginde ineriz" dedi diye demokrasiyi cope atan mantigida guzelce aciklayan bir terim vardir Turkce'de...."Gavura kizip oruc bozmak"

CARPITMANIZA BIR ORNEK. SIZE GORE, RTE'NIN BU LAFINI HATIRLATANLAR DEMOKRASIYI COPE ATIYOR!!! SIZIN MANTIGINIZA GORE BU LAFI SOYLEYEN ZAT ULKEYE DEMOKRASI GETIRIYOR AMA MUHALEFET BUNA DIRENIYOR. USTELIK, HAKIMIN SAVCININ TELEFONU DINLENIRKEN, MEDYAYA GOZDAGI VERILIRKEN, MUHALIFLER HAPSE ATILIRKEN.....SIZE MI INANALIM, ZATIN SOYLEDIGI LAFA MI? BU OLAYLARA DEMOKRASI MI DIYELIM, YOKSA FASIZM MI?

"Yukaridaki olay (hEAVY METAL ISARETI YAPAN GENCLERIN GOZALTINA ALINMASI) "Marjinal bir polis densizligi" falan degil,bir rezilliktir.......Ancak bu olayin, butun dertleri,bu gibi rezilliklerin olmamasi icin Turkiye'de gercek demokrasi istiyen insanlara fatura edilmesinin anlamini cozemedim....|Turkiye'de bir kesimin gozu o kadar donduki,sirf "acaba bu iktidara yararmi"korkusu ile demokrasinin adina tahammul edemez oldular..." "

BU ULKEDE MARJINAL POLIS DENSIZLIGI DE, BIR MAYISDA GOSTERI YAPANLARIN COPLANIP OLDURESIYE DOVULMESI DE, HAKIM SAVCI DINLENMESI DE, SEHIT CENAZELERI DE IKTIDARA FATURA EDILIR. BU TIP OLAYLARA DA DEMOKRASI DENMEZ FASIZMIN AYAK SESI DENIR. BU OLAYLARI DEMOKRASI ISTEYEN INSANLARA FATURA EDEN YOK AMA SIZ YINE BIR CARPITMA YAPARAK BOYLE SEYLER YAZABILIYORSUNUZ.

"Gercek demokratik bir hukuk devletinde,ordunun icinde bir birimin binlerce insani yargisiz infaz ettigi,karisiklik cikartip iktidar devirmek icin sagi solu bombaladigi iddialari ortaya atildiginda,bagimsiz sivil mahkemeler bu iddialari inceler…..karara bagler suclu varsa cezalandirir…..Hukuk butun kurumlar icin vardir herkese esit uygulanir….."

ZATEN HUKUKA UYGUN OLARAK INCELENDI VE INCELENIYOR AMA INSANLAR IMZASIZ OLARAK YOLLANAN FOTOKOPI BELGEYE DAYANARAK HAPISE ATILMAZ. BU EVRENSEL HUKUK ILKESIDIR. AMA YAZDIGINIZ BIR SEY DOGRU, HUKUK HERKESE ESIT UYGULANMALIDIR. DOKUNULMAZLIK ZIRHI ALTINDA OLAN MILLETVEKILLERINE DE, HABUR'DAN GIREN PKK'LILARADA. AMA SIZE GORE PKK'LILARA "BARIS" ADINA FARKLI HUKUK UYGULANABILIR MI?

"Sanki Turkiye’de hic hukuksuzluk,yolsuzluk yoktuda bu iktidarla basladi,meger biz Isvicrede yasiyorduk da farkinda degildik"

NE MANTIK AMA. BU IKTIDARLA BASLAMADIGINA GORE BU IKTIDARI ELESTIRMEYIP SIZIN YAPTIGINIZ GIBI MUHALEFETI MI ELESTIRELIM? HUKUKSUZLUKLARA, IKTIDAR DEGIL, SISTEM SUCLU GIBI BAHANELERLE LAF ETMEYELIM MI?

"Hakkinda iddiada bulunulan silahli kuvvetlerin kendi kendisini yargilayip verdigi (hic beklenmedik!) karari sevincle karsilayip.....Sevinci fazla belli olmasin diye "12 Eylulu yargilama"onerisini ortaya atan.....Sosyalist Enternasyonel uyesi Ana muhalefet partisi Baskaninin halet-i ruhiyesini M.Barlas (Kendisinden pek hazetmesemde) guzel ozetlemis...."

MUHALEFETIN 12 EYLUL DARBECILERINI YARGILMA ISTEGINE NEDEN KARSI CIKIYORSUNUZ. MUHALEFETE PRIM OLUR DIYE MI? HANI DARBEYE KARSI IDINIZ. HANI BU ULKEDE SIRF "IKTIDARA PRIM OLUR" DIYE DEMOKRASI LAFINA KARSI OLANLAR VARDI.

"Ulkenin butunlugunu korumakla gorevli Silahli kuvvetlerin,her kim olursa olsun,insanlarin ev ve isyerlerine silah monte edip,gruplari birbirine dusurup, kaos yaratip hukumeti dusurmeyi amaclayan bir plani tasvip etmenin,sizi bilmem ama,benim acimdan kabul edilebilir bir yani yoktur..."

FOTOKOPI KAGIT PARCASI ORTAYA CIKTIGINDA YAZDIGINIZ YAZI. SIZ, KANITLANMADIGI HALDE KENDINIZI SAVCI VE HAKIM YERINE KOYUP HUKMU VERMISSINIZ. BIR KEZ DAHA EVRENSEL HUKUK ILKELERINDEN BIHABER OLDUGUNUZ ORTAYA KOYMUSSUNUZ. ILKER BASBUG " BOYLE BIRSEY YAPAN BURADA BARINAMAZ DEDI. HATIRLIYOR MUSUNUZ? BIR DE SU PLANI TASVIP EDEN BIR KISI OLSUN ORNEK VERIN. HEP AYNI CARPITMALAR...

"Her kurum kendi bunyesinde gerceklesen kanunsuzluklardan sorumlu olurken,Silahli kuvvetlerin boyle bir sorumlulugu olmamasini benim mantigim almiyor"

KLASIK HALE GELEN CARPITMALARINIZDAN BIRISI. SILAHLI KUVVETLERIN MENSUPLARI SUCLAMALAR KONUSUNDA MAHKEMELERDE YARGILANIYOR. BU GERCEGI BILE CARPITMISSINIZ. BIR DE SIZIN MANTIGINIZA GORE APO ILE ISBIRLIGI YAPILABILIR VE PKK YAPTIKLARINDAN SORUMLU DEGILDIR. ULKEYE GELIRLERSE, BARIS ADINA, YAPTIKLARI KANUNSUZLUKLARA GOZ YUMMALIYIZ. NE MANTIK, NE HUKUK BILGISI!!!......

"Darbe icin faaliyet gosterenler varsa onlarin cezalandirilmasi kadar gecmis darbecilerede yargi yolunun acilmasinin gercek demokrasi icin sart oldugunu dusunuyorum…...."

HATIRLIYOR MUSUNUZ, YUKARIDA BAYKAL'IN 12 EYLUL DARBECILERININ YARGILANMASI ISTEGI ILE DALGA GECIYORDUNUZ. OYSA BU YAZINIZDA GERCEK DEMOKRASI ICIN BUNUN SART OLDUGUNU SOYLUYORSUNUZ. TABII, BU YAZIYI YAZDIGINIZ DA HENUZ BAYKAL ONERISINI GETIRMEMISTI. NEYMIS, MUHALEFET DOGRU SOYLESE BILE ONU DESTEKLEMIYORMUSSUNUZ, AMA SONRA "BU IKTIDARA PRIM OLUR DIYE DEMOKRASIYE KARSI CIKANLAR VAR" FALAN DIYE YAZABILIYORSMUSSUNUZ.

"Insanlarin "Bu mevkiide,bu yasta,bu saglik durumundakiler boyle seyler yapmaz" yaklasimlari mantiksiz....Italya'da yapilan operasyonda yuzlerce mevkii sahibi,sanatci,burokrat'in bu islere karistigi goruluyor.....Zaten bu tip insanlarin katilmadigi bir yapilanmanin ne basari sansi olabilirki?....."

EVRENSEL HUKUK ILKELERINDEN ZERRE NASIBINI ALMAMIS BIR KISININ CARPITMALARI. DEMOKRASILERDE, KIMSE SUCU KANITLANMADAN YILLARCA HAPISTE TUTULMAZ CUNKU YARGILAMA TUTUKSUZ YAPILABILIR. HELE HELE BU INSANLAR, BU ULKEYE YILLARCA HIZMET ETMIS REKTORLERSE, BUROKRATLARSA, TERORLE MUCADELE ETMIS KAHRAMANLARSA...SIZ VE SIZIN GIBILER, BU KONUYU ANLADIKLARI HALDE OLAYI CARPITIP BU KISILERIN HAPISTE KALMALARINI VE OLMESINI DESTEKLIYOR SONRA "DEMOKRASI VE HUKUK" ISTIYORUZ DIYOR.

SON OLARAK SUNU YAZAYIM. HUKUKA SAYGIYI BU YASINIZA KADAR OGRENEMEMISSINIZ, BUNDAN SONRA DA OGRENECEGINIZI SANMIYORUM. AMA HAKSIZ YERE TUTUKLU INSANLARA HER LAF ETTIGINIZDE HAKETTIGINIZ KARSILIGI ALACAGINIZA EMIN OLABILIRISINIZ.

SIZE APO ILE ISBIRLIGINIZDE ACIKCASI BASARISIZLIKLAR DILERIM.
Alıntı ile Cevapla
Gozlemci kullanıcısına teşekkür edenler
ar_de_ (22-11-2009), buena vista (22-11-2009), coser (23-11-2009), Master (22-11-2009), neron (23-11-2009), oruetozib (04-09-2020), Ramo (22-11-2009), su (23-11-2009)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 14:22 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce