Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Hayata Dair - Sayfa 4 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Nadas Alanı > Müştemilat
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Hayata Dair
Konudaki Cevap Sayısı
116
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
78480

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #31  
Eski 08-04-2006, 10:20
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Hayalleri bile farklı

08.04.2006

Deniz Feneri Derneği, son üç yıldır yaptığı "1001 Çocuk 1001 Dilek" kampanyasıyla Türkiye'nin dört bir yanından yoksul çocukların hayallerini gerçekleştirmeye devam ediyor. Bu yıl da 22 ildeki 40 ilköğretim okulundan 5 bin çocuğa "Bana biraz kendinden bahseder misin? Bir gün çok paran olsa ne alırdın? Birisi sana bir hediye verse bunun ne olmasını isterdin?" diye sordu. Yoksul çocukların cevabi mektupları, öteki Türkiye'nin aynası oldu...

Annemin gözleri açılsın
Biz beş kişilik bir aileyiz. Babamın işi yok. Çalışmak istiyor ama iş bulamıyor. Annemin gözleri görmüyor. Ama yine de ben onu çok seviyorum. Doktorlar ameliyatla iyileşir demişler. Ama ameliyat ettiremiyoruz. Her gece annemi rüyamda görüyorum, gözleri açılmış, mutluluktan parlıyor.
İlhami Çalışkan (10) - Erzurum

Geç kaldınız, babam öldü
Bana 'Birgün çok paranız olsa ne alırdın' sorusunu sormaya çok geç kaldınız. Çünkü paramız olmadığı için babamı tedavi ettiremedik. Bu nedenle babamı mide kanserinden kaybettik. Yine parasızlık yüzünden annemin şeker hastalığı tedavisini yaptıramıyoruz. Yine de çok param olsaydı annemi tedavi ettirirdim.
Yasin Gündüz (10) - Kayseri

Babam bizi dövmesin
Ben çok iyi bir insanım, annemi çok seviyorum. Babamı sevmiyorum çünkü bizi dövüyor, küfür ediyor. Ben 'Baba bana para ver' dedim, 'Hastayım, defol git' dedi. Ben de ağlaya ağlaya okula gittim ve dersime baktım. Dün un çuvallarını bana taşıttı. Bugün sırtım ağrıyor. Bu kadar.
Merve Levent (8) - Malatya

İşsizler için fabrika alırdım
Bir gün çok param olsa insanlara yardım ederdim. Okul yaptırırdım. Ailemin ihtiyaçlarını alırdım. Bir fabrika yapıp işsiz olanları işe alırdım. Deniz Feneri gibi bir kulüp yapıp insanlara yardım ederdim. Birisi bana hediye alsın istemem, dost kalalım bana yeter. Hediye alsa bile çok pahalı bir hediye istemem.
Sinan Elmas (11) - Şırnak

Zengin olursam taksi alırım
Günün birinde zengin olursam eğer, ilk alacağım şey bilgisayar olacaktır. Daha sonra ev alacağım, taksi alacağım ve daha önemlisi de paranın büyük kısmını da fakirlere bağışlayacağım. Zenginler parasıyla yaşar, fakirler sevgisiyle dünyanın zengini olur.
Eren Zararsız (12)-Yozgat

F-16 pilotu olurum
Hayalim, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde F-16 savaş pilotu olup, dosta güven düşmana korku salan, onlarca madalya alan, güçlü kuvvetli korkusuz bir asker olmak. Daha sonra Türk Silahlı Kuvvet-leri'ne, F-35 gibi daha gelişecek savaş
uçaklarına pilotlarımızı eğitmek isterim. Öğrencilerimden birisinin genelkurmay başkanı olmasını isterim.
Yusuf Gülmez (11) - Kahramanmaraş

Dış borçlarımızı öderim
İran'dan Irak'a, Irak'tan da Türkiye'ye geldik. Türkiye'yi ve Atatürk'ü çok seviyorum. Birgün çok param olsa Türkiye'nin dış borçlarını ödemek isterim. Karzan Divari (12) - Çankırı

Babama asgari ücretli iş
Okulumu okuyarak iyi bir meslek sahibi olmak isterim. Ailem ise altı nüfusludur. İki kız iki oğlan, dört kardeşiz. Hayalim, babamın asgari ücretli bir işte çalışıp kimseye yük olmadan bir hayat geçirmemiz. Kendimize ait bir evde kalmak isterdim.
Esra Söyler (11) - Kütahya

Siz de bir dilek gerçekleştirin
Deniz Feneri Derneği'nin "1001 Çocuk 1001 Dilek" kampanyasına "www.1001dilek.com" adresli siteyi ziyaret ederek ya da "0-212 414 60 60" numaralı telefonu arayarak katılıp, çocukların dileklerini gerçekleştirebilirsiniz.(Vatan)
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
dentist (08-04-2006)
  #32  
Eski 08-04-2006, 11:33
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Ustaya büyük saygı

Tufan TÜRENÇ tturenc@hurriyet.com.tr


BU hırgür içinde, bu acımasız, sevgisiz, saygısız, vefasız, sorumsuz ortamda insanı şaşırtacak kadar güzel şeyler de oluyor Türkiye’de.

Anlatayım. Ben bir tiyatro tutkunuyum. Çocukluğumdan beri...

Kaç yaşlarındaydım tam bilemiyorum, sanırım daha okula bile gitmiyordum.

Gülhane Parkı’ndaki yazlık tiyatroların kapı aralıklarından Vasfı Rıza’yı, Bedia Muvahhit’i, Behzat Budak’ı, İ.Galip Arcan’ı, Muammer Karaca’yı ağzım açık izlerdim.

Bunlar o dönemin ünlü tiyatrocularıydı. Evde sürekli konuşulduğu için hepsinin adını ezbere bilirdim.

Yıllar sonra ortaokuldayken İstanbul’a, Ankara’dan iki genç tiyatrocu geldi. Hem de ne geliş...

Kenter Kardeşler... Yıldız ve Müşfik Kenter, İstanbul’un tiyatro dünyasını altüst ettiler. Yepyeni bir rüzgár estirdiler.

Ben onların oyunlarının hiçbirini kaçırmadan izledim. O yıllarda en büyük düşüm Müşfik Kenter gibi bir aktör olabilmekti.

Ama olmadı... Benim tiyatroculuğum okuldaki amatörlüğün ötesine geçemedi.

* * *

Geçtiğimiz pazar günü Kent Oyuncuları’na gittim. Rebecca Lenkiewicz’in "Gece Mevsimi" adlı oyununu izledim.

Oyunun belkemiğini oluşturan karakteri, Lily’yi Yıldız Kenter oynuyordu.

Lily, üç torunu ve damadı ile küçük bir İrlanda kentinde sade bir yaşam sürdüren yaşlı bir kadın.

Doktorların söylediklerine göre üç-beş aylık ömrü kalmıştır.

Bu yeknesak yaşam, kentin yakınlarında çevrilen film nedeniyle renkleniveriyor.

O filmde rol alan yakışıklı bir aktör, Lily’lerin yanına pansiyoner olarak giriyor.

Torunların en güzeli, aktöre áşık oluyor.

Ama ondan önce Lily vuruluyor bu genç ve yakışıklı aktöre.

Onunla dans ediyor, kumsala inip yürüyüşler yapıyor. Lily, bu genç yakışıklı adamın yanında gençliğinin yürek çarpıntılarını duyuyor.

Genç aktör, yaşlı kadını mutlu etmek için ne isterse yapıyor.

Ancak film çekimi bitince aktörün ayrılma zamanı geliyor.

Büyük bir hüzne kapılan Lily, beklenmedik bir anda yaşama veda ediyor.

* * *

Yıldız Kenter inanılmaz bir güçle bu ağır rolü, oyunun başından sonuna kadar sahneden hiç çıkmadan götürüyor.

Salonu dolduranları güldürüyor, ağlatıyor... Neler yapıyor neler...

Babayı oynayan Selçuk Yöntem, sanki gerçekten de mutsuz, kaba saba bir İrlandalı...

Oyunun gençleri (üç torun) Demet Evgar, Yeşim Koçak, Elvan Boran ile aktörü oynayan Umut Temizaş ve torunlardan Judith’in sevgilisi Osman Sonat çok başarılı oyun veriyorlar.

"Gece Mevsimi"ne emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum.

Pazar günü saat 15.00’te bir tiyatro salonunu doldurmanın ne demek olduğunu çok iyi bilirim.

Oyunun sonunda herkesin gözleri yaşlıydı. Ama sonra ne oldu biliyor musunuz?

Yıldız Kenter selama çıkınca bütün salon sanki daha önce sözleşmiş gibi aynı anda ayağa kalktı ve ustayı alkışlamaya başladı.

Dakikalarca sürdü bu vefa dolu, bu saygı dolu, bu hayranlık dolu alkışlar...

İşte bu alkışlar, bu vefa tablosu benim gözlerimi daha çok yaşarttı...

Türk tiyatrosuna yıllarca emek vermiş, canını, ruhunu vermiş Yıldız Kenter’e bu alkışlar az bile...(Hürriyet)
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (08-04-2006), bikmisbroker (28-04-2006), dentist (08-04-2006), serdarkus (08-04-2006)
  #33  
Eski 16-04-2006, 11:42
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı İletişim

Devir iletişim devri.Damımız akmış duvarımız yıkılmış evimiz çökmüş ne gam...
Dünya yı olanı biteni izlemek lazım...
Kamerama Denizli/kınıklı diyarlarından düştü...


Alıntı ile Cevapla
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler
dentist (19-04-2006)
  #34  
Eski 16-04-2006, 11:54
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı O bir öksüz

Yol kenarında nar yaprakları toplarken gördüm onu.Anası onu doğururken ölmüş.Hayata bir sıfır mağlup başlamış.Sahibi onu biberonla beslemiş.Hayat iste inatla bağlanıveriyorsunuz bir ucundan.


Alıntı ile Cevapla
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (16-04-2006), buena vista (18-04-2006)
  #35  
Eski 18-04-2006, 20:22
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Köy Enstitüleri hiç unutulur mu?

17 Nisan'larda aklıma hep Köy Enstitüleri gelir. Çünkü onların kuruluş yıldönümüdür. Aradan yüzlerce yıl geçse de eğitime gönül verenler, 17 Nisan'ları hep hatırlayacaktır.
Köy Enstitüleri, eğitimde bir çığır açtı. Yüzyıllardır unutulan Anadolu halkının güneşi oldu. Köylüsü, kasabalısı, onlar sayesinde okul ve öğretmen yüzü gördü. Onlar sayesinde zincirleri kırıp doktor, mühendis, öğretmen oldu.
Köy Enstitüleri, aydınlanmanın sembolü iken karanlık kafalılar yüzünden yok olup gitti. O karanlık kafalılardan bazıları, Köy Enstitüleri'ni kendi arka bahçeleri yapmaya kalktı, bazıları da oturup düzelteceklerine kapılarına kilit vurdu.
Oysa oradaki heyecan çok farklıydı. Köy Enstitülülerin anılarını zaman zaman okurum. Keşke çoğaltılıp göreve yeni başlayan öğretmenlere el kitabı olarak dağıtılsa. Şu anda elimde kendisi de bir Köy Enstitülü olan Nedim Menekşe'nin Köy Enstitüleri Gerçeği isimli kitabı var. Bir anılar yumağı. İmece usulü hazırlanmış. Tıpkı okullarında olduğu gibi.
İşte kitapta yer alan anılardan bazı satırbaşları: "Kuruluş yıllarında enstitüler bir şantiye alanıydı sanki. Temeli atılan her bina bitmeden ikincisinin temeli atılırdı, o yarıya çıkmadan üçüncüsünün inşaatı başlardı. Bu nedenle çok çimento harcanıyordu. O zaman çimentoları en az 4-5 kattan oluşan kâğıt torbalar korurdu. Bu torbaları yırtmayarak itinayla keser ve temiz taraflarını katlayarak defter yapardık. Bu dönemlerde öğrencilerin hemen hepsi çimento torbalarından yapılan bu defterleri kullanmıştır. Çünkü harp yıllarıydı... Yusuf Asıl"
"Köy Enstitüleri'nde hayat sabah saat altıda, dan dan dan diye çalan kalkma kampanasıyla başlardı. Nöbetçi öğretmen, nöbetçi öğrenci başkanıyla bütün yatakhaneleri dolaşarak öğrencilerin kalkmasını sağlardı... Köy Enstitüleri'nde her şeyi yaparak, yaşayarak öğrenir, ezberciliğe yer verilmez, üreten, düşünen, neden ve niçin sorularının cevaplarını araştıran kişilikli insanlar yetiştirilirdi... Kamil Emiral"
"Köy Enstitüleri binlerce köy çocuğu gibi benim de kaderimi değiştirdi. Kapkaranlık dünyamda hiç umamadığım zamanda bir pencere açarak hayatıma yön verdi. Bu bakımdan Köy Enstitüleri deyince ilk aklıma gelen, bizi aydınlığa götüren bir yol. Çalışmalarımız kültür, sanat ve tarım alanlarında devam ediyordu.
Bir taraftan da İkinci Dünya Harbi'nin getirdiği yoklukla savaşıyorduk. Ekmeğimiz sınırlıydı. Binalarımızı kendimiz yapıyor, tahılımızı, sebzemizi, balımızı, etimizi, kendimiz üretiyorduk. Çok yoruluyorduk ama meydana gelen eserleri ve üretimi gördükçe yorgunluğumuzu unutuyorduk.
Öğretmenlerimizle kardeş gibiydik. Tüm alanlarda kendimize yetecek ve çevreye örnek olacak şekilde yetiştirildik. Hayatta karşılaştığımız problemleri çözmede hiç zorluk çekmedik. İyi niyetle hiçbir karşılık beklemeden millete ve devlete olan borcumuzu ödedik... İhsan Yüce"
"Köy Enstitüleri sadece öğretmen yetiştirmiyordu; köylerde görev yapacak sağlık memurları ve ebeler de yetiştiriyordu. 3. sınıfı bitirenler sınavla sağlık kollarına ayrılabiliyordu. Ben de sağlık kolundan mezun oldum. Yıllarca köylerde görev yaptım. Hayatımda hiç kimseden para istemedim. Bu yüzden adım "para almayan sağlıkçı"ya çıktı. Veysel Alkan"
"İlköğretim meselesinin bir demagojiye kurban edilmemesi için bütün kuvvetimizi kullanacağız. Öldüğüm zaman Türk milletine miras bırakacağım iki eserden biri Köy Enstitüleri'dir. İsmet İnönü"
Özetin Özeti: Köy Enstititüleri, 17 Nisan 1940'da kuruldu. 4 Şubat 1954'te de tarihe karıştı. Eğer siyasete kurban edilmemiş olsalardı, bugün çok farklı bir Türkiye olurdu. Onlar üreten, sorun çözen, düşünen, sorgulayan, yöneten insanlar yetiştiriyordu. Şimdikiler ise tam tersi. Yoksa bu bir siyasi tercih miydi!..

aguclu@milliyet.com.tr
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (18-04-2006), Ramo (19-04-2006)
  #36  
Eski 20-04-2006, 22:13
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Kara NENEM



"...Nenem yüzümü okşadığı zaman canımı acıtıyordu ellerindeki yaşlılık nasırları.

Nenem en cok İstanbul'daki torunlarını sayıklardı:
Yakup, Dursun, Bahri.
Onlar da bir gelişlerinde neneme 3 metrelik don yaması ve istanbul lokumu Getirmişlerdi. ne cok sevinmişti benim garip ninem.

Nenem cabulaci memetten giyerdi, başka marka tanımazdı.
Mavi renkli lastiklerini ise ozel günlere saklardı.
Cenaze, düğün, vesaire.

Ve yürüyordu Karadeniz in çamurlu yollarında
Geride ise sadece yorgun bir 36 numara ayak izi.
Kara nenem, bala nenem, mora nenem, mora nenem...

V.Konak"
Alıntı ile Cevapla
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (23-04-2006), dentist (20-04-2006)
  #37  
Eski 21-04-2006, 22:37
chem73 - ait Avatar
chem73 chem73 bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 948/1476
0 Mesaj ına 4378 Kere teşekkür edildi
Tanımlı bilmem önemli haberleremi ekleseydim

13:22:00 Hakkari'de kar nedeniyle kapalı olan Durankaya beldesinin yolu açıldı
Hakkari'de kar nedeniyle 6 aydır kapalı olan Durankaya beldesinin yolu ulaşıma açıldı.

Hakkari'ye 20 kilometre uzaklıkta bulunan 7 bin nüfuslu Durankaya beldesinin kar nedeniyle kapalı bulunan yolu il özel idaresi ekiplerinin çalışması sonucu kardan temizlendi. Karla Mücadele Ekipleri Şantiye Şefi Hamit Tekin, araçlarının eski olmasına rağmen geceli gündüzlü çalışarak beldenin ikinci yolunu yeniden ulaşıma açtıklarını belirtti.

Kar kalınlığının yer yer 5 metreye ulaştığını belirten Tekin, şunları söyledi:

''Yaklaşık bir haftalık çalışma sonucunda yolu ulaşıma açmayı başardık. Şibeköy Tepesi mevkiinde rakımın 3 bin metre olması nedeniyle yol her yıl aylar boyunca kar nedeniyle ulaşıma kapalı kalıyor.

Hakkari'ye ulaşımı daha kısa olduğu için vatandaşlar tarafından tercih edilen yolda çalışmalarımıza erken başladık. Şibeköy mevkii her yıl haziran ayında ulaşıma açılıyordu. Ancak bu yıl ekiplerimiz çalışmalarını erken başlattıkları gibi geceli gündüzlü de mücadele ederek yolu bu ay ulaşıma açmayı başardı'' şeklinde konuştu.

Karla Mücadele Ekipleri, yolun ulaşıma açılmasını kar üstünde karpuz yiyerek kutladı.
__________________
"İşler ehline verilmediği zaman kıyameti bekle "
Tl nin kıymetini bilelim.
Para sende varsa herkeste olan , sende yoksa kimsede olmayandır.
Piyasaya söz geçiremiyorsan sözünü dinle :)
Alıntı ile Cevapla
chem73 kullanıcısına teşekkür edenler
Ramo (22-04-2006)
  #38  
Eski 23-04-2006, 08:04
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Çevreci sayın...

MİLLETVEKİLLERİ gelmediler ve "Çevre Yasası" görüşülemedi.

Niçin?..

Çünkü ağaçlar seçmen değil.

Ne derenin oy hakkı var, ne deredeki kurbağanın sandığa gidip oy kullanma olasılığı.

Onlar da doğanın korunmasına önem vermiyorlar.

Eşeklerin seçme (belki de seçilme) hakkı olsaydı, eminim Genel Kurul’a doluşacaklardı, belki de "Aziz eşeklere bedava tedavi ve kömür parası verilmesi hususunda" önergeler verilecekti.

Ama onlar seçmen değiller.

Ne göller seçmen, ne ırmakların oy hakkı var.

Onların doğayı-çevreyi sevmediklerini, ormanı, denizi, gölü korumak gibi bir dertlerinin olmadığını hepimiz biliriz.

Eğer olsaydı, ormanlar böyle siyasi kararlarla peşkeş çekilmiş, tüm denizler ve göller foseptiğe dönüşmüş olmayacaktı.

*

Ama bir duysalar ki doğadaki bitkiler, canlılar oy kullanacaklar... O zaman oturumu yöneten başkan uyaracaktır onları:

"Sayın üye, sayın üye... Efendim leğenin içine kurbağa doldurup Genel Kurul’a getirmeniz doğru değil efendim... Ayrıca ’varaak... varaakk’ diye konuşmaya kalkmanız da iç tüzüğe aykırı..."

Muhalefet sözcüsü oturduğu yerden:

"Sayın Başkan, Maliye Bakanı bizim tavşanımızı yürüttü..."

Başkan:

"Sayın üyeler, sayın üyeler, lütfen efendim ’niye bana katır demediniz’ diye tartışmayalım... Kim kime ne isterse der... İşte şimdi ben horoz taklidi yapıyorum, bakın başlıyorum..."

Sayın üye kürsüden:

"Arkadaşlar... Saygıdeğer kurbağa diliyle yaptığım konuşmadan sonra, şimdi geçiyorum çulluk diline..."

Başkan:

"Sayın üye, sayın üye... Lütfen efendim, sıraların arasında deve yürüyüşü yapmanızı anladım ama sincaplarla bütünleşeceğim diye ahizeye tırmanıp oturmanız içtüzükte yok, lütfen efendim..."

Muhalefet sözcüsü:

"Maliye Bakanı tavşanımızı....."

Başkan:

"Sayın üye ’ben devekuşu oldum’ savınızı anlıyorum. Tamam da ’burayı da göl yapacağım’ diye salonun ortasına....."

Bekir COŞKUN bcoskun@hurriyet.com.tr
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
Ramo (23-04-2006)
  #39  
Eski 23-04-2006, 14:06
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Çevre...?

Alıntı ile Cevapla
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (26-04-2006), buena vista (23-04-2006)
  #40  
Eski 28-04-2006, 20:16
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Down Bu yıldızlar neden erken sönüyor?..

ŞİMDİ hayran olduğunuz "yıldızlar" beş-on sene sonra öbürleri gibi kaybolup gidecekler.

Onları hatırlamayacaksınız bile.

Bir kış gecesi şarkısını bin defa tekrar tekrar çalıp yandığım o "yıldız" da artık yok.

Ne o ekranlardaki yakışıklı adamı hatırlayan var, ne o paylaşılamayan kadını.

Bir zamanların o ünlü sesleri, aktörleri, sanatçıları ne kadar çabuk kayboldular?..

Kimisini zaman zaman bir televizyonda "eski şeyleri..." anlatırken görseniz de birer yabancı gibiler.

Herkes bir anda mı unutuyor onları da, bir anda sönüp gidiyorlar "yıldızlar"ımız...

Sanki hiç yaşamamışlar gibi.

*

Niçin bu "yıldızlar" erken sönüyorlar?..

Çünkü onlar sadece şarkılarda, senaryolarda, perdelerde, ekranlarda vardılar.

Toplumun yanında olmadılar.

Ne işsizler onları ilgilendirdi, ne açlar.

Ne yobazın yaptıklarına tepki duydular, ne sakat eğitime, ne ilkel geleneklere kızdılar.

Ne sokak çocukları, ne çevre kıyımı, ne kötü kentleşme, ne erken ölen bebekler, ne eziyet çeken kadınlar...

Büyük paralarla konserlere-düğünlere-gecelere gittiler de, bir tek gün olsun bir sivil toplum örgütüne, bir canı yanan kesime yardıma koşmadılar.

Hangi siyasi partinin eğlencesine katıldılarsa, onların şarkısını söylediler.

Halkın içinde ya da önünde asla yer almadılar.

*

Ve bir gün...

Doğa gereği sesleri ya da yüzleri tükendiğinde, yaşadıkları halde öldüler.

Kimse onları hatırlamıyor.

Sanatçılar; topluma, ülkelerine, halklarına arkalarını döndüklerinde... Sadece şarkılarda, sahnelerde, ekranlarda, eğlence gecelerinde kaldıklarında böyle olurlar.

Işıklar söndüğünde, şarkılar sustuğunda, eğlence bittiğinde kaybolup giderler.

O zaman erken söner yıldızlar. Bekir COŞKUN bcoskun@hurriyet.com.tr

mini yorum:cogunun son kullanma tarihi vardi belki, biz bilemedik..
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Açık
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 10:31 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce