Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Kıssadan Hisse Hikayeler - Sayfa 5 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Nadas Alanı > Müştemilat
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Kıssadan Hisse Hikayeler
Konudaki Cevap Sayısı
107
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
123358

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #41  
Eski 08-11-2006, 09:44
darius darius bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jul 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 272/64
0 Mesaj ına 1640 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Nasreddin Hoca bir gün yabancı bir köyde misafir olur. Cuma günü O'nu kürsüye çıkartırlar. Güzel bir vaaz verir. Herkez pek memnun kalır. Camiden çıkınca Hoca'nın eşeğini getirirler. Köylülerin hepsi ona hizmet etmek için adeta yarışırlar. Hoca eşeğine binerken biraz düşünür. Sonra eşeğin üstüne ters oturur. Herkes hayret eder. Köylülerden biri dayanamayıp sorar :
- Hocam der. Kusura bakma ama eşeğe niçin ters bindiğini sorabilirmiyim?
Hoca tebesüm ederek cevap verir :
- Eğer düz binip önünüze geçseydim siz arkada kalacaktınız. Siz öne geçseydiniz, bu defa ben arkada kalmış olacaktım. Böyle ters binince size arkamı dönmemiş oluyorum. Sebebi bu...
Alıntı ile Cevapla
darius kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (08-11-2006), dentist (08-11-2006), Ramo (08-11-2006)
  #42  
Eski 21-11-2006, 18:27
dohol dohol bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Oct 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 187/292
54 Mesaj ına 2054 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Ahde vefa

Hz. Omer arkadaslariyla sohbet ederken, huzura uc genc girerler.
Derler ki :

-"Ey halife, bu aramizdaki arkadas bizim babamizi oldurdu. Ne
gerekiyorsa lutfen yerine getirin."
Bu soz uzerine Hz.Omer suclanan gence donerek :

- Soyledikleri dogru mu diye sorar , Suclanan genc der ki :
-Evet dogru.

Bu soz uzerine Hz Omer;
-Anlat bakalim nasil oldu diye sorar:

Bunun uzerine genc anlatmaya baslar, der ki :

-"Ben bulundugum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanim
ailemle beraber gezmeye ciktik, kader bizi arkadaslarin bulundugu yere
getirdi. Afedersiniz hayvanlarimin arasinda bir guzel atim var ki
donen bir defa daha bakiyor, hayvana ne yaptiysam bu arkadaslarin
bahcesinden meyva koparmasina engel olamadim, arkadaslarin babasi icerden
hisimla cikti , atima bir tas, atti atim oracikta oldu.
Nefsime bu durum agir geldi, ben de bir tas attim, babasi oldu.
Kacmak istedim fakat arkadaslar beni yakaladi, durum bundan
ibaret" dedi.

Bu soz uzerine Hz Omer:

-"Soyleyecek bir sey yok, bu sucun cezasi idam.Madem sucunu da
kabul ettin" dedi.

Bu sozden sonra delikanli soz alarak

-"Efendim bir ozrum var" diyerek konusmaya basladi

- "Ben memleketinde zengin bir insanim, babam rahmetli olmadan
bana epey bir altin birakti. Gelirken kardesim kucuk oldugu icin
saklamak zorunda kaldim. Simdi siz bu cezayi infaz ederseniz
yetimin hakkini zayi ettiginiz icin Allah(cc) indinde sorumlu olursunuz,
bana uc gun izin verirseniz ben emaneti kardesime teslim eder gelirim, bu
uc gun icinde yerime birini bulurum" der.

Hz. Omer dayanamaz der ki :

-"Bu topluluga yabanci birisin, senin yerine kim kalir ki?!"
Sozun burasinda genc adam ortama bir goz atar, der ki:

- "Bu zat benim yerime kalir." O zat Hz. Peygamber Efendimizin
(sav) en iyi arkadasarindan daha yasarken cennetle mujdelenen Amr Ibni As'
dan baskasi degildir. Hz.Omer Amr'a donerek,

- "Ey Amr, delikanliyi duydun" der.

O yuce sahabi

-"Evet, ben kefilim" der ve genc adam serbest birakilir.

Ucuncu gunun sonunda vakit dolmak uzere ama gencten bir haber
yoktur. Medine'nin ileri gelenleri Hz. Omer'e cikarak genc'in
gelmeyecegi, dolayisiyla Amr Ibni As'a verilecek idam yerine
maktulun diyetini vermeyi teklif ederler, fakat gencler razi olmaz ve
"babamizin kani yerde kalsin istemiyoruz" derler.

Hz. Omer kendinden beklenen cevabi verir der ki :

"Bu kefil babam olsa farketmez cezayi infaz ederim."

Hz Amr Ibni As ise tam bir teslimiyet icerisinde der ki :

-"Biz de sozumun arkasindayiz."

Bu arada kalabalikta bir dalgalanma olur ve insanlarin arasindan
genc gorunur. Hz. Omer gence donerek derki evladim gelmeme gibi onemli bir
nedenin vardi neden geldin?" Genc vakurla basini kaldirir ve (gunumuz
insani icin pek de onemli olmayan)

"AHDE VEFASIZLIK ETTI" demeyesiniz diye geldim der.

Hz.Omer basini bu defa cevirir ve Amr Ibni As'a der ki :

-"Ey Amr, sen bu delikanliyi tanimiyorsun nasil oldu onun yerine
kefil oldun".

Amr Ibni As Allah kendisinden ebediyyen razi olsun, vakurla
kanimizi donduracak bir cevap verir,

-"Bu kadar insanin icerisinden beni secti.

"INSANLIK OLDU "dedirtmemek icin kabul ettim" der.

Sira genclere gelir, derler ki :

-"Biz bu davadan vazgeciyoruz."

Bu sozun uzerine Hz Omer :

-"Ne oldu, biraz evvel "babamizin kani yerde kalmasin" diyordunuz
ne oldu da vaz geciyorsunuz?" der.

Genclerin cevabi da dehsetlidir :

-"MERHAMETLI INSAN KALMADI" DEMEYESINIZ DIYE ...
Alıntı ile Cevapla
dohol kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (21-11-2006), buena vista (21-11-2006), chem73 (21-11-2006), darius (15-12-2006), dentist (21-11-2006), neron (22-11-2006), Ramo (21-11-2006), Scarlet (22-11-2006), selchuk (22-11-2006), serdarkus (21-11-2006)
  #43  
Eski 21-11-2006, 18:45
Master - ait Avatar
Master Master bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Kalamış
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 6.503/2290
5427 Mesaj ına 23006 Kere teşekkür edildi
Arrow Sözün bitti yer...

Fazla bir şey yazmayacağım... Teşekkür ederim Sn dohol..Defalarca okunmalı...
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez
Alıntı ile Cevapla
Master kullanıcısına teşekkür edenler
buena vista (21-11-2006), dentist (21-11-2006), dohol (21-11-2006), neron (22-11-2006), Ramo (21-11-2006)
  #44  
Eski 22-11-2006, 09:25
selchuk - ait Avatar
selchuk selchuk bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 54/104
17 Mesaj ına 89 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Duygulanmamak elde değil...
çok teşekkürler paylaşımınız için...
Alıntı ile Cevapla
selchuk kullanıcısına teşekkür edenler
dohol (13-12-2006)
  #45  
Eski 13-12-2006, 20:03
dohol dohol bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Oct 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 187/292
54 Mesaj ına 2054 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Garip Olaylar ...

Garip Olaylar ... -
Hepsi gercek.
1. Exxon'a ait bir petrol tankeri Kanada açıklarında battıktan sonra, iki tane deniz ayısı 80.000 dolar harcanarak temizlenmiş ve büyük bir törenle denize bırakılmışlar. Tam 2 dakika sonra herkesin gözleri önünde bir mavi balina deniz ayılarını yemiş..........
(neymiiiş: doğaya asla müdahale etmeyeceksiiiin)

2. New York'ta yaşayan bir psikoloji oğrencisi kız boş odasını bir marangoza kiralar. Amacı onunla konuşup, adamın davranışlarini incelemek. Ama iki hafta sonra marangoz kızı bir balta ile parçalar.......
(neymiiiiş: insanın başına ne gelirse meraktan)

3. Bonn'da iki gosterici, domuzların kesimevi'ne barbarca götürlüp orada kesilmelerini protesto ederken, domuzların bulunduğu yerin kapıları kırılır ve 2000 domuz kaçışırken, iki göstericiyi ezerek öldürürler.......
(neymiiiiş: demek ki domuz domuzluğunu yapar)

4. Amerika'da kadının biri evine gelir ve kocasını mutfakta titrerken görür. Belinden su-kaynatici'ya doğru bir kablo gitmektedir. Kadın hemen kalın bir tahta parcası bulur ve adamın koluna vurarak onu elektrik sokundan ayırmaya çalışır. Adamın kolu iki yerinden kırlır. Sonradan anlaşılır ki, kocası orada mutlu bir sekilde walkman dinliyordur........
(neymiiiiiş: kadın milleti her zaman erkek milletinin mutluluğuna engeldir)

VE SONUNCUSU 5. Iraklı bir terorist postaya bombalı-mektup verir. Posta ücreti eksik ödendiği için mektup kendisine geri postalanır. Herşeyi unutan terorist mektubu açınca parçalanarak ölür......
(neymiiiiş: unutkansan terorist olmayacan)
Alıntı ile Cevapla
dohol kullanıcısına teşekkür edenler
account (13-12-2006), alihoca (15-12-2006), buena vista (13-12-2006), serdarkus (14-12-2006)
  #46  
Eski 15-12-2006, 10:04
dentist - ait Avatar
dentist dentist bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 1.058/2200
469 Mesaj ına 3880 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Stalin'in Tavugu

STALIN'IN TAVUGU
Stalin en sadist cinayetlerini planladigi calisma
odasina yakin dostlarini toplamis sohbet ediyordu. Votka
siselerinin biri gidip, digeri geliyordu. Kafalar iyice dumanlanmisti.
Stalin kan canagina donmus gozlerini etrafinda dalkavukluk yarisina
girmis adamlarina cevirerek sordu: - Sacini ihtilalde, halk
icinde, devlet yonetiminde, burokraside agartmis dostlarim...
Soyleyin bakalim halkin yonetime bas egmesi, kayitsiz sartsiz itaat
etmesi icin yoneticiler ne yapmali, nasil davranmalidir? Her
dumanli kafadan bir ses cikti..Kimisi adaletten, haktan soz etti..
Kimisi demokrasiden.... Kimisi surgunden, sehpadan,
hapisten... Kitlesel cinayetlerin deha capindaki katili
Stalin, begenmedi adamlarinin izahatlarini... Bir kadeh daha
votka cekerek soyle dedi: - Yonetimi eline geciren hukumdarin
Tanridan pek farki yoktur! Halkin karsinizda bas egip durmasi icin ne
yapmaniz gerektigini durun da su beyinsiz kafalariniza civi gibi
cakayim... Hemen hizmetcileri cagirip emretti. - Cabuk
bana bir tavuk getirin... Aceleyle bir tavuk kapip getirdi
adamlari... Stalin, kafalari iyice dumanlanmis adamlarinin
gozleri onunde basladi canli canli tuylerini yolmaya tavugun,...
Butun tuyleri yolunup cascavlak kalan tavugu odanin ortasina
saliverdi, lider... - Simdi izleyin bakalim nereye gidecek bu
saskin tavuk... Zavalli tavuk bu azaptan kacip kurtulayim diye
aralik kapidan disari canini atayim diyor, soguktan tir tir titriyor...
Masalarin altina giriyor, koseli masa ayaklari canini yakiyor... Duvar
diplerine kosuyor teleksiz, tuysuz kanatlari yara bere icinde
kaliyor... Somineye yaklasiyor tuysuz derisi kavruluyor...
Caresiz, tuylerini yolan Stalin'in bacaklari arasina saklanip,
siginiyor... O zaman Stalin, cebinden bir avuc yem cikarip
onune tane tane ativeriyor yolunmus tavugun...Yemlenen tavuk, Stalin
nereye yonelse pesinden kosuveriyor.. Agizlari bir karis
acik kalan dostlarina bakip, pos biyiklarinin atindan gulerek soyle
diyor Stalin: - Gordunuz mu, Halk dediginiz topluluk bu tavuk
gibidir.Tuylerini yolup al ve serbest birak... O zaman yonetmek kolay
olur... Stalin'in sofra dostlari hayretler icinde kalip " Vay
anasini birader... Adamdaki akila bak..." diye baslarini salladilar...
Bu gercekten olmus mu, yoksa uydurulmus bir oyku mu bilmem.
Ancak "Stalin'in Tavugu" diye bir tabir var...
Bilmem günümüzde bu tavuk hikayesi size hangi olayları hatırlatıyor?
Alıntı ile Cevapla
dentist kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (15-12-2006)
  #47  
Eski 15-12-2006, 10:33
darius darius bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jul 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 272/64
0 Mesaj ına 1640 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Serçe ile Avcı

Avcının biri bir gün bir serçe avlar, serçe dile gelerek avcıya "Bana ne yapmayı düşünüyorsun" diye sorar, avcı serçeye " seni kesip yiyeceğim" cevabını verir.
Bunun üzerine serçe avcıya "vallah,, benim etim ne kahvaltılık olur, ne de karın doyurur. Fakat eğer beni salıverecek olursan sana üç şey öğretirim, onlar etimi yemekten daha çok işine yarar. Kabul edersen bu üç şeyin ilkini şimdi elinde iken, ikincisini elinden uçup karşıdaki ağaca konunca üçüncüsünü de ağaçtan uçup önümüzdeki tepeye varınca söyleyeceğim" der.
Kuşun teklifine avcının aklı yatar, onu salıvermeye karar verir, "öğreteceğin ilk şeyi söyle bakalım" der. bunun üzerine kuş avcıya "elinden kaçan fırsatlar için hayıflanma" der. Avcı kuşu salıverir. Uçup karşı ağacın bir dalına konunca da ikinci şeyi öğretmek üzere "olmayacak şeye inanma"der. Bu sözlerden sonra kanatlanan kuş avcının önündeki bir tepeye varıp konar, oradan avcıya şöyle der. Ey Bedbaht adam:"Eğer beni kesmiş olsaydın kursağımdan her biri yirmi miskal ağırlığında iki inci çıkaracaktın"der.
Bu sözleri duyan avcı kaçırdığı fırsat karşısında hayıflanarak dudaklarını ısırır. Artık elinden bir şey gelmeyeceği için kuşa "üçüncüyü söyle" der.
Kuş avcıya "Sen ilk iki nasihatimi unuttun üçüncüsünü sana nasıl söyleyeyim ben sana"kaçırdığın fırsatlar için hayıflanma" demedim mi? Oysa sen daha az önce beni elinden kaçırdın diye hayıflanıverdin. "Yine ben sana "olmayacak şeye inanma" demedim mi? Benim etim, kanım ve tüylerimin hepsi tartılsa yirmi miskal çekmez, kursağımda her biri yirmi miskal ağırlığında iki inci nasıl olabilir?" der. ve uçup gözden kaybolur.
Bu hikayenin özü şudur:İnsanoğlu, kendisini aşırı tamahkarlığa kaptırınca basireti kapanarak gerçeği idrak edemez oluyor ve olmayacak şeyi olabilir gibi görüyor.
Alıntı ile Cevapla
darius kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (15-12-2006)
  #48  
Eski 06-01-2007, 16:21
dohol dohol bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Oct 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 187/292
54 Mesaj ına 2054 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Ayşe Nine'nin mektubu

Emine gızım,

Benim. Ayşe nenen. Bildin mi? Bildin dabii. Elimde böyüdün a
gızım. Yoğsa şehere oğlumun yanına gitdim diye beni untuveedin
mi? Böğün tam 10 gün oldu köyden ayrı düşeli. Çok özledim
orları. Doktura çıkarttı beni oğlan. Gözümdeki katarağı
aldılar Allah razı olsun. Perde falan galmadı. Çayıra baktım
mıydı, goyunların hepisini görecem. Azcık sıkıldım burlarda.
Halden annayan da olmadığına, köye mektup yazdırayım dedim
göççük toruna.

Canım pek daraldı buralarda. Goca bi köyü bi binaya
doldurmuşlar. Herkesleri kümes gadar evlere tıkmışlar. Bir tek
hamamı güzel benim oğlanın evinin. Hamamdaki çeşmenin kurnası
görsen Eminem, gocaman. Cakuzi kurnası. Bizim gölbaşı gibi
böyük deel, biriki debelencek gadar emme çimiyom içinde zaman
zaman.
Haftaya köyden burlara gelcekler varımış. Çıtırların Hilmi'den
bağ makasını yolla bana. Bizim gelinin tırnaklarını kırkacam.
Bostan çapası gibi olmuşlar, sorduydum, 'kesemiyoz' dedi,
utancından boya sürüyo gariban. Okusun, ilim bellesin diyin
şehere gönderdiydik emme edepsizliği bellemiş benim oğlan.
Eve, gelinin gözü önünde cıbıl gadınlar getiriyo her akşam.
Gadınlar bir oynayyolar, bir güleyyolar sabaha gadar heç
utanmadan. Şükür ki heç çıkmayolar o güçük gara kutudan. Gelin
de accık beceriksiz ya.. Ne etcen gari.. Ocakta tencere
tıngırdatmaya üşeniyo, alıyo bizi hambörger miymiş, ham
börülcemiymiş ney, onu yimeğe götürüyo. 'Ben ham yimek yimem a
gızım..' dedim dinnemedi. Arpaya katsan at yemez, kepeğe
katsan it yemez. Anaaa, gurudum, Cıkcıklar'ın bağındaki
gorkuluk gadar galdım açlıktan. Hele bi dur. O yimeklerin
yanına gara bi su veriyollar da Eminem, içtiydim, dedim
'Allah, yandım anam.' Yanndı genizlerim, köpükler çıktı
ağzımdan burnumdan.

'Şeherin gara suyu gudurttu beni herhal' dedim aklımdan.
Anaam, bi iyi geldi bana o sonnadan. Hergün alıyo torun bana o
gara şişeden bakkaldan. Gerçi masraf çıkarmayam oğlana diyom
emme 'Alacağım bir iğne, çeliğin okkasından bana ne' diyom
sonradan. Zaten hepiciği müsrüf. Akşama gadar kavuruyolar,
sabaha gadar savuruyolar.

Böyük torun helhal evlendi, başka evde yaşıyo dediler. Gayrı
ocağından ayrı yaşamak isteyo dediler. Çağırın göresim var
dediydim. Aaşam gelecekti, bekledim uyuya galmışım. Gece
ayakyoluna galktıydım. Anaa, baktım salonda biri yatıyo.
Usulca yanaştım, gafasına yorganı çekmiş, parlak küpesi upuzun
saçları gözüküyo. 'Hah' dedim. 'Torun sürpüz yaptı. Yeni
gelini de getirivermiş, saçları da küpeleri de pek ışıl ışıl'
derken, yataktan dönüverdii... 'ELLEH.. Gelinin gara gara
sakalları, pos pos bıyıkları var! ! .' Elim ayağım boşanıverdi.
Başladım bağırmaya 'Ecinni fış fış! Ben sana dokunmam kış
kış! ! . Destur Bismillah.. Yaa Alllaaahhhh! ! ..' derkene
bayılmışım. Ayılayazdım, gözümü açdıydım, ecinni bana
'Babanne' diye yapışıverdi, gene bayılmışım. Sonnadan annadım
ki, o yeni gelin deel benim büyük torun Hidayet'miş. 'Sana
dedenin adını verdik. Hidayete ereceğine zıvanadan çıkmışın'
diyip bastonu dehledim gafasına.

Ben eyiyim Emine gızım. Merakta galma. Sade, bazı diyom keşke
gözlerim perdeli galaydı. Belki o perdeden görmüyodum
bunnarı.. Ben yazarım yine sana. Hele kal sağlıcakla.
Alıntı ile Cevapla
dohol kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (11-01-2007)
  #49  
Eski 16-01-2007, 17:47
dentist - ait Avatar
dentist dentist bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 1.058/2200
469 Mesaj ına 3880 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Yürekteki Yanık

Genç kız, el aynasında makyajını kontrol etti; “-Gayet iyi.” dedi. Güzelliğinden emindi. Çevresindeki erkeklerin pervane olmasından zaten biliyordu güzel olduğunu. Hayatın tadını çıkaran, rahat yaşayan biriydi.Cep telefonu çaldığında , akşam arkadaşlarıyla hangi eğlence yerine gideceğine karar vermeye çalışıyordu. Telefondaki numaraya baktı, arayan annesiydi.
- Alo…kızım, nasılsın ?
- İyiyim anne. Ne oldu *
- Sana bir surprizim var.
- Surpriz mi ?
- Evet.Çok eski bir arkadaşım, dostum şehrimize gelmiş….
- Eee kimmiş.
- Kim olduğu surpriz. Fakat, onu senin almanı istiyorum.
- Ben mi ?
- Evet, senin iş yerine yakın olan parkı biliyormuş. Parka gitmesini ve seninle buluşmasını söyledim. Senin de parka gidip onu almanı istiyorum.
- Anne, ben böyle şeyleri sevmem, kendin halletsen.
- Kızım 1-2 saatlik bir işim var. Ayrıca seni bebekliğinden tanıyan bir arkadaşım. Seni görünce mutlaka çok sevinecektir.
- Amaaan. Peki peki… Nasıl tanıyacağım.
-Evden çıkarken üzerine giydiklerini tarif ettim.O parkta bazı oturaklar piknik masası şeklinde. Parkın sinema tarafı girişindeki ilk piknik masasına otur. O gelince seni bulacak.
-Tamam anne ..tamam…
- Kızım senden her gün mü bir şey istiyorum.Üniversiteyi bitireli, hele de işe gireli bir fatura yatırmaya bile göndermedim.
- Hemen darılma, tamam dedim ya…
- O nasıl tamam demekse… neyse, hadi o zaman, izin al da çık, bekletme. Ben de işlerimi bitirip hemen geleceğim.



Genç kız , izin alıp çıktı.Kısa bir yürüyüşten sonra parka vardı. Bu parkta daha önce hiç oturmadığını farketti. Arkadaşlarıyla hep paralı,lüks eğlence yerlerine giderlerdi.
Annesinin tarif ettiği, girişteki ilk masayı buldu, boş olan kısmına oturdu. Masanın diğer tarafında bir köylü kadınla, küçük kız oturuyordu. Onlarla aynı yerde bulunmaktan utandığını hissetti. “-Annemin arkadaşı çabucak gelse de, şunlardan kurtulsam” diye düşündü.
Köylü kadın çekinerek seslendi;
- Afedersin kızım, bir şey sorabilir miyim ?
“Kızım” diye seslenmesi iyice sinirlerini bozdu.
- Ne var, adres mi soracan !..
Sert çıkış karşısında kadın sesini alçalttı;
- Hayır kızım, başka bir şey soracaktım.
- Sizin gibi cahiller ya adres sorar, ya para ister.
Köylü kadının kızaran yüzüne aldırmadı bile. O sırada şık ve lüks giyimli, orta yaşlı bir kadının uzaktan yaklaştığını gördü. “-Nihayet.” diye düşündü. Ayağa kalkıp kadını karşılamaya çalışırken, kadın yanlarından geçip gitti. Somurtarak geri oturdu.
Yanındaki küçük kıza daha sıkı sarılmış köylü kadının gözünden bir damla yaşın süzüldüğünü gördü.Kadın gözyaşını saklamak için diğer tarafa dönünce bir yüzündeki büyük yanık izi göründü. Genç kız manalı manalı güldü;
- Bak kolayca gözyaşı dökebiliyorsun, yüzünde de çirkin bir yanık izi var. Burda ne bekliyorsun geç bir köşeye aç mendilini ağla… Fakat ağlamaya benden bir şey koparacağını sanma, tamam mı…
Kadın dayanamadı;
- Cahil deyip duruyorsun. Ne cahilliğimi gördün. Tanımadığım bir kadına, torununun yanında hakaret mi ettim !
- Oooo... laf yapmayı da biliyormuş
-Anlaşıldı kızım, sen üniversite bitirmiş, çok şey öğrenmiş olabilirsin ama insanlıktan sınıfta kalmışsın. Torunumu okutmak için uğraşacaktım. Fakat seni görünce vazgeçtim.
Yaşlı kadın, küçük kızı alıp masadan kalkarken, boşalan yere doğru şık giyimli bir kadın yaklaştı. Cevap vermek için hazırlanan genç kız zengin giyimli, şık kadını görünce uzaklaşan yaşlı kadına cevap vermekten vazgeçti. Yaşlı kadın geriye bakmaya çalışan küçük kızın başını eliyle engelledi.



Bir süre sonra, genç kızın annesi parkta yanına geldi.
- Merhaba kızım, Zeynep teyzen nerde ?
- Kimse gelmedi anne. En son bir bayan geldi, yanıma oturdu. O da sadece dinlenmek için gelmiş biriymiş.
- Allah Allah !... giyindiklerini çok iyi tarif etmiştim, seni nasıl bulamadı anlamadım. Yanında küçük bir kız olacaktı.
Genç kız bir an durakladı.
-Küçük bir kız mı ?
- Evet
- Anne !. biz zengin, kültürlü insanlarız. Herhalde arkadaşın da zengin, kültürlü biridir, değil mi ?
- Kültürsüz değil ama zengin değil.
- Sakın bana köylü bir kadın olduğunu söyleme.
- Köyden gelen kadına ne denir ki !..
- Oh… iyi iyi, köylü kadınları karşılamaya beni gönderiyorsun.
- Kızım, o kadına bir borcumuz vardı. O zamanlarda borcumuzun karşılığı bir şey veremedik. " - Gün gelir, bir ihtiyacım olduğunda , ben kapınızı çalarım". Dedi ve işte bu gün kapımızı çaldı.
-Ne istiyormuş ?
- Torununu okutmamızı istiyor. Baban şimdi arabayla gelip hepimizi alacak, kayıt için okula götürecek.
- Anne , o köylü kadına ne borcun olabilir ki, anlayamadım ?
Annesi, kızının öfkeli ses tonuna dayanamadı;
- Kızım, sen bebekken biz köydeydik.
- Eee…
- Sana yıllar önce bahsetmiştim, köydeyken evimiz yandı, biz de inekleri,atları,tarlaları neyimiz varsa hepsini satıp köyden göçtük, demiştim.
-Evet, hatırladım.
- O yangınla ilgili bir ayrıntıyı, seni üzülebilir veya seni evde yalnız bıraktığımız için darılabilirsin korkusuyla anlatmamıştık.
- Herhalde şimdi anlatacaksın…
- Baban evde yoktu, ben de su doldurmaya köy pınarına gitmiştim. Lodos mu ne diyorsunuz, işte o rüzğar bazen ters esiyormuş, yukardan aşağı filan. Sen beşikte uyuyorken rüzğar bacadan içeri esince közler ocaklıktan tahtalara sıçramış, yangın başlamış. Pınar yerinden dumanları görüp koştuğumda alevler heryeri sarmıştı. Birazdan yıkılacak gibi görünen eve yine de girmek için atıldığım anda Zeynep teyzen kucağına seni almış olduğu halde dışarı fırladı. O sahneyi hiç unutamam; onun kucağından seni aldığımda o çığlıklar atıyordu…
- Niçin ?
- Seni kurtarırken, sağ tarafı yanmıştı. Gelince görürsün sağ yanağında ağır bir yanık izi var. Çok acı çekti çook. Dur ağlama, seni bu kadar üzeceğini bilmiyordum. Tamam kızım, bak makyajın akıyor, ağlama. Hah !.. baban da geldi. Fakat Zeynep teyzen hala bizi bulamadı…
Alıntı ile Cevapla
dentist kullanıcısına teşekkür edenler
account (17-01-2007), alihoca (15-03-2007), bikmisbroker (16-01-2007), buena vista (17-01-2007), flz (16-01-2007), neron (17-01-2007), Ramo (16-01-2007), serdarkus (16-01-2007)
  #50  
Eski 12-03-2007, 15:09
dohol dohol bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Oct 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 187/292
54 Mesaj ına 2054 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Eskiden kadin olmak daha kolaydi.

Kadinlar sadece evde olur, yemek yapar, cocuk bakarlardi.

Sadece esinin geliri dusukse kadin calisirdi ve calisan kadina acinirdi.
Kadin calisiyorsa, evine bakamayacagi dusunulurdu,
zaten kadin bekarken calisiyor idiyse bile evlenince evinin kadini olurdu.
90'li yillara gelindiginde kadin sadece evde olmak istemedi, artik
calismak ekonomik olarak ozgurlesmek istiyordu.



Once universite okumaya ,sonra calismaya basladi. Bu kadinin hosuna gitmisti.

Calisiyor, istedigi gibi harciyor, geziyordu.

Artik calisan kadin evli olmak degil bekar olup gununu gun etmek istiyordu.

Yasasin ozgurluk...

Calisan kadin artik iskolik olmustu, calisiyor ve yuksekliyordu.
Zirveye ulasmisti. Bircok sirkette once orta kademe, sonra ust kademe yonetici kadin oldu.

Doksanlarin sonuna gelindiginde sirketler yalniz ve iskolik 30lu yaslarinda kadinlarla doluydu..

Bu calisan kadina yetmedi, citayi biraz daha yukseltti.

Artik hem evli ve hem de basarili calisan kadin olmaliydi.

Calisan kadin etrafina bakindi. Basarili, parali koca adaylari gozden gecirildi.




Adaylardan kel, sisman ve kisa boylu olanlar hemen elendi.

Ince ruhlu, saraptan anlayan, 14 Subat'ta muthis surprizler
yapabilen, kimsenin bilmedigi yerlerde basbasa tatillere goturen, yasamayi
seven ve bol bol espiri yapanlar hemen kapisildi.

Yurt disindan gelinlikler getirtildi. Otellerde muhtesem dugunler yapilip, Maldivler'e ya da Bali'ye balayina gidildi.



Balayindan sonra calisan kadin hizla is basi yapti.

Gunduzleri toplantidan toplantiya kostururken artik aksam yemegini de dusunmeye baslamisti.

Aksam ne yenmeli, nereye gidilmeli, esinin gomlekleri, pantolanlari utulu mu, kiyafetleri kuru temizlemeciye
gitti mi geldi mi, marketten alinacaklarin listesini cikar, is cikisi git al, eve gel, aksam yemegini hazirla....

Calisan kadin artik mutluydu. Gece yatagi sicacikti.
Uzulunce derdini paylasan, hastalaninca ona bakan, aglayinca destek
olacak bir omuza, goz yaslarini silecek sevkatli ellere sahipti. 15 saat
kosturmak kadina viz geliyordu. Etraf bu sekilde kosusturan, ev ile is
arasi cift vardiya calisan Kadinla doluydu.

Zaman geciyordu. Calisan kadin 35 ine yaklasiyordu.
Biyolojik saati "be bek, be - bek" diye uyari vermeye basladi.

Evet calisan kadin hemen cigliklar atmaya basladi "Bebek de yaparim kariyer de " diye...
Calisan kadinlar hemen sosyetik kadin dogumcularin randevularini doldurdular.

Calisan kadinlar ajandalarina ve islerinin temposuna
uygun zamani secip hemen mikroenjeksiyonla bebek yapmaya basladilar.

1-2 ay sonra guzel haberler sirayla gelmeye basladi,calisan kadinlar hamileydiler.



Calisan kadin hem hamile, hem guzel olmak istedi.
Hemen diyetisyenlere kosulup, ozel hamile diyetleri alindi, bol bol
kivi yenmeye baslandi. Eskisi gibi tatli, tursu, borek, erik aserilmiyor,
karpuz, kivi ve mango isteniyordu gecenin bir yarisi eslerden.

Calisan kadin cocugunu eski usul buyutmeyecekti. Hemen onlarca
hamilelik, bebek buyutme kitaplari alindi, bir cok internet
sitesine uye olundu, Yoga ve anne-baba kurslarina yazilindi.

Calisan hamile kadin artik gun gun takip ediyordu bebeginin gelisimini.
Bugun 43. gun, bebegim uzum tanesi gibi... 59. gun, parmaklari olustu... 89.
gun, bugun ilk defa hickirdi... 210 uncu gunden sonra artik bebegin
matematik zekasinin artmasi icin Mozart dinletilecek.
.. Sonunda mutlu gun geldi.







Calisan kadin artik anneydi. 3-4 aylik izinden
sonra calisan kadin oldurucu diyetlerle zayiflayarak incecik bir sekilde isbasi yapmisti.




Artik basarili bir yonetici, iyi bir es ve anne olarak 24 saat calisiyordu.
Bebek buyudukce, sosyallesmesi icin calisan kadin cumartesilerini
cocuguna ayirdi. Artik tum anneler topluca etkinliklere katilmaya
basladilar. Yas gunu partileri, tiyatrolar,piyano dersleri, basketbol,
tenis ve yuzmekurslarinin biri bitiyor, digeri basliyordu.



Calisan kadina bu da yetmedi. Artik hem calisiyor, hem
iyi bir es olmaya gayret ediyor ve hem de annelik yapiyordu. Calisan
kadin citayi birkez daha yukseltti.
O artik evinde katkisiz, saglikli ekmekler, receller yapmali,
organik gidalarla, vitamini bol sebze yemekleri hazirlamali,
cocuguna ve esine ozel gunlerde pastalar yapabilmeli, bu pastalari cok guzel susleyebilmeliydi.
Butun calisan kadinlar yemek yapma kurslarina kosmaya basladilar.


Evlerine ekmek yapma makinalari aldilar,
toplanti aralarinda bir birlerine yemek tarifleri vermeye
basladilar, "Dun nefis bir cavdarli ekmek yaptim, istersen tarifini
vereyim" "Ben de hafta sonu harika bir pasta yaptim. Evdekiler bayildi. Bir
aksam gelin de size de yapayim" Bakalim calisan kadin bundan sonra citasini nereye yukseltecek?


Gelelim erkege...
Bu surec icerisinde calisan erkek ise citasini hic yukseltmedi.

80 lerde, 90 larda ve 2000 lerde hep TV izliyor,bira iciyor ve maca gidiyordu...
Alıntı ile Cevapla
dohol kullanıcısına teşekkür edenler
account (12-03-2007), alihoca (15-03-2007)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Açık
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 21:45 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce