Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Elveda Avrupa Bİrliği - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Nadas Alanı > Dünya Hali > iç-dış politika
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Elveda Avrupa Bİrliği
Konudaki Cevap Sayısı
11
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
8543

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #1  
Eski 17-12-2007, 08:18
salacak salacak bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 94/223
59 Mesaj ına 191 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Elveda Avrupa Bİrliği

AB üye olmayı çok istemişdik .Hem İçimizden Hemde Dışımızdan Büyük Darbeler yedik .

70 milyonluk Halk Gözünün içine Bakılarak Aldatıldı.

Kimse Kimseyi Kandırmasın Türkiye Kendine Yeni bir Yol Çizmelidir.
Alıntı ile Cevapla
salacak kullanıcısına teşekkür edenler
ehogigogid (25-01-2020), ukateesonasiq (02-05-2021), uqarigu (24-09-2021)
  #2  
Eski 17-12-2007, 08:27
salacak salacak bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 94/223
59 Mesaj ına 191 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Semih İDİZ


AB olmadan kalkınmamız sürebilir mi?

Roma'nın görkemli binalarından Campidoglio Sarayı'nda Ekim 2004'te Avrupa Anayasası'nın metnine imza koyanlar arasında Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Gül de vardı.
Lizbon'da perşembe günü imzalanan ve AB'nin geleceğini belirleyen antlaşma için yapılan törenindeyse Türkiye'den eser yoktu. AB projesi açısından kaybettiğimiz zemini ortaya koyan bundan daha çarpıcı bir gösterge olamaz.
Başbakan Erdoğan AB'deki bu son gelişmeler konusunda herhangi bir endişe taşımadığını söyleyerek, "kervanın her şeye rağmen yürüdüğünü" belirten sözler sarf ediyor. Teknik anlamda da doğru bu.
Ancak, genel görüntüye baktığınızda, Türk-AB ilişkilerinin kademeli olarak bir kopuşa doğru gittiğini görüyoruz. Türkiye'nin şu anda "tam üyelik" kulvarından çıkarılıp yavaş yavaş "özel ilişki" kulvarına itildiğini inkâr etmek mümkün değil.

Lizbon'u anlayamadık
Fransa'nın bu açıdan sinsi olduğu kadar akıllı bir strateji izlediği de ortada. Cumhurbaşkanı Sarkozy planlı ve programlı bir şekilde Avrupa için çok önceden belirlediği vizyonu kademeli olarak devreye sokuyor. Bunu yaparken, Avrupa'da iddia edildiği kadar yalnız kalmadığını da gösteriyor.
Türkiye'deyse, o kadar içe döndük ki, Lizbon zirvesinin önemini bile anlayamadık. Bu kadar kritik bir zirve öncesinde "Başmüzakereci ve Dışişleri Bakanımız niçin Brüksel ve Strasbourg'da koridorları aşındırmıyor?" diye sormayı düşünemedik.
Özetle, tam üyelikle bağlantılı olmayan bölümlerin müzakereye açılmasına işaret ederek, "Kervan gene de yürüyor" diye işin içinden sıyırmaya çalışmasına rağmen, hükümetin dinamik bir AB politikası izlediğini söylemek zor.
Ancak gelişmeler AB konusunda ciddi bir yol ayrımına yaklaştığımızı gösteriyor. Nedeni de malum. AB aldı başını yürüyor. Bu yüzden, Avrupa'nın nereye gittiğini ve alacağı şeklin bize uyup uymayacağını çok geniş katılımlı bir "ulusal forum" çerçevesinde tartışmamız gerekiyor.

En kritik sorular
Bunu yaparken de bizce sorulması gereken en kritik soruların başında şunlar geliyor:
1- AB perspektifi olmadan ekonomik kalkınma ve gelişme sürecimizi aynı hızda sürdürebilir miyiz?
2- AB perspektifi olmadan laik düzenimizi uzun vadede koruyabilir miyiz?
3- AB perspektifi olmadan demokrasimizi ve insan haklarımızı geliştirmeye devam edebilir miyiz?
4- AB perspektifi olmadan Batı sistemine bugünkü gibi dahil olmaya devam edebilir miyiz?
Bu sorulara çok farklı yanıtlar verilebilir. Bize göre Türkiye, AB perspektifi olmadan, çağdaş değerler ve sağlam bir ekonomiye dayanarak gelişmesini aynı hızda sürdürmekte zorlanır. Bu arada, hem laik düzeni hem de demokrasisi büyük tehditlerle baş başa kalır.
Kısacası, "Bizi bölecekler, parçalayacaklar" diye sık sık dile getirilen vehimlere rağmen, AB perspektifinin Türkiye açısından hayati bir önem taşıdığına inanıyoruz.
Ama, dediğimiz gibi, bu konuda çok farklı görüşleri olanlar mutlaka vardır. O görüşler de neyse bunları samimi ve inandırıcı bir şekilde ortaya koymalıyız.
Bu tartışmalar sayesinde Türkiye için uygulanabilir bir sosyoekonomik kalkınma stratejisi oluşturamazsak, sadece AB cephesinde değil, birçok cephede zemin kaybına uğrayacağımız kesin.



sidiz@milliyet.com.tr
Alıntı ile Cevapla
salacak kullanıcısına teşekkür edenler
abixihq (23-09-2021), buena vista (17-12-2007), ipiwisow (23-09-2021), zamazingo (18-12-2007)
  #3  
Eski 17-12-2007, 08:44
AnnE - ait Avatar
AnnE AnnE bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Suriçi
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 606/518
314 Mesaj ına 5526 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Hiiiiç adamlara BOK atmayalım....

Güngör URAS Olayların içinden 15 Aralık 2007 / Cumartesi


"Elveda" Avrupa, "Selamünaleyküm' karanlık dünya

Geliniz, bundan sonra Avrupa Birliği (AB) konusunu gündemden kaldırınız... Çünkü bundan sonra Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği mümkün değil. Bırakınız tam üyeliği, "ayrıcalıklı üye" statüsünü bile vermezler.
Sorun onlarda değil. Sorun bizde. AB, "adı üstünde", Avrupalı ülkelerin, devletlerin birliği"... Türkiye'ye hâkim olan güçler ise Avrupalı olmak istemiyor. Türkiye'yi ileri taşıyacak, Avrupa'ya yaklaştıracak yerde geriye çekiyor.
Türkler için Osmanlı döneminden bu yana "Avrupalı olmak özlemi" medeniyet özlemidir. Çağdaş yaşam özlemidir.
Avrupalı olmanın kapısını açacağı için, bizi çağdaş yaşam çizgisine taşıyacağı için, AB'ye katılım önem taşıyordu. AB üyesi ülkeler de Türklerin iyi niyetine inanmaya çalışıyordu.
Ama, Türkiye'ye hâkim olan güçlerin, ülkeyi müesseseleriyle ve yaşam tarzıyla "ılımlı bir İslam devletine" ve "Arap ve Avrupa medeniyetleri arasında sıkışıp kalmış, kimliğini kaybetmiş bir topluma" dönüştürmedeki başarıları karşısında, AB ülkelerinin Türkiye'yi aralarına kabul etme olasılığı tamamıyla yok olmuştur.

Biz mi uyacağız, onlar mı?
Katılım müzakerelerinin kesilmesinden yakınmaya gerek yok. AB ile neyi müzakere edeceğiz? Türbanın serbest bırakılmasını mı? İmam hatiplilere üniversite kapısının açılmasını mı? Tarikatların faaliyetlerinin yaygınlaştırılmasını mı? Çalışanlara gün boyu namaz için izin hakkı tanınmasını mı?
Avrupalı, kafasındaki Osmanlı imajından sonra cumhuriyet kuşağı Türklerle, 1960'lardan sonra tanıştı. Avrupa'nın hemen her ülkesinde sokaklarda dolanan 3 milyon Türke bakarak Türkleri ve Türkiye'yi değerlendirdi. Bu 3 milyon Türkün büyük bölümü (maalesef) kılıkları, kıyafetleri, eğitimleri ve yaşam biçimleriyle çok olumsuz bir Türk insanı ve Türkiye imajı yarattı.
Kırk yıldır yaşadıkları ülkenin dilini öğrenemeyenlerin, entegrasyona direnenlerin, kimliğini camiye sığınarak korumaya çalışanların, Türkiye'de yaşayan Türkleri temsil etmediğini, Türkiye'deki yaşamın farklı olduğunu anlatmaya çalışarak AB ile katılım müzakerelerini başlatabildik.
Hedef Batı değil, Doğu
Ama Avrupalı bugün açıklıkla görüyor ki, halkın büyük desteğiyle ülke yönetimine hâkim olan güçlerin tercihi çağdaş yaşam değil. Avrupalı olmak değil. Türkiye muhafazakârlaştıkça, Avrupalı muhafazakârlar Türkiye'den uzaklaştı. AB Hıristiyan devletlerden oluşuyor ama, Avrupa ülkelerinde din ile devlet ayrı şeyler. Ülkeler dini ilkelere uygun olarak değil, bilime göre yönetiliyor. Türkiye'de ise din giderek bilimin önüne geçiyor.
AB sofrasına oturmak için Avrupalı olmak lazım. Avrupalılık bir yaşam biçimidir. "Ben o sofraya otururum ama, çatal bıçakla yemek yemem. Elimle yemek yerim. Pantolon yerine şalvar giyerim. Ben onların diliyle konuşmam. Ben Arapça bilirim" derseniz, sizi o sofraya oturtmazlar.
Ama anlaşıldığı kadarıyla bu olan biteni kendilerine dert eden de pek yok. Usulden olsun diyerek Sarkozy'ye atıp tutanların gönlü zaten AB'de değil, Doğu'muzdaki Müslüman ülkelerde.
Bu durumda "Elveda Avrupa... Selamünaleyküm karanlık dünya!"
Alıntı ile Cevapla
AnnE kullanıcısına teşekkür edenler
account (17-12-2007), alihoca (21-12-2007), bikmisbroker (19-12-2007), buena vista (17-12-2007), Master (19-12-2007), neron (22-12-2007), salacak (20-12-2007), zamazingo (18-12-2007)
  #4  
Eski 17-12-2007, 19:30
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Türkiye kendi çelişkilerini aşmakta ne kadar ileri giderse, Fransa veya başka ülkelerin çelişkilerine o kadar az maruz kalacak.


http://www.abhaber.com/haber_sayfasi.asp?id=20197
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
abixihq (23-09-2021), salacak (19-12-2007), uojifahouv (24-09-2021), usiqoxela (02-05-2021)
  #5  
Eski 19-12-2007, 17:16
salacak salacak bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 94/223
59 Mesaj ına 191 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Sarkozy'ye HÜSRAN
19 Aralık 2007 Çarşamba 16:25
Fransa tüm çabalarına karşın istediğini alamadı. Çünkü AB belgelerinde yine "katılım" ifadesi yer aldı.
AB dönem başkanı Portekiz, Fransa’nın aksi yöndeki çabalarına rağmen konferansla ilgili tüm resmi AB belgelerinde "katılım" ifadesine yer verdi. Öte yandan Trans-Avrupa şebekeleriyle tüketicinin ve sağlığının korunması fasılları, "hükümetlerarası katılım konferansıyla" müzakerelere açıldı.

Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, konferansın ardından Portekiz Dışişleri Bakanı Luis Amado ve AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn ile düzenlediği basın toplantısında, isim vermeden Fransa’yı uyararak, "Eğer bazı ülkelerin çabalarının altında Türkiye’yi yıldırma, kendiliğinden (AB üyeliğinden) vazgeçirme niyeti varsa, peşinen söyleyeyim, başarılı olamayacaklar" dedi.

Babacan "Türkiye müzakerelerin ilerletilmesi için üzerine düşeni yapıyor. En doğal hakkımız ve beklentimiz (AB tarafınca) daha önce alınan sözlerin arkasında durulması, sözlerin tutulması. Bazı ülkelerin (Türkiye konusundaki) siyasi ve hukuki durumu aşındırma çabası var. Bunun sorumlu bir yaklaşım olmadığını düşünüyorum" dedi.

AB müzakerelerini sürdürme konusunda kamuoyu desteği ve siyasi irade bulunduğunu vurgulayan Babacan, "Ayrıca bunu bir hak olarak görüyoruz ve bunun kolayca Türkiye’nin elinden alınamayacağını düşünüyorum. Eğer bazı ülkelerin çabalarının altında Türkiye’yi yıldırma, kendiliğinden (AB üyeliğinden) vazgeçirme niyeti varsa, peşinen söyleyeyim, başarılı olamayacaklar. Biz bunu sadece kendimiz için değil, AB’nin geleceği için de istiyoruz. Biz AB’nin gerçek anlamda bir küresel aktör olması gerektiğini düşünüyoruz. Dünyanın kendinden korkan bir AB’ye değil, kendinden emin bir AB’ye ihtiyacı var" şeklinde konuştu.

PORTEKİZ DIŞİŞLERİ BAKANI AMADO

Portekiz Dışişleri Bakanı Luis Amado ise Portekiz dönem başkanlığının son resmi toplantısını Türkiye ile katılım konferansıyla gerçekleştirdiklerini belirterek, dönem başkanlığı programlarındaki genişleme taahhütlerine bağlı kalmış olmaktan ve Türkiye ile müzakerelerin ilerletilmesini sağlamaktan memnuniyet duyduğunu anlattı.

"Müzakere sürecini yolunda tutacak koşulları oluşturmaya çabaladıklarını" kaydeden Amado, iki faslı açılmasını "çok büyük başarı" olarak gördüğünü ve bunda "gerekli kriterleri karşılamak için büyük çaba gösteren Türkiye’nin" katkısının önemli rol oynadığını ifade etti.

"Müzakere sürecinin ortasında oyunun kurallarını değiştirmek zordur" diyerek dolaylı olarak Fransa’yı uyaran Amado, dünyanın zor ve hareketli bir dönemden geçtiğini, Türkiye ile müzakere sürecini yolundan saptırmayarak, "AB’nin stratejik çıkarlarını korumaya ve ileriye götürmeye çalıştıklarını" vurguladı.

OLLI REHN'E TEŞEKKÜR

AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn’e de müzakerelerin ilerletilmesine verdiği destekten dolayı teşekkür eden Amado, "Sayın Rehn’in güçlü müdahaleleri olmasaydı, bugün burda olmazdık" dedi.

Bu arada, bir Alman gazetecinin, "Türkiye ile müzakere ediyorsunuz. Fakat birbirlerinize isimlerinizle çağırıyorsunuz ve dost, ortak gibi ifadeler kullanıyorsunuz. Daha mesafeli olmanız gerekmiyor mu?" şeklindeki sorusu üzerine Luis Amado, "Bu aptalca soruya cevap vermeyeceğim" dedi.

Gazetecinin bunu protesto etmesi üzerine Amado, "Evet sorunuzun aptalca olduğunu söyledim. Nasıl sizin siyasetçileri eleştirme hakkınız varsa, benim de sizin sorunuza aptalca diyebilme hakkım olmalı" diye konuştu.

Rehn de Türkiye’nin müzakereleri sürdürdüğüne ve gerekli kriterleri karşılaması durumunda üye olacağına dikkati çekerek, birbirlerine "ortak" ve "dost" gibi ifadelerle seslenmelerinin çok doğal olduğunu belirtti.

www.internethaber.com
Alıntı ile Cevapla
salacak kullanıcısına teşekkür edenler
ipiwisow (23-09-2021), Master (19-12-2007)
  #6  
Eski 22-12-2007, 09:51
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı AB yolunda yürürken...

AB yolunda yürürken...

Bayram arifesinde AB'den iki olumlu gelişmenin haberi geldi: Biri Türkiye ile müzakere masasına iki yeni başlığın getirilmesi, diğeri de dönem başkanı olarak Portekiz'in müzakere süreci için daha önce Fransa'nın zirve bildirgesine girmesini önlediği "katılım" terimini resmi belgelerde kullanması ile ilgili.
Bunun anlamı şudur: Kim ne derse desin, AB ile Türkiye arasında, "tam üyelik" yönündeki "katılım müzakereleri" devam ediyor.
Gerçi gündeme getirilen iki başlık (biri "tüketimin ve sağlığın korunması", diğeri de "Trans-Avrupa ulaşım ve enerji ağları" ile ilgili) toplam 35 başlık arasında en az önemli olanlardır. Esas mühim 8 başlık Kıbrıs, 5 başlık da Fransa tarafından "bloke" edilmiş durumda...
Ama buna rağmen, müzakerelerde bir kesinti yok. Bir ara kullanılan deyişiyle tren ilerliyor. Ama tabii çok yavaş...

Yol kazasına dikkat!
Türkiye bu durumu, görüşmelerin askıya alınması ve bağların koparılması seçeneğine tercih ediyor.
Bunun iki nedeni var:
1) Türkiye bir çağdaşlaşma projesi olan Avrupa vizyonunu kaybetmemeli. Müzakere süreci ne şekilde olursa olsun, Avrupa ile dirsek temasını sağlıyor, bu idealin canlı tutulmasına imkân veriyor...
2) Türkiye, bu müzakere sürecine paralel olarak AB kriterleriyle uyum sağlayacak olan bir reform programını hayata geçirmek kararında. Bu reformların gerçekleşmesi, giderek Türkiye'nin AB nezdindeki pozisyonunu ve tam üyelik şanslarını güçlendirecek.
Ankara stratejisini bu yönde sebatla yürütebilirse, bu "ince ve uzun yol"un sonunda -tam üyelik gerçekleşsin veya gerçekleşmesin- gene de kazançlı çıkacaktır.
Bunda önemli olan, bu arada bir yol kazasının olmaması...

Doğu-Batı köprüsü
Türkiye'nin Avrupalı dostlarını ikna etmeye çalışırken, öne sürdüğü argümanlardan biri de Doğu ile Batı arasında bir köprü işlevini görebileceğidir. Bu bağlamda, Başbakan Erdoğan başta olmak üzere, Türk yetkililer "medeniyetler arası yakınlaşma ve uzlaşma" alanında aktif rol oynama çabasındadır.
Bu, Avrupa'da, böyle bir amaca değer veren çevrelerde, Türkiye'ye puan kazandırmaktadır.
Ne var ki, son zamanlarda Türkiye'de Hıristiyan din adamlarına ve ibadet yerlerine karşı girişilen saldırılar bu havayı bozabilecek tepkilere yol açıyor. Nitekim, İzmir'deki son olay Hrant Dink cinayetiyle başlayan olumsuz tepkilere hız vermiş bulunuyor.
Kuşkusuz bu saldırılar bireysel olaylardır ve Türkiye'ye mal edilmemesi gerekir. Ama ne yazık ki, Avrupa kamuoyuna yansıyan görüntü, Türkiye'yi töhmet altında tutmaktadır. Ciddi "Economist" dergisinde konuyla ilgili yazının başlığı ("Bugünkü Türkiye'de Hıristiyanlar Neden Tehdit Altında Hissediyorlar?") bunu açıkça gösteriyor. Yazıda bu tür saldırılarda "derin devlet"in rolünden söz ediliyor; ama sonuçta AKP iktidarının da kendisinden beklenenleri yerine getirmediği öne sürülüyor.

Herkesin görevi
Türkiye'de son zamanlarda sıklaşan bu tür olaylara hükümetin ve ilgili kurumların ciddi olarak eğilmesi ve bunların tekrarını önleyecek tedbirleri alması gerekiyor.
Tarih boyunca farklı dinlere ve kültürlere karşı örnek sayılan bir hoşgörü ve anlayışla yaklaşan Türkiye, milletçe bu konuda bir tavır ortaya koymalıdır. Bunda siyasetçilere olduğu kadar sivil toplum kuruluşlarına ve özellikle eğitimle meşgul olan çevrelere büyük görev düşüyor.
Türkiye, dinler ve medeniyetler arasındaki yakınlaşma ve uzlaşma girişimlerine ve bu konuda Avrupa nezdindeki örnek pozisyonuna gölge düşürülmesine hiçbir şekilde müsaade etmemelidir...

skohen@milliyet.com.tr
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
Ramo (22-12-2007)
  #7  
Eski 23-12-2007, 18:02
salacak salacak bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 94/223
59 Mesaj ına 191 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Yiğit Bulut ybulut@gazetevatan.com 23.12.2007

Olmayan AB yolumuzda hangi noktadayız?


Son günlerde okuyorsunuz “Sarkozy şunu dedi, Merkel bunu dedi, Portekiz yardım etti”... Sevgili dostlar, bırakalım “kim ne dedi, ne yaptı” ve “kafa karıştırıp hâlâ AB yolunda ilerlediğimizi” iddia edenlerin “seslerinin çok çıktığı” şu günlerde; gelin bakalım “hangi noktadayız?” İlk etapta bir soru soralım; ‘Başbakan Erdoğan’ın son yıllarda ağzından hiç düşürmediği hatta ‘Ek protokolü imzalamayın’ dediğimizde, bizim gibi düşünenlere cevaben ’İmzalarız, amacımız win-win’ dediği, büyük stratejiye ne oldu? Hani atılan imza ile herkes kazanacaktı? Hani Avrupa ’yazılı’ güvence vermese de ‘sözlü’ güvence vermişti! Hani bu imza ‘Rumları devredışı bırakacaktı?’ Gelinen noktada sadece kazanan bir taraf var. Kimler mi? Uluslararası anlaşmalara rağmen Türkiye’nin 60 yıllık AB sürecini kendilerini ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ olarak tanıma detayına endekslemeyi başaran Kıbrıs Rum yönetimi... İlk tespit sonrası kaldığımız yerden devam edelim...
Sevgili dostlar, o günlerde “Avrupa’ya altın gol” attık diye televizyonları patlatanlar kısacası ‘altın golcüler’ konudan hiç bahsetmez oldu. TV’ler bomboş. Nereye gitti bu arkadaşlar? Hepsi futbolu bırakmış olabilir mi? Onlar değil ama “futbol” onları bıraktı. Ellerinde “pazarlayacakları”, halkı kandıracakları “malzeme” kalmadı. Son günlerde kafa kaldırmayı deniyorlar ama nafile! Peki hukuken olaya bakarsak; hangi noktadayız? Maddeler halinde sizlere aktarmak istiyorum;
n AB ile müzakerelerde “tarama süreci ve müzakere süreci” kamuoyunda birbirine karıştı ve ‘hâlâ müzakere edilmiş’ Türkiye’nin AB standartlarına uyduğuna dair ‘onaylanmış’ tek bir başlık dahi yok..
* Son alınan resmi kararla ‘başlayamayan müzakereler’ askıya alındı. Askıya alınan başlıklar ‘malların serbest dolaşımı, taşımacılık, gümrük birliği, tarım, balıkçılık, dış ilişkiler, mali hizmetler ve iş kurma hakkı.’
* Başlıkların çok büyük önemi var. Bu başlıkları çıkardığınızda ‘tam üyelik süreci’ Chirac’ın ‘ortaya attığı’ imtiyazlı üyelik sürecine dönüşüyor. Veya Sarkozy’nin “bizi ittiği” yeni “açılıma”.
* Alınan son kararlarda çok önemli bir detay daha var; “Hangi başlık açılırsa açılsın, Türkler Rum tarafını Kıbrıs olarak tescil etmezse, o başlık kapanmaz.’
* AB aynı kararla ’Türkiye’nin limanlarını açıp açmayacağına dair’ gözlem süresi koydu ve 2007, 2008, 2009’da ‘rapor yazılacağını’ belirtti. Bunun anlamı çok açık. Üç yıllık bir süre için an azından ‘ilerleme’ yok.
* Sarkozy ve Merkel, “Türkiye’nin AB üyelik sürecinin” imtiyazlı ortaklık şeklinde olabileceği konusunda anlaştı. Merkel, bu anlaşmayı “partisinin yazılı sözü” yaptı.
Sonuç 1: Resmi olmayan sözler ile “halklar” uyutulmaya çalışılsa bile “resmi belgeleri incelediğimde” karşıma Türk halkından saklanan gerçek çıkıyor; Türkiye için “tam üyelik ve katılım” süreci “bitti”... Bazıları “hayır” dese bile gerçek bu...
Sonuç 2: Diyelim bitmedi, zorla devam edecek. Size küçük bir detay vereyim; “müzakerenin ilerlemesi, Türkiye’nin Rumları ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ olarak tescil edip, tanımasına bağlandı. Türkiye’nin 60 yıllık Avrupa serüveni” Rumlar’ın “tanınmasına endekslendi ve politik anlamda “tarihin en ağır yenilgilerinden” birini aldı. Rumlar insaf etmezse “ilerleme yok!”
Son söz: “Avrupa projesi” diye bir şey yok. Bana inanıyorsanız, size şerefimle bütün resmi belgeleri incelemiş biri olarak söylüyorum; Avrupa, Türkiye ile, bu gerçeği bilen siyasetçi-yazar-enteller de Türk halkı ile dalga geçiyor. O dönemde AB ile “win-win” veya “altın gol” diyen bütün “entel-dantel-siyasetçi” arkadaşlara sesleniyorum; cesaretiniz varsa, gelin gerçekleri istediğiniz televizyon kanalında tartışalım. Vurayım yüzünüze resmi belgeleri...



Yazarımızın Tüm Yazıları İçin Tıklayınız...

OKUYUCU YORUMLARI Yorum Yapmak İçin Tıklayınız

ali duru
Yalcin Kucuk Babacan icin
BEBECAN demiyor mu? ..)

Kahraman Şahin
AB Yalanı
Sn Bulut,AB yalanı ile Milleti uyutanlara,görüpte görmeyen körlere çok güzel bir araştırma inceleme yazısı yazmışsınız Sizi k

Orhan Tosun
AB
Yiğit Bey, AB maceramızı ana başlıklarıyla tespit etmiş, okuyan ve düşünenler açısından bir karanlık nokta yok. Peki değerli

gökhan eskicırak
yorum
yiğitbey görüşleriniz ile hem fikirim araştırmacı gazeteciligin başarı bir örneğisiniz.sizin gördüklerinizi başkaları niye göremiyor

tr tt
AB
Bu Avrupa iddiası birilerinin yolunu bulmasına yarıyorsa elbette işler iyi gidiyor ya da iyi gidecek denecektir.Bence belgeleri bir yerde yayılayın.

Toplam 12 yorum yapılmıştır, tüm yorumları okumak için tıklayınız...
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan Vatan ve gazetevatan.com sorumlu değildir.

Yorum Yapmak İçin Tıklayınız
--------------------------------------------------------------------------------
Alıntı ile Cevapla
salacak kullanıcısına teşekkür edenler
neron (25-12-2007), Ramo (23-12-2007)
  #8  
Eski 23-09-2021, 19:34
Desmondsaupe Desmondsaupe bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jul 2021
Bulunduğu Yer: Zimbabwe
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 186/0
27 Mesaj ına 341 Kere teşekkür edildi
Desmondsaupe - ICQ üzerinden Mesaj gönder Desmondsaupe - AİM üzerinden Mesaj gönder Desmondsaupe - YAHOO üzeri ndenMesaj gönder Send a message via Skype™ to Desmondsaupe
Tanımlı -

Bildiğimiz gibi Emperyalist-Kapitalist sistem bir kriz içerisinde. Ve bu krizden paçayı çabuk kurtaracak gibi gözükmüyor. Kapitalizmin her krize girdiğinde kendini yenilemek için bizim gibi ülkelere faturasını ödetmesi de artık neo-Liberal politikalara yetmiyor. Örneğin, İngilterede ki yoksulların mücadelesi ve yaşanan isyan, ABD de ki gelişmelere baktığımız da ise yaşanan krizin çözümünde Demokratlar ve Cumhuriyetçiler kriz masası oluşturmuş ve günlerdir çözemiyorlar. Tartıştıkları ise hangi kesimden yardım ve ödenekleri keseceğidir.
Almanya da yaşanan da halk kitlelerini baskı altında tutma anlayışının ilk ve görünen nüveleridir. Sosyal haklar bir bir gerilemektedir. Almanya ve Avrupa ülkelerinde, Hastahaneler paralı hale gelmekte, Eğitim de ise ciddi hak gaspları yaşanmaktadır.
Halk nezninde bayatlamaya başlayınca bazı şeyler temeli aynı kalmak kaydıyla vitrini değiştirirler ki ömürleri uzasın.
Kapitalizmin yaşadığı krizi söylerken, tüm sosyalist kesimlerce de bu tespit yapılırken, Avrupaya baktığımız da ise "Batı Marksizmin" köhneleşmiş kokusundan başka birşey yok.
ILOnun inceleme kolunun raporuna bakıyoruz, altı yıl içerisinde kapitalizmin çok ciddi kriz yaşayacağını belirtiyor ve sonunda biraz kapalı da olsa "işçi sınıfıyla burjuvazi anlaşmalı ve kapitalizm yeniden tamir edilmelidir" diyor.
Bizim "Komünist"lerimiz ise Kriz bekliyorlar. Hangi krizi bekliyorlarsa artık. Evrim dönemi tamamlanacakmış, Devrim dönemi gelecekmiş Yine olacaklar işçi sınıfına olacaktır.
Biz kapitalizmin krizini Ortadoğulu devrimciler ta buralardan duyuyoruz
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Eski 23-09-2021, 19:39
Desmondsaupe Desmondsaupe bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jul 2021
Bulunduğu Yer: Zimbabwe
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 186/0
27 Mesaj ına 341 Kere teşekkür edildi
Desmondsaupe - ICQ üzerinden Mesaj gönder Desmondsaupe - AİM üzerinden Mesaj gönder Desmondsaupe - YAHOO üzeri ndenMesaj gönder Send a message via Skype™ to Desmondsaupe
Tanımlı -

Test
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Eski 23-09-2021, 19:44
Desmondsaupe Desmondsaupe bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jul 2021
Bulunduğu Yer: Zimbabwe
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 186/0
27 Mesaj ına 341 Kere teşekkür edildi
Desmondsaupe - ICQ üzerinden Mesaj gönder Desmondsaupe - AİM üzerinden Mesaj gönder Desmondsaupe - YAHOO üzeri ndenMesaj gönder Send a message via Skype™ to Desmondsaupe
Tanımlı -

Test
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 11:08 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce