Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Almanyadaki gözünüz - Sayfa 8 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Nadas Alanı > Dünya Hali > Gözlem-Tespit
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Almanyadaki gözünüz
Konudaki Cevap Sayısı
82
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
35031

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #71  
Eski 02-06-2006, 03:57
Mazhi - ait Avatar
Mazhi Mazhi bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Frankfurt a.M.
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 277/113
0 Mesaj ına 2144 Kere teşekkür edildi
Mazhi - MSN üzerinden Mesaj gönder
Wink 2001 yılında 2006 yılının resmini yapmak....Cem Boyner

Dünya bastırıyor Türkiye değişiyor
Hürriyet 7 Haziran 2001
Sadi ÖZDEMİR

Boyner Holding Murahhas Üyesi Cem Boyner, ‘‘Büyük değişimler ya halk hareketiyle, ya askeri darbe ile olur. Ya da yurt dışındaki ortaklarınızdan gelen çok ağır baskılarla. Türkiye'de değişimi dünya zorluyor. Bizim iyi olmamız halinde iyi olacak ülkeler bastırıyor, Türkiye değişiyor’’ dedi.

Boyner Holding Murahhas Üyesi Cem Boyner, Türkiye’de müthiş bir değişim yaşandığını ve birileri istese de istemese de Türkiye'nin adeta yeniden kurulduğunu düşünüyor. Boyner'e göre yeni IMF programı, Türkiye'yi hem Maastriht hem de Kopenhag kriterlerine uyduracak. Böylece Türkiye 1. lige çıkacak ve küreselleşme sisteminde yerini alacak. New York Times'ın ünlü dış politika yazarı Thomas Friedman'ın Lexus ve Zeytin Ağacı adlı eserini ‘‘Küreselleşmenin Geleceği’’ adıyla Türkçeye de kazandıran Cem Boyner’le Türkiye ve küreselleşmeyi konuştuk.

Sizin gözünüzden nasıl bir Türkiye görünüyor?

- Bugün aslında hálá krizin ertesi günü. Bu yüzden arada gelen şokları daha hafif atlatmamız lazım. Türkiye bu ekonomik krizi atlatacak. Herkes yaralarını saracak. Program senenin ikinci yarısından sonra beklediğimiz gibi iyi sonuçlar verirse 2002'den itibaren yepyeni ve geri dönüşü olmayan bir sürece girmiş oluruz. Maastriht, Kopenhag ve IMF programını yanyana koyduğunuz zaman ortaya çıkıyor ki yeni bir Türkiye kuruluyor. O kadar müthiş birşey oluyor ki bunu iyimserlik ve heyecanla karşılamalıyız. O kadar müthiş bir Türkiye kuruluyor ki 2 sene sonra inanamayacağız. Çünkü Türkiye hep gelip sıkışmıştı. Çıkamıyordu o delikten. Çıkarken kafası gözü yarıldı. Bu krizin tekrarı olmayacak.

Türkiye'nin bu değişimi küreselleşmeye çok bağlanıyor. Küreselleşmenin etkisini siz nasıl tarif edersiniz?

- Thomas Friedman (ekonomiler büyürken siyaset küçülüyor) diyor. Çok önemli tesbit. Paranın, malın teknolojinin serbest hareketi bütün duvarları yıktı. Duvarlar varmış gibi mücadele ettiğimiz zaman, Türkiye'ye para girecekse girmez. Teknoloji girecekse girmez. Şimdi dünyanın birinci liginin standartları kendi ülkenizde gerçekleştirmek zorundasınız. Dünyada hangi ülke var ki demokrasi iyi ekonomik durumu kötü olsun.

HALK DESTEKLİYOR

Türkiye'deki değişimi hangi güç gerçekleştiriyor?

- Büyük değişimler ya halk hareketiyle, ya askeri darbe ile olur. Ya da yurt dışındaki ortaklarınızdan gelen çok ağır baskılarla.. Bu yüzden Friedman da ‘‘Globalisation ile Revolution’’u birleştirdi ve ‘‘Globalotion’’ dedi. Dış dünyadan size yatırım yapmış şirketler, sizinle ilgili yatırımlar yapmış, sizinle barışık olan, sizin iyi olmanız halinde iyi olacak, hasta olmanız halinde kendisine zarar gelecek ülkeler var. Çüzüm listesinden problem listesine geçtiğiniz zaman başlarına dert olacağınız ülkeler sizi değişime zorluyor. Türkiye'de yaşanan da bu.. İşin ilginç tarafı bu değişim, buna karşı direnen siyasetçinin eliyle yapılıyor. Kısacası Türkiye'de dış dünya kaynaklı bir değişim hareketi var ve halkın da buna çok hızla sahip çıktığını düşünüyorum.

Direnişler oluyor, bunlar desteğin zayıf olduğunu göstermiyor mu?

- Toplumun tüm kesimleri bedel ödeme sırası kendilerine geldiği zaman reaksiyon gösterecek. Bu Ankara'yı da siyaseti de etkileyecek. Bankacılık reformu, kamu bankalarının kapatılması-özelleştirilmesi.. Bunun Türkiye üzerindeki olumlu etkisi bir devrim kadar etkili olacak. Halk bunu isteseydi, bunu yapacak siyasetçiyi iş başına getirseydi.. Çok tatlı, keyifli yapılırdı. Bunu yapamadık.. O yüzden dünyanın başına dert olmamız ölçüsünde dünyanın ciddi bir zorlaması ile biz bu değişimi şu anda gerçekleştirmek durumundayız.

ÖLMEDEN CENNET İSTİYORLAR

Suçlu ve sorumlu sadece siyasetçiler mi?


- Kamu bankalarında bir tarafta vatandaş var, bir tarafta da siyasetçi. Ve tabii ki herkes ölmeden cennete gitmek istiyor. Türkiye'de bir sosyal kontrat vardı. 35 milyon seçmen 6 milyon vergi mükellefi olan bir kontrat. Ben siyasetçiyi seçerim, ama hesap sormam. Kamu bankalarından beslenirim onlar beni idare eder. Bu arada kamu bankaları biraz soyulur ben de onu idare ederim. Şimdi bu sosyal kontrat dünyada karşımıza çıkan çok daha kabadayı global bir sosyal kontrat ile kafa kafaya tokuştu. Herkes tek kulağı tek gözü kapalı dolaşıyor. Niye? İyi gidiyor çünkü.. Ee gitmedi. Bir yere kadar geldi taşımıyor artık. Fakir kaldık. Dünya bizi başına bela görmekten sıkıldı. Türkiye'yi çözüm listesinin bir parçası olarak görmek istiyor. Dünyayı etkilemeye başladık. Bir bakanın ağzından çıkan sözlerin piyasaları allak bullak etmesi çok normal mi? Demek ki fitil çok kısaldı.


Bundan sonra Türkiye'de iktidar nasıl oluşacak?


- Artık hükümet etmenin şekli de değişti. Şimdi para basmak, vergi salmak IMF ile programa, Maastriht kriterlerine kilitlenmiş durumda. Hak hukuk ve yasalar için Kopenhag Kriterleri çerçeveyi çizmiş. O zaman Türkiye'de hükümet olmak; programı ve acil durumları kazasız belasız yönetmekten başka birşey değil. 3-4 ay bu değişimin kavgaları sürecek. Sinirlerimize hakim olmalıyız. Artık bulunduğumuz yerden ya dünyanın birinci ligine gideriz ya da gerçek bir üçüncü dünya ülkesi oluruz.. Yenisini istemiyorum derse Ankara, eskisi gibi olayım diye bir şansı yok artık. Eskisinden bin beter olmayı kabul etmek zorunda. Bu yüzden bu geri dönüşü zorlayacak bir siyasi cesaret olacağını da düşünmüyorum. Diyelim ki siyaset konuştu, konuştu olmadı. Bu defa MGK, Kopenhag kriterlerini baştan yaptıracak.

Derviş neden solcu bilmem

Kemal Derviş'in IMF ve Dünya Bankası referansı merkez sol fikirleriyle ya da siyaset planları ile çelişmiyor mu?


- Aslında Kemal Derviş sol müktesabatıyla ilgili hatırlatmaları neden yapıyor onu açıkçası ben anlayamadım. Çünkü ne sol, ne de sağ satar artık. Vatandaş, (ben Almanya, İngiltere kadar müreffeh olmak istiyorum. Çocuklarımın oralardaki okullar kalitesinde okullarda okumasını istiyorum) diye düşünüyor. Referans budur. Yoksa sol ya da sağ değil. Türkiye sadece iyi yönetici arıyor. Önemli olan bugünkü önümüze konan, bizim istediğimiz, bizim alıp benimsediğimiz ekler yaptığımız, bizim yol haritamız dediğimiz haritanın gösterdiği şekilde arabayı sürecek idareciler.


Yabancılar asrın soygununu yapacak

Türk şirketleri değişimin, küreselleşmenin neresinde, ne yapabilir?

- Herkes sadece kendi iyi bildiği işi yapacak. Her alanda herkesle işbirliğine girecek. Duvarlar arkasında yönetilen, korunan bir bahçenin küçük küçük parseller halinde kullanılması dönemi artık bitti. Türkiye pazarı bizden sorulurmuş gibi yaşamımızı sürdürmek mümkün değil. Bu kriz olmasaydı, bu çok güzel gidiyordu. Bu krizle birlikte toparlanamazsak asrın soygununa tanık olacağız. Türkiye'nin birikimlerinin 3 kuruşa yabancılar tarafından satın alındığı bir dönem yaşarız. Krizin Türkiye önüne koyduğu en ciddi tehdit budur. Çok önemli tercihler konuluyor iş aleminin önüne, hangi noktada olmak gerektiğine dair.

Ciddi kan kaybettik

Kriz sonrası özel söktörün durumunu nasıl analiz ediyorsunuz?

- Hiç hesap etmediği yaralar aldı. Çok ciddi kan kaybına uğradı. Ve herkes şu anda yarasını sarıyor. Aslında bu değişim programının toplumun değişik kesimlerinden bu kadar destek görmesinin altında yatan da Ankara'yı önemsiz hale getirme çabası. Ekonomik kayıplar ekonomik nedenlerden olmalı, siyasi nedenlerden değil. Bu kriz atlatılacak ama bu kriz atlatıldığında bir daha olmaması için de herşey yapılmış olacak.

Siyasette benim misyonum kalmadı

Siyasete dönecek misiniz?

- Siyaset yapmamak için her türlü gerekçem var. Yaptığım işi seviyorum. Ufku çok geniş. Siyasete girdiğimde Türkiye'nin nereye gitmesi gerektiğiyle ilgili bir misyonum vardı. Artık öyle bir misyona ihtiyaç yok. Çünkü Türkiye'nin nereye gideceği belirlendi. Türkiye şimdi o değişim sürecinin içinde. Geriye kala kala uygulama kaldı. Uygulama için de bana ihtiyaç olmadığını düşünüyorum. O açıdan siyasetle ilgili hiçbir talebim, planım yok.
__________________
Yeni e-mail adresim mbkaya[AT]hotmail.de, eskiden yazıştığımız arkadaşları Msn listeme beklerim.. Sevgiler, Mazhi
Alıntı ile Cevapla
  #72  
Eski 02-06-2006, 12:47
Mazhi - ait Avatar
Mazhi Mazhi bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Frankfurt a.M.
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 277/113
0 Mesaj ına 2144 Kere teşekkür edildi
Mazhi - MSN üzerinden Mesaj gönder
Tanımlı Tayyip Erdoganın son itibar ihanetine Zekeriya Temizel yorumu

Türkiye Cumhuriyeti'nin Berlin Büyükelçisi yuhalandı.



Hem de Başbakan'ın konuşma yaptığı bir toplantıda.



Başbakan, devlet yönetme gelenekleri ile bağdaşmayacak şekilde, kalabalığın ortasında, anlamadan, dinlemeden başbakanı olduğu ülkenin büyükelçisini sorgulamaya kalktı.



Başbakan'ı desteklediğini sanan, yuhalamaya hazır kitle bu fırsatı kullandı. Olayı izleyen günlerde yuhalatan da, yuhalanan da bu olayı ''yok'' saydı.



Oysa olay, ülkenin itibarının çiğnenmesiydi, yok sayılamazdı.



Demokratik çağdaş devlet geleneğine sahip ülkelerde görülmesi olanaksız bir olay yaşandı, ama olmamış gibi yapıldı.



Ne diyelim?



En iyisi, uysa da uymasa da, üniversite hocalarımdan birinin anlattığı bir deneyi anlatalım. (Hocamın adını hatırlayamadığım için kaynak gösteremiyorum.)



***



İşsizliğin ve umutsuzluğun kol gezdiği bir ülkede, işsizler, insan davranışları konusunda deneysel araştırmalar yapan bilimsel bir kuruluşun ilanıyla heyecanlanmışlar. İlanda; ''Kırk günde kırk bin dolar kazanmak istiyorsanız ve sağlıklıysanız bize başvurun'' denilmekteymiş.



Binlerce insan ilanda gösterilen adrese koşmuş. Kurum yetkilileri başvuran insanları ayrıntılı sağlık muayenelerinden geçirmişler ve sonunda seksen kişiyi ayırmışlar.



Seksen sağlıklı insan bir salonda toplanmış. Kurum yetkilileri; ''Sizler insan davranışları üzerinde yapılacak olan bir deneyde denek olmak üzere seçildiniz. Deney kırk gün sürecek. Bu kırk günün sonunda sizlere net kırk bin dolar ödenecek. Yapılacak iş çok basit. Biz sizleri kura ile kırkınız mahkûm, kırkınız da gardiyan olmak üzere ayıracağız. Mahkûmlar mahkûm giysisi giydirilerek hücreye konulacak, gardiyanlar da gardiyan giysileri giyerek hücrelerin önünde nöbet bekleyecek. Biz de yirmi dört saat boyunca sizlerin davranışlarını kameralardan izleyeceğiz. Ancak sakın unutmayın, ne mahkûmlar gerçek mahkûm ne de gardiyanlar gerçek gardiyan'' diyerek projeyi ve işi adaylara açıklamış.



Adaylar sevinç çığlıkları ile işi kabul etmişler. Kuralar çekilmiş. Kırk aday mahkûm giysileri giyerek hücrelere girmiş, kırk aday da gardiyan giysileri giyerek ellerinde copları ile kapılara dikilmişler.



***



Deneyin ilk günlerinde bir terslik saptanmamış. Mahkûmlar ve gardiyanlar birbirini tanıma çabası içerisinde sohbet etmişler. Beşinci günden sonra gardiyanların daha fazla konuştukları, mahkûmların ise daha çok dinleyici konumuna çekildikleri gözlenmiş.



Dokuzuncu günden sonra mahkûmlardan bazılarının içe döndükleri, sadece gardiyanların sordukları sorulara yanıtlar verdikleri ve sessizleştikleri görülmüş.



Mahkûmlardaki ezikliğe karşılık bazı gardiyanların daha buyurgan oldukları, söylediklerini mahkûmlara kabul ettirmek için tehditlere başladıkları görülmüş.



Bu aşamada deneyi yönetenler denekleri yeniden uyarma gereğini duymuşlar. Deneklere; ''Saçmalamayın, ne mahkûmlar gerçek mahkûm ne de gardiyanlar gerçek gardiyan, sizler bir ay sonra normal yaşama dönecek özgür insanlarsınız'' demişler.



Deneyin on ikinci gününde, bazı gardiyanların mahkûmlara, konuşurken hazırola geçme, her sabah kalkıp tıraş olma, yataklarını düzeltme gibi kurallar koydukları, uymayanlara da yaptırımlar uygulamaya başladıkları görülmüş.



Bazı mahkûmlar ise tamamen içlerine kapanıp, köşelerine sinip şizofrenik davranışlar sergilemeye başlamışlar.



On altıncı günde bazı gardiyanların mahkûmlara saldırmaya, işkence yapmaya kalkıştıkları görülmüş.



Bunun üzerine, deneyin mahkûmlarda büyük travmalar yaratması ve silinemeyecek izler bırakmasından korkulmuş ve deneye son verilmiş.



Bu deney, özellikle eğitimsiz ve kendisine güveni oluşmamış insanların konumlarının gereği sandıkları davranışları abartarak sergileme eğiliminde oldukları sonucunu ortaya koymuş.



Ancak demokrasiyi özümsemiş, hak ve özgürlüklere saygılı insanlarda, çağdaş ve insani yaklaşımlar konumlarla değişemez.



Onur ise savunularak korunur.
__________________
Yeni e-mail adresim mbkaya[AT]hotmail.de, eskiden yazıştığımız arkadaşları Msn listeme beklerim.. Sevgiler, Mazhi
Alıntı ile Cevapla
Mazhi kullanıcısına teşekkür edenler
bikmisbroker (04-06-2006), HANNIBAL (02-06-2006), neron (02-06-2006)
  #73  
Eski 02-06-2006, 14:11
Mazhi - ait Avatar
Mazhi Mazhi bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Frankfurt a.M.
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 277/113
0 Mesaj ına 2144 Kere teşekkür edildi
Mazhi - MSN üzerinden Mesaj gönder
Tanımlı Bu da iyi imaj bıraktığımız (!) ülke

Adalet ve Kalkınma Partisi Ümit Zileli (Cumhuriyet, 01.06.2006)


Adı PJD ...

Bu rumuz size bir şey çağrıştırmayabilir, Türkçe karşılığı şöyle:

- Adalet ve Kalkınma Partisi!..

Faslı şeriatçıların 1967 yılında kurdukları parti, 1999 yılında adını Adalet ve Kalkınma Partisi olarak değiştirdi.. Bünyesinde ağırlıklı olarak her renkten şeriatçı grupları barındıran AKP, 2002 yılındaki seçimlerde büyük bir atak yaparak oylarını tam üç kat arttırdı ve ülkenin üçüncü büyük partisi konumuna geldi... Anketlere göre gelecek yıl yapılacak seçimlerde iktidara gelmesine kesin gözüyle bakılıyor. Siyaset bilimciler, iktidarda bulunan Sosyalist Halk Birliği''ndeki yıpranma ile merkez sağ ve soldaki bölünmelerin AKP''ye büyük avantaj sağladığı konusunda birleşiyor...

Fas''ın AKP''sinin çok açıkça, gayet net biçimde dile getirdiği amacı ise şöyle:

- Yeşil devrim!..

Henüz iktidarda değiller ancak bu hiç önem arz etmiyor; AKP son yıllarda rejimi adım adım değiştirme hedefini başarıyla gerçekleştiriyor!.. Beş yıl önce nüfusunun yüzde 98''i Müslüman olan bu ülkenin sokaklarında türban takan kadın parmakla gösterilecek kadar azınlıktayken, bugün her üç kadından biri türban takıyor. Başı açık olanlar partililer tarafından ''''sert ikna'''' yöntemleri kullanılarak takmaya zorlanıyor. Erkeklerin durumu da pek farklı değil; sinemaya gidenler, kültür ve sanat faaliyetleri düzenleyenler dinsizlikle suçlanıyor!.. AKP''li şeriatçıların bir sloganı da şöyle:

- Ülkedeki her bara karşı 10 cami açacağız!..

***

Henüz iktidara gelmeden rejimi değiştireceğini ilan eden AKP''nin önde gelen yetkilileri için en büyük hedef, kötülüklerin kaynağı olarak niteledikleri, 1999 yılında Fas Kralı 6. Muhammed tarafından çıkarılan bir yasa...

- Kadın Hakları Yasası!..

Şimdi Fas''ta neler olduğunu çarpıcı biçimde anlatan şu örneklere göz atalım:

- Prof. Sukayna: Üniversitede göreve başladığımda yalnızca bir öğretmen türban takıyordu. Bugün ise durum tersine döndü... Küçük tacizlerin ve baskıların birikmesiyle kendinizi bir anda dışlanmış bulursunuz. Örneğin önce kısa kollu gömleğiniz veya ruj sürmeniz konusunda uyarırlar. Dolabıma üç kez başörtüsü bıraktılar.

- Gazeteci Hasan Zeruki: Aşırı İslamcılar okullarda öğrencilerin beyinlerini yıkıyor. Sevmedikleri her şeyi yasaklıyorlar. Sinemaları, kültürel faaliyetleri, kadınların havuza gitmesini... 5 yıl önce bu ülke böyle değildi. Sessiz ve derinden yapılan bu baskı yüzünden birçok kişi ülkeyi terk ediyor, özellikle de kadınlar...

- Memur Saadia: Ben çalışan bir kadınım. Türban takmıyorum, çünkü çağdaş tarzda giyinmeyi seviyorum. Geçen hafta bir grup genç bana bıçak çekip türban takmamı istedi, çok korktum... Ülkem yakında İslamcı militanların üssü haline dönüşecek...

- Öğrenci Emine Maadi: Sessiz ve hissettirmeden şeriat amaçlarına ulaşmak için yoksul, hasta, işsiz, öğrenci gibi kesimlere iyilik meleği gibi yaklaşıyorlar... Militan gibi çalışan dinciler üniversite öğrencilerine çok cazip olanaklar sunarak gençleri kendi saflarına çekmeye çalışıyorlar. Gezilere götürüyor, özel parasız dersler veriyorlar. Amaç bizi kendi davalarının bir parçası haline getirmek...

- Adını saklayan bir memur: Hasta, dul, işsiz, yetim gibi kesimlere cömertçe yardım ediyorlar. Yoksulların cenaze törenlerini düzenliyor, hatta ziyafet günleri tertipleyip et ve yemek dağıtıyorlar...

Ne kadar tanıdık geliyor, değil mi?!..

Le Monde gazetesinin bu araştırması da yeterli gelmediyse AKP Genel Sekreteri Saadine Osmani ''nin Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır ''a verdiği demeci okuyun:

- Seçimi kazandığımızda ABD bize ''ikinci Hamas'' olarak bakarsa onlara ''Hamas değil, Türkiye''deki AKP''yiz'' diyeceğiz. Hamas''ı değil, Türkiye''nin AKP''sini referans alıyoruz...

Ben de aynen öyle düşünmüştüm!!!


e posta: umitzileli@gmail.com
__________________
Yeni e-mail adresim mbkaya[AT]hotmail.de, eskiden yazıştığımız arkadaşları Msn listeme beklerim.. Sevgiler, Mazhi
Alıntı ile Cevapla
Mazhi kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (10-06-2006), bikmisbroker (04-06-2006)
  #74  
Eski 10-06-2006, 17:41
Mazhi - ait Avatar
Mazhi Mazhi bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Frankfurt a.M.
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 277/113
0 Mesaj ına 2144 Kere teşekkür edildi
Mazhi - MSN üzerinden Mesaj gönder
Exclamation Cinsellik ve Türkiye...Can Dündar yine cok ciddi bir tehlikeye dikkat cekmis..

Seks patladı, biz altında kaldık


Geçen ay Abant'ta bir mühendis, kiraladığı Ceylan adlı kısrağa tecavüz ederken yakalandı.
At sahibinin takibi sonucu iş üstünde yakalanan mühendis, "hayvana cinsel istismar" suçlamasıyla gözaltına alındı
Bolu Hayvanları Koruma Derneği üyeleri, Ceylan'ı ziyaret edip şeker verdiler, "insanlık adına" özür dilediler, satılmasını engellediler.
Dernek üyesi bir kadın olay yerinde, "Utanıyorum atın gözlerine bakmaya" diye başlayan bir şiir okudu.
Aynı gün Sakarya Hendek'in bir köyünde, ahırdaki ineğin arkasında yakalanan 17'lik bir genç, jandarmaya teslim edildi.
N'oluyoruz?
***
Van'ın Muradiye ilçesinde bir hayat kadınını il il dolaştırıp pazarlayan 5 kişi, bisiklet turuna çıkmış iki İsviçreli turisti görünce çullandı. Adamı ağaca bağlayıp gözünün önünde sevgilisine tecavüz ettiler.
Atabey Çetesi'nin lideri denilen Yüzbaşı, ortağının bombaları sakladıkları Ankara Eryaman'daki eve "karı kız getirmesi" yüzünden aralarında anlaşmazlık çıktığını açıkladı.
Türkiye'nin, insan kaçakçılığında önde gittiği, Rusya ve Ukrayna'dan gelen genç kızların hayat kadını olarak zorla çalıştırıldığı açıklandı.
N'oluyoruz?
***
Prof. Teksen Çamlıbel, Günaydın'a Türkiye'de seks yaşının hepten düştüğünü, 18 yaş ve altında kürtaj patlaması yaşandığını açıkladı.
Haydar Dümen'e Kars'ın bir köyünden yazan 25 yaşındaki kız "Kız arkadaşlarımla takma penislerle birbirimizi tatmin ediyoruz. Biz eşcinsel miyiz" diye soruyordu.
Geçen ay bir yüzbaşı, gerdek gecesi "Başarısız oldu" diye tabancasıyla canına kıydı.
Sahi n'oluyoruz?
***
Olan şu:
Cinsellik, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar ön planda; ekranda, filmde, klipte, defilede, dizide hep başrolde...
Henüz vücudu, zihni cinselliğe hazırlanmamış ilkokul öğrencileri, tuvalette cep kamerasıyla birbirlerini dikizliyor.
Seks endüstrisi, etki alanını köylere kadar yayıyor.
Elden ele gezen porno VCD'lerde kadınlar istekli, erkekler yağız.
Paparazzi mankenleri rahat, işveli...
Oysa hayat öyle değil.
Magazin programlarındaki sunumun aksine hayat, mühendis bile olsan, dağda bir kısrak dışında seçenek sunmuyor.
Pornoda kocasının önünde başkalarıyla zevkle sevişen yabancı kadına gerçek hayatta bunu yapanlar tecavüzcü diye linç ediliyor.
Evlenince VCD'deki performansı tutturamamak, erkekte derin bir yenilgi psikolojisi yaratıyor.
Ve biz 3. sayfa haberlerinden öğreniyoruz, buz dağının altında ne acılar yaşandığını...
***
Evet, seks patladı, ama toplum, hazırlıksız yakalandı.
Bilinçlenme, teşhirin hızına yetişemedi.
Eğitim gecikti.
Cinsellik, cehaletin elinde kaldı.
Suni penisler köye, kameralı telefonlar okul tuvaletine kadar girdi, kürtaj yaşı 18'in altına indi, ama devlet, yıllar yılı öğrenciye gebelikten, prezervatiften söz etmeye çekindi.
Nihayet cinsel eğitime karar verdiğinde, öğrenciler, öğretmenlerinden daha çok şey biliyordu.
***
Baskı, olup bitenlerin çaresi değil, nedeni...
O yüzden çözümü, seksi dizileri engellemekte, attan özür dilemekte, tecavüzcüyü linç etmekte filan değil, yaygın ve cesur bir cinsellik eğitiminde, kitlesel bir cinsel aydınlanma devriminde aramalıyız.
__________________
Yeni e-mail adresim mbkaya[AT]hotmail.de, eskiden yazıştığımız arkadaşları Msn listeme beklerim.. Sevgiler, Mazhi
Alıntı ile Cevapla
Mazhi kullanıcısına teşekkür edenler
Ramo (10-06-2006)
  #75  
Eski 13-06-2006, 15:02
Mazhi - ait Avatar
Mazhi Mazhi bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Frankfurt a.M.
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 277/113
0 Mesaj ına 2144 Kere teşekkür edildi
Mazhi - MSN üzerinden Mesaj gönder
omg.gif Bakın ne buldum...9 Ekim 1998 Tayyip Erdoğan röportajı...

Plaka okusam da suçlanırdım
Tayyip Erdoğan hapis cezası almasına neden olan şiiri okuduğuna pişman olmadığını söyledi

Arife AVCU - İSTANBUL


9 Ekim 1998



10 aylık hapis cezasıyla siyasi yasaklı olan ve başkanlık koltuğunu erken bırakmaya hazırlanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan, "zorunlu izin" dediği hapis cezasını çektikten sonra iş hayatına atılacak.
Eski işi gıda toptancılığına devam edeceğini ve belediyedeki danışmanlarıyla başta siyasi, ekonomi, ticari danışmanlık olmak üzere çeşitli konularda araştırma ve projeler üreteceği yeni bir işe atılacağını kaydeden Erdoğan cezaevindeki 4 ayını dava sürecini, anılarını yazarak ve okuyarak geçireceğini kaydetti. Erdoğan, İstanbul'a 4.5 yıl boyunca büyük bir aşkla hizmet ettiğini ama "zorunlu izne" çıktığını söyleyerek "hakkınızı helal edin" dedi.
Milliyet'in sorularını yanıtlayan Erdoğan, hapis kararına şaşırmadığını kendisini iki duruma da hazırladığını söyledi. Siyasi hayatını bitiren şiiri okumaktan pişman olmadığını, şiirde barış ve kardeşlik çağrısı yaptığını kaydeden Erdoğan, cezalandırılmasının gerçek sebebinin şiir okuması olmadığını öne sürerek şöyle dedi:
"Geçenlerde törene katılan bir vatandaşın elinde pankart vardı `şiir değil, plaka oku' diye. Gerçekten de birileri benim belediye başkanı olmamı hazmedemedi. Şiir değil araba plakası da okusam, yine ceza verecek bir şeyler bulunurdu. Benim babamı fırıncı sanıyorlarmış. Oysa babam kaptandı. Gururla nerede doğduğumu nasıl bir okul hayatı yaşadığımı anlatıyorum. Kasımpaşa'da yetişmiş, imam hatibi bitirmiş birinin belediye başkanı olmasını kabul edemediler. Ama fırıncının oğlu da olsam, kaptanın oğlu da olsam milletime hizmetten vazgeçmem. Kimse siyasi hayatımı biteremeyecek. Şimdilik ara veriyorum. Bu şarkı burada bitmez demiştim."


'Cezaevinde okuyacağım'

Cezaevindeki günlerini son çıkan kitapları okuyarak ve gelecekle ilgili projeler yapmakla geçireceğini kaydeden Erdoğan, dava ve anılarını da kitap haline getireceğini söyledi. Erdoğan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuracağını ve mahkemeyi kazanırsa manevi tazminat davası açabileceğini de vurgulayarak, bütün hukuk yollarını kullanacağını söyledi.
Erdoğan, cezaevinden çıktıktan sonra kardeşi ve ortağıyla yürüttüğü toptan gıda pazarlama işini sürdüreceğini ama siyasi çalışmalara da devam edeceğini söyledi. Erdoğan şöyle konuştu:
"Siyasi çalışmaya altyapı oluşturacak bir çalışmanın hazırlığı içindeyim. Türkiye'nin ekonomik, sosyal, siyasi, eğitim sorunlarıyla ilgili danışmanlık şirketi kurmayı düşünüyorum. Çok çeşitli konularda örneğin, kamuoyu araştırma, paket programlar hazırlama gibi bu işin içinde pratiğini yaşamış biri olarak bunu teoriye dökecek bir iş olacak. 16 yaşından beri pratiğini yaşadım. Bu benim için çok ciddi bir altyapı, kopmak kolay değil. Ülkeme, milletime hizmet vermeyi düşünüyorum."


http://www.milliyet.com.tr/1998/10/09/index.html
__________________
Yeni e-mail adresim mbkaya[AT]hotmail.de, eskiden yazıştığımız arkadaşları Msn listeme beklerim.. Sevgiler, Mazhi
Alıntı ile Cevapla
  #76  
Eski 13-06-2006, 15:19
Mazhi - ait Avatar
Mazhi Mazhi bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Frankfurt a.M.
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 277/113
0 Mesaj ına 2144 Kere teşekkür edildi
Mazhi - MSN üzerinden Mesaj gönder
Cherry Çok önceden uyarmıştık...Kırmızı kart olgunlaştı iyice...

8 sene önce hedefleri gıda işi,danışmanlık işi yapmak olan bir tüccar...

...Şansı yaver gidince,doğru yerlerden azıcık destekler gelince tezgahını "yeni siyasal parti" ve "hükümet" isimleri altında açabilme fırsatı yakalamış....

...8 sene sonra hem köşeyi dönmüş bir tüccar,hem başbakan,hem de Türkiyede en çok konuşulan insan...

Köşeyi dönmek ne kelime,kral hayatı yaşar olmuş...

Şahsi galeyanlarıyla ülkeyi her hafta başka bir galeyana sürüklemesi bile,onun için bir gurur kaynağı haline gelmiş....

.....ama bilmediği bir şey var....

Burası politika,bu iş toptan gıdaya benzemez...

Büyükelçi yuhalatacak kadar da büyümesine izin vermezler..Ya tez vakitte ılımlı haline döner,nabza göre şerbet vermeye devam eder,ya da.....
__________________
Yeni e-mail adresim mbkaya[AT]hotmail.de, eskiden yazıştığımız arkadaşları Msn listeme beklerim.. Sevgiler, Mazhi
Alıntı ile Cevapla
Mazhi kullanıcısına teşekkür edenler
oicenaokeumeq (12-01-2020)
  #77  
Eski 15-06-2006, 12:58
Mazhi - ait Avatar
Mazhi Mazhi bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Frankfurt a.M.
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 277/113
0 Mesaj ına 2144 Kere teşekkür edildi
Mazhi - MSN üzerinden Mesaj gönder
Thumbs up Yine Can Dündar,yine cok güzel bir yazı

CAN DÜNDAR - CUKURUN DIBINDE

Kibri, vicdanından büyük Mehmet Ali Erbil'in...
Merhameti, kabiliyetinden az...
Üzerine sahte bir rahmet gibi yağan sahne ışıkları gözünü öyle kör etmiş, insafını öyle köreltmiş ki, maskotunun tumanını taammüden indirip onu donsuz, uluorta rüsva ettikten sonra kıkırdayarak, "Yakaladı mı kamera?" diye sorabildi.
"İş kazasıdır; canlı yayın cilvesi" diye omuz silkebildi.
Bir nedamet emaresini bile sadık Hilmi'sinden, seyircisinden esirgedi.
Belki de bu vurdumduymazlıktır, onu gösteri dünyasının kral tahtına oturtan, devirdiği çamların üstünden gamsız atlatan, "Oldu bir kere, bir sonraki işe bakalım" diye rahatlatan...
Yoksa sızlayan bir yürek, servete boğulsa da, kendi yarattığı trajediye kolay katlanamaz.
Merhamet ile mülkiyet kolay uzlaşamaz.
***
Yoksulluk her erdemi yer.
Ama görünen o ki varsıllık da erdem kâsesinden besleniyor.
İnsan paranın sahtesini yaptığı gibi, para da insanın sahtesini yapıyor.
Ama öyledir diye, son skandalı da hafızamıza gömmemeliyiz; tersine bu rezaletten Erbil'in çıkaramadığı dersi söküp çıkarmalıyız.
Evet, bu bir "yol kazası"dır.
Susurluk da sistemin yol kazasıydı. Ve o kaza birikmiş cümle cerahati döktü ortaya...
Gevrek kahkahalar eşliğinde aşağı çekilen o pantolonun altından çırılçıplak sergilenen de artık miyadını doldurmuş ve bu topluma pahalıya mal olmuş bir yayıncılık zihniyetidir; ki Erbil'in seviyesinden başlar, onu istihdam edip şişirenlere dek tırmanır. Her gece hem vah vahlayan hem alkışlayan seyirci kitlesinin hayranlığından beslenip tekrarlanır.
***
İnce hicivle yola çıkıp kaba saba soytarılığa dönüşmüş bir eğlence düşkünlüğünün bataklığındayız artık...
Pespayelik çukurunun dibindeyiz.
Öyle bir mezbaha ki kurulan; kurban edilenlerin cellatları da kurban...
Cellat, çaresizliğin son kertesinde kendisine hayranlık duyan fukaraya, sakata, naçara takla attırıp nafile yalvartarak eğlenirken, onun celladı da onun taklalarını izleyip eğleniyor.
Ama unutmayın:
"Yoksulların gözleri" bu hunharlığı izliyor.
Elbet bir gün yol, kazaya doyacak.
Ve muhtemelen o gün indirilen, sizin pantolonunuz olacak.
__________________
Yeni e-mail adresim mbkaya[AT]hotmail.de, eskiden yazıştığımız arkadaşları Msn listeme beklerim.. Sevgiler, Mazhi
Alıntı ile Cevapla
Mazhi kullanıcısına teşekkür edenler
ezetonaanupqu (12-01-2020), Ramo (15-06-2006)
  #78  
Eski 19-08-2006, 19:32
Mazhi - ait Avatar
Mazhi Mazhi bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Frankfurt a.M.
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 277/113
0 Mesaj ına 2144 Kere teşekkür edildi
Mazhi - MSN üzerinden Mesaj gönder
Question Ülke ne durumda?

Muhtar Nalbantoğlu: Beni şüpheli yaptılar!

AHU COŞKUN İstanbul

Polislerin darp ettiği Gümüşsuyu Mahallesi Muhtarı Çiğdem Nalbantoğlu dün avukatı aracılığıyla Beyoğlu Sulh Ceza Mahkemesi'ne verdiği dilekçede kendisine 'icrai rezalet çıkarmak' suçundan verilen 50 YTL para cezasına itiraz etti. Nalbantoğlu, "Karakola şikâyetçi olarak gittim, şüpheli olarak çıktım" dedi.
Konuya ilişkin Mor Çatı Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi'nde açıklama yapan Nalbantoğlu ve avukatı Erdal Doğan'a, mor çatı gönüllüleri ve Lambda Dayanışma Derneği de destek verdi.
Yaşadığı şok nedeniyle uykusuzluk yaşayan, ani panik ve kâbuslar gördüğü için psikolojik tedavi gören Nalbantoğlu, şunları söyledi: "Kimseye muhtarım seni sürdüreceğim demedim, hakaret bile etmedim. İfademi şüpheli olarak aldılar. Alay ettiler. Yeni ilçe emniyet müdürü, 'Ne biçim muhtar, bunu sevk edin kaymakama, attırın böyle pislikleri' dedi. Beni vatandaşlar seçti dedim. O da 'seni seçenlerin anasını...' dedi."
__________________
Yeni e-mail adresim mbkaya[AT]hotmail.de, eskiden yazıştığımız arkadaşları Msn listeme beklerim.. Sevgiler, Mazhi
Alıntı ile Cevapla
Mazhi kullanıcısına teşekkür edenler
buena vista (19-08-2006), Ramo (19-08-2006)
  #79  
Eski 31-08-2006, 02:17
Mazhi - ait Avatar
Mazhi Mazhi bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Frankfurt a.M.
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 277/113
0 Mesaj ına 2144 Kere teşekkür edildi
Mazhi - MSN üzerinden Mesaj gönder
Unhappy Galeyan ülkesinde pompalama tam gaz

30 Ağustos törenlerinde olay! Pankart açan grup linçten kurtarıldı


Vatan Caddesi’ndeki 30 Ağustos Zafer Bayramı töreni sırasında, slogan atan ve pankart açan gruba polis müdahale etti.
Protokol tribününün yaklaşık 30 metre ilerisinde, askeri birliklerin tören geçişi yaptığı sırada yola çıkan biri kadın 4 kişi, slogan atmaya başladı.
"İsrail askeri olmayacağız" şeklinde pankart da açan gruba, polis müdahale etti.
Polisin gözaltına aldığı bu kişilere, törenleri izleyen vatandaşlar da tepki gösterdi.
Töreni izleyen vatandaşlar, bölücü terör örgütü lehine pankart açıldığını düşünerek gruba tekme tokat saldırdı.
Töreni izlemeye gelen vatandaşlar, “Şehitler ölmez vatan bölünmez" sloganı atarak, göstericileri linç etmek istedi. Bunun üzerine biber gazı kullanarak kalabalığı dağıtan polis, daha sonra 4 göstericiyi gözaltına aldı. Göstericilerin peşini bırakmayan kalabalık, yolun karşısına geçerek, 4 kişiyi tekrar linç etmek istedi. Polisin güçlükle gözaltına aldığı dört kişi yaralı olarak Vatan Caddesi’nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü

4 KİŞİ GÖZALTINDA, GÖSTERİCİLER ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ

İstanbul İl Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah gazetecilerin sorusu üzerine, biri kadın 4 kişinin gözaltına alındığını, bu kişilerin üniversite öğrencisi olduklarını söyledi.
Cerrah, gösterinin başlaması üzerine vatandaşların bu kişilere müdahale ettiğini, polisin de vatandaştan korumak amacıyla göstericileri aldığını belirterek, emniyet müdürlüğünde sorgulamanın başladığını bildirdi.
Celalettin Cerrah, bir soru üzerine, bu kişilerin üniversite öğrencisi olduğunu, terör örgütünden olmadığını vurguladı.

Törende canlı bomba alarmı

Onur SAĞSÖZ-Kürşat TERCANLI / DHA

Bu arada, Zafer Bayramı’nın 84’üncü yıldönümü Erzurum’da sıkı güvenlik önlemleri altında kutlandı. Tören alanında bir canlı bombanın eylem yapacağı ihbarını alan polis alarma geçti. Gözaltına alınan çarşaflı bir kadın, üst araması ve kimlik kontrolünün ardından serbest bırakıldı.
Erzurum'daki törenler bugün saat 09.00’da Havuzbaşı’ndaki Atatürk Heykeli'ne çelenklerin konulmasıyla başladı. Keskin nişancılardan oluşan Özel Harekat Timlerinin çatılarda görev aldığı tören boyunca asayiş ekipleri, çevrede adeta kuş uçurtmadı. Vali Celalettin Güvenç, 9’uncu Kolordu Komutanı Korgeneral Nejat Bek ve Büyükşehir Belediye Başkanı AKP’li Ahmet Küçükler’in halkın bayramını kutlamasıyla başlayan törene, AKP Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz, Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral Halil Helvacıoğlu, 4’üncü Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral Ahmet Baki Erdoğan, daire müdürleri ve vatandaşlar katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Türk Silahlı Kuvvetleri adına bir konuşma yapan Kurmay Yüzbaşı Erdal Yağcı, Türk Milleti’nin şan, şeref ve zaferlerle dolu olan bir tarihe sahip olduğunu vurguladı. Atatürk’ün Erzurum ve Sivas Kongreleri’nden sonra Türk Milleti’nin büyük desteğiyle yurdu düşmanlardan temizlediğini kaydeden Kurmay Yüzbaşı Yağcı, “Türk milleti, ordusu için o dönemlerde maddi manevi desteğini esirgememiştir. O dönemlerde Türk Hava Kuvvetleri’ne 4 uçak satın alan, ayrıca iki uçak parası veren Erzurumlu işadamı Nafiz Kotan, vatanseverleğin en önemli örneklerinden biridir. Öyle bir millete sahibiz ki, düğün havası içinde vatan savunmasına gönderdiği evlatlarının, şehit haberini alınca ‘vatan sağolsun’ diyebiliyorlar'' diye konuştu.

ŞÜPHELENİLEN ÇARŞAFLI KADIN ARANDI

Hastaneler Caddesi’ndeki törenler piyade ve zırhlı birliklerin geçişiyle son bulurken, gökyüzünde süzülen F-16’lar törene renk kattı. Bu arada tören alanında çarşaflı bir kadının bombalı eylem yapacağı ihbarı üzerine alarma geçen polis, tören alanına 200 metre uzaklıktaki kentin en işlek caddesi olan Cumhuriyet Caddesi’nde şüphe üzerine çarşaflı bir kadını gözaltına aldı. Üst araması bir kadın polis memuru tarafından yapılan çarşaflı kadın, bir şey bulunmayınca kimlik kontrolünden sonra serbest bırakıldı.
__________________
Yeni e-mail adresim mbkaya[AT]hotmail.de, eskiden yazıştığımız arkadaşları Msn listeme beklerim.. Sevgiler, Mazhi
Alıntı ile Cevapla
  #80  
Eski 01-09-2006, 01:38
Mazhi - ait Avatar
Mazhi Mazhi bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Frankfurt a.M.
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 277/113
0 Mesaj ına 2144 Kere teşekkür edildi
Mazhi - MSN üzerinden Mesaj gönder
Thumbs down Celaleddin Efendi

Celaleddin Cerrah Bey, "İsrail askeri olmayacağız" dediği için linç girişimine maruz kalan gençlerin vukuatına şu yorumu getirmiş:

EMNİYET MÜDÜRÜ: GÜZEL BİR TEPKİ
İstanbul Valisi Muammer Güler, "Bu törenin coşkusu dışında hiçbir olayın önemi yoktur" derken, Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, eylemi yapanların terör örgütüyle bağlantılarının olmadığını belirterek şöyle dedi: "Bu tipteki kişilere tepki var. Vatandaş pankartı açtırmamış. Vatandaşımız gerekli tepkiyi gösterdi. Güzel bir tepki vatandaşımızın tepkisi."

Emniyet Müdürü bile çekinmeden böyle faşist bir açıklama yapıyorsa .......
__________________
Yeni e-mail adresim mbkaya[AT]hotmail.de, eskiden yazıştığımız arkadaşları Msn listeme beklerim.. Sevgiler, Mazhi
Alıntı ile Cevapla
Mazhi kullanıcısına teşekkür edenler
Ramo (01-09-2006)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Açık
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 00:24 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce