Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Notlar - Sayfa 7 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Nadas Alanı > Dünya Hali > iç-dış politika
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Notlar
Konudaki Cevap Sayısı
143
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
73489

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #61  
Eski 07-05-2007, 22:49
alihoca alihoca bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 361/2464
166 Mesaj ına 2501 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Redd-i Miras

57. Hükümet Dönemini kısaca bir hatırlayalım.

1990 yıllardan bu hükümetin kurulduğu günlere kadar banka ve finans kesimi kaynaklı biriken sorunların bu hükümet döneminde merhumun kafasına atılan anayasa kitapçığı ile bir ekonomik krize dönüştüğü hepinizin malumudur.

Jandarmanın yaka paça yakaladığı koyun hırsızlarına kürsüsünden kanun kitapçığını fırlatan hakim misali krizi çıkarmayı becerebilenlerin krizi(bilmediği için) yönetemeyeceğini de böylece görmüş olduk. Milyar dolarlar bir iki günde buhar olup uçarken çıkıp tek kelime etmeden beş gün boyunca konutuna saklanışına da şahit olduk.

Sonrası Kemal Derviş tarafından planlanan ‘Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’ gereğince bankacılık kesiminden başlayarak ekonominin her alanında yapısal reformların yapıldığını gördük. Üstelik Enis ÖKSÜZ ve diğer MHP Bakanlarının satılmış ve hain gibi suçlamaları göğüslenerek..

Merkez bankasının daha özerk hale getirilmesi, mali sistemin iyileştirilmesi, kamu bankalarının kambura dönüşen borçlarının devlet tahvili ile kapatılışı, el konulan bankaların satılması, kamu bankalarının özelleştirilmesinin önünün açılması, ekonomide rekabetin artırılmasını ve verimlilik artışını sağlamak vb gibi yılların biriktirdiği birçok konuda kanunlar çıkarılmış ve hızla yürürlüğe sokulmuştur.

AB Uyum Yasaları adı verilen ve toplamı on dört yasada değişiklik öngören değişikliklerin tümünün DSP gibi Ulusalcı (artık ne demekse) ve MHP gibi radikal söylemleri olan üçlü koalisyon hükümeti döneminde çıkarılmış oluşunu düşündüğümüzde alınan kararların zorluk derecesi ve yapılanların önemi anlaşılmalıdır.

ABD-Türkiye ilişkilerine baktığımızda ise Taliban rejimine karşı Ecevit’in Başbakanlığını yaptığı hükümetin Afganistan’da takındığı tavır ve ABD ile eşgüdümlü hareket sonrasında Kemal DERVİŞ faktörü de devreye girerek 8 Milyar dolarlık beş yılı ödemesiz düşük liborlu dış kaynak girişini de sağladığı görülmüştür.

Ayrıca ABD’NİN yaşadığı ikiz Kule vurgunun radikal İslami hareketlere karşı Demokratik Türkiye Cumhuriyetine (Yine Ecevit Hükümetinin bu konuda da aldığı dış siyasi tavır ve Derviş Faktörü önemlidir.) olan bakışın olumlu anlamda değişimine aracılık etmiştir. İkiz kuleler olayının ayrıca Türkiye’nin pkk terör örgütüne karşı verdiği mücadele ABD ve Dünya’dan haklı destekler almaya başlamasına yol açmıştır.

Buna, Türkiye’nin İsrail ile daha 1991’lerde DEMİREL- İNÖNÜ döneminde başlatılan ticari-askeri ilişkilerin 57. Hükümet Döneminde artırılarak devam ettirildiğini görüyoruz. Ortadoğu’da en azından İsrail’i hedef almayan, onu rencide etmemeye özen gösteren bir politika izlenmesinin, Pkk terör örgütüne karşı İsrail ile işbirliğini ve dolaylı olarak Musevi lobisinin ABD üzerinde olumlu etkisine ve ABD-Türkiye ilişkilerinin adeta baharını yaşamasına neden olmuştur.

Öyle ki Türkiye-AB ilişkilerinde çıkan her tartışma ve sorunda, önce Bill Clinton olmak üzere sonrasında ABD Başkanı Busch’un Avrupa ziyaretlerine ve telefon trafiği ile doğrudan destek turları başlatarak Türkiye’nin desteklenmesine neden olmuştur. ABD doğrudan destekleyemediği her ortamda ortağı İngiltere ve İtalya’yı devreye sokarak her görüşmede onların tam desteklerinin yanı başımızda olmalarını sağlamıştır.

Bakü-Ceyhan gibi bugünün hayati öneme sahip projeleri Rusya’nın muhalefetine rağmen gerçekleşebilmişse bunda o günlerin Türk-ABD ilişkilerinin ulaştığı boyutun etkisi asla görmezden gelinmemelidir. Yine hakeza Kıbrıs Rum Yönetimine karşı ABD’NİN Türkiye yanında yer alışı o günlerin gazete başlıklarının taraması ile tekraren hatırlanacaktır.

Kaba hatları ile Türkiye’nin Dış Dünya ile ilişkilerine bir göz attığımızda görünenler bunlardır. Mustafa Kemal Dönemi haricinde, Türkiye imajının Dünya’da bu denli parladığı bir dönem varsa da en azından ben bilmiyorum, diyeyim.

Ekonomik açıdan bir kriz yaşanmış ama tek müsebbibi 57.Hükümet olmayan bu krizin faturasını sadece onlar ödemiştir. Kriz sonrası alınan karar ve yürürlüğe konulan önlemler paketi ile halka adeta acı bir ilaç içirilmiştir. Kişisel lider-kadro rahatsızlıkları dışında Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir koalisyon hükümetinin bunca zor kararın altına imza koyduğu bir dönem de yoktur.

ABD’NİN Irak’a müdahalesine Bülent ECEVİT ve -özellikle Türkmenler ve Musul Kerkük Konusunda ki hassasiyetlerini düşününce MHP ve Ülkücülerin karşı duruş nedenlerini hala anlamayı beceremediğimi not ederek- Devlet BAHÇELİ’NİN karşı çıkışı ile tüm büyünün bozulduğu anı bir kenara bıraksak.

Hatta bırakmayıp, ABD’NİN Irak’a müdahalesine yeşil ışık yakacak olan Hüsamettin ÖZKAN’A Bülent ECEVİT’İN sağlık problemleri nedeni ile Başbakanlığı bıraktığını ve dahi Sn BAHÇELİ’NİN bunu okeylediğini varsayıp devam etsek.

İki yıla yakın zamanı olan bir Kemal DERVİŞ’Lİ bir hükümetin acı ilaç içirdiği hastasının bu yoğun bakım ve nekahet dönemi sonrasında iki yıl içinde çoktan iyileşme belirtilerini gösterdiği hoplayıp zıplayabildiği bir ortamda seçimlere gidilmiş olsaydı.

Acaba bugünkü tablo nasıl oluşurdu?

Olmaz ya, hani mesela BAHÇELİ-ECEVİT ikilisi ile bile MOU benzeri bir anlaşma ile Kuzey IRAK’A ABD girişine yeşil ışık yakmış olsaydık. Musul-Kerkük ve çevresinin bir güvenlik çemberi altına alınışını düşündüğümüzde, 36. Paralele kadar TSK-ABD denetimi altında olan bir bölgede peşmergeleri ile Barzani devlet kurmaktan bahsedebilir miydi, acaba? Hatta beş yüzyıllık Türk Yurdu Musul-Kerkük olmadan devlet kursalardı, ne olurdu?

Tamam, geçmiş adı üstünde geçmiş deyip olasılıkları bir kenara bırakalım.

Ama önemli bir tespit yapmadan geçmek de olmaz. 57. Hükümet sadece istifası ile krizin tüm faturasını ödemiş ama seçimler sonrası başa gelen AKP’YE meyvesini yemeyi, zevkini ve sefasını sürmeyi miras olarak bırakmıştır. ‘Yok, efendim!’ diyene 57 Hükümetin ilan ettiği ‘Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’nı bir daha okumasını şiddetle tavsiye ederim.

57. Hükümet Döneminden, Türkiye’nin Ortadoğu, AB, İsrail- ABD ilişkileri açısında AKP Hükümetinin devraldığı mirasın özellikle altını çizerek sonlandırayım.

Kısmetse AKP’nin beş yıllık Lale Devri ve sonrasını sonraya bırakalım.

Saygılarımla
Alıntı ile Cevapla
alihoca kullanıcısına teşekkür edenler
Emin (10-05-2007), Süvari (26-07-2007)
  #62  
Eski 09-05-2007, 09:01
nomeames - ait Avatar
nomeames nomeames bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: istanbul
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 85/984
52 Mesaj ına 307 Kere teşekkür edildi
nomeames - MSN üzerinden Mesaj gönder
Tanımlı Seçmen Listeleri

Yüksek Seçim Kurulu, 22 Temmuz'da yapılacak erken genel seçimde oy kullanabileceklerin isimlerinin yer aldığı seçmen listelerini bugünden itibaren muhtarlıklarda askıya çıkaracak.

Kaynak : http://www.milliyet.com.tr/2007/05/0...set/siy09.html

Şimdi Top Bizde
Alıntı ile Cevapla
  #63  
Eski 09-05-2007, 21:58
alihoca alihoca bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 361/2464
166 Mesaj ına 2501 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Lale Devri

Lale Devri seçim öncesi ziyaretlerle ABD’ye verilen sözler, AB’ye katılım konusunda sermaye kesimine verilen güvenceler ve gelişerek değişim açıklamalarının yanı sıra, mevcutlara olan bıkkınlık ve seçeneksizliğe mahkûm olan halkın arayışına mazhar olunması ile başladı.

Ekonomik anlamda; İstanbul Belediye Başkanı seçilir seçilmez yağmur bombaları ile yağmayan yağmurlar yağıp barajlar dolunca, doğuştan dört ayaküstüne düştüğü az çok anlaşılmıştı zaten. Kadro kadro diye methedip durduğunun da bir acemi oğlan olduğu görülmüşse de, ilk yıllarda mevcut olan Derviş Programına bilip anlayabildikleri oranda bağlı kalmayı az çok başardılar diyebiliriz. Tayyip ERDOĞAN’ın bir başka şansı da Dünya’da ABD’nin düşük faiz ucuz dolar politikası gereğince Dünya’ya açılan trilyonlarla ifade edilen sıcak sermayenin yüksek faiz politikası izleyen Türkiye’ye akışıdır.

Hızla sanayileşen ve ucuz işgücü potansiyeline sahip Çin ve Hindistan’ın ürettikleri kalitesiz ama ucuz ürünlerin, gümrük-koruma önlemeleri almayan bizim gibi Ülkelerin pazarlarını adeta işgal etmişlerdir. Bu durum iç üretimde gerek ürün, gerekse iş gücü fiyatlarını baskı altına alarak pazardaki fiyatların artışını engellemiştir. Tekstil, kırtasiye, oyuncak gibi birçok sektörde insanlar işini kaybederken, aynı zamanda ürün fiyatlarının haksız rekabet nedeni ile düşmesi yâda en azından önceki hükümetler döneminde olduğu kadar artmayışı, halkın bu hükümetin yanlışlarını görmesini engelleyen en önemli etken olmuştur diyebiliriz.

Diğer taraftan AKP Hükümetinin yaklaşan seçimlerde Dünya’yı kasıp kavuran sıcak paranın yarattığı ekonomik rehaveti, büyük bir işbilirlik edasıyla halka yutturmayı başarabileceği anlaşılıyor. Lakin seçimler sonrasında iktidara gelemez ise (acı severlerin yerken büyük bir keyif aldıkları çiğ köftenin çıkışında verdiği acı gibi) sıcak paranın çıkışında yaşanılacak olanları başkalarına miras olarak bıraktığı bir ekonomik gerçektir.

Daha ilk günden ''Çok Yönlü Dış Siyaset'' olarak lanse edilen Dış Politikamıza gelince; Seçimler öncesi ve sonrası Tayyip ERDOĞAN tarafından verilen tüm sözlere rağmen, 1 Mart Tezkeresinin reddi dış politikamızdaki önemli bir kırılma noktasıdır. Bu aynı zamanda sadece ABD ile değil, Türkiye’nin Dış Dünya ile ilişkilerinde bir dönüm noktasıdır. ABD’nin Irak’a saldırısına ''Türkiye Kuzey kapısını açmaz ise ABD Savaşı göze alamaz.'' diyen ufuksuz ve sinsi akıl hocalarının peşine takılarak, parti gurup kararı bile almayan AKP Hükümeti askerimizin başına çuval geçirilmesine, çizdiğimiz çizgilerin hepsini yalamamıza neden olmuştur.

Çuval Olayı’nın asla unutulmayacağı, not edildiği söylene dururken, asıl ve asla unutmayacak olanın Güneydoğu’dan tekme tokat kovulan ABD olacağı gerçeğini görebilenlerin, hor görülen aşiret reisleri olması bir başka acı gerçektir. Daha Irak Savaşının dumanları tüterken ve pkk vitrinde ön plana alınıp boy gösterirken, geride Mesut Barzani’nin Güneydoğu Anadolu’da siyasi alt yapı çalışmaları başlatılmıştır. Çok değil altı ayı geçmeden de pkk saldırılarının olanca hızı ile başlayışı sonucunda şehit olanlara şahit olmak zorunda bırakıldık.

Irak Savaş’ında ''Masa yok!'' diyenlerin, Musul Kerkük ve Türkmenlerin pazarlandığı masada olamayacağı da anlaşılınca, garibim Türkmenlerin zorunlu tercih olarak seçimlerde mezhep kimliklerine yönelerek adeta buharlaştıkları halen de anlaşılmış değildir. Özetle, 57. Hükümet Döneminde elimizi kolumuzu sallayarak girdiğimiz Kuzey Irak’ta ve cirit attığımız Musul Kerkük’te AKP Hükümeti sayesinde Aşiret Reislerinin iznine ve insafına mahkûm edildik.

‘Ak Yarınlar’ vaad eden Tayyip ERDOĞAN Hükümeti bir yana; onca savaş karşıtı yazarın "Türkiye Kerkük’e karışırsa, Diyarbakır ve Güneydoğu kentlerine karışırız" gibisinden dış söylemlere, Tezkere karşıtı onca okuryazar taifesinin "Kerkük'e yapılan bir saldırıyı Diyarbakır'a yapılmış kabul ederiz" gibisinden iç söylemlere, eserini dinleyen bir sanatçı gibi kulak vermek yerine, kızıp bağırmaları da bize has bir başka garipliğimizdir.

Yakın komşularımızla; ABD ve Dış Dünya tarafından adeta tecrit edilen Suriye gibi Ülkelerle ilişkiye girmek, Hamas’ın Suriye’de saklı liderleri ile gizli görüşmeler yapmak, adına ticari ekonomik ilişkiler diyerek ABD ve İsrail’in kanlısı İran’la gerdeğe girmeğe kalkışmak, bununla da yetinmeyip İran’a yapılacak bir saldırıya karşı olduğumuzu ilan etmek benzeri politikalar izlenmiştir.

Yakınlıkları yakın tarihimizden örneklerle tartışmalı komşularımızla kurduğumuz yakın ilişkilerin, İsrail ile on yılda zar zor kurulan ilişkilerin bozulması anlamına geleceği de tabiidir. Hem tükürüp hem ayaklarına kadar gidip yaladığımız söylemlerin üstüne, Dış İşleri Bakanından Başbakanına kadar bir katil ilan etmediğimiz kalan İsrail-Türkiye ilişkileri adeta dondurulmuştur denebilir.

Ortadoğu ve İslam Ülkeleri ile Sn Erbakan Hocamız zamanında başlatılan sıcak(!) ilişkileri tekrar inşa etmek isteyen AKP Hükümetinin Türkiye’yi ulaştırabildiği nokta; Arap-İsrail Anlaşmazlığı için başlatılan ve yürütülen birçok önemli toplantıya ancak İngiltere gibi bazı aracı Ülkelerin ısrarı ile katılabilir hale gelmek olmuştur. Bizim barış görüşmeleri için aylarca arabuluculuk yaparak çağırdığımız İsrail ve Hamas'ın, Arabistan’ın tek çağrısı ile anında toplanarak görüşmelere başlaması dış itibarımızın son göstergesi olmuştur.

AKP Hükümetinin beş yıldır karşılıklı davet ve ziyaretleri ile çok yakin ilişki tesis etmeyi başardığı İran; doğalgaza en ihtiyaç duyduğu anlarda -önceden duyurma gereği bile duymadan- gazı iki kez kesmiş atmıştır. Yine kurmuş olduğumuz bu yakin komşuluk ilişkilerinin bir neticesi olarak; nakil hatlarındaki arıza hallerinde bile almadığımız gazın -anlaşma gereği- parasını vermek zorunda olduğumuzu hatırlatmıştır. Ve parasını verdiğimiz gazı yapmış olduğumuz boru hatları vasıtası ile Avrupa’ya asla satamayacağımızı nazikçe bildirmiştir.

Lübnan’da Hariri suikastı nedeni ile ABD ve Avrupa Ülkelerinin terörist ilan ettiği Suriye Devlet Başkanı ile üstelik daha on yıl önce otuz bin canımıza kıyan apo katilini koruyup kolladığı görmezden gelinerek, AKP tarafından kurulup geliştirilen Suriye ile yakin ilişkilerin götürüleri hariç tutulsa bile, Ülkemize bir tek getirisinin görülemediği gerçeğini not etmeliyiz.

Tezkere tartışmaları gündem de iken Fransa Devlet Başkanları ve Almanya Şansölyelerinin artan Türkiye ziyaretlerine ve destek sözlerine güvenerek, Tezkerenin reddi ile bozulacak olan ABD ilişkilerimize karşı bir sigorta olacağı sanılıp, güvenilen AB Ülkeleri ile olan ilişkilerimizin, eskisinden kötü olacağı, Kıbrıs ve AB Katılım Müzakerelerinde konulan şartlarda ipuçlarını göstermiştir.

Bizim yıllardır söyleyip durarak dostları bıktırdığımız AB-D’siz olamayacağı gerçeğini, Merkel ve son olarak Sarkozy vermiş olduğu son beyanları ile anlamayanların kulaklarına bağırarak, görmeyenlerin gözlerine sokarak göstermişlerdir.

Rusya ile büyük bir iştah ve reklâm kampanyası ile başlanan görüşmelerin beş yıl sonrasında ulaşabildiği nokta, Samsun-Ceyhan Boru hattına petrol akıtabilecek olan tek Ülke olan Rusya’nın, tercihine Burgaz-Dedeağaç Boru hattı ile Bulgaristan ve Yunanistan lehine kullanmış olmasıdır. ABD ile ilişkilerde denge sağlayabilmek ve yeni Dünyalar kurmak için uçan kuşa kadar reklâmı yapılan Rusya İlişkileri, Türkmen ve Kazak Doğal gazının Hazar Denizi altından Bakü-Ceyhan Hattına bağlanması projesine Rusya’nın koyduğu 'şerh' gelinen noktanın özetidir.

Beş yıllık süreç de izlediğimiz ‘Çok Yönlü’ Dış Politikanın sonucunda; En başta ABD İlişkilerimiz olmak üzere, AB İlişkileri, İsrail, İran, Suriye, Ortadoğu Ülkeleri ve Rusya ile olan ilişkilerimiz hangi yönden değerlendirilir ise değerlendirilsin 57. Hükümet Döneminde bırakılan mirasın har vurup harman savrulduğunun açık kanıtıdır. Özellikle Kuzey Irak’ta kendi oyumuzla yarattığımız belanın ulaşabileceği boyutların, bugünkü tahminlerin de ötesine taşınabileceği de bir acı gerçektir.

Suriye ve İran ile ilişkilerimizin 57. Hükümet Dönemine nazaran daha iyi olduğunu ama bu iyiliğin Türkiye’nin ABD, İsrail ve Avrupa Ülkeleri ile olan ilişkilerine zarar verdiğini söylemek mümkündür. Diğer taraftan ABD, İsrail ilişkilerimizin AKP Hükümetinin beş yıllık iktidar dönemindeki tercihleri sonrasında ‘Stratejik Ortak’ anlayışından çok uzağına düştüğümüzdür. Yine AKP’NİN izlediği dış politik tercihlerle, Barzani ve Talabani ABD’NİN Ortadoğu’da ki ‘stratejik Ortağı’ mertebesine yükselmiştir.

Eğer Aşiret Reisleri büyük bir hata yapmazlarsa, biraz uzun vadeye yayılıp belki biraz uyutularak da olsa ‘Musul ve Kerkük’ kaybedilmiştir. Musul ve Kerkük’ün kaybedilecek olmasının, çok uzak olmayan gelecekler için getireceği daha büyük sorunlar artık kapımızı çalmak üzeredir. Üstelik bu çok bilinen pkk sorunundan daha başka şekil ve hüviyetlere bürünerek karşımıza çıkabileceği olasılıklar dâhilindedir.

Başta Amerika olmak üzere Dış Dünya’da ‘Ermeni Soykırımı’nın biraz daha şekil değiştirerek ve giderek artan bir şiddette, Uluslar arası Camiada karşımıza çıkarılacağını tahmin etmek falcılık olmasa gerektir.

Sonuç olarak baktığımızda;

Seçimlerin yaklaştığı şu son günlerde Tayyip ERDOĞAN Başbakanlığında AKP Hükümetinin, 57 Hükümet’in istifası ile devraldığı (reddedilen)mirası, beş yıllık iktidarı süreci sonrasında bıraktığı tablo budur.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Ulusal çıkarları ve iç-dış güvenliğini çok yakından ilgilendiren, kendimiz(de dâhil edilebilir) dışında herkesle sorunlu hale geldiğimiz bu tablodan AKP’NİN sorunlu tutulamadığı gibi, AKP’nin neredeyse en masuma dönüştürüldüğü bir manzara ile karşı karşıya kalışımız ise akla hayale gelmeyen sığmayan bir durumdur.

Şöyle ki;

Bugün başta CHP, MHP, DYP gibi partiler ve Ulusalcılar, Ülkücüler, Tandoğan ve Çağlayan’da yürüyenler olmak üzere,

Kime sorarsanız sorun: ABD’YE karşılar. Ve tüm kötülüklerini anası olarak görüyorlar.
(Yine) Kime sorarsanız sorun: İsrail’e karşı oldukları gibi baş düşman ilan edeceklerdir.
(Ve Yine) Kime sorarsanız sorun: AB’ye karşı oldukları gibi neredeyse ‘alın AB’nizi başınıza çalın!’ diyeceklerdir.



Peki, bu tabloda, bu sonuçta bir yanlışlık, bir gariplik yok mu?


Saygılarımla
Alıntı ile Cevapla
alihoca kullanıcısına teşekkür edenler
Emin (10-05-2007), meraklı (09-05-2007), neron (11-05-2007)
  #64  
Eski 09-05-2007, 22:57
meraklı - ait Avatar
meraklı meraklı bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: Koşuyolu
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 287/1518
251 Mesaj ına 1077 Kere teşekkür edildi
Cool sorulacak daha çok soru var...

Yakın tarih, eski tarih, inkılâp tarihi, hiç anlamadığım siyaset tarihi ve kahramanları..

Sakın sormayın o halde ne halt etmeye habire yazıyon gari diye...hastalık işte hastalık, tutamıyoruuummmm kendimi...
Aşağıda tesadüf edip alıntıladığım bir yazı işte....birisi yazmış ben de çaldım, kaçtım buraya sakladım.

**Washington temsilcimiz Kasım Cindemir zaman zaman çok ilginç haberler geçer.

Bu haberlerde konuştuğu kaynağın ismini yazmaz.

Çünkü Amerikalılar bu yöntemi çok kullanırlar.

Yönetimin görüşlerini haberi saptırmayacağına inandıkları deneyimli bir gazeteciye aktarırlar ama bu bilgileri veren yetkili kişi veya uzman adının yazılmasını istemez.
Kasım'ın haberinin en önemli bölümünü aynen aktarıyorum:

´Washington'daki bir Türkiye uzmanı, AKP nin, Ankara ve İstanbul 'da düzenlenen gösterilere benzer bir gösteri gerçekleştirmesi halinde rezil olacağını ve dünyaya sunmaya çalıştığı imajın yıkılacağını söyledi.

Adının açıklanmasını istemeyen bu uzman, AKP nin belki benzer sayılarda kalabalıkları meydanlara toplayabileceğ ini, ancak bunu yapmak istemeyeceğini belirtti.
Neden sorusuna, bu uzman şu karşılığı verdi:

Çünkü, AKP yıllardır muhafazakár-Mü slüman-demokrat imajına oynuyor. Tüm dünyaya bu imajı pazarlıyor ve sunuyor. Bir gösteri düzenlese, gelecek olanlar ya türbanlı ya da sarıklı olacak. Binlerce türbanlıyı ve sarıklıyı bir meydanda düşünün ve bunun fotoğraflarının tüm dünyaya yayıldığını hesaba katın. Dünya ne düşünecek o zaman? Tahran'dan görüntüler gibi olacak. Ne oldu bu muhafazakár-Mü slüman-demokrat AKPye diye soracaklar. AKP böyle bir gösteri yapmaz, yapmak istemez
* * *

İşte Amerikalı Türkiye uzmanının AKPnin bu mitinglerin karşılığını vermekten neden çekindiği yanıtını açıklayan değerlendirmesi.

Bir ikinci neden de AKP bütün maddi gücüne rağmen bu kadar büyük kalabalıklar toplayamayacağından da çekiniyor olabilir.

Çünkü ne kadar mitingleri önemsemiyor havası takınsalar da bu kalabalıkların gücünü ve verdiği mesajların anlamını çok iyi biliyorlar.

Sağda gerçekleşen, solda ise gerçekleşmek üzere olan birleşmelerin de itici gücü olmuştur bu mitingler.

Meydanlara inen milyonlar, büyük olasılıkla Türkiye'nin AKP iktidarından kurtulmasının da meşalesi olacaktır.

Bu mitinglerde sandığa gidileceği iradesi bütün görkemiyle görülmüştür.

Baykal'ın ne pahasına olursa olsun soldaki bütün güçleri CHP çatısı altına toplaması bir vatan görevidir.

CHP lideri, hakkında yaratılan olumsuz imajdan kurtulmak istiyorsa solu birleştiren lider olmalıdır.

* * *

Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde gösterdiği uzlaşmayı reddeden demokrasi dışı tutum AKPnin büyük bir fiyasko yaşamasına neden oldu.

Şimdi bugüne kadar yapılan yanlışlara her gün yenileri ekleniyor.

Arka arkaya gelen başarısızlıklar AKPnin kimyasının bozulduğunu gösteriyor.

Partinin ikinci adamı Gül' ün düşürüldüğü duruma bakın.

Bu olay Gül için siyasi yaşamında onarılamaz bir dramdır.

Şimdi seçime gidiyoruz. Halkımız iki eli kanda olsa sandığa gitmeli ve oyunu kullanmalıdır.

Yazıyı önemli bir soruyla bitirmek istiyorum.

Avrupa Birliği liderleri, Amerika, Barzani, Talabani, Schröder, bazı işadamları neden seçimlerde AKP yi destekliyor?

Geçtiğimiz aylarda hemen her gün Türkiye' ye kafa tutan Barzani ve Talabani neden şimdi seslerini çıkarmıyorlar?

Yurdunu seven herkes bu soruların yanıtını aramalı ve sandığa öyle gitmelidir.

Tufan Türenç

Konu meraklı tarafından (09-05-2007 Saat 22:59 ) de değiştirilmiştir.. Sebep: unutulan ek bilgi
Alıntı ile Cevapla
meraklı kullanıcısına teşekkür edenler
account (10-05-2007), dentist (10-05-2007)
  #65  
Eski 10-05-2007, 07:05
meraklı - ait Avatar
meraklı meraklı bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: Koşuyolu
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 287/1518
251 Mesaj ına 1077 Kere teşekkür edildi
Cherry :)

yapılan yanlış bölüm yazısı sebebiyle affola...sabah mahmurluğu mudur yoksa okuduklarının ağırlığına yazacak fazla birsey bulamamanın acizliği midir...Varın siz gerisini getiriverin gari...

Kalınız sağlıcakla...

Konu meraklı tarafından (10-05-2007 Saat 07:12 ) de değiştirilmiştir.. Sebep: yanlışlık
Alıntı ile Cevapla
meraklı kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (10-05-2007)
  #66  
Eski 10-05-2007, 21:57
Emin - ait Avatar
Emin Emin bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Bulunduğu Yer: Antalya
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 305/762
198 Mesaj ına 2281 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Beşe On

Alıntı:
alihoca´isimli üyeden Alıntı
Lale Devri seçim öncesi ziyaretlerle ABD’ye verilen sözler, AB’ye katılım konusunda sermaye kesimine verilen güvenceler ve ...
...
...bu tablodan AKP’NİN sorunlu tutulamadığı gibi...

Peki, bu tabloda, bu sonuçta bir yanlışlık, bir gariplik yok mu?

Bana da sorduğuna göre, yanıt vereyim.

Evet, tabloda da, sonuçta da yanlışlık da var, gariplik de.

Hocam üşenmemiş, kafa patlatmış uzun ve kapsamlı bir konuyu ümüğünden yakalamış ve kim bilir kaç gün ve saatte biçimine, imlasına, akışkanlığına, yapışkanlığına dikkat ederek bu yanlış ve garip tablonun içeriğini bir bir sıralamış.

Ev halkını da ihmal ederek. ("Nereden biliyorsun" denilmesi durumunda "Kendimden" diyerek...)

Yanılıyor da olabilirim, belki Sayın AnnE gibi bir oturuş ve bir dikişte hafıza ve birikimine güvenip çalakalem diyemeyeceğim bir yeteneği konuşturmuş olabilir.

Eğer değilse, işte o zaman imkanın olacak şöyle görünmeden yengemin eline bir "beşe on" verip, o bu yazı ile hem kendini hem de gönderdikten sonra bizleri hırpalayacak olan işle boğuşurken ense köküne, fazla değil bir tane yerleştirecek.

Ne diyeyim ben sana şimdi?




(Ayıptır söylemesi son birkaç gündür inşaatla uğraşırken bu inşaat terminolojisine dilimi alıştırdım. "Beşe on" konusunda en elle tutulur bilgiler eminim, Bıkmış Usta da vardır. Gene, esasında bir beşe on'da Bıkmış Usta'nın eşine vereceksin, "Bu kadar uzun süre ne yaptın Türkiye'de ve neden bitirmeden geldin işleri?" sorusuyla birlikte üzerine yürüyecek.)
Alıntı ile Cevapla
Emin kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (11-05-2007), buena vista (12-05-2007), dentist (11-05-2007), meraklı (11-05-2007)
  #67  
Eski 11-05-2007, 20:23
hakan hakan bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 277/289
95 Mesaj ına 639 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Alıntı:
alihoca´isimli üyeden Alıntı
Sevgili Hakan;

Ne çok şey var söylenen!
Ne kadar az şey var yazılan!

Efendim, Mustafa Kemal 1923-30 arası yıllarda günümüzde demokratik diyemeyeceğimiz bir çok müdahaleler yapmış?
Peki, ne yapabilirdi? Ülkeyi işgal kuvvetlerine peşkeş çeken halifeye biat mı, etseydi? Ankara garinda İstanbul'dan gelen kravatlıların meclisde, devlettin üst-alt kademelerinde memuriyet verildiği bir zamanda başka ne yapabilir di?


Sevgili Ali Hocam cok güzel yazmissiniz.

Alintiladigim bölüm hakkinda devam edeyim aklimca.

Atatürk önüne sayin ifadesi eklemeden rahatlikla hitap edebildigimiz, benimsedigimiz, Türk Milletinin ATA`si.

Bir askerdi, vatani hem ic hemde dis düsmanlara karsi essiz dehasiyla ve vatan sevgisiyle savundu.

Türkiye belkide bir askerin demokrasi getirdigi tek ülkedir.

Ordumuz, cumhuriyetin hem dis hemde ic düsmanlarina karsi Baskomutan ATA mizin cizdigi cizgide en önemli garantisidir.

Bunu batinin anlamasini beklemiyorum haliyle. Peki basina ne demeli hadi onuda gecelim.


Yas ilerledikce bazi düsüncelerimde degisiklikler oluyor. 5-6 yil önce cevremdeki elit tabaka ile tartisirken Türkiye`nin ekonomik acidan geri kalmis olmasini milletimizin hatasi olarak gördügümü savunurdum.


Su anki düsüncem bizdeki en büyük eksik; cikarci ve günü kurtarmaya yönelik ülkeyi yönetenler olarak görüyorum. Devlet halkinin refahi icin calismali öncelikle.

Egitim kisminida simdilik gecelim zaten olayin icindesiniz.

Olaya birazda olumlu yönünden bakacak olursak. Türkiye Cumhuriyeti henüz cok genc, bu sancilarin olmasida biraz normal karsilanmali.

Cumhuriyet mitingleri bende gelecege yönelik cok daha olumlu duygular uyandirdi. Bir Millet oldugumuzu, Cumhuriyetimize sahip cikan bir Millet.

Inanin gazetelerde Tv lerde o kalabaligi gördügümde gözlerim yasardi.

Saygilarimla.
Alıntı ile Cevapla
hakan kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (11-05-2007), buena vista (12-05-2007), dentist (11-05-2007), Emin (17-05-2007), meraklı (11-05-2007)
  #68  
Eski 11-05-2007, 21:15
alihoca alihoca bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 361/2464
166 Mesaj ına 2501 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Sevgili Emin'imiz;

AnnE'mizin edebi yetenekleri edebiyatçı kişiliği malumumuz. Kendisini henüz ikna edemesem de, onun sevdiği ve övdüğü yazarlardan çok daha iyi olduğu gibi bir iddiamı hep söyler dururum. Garip gelebilir ama onu her okuyuşumda, bu adamın ne işi var işletme ve iktisat gibi rakamların dünyasında demeden edemiyorum.

Bak şimdi bunu okursa 'yine abarttın hocam' diye çıkışır. Ama daha pes etmedim. Görüp, yaşayıp süzdüklerini, yüreğine atıp demlediklerini yazmaya başladığını göreceğim inşallah.

Tarih ve siyaset gibi farklı alanlarda yazan ben garibe gelince, az buçuk tarihçilik, biraz titizlik, üstüne bir tutamda aykırı düşünceleri dillendirmenin zorluğunu yazarken çekmiyorum desem yalan olur.

Yengen konusunda biraz rahatım şükür. Nedeni ise; Senin seranın tam karşındaki komşun misali bir ahvalimiz olduğu için beşe on yeme korkumuz yok bugünlerde.

Sahi, şu komşunun hikayesini -hala- bekliyoruz haberin olsun.

Mutluluk dileklerimle
Alıntı ile Cevapla
alihoca kullanıcısına teşekkür edenler
dentist (11-05-2007), Emin (17-05-2007), meraklı (11-05-2007)
  #69  
Eski 11-05-2007, 22:29
meraklı - ait Avatar
meraklı meraklı bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: Koşuyolu
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 287/1518
251 Mesaj ına 1077 Kere teşekkür edildi
Cherry Tevazu sahipleri ve yazdıkları

Alıntı:
alihoca´isimli üyeden Alıntı
....

AnnE'mizin edebi yetenekleri edebiyatçı kişiliği malumumuz. Kendisini henüz ikna edemesem de, onun sevdiği ve övdüğü yazarlardan çok daha iyi olduğu gibi bir iddiamı hep söyler dururum. Garip gelebilir ama onu her okuyuşumda, bu adamın ne işi var işletme ve iktisat gibi rakamların dünyasında demeden edemiyorum.

Aman Hocam, yine ağzınızdan bal damlamış...Hep aklıma geleni, dilimin ucunda kıvranıp da bir türlü seslendiremediğimi, kelimelere dökersem acep ne kadar doğru dökerimleri yüzünden hep bir duraksama yasadım...Her konudaki bilgi birikimini, düz, esprili, anlaman gerek, anlamazsan senin sorunun dercesine attırıveren, şahsen beni her daim bir şekilde imrendiren uslubuyla -laf aramızda acayip kıskanıyorum - onu izlemeye çalışıyorum..Ancak Muhterem Validemi biraz da kızdırıyorum sanırım...Bu yeni yetmenin ne haddine dercesine, ama bilirim ki yüreğinin yufkalığı ve geniş gönlünün derinliğinde herhalde beni arada affedebiliyordur da..

Ne de olsa o da bir AnnE işte..Sırası gelmişken arada gelecek anneler günü, tüm ana olanlara kutlu, mutlu sağlık ve keyif dolu olsun, babalar da arada faydalansın)

Alıntı:
alihoca´isimli üyeden Alıntı
....
Tarih ve siyaset gibi farklı alanlarda yazan ben garibe gelince, az buçuk tarihçilik, biraz titizlik, üstüne bir tutamda aykırı düşünceleri dillendirmenin zorluğunu yazarken çekmiyorum desem yalan olur.

Gelelim size; Hocam etmeyin eylemeyin, bu kadar emek verip bizlere aktardığınız bilgileri okuyup da size de imrenmemek mümkün mü...?Neredeyse yaşayan bir ayaklı tarih diyesim geliyor..Araştırdığınız, arşivleyip de özene bezene şekle sokup bize sunduğunuz bu yazıları yazmanın ne kadar zor olduğunu tahmin ediyorum ki bunu siz artık, ekmek arasına peynir koymak kadar kolay yapmaktasınız.

Konularınızı seçerkenki titizliğiniz, anlaşılabilir hale getirirken gösterdiğiniz azami dikkat ile okurken keyif almamak mümkün mü..?Tevazu gösterirken biraz bence kendinizi şımartmayı da biliniz...Çünkü çok iyisiniz)

Nihayetinde sizleri okurken, yazdıklarınızda sizleri yaşarken aldığımı sandığım feyzlerle her ne kadar aşka gelsem de daha çoookkk bi fırın ekmek neyin yemem gerekmekte, farkındayım

Tabiii bu arada Emin hocamı da unuttuğumu düşünmeyin. Yazdığı güncevari kah uyku hali, kah serasındaki canların yetişme süreçlerindeki hikayeleri ile onun o güzel dillendirmesi de apayrı bir zevk. Karanfillerinin her birine evlat muhabbetiyle yaklaşıp yetiştirmesi ve bunu anlatırken aldığı keyfi yaşatabilmesi ise ayrı bir tarz...

Neyse biraz daha yazarsam, amma da kıskançmış deyeceksiniz kiii dedirtmemm..o kadar da değilim

Her sey gönlünüzce olsun ..kalınız sağlıcakla
Alıntı ile Cevapla
meraklı kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (11-05-2007), buena vista (12-05-2007), dentist (11-05-2007), Emin (17-05-2007)
  #70  
Eski 11-05-2007, 23:18
alihoca alihoca bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 361/2464
166 Mesaj ına 2501 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Sevgili Hakan;

Öncelikle katkın için teşekkür ediyorum.

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundaki (özel) koşulların farklılığı ve Türk Devriminin özgünlüğü hala tam anlamı ile anlaşılabilmiş değil diye düşünüyorum.

Avrupa Ülkelerinin Demokrasilerini tek tek ele aldığınızda, din ve tarih gibi ortak paydalarıyla birbirlerini zincirleme reaksiyonla etkilemiş olmalarına karşın, yine de her birinin kendine özgü farklı karakteristiği olduğu kolayca tespit edilebilir.

Kaldı ki, reform süreci hiç yaşamamış bir İslami gelenekten gelen, Avrupa'nın yaşadığı burjuvadan kapitalizme evrilen ekonomik süreci hiç yaşamayan, dini feodal monark bir yapıdaki Osmanlı toplumu mirası üstüne kurulan Türkiye Cumhuriyetinin devrim(aslında armağan-hediye) sürecinden;

Bugünkü Avrupa'nın Demokratik-Evrensel Değerlerini beklemenin yâda istemenin insaf ve merhametle alakası yoktur, olamaz. Eleştirinin tanımındaki yapıcılıktan eser olmayan bu yıkıcı-saldırgan düşüncelerin kökeni bilgisizlik değil ise bunun gerisinde ancak art niyet aranmalıdır.

Avrupa'nın gelişmiş hangi ülkesine bakarsak bakalım. Tarım nüfusu %1 ile 3 arasındadır. Hangi anlama geldiğini açacak olursak; tüm toplam nüfusun tarım ürünü ihtiyacını o nüfusun %1–3 oranındaki kesim karşılar.

Bu tespitten sonra;
Bugün toplam nüfus içinde tarım nüfusunun %35 olduğu Türkiye Cumhuriyetinden,

Bugünkü Avrupa Değerlerini istemek hangi akla dine, imana, vicdana sığar.

Bunun nedenlerini masaya yatırıp yapılacak olan doğru tahlillerle, bundan kurtuluş çareleri arayacağımıza ve payımıza düşeni yapmaya çalışacağımıza 'vurun abalıya' misali habire vuruyoruz.

Tamam, ajandalarında Laik Demokratik Türkiye olmayanların, onu yıkmak amaçlı saldırılarını anlayabiliyorum ama adına demokrat diyenlerin yaptıklarını anlamakta zorlanıyorum. Bunu iyi niyetle falanda bağdaştıramıyorum artık.

Adamların kafasında ütopyası, ağzında 'Demokratik-Evrensel Değerler' elinde çekiç habire vurup duruyor.

Camilere kim gidiyor?
Camileri kim, kimlere bıraktı?

Gecekondulara kim gidiyor?
Oraları kim kimlere bıraktı?

Köylere kim gidiyor?
Oraları kim, kimlere bıraktık?

Güneydoğu'ya kim gidiyor?
Oralara kim, kimlere bıraktı?
Orda doğup, İstanbul Saltanatını sürüp İstanbul'dan gazel okuyanlar kim, kimler?

Diyen yok! Cevap veren yok! Özeleştiri yapan hiiç yok!

Desen ki Sen Evrensel Değerlerde bir aydın mısın? Mangalda kül bırakmazlar. Aslında ilgisi de, alakası da yok desem ''cuk' der oturur.

Devrimine, değerlerine ve halkına kırk yıl öncede yabandı, HALA belki daha FAZLA YABAN....

Soralım bakalım, Fransız Devrimi süreçlerinde aydınlar hangi bedelleri göze aldı ve hangi bedelleri (öle öle) ödedi. Alman Reformcuları papaya krala karşı hangi bedelleri ödeyerek inanç özgürlüğünü kazandı ve onu kimler neden (sadece koruyanlar da değil, finans desteğini de kimler neden verdi) destekledi?

Yahu, aydın dediğin şeyin en temelinde bir özeleştiri süreci vardır. Bunda; benim ne yapmam lazım, yapmam gereken neleri yapmıyorum, halkım için yapmam gerekenleri yapmadan halkıma neden sövüp duruyorum? Halkım dediğim şey nihayetinde kim, benim neyim olur?

Bir insan aynadaki yansımasına küfreder mi, salak der mi? Der, diyorum, diyoruz, diyorlar...


‘Bir dokun, bin ah işit!’ gibi olduysa, hoş gör lütfen.
Alıntı ile Cevapla
alihoca kullanıcısına teşekkür edenler
buena vista (12-05-2007), Emin (17-05-2007), hakan (12-05-2007), meraklı (13-05-2007)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 03:04 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce