Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Kıssadan Hisse Hikayeler - Sayfa 8 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Nadas Alanı > Müştemilat
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Kıssadan Hisse Hikayeler
Konudaki Cevap Sayısı
107
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
123940

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #71  
Eski 24-01-2008, 20:17
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı David’İn Hİkayesİ

Bayan Richel dersler başladığında 5. sınıf öğrencisi David i gözlemlemiş,onun diğer çocuklarla oynamadığını giysilerinin kirli,saçlarının da oldukça dağınık olduğunu görmüş ve yadırgamıştı. Bayan Richel, David ‘in dosyasını incelemeye karar verdi.İncelediğinde oldukça şaşırdı;çünkü 1.Sınıf öğretmeni” David zeki ve neşeli bir çocuk ödevlerini düzenli olarak yapıyor ve arkadaşları ondan çok memnun” diyordu. 2.Sınıf öğretmeni;”Mükemmel bir öğrenci,fakat annesinin amansız hastalığı onu üzüyor ve sanırım evdeki yaşamı çok zor” diyordu. 3.Sınıf öğretmeni;”Annesinin ölümü onun için çok zor oldu.Babası ona yeterince ilgi göstermiyor ve eğer bir şeyler yapılmasa evdeki olumsuz atmosfer onu etkileyecek” diye yazmıştı. 4.Sınıf öğretmenine gelince o;”David içine kapanık ve okula ilgi göstermiyor.Hiç arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor.”demişti.Şimdi Bayan Richel sorunun ilk aşamasını çözmüştü. Öğrenciler ona güzel kağıtlara sarılmış süslü kurdelelerle paketlenmiş öğretmenler günü hediyeleri getirdiğinde kendisini daha kötü hissetti.Çünkü David in armağanı kaba,kahverengi bir kesekağıdına gelişigüzel sarılmıştı.Bu basit paketi diğer öğrencilerin önünde açmak ona acı verdi.Birkaç taşı düşmüş,sahte taşlardan yapılmış bileziği ve üçte biri dolu parfüm şişesini görünce öğrenciler gülmeye başladılar.Fakat öğretmen bileziğin ne kadar zarif olduğunu söyleyerek parfümden de birkaç damlayı bileğine damlatarak onların bu gülmelerini bastırdı. O gün okuldan sonra David ,öğretmeninin yanına gelerek “Bayan Richel,bugün hep annem gibi koktunuz “ dedi. Çocuklar gittikten sonra öğretmen uzun uzun ağladı.Sonraki günlerde David e özel bir ilgi gösterdi.Onunla çalışırken David in zekasının tekrar canlandığını hissetti; ona cesaret verdikçe çocuk gelişiyordu.Yıl sonunda David sınıfın en çalışkanı ve kendisinin en sevdiği öğrencisi olmuştu.Bir yıl sonra kapısının altında bir mektup buldu.Bu mektup David dendi,gördüğü en iyi öğretmenin kendisi olduğunu yazıyordu. Ondan ikinci bir mektup alıncaya kadar altı ay geçti.O 2. mektubunda ;liseyi bitirdiğini ve okurken sınıfındaki üçüncü en iyi öğrenci olduğunu ve Bayan Richel in hayatın da gördüğü en iyi öğretmen olduğunu yazıyordu. Bayan Richel dört yıl sonra David den bir mektup daha aldı.Üniversitede okuduğunu ve en iyi derece ile mezun olmak için çaba göstermesi gerektiğini yazıyordu.Bayan Richel hala onun tanıdığı en iyi öğretmendi. Bir dört yıl daha geçti.Ve Bayan Richel bir mektup daha aldı;David iyi bir derece ile üniversiteden mezun olduğunu ,ama daha ileriye gitmek istediğini yazıyordu.Ve Bayan Richel yine onun tanıdığı en iyi öğretmendi.Bu kez mektubun altındaki imza biraz daha uzundu,adının altında “Tıp Doktoru” unvanı eklenmişti. Bayan Richel ,o yılın ilk baharında ,David den bir mektup daha aldı.David bu mektupta ,çok iyi bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini yazmıştı.Birkaç yıl önce babası da öldüğü için Bayan Richel den düğünde damadın anne ve babası için ayrılan yere oturmasını teklif ediyordu.Bayan Richel ,bu nazik teklifi memnuniyetle kabul etti.Ve tahmin edin ne oldu...Bayan Richel o törene giderken birkaç taşı düşmüş o bileziği taktı ve tabi ki yıllar önce öğretmenler gününde bileğine sürdüğünde annesi gibi koktuğunu söylediği parfümü de sürmeyi ihmal etmedi Birbirlerini sevgiyle kucaklarken David öğretmeninin kulağına “Bana inandığınız ,kendimi özel hissetmemi sağladığınız ve beni hayata döndürdüğünüz için çok teşekkürler Bayan Richel”diye fısıldadı.Bayan Richel gözünde yaşlarla ona karşılık verdi: “Ben sana teşekkür ederim,yanılıyorsun ,seninle karşılaşıncaya kadar ,ben öğretmenliği bilmiyormuşum...”dedi.
Alıntı ile Cevapla
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler
account (25-01-2008), ar_de_ (24-01-2008), buena vista (24-01-2008), dentist (25-01-2008), flz (24-01-2008), karınca (20-03-2008), Master (25-01-2008), meraklı (25-01-2008), su (25-02-2008)
  #72  
Eski 25-02-2008, 12:50
dentist - ait Avatar
dentist dentist bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 1.058/2200
469 Mesaj ına 3880 Kere teşekkür edildi
Red face Biri borsamı dedi

Bir zamanlar köyün birine bir adam gelmiş ve tanesi 10$dan maymun alacağını söylemiş.

Köyde çok maymun olduğu için köylüler sevinçle ormana koşup maymunları yakalamaya başlamışlar.

Adam, binlerce maymunu 10$ dan satın alınca ortalıkta maymunlar azalmış, yakalaması zorlaşmış.

Köylüler tam maymun yakalamaktan vazgeçecekken adam tanesine 20$ vereceğini söylemiş.

Tekrar heveslenen köylüler tekrar maymunları yakalamaya başlamışlar.

Bir süre sonra da fiyatı 25$a çıkarmış. Ancak bırak yakalamayı, maymuna rastlamak bile çok zorlaşmış.

Bunun üzerine adam fiyatı 50$ a çıkardığını, ancak kendisinin işi olduğu için şehre gitmesi gerektiğini, yardımcısının onun yerine alım yapacağını söylemiş.

O yokken yardımcısı köylülere demiş ki; şu büyük kafesteki maymunlar var ya ben onların tamamını size tanesi 35$ dan satayım, siz de adam gelince ona 50$ dan satarsınız.

Köylüler bütün birikimlerini bir araya toplayarak bütün maymunları satın almışlar.

Sonra ne adamı ne de yardımcısını bir daha gören olmamış.

__________________
“Çalışmadan, öğrenmeden,yorulmadan rahat yaşama yollarını alışkanlık haline getiren milletler önce onurlarını sonra hürriyetlerini daha sonra da geleceklerini kaybetmeye mahkumdurlar.”
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Alıntı ile Cevapla
dentist kullanıcısına teşekkür edenler
account (26-02-2008), ar_de_ (25-02-2008), dohol (25-02-2008), janus (19-03-2008), Master (25-02-2008), meraklı (25-02-2008), neron (25-02-2008), Ramo (25-02-2008), su (25-02-2008)
  #73  
Eski 29-02-2008, 19:59
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Kaç Kırlangıç Kovaladınız?

Kırlangıcın biri, bir adama aşık olmuş. Pencerenin önüne
konmuş, bütün cesaretini toplamış, röfleli tüylerini kabartmış,
güzel durduğuna ikna olduktan sonra, küçük sevimli gagasıyla cama
vurmuş. Tık..... Tık......Tık....

Adam cama bakmış. Ama içeride kendi işleriyle uğraşıyormuş.
Meşgulmüş! Kimmiş onu işinden alıkoyan? Minik bir kırlangıç!
Heyacanlı kırlangıç, telaşını bastırmaya çalışarak, deriiin
bir nefes almış şirin gagasını açmış, sözcükler dökülmeye başlamış.
Hey adam! Ben seni seviyorum. Nedenini niçinini sorma. Uzun
zamandır seni izliyorum. Bugün cesaret buldum konuşmaya.Lütfen
pencereyi aç ve beni içeri al.Birlikte yaşayalım.

Adam birden parlamış: Yok daha neler? Durduk yerde sen de
nerden çıktın şimdi? Olmaz, alamam, demiş. Gerekçeside pek sersemceymiş:
Sen bir kuşsun! Hiç kuş, insana aşık olur mu?
Kırlangıç mahçup olmuş.Başını önüne eğmiş.Ama pes etmemiş,

Bir süre sonra tekrar pencereye gelmiş, gülümseyerek bir kez daha
şansını denemiş: Adam, adam!Hadi aç artık şu pencereni.Al beni
içeri! Ben sana dost olurum. Hiç canını sıkmam!
Adam kararlı, adam ısrarlı: Yok ,yok ben seni içeri alamam
demiş.Biraz da kaba mıymış, neymiş lafı kısa kesmiş. İşim gücüm var,
git başımdan.

Aradan bir zaman geçmiş, kırlangıç son kez adamın penceresine
gelmiş: Bak soğuklar da başladı, üşüyorum dışarıda. Aç şu pencereyi
al beni içeri.Yoksa, sıcak yerlere göç etmek zorunda kalırım.Çünkü
ben ancak sıcakta yaşarım.Pişman olmazsın, seni eğlendirirm.
Birlikte yemek yeriz, bak hem de sen de yalnızsın' yanlızlığını paylaşırım, demiş.

BAZILARI GERÇEKLERİ DUYMAYI SEVMEZMİŞ! Adam bu yalnızlık
meselesine içerlemiş.
Pek bir sinirlenmiş: Ben yalnızlığımdan
memnunum,
demiş. Kuştan onu rahat bırakmasını istemiş.
Düpedüz kovmuş.

Kırlangıç, son denemesinden de başarısızlıkla çıkınca,
başını önüne eğmiş,
çekip gitmiş. Yine aradan zaman geçmiş.
Adam, önce düşünmüş, sonra kendi
kendine itiraf etmiş:
Hay benim akılsız başım; demiş.Ne kadar
aptallık ettim! Beklenmedik bir anda karşıma çıkan bir dostluk
fırsatını teptim. Niye onun teklifini kabul etmedim ki? Şimdi böyle
kös kös oturacağıma, keyifli vakit geçirirdik birlikte.
Pişman olmuş olmasına ama iş işten geçmiş. Yine de kendi
kendini rahatlatmayı ihmal etmemiş: Sıcaklar başlayınca, kırlangıcım
nasıl olsa yine gelir. Ben de onu içeri alır, mutlu bir hayat sürerim.
Ve çok uzunca bir süre, sıcakların gelmesini beklemiş. Gözü yollardaymış.
Yaz gelmiş, başka kırlangıçlar gelmiş.
Ama......
Onunki hiç görünmemiş.
Yazın sonuna kadar penceresi açık beklemiş ama boşuna.
Kırlangıç yokmuş! Gelen başka kırlangıçlara sormuş ama gören
olmamış.

Sonunda danışmak ve bilgi almak için bir bilge kişiye gitmiş.Olanları anlatmış.
Bilge kişi gözlerini adama dikmiş ve demiş ki:
'KIRLANGIÇLARIN ÖMRÜ 6 AYDIR....'

HAYATTA BAZI FIRSATLAR VARDIR, SADECE BİR KEZ ELİNİZE GEÇER VE DEĞERLENDİRMEZSENİZ UÇUP GİDER!
HAYATTA BAZI İNSANLAR VARDIR, SADECE BİR KEZ KARŞINIZA
ÇIKAR; DEĞERİNİ BİLMEZSENİZ KAÇIP GİDERLER!
VE ASLA GERİ DÖNMEZLER!

Dikkatli olun....
Farkında olun.....
Ve bir düşünün bakalım;
Acaba siz bugüne kadar pencerenizden kaç kırlangıç kovaladınız?
Alıntı ile Cevapla
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler
account (01-03-2008), ar_de_ (01-03-2008), buena vista (29-02-2008), janus (19-03-2008), Master (01-03-2008), meraklı (01-03-2008), neron (03-03-2008)
  #74  
Eski 01-03-2008, 16:31
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Mangal Partisi

Bu aktivite esnasında, bir erkeğin gerçek mutfak hünerine tanıklık ederiz. Bir erkek, mangal başına geçmek için gönüllü olduğunda, aşağıda detaylandırılan bir seri olay yaşanır:


ERKEK
1. Erkek mangalı ve mangal kömürünü çıkartır.
KADIN
2. Kadın ızgarayı temizler.
3. Kadın bakkala gider.
4. Kadın kasaba gider.
5. Kadın fırına gider.
6. Kadın salatayı ve sebzeleri hazırlar.
7. Kadın pişirilecek etleri hazırlar.
8. Kadın, etleri bir tepsi üzerine, gerekli malzemeler, baharatlar, vs ile dizer.
9. Kadın temiz ızgarayı ve hazırladığı tepsiyi, mangalın başında elinde birasıyla dikilen adama getirir.

10. Adam etleri ızgaranın üzerine yerleştirir.
11. Kadın içeri geçip, masayı hazırlar.
12. Kadın sebzelerin pişmesini kontrol eder.
13. Kadın tatlıyı hazırlar.
14. Kadın tekrar dışarı çıkar ve kocasına etin yanmakta olduğunu haber verir.

15. Adam çok pişmiş eti ızgaradan alır ve kadına verir.
16. Kadın tabakları çıkartır, masaya dizer.

17. Adam içkileri doldurur.
18. Kadın masayı toplar, kahve hazırlamaya gider.
19. Kadın kahve ve tatlı ikram eder.
20. Yemekten sonra, kadın masayı toplar.
21. Kadın gider bulaşıkları yıkar, mutfağı toparlar.

22. Adam mangalı olduğu yerde bırakır, çünkü içinde hala yanan kömürler vardır.
23. Adam karısına bugün mutfak işi yapmamaktan dolayı mutlu olup olmadığını sorar.
24. Karısının şaşkın bakışları karşısında, kadınları mutlu etmenin imkansız olduğu kararına varır.
--
Bir seyin imkânsiz olduguna inanirsaniz,

akliniz bunun neden imkânsiz oldugunu size

ispatlamak üzere calismaya baslar.

Ama bir seyi yapabileceginize inandiginizda,

gercekten inandiginizda,

akliniz yapmak üzere cözümler bulma konusunda

size yardim etmek için calismaya baslar


Dr. David J. Schwartz
Alıntı ile Cevapla
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler
account (02-03-2008), ar_de_ (02-03-2008), janus (19-03-2008)
  #75  
Eski 10-03-2008, 20:11
dentist - ait Avatar
dentist dentist bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 1.058/2200
469 Mesaj ına 3880 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Bayanlara 4 derste koca eğitimi

Kocanızı nasıl eğitirsiniz?

Bir dediğinizi iki etmeyen, itaatkâr bir kocanız mı olsun istiyorsunuz? İşte sizi sonuca götürecek yöntem.

Evin orasına burasına dağılmış kirli çamaşırlardan... Bir omlet uğruna muharebe alanına çevrilmiş mutfak manzaralarından... Randevu yerine sanki Yemen’den geliyormuşçasına geç kalmalardan... Anahtardan dosyaya, tıraş losyonundan cep telefonuna kadar ne kaybedilse, sizi sorumlu tutan tavırlardan... Uzun lafın kısası, tertipten, düzenden nasibini almamış, dağınık, aklı bir karış havada kocanızdan yorulup, sıkılıp, usandıysanız... “Bir mucize formül bulsam da şunu şöyle bir yeniden yaratsam.” diyenlerin imdadına yetişen bir kitap ABD’de piyasaya çıktı.

Tipik şikâyetler

Kitabın yazarı, ABD’li gazeteci Amy Sutherland, ne bir ilişki uzmanı ne de evlilik danışmanı. Kendisinin, “Savsak kocanızı nasıl hayallerinizdeki ideal eşe dönüştürürsünüz?” tarzında, bir çeşit Güzin Abla haline geliş macerası hem komik hem ilginç. Amy’nin 12 yıllık evlilik geçmişlerine rağmen hâlâ âşık olduğu kocası Scott, pek çok hemcinsi gibi unutkan, dalgın, ihmalkâr, her yere geç kalmayı seven, kararsız ve değişken bir mizaca sahipti. Amy de kimi zaman homurdanarak, bağırıp azarlayarak kendince bir yol tutturdu. Ancak bütün bu serzenişleri işe yaramadı. Evlilik danışmanı da derdine çare olmadı.

Tam umudunu kesmişken

Meseleyi çözmekten umudunu kesen Amy’nin hayatı ve erkeklere bakış açısı, konuyla son derece alakasız bir proje sayesinde değişti. O dönemde egzotik hayvan eğitmenleri hakkında yazması gereken bir kitap vardı. Bu nedenle hayvanların yaşadıkları değişimi anlamak amacıyla Kaliforniya’ya gidip gelmeye başladı. Bu eğitimler sonucunda, sırtlanlar bir emirle tek ayakları üzerinde dönüşler yapıyor, pumalar tırnaklarını kestirmek için pençelerini uzatıyor, denizaslanları burunlarının ucunda top oynatıyor, babunlar kaykay kullanıyordu.

Amy uzun eğitim süreçlerini izlerken, kafasında sihirli bir ampul yandı. Yırtıcı, egzotik yaratıklar bütün bu imkânsız hareketleri, davranış biçimlerini yapabiliyorlarsa; bu tekniklerin, evdeki bambaşka bir tür üzerinde de olumlu sonuçlar verebileceğini düşündü. Acı ama gerçek... Bu farklı tür, inatçı ama sevimli kocası Scott’tan başkası değildi.

Film teklifleri aldı

Amy Sutherland, bu garip deneyini ve kendince elde ettiği başarıyı ilk olarak 2006’da, The New York Times gazetesinde kısa bir makale olarak yayımladı. Makalesi o yılın, elektronik postayla en çok gönderilen hikâyesi seçildi.

NBC’nin ünlü ‘The Today Show’una konuk oldu. Hollywood’dan film teklifleri aldı, hatta bir tanesini kabul etti. Son olarak Şubat 2008’de ‘Shamu Bana Hayat, Aşk ve Evlilik Hakkında Ne Öğretti? Hayvanlardan ve Eğitmenlerinden İnsanlar İçin Dersler’ adlı kitabı piyasaya çıktı.

Koca eğitiminin temel kuralları

Olumlu davranışı takdir ettiğinizi belli edin. Kirli sepetine bir tek çorap bile atsa teşekkür edin.

Hoşunuza giden bir şey yaptığında bir öpücükle, sevdiği bir yemekle, vs. ödüllendirin.

Unutmayın! Tepkinin iyisi de kötüsü de davranışı körükler.

Hoşunuza gitmeyen tavırları sabırla görmezden gelin.

Sakın boşu boşuna dırdır etmeyin! İşe yaramaz.

Azarlamak, bağırmak sadece erkeğin sıkıcı huylarını müzminleştirmeye yarar.

Etrafa atılmış kirli çamaşır sadece kirli çamaşırdır. Kişisel olarak algılamayın!

Kocanızı sizden çok farklı, bambaşka bir tür gibi kabullenin. Böylece objektif olabilirsiniz.

Hatayı kendinizde de arayın. İşe yaramayan stratejileri değiştirin.

İlgisini başka yöne çekin. Örneğin, mutfakta dolaşmaması için salona cips ve bira hazırlayın.

Ders 1: Yaklaştır

Amy’nin egzotik hayvan eğitmenlerinden öğrendiği temel ders, beğendiği davranışı ödüllendirmek, beğenmediğini ise görmezden gelmekti. Dırdır etmek, azarlamak söz konusu değildi.

Kaliforniya’dan Maine’deki sıcak ama dağınık yuvalarına döndüğünde, Amy, Scott’a tamamen farklı davranmaya başladı. Örneğin, Scott çamaşır sepetine kirli tişört mü attı, hemen teşekkür etti. İkinci kirli çamaşır için öpücükle ödüllendirdi. Bu arada yatak odasının yerinde duran kirli yığınının üstünden, tek bir ters laf bile etmeden usulca geçip gitti. Zamanla fark etti ki Scott, Amy tarafından takdir edilmenin keyfini çıkarırken etraftaki kirli yığınları da küçülmeye başladı. Bu yöntemin adı ‘yaklaştırma’ydı.

Ders 2: Sabret

Eğitmenin beğenmediği davranışlara en ufak bir tepki vermemesinin adı ise ‘en az güçlendirici sendrom’. Zira pozitif ya da negatif herhangi bir tepki, davranışı körüklemekten başka bir işe yaramaz. Oysa hiçbir tepki verilmediğinde, o davranış biçimi zamanla yok oluyordu. İşte bu nedenle Amy kendini çok zor tutsa da hoşuna gitmeyen tavırlara kayıtsız kalmaya karar verdi.

Ders 3: İmkânsız kıl

Uyguladığı üçüncü teknik ‘uyuşmaz davranış’ kavramıydı. Bu yöntem, dikkati başka bir noktaya çekerek, istenmeyen davranışın yapılmasını engellemeye, mümkünse imkânsız kılmaya yönelikti. Amy bu tekniği kendisi yemek pişirirken Scott’ı mutfaktan uzak tutabilmek için kullandı. Ayağının altında dolaşmaması için salonun uzak bir köşesine bir çanak cips ve salsa sos koydu, parlak fikri tabii ki işe yaradı.

Ders 4: Kişisel alma

Dördüncü kural ise hataları asla kişisel olarak ele almamaktı. Eskiden Scott’ın münasebetsiz tavırlarını hakaret gibi ya da değer görmediğinin işareti olarak algılayan Amy, buna da son verdi. Eğitmenlerin mottosunu benimsedi: ‘Hata hiçbir zaman hayvanda değildir.’

Böylece kendi tepkilerini ve yanlışlarını da tahlil etmeyi öğrendi. Scott’ın kimi içgüdüsel tavırlarının köklü ve değişmez olduğunu kabullendi. Artık eskiye oranla, sivri uçları biraz daha yontulmuş bir kocası ve daha hoşnut olduğu bir evliliği vardı.

Üstelik bu durumu anlayan kocası, üzerinde böyle bir teknik uygulanmasından hiç gocunmadığı gibi, taktiği kapıp Amy üzerinde denemeye başlamıştı.
__________________
“Çalışmadan, öğrenmeden,yorulmadan rahat yaşama yollarını alışkanlık haline getiren milletler önce onurlarını sonra hürriyetlerini daha sonra da geleceklerini kaybetmeye mahkumdurlar.”
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Alıntı ile Cevapla
dentist kullanıcısına teşekkür edenler
account (11-03-2008), ar_de_ (11-03-2008), Master (11-03-2008), meraklı (11-03-2008), neron (11-03-2008), Ramo (13-03-2008)
  #76  
Eski 19-03-2008, 00:43
dentist - ait Avatar
dentist dentist bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 1.058/2200
469 Mesaj ına 3880 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Bundan 30-40 sene evvel filinta gibi bir delikanli olarak ilk tayin yerim olan Erikli Köyü Saglik Ocagi'ni kurmak için gitmistim. ''Hazir ugramisken.' deyip, Kaymakam Bey elime bir kagit tutusturmustu. Çiçek asisina dair bir emir vardi. Çantami, ilaçlarimi, ignelerimi yeniden gözden geçirdikten sonra atima binerek Erikli Köyü'nün yolunu tuttum. Ikibuçuk saat at sirtinda yol aldiktan sonra Köye ulastim. Köyde beni muhtar karsiladi.

-Hos geldin beg...

-Hos bulduk, dedim.

-Hayirdir?

-Asi yapacagim da..

-Ne asisi?

-Çiçek..

-Çok eyi.. insanlara mi?

-Tabii insanlara.

-Zor begim!

-Nedenmis o?

-Olmazlar da ondan begim..

-Ama salgin var!

-Buraya salgin neyin ugramaz beyim.

-Sen köylüyü topla!

Biraz sonra baktim, köyün korucusu hem düdügünü öttürüyor hem de bagiriyor:

- Ey ehali gasabadan pangaci geldi... Sizinnen gredi lafini konusacak!

- Yahu ben bankaci filan degilim, dedim.

-Sen bilmen begim asi-masi dirsek birtekini topliyamak, isin içine para lafini gatacan ki millet toplana...

Biraz sonra köyün biricik, isli ve rutubetli kahvesi tiklim tiklim doluydu. Ayaga kalktim:

- Köylü kardeslerim, dedim. Simdi sizlere, insanligi mahveden, girdigi yerde felaketler meydana getiren bir konudan bahsedecegim...

Ön tarafta oturmakta olan pala biyikli biri :

- Begim, ilkin girediden agnat, sonama hekayeni agnadin, dedi.

Kizdim:

- Ben buraya krediden bahsetmege gelmedim!

Muhtar araya girdi:

-Yahu, digneyin hele... Bakin, size memur bey çiçekden bahsedecek, dedi.

-Ne çiçegi? diye köylüler sordular.

-Hastalik çiçegi

-Ganiser mi bu?

-Yoo, dedim.

-Olese niye diyniyek begim?

-Ama, çiçek de öldürür ...

Arka taraftan bir ihtiyar ayaga kalkarak:

- Begim, dedi, camiye gidecam, ne diyeceksen çabik de!

- Size çiçek asisi vurmaga geldim.

Hepsi birden ayaga firladilar:

- Ne asi mi? diye bagirdilar.

Sonra muhtara dönerek:

- Ula Iriza, bosuna ismini Dönek Iriza gomamislar, bizi gandirdin gene, dediler.

- Yahu köylü kardeslerim, durun yahu, size çiçegin neler yaptigini anlatayim, ndan sonra gidin.

- Yoh begim yoh. Biz biliyok. Çoh duyduk bu lflari. Bu hasdalik naaparmis, erkesi öldürürmüs.. Asi olmazsak, tüm ev halki givrana givrana ruhunu teslim idermis. Garnimiz tok beyim bu Iaflara, tok... Biz, inne minne vurdurmuyok.

-Yahu, bu igne degil, çizik.

-Cizik mizik. Anlamak biz öyle seyden.

Kahve bir anda bosaldi. Muhtar:

- Dimedim mi begim? dedi, bunlar furdurmazlar diye.

-Neden?

-Bilmem emme, furdurmazlar isde. ama gönlün galmasin, gel bana fur!

Iyice canim sIkilmisti. Çantamdan, ilaci ve igneyi çikarirken muhtar:

-Beyim, agridiyosa, az fur ha! dedi.

-Yahu iki çizik atacagim.

-At begim at, emme isden güçden galmayim da...

Korka korka uzatti kolunu. Asisini yaptim:

-Hani acidi mi? diye sordum.

-Yoo, sinek issirir gibi oldu. Yok begim, su köylü milletinde akil denen sey yoh. ökümat bu kaddar mesarif etsin, asici göndersin, sen gel asi olma da gaç.

Kalkti, kahvecinin kolundan yapisti:

-Gel buraya, dedi.

O koskoca adami görecektiniz, sanki ameliyat edecekmisizi gibi korkuyordu.

-Giyma baa mikdar, giyma ba mikdar, diye yalvariyordu.

-Gel buraya, alti üstü iki cizik.

-Gurban miktar, su duvardaki senin ciziklarin hepsini silem, tek baa giyma!

Sinirimden,deli gibi firlamisim adamin üzerine. Muhtar, o sirada kahveciyi yere yikmisti. Bana:

-Bogazina bas, bogazina! diyordu.

Sinirimden ne yaptigimi bilmiyordum. Adamin bogazina basmisim...

-Fur simdi, memur efendi, golunu eyicene yakaladim, gaçamaz!

Adam, bir debeleniyor, bir bagiriyor ki, demeyin gitsin:

- Baa acimiyosunuz, bari çoluguma çocuguma aciyin....

Asi yapmaga muvaffak oldum.

Etti iki...

-Var misin memur efendi?, dedi muhtar.

-Neye?

-Yakalayak su herifleri!

Yeni mezun, ideal bir saglik memuru, baska ne düsünebilir ki:

-Varim, dedim.

Çiktik kahvenin önüne. Daha biz içerde kahveciyle cenklesirken, bir tek kimse kalmamis ortalikta, Sanki, pasif korunma varmis gibi, herkes evine kaçmis, kapisini sürgülemis...

-Sööle bi dönek begim, belki bir iki denesini dutarik.

Ayni bir avci gibi, sokaklardan adimlarimizin ucuna basa basa yürüyorduk. Çesmenin basinda ellilik bir adam su içiyordu... Muhtar:

- Sen surdan dolan, ben burdan, kisdiralim, dedi.

Çesmenin arkasindan dolandim. Adam bizi görünce basladi kaçmaya, hem de ayakkabilarini çesmenin basinda birakarak... Adam kaçar, biz kovalariz. Bir tarlayi boydan boya astik... Ne de olsa gençlik var , adami tarlanin öte basinda yakaladim. Adam, hem soluyor, hem de:

-Beyim, ben seni öteki dünyada nerede bulam? diyor.

-N'apacaksin beni öteki dünyada?

-Gunahmis begim, gunah!...

-Ne günahmis

-Zorla is yaptirmak... Kul hakki...

-Kim dedi bunu?

-Köyün hocasi didi..

-Isine geldigi gjbi anliyorsun da..

Demeye kalmadan muhtar da yetismisti.

Ikimiz iki yandan, adami karga tulumba yiktik yere ve asisini yaptim. O gün aksama kadar ancak bes kisinin asisini yapabildim... Ama köyü en az on kere turladiktan sonra. Muhtar:

-Artik kimse disari çikmaz beyim, dedi.

Yorgun argin kasabaya döndüm. Dogruca kaymakamin evine gittim:

-Olmadi efendim, dedim.

-Ne olmadi?

-Asi. Köylüler asi olmuyorlar.

-Baytari götürmedin mi?

-Hayvan asisi degil bu kaymakam bey!

Güldü:

-Toysun daha, dedi. Bizim memlekette, köylere asi vurmaga gidecegin zaman baytari da yaninda götüreceksin!

-Vallahi bir sey anlamadim efendim.

-Anlamazsin, anlamazsin... Yarin giderken baytari da götür o bilir isini!..

Ikinci gün, ayni köye baytarla gittik.

Köylü nasil egiliyor baytarin önünde, nerdeyse yere kapanacaklar .Daha bizi kahveye oturmadan iki tepsi yemek gelmisti. Içinde sadece kus sütü eksIk... Biz, kahvelerimizi içtigimiz anda, köyün meydanligi, ineklerle, öküzlerle, buzagilarla dolmustu. Hatta, öne geçmek için bir birbirleriyle kavga ediyorlardi. Baytar:

-Hazir misin? diye sordu.

-Hazirim, dedim.

Ayaga kalkti:

-Köylüler, diye bagirdi, son günlerde, insanlarda olan ve insanlardan sigirlara

bulasan bir hastalik, çevrenin tüm sigirlarini kasip kavurmaktadir .

Köylüler:

-Abooov, dime baytar efendi diye hayretle gözlerini açtilar.

-Bu hastalik, geçen ay içerisinde, ilçemizden dörtyüz hayvanin ölümüne sebep oldu...

-Aman baytar efendi, ocagina düstük!...

-Simdi kollarinizi sivayin? Sizin asilarinizi, saglik memuru arkadas, sigirlarinizinkini de ben yapacagim!


Sanki, altina hücum varmis gibi, köylü masama saldirdi. Dün, zorla asi yaptigimiz kahveci kolunu siyirmis:

-Fur begim, diyordu

-Sen dün oldun, dedim.

-Fur begirn, fur, artik mal göz çikarmaz ya! Iki kere olursak daha eyi olur.

-Dün neden zorluk çikariyordun?

-Ne bilem ben begim. Sen heç heyvan lafi etmedin ki!

-Sigirlar sizden kiymetli galiba?

-Sen ne diyon begim? Köy yerinde, hazina ilazim... Nirde bizde bes kurus, Bi de sigir ölürse, o zaman bizde kriz baslar!..


Alıntıdır...
__________________
“Çalışmadan, öğrenmeden,yorulmadan rahat yaşama yollarını alışkanlık haline getiren milletler önce onurlarını sonra hürriyetlerini daha sonra da geleceklerini kaybetmeye mahkumdurlar.”
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Alıntı ile Cevapla
dentist kullanıcısına teşekkür edenler
account (19-03-2008), ar_de_ (19-03-2008), hazan (08-04-2008), janus (19-03-2008), Master (19-03-2008), meraklı (19-03-2008), Ramo (19-03-2008), su (19-03-2008)
  #77  
Eski 06-04-2008, 14:11
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Kıssadan hisse...

Olaylar ve İnsanlar

h.pulur@milliyet.com.tr

RİVAYET odur ki! Abbasi hükümdarı Harun Reşid’in “Cafer” adında bir veziri varmış, vezir itibarlı Bermeki aşiretindenmiş...
Bir gün Harun Reşid ile başveziri kırda bayırda, bağda bahçede dolaşmaya çıkmışlar.
Bir elma ağacı görmüşler, ama ağaç yüksek, tırmanıp koparmak mümkün değil...
Hikâye bu ya, hükümdar Harun Reşid, başvezirine “kıyak” yapmış, diz çökmüş, Cafer, hükümdarın omzuna basıp birkaç elma koparmış. Bahçıvan uzaktan seyrediyormuş; yanlarına gelince Harun Reşid adamı kutlamış, böyle elmalar yetiştirdiği için ödüllendirmek istemiş:
“Dile benden ne dilersen!”
Bahçıvan boynunu bükmüş:
“Bu başveziriniz Cafer var ya, ikimiz de aynı aşiretteniz, Bermeki aşiretinden. Sizden ricam benim kaydımı bu aşiretten silin.”
* * *
BAHÇIVAN o kadar ısrar etmiş ki, sonunda Harun Reşid kaydını silmiş...
Zaman geçmiş, başvezir Cafer işi azıtmış, hükümdarın arkasından komplolar kurup kendi aşiretinin hanedanını başa geçirmeye çalışmış...
Durumu anlayan Harun Reşid emretmiş:
“Başta Cafer, bu aşiretten kim varsa boynunu vurun!”
* * *
BİR süre sonra cellatlar gelmiş, yanlarında bahçıvan:
“Efendim, bu da aynı aşiretten ama, elinde sizin fermanınız var, aşiretten çıkarmışsınız...”
Harun Reşid hatırlamış:
“Yahu sen niye bu aşiretten çıkmak istemiştin?”
“Bu Cafer’in iki elma için hükümdarın omzuna bastığını görünce, bu adamın çıkarı için yapmayacağı iş yok, bana da zararı dokunmasın diye, beni bunlardan atın, dedim.”
Kıssadan hisse...
Ey kendilerini hükümdarın en yakını sananlar, bir gün bakarsınız ki kelle gitmiş...
Tabii iki binli yıllarda kelleler hikâyedeki gibi koparılmıyor.
* * *
RAHMETLİ İ. Gündağ Kayaoğlu’nun “Temel Koleksiyonu”ndan...
Temel, yanında yavuklusu Fadime, köye gidiyorlar. Fadime’nin sırtında bir küfe, Temel’in sırtında büyük bir küp; bir elinde değnek, öbür elinde bir tavuk, önünde de keçi...
Yol gelmiş fındıklığa dayanmış, Fadime itiraz etmiş:
“Ben seninle puradan geçmem!”
“Niye?”
“Bağa bi şe yaparsın.”
Temel lahavle çekmiş:
“Ula Fadime sen deli misun, elim kolum dolu nasıl yaparum?”
Fadime başını sallamış:
“Yaparsun yaparsun, elindeki o değneği yere çakup keçiyi bağlarsun, küpü de tavuğun üzerine kapadun mu tamamdır!”
Kıssadan hisse...
Aman Fadime gibi etraflı düşünmeden erkeklerin lafına kanmayın...
Hele karşınızdaki Temel ise, üstelik politikacıysa...
Keçiyi de bağlar, tavuğu da kapar, sonrasını düşünün...
* * *
OLAY Erzurum’da geçer, Tebriz kapısından aşağı inişte bir kamyonet zorlukla durur; şoför fırlar, yerden bir taş kapıp tekerleğin önüne koyar; trafik polisi yetişir:
“Burada durulur mu?”
“Aman ağabey zaten zor durmuşum, fren tutmuyor!”
“Ne demek, frensiz araba olur mu, üstelik farlardan biri de kırık!”
“Ağabey, taş sıçradı kırdı!”
“Ulan silecekler nerede?”
“Vallahi mehellede uşaklar çalmış!”
“Ver ehliyet ruhsatını!”
“Ne ruhsatı, ağamın ehliyetini beraber kullanırıh, bende değil!”
Polisin tepesi atar, çıkarır makbuzunu, 500 lira ceza yazar...
Erzurumlu boynu bükük:
“Ağam 500 lira vermesine verelim de suçumuz ne onu anlayak!”
Kıssadan hisse...
Yediğiniz haltları unutur, sonra da “Bu da neyin cezası?” diye sorarsınız.
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
dentist (11-04-2008), hazan (08-04-2008), meraklı (06-04-2008), Ramo (12-04-2008), su (06-04-2008)
  #78  
Eski 16-04-2008, 11:56
dentist - ait Avatar
dentist dentist bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 1.058/2200
469 Mesaj ına 3880 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

HAYATTA KARARLAR BIRER KIBRIT' TIR



Adamin biri,

Bilge bir kral olmakla un salmis olan kralin yanina gider.

Krala sunu sorar

'Efendim soyleyin bana hayatta ozgurluk var midir? '

Kral 'Elbette' der,

'Kac bacagin var senin? '

Adam soruya sasirarak 'Iki efendim' der.

Kral 'Pekala, tek bacaginin ustunde durabilir misin? '

'Elbette' diye cevap verir adam.

Kral 'O halde hangi bacagin ustunde duracagina karar ver'.

Adam biraz dusunur ve sol bacagi ustunde durmaya karar verir.

'Tamam' der kral

'Simdi de oteki bacagini kaldir.'

Adam sasirir 'Bu imkansiz kralim' der.

'Gordun mu? ' der kral '

Ozgurluk budur.

Sadece ilk karari almakta ozgursun.

Ondan sonrasinda degil.'
__________________
“Çalışmadan, öğrenmeden,yorulmadan rahat yaşama yollarını alışkanlık haline getiren milletler önce onurlarını sonra hürriyetlerini daha sonra da geleceklerini kaybetmeye mahkumdurlar.”
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Alıntı ile Cevapla
dentist kullanıcısına teşekkür edenler
account (17-04-2008), ar_de_ (16-04-2008), buena vista (16-04-2008), flz (16-04-2008), Master (16-04-2008), meraklı (16-04-2008), neron (16-04-2008), su (21-04-2008)
  #79  
Eski 01-05-2008, 16:20
dohol dohol bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Oct 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 187/292
54 Mesaj ına 2054 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Ateş Pahasi

Kanuni Sultan Süleyman, adamlarıyla birlikte avlanmaya çıkmıştı. Bir ceylanın peşinden koşarlarken zamanın nasıl geçtiğinin ayırdına varamadılar.

'Biz nerelere geldik böyle?' diyerek çevrelerine bakındıklarında hava kararmaya yüz tutmuştu.

Gök kararmakla kalmamış, şiddetli bir rüzgar ve ardından da savruntulu bir yağmur bastırmıştı. Hünkar ve adamları, bu dağ başında bulabildikleri bir kulübeye kendilerini zor attılar.

Sığındıkları kulübede, geçimini odunculuk yaparak sağlayan yoksul bir köylü yaşıyordu. Adamcağız bu Tanrı konuklarını içeri aldı, onlara elinden geldiğince yardımcı olmaya başladı.

Padişah kendini özellikle tanıtmak istememişti; ama yoksul oduncu onun kim olduğunu anlamakta gecikmedi. O nedenle ocağa büyük büyük odunlar atıp kulübeyi iyice ısıttı.Bir de sıcacık çorba ikram etti.

Dışarıda hem ıslanıp hem üşüyen padişah ve adamları bu durumdan pek memnun kalmışlardı. Geceyi orada rahatça geçirdiler. Hatta padişah bir ara çevresindekilere, 'Doğrusu şu ateş bin altın eder' diye de söylendi.

Ertesi gün yola çıkmadan önce padişah oduncuya önce memnuniyetini bildirdi:

'Efendi! Bizi ihya ettin. Harlı ateşin sayesinde geceyi pek rahat geçirdik' dedi ve sordu:

'Söyle bakalım borcumuz ne kadar?'

Oduncu, kırk yılda bir eline geçen bu olanağı değerlendi ve parayı biraz yüksek söyledi:

'Bin bir altın yeter, beyzadem' dedi.
'Çok fazla istemedin mi?'diye soran padişaha.
'Yemek ve yatak bedeli bir altın,ateşin bin altın ettiğini de zaten siz söylediniz.'dedi.

Padişah adamın kıvrak zekası karşısında gülümsedi ve bin altını ödedi.

ATEŞ PAHASI sözü buradan gelir.
Alıntı ile Cevapla
dohol kullanıcısına teşekkür edenler
account (02-05-2008), Master (01-05-2008), meraklı (02-05-2008), neron (05-05-2008)
  #80  
Eski 06-06-2008, 10:03
dohol dohol bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Oct 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 187/292
54 Mesaj ına 2054 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Hayatiniz Seçtiğiniz Kadindir

Harun Reşit savaşta esir aldığı düşman Generale :
-Hayatını bağışlarım ama bir şartım var , der.'Kadınlar hayatta en çok ne ister?' budur bilmek istediğim.......

Bu sorunun yanıtını getir ; kurtar kelleni der.
General sorar soruşturur bu çetin sorunun yanıtını aramaya başlar ve Kafdağındaki bir cadının bunu bildiğini öğrenir....Günlerce gecelerce at koşturur, adıyı bulur ve sorar:
-Kadınlar hayatta en çok ne ister?
Korkunç cadı yanıt için öyle bir şart ileri sürer ki yenilir yutulur cinsten değil.....
-Evlen benimle!!!!.....O zaman öğrenirsin ancak istediğini...
Bu ölümcül teklifi kabul eder General ve doğru yanıtı alır almaz koşar Harun Reşit'e ve :
-Kadınlar en çok kendi özgür iradeleriyle hareket etmek ister!.
Harun Reşit Generalin hayatını bağışlar ancak cadıyada evlenmek için söz vermiştir.
Neyse evlenirler.İlk gece General bir bakar ki , o korkunç cadı dünyalar güzeli bir afete dönüşmüş karanlık odada.....Konuşur cadı :
- Benim kaderim böyle...Günün sadece yarısı güzel olabilirim, iğer yarısı çirkinim der.Ne dersin?Geceleri seninleyken mi güzel olayım,yoksa gündüzleri dışardayken mi?.....
General düşünür ve :
- Sen bilirsin kararı kendin ver der.İşte o an korkunç cadı sonsuza dek güzel bir kadın olarak kalır....
Peki bu öyküden çıkarılacak 3 ders nedir???

1.Kadınlar en çok kendi özgür iradeleriyle hareket etmek isterler.


2.Özgür iradesiyle hareket eden bir kadın her zaman güzeldir.


3.İster güzel olsun, ister çirkin olsun her kadın aslında bir cadıdır.


Hayatınız seçtiğiniz kadındır.......

Zevkli bir kadına rastlarsanız zevkiniz,

bilgili bir kadına rastlarsanız bilginiz,

zeki bir kadına rastlarsanız zekanız gelişir.

Hayat kat kattır.Babil'in Asma Bahçeleri gibi teraslar halinde yükselir ve bir terastan bir terasa sizi kadınlar götürür.

Ve bugün durduğunuz teras,seyrettiğiniz manzara,

gördüğünüz hayat yanınızdaki kadının terası,manzarası ve hayatıdır.....

Hayatınız seçtiğiniz kadındır......
Alıntı ile Cevapla
dohol kullanıcısına teşekkür edenler
ar_de_ (06-06-2008), hazan (06-06-2008), meraklı (07-06-2008)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Açık
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 06:40 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce