Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Tencere - Sayfa 10 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Nadas Alanı > Dünya Hali > Gözlem-Tespit
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Tencere
Konudaki Cevap Sayısı
308
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
146221

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #91  
Eski 23-06-2006, 17:57
bikmisbroker - ait Avatar
bikmisbroker bikmisbroker bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Kanada
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 590/835
107 Mesaj ına 2990 Kere teşekkür edildi
bikmisbroker - MSN üzerinden Mesaj gönder
Tanımlı

>Linke tıklayıp izleyin, İtalyanlarla ne kadar çok ortak yönümüz varmış.
>
>
> http://tcc.itc.it/people/rocchi/fun/europe.html
>
__________________
YATIRIM, sonu yanliş giden SPEKÜLASYONDUR
EGER, zamaninda spekülasyondan cikamazsaniz
MECBUREN yatirimci olursunuz..George SOROS
TEKNiGE iNANMA TEKNiKSiZ KALMA. Bikmisbroker
Alıntı ile Cevapla
bikmisbroker kullanıcısına teşekkür edenler
Ramo (23-06-2006)
  #92  
Eski 23-06-2006, 23:25
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Şemdinli kararı

Şemdinli kararı


BİR hukuk devletinde mahkeme kararları yüreklerde bazı kuşkular yaratırsa bu yargıya olan güveni ciddi şekilde sarsar.

Hukuk devleti de bundan yara alır.

Şemdinli davasında Van Mahkemesi’nin verdiği karar da kafalarda bazı soru işaretleri oluşturuyor.

Van Mahkemesi’nin kararına hukukçuların duydukları kuşkulardan ilki şöyle:

"Birden çok sanıklı davada, belirlenmiş kurallar dışında, bir sanık hakkında davanın ayrılıp diğerleri hakkında davanın sürdürülmesi ve karar verilmesi yerleşmiş kurallara uygun değildir."

Oysa mahkeme bu konuda bir sakınca görmedi ve sanıklardan birinin kararını bir sonraki duruşmaya bıraktı.

Mahkemenin hızı konusunda da kuşkular var.

Olay son derece karmaşık. Bombalama var, ölüm var, olaylar var. Karmakarışık böyle bir davanın 3 duruşmada çözümlenmesinin olanaksız olduğunu vurguluyor hukukçular.

Mahkemenin bu kadar seri hareket etmesi, adil yargılamayı acaba nasıl etkiledi?

Bir başka düşündürücü durum da şöyle özetlenebilir.

1 Haziran’daki duruşmada sanıkların tahliyesini isteyen üye hákim Ferhat Erbaş’ın izne ayrılmasından sonra 15 gün içinde 2 duruşma yapılması ve karar verilmesi...

Hukukçular şu noktaya dikkat çekiyor:

"AB ile belli çevrelerin, yargılamayı ancak sanıkların mahkûm edilmeleri durumunda adil sayacakları yolunda hava yaratmaları başlı başına bir tehlikeydi. Yaratılan böyle bir ortam, adil yargılamayı olumsuz yönde etkilemiştir."

Bazı insanlar ise bu sonuçlardan 30 Ağustos’a dönük bir operasyon izlenimi doğduğunu öne sürüyor.

Hiç kuşkusuz, yargının her zaman böyle hızlı işlemesi hepimizin özlemidir.

Ancak bu kararların kuşku uyandırmaması, hukuka gölge düşürücü nitelikte olmaması koşuluyla.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...arid=39&gid=61

Tufan Türenç
Alıntı ile Cevapla
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler
buena vista (24-06-2006)
  #93  
Eski 24-06-2006, 09:46
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Mazot bitti...

Bekir COŞKUN bcoskun@hurriyet.com.tr


YAKIT bitince Türkler gösterge saatine tokat atarlar, ki tank dolu göstersin.

Önce hafif, sonra hızlı iki tokat attım mazot göstergesine.

Mazot gözükmedi.

Geçen hafta "Pako" teknesiyle Sisam Adası açıklarındaydık ve denizin ortasında mazot bitmişti.

Herkes gösterge saatine tokat attı sırayla.

Sıra bana geldi.

İki şaplak patlattım.

Mazot yok.

En yakın marinadaki teknik adamı aradık, "Gösterge saatine bir-iki vurun" dedi.

Sırayla yeniden vurduk...

*

Antalya, Kemer, Kaş, Kalkan, Fethiye, Marmaris, Bodrum, Kuşadası, Didim, Çeşme, İzmir, Ayvalık...

Bu sene turistler gelmediler.

Turist yok.

Plajlar boş, oteller boş, restoranlar boş...

Çünkü halkımız, turistlerin buraya "becerilmek" için geldiğine inanıyordu. Kimisi dağa kaçırarak, kimisi hesap pusulasıyla, kimisi fabrika halısını antik halı diye satarak, kimisi turistleri dolandırarak, kimisi kandırarak yapıyordu bu işi.

Ve bu sene turistler gelmediler.

Hiç düşündünüz mü; bu beton yığınlarıyla, foseptik olarak kullanılan deniziyle, turizmi ahlaksızlık sayan yönetimleriyle, kirli-pis-görgüsüz ülkeden biz kaçmak istiyoruz, turist niye gelsin?...

Bundan böyle gittikçe azalarak tümden gelmeyecekler turistler.

Bir ahmaklığın sonucudur bu.

*

Mazot bitti.

Turizmcilerin ve turizmden 20 milyar dolar bekleyenlerin tartışmaları, demeçleri, suçlamaları, önerileri, dizlerine vurmaları, ah’lar, of’lar ise sadece saati tıklatmak.

(.......)

Sıra bana geldiğinde iki şaplak daha patlattım, göstergenin ibresi yerinden kıpırdamadı.

Mazot yok.

Yol arkadaşım Metin Sertoğlu sırasını bekledi, iki tane patlattı, yana çekildi.

Sıra bana geldi...
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
chem73 (24-06-2006), Ramo (25-06-2006)
  #94  
Eski 28-06-2006, 01:15
chem73 - ait Avatar
chem73 chem73 bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 948/1476
0 Mesaj ına 4380 Kere teşekkür edildi
Arrow Sınavlar...

Sınavlar...


Sınavları geçmek için, hiç merak etmedikleri konuları, örneğin "devletler hukukundaki değişimleri"; odalara kapanarak sabahlara kadar ezberlemeye çalışan genç yakınlarımın durumlarını gördükçe, doğrusu içim sızlıyor.
Hiç merak etmediğin bir konuyu hafızlayarak, sınavlarda başarı sağlamaya uğraşmak; tam bir cehennem azabı...
***
Sınavlar, sınavlar, sınavlar... Üniversiteye giriş sınavları; fakültelerden birine kapağı attıktan sonra, sınıfları geçme sınavları; fakülteyi bitirip, son modaya göre kepleri havaya atabilme sınavları...
Hepsi tamam da; ancak asıl sorun şu:
- Ne olmak için, nereye varmak için?
***
Gençlerden daha önceki kuşakların da, bir ömür çaba harcadıkları değişik alanlar var; örneğin "tıp", örneğin "arkeoloji", örneğin "eczacılık", örneğin "hukuk", örneğin "gastronomi"...
Bendenizin uzaktan gördüğüm kadarıyla; genç dostların merak edip sevdikleri ne bir meslek, ne bir bilim alanı var. Özlemleri, herhangi bir fakülteden bir diploma aldıktan sonra, rahat ve imrenilecek bir hayat yaşamak...
***
Rahat ve imrenilecek bir hayat yaşama özlemi...
O zaman da, kimin rahat ve imrenilecek bir hayat yaşadığına inanılıyorsa; o modelin, hangi bedelleri ödeyerek o düzeye geldiği merak edilmemeli mi?
Bendenizin yine uzaktan gördüğüm kadarıyla genç dostlar; TV şöhretleri dışında, biyografisini merak ederek örnek aldıkları pek bir kimse yok.
Ve sınavları geçmek için bir zorlanma, bir zorlanma...
***
Lise sıralarındayken kim sever ki, ders çalışmayı...
Biyoloji dersinde kelebeklerin, "gündüz kelebekleri, akşam kelebekleri, gece kelebekleri" diye 3'e ayrıldığını ezberleyeceksin de, ne olacak?
***
Yıllar ve yıllar sonra, benim öğrenciyken hiç merak etmediğim konuları; kimlerin merak edip de, o ders kitaplarını yazmış oldukları takılmıştı aklıma.
O kitapları yazanlar, benim hiç merak etmediğim konuları neden merak etmişlerdi?
Hepsi de salak mıydı onların; yoksa ben mi farkında değildim, kimin neyi neden merak ettiğinin?
***
Kimin neyi merak edip de, o alanda okul kitaplarına kadar geçen eserler verdiği sorusu, beynime kancalandığında; gördüm ki değişik alanlarda görkemli bahçeler yaratmış, altın beyinli insanlar da var...
Onlar, yeryüzünden geçerken hayatı hak etmeye uğraşmış insanlardı ve incelemeye değer, anıtsal bir biyografileri vardı.
***
Üniversiteler, rahat ve imrenilecek bir hayat sürmenin asansörleri değil; çalışmayı sevdiğin bir alanda, görkemli bahçeler yaratmış altın beyinli insanlar dünyasının tadına varabilme sofrasıydı.
Zaten o sofrayı paylaşmak da, o sofradan geçmek de; "kara bahtım, kör talihim" sızlanmalarına karşı, bir hayli sigortalıyordu hayatları...
***
Hukuk, özellikle de "kamu hukuku doktrinleri", bambaşka bir gözlük takar insanın gözlerine ve o gözlükle gerek Türkiye'ye, gerek yeryüzündeki 5 kıtaya baktığında; Fransız İhtilali'nden sonra ortaya çıkmış, bir yığın "şarlatanlık virüsü" görürsün...
Ankara Hukuk Fakültesi'ndeki hocalarımdan biri de, evrensel hukuk bilginlerinden Ernst Eduard Hirsch'di. Fakülteyi bitirme sınavlarında bana özel olarak şu soruyu sormuştu:
- Fatalizm ile determinizm arasındaki fark nedir?
Şayet her iki kavram arasındaki fark, Türk kamuoyunun bilincinde de berraklaşmış olsaydı; politikada gerilimler yaratan bir yığın boş gaz tenekesi gürültüsü, kendiliğinden çok sesli çağdaş bir orkestranın çaldığı bir senfoniye dönüşürdü.
***
Her olayı, doğa üstü bir gücün iradesine bağlayarak, kaçınılmaz olarak "kader" diye açıklayan "fatalizm"...
Ve gerek doğa olaylarını, gerek insan davranışlarını; gözlemler sonucu saptanmış bir "neden"e bağlayan ve hangi "neden"lerin, hangi "sonuç"ları yarattığını, deneylerden geçirerek doğal yasalarını formülleştiren "determinizm"...
Örneğin "madenler ısıtılınca genişler" gibi, "su, sıfır derecede buza dönüşür" gibi; "köylü ağırlıklı toplumlar, savunma harcamalarını yüksek tuttuklarında, bireylerin yaşam kalitesini çağdaşlaştıramaz" gibi...
***
Yargıtay Onursal Başkanı, Doç. Dr. Sami Selçuk'un kulakları çınlasın; Ceza Hukuku'nun önemli ilkelerinden biri de "bir masumu haksız yere cezalandırmaktansa, bir suçluyu cezasız bırakmanın yeğlenmesi" gerektiğidir.
Çünkü "hukuk"un amacı, toplumun ortak huzurunu güvence altında tutmaktır.
Toplumun ortak huzurunu güvence altında tutma amacını taşıyan yasaları; çiğnemiş ve ortak huzuru bozmuş bir suçluyu cezalandırmak isterken; bir yanılgı sonucu, bir masum kişi cezalandırıldığında; yargı da toplumda kaygı ve güvensizlik yaratmış olur.
***
Bir cinayet davasında, hangisinin gerçek katil olduğu kanıtlanamamış 2 sanık varsa ve suçu da sürekli birbirlerinin üstüne atıyorlarsa...
Yargıç, "bir masumu cezalandırmak yerine, bir suçluyu cezasız bırakmak yeğlenmelidir" ilkesi sonucu; her 2 sanığı da beraat ettirebilir.
***
Terör olaylarının yaygınlaşması nedeniyle kolluk kuvvetleri, kuşkulandıklarını diledikleri gibi gözaltına alıp sorguya çekmeye kalktıklarında, toplumun ortak huzurunu bizzat depremlemeye başlamış olmazlar mı?
Ve akla şu soru gelmez mi:
-"Yönetenler"le "yönetilenler"den oluşan bir devlette; kolluk kuvvetleri, öncelikle toplumun ortak huzurunu mu güvence altında tutmaktan sorumludurlar, yoksa öncelikle "yönetenler"in huzurunu mu?
***
Görünüşe bakılırsa bizde öncelikle "yönetenlerin" huzurunu güvence altında tutmak, toplumun ortak huzurunu güvence altında tutmaya ağır basmakta...
AB'nin kapısında bekleyip durma süresi, boşuna bulmayacak 20 yılı...
***
Genç dostların sınavları... Rahat ve imrenilen bir hayat yaşamak umuduyla... Ve model sadece TV şöhretleri de değil, politik bir liderliğe de epey özeniliyor galiba...
***
Dileriz genç dostlar da, günün birinde "ne umduk, ne bulduk" demesinler...

Çetin ALTAN
__________________
"İşler ehline verilmediği zaman kıyameti bekle "
Tl nin kıymetini bilelim.
Para sende varsa herkeste olan , sende yoksa kimsede olmayandır.
Piyasaya söz geçiremiyorsan sözünü dinle :)
Alıntı ile Cevapla
chem73 kullanıcısına teşekkür edenler
neron (28-06-2006), Ramo (28-06-2006)
  #95  
Eski 28-06-2006, 21:56
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Fethullah Gülen'i tanımak...

Pazartesi akşamı Kanaltürk'te Fethullah Gülen'in uzun süre bir numaralı adamı, onun kuruluşlarının da hissedarı ve yöneticisi olan Nurettin Veren'in konuşması vardı.

Gülen adına siyasetçilere ve medyaya yakınlaşma görevlerini de üstlenen (ünlü liderlerle fotoğraflarını da gösteren) ve daha sonra "Fethullah Hoca"nın dini nasıl kendine göre şekillendirmek istediğini, kendisine "peygamberler üstü, yarı Tanrı" kimliği kazandırmaya çalıştığını ve okullarına giden gençlerin beyninin yıkandığını görünce tenkitlere başladığını anlatan Nurettin Veren bu noktadan sonra ise hisselerine, sahte imzayla el değiştirildiğini söyledi...

Devletin içinde hakimiyet kurmuş devlet gibi bir örgüt olduğunu...

Bütün FEM dershanelerinde dinleme cihazları bulunduğunu ve Gülen'in en yakın arkadaşlarını bile dinlettiğini. Okullarda, dershanelerde Gülen cemaati toplantıları yapıldığını. "Abi"lerin cemaatin ideolojisini benimsetmek üzere öğrencileri baskı altında tuttuğunu...

Bu okullara çocuklarını iyi niyetle gönderen velilerin sonradan "Bizi beğenmeyen, dinimizi, inancımızı sorgulayan gençler olarak geri döndüler" dediğini...

Gülen'in müritlerinin kedisi, köpeği gibi her dediğine uyarak yerlerde oturduğunu...

İsmi de Fethullah Gülen tarafından verilen Asya Finans'ın kuruluşunda Tansu ve Özer Çiller'in desteğini...

Gülen'in Hıristiyanlık-Yahudilik ve Müslümanlığı birleştirerek bir dünya dini kurmayı amaçladığını...

Müritlerine "O Amerika'dan bile kafanızdakileri okur, sizi görür" dendiğini, oysa bunun "Tanrı'ya şirk koşmak" anlamına geldiğini... Son peygamberin Muhammed olduğu bilindiğine göre İslam'ı bile manipule ettiğini...

Fethullah Gülen okullarında yetişenlerin ABD'ye gönderilerek Türkiye'ye döndüklerinde iyi konumlara daha kolayca gelmesinin sağlandığını.

Bir dönem, cemaatin erkeklerine "devlette daha kolay yükselmek için başı açık kadınlarla evlenmeleri" şartının konduğunu...

Neden susmuş?
Anlattı, anlattı. "Fethullah Gülen örgütünün zarar verdiğine inanıyor musunuz" sorusu ile Kanal'ın yaptığı ankete programın sonunda 81 bin kişi katılmıştı ve sonuç "yarı yarıya inanıyor"; yüzde 50'ye yüzde 50 çıktı.

Buna karşılık Nurettin Veren "O 'hayır' oylarının çoğu cemaatten geliyor. Asker disipliniyle katılmışlardır" gibi bir açıklama yaptı.

Programa mesajlarıyla katılan izleyiciler arasında "duyduklarından dehşete düştüğünü" söyleyenler olduğu gibi "Nurettin Veren 35 yıl neden susmuş" sorusunu soranlar da vardı.

Veren, bu soruya yüksek sesle "Evet ben toplu hipnozdan ancak uyandım. Cemaatin gidişini beğenmediğimi, raydan çıkıp ihanet noktasına varacak şekilde stil ve tarz değiştirdiğini, okullardan mezun olanların "Fethullahçı" yapıldığını onlara da söyledim. Ve bu görevi de cemaatin içindeki safların uyanması, herkesin gerçekleri öğrenmesi için yapıyorum" cevabını verdi.

Vakıf bağışlarıyla kurulan Şifa Hastanesi'nin nasıl holding olabildiğine, cemaatin kısa sürede bu kadar zenginleştiğine de dikkati çekerek...

Özellikle "Emniyet" teşkilata ile bazı önemli devlet kurum ve kuruluşlarında "Gülen'ci" bir anlayışın hızla yayıldığının söylendiği günlerde çok önemli açıklamalardı.

Ftogram yakında Kanaltürk'te yeniden yayınlanacakmış, merak ediyorsanız hâlâ izleme şansınız var.

http://www.vatanim.com.tr/root.vatan...goryid=4&wid=4

Ruhat Mengi
Alıntı ile Cevapla
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler
neron (29-06-2006), Süvari (28-06-2006)
  #96  
Eski 29-06-2006, 11:54
chem73 - ait Avatar
chem73 chem73 bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 948/1476
0 Mesaj ına 4380 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/20...9/tkivanc.html

'Şifreyi çözüyorum', 'Şifrelerin Şifresi' ve 'Kitabın Orta Yerinden linkleri ile birlikte okunmalı
__________________
"İşler ehline verilmediği zaman kıyameti bekle "
Tl nin kıymetini bilelim.
Para sende varsa herkeste olan , sende yoksa kimsede olmayandır.
Piyasaya söz geçiremiyorsan sözünü dinle :)
Alıntı ile Cevapla
  #97  
Eski 29-06-2006, 14:57
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Petrole zam Düdüğe devam

Son yapılan zamla benzinin litre fiyatının 3 YTL'yi geçmesine tepkiler sürüyor. Alem FM'de sabah programı yapan Nihat Sırdar'ın öncülük ettiği 'korna çalma' eylemi, trafiğinin yoğun olduğu noktalarda ilgi görüyor.
3 haftadır protesto için sabah 08.00'de 1 dakika süreyle korna çalanlara, her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Benzinin litre fiyatı 3 YTL'yi geçince, protestoya destek verenlerin sayısı da hızla arttı.
Alem FM'de program yaoan Nihat Sırdar ardı arkası kesilmeyen benzin zamları ve yüksek akaryakıt vergisine karşı üç hafta önce sürücüleri eyleme çağırdı.
İlk günlerde az sayıda sürücünün destek verdiği eylem bugünlerde hızla yayılıyor. Korna çalmaktan çekinenler ise dörtlü flaşör yakıyor.
Özellikle son zamla, benzinin litre fiyatı psikolojik sınır olan 3 YTL'yi geçince, sürücülerin protestoya desteği arttı.
Ancak hiçkimse, eylemden sonuç alınacağına ihtimal vermiyor. Nihat Sırdar ise eylemin zamlara tepkisiz kalanları uyandıracağı umudunda.

*****Benzin fiyatları 3 YTL'yi de geçti
Yurtdışında petrol fiyatları 70 dolar sınırında dengeye oturmasına karşın içerde dolarda yaşanan dalgalanmalar araç sahiplerini vurmaya devam ediyor.
Benzin fiyatlarına haziran ayında ikinci kez zam yapılırken, pompa fiyatları bu kez 3 YTL'yi de geçti...
Uluslararası piyasalarda petrol fiyatlarında yaşanan yükselişler durdu durmasına ama Türkiye'deki akaryakıt zamları durmadı. Yükselen dolar kurunun etkisiyle benzine art arda zam yapılırken, sadece son 35 gündeki zam oranı yüzde 8'e dayandı. Enflasyon hedefinin yüzde 5 olduğu Türkiye'de, yılbaşına göre depo doldurmanın maliyeti ise yüzde 18 oranında arttı.

*****
Alıntı ile Cevapla
  #98  
Eski 30-06-2006, 13:15
Süvari - ait Avatar
Süvari Süvari bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: İstanbul
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 685/2402
454 Mesaj ına 1691 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Geçen seneye oranla benzin tüketiminin azalmış olduğunu okumuştum geçen gün.
Ancak korna çalma eylemini hiç beğenmedim. Bir korna çalındığında yanınızda yürüyen bir yayanın nasıl bir işkence çektiğini düşünmek gerek. Ayrıca gereksiz korna çalanların üstüne yürümek yada ağzıma geleni söylemek bağırmak gibi birçok tepki vermiş olmam nedeniyle benim gibi yumuşak bir adamı bile çıldırtabilecek bir eylem hem sakıncalı hemde bir işe yaramaz.
Pahalı bulan ya arabasını kullanmayacak ki hafta da bir gün bile kullanmaya çekiniyorum artık zaten ne kullanacak yer nede artık bende yürek kaldı. Artık duruyor tüm yollar. Halen duble yol kavşak derdinde olan hükümetimiz toplu taşıma ve raylı sistemleri ne zaman politik tercih yapar ozaman kurtuluruz.

Bana kalırsa öncelik kaçak benzin ve elektrik üzerine gitmek olmalı. Özelleştirme bunu çözecek tek yol. Kaçak benzine uygulanan cezalar artırılmalı.

Benzin için ise tavsiyem küçük arabalar alınmalı, gaz pedalına ralliciler gibi değil nazikçe basılmalı.
Alıntı ile Cevapla
Süvari kullanıcısına teşekkür edenler
Ramo (30-06-2006)
  #99  
Eski 01-07-2006, 00:08
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Ajanslara yansıyan ve Cumhuriyet''te 25 Haziran 2006''da yayımlanan haber, ''''AKP''nin demokrasinin olanaklarından yararlanarak İslamo-faşist bir darbe hazırladığını, Bush yönetiminin bunu göremediğini'''' yazıyor. Amerika Güvenlik Politikası Merkezi''nin değerlendirmesi böyle. Cumhuriyet''te bu köşede bu konuyu son iki yılda en az 20 defa yazdım ve İslamcı Siyaset ve Cumhuriyet adlı kitapta yayımladım. (*)

- ABD''nin Güvenlik Politikası Merkezi''nin yazdıklarını Türkiye''de sağcısı, solcusu, liberali, ulusalı, gayri millisi, bölücüsü bilmeyen yok. ABD kendi destekleyerek getirdiği yönetimi mi eleştiriyor? Bunu yaparak ''''kendini karşı cephede mi göstermek istiyor''''?

- ABD ile birlikte, içimizde onunla işbirliği yapan ''''kimi gayri milli sermaye çevreleri'''' , kendini karşı cephede göstererek şaşırtma yapmak, kafa karıştırmak için mi bunları pazarlıyor?

- Amerikan Güvenlik Politikası Merkezi, neden S. Arabistan''da İslamo-faşist bir rejim var; ABD bunu düzeltmek için elinden geleni yapmıyor; Bush yönetimi bunu görmüyor mu demiyor?

ABD için Türkiye''de veya S. Arabistan''da İslamo-faşist bir rejimin bulunup bulunmaması hiç önemli değildir. Daha doğrusu bir İslam ülkesinde ''''şeriat düzeninin bulunup bulunmaması onları hiç ilgilendirmez'''' . Onları, o ülke yönetimlerinin, ''''ABD''nin dediklerini yapıp yapmamaları ilgilendirir''''.

- İran''da şeriat düzeni vardır;

- Suudi Arabistan''da bu düzen İran''dan daha katı uygulanır.

İran ABD için gerici, insan haklarının bulunmadığı, demokrasiden uzak bir düşman olarak hedef gösterilir; buna karşılık S. Arabistan için böyle şeyler hiç söylenmez; ABD ile aralarında ''''stratejik bir işbirliği'''' vardır.

- Aralarındaki tek fark İran''ın antiemperyalist olması ve ABD''nin dediklerine uymayan politikasıdır. İran mevcut şeriatçı düzeni koruyarak, S. Arabistan gibi ABD''nin dediklerini yapan bir arka bahçe olmayı kabul etse, anında Washington''ın stratejik ortağı haline dönüşür. Şeriatçı düzeninin sözü bile edilmez.

- O zaman ABD için esas mesele, İslamo-faşistlik değil ''''Amerikacılık ve anti Amerikacılık'''' meselesidir.

Niye şimdi pazarlanıyor?
- AKP hükümeti, ABD''ye çok yakın, her türlü işbirliğine hazır. Daha dün Cüneyt Zapsu Amerikalılara, ''''Niye bizi daha iyi kullanmıyorsunuz'''' demedi mi? O halde mesele ne?

- AKP, Necmettin Erbakan ''ın ''''İslamcı ama anti Amerikan politikalarına alternatif olarak'''' desteklenmedi mi? Hem de Türkiye''deki gayri milli sermaye çevreleri ile işbirliği yapılarak bu sonuca ulaşılmadı mı? Serbest piyasa olarak en serbestini getirdiler; özelleştirmenin, Amerika''nın rüyasında bile göremeyeceği uygulamasını yaptılar.

ABD''nin istediği biçimde AB ile her türlü tek yanlı bağlar kuruldu. 3 Ekim 2005''te Washington, AKP hükümetine Brüksel''de destek için her şeyi yapmadı mı? O zaman sorun ne? Nereden çıktı bu İslamo-faşist saçmalığı!..

Olasılıkları yüksek sesle düşünelim...
1) ABD, piyasadaki sermaye partililerden bir koalisyon mu üretmek istiyor? Çok zor... Halk artık onlara güvenemiyor ki.

2) AKP döneminde Türkiye''de Amerikan karşıtlığının yüzde 90''a yaklaşması mı ABD''yi ürküttü.

3) Yoksa AKP''nin tabanında, yönetimin Amerika ile çok yakın işbirliğine karşı tepkilerin artması mı ABD''yi alternatif aramaya götürüyor?

TSK gerekçesi, en saçması...
Ama Amerikan raporundaki TSK gerekçesi en saçma olanı. TSK''nin temelde Atatürkçü kimliğine karşı, AKP''nin TSK için bir tehdit oluşturmasına ABD''nin itiraz etmesidir. Herhalde bu itiraz ulusalcı, Cumhuriyetçi ve Atatürkçü bir ordu kimliğine olamaz. Amerika da bütün bunlara karşı değil mi?

Bu konuda Washington''ın Brüksel ile beraber çalıştıklarını işin içinde olanlar iyi bilirler.

Amerikan Güvenlik Politikası Merkezi''nin değerlendirmeleri ABD''nin izlediği politika ile taban tabana zıt. Yoksa Aziz Yıldırım gibi, AKP de geri çekilip, anlı şanlı bir biçimde iktidara yeniden getirilmek mi isteniyor? Amerika''nın AKP''ye karşı TSK''nin yanında duruş pazarlaması kafamı biraz karıştırdı da...

Erol Manisalı
Cumhuriyet
Alıntı ile Cevapla
  #100  
Eski 29-07-2006, 10:10
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Korkaklık ile ahlaksızlık savaştığında...

Bekir COŞKUN bcoskun@hurriyet.com.t


SAVAŞMAK yiğit ve mert insanların işi olmalı.

Savunmasız kadınlardan, çocuklardan, masum insanların yaşadığı yuvalarından uzakta bir yerde.

Ama bu Ortadoğu savaşları öyle değil.

Cephesi yok.

Yatak odaları havaya uçuyor, mutfaklar vuruluyor, beşikler isabet alıyor, kadınlar ölüyor, çocuklar-bebekler parçalanıyor.

*

Savaş mert-yiğit insanların işidir.

Bu savaşanlar mert-yiğit değil.

Bir yanda düzenli orduları kışlalarında miskin miskin otururken, vur-kaç taktiği ile kadınların ve çocukların arasına saklanan Arap örgütleri...

Türk şoförler de dahil, sivilleri televizyon kameraları karşısında bıçakla kesecek kadar "savaş ahlakından" yoksunlar.

En büyük vuruşlarıydı; sivillerin dolu olduğu uçakları sivillerin dolu olduğu bir ticaret merkezine sokmak...

PKK bile "bebekleri öldürme" eğitimini Lübnan ve Suriye’deki o ünlü terör kamplarında almıştı.

En büyük savaş taktikleridir bunların; uyuşturucu verilmiş gençlerin karnına bomba paketlerini sarıp, her şeyden habersiz sivillerin otobüsünün içinde patlatmak.

Öte yanda; İsrail...

Savaşın tüm insanlık dışı yöntemlerini kullanmaktan kaçınmayan, kadın-çocuk tanımayan bir ahlaksızlık...

Varlığını barışla değil, savaşla sürdürmeyi seçmiş, kendi çıkarları söz konusu ise asla insani değerleri tanımayan bir ahlak dışı stratejisi...

*

Siviller günlerdir işte bu ikisinin arasında kaldılar.

Korkaklık ile ahlaksızlığın...

Kadınlar-çocuklar Arap örgütleri için birer kalkan, İsrail için ise hedef...

Doğada hayvanlar dahi kavgalarında düşmanlarını yuvalarından uzaklaştırmaya bakarlar.

Bunlar yuvaları cephe yaptılar, gazeteler vurulmuş salıncaklarla, beşiklerle dolu.

Ajanslar, parçalanmış, ama elinde hálá bebeğini tutan çocukların görüntüsünü geçtiler dün.

Çünkü savaş yiğit-mert insanların işidir.

Ve savaşın dahi bir ahlakı vardır.

Ama korkaklık ile ahlaksızlık savaştığında, işte böyle oluyor.
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (29-07-2006), Süvari (31-07-2006)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Açık
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 10:28 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce