#31
|
||||
|
||||
66. Sone
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez. Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini, Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz, Değil mi ki ayaklar altında insan onuru, O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış, Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru, Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş, Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın, Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene, Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın, Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama, Seni yalnız komak var, o koyuyor adama. Can Yücel (Shakespeare çevirisi) |
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler | ||
#32
|
||||
|
||||
-Sanırım Öküz dergisinde çıkmıştı Can babanın bu anısı.Hazır ondan bir şiir şettirmişken arkabahçenin duvarlarına onuda yazıverelim gari...
Can yücel datça'da alışveriş yaptığı bakkalın kendisini kazıkladığını anlamış,ve bir gün dükkana girip hiçbirşey söylemeden pantolonunun fermuarını açıp işemiş bakkalcı ile yapılan röportajda can yücel iyi adamdı,benden alışveriş yapardı ama bir gün dükkanıma işedi,bunu neden yaptı hala bilmiyorum demiş |
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler | ||
alihoca (14-04-2006) |
#33
|
|||
|
|||
Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yildizlar bostur bos!
Birak onu bunu da gönlünü hos tut hos! Su durmadan kurulup dagilan evrende Bir nefestir alacagin, o da bostur bos! Hayyam |
#34
|
|||
|
|||
Güle naz
"Öldük, ölümden bir şeyler umarak.
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü Nasıl hatırlamasın o türküyü, Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü, Alıştığımız bir şeydi yaşamak." * * * Annem pek severdi Cahit Sıtkı'nın bu şiirini... Tadı damağımızda kalan güzel bir şeyler yaşadık mı, - neşeli bir yemek, peşinden sinemaya gitmek ya da gece onda kalmam türünden- uzunca bir süre tekrarlanamayacağını bilmenin efkârıyla son dizeyi mırıldanırdı. Ben hep karanfil götürürdüm, yaş günlerine, anneler günlerine, evlilik yıldönümlerine... kutlamak için; İhmal ettiysem af dilemek, gözüne girdiysem iltifat dilenmek için... Severdi karanfili... öyle derdi. İlkin al buketleri, sonra saçlarımı koklayıp içine çekerdi. Kederlendi mi, bir segâh şarkı gelip yerleşirdi diline: "Ben bir küçük cezveyim / elden ele gezmeyim / verin benim yarimi / boynu bükük gezmeyim / Güle naz, güle naz / ağlayan çok, gülen az". Derken bir telaş, öpüşür ayrılırdık. "İşler bekler"di. * * * Geçen yaş gününde götürdüğüm kırmızı karanfilleri özenle vazoya yerleştirirken alelade bir sırrı açıklar gibi; "Biliyor musun, ben aslında karanfil değil, gül severim" deyiverdi. Şaşkın bakakaldım. "Peki niye bunca yıl..." diye kekeledim. "Çünkü pahalıydı gül... Sevdiklerimin beni mutlu etmek için çok masrafa girmesini istemedim. Bir kez 'Karanfil severim' deyiverdim. Öyle gitti yıllar yılı..." Bir anda, boyun büktü 40 yılın bütün karanfilleri... Yazılıp gönderilmemiş mektuplar gibi yaprak döktü derilmemiş, verilmemiş güller... Kim bilir daha ne çok karanfil vardı hayatında, azla yetinme uğruna sineye çekilmiş... ...tencerede pişirip kapağında yerken, ayağını yorganına göre uzatırken, "eh buna da şükür" derken boş verilmiş... ...özlenen güllere tercih edilmiş... Kaç gülden vazgeçmişti, bir karanfil huzuru verebilmek için çevresine... O, her segâh şarkıda içten içe "güle naz" yaparken biz, "gülen az" diye hak vermiştik safça... * * * "Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok; yok bizi arayan, soran kimsemiz. Karanlık ki gecemiz, ha olmuş ha olmamış penceremiz; akarsuda aksimizden eser yok." diye biter Cahit Sıtkı'nın şiiri... Bu sabah, "boynu bükük gezen küçük cezveler " anısına, itirafı gecikmiş bir sevdaya ağıt yakarcasına, gülleri yığsam pencerede bekleyen kadının dermansız ayaklarına, bilirim yine sevinemez masrafından korkarak... Lakin "bir büyük boşlukta" onca karanfili gül niyetine koklamak zorunda kalsak da, "...alıştığımız bir şeydi yaşamak..." CAN DÜNDAR |
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler | ||
alihoca (18-04-2006) |
#35
|
||||
|
||||
Kibariye şık Yorumlamış
İstanbul İstanbul Olalı
Söz/Müzik: Sezen Aksu Uzanıp Kanlıca’nın orta yerinde bi taşa Gözümün yaşını yüzdürdüm Hisar’a doğru Yapacak hiçbir şey yok gitmek istedi gitti Hem anlıyorum hem çok acı tek taraflı bitti Bi lodos lazım şimdi bana, bi kürek, bi kayık Zulada birkaç şişe yakut yer gök kırmızı Söverim gelmişine geçmişine ayıpsa ayıp Düşer üstüme akşamdan kalma sabah yıldızı Ah İstanbul İstanbul olalı Hiç görmedi böyle keder Geberiyorum aşkından Kalmadı bende gururdan eser İstanbul İstanbul olalı Hiç görmedi böyle keder Geberiyorum aşkından Kalmadı bende gururdan eser Ne acı ne acı insan kendine ne kadar yenik Bulunmadı ihanetin ilacı yürek koca bir karadelik Yapacak hiçbir şey yok gönül bu sevdi Yeni bir ten yeni bir heyecan bilirim üstelik Bi lodos lazım şimdi bana, bi kürek, bi kayık Zulada birkaç şişe yakut yer gök kırmızı Söverim gelmişine geçmişine ayıpsa ayıp Düşer üstüme akşamdan kalma sabah yıldızı Ah İstanbul İstanbul olalı Hiç görmedi böyle keder Geberiyorum aşkından Kalmadı bende gururdan eser İstanbul İstanbul olalı Hiç görmedi böyle keder Geberiyorum aşkından Kalmadı bende gururdan eser
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez |
Master kullanıcısına teşekkür edenler | ||
#36
|
|||
|
|||
Bir Çınar Daha...
Haydar Haydar
Ondört bin yıl gezdim divanelikte Sıtk-ı ismin buldum pervanelikte İçtim şarabını mestanelikte Kırkların ceminde dara düş oldum Kırkların ceminde haydar haydar dara düş oldum Güruh-u naci'ye özümü kattım İnsan sıfatından çok geldim gittim Bülbül oldum firdevs bağında öttüm Bir zaman gül için zara düş oldum Bir zaman gül için haydar haydar zara düş oldum Ali Ekber ÇİÇEK(1935-2006) Türk Halk Müziği'ne 400'den fazla türkü kazandıran bağlama ustası Ali Ekber Çiçek (71) son yolculuğuna uğurlandı. |
alihoca kullanıcısına teşekkür edenler | ||
#37
|
|||
|
|||
Camiye gittim, ama Allah bilir niye:
Ne namaz kilmaya, ne dua etmeye. Eskiden bir kilim asirmistim camiden: O eskidi gittim yenisini yürütmeye. Hayyam |
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler | ||
alihoca (07-05-2006) |
#38
|
||||
|
||||
Ali Kemal
Kartallı Kâzım
Köprünün orda bir ağacı gösterdi Tatar yüzlü adama, - Şu köprünün dibindeki ağaç yok mu? Ard ayakları üstüne kalkmış hayvana benzeyen ağaç? Şu soldaki, koskocaman. Bak, Dalları köprüyü aşan O dallara astılar ölüsünü Ali Kemal'in. İstanbul'dan kaldırıldı herif güpegündüz berberden Beyoğlu'nda tıraş olurken, 338'de." "- Kim bu Ali Kemal?" "- Gazete muharriri. İngilizlerden para alır. Adamıydı Halifenin. Gözlüklü Şişman. Kan damlardı kaleminden, fakat murdar fakat pist bir kan. Gün olur daha derin daha geniş yara açar kalemin düşmanlığı mavzerin düşmanlığından." "- İzmit bizde miydi o zaman?" "- Yeni girmiştik İngilizler İstanbul'daydı daha. Ali Kemal'i çalıp getirdiler. İngiliz'in mavi gözünden. Burada "geliyor" diye şayia çıktı, Altı yedi saat önce. İskeleye yığıldı millet. Belki İzmit halkının dörtte üçü kadınlara varıncaya kadar. Ben Ulu Camiin ordan bakıyorum gözümde dürbün. Göründü karşıdan motor nihayet, Bata çıka geliyor. Koştum aşağıya. Ben iskeleye inmeden çıkarmışlar Ali Kemal'i motordan. Şurda tepede Saray meydanında hükümet konağı var kolordu dairesi, oraya götürdüler. Konağın önü meydan sokaklar adam almıyor. Kaynıyor karınca gibi İzmit halkı. Fakat öfkeli fakat merhametsiz Çoğu da gülüyor bayram yeri gibi İzmit şehri. Hava da sıcak, gök de bulutsuz. Ali Kemal 20 dakika kaldı kalmadı konakta dışarı çıkardılar. Attı bir adım. Etrafını zabitlerle polisler almış. Kireç gibi yüzü. Sarışın. Birden ahali başladı bağırmaya: "Kahrolsun Artin Kemal." Durdu. Arkasına baktı konağın kapısından tarafa, belki de geri dönüp içeri girmek için. Fakat yüzüne karşı kapıyı ağır ağır kapadılar. Yürüdü sallanarak on adım kadar. Ahali boyuna bağırıyor. Bir taş geldi arkadan başına çarptı. Bir taş daha. bu sefer yüzüne Kırıldı gözlükleri, bıyıklarına doğru kanın aktığını gördüm. Birisi, "Vurun", diye haykırdı. Taş odun çürük sebze yağıyor. Muhafızlar bıraktı Ali Kemal'i Ahali kara bulut gibi çullandı üzerine alaşağı ettiler. Orda yerde yaptılar ne yaptılarsa. Sonra açıldı bir parça ortalık. Baktım ki yatıyor yüzükoyun. Ayağında bir donu kalmış kısa bir don. Çıplak eti pelte gibi tombul, beyaz. Bana hâlâ nefes alıyor gibi geldi. Bir bağladılar sol ayağına. Hiç unutmam sol ayağında kundura, çorap filan yoktu fakat sağ bacağında çorap bağı kalmış. Başladılar ölüyü bacağından sürümeye. Yokuş aşağı, başı taşlara çarpıp gidiyor. Millet peşinde. Bir aralık ipi koptu. Bağlandı yenisi. İbret alınacak hal. Halkı kızdırmaya gelmez. Bir sabreder iki sabreder, her ne ise. Böylece dolaştı İzmit şehrini Ali Kemal. Sonra dedim ya astlılar şu köprünün üstündeki dallara ölüsünü. Sonra ölüyü indirdiler fakat gömleği mi, donu mu ne iç çamaşırlarından bir şey öteki dalda bir iki ay sallanıp durdu. Sonra satıldı müzayedeyle saati filan, çok sonra. Ben birini bilirim Tek çorabını hatıra diye beş liraya alan." Nazım Hikmet Memleketimden İnsan Manzaraları |
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler | ||
alihoca (28-05-2006) |
#39
|
|||
|
|||
Acıyı Bal Eyledik
-Pir sultan ölür dirilir- Bak şu bebelerin güzelliğine Kaşı destan Gözü destan Elleri kan içinde Kör olasın demiyorum Kör olma da Gör beni Damda birlikte yatmışız Öküzü hoşça tutmuşuz Koyun değil şu dağlarda San kendimizi gütmüşüz Hor baktık mı karıncaya Kırdık mı kanadını serçenin Vurduk mu karacanın yavrulusunu Ya nasıl kıyarız insana Sen olmazsan öldürmek ne Çürümek ne zindanlarda Özlem ne, ayrılık ne Yokluk ne, yoksulluk ne İşşiz güçsüz dolanmak ne Gün gün ile barışmalı Kardeş kardeş duruşmalı Koklaşmalı söyleşmeli Korka korka yaşamak ne Kahrolasın demiyorum Kahrolma da Gör beni Kanadık toprak olduk Çekildik bayrak olduk Döküldük yaprak olduk Geldik bugüne Ekmeği bol eyledik Acıyı bal eyledik Sıratı yol eyledik Geldik bugüne Ekilir ekin geliriz Ezilir un geliriz Bir gider bin geliriz Beni vurmak kurtuluş mu Körolasın demiyorum Kör olma da Gör beni Hasan Hüseyin Korkmazgil |
#40
|
||||
|
||||
BU DERT BENİ ADAM EDER
Gece gündüz dolaşırım tenhalarda menhalarda Benim annem güzel anem beni koyver Sağ yanımda bir sızı var, sol yanımda yandım aman altıpatlar Bu dert beni verem eder Eğri büğrü bakar oldum boyunbağı takar oldum şaşkın oldum sakar oldum İkide bir yüreğimi dağa taşa diker oldum Şunca yıl karanlıkta göz kırpmaktan bıkar oldum Benim annem şeker annem gençlik elden gitti gider Dama çıktım damdan düştüm kılıç kestim esrar içtim Şahin oldum keloğlanın külahını kaptım kaçtım Yâre ağlar güler uçtum yarı yolda yorgun düştüm Benim annem kadın annem bu nasıl iş bana deyver Gece gündüz düşünürüm tenhalarda menhalarda Aman annem güzel anem beni koyver Sağ yanımda bir sızı var, sol yanımda dağlar duman altıpatlar Bu dert beni adam eder. 1963 Ataol BEHRAMOĞLU |
Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Konu Seçenekleri | Bu Konuda Ara |
Modları Göster | |
|
|