#721
|
|||
|
|||
Baby Boomer'larin Emeklilikleri Yaklasiyor.
Gelecek yildan itibaren baby boomerlar calisma hayatindan kopmaya baslayacaklar. Bu surecin dunyada saglik sigortasi ve emeklilik sistemlerini nasil etkileyecegi tartisilmaya devam ediyor ve ulkeler planlama yapmaya calisiyorlar.
Bilindigi uzere 2. Dunya Savasi'nin bitimiyle birlikte dunya bir rahatlama donemine girmis boylece ekonomik faaliyetlerdeki artisla birlirlikte isgucu acigi ortaya cikmisti.Gerek insanlarin rahatlamasi gerekse de hukumetlerin fazla cocuk sahibi olmayi tesvik etmeleri uzerine aileler bu yonde bir trend olusturmuslardir. Bu donem 1946 ile 1964 yillari arasinda kalir ve 18 yillik bu surec icinde dogan cocuklara baby boomer adi verilir. Baby boomerlarin buyuyup calisma hayatina atilmalari ve bunun sonucunda yaptiklari harcamalar uzun yillar ekonomileri canli tutmustur. Baby boomerlar 2011 yilindan itibaren emekli olmaya baslayacaklar ve surec 2029 yilinda tumunun emekli olmasiyla tamamlanmis olacak. Ortalama yasam suresini 85 olarak hesaplayan Amerikan saglik sistemi planlayicilari 2049 yilina kadar surecek baby boomerlarin emeklilik yasamlarini belirli bir duzen icinde yurutebilmek icin epey uzun suredir planlama yapmakta. Daha cok geriatri doktorlari, (yani yaslilik sorunlariyla ilgilenen doktorlar) daha cok hemsire, daha cok yasli yardimcilari, daha cok bakim ve huzur evleri ihtiyaci olacagi icin bu konulardaki eksikler suratle kapatilmaya calisilmakta. Bu konudaki bilgiler okullarda ogrencilerle paylasilmakta ve onumuzdeki 40 yil icin bu konunun onemiyle birlikte bu alandaki is firsatlarinin fazlaligina dikkat cekilmekte. Dolayisiyla bugunlerde neden daha cok ogrencinin hemsire olmak icin egitim aldigi da ortaya cikmakta. Hatta bu okullara o kadar talep var ki wait list'ler hazirlanmakda ve gerekli kriterlere sahip ogrenciler bu listelere girerek 1 veya 2 yil sonra okula girebilmeyi umut edip beklemekteler. Guzel ulkemizde sevgili yoneticilerimiz farkli konulara odaklanmislarken ben degerli forum arkadaslarima bir de boyle perspektifler oldugunu hatirlatmak istedim. Baby boomerlarin emekli olmalariyla birlikte ulkelerin emeklilik sistemlerinin bu yuku kaldiramayacagi ve bir cokuse neden olacagi zaten cesitli platformlarda konusuluyor. Bu hukumetlerin cozmesi gereken bir sorun ama Abd'de insanlarin kendi kisisel sorunlarini cozmeye odakli olarak gelecekte issiz kalmama adina bu donemi bir firsat olarak degerlendirmeye calismakta oluslari bana ilginc geldi. |
#722
|
||||
|
||||
Adı gecen bu nesil çok su kaldırır.
Vietman'da telef olan bunlar, çiçek çocuklar bunlar, Gates, Obama,Dustin Hofman,Silvia Kristal, Condiliza Rice felan ; alayı bunlar. Ben bi suya gidiyim bunlarla döneriz. Ha tabii bizim memlekette de bu nesilden birçok ecaiplik çıkmıştır ki, o suya gidersek hiç dönemeyiz. |
#723
|
||||
|
||||
Bizimkinin, Amerikalıardan 65 yıl sonra '' hadi ahali düzüşün, 3'ten azı kurtarmaz '' sloganının bile Amerikan patentli olması can sıkan bir mesele.
Ulen ipad bile çıktıgı gün geldi de bu '' düzüşelim,sürüleşelim '' sloganı niye 65 yıl sonra geldi bizim memlekete. Bu beybibluumerler aslında çok bi şeyişeyine denk bir genclik yaşadı. İlk gencliklerinde pek birşeyi kafaya takmadılar, her ne kadar bunların temsilcileri olarak akla gelenler kimine göre '' tiktiritoktan'' adamlardır, kimine göre ''çok yaratıcı'' adamlardır ama en akıllıca işleri, kendi ana-babaları gibi gaza gelip ücer beşer cocuk yapmadılar. Yapmadılar ama, bu arada da cinselliğin keyfini de dibine kadar cıkardılar. Tabii sadece serbest sexin önderlei degillerdi onlar. En fazla sigarayı, alkolu onlar tüketti, tozu, igneyi onlar kullandı. Bunların hepsinin yasaklanmasının önderleri de kendileri oldu. Ve kimine göre en güzel, kimine göre en yavşak degişimleri de onlar yapabildiler. Bence en büyük özellikleri Hi-fi den Wi-fi 'ye gecerken sendelememeleri olmuştur. ellili yaşlarına gelince ulan ölmek için erken bu salaklar daha bize bi dolu emekli maaşı verecek diyerek aerobik falan icad ettiler, ama günde 4 kilo aburcubur yemeden de imtina etmediler. Gencken cok zayıf olan bu herifler bütün zamanların en büyük kalcalı orta yaşlıları olarak amorf bir görüntüye bürünüverdiler. Bunların en büyük kurusu, kendilerinden sonraki nesilleri kendileri gibi yetiştirmemiş olmalarıdır. Tabii bu kusurun altında onların '' kenilerini birilerinin yetiştirmesi'' ne olan itirazları yatar. Sevdigim cocuklardır. Bu babyboomer aynı zamanda Kuzey Amerika'da yasayan bir fare cinsinin yavrusunun da adıdır. Bunlarla o kemirgenleri ayıran özellik, aynı nesilden olup da fare gibi yasayanlarla o nesille dünyaya insanca birşeyler bırakabilenler arasındaki kadardır ki, gercek babyboomerler itiraz ve meydan okumaları ile dünyanın heryerindeydiler aslında. cartoon20051230.gif |
#724
|
||||
|
||||
Times gazetesi Gallup araştırma şirketi tarafından yapılan bir araştırmanın sonuçlarını yayınladı.
53 ülkede yapılan araştırmanın sonuçlarına göre dünyanın en mutsuz insanları Fransızlar, en mutluları ise Nijeryalılar oldu. Ben gencliğimde ve orta yaşlılığımda, bu caanım ülkeme bayılıyordum. Demek ki o zamanlar meselelere global bakamıyormuşum. Caanım ülkemden ayrıldıktan sonra, aslında bütün dünyanın caanım dünyam olduğunu ufak ufak sezmeye başlamıştım ki, bu sezgilerim bilimsel olarak da ispatlandı. Demek ki neymiş ; yüksek yaşam düzeyi, demokrasi gibi kıldan tüyden şeyler insanoğlunu Fransa'da bile olsa mutlu etmiyor. Nijeryalılar Fransızlardan, Afganistanlılar ABD'lilerden Bengaldeşliler Almanlardan daha mutlu. Yapılan calışmanın tabii ki cok büyük bir eksikliği var. Türklere sormamışlar; ya da sormuşlar ben görmemişim, ya da sormuşlar da iyi bir dayak yemişler anketörler. Zira Türkiye bu degerlendirmede olsa, Nijerya'ya iki boy fark atacagımız aşikar. Demek ki neymiş, bize ve bizim gibi ülkelerdeki ileri demokrasi ( valla başbakanın yalancısıyım ), bagımsız yargı, biber gazı, günde ortalama 20 trafik ölüsü, 188 cesetli Hizbullahcının adaletli bir şekilde salıverilmesi, cocugunla yemege gitmenin yasaklanması, mutlulugun tam kaynagı. Mutlu ülkelerin nerseyse tamamının müslüman olması ayrı bir gurur vesilesi tabii. mutluaku.jpg |
#725
|
||||
|
||||
__________________
“Çalışmadan, öğrenmeden,yorulmadan rahat yaşama yollarını alışkanlık haline getiren milletler önce onurlarını sonra hürriyetlerini daha sonra da geleceklerini kaybetmeye mahkumdurlar.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK |
dentist kullanıcısına teşekkür edenler | ||
account (25-01-2011), ar_de_ (31-01-2011), bikmisbroker (20-06-2011), buena vista (24-01-2011), Master (24-01-2011), neron (24-01-2011), nomeames (24-01-2011), Ramo (01-03-2011), Süvari (24-01-2011) |
#726
|
||||
|
||||
Protesto Ediyorum
Dünden beri, bütün mail adreslerimden, bütün telefonlarımdan SMS ile, whatsup üzerinden, blackberry massanger üzerinden, skype'den ,mirc'den,googleTalk'dan, ICQ'dan , OPN'den MSN'den,facebook'tan, viber'den asagıdaki linki almaktayım.
Bu memlekette savcı falan yok mu kardeşim. İnsana bir rahat vermiyorlar. Ben bu linki almak , tehlikeli seyler okumak istemiyorum. Kapatın su teknolojik şeyleri. Ben ileri demokrasi istiyorum, ileri teknoloji degil. Suc duyurusunda bulunuyorum ; buradaki adres bana binlerce farklı yoldan iletilmektedir. Lutfen bütün bu yolları yasaklayınız. |
#727
|
||||
|
||||
mecidiye
Rahmetliyi yarın anacakmışız ama ben bugünden bir kurcalayayım dedim.
Abimizin 11 adedi resmi ve bilinen 7 adet de yancı olmak üzere mebzul sayıda karısından olma kayda gecmiş 37 ( otuzyedi ) cocugu olmuş. Bunlardan 4 tanesi de padişah olmuş. Bu 11 resmi karıdan 10 tanesi veremden ölmüş tıpkı kendisi gibi. Osmanlıperver kaynaklar, veremi karılarından kaptıgını söyler. İyi de kardeşim sıradan gecirdigi on karı veremden gitti ise demek ki esas taşıyıcı ve bulaştırıcı bu abi olması gerekmez mi !! E karıların alayı veremli olunca, cocukları da biraz carpıkcurpuk şıkmış ve peşpeşe ölüölüvermişler. Fransızcayı Fransızlardan iyi bilen bu kültür abidesi abimiz, nasıl oluyor da önüne geleni sıradan gecirip hepsinden cocuk yapıyor burası bir muamma. Demek ki bu yüksek kültür, vücudun aşşagı taraflarına pek nüksedememiş. Islahat fermanını falan bu batı kültürü gazı ile imzaladıgı ,Türkiye Cumhuriyeti'nin gelişini müjdeledigi falan söyleniyor olsa da hikaye. Abimiz Kırım savaşında hazineyi sıfırlayınca, batılılardan borc alabilmek icin el-mecbur azınlık haklarının altına imzayı atıvermiş. Bildiginiz ileri demokrasi be. Bu batık hali ile babasının ahşaptan yaptıgı Dolmabahce sarayını yenileyerek eşşek yükü parayı gömmüş. Yine Osmanlıperver abilerimiz bu inşaata para gömme işini '' halk iş buldu, memleket para yüzü gördü olarak yorumlar. Allah Ağaoğlu'na bereket , beline kuvvet versin. ( ki vermiş o da bir sürü karıyla geziyor.) 73 yıl önce ölmüş sıradan bir adamı anmanın hıyarlık kabul edildigi günümüzde, 150 yıl önce ölmüş bir dedenin anılması çok iyi birsey tabii ki. Bu adama dede diyenlerin dededen kıymetli olarak, bu adamın cocuklarından birini baba olarak kabullenmesi de matematiksel bir gercek tabii. Şükür ki, biz babasından başka baba, dedemizden başka dede arayarak analarımızı , ninelerimizi rencide edenlerden degiliz. Amin. |
#728
|
||||
|
||||
Biz İzmir'liler Gavurun kim olduğunu çok iyi biliriz...
İstiklal savaşı filan yok, hepsi dümen!
İstiklal savaşı filan yok, hepsi dümen! Punta’da bayram vardı. Yunan ordusu Pasaport’tan karaya çıkmış, İzmir Metropoliti Hrisostomos etekleri zil çala çala koşmuş, haçıyla takdis edip, “evlatlarım, ne kadar Türk kanı içerseniz, o kadar sevaba girmiş olacaksınız” diyerek yere kapanmış ve ilk ayak basan Yunan albayının çizmelerini öpüyordu. * Aniden... Uzun boylu, siyah takım elbiseli bi delikanlı fırladı ortaya, elinde revolver. Bastı tetiğe, trak trak trak! Efsun alayının sancaktarı karpuz gibi düştü atının sırtından. Panik... Baktılar ki, tek kişi, sarıverdiler etrafını, ilk süngüyü iman tahtasına sapladılar, sonra neresine denk gelirse, orasına... Hasan Tahsin’di o çılgın Türk. Henüz 30’unda. * Hükümetimiz “bu tür şayialara ehemmiyet vermeyin” diyordu hâlâ... Teori’yle pratik’in kesiştiği insan ise, vakit tamam demişti, Anadolu’ya geçiyoruz. Böyle başladı macera. * Ateşten gömleği giymişti ulus, aktı gitti, aylar yıllar, canlar... Takvimler 30 Ağustos 1922’yi gösterdiğinde, yer gök yarılıyor, şöyle yazıyordu hatıra defterine Yüzbaşı Kanellopulos, “Türk topçusu susmuyor, titreyerek güneşin batmasını bekliyoruz.” * Onun batmasını beklediği güneş, bizim için doğuyordu aslında... Çıktı bi kayanın üstüne Mustafa Kemal, haykırdı karanlığa, “Eyy Hacıanesti nerdesin, gel de kurtar ordularını!” * Kudurmuştu Ali Kemal... Büyük gazeteci! Kin kusuyordu köşesinden, “bu millici mahluklar kadar başları ezilesi yılanlar hayal edilemez, düşmanlar onlardan bin kere iyidir...” * O “mahluk”lardan biriydi İzmirli süvari teğmen Yıldırım... 18 yaşında. Vurulmuştu. 40 derece ateşli olmasına rağmen hastaneden kaçmış, cepheye koşmuş, bugün kendi adını taşıyan Küçükköy İstasyonu’nu almaya çalışırken, son nefesini vermiş, bahçesine gömülmüştü. * Yıldırım toprağa düşerken, 30 kadar Yunan askeri girdi, savunmasız Kuzuluk Köyü’ne... Gözleri Fatma’ya takıldı, 15’inde... “Taze incir gibi” dediler, sırıtarak... Kaçtı Fatma, evine kapandı, kapıyı kilitledi. Omuzladılar. Açılmadı. Yakalım dediler, evi yakalım, nasıl olsa çıkar. Çaktılar kibriti. Alev alev. Çıkmadı kardeşim. Çıkmadı Fatma. * Teğmen Şevket, Uşak’tan geçiyordu o sırada... Sakarya’da şehit olan Yüzbaşı Basri’nin anacığı yakaladı kolundan, “Basrim nerde?” diye sordu. İçi çekildi Şevket’in, boğazı düğümlendi... “Arkadan geliyor ana” dedi. Söyleyemedi gerçeği... Ve, ömrünün sonuna kadar unutamadı bu yalanını, “kendimi asla affetmedim” diye yazdı, o güne dair hatırasını. * “Bastır parayı, askerlikten yırt” yoktu o zamanlar... Allah kısmet ederse, romanını yazmak istediğim, Albay “deli” Halit, belinin sağında “namuslu” dediği tabancasını, belinin solunda “namussuz” dediği tabancasını taşıyordu. İşgalciye “namuslu”yla sıkıyor, işgalciden korkup geri kaçana “namussuz”u gösteriyordu, “tercih senin yiğidim, istersen buyur kaçmayı dene!” * “Deli”ren biri daha vardı... İstanbul’daki işgal kuvvetleri komutanı General Charpy, öfkeden deliye dönmüştü. Yırttı elindeki haritayı, fırlattı duvara, “bu hızla yarın İzmir’e girerler” dedi. İnanamıyordu. 250 bin kişilik devasa ordu, hayalet gibi çıkıp, bi ordan bi burdan dalan, hızar gibi biçen Fahrettin Altay komutasındaki süvari tarafından lokma lokma bölünüyordu. * Kaçıyordu Yunan. Ecel peşinde. * Ve, 9 Eylül. Hava mis. İzmir’in dağlarında çiçekler açıyordu. Bornova’dan boşaldılar aşağıya doğru, dörtnala. Sonradan adı Kahramanlar olan semte geldiler. Ödenecek “bedel” vardı daha... İkinci Tümen Dördüncü Alay’dan Konyalı Mehmet, Akşehirli Hakkı, Avanoslu Ahmet, düştüler oracıkta. Bugün, anıtları var orada. “Vatan ve namus” yazıyor altında. * İzmir’e ilk giren süvari olma “şeref”i, İzmirli soyadını alan, Yüzbaşı Şeref’e nasip oldu. Bismillah ilk iş, koştu Şeref, Hasan Tahsin’in düştüğü yere, Hükümet Konağı’nın alnı kabağına dikti al sancağı... Asteğmen Besim, Kadifekale’ye varmıştı bile. * Minarelerden ezan sesi yükselirken, Belkahve’deydi, Mustafa Kemal, seyrediyordu. * İşgal edildiği gün, bir ulusun Kurtuluş Savaşı’nı başlatan, işgali bittiği gün, o ulusun Kurtuluş Savaşı’nı bitiren, dünyada bu özelliğe sahip tek şehir, İzmir’i... Seyrediyordu. * Ağır ağır karardı hava. Kavuniçi top gibi gömüldü körfeze güneş, usuuul usul... Nif’te, kendisi için hazırlanan bağevine gitti. Tek kat, taş, penceresiz, gaz lambasının cılız ışığıyla aydınlanan, buram buram Ege kokan bağevine... Etrafında, Celal Bayar’ın “Galip Hoca” lakabıyla dağlarda örgütlediği efeler... Yorgundu. Yemek getirdiler. Yemedi. Cıgara çıkardı. Kahve istedi. “Biliyor musun İsmet” dedi... “Bir rüya görmüş gibiyim.” * Karabasanla başlayan, 3 yıl 3 ay 22 gün süren, mucizeyle biten bir rüya... Sona ermişti. * Taa ki... AKP’nin ilahiyatçı mebusu İhsan Şener, TBMM çatısı altında, “biliyor musunuz” diye başlayıp, “Yunanlıların Türklerle savaşı yok. Bütün şehitlikler temsili” diyene kadar. * Yasu vre! Yılmaz Özdil
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez |
#729
|
||||
|
||||
yazalım artık
Ne zamandır buralara yazamamanın kabızlıgına direnerek kafamdaki birtakım seyleri dökeyim derken, asagıdaki haberi okudum. kopi-peyst yapmayı hic sevmem ama, bu rapor yazılabilecek yazıların en iyisinden daha iyi.
Paylaşayım dedim ; YABANCILAR 10 YILDA 138 MILYAR DOLAR TRANSFER ETTI SON ON YILDA; DIS BORCLARA ODENEN FAIZLER ILE YABANCILARIN TURKIYE'DEKI DOGRUDAN YATIRIMLARINDAN YAPTIKLARI KAR TRANSFERLERI VE SICAK PARA FONLARININ HISSE SENEDI, DIBS GIBI ARACLARA PARK ETMIS PORTFOY YATIRIMLARINDAN ELDE EDEREK AKTARDIKLARI RANTLAR YOLUYLA YURT DISINA GERCEKLESEN TOPLAM KAYNAK TRANSFERI, 138 MILYAR DOLARA ULASTI. DUNYA'NIN, MERKEZ BANKASI ODEMELER DENGESI VERILERI ILE YAPTIGI HESAPLAMAYA GORE, KULLANILAN KREDILER DOLAYISIYLA YURT DISINA 8 MIYAR 548 MILYON DOLAR FAIZ ODEMESI GERCEKLESTIRILEN 2011, TURKIYE'DE DOGRUDAN VE PORTFOY YATIRIMI BULUNAN YABANCILAR ICIN DE KARLI BIR YIL OLDU. GECEN YIL YURT DISI YERLESIKLERIN TURKIYE'DEKI DOGRUDAN YATIRIMLARINDAN YAPTIKLARI KAR TRANSFERI 2 MILYAR 999 MILYON DOLARLA TARIHI REKORUNU KIRDI. YABANCILAR GECEN YIL, BORSA ILE TAHVIL, BONO GIBI ARACLARA DAYALI PORTFOY YATIRIMLARINDAN ELDE ETTIKLERI GETIRILERDEN DE 3 MILYAR 370 MILYON DOLARLIK BIR TRANSFER GERCEKLESTIRDILER. BOYLECE, YABANCI YATIRIMCILARIN TURKIYE'DEN ELDE EDIP ULKELERINE AKTARDIKLARI KARLAR ILE YABANCI ALACAKLILARA ODENEN BORC FAIZLERININ GECEN YILKI TOPLAM TUTARI 14 MILYAR 917 MILYON DOLARA ULASTI. ONCEKI YILA GORE DIS BORC FAIZ ODEMESI YUZDE 1.2 ORANINDA AZALIRKEN, DOGRUDAN YATIRIMLARDAN YAPILAN KAR TRANSFERINDE YUZDE 4.7, PORTFOY YATIRIMLARINDAN ELDE EDILIP AKTARILAN TUTARDA YUZDE 7 ARTIS YASANDI. YABANCILARIN TURKIYE'YE ACTIKLARI KREDILERE 2002-2011 DONEMINDE ODENEN TOPLAM FAIZ 88 MILYAR 358 MILYON DOLARA ULASTI. DIS BORC FAIZ ODEMELERININ 2002'DE 6 MILYAR 402 MILYON DOLAR OLAN YILLIK TUTARI, 2004'TE 7 MILYAR DOLARI, 2005 YILINDA 8 MILYAR DOLARI, 2006'DA 9 MILYAR DOLARI, 2007'DE 10 MILYAR DOLARI ASTI. DIS BORCLARA ODENEN FAIZLER 2008 YILINDA ISE 11 MILYAR 993 MILYON DOLARLA SU ANA KADARKI EN YUKSEK DUZEYE ULASTI. DIS BORC FAIZ ODEMELERI 2009'DA 10 MILYAR 419 MILYON, 2010'DA 8 MILYAR 652 MILYON VE 2011 YILINDA 8 MILYAR 548 MILYON DOLARA GERILEDI. SON IKI YILDAKI GERILEMEYE RAGMEN, DIS BORCLARIN HALA YUKSEK DUZEYDE BIR YILLIK FAIZ YUKU BULUNUYOR. 2002-2011'I KAPSAYAN ON YILLIK DONEMDE; TURKIYE'DE DOGRUDAN YATIRIMI BULANAN YABANCI YATIRIMCILAR TOPLAM 18 MILYAR 251 MILYON DOLAR KAR TRANSFERI GERCEKLESTIRIRKEN, SICAK PARA OLARAK ADLANDIRILAN KISA VADELI SPEKULATIF YABANCI SERMAYENIN PORTFOY YATIRIMLARINDAN ELDE EDEREK YURT DISINA AKTARDIGI TUTAR 31 MILYAR 325 MILYON DOLARA ULASTI. BUNA GORE SICAK PARANIN PORTFOY YATIRIMLARINDAN ELDE EDEREK YURT DISINA YAPTIGI KAR TRANSFERI, DOGRUDAN YATIRIMLARDAKI TUTARI IKIYE KATLADI. BASKA DEYISLE, PARAYLA PARA KAZANMAK ICIN GETIRDIKLERI SERMAYE ILE BORSA VE DIBS'E YATIRIM YAPAN YABANCILAR, TURKIYE'DE KATMA DEGER VE ISTIHDAM YARATAN VE CARI ACIGIN FINANSMANI ACISINDAN BUYUK ONEM TASIYAN DOGRUDAN YATIRIMLARI GERCEKLESTIREN YABANCI GIRISIMCILERE GORE COK DAHA FAZLA KAYNAGI ULKESINE TRANSFER ETTI. BU DA YABANCILAR ACISINDAN TURKIYE'DE PORTFOY YATIRIMLARININ, DOGRUDAN YATIRIMA GORE DAHA CAZIP OLDUGUNU GOSTERDI. ANCAK DOGRUDAN YATIRIMLARDAKI KAR TRANSFERI, ORANSAL BAZDA COK DAHA HIZLI BIR ARTIS GOSTERDI. 2002-2011 DONEMINDE 6.5 KAT BUYUYEN YILLIK TUTAR, PORTFOY YATIRIMLARINDAKINE YAKLASTI. YABANCILARIN TURKIYE'DEKI DOGRUDAN YATIRIMLARINDAN YAPTIKLARI KAR TRANSFERLERININ 2002 YILINDA 401 MILYON DOLAR OLAN TUTARI, 2003 YILINDA 1 MILYAR DOLARI, 2007 YILINDA 2 MILYAR DOLARI ASTI. SOZ KONUSU TRANSFERLER 2008'DE 2 MILYAR 940 MILYON, KRIZ YILI 2009'DA 2 MILYAR 914 MILYON, 2010 YILINDA 2 MILYAR 865 MILYON DOLARA; 2011'DE ISE 2 MILYAR 999 MILYON DOLARLA SU ANA KADARKI EN YUKSEK YILLIK DUZEYINE ULASTI. DOGRUDAN YATIRIMLARDAN GERCEKLESTIRILEN YILLIK KAR TRANSFERININ 2002-2011 DONEMINDE YUZDE 648 BUYUDUGU DIKKATI CEKTI. YABANCILARIN TURKIYE'DEKI PORTFOY YATIRIMLARINDAN YAPTIKLARI KAR TRANSFERLERININ 2002 YILINDA 2 MILYAR DOLARIN UZERINDE BULUNAN TUTARI ISE ILK KEZ 2005 YILINDA 3 MILYAR DOLARI ASTI. 2006 YILINDA TURKIYE'DEKI PORTFOY YATIRIMLARINDAN KAZANDIKLARI 3 MILYAR 463 MILYON DOLARI ULKELERINE AKTARAN YABANCILAR, 2007'DE ISE 3 MILYAR 735 MILYON DOLARLA SU ANA KADARKI EN YUKSEK YILLIK TRANSFERI GERCEKLESTIRDILER. SICAK PARANIN TURKIYE'DE KAZANIP YURT DISINA AKTARDIGI TUTAR 2008 YILINDA 3 MILYAR 523 MILYON, 2009'DA 2 MILYAR 994 MILYON, 2010'DA 3 MILYAR 149 MILYON DOLAR DUZEYINDE GERCEKLESTI. SOZ KONUSU TRANSFERLERDE, 2011'DE 3 MILYAR 370 MILYON DOLARLA YILLIK BAZDA YUKSEK DUZEYLERDEN BIRI YASANDI. -DUNYA- |
#730
|
||||
|
||||
Hayırlı uğurlu olsun.
Forum kurucu ve müdavimlerimizden Pınar Asocal'ın yeni kitabı basılmış ve satışa sunulmuştur. Kendisini kutlar başarılarının devamını dileriz.
__________________
“Çalışmadan, öğrenmeden,yorulmadan rahat yaşama yollarını alışkanlık haline getiren milletler önce onurlarını sonra hürriyetlerini daha sonra da geleceklerini kaybetmeye mahkumdurlar.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK |
Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Konu Seçenekleri | |
Modları Göster | |
|
|