#731
|
||||
|
||||
Nihat Genç: Günahlarından kuvvet alan iktidar
Şuraya bakar mısınız, ne kadar ayıp, Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanı Cumhuriyet’in ilk yıllarını üstelik küçümseyerek kendi dönemlerindeki yatırımlarla utanmaksızın kıyaslamaya kalkıyor. Efendi, o yollar kazmayla açıldı şimdiki gibi teknolojinin devasa iş makineleriyle değil. Efendi, o yolları açanlar at bokundan arpa ayıklayıp yiyen bir kahraman nesil, sizin gibi seksen yıllık birikimi satıp savarak değil. İmam Hatipleri bu yalanlara inananlarımız çoğalsın diye mi istiyorsunuz. İnsan çıkar tevazuyla bir’di beş yaptık, der. Efendi, insan kalkıp bir kerecik de son altmış yılın sağ iktidarlarına hesap sorar. Bugüne kadar İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana’da çoktan üçer beşer katlı metrolar elli yıl niye geciktirildi, diye sorar. İşiniz gücünüz savaş yorgunu fakru zaruret içinde yepyeni bir ülkenin ilk yapı taşlarını koyanlarla savaşmak. Ayıp değil mi? Çaresizce zavallıca ve düpedüz yalanlarla ülkeyi işgalden kurtaranları küçük düşürmek lekelemek küçümsemek için laf yarıştırıyorsunuz. Bu toprağın ekmeğini yiyip suyunu içen bir insan evladına bu edepsiz kıyaslamalar yakışır mı? Namus ahlak erdem akıl izan taşıyan her insan evladını utançtan başını yere eğdirecek kadar, vefasız şükürsüz saygısız utanç verici konuşmalar yapıyorsunuz, derdiniz nedir bir anlayabilsek. Yazının Devamı …
__________________
Yaşadıklarını kar sanma yanına... Yaşadığın kadar yakınsın sonuna Ne kadar yaşarsan yaşa Sevdiğin kadardır ömrün... Can Yücel |
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler | ||
detan (19-10-2012) |
#732
|
||||
|
||||
Başımız sağolsun.
Ve serinin son filmi dün vizyona girdi:
“Emmanuelle’in ölümü...” Sylvia Kristel, bir kısmımızın gördüğü ilk çıplak kadın vücudu, ilk gençlik rüyalarımızın başrol oyuncusuydu. Tuhaftır bizim kuşağın vaziyeti: 60’ların beyazperdesinde veremli aşklar, kavuşamayan aşıklar vardır. 80’lerikinde darbe görmüş yorgun ilişkiler, derin hesaplaşmalar... Tarihin bizimle derdi her ne idiyse bilmem, ergenliğini 70’lerde yaşayanlar, beyazperdede anadan üryan kadınların zuhur edişini gördüler: “İsveçli bakire”ler, O’nun bunun hikayeleri, Emmanuelle’ler... Adeta ergenlik tanrısı, gelmiş geçmiş bütün kuşaklar içinde bizimkini gözüne kestirmiş, “Şunları bi sınava çekeyim, bakalım günahı perdede görünce ne hale gelecekler” demişti. Perdedeki günahların en davetkarı, en hararetlisiydi Emmanuelle; “kristal”iydi. 14 yaşımızda çıkageldi. 15’imizde, devam filmiyle arzı endam etti. 17’mizde de “Tamam artık. Yetiştiniz. Artık başınızın çaresine bakın. Bana müsaade” der gibi, “Goodbye” filmini çekti. Yardımcı ders kitabı gibiydi Çoğumuzun çaktığı, “İşte kadın böyle bir şey” kursunun, yardımcı ders kitabı gibiydi. Kırılmış derslerde, sokak aralarında “üç film birden-devamlı” oynatan sefil salonların lekeli koltuklarındaki flörtüydü, 60’larda doğanların... Hasır koltuğuna kurulup bacak bacak üstüne attı mı, yüzümüzü sivilce basardı. Asıl şoku, sinemada perdede sergilenen cüretkar kadınlarla, mahallede perde ardına gizlenen kızlar arasındaki uçurumu hissettiğimizde yaşadık. Daha aşkın yasak olduğu bir coğrafyada “özgür aşk”ın meyvesini tatmak, çoğumuzda ağır hazımsızlık yarattı. Kaçımız sonraları “arkadaşlık ettiği” kızlardan Sylvia bedeni, Sylvia işvesi bekledi bilmem; ama bekleyenlerin derin hayal kırıklığı yaşadığı kesin... Bu boyutuyla da “3 film birden” yetiştirdiği erkeklerin, daimi tatminsizlik ve “şiddetli geçimsizlik” sebebidir Emmanuelle... “Özgür aşk” efsanesi öldüğünde, libidolar AİDS’le gemlendiğinde ve “Emmanuelle”, gazetelerin promosyon malzemesi haline geldiğinde Sylvia da bizim için bitmişti zaten... Ölümü, “mektep”te ilk yatak dersi veren bir meşk hocasının kaybı etkisi yaptı. Talebelerinin başı sağ olsun! Can Dündar
__________________
“Çalışmadan, öğrenmeden,yorulmadan rahat yaşama yollarını alışkanlık haline getiren milletler önce onurlarını sonra hürriyetlerini daha sonra da geleceklerini kaybetmeye mahkumdurlar.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK |
#733
|
||||
|
||||
Yalçın Doğan
BEKLENEN çıkışı yapıyor Tayyip Erdoğan. Partisi AKP eliyle dün Meclis Başkanlığına sunduğu anayasa değişikliği önerisinde, Başkanlık Sistemi isteğini resmiyete döküyor.
Kendisinin 2014’te Cumhurbaşkanı seçileceğine duyduğu inanç nedeniyle, siyasal sistemi bütünüyle kendi iradesine göre biçimlendirmeyi amaçlıyor. O biçimlendirmenin adı Başkanlık Sistemi. Ancak, iş o kadar kolay değil. Meclis’teki diğer üç parti Başkanlık Sistemine karşı. Bu durumda, AKP’nin anayasa değişikliği için referanduma gitmeyi sağlayacak oya ulaşması bile güç. Kaldı ki, AKP içinde de, buna karşı olanlar var. AKP’nin bu önerisi bir yılı aşkın süredir yeni bir anayasa taslağı üzerinde çalışan Anayasa Uzlaşma Komisyonuna gidecek. O komisyonda işler zaten kesat, halen 35 madde üzerinde anlaşmazlık var. Şimdi buna en hayati konuların başında gelen sistem değişikliği eklenecek. Komisyonda AKP tek kalacak, bu önerinin komisyondan geçmesi imkansız. Sonuçta, büyük olasılıkla. Uzlaşma Komisyonu dağılacak, herhangi bir anayasa taslağı ortaya çıkmayacak. AKP tek başına Başkanlık Sistemini savunmayı sürdürecek. O sistemi içeren bir anayasa taslağı ile ortaya çıkacak. Ve kamu oyunda da yalnız kalacak, Başkanlık Sistemi geçmeyecek. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21866333.asp Minik Merak : Sayın yazarın bu öngörüsünün sonucunu Ciddi merak ettim..Zira benim tanıdığım AKP akmayan çeşmeden çok su kovası doldurdu...
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez |
Master kullanıcısına teşekkür edenler | ||
#734
|
||||
|
||||
3 Defa okudum...
Devrim, evrim demokrasi ve darbe
İNSANLIK tarihi bir bakıma devrimler tarihidir. Nasıl 1789’da Fransızların, Kilisenin hâkimiyetine son dermesi bir devrimse, Tanrısız din Komünizmin doğuşu da bir devrimdir. Hakeza Museviliğin, İseviliğin (Hıristiyanlık) ve Muhammedîliğin yani İslam’ın doğuşu da birer devrimdir. Eğer hiç devrim olmasaydı, herhalde beşeriyet bu kadar gelişemezdi. Atatürk de bir devrimciydi. Ama onun devrimi, yukarıda saydığım devrimlere göre daha yerel ve daha dar kapsamlıydı. O yüzden Fransız ve Rus devrimlerinin adı Türkçede “ihtilâl” olarak kalırken, Türk devriminin adı, bizzat onu yapanlar tarafından “inkılâp” yani yeniden biçimlenme olarak konmuştur. İhtilâl aslında “bozulma” demektir. Yapanlara göre de “bozulmayı düzeltme”dir. İhtilâl, sıklıkla “hükümet darbesi” anlamında da kullanılmaktadır. Yanlıştır. ATATÜRK DEVRİMLERİN KARŞITLARI Atatürk devrimleri üç sütun üzerine oturur. Bunlar: lâiklik, ulusal birlik ve tam bağımsızlıktır. Haliyle, laiklik karşıtı dinciler, ulusal birlik karşıtı bölücüler ve tam bağımsızlık karşıtı mandacılar Atatürk devrimlerine karşıdır. Dinciden kastım “Referansım İslam’dır” diyenler, bölücüden kastım “Bağımsız Kürdistan” davasını güdenlerdir. Mandacılar ise genel anlamda Türk ve laik olup, Türkiye’de yaşayan, ama kendini “Fransız” sanan ve “Ecnebileşmiş Türklerdir”. Bir süredir bu üç kesim, birbirlerinden çok hazzetmeler de “Atatürk karşıtlığı ortak paydasında” buluşarak siyasete ve toplum hayatına tam anlamıyla egemen olmuştur. Bu koalisyon, medyanın yüzde doksanını ele geçirmiştir. Bu mutat zevatı TV’lerden her akşam izleyebilirsiniz. “CUMHURİYET” VE “DEMOKRASİ” DBM (Dinci-Bölücü-Mandacı) Cephenin, Atatürk karşıtlığında kullandığı ana tema demokratikleşmedir. DBM Cephesine göre birinci “Cumhuriyet” yani “laikçi-ulusal birlikçi-tam bağımsızlıkçı” hareket, demokrat değildir. Bu sebeple ortadan kaldırılmalıdır. Yerine “Demokratik İkinci Cumhuriyet” kurulmalıdır. Özetle, “dinci-bölücü-mandacı” siyaset Türkiye’de egemen olmalıdır. Zaten ABD ve Avrupa Birliği de bunu istemektedir. Onlar istediğine göre bu “son tablo” er geç oluşacaktır. Acaba? DEMOKRASİYİ KİM KURDU DBM cephesinin sahiplendiği Türk demokrasisi, bir ihtilal ile kurulmamıştır. Tam aksine demokrasiye karşıdır denilen devrimci Cumhuriyet, bunu bir evrimle kurmuştur. Sıkça vurgulandığı gibi Cumhuriyetin vasisi Ordu ise, demokrasiyi de Ordu kurmuştur denebilir. Hal böyleyken 32 yıl önce yapılan bir darbenin liderlerini, onların yolunu döşedikleri demokratik düzen sayesinde yargılamak, sıfır riskli ucuz kahramanlık gibi duruyor. Son Söz: Yiğidi müebbede mahkûm et, hakkını yeme. Ege CANSEN http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22000839.asp
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez |
Master kullanıcısına teşekkür edenler | ||
buena vista (26-11-2012), detan (24-11-2012), ijorodaj (20-09-2020), janus (30-12-2012), neron (25-11-2012) |
#735
|
|||||||||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||||||||
Özellikle bu paragrafı çok beğendim. |
detan kullanıcısına teşekkür edenler | ||
#736
|
||||
|
||||
Cin
Cin...
Eşeği ölünce üzüldü, onu makasta yolun kenarına gömdü, yeri kaybolmasın diye bir taş dikti başına... Bir hafta sonra geldi ki başında üç kadın oturmuş... Ellerini açmışlar havaya... Birisi ev istiyor, iki oda bir salon olsa yeter diyor... Birisi oğluna iş istiyor; boş gezmesin... Birisi romatizmasının geçmesini rica ediyor yatırdan... * İnşaatta terini sildiği mendili yandaki çalıya asan kalıpçı ustası, birkaç gün sonra baktı ki çalıda belki bin tane çaput... Gelen bağlıyor... Giden bağlıyor... Genç kızlar adını da koymuşlar: “Kısmet Baba...” * Google’a “Durduğu yerde eşyaları yanan ev” yazıp tıklayın, kaç gündür medyada var; evde sık sık yangın çıkınca karakola başvurdular... Polis baktı, inceledi... “Dikkat edin, Allah muhafaza yangın çıkmasın sonra” deyip gittiler... O gece oturma odası yandı... * Yangınların arkası gelmeyince evlerini değiştirdiler... Yeni evde de yangın çıktı... İtfaiye, polis, savcı derken... Çare bulamadılar, yangınlar devam etti... Evin sahibi Zeki Toprak bir hoca getirtti, okudu üfledi hoca... Hoca gitti, halı yandı... * Valiye gittiler... Vali Siirt Üniversitesi’nden bilim adamlarını yanına aldı, bir de müftüyü... Bilim adamları sebebini bulamadılar, müftü medyaya kimin yaptığını açıkladı: “Cinler...” Vali de bunun üzerine il bütçesinden Haymana’da bu “cin” işinde uzman bir hocaya gönderdi onları... * Şimdi siz hâlâ diyorsunuz ki; çağdaş üniversite, bilimsel özerklik, akademik bağımsızlık, falan filan... İmam da diyor ki; “Bize dindar nesil lazım...” Doğrusunu o söylüyor... Onun için yüzde 51 oy alıyor... * “Çare?” derseniz... Bir yatır var... Makasta... Üç kadın başında... Siz de gidip isteyin... BEKİR COŞKUN / CUMHURİYET
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez |
Master kullanıcısına teşekkür edenler | ||
#737
|
||||
|
||||
Yılmaz ÖZDİL
Silivri
Lafı eğip bükmeyelim. O kararı sadece mahkeme heyeti vermedi. Tarafsızım pozlarına bürünüp, üç kuruşluk şahsi menfaat için adaletsizlikten, zulümden taraf olan iş dünyası verdi. * TOBB başkanı mesela. O verdi. Bunca hukuksuzluk, bunca iftira, bunca insafsızlığa göz göre göre tanık’ken, hâlâ muktedirin şakşakçılığını yapıyorsan... Ortaksın bu karara. * Vay efendim, hükümetin icraatlarını beğeniyorum ama, Mustafa’nın çocuklarına üzülüyorum filan... Yok öyle! Sevap senin desteğinle oluyorsa, günah da senin. * Sezen Aksu verdi bu kararı. Hepimizin Sezen’iydi, Ak’su olmayı tercih etti. Hülya Koçyiğit verdi. Unutursam kalbim kurusun diye haykırıyor Tuncay’ın kızı... Asla unutturmayacağız Kadir İnanır’ı. * 75 yaşındaki rektörü hapse tıktılar. Kanser hastası rektör, hücrede. Dut yemiş bülbül gibi koltuğunda oturan rektörler verdi bu kararı... Aman profesörlüğüm engellenmesin, doçentliğim yanmasın diye, insanların diri diri gömülmesini görmezden gelen, suratını başka tarafa çeviren akademisyenler verdi. * Ekranda gerdan kıran gözlüklü şişko verdi bu kararı. Çünkü biliyor ki, Merdan Yanardağ gibi gazetecilerin kalemini kıran zihniyet olmasa, Patagonya’da bile haber sunamaz. Bi tarafta bu sunar, öbür tarafta anca penguen sunar. * Genelkurmay başkanına müebbet verilirken, karargâhta hurma ikram eden, iftar veren Necdet bey verdi bu kararı... Soğansız köfte tarifi veren Hilmi efendi verdi. * Dinle bak ne diyor silah arkadaşının oğlu... “Amca dediğim için utanıyorum, ömür boyu utanacağım, TSK’ya ve Türkiye’ye ihanet etti, bütün aileler böyle düşünüyor, vicdanıyla baş başa bırakıyoruz.” * Hangisi daha ağır dersin? Hapisten çıkamamak mı? İnsan içine çıkamamak mı? * Demem o ki... Kendisine yapışmasın diye “teflon tava” ayaklarına yatan herkes, bu karara ortaktır. Ve aslında, Yargıtay aşaması herkes için bir şanstır. Herkesin vicdanını temyiz edip, kişisel kararını yeniden gözden geçirmesi için fırsattır. * Aksi halde. Onlar müebbet’e ama... Sizler ilelebet’e mahkûmsunuz. İlelebet böyle anılacaksınız.
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez |
#738
|
||||
|
||||
Yılmaz ÖZDİL .
Değerli yalnızlık
Lübnan’da pilotlarımız esir. Mısır’da gazetecimiz tutuklu. Somali’de polisimiz şehit. Ermenistan çobanımızı öldürdü. * İsrail gemimizi bastı. Suriye uçağımızı düşürdü. Obama beyzbol sopası gösterdi. AB zaten selamı sabahı kesti. * Şu an itibariyle İsrail’de Suriye’de Mısır’da büyükelçimiz yok. Geri çekmiş vaziyetteyiz. Ortadoğu’nun bu en önemli üç ülkesinde elçisi bulunmayan dünyadaki tek ülkeyiz. Fas Kralı kabul etmedi, bizimki saraya gitti, evde yokuz dedirtti adam... En başta Suudi Kralı, Araplar bunu görünce yolunu değiştiriyor. * Irak’la küs. Molla’yla papaz oldu. Gazze’ye gidemiyor. Hamas’et edebiyatı sona erdi. * Görüşen şerefsizdir diyordu. Görüşebildiği bi PKK kaldı.
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez |
Master kullanıcısına teşekkür edenler | ||
account (22-08-2013), buena vista (22-08-2013), coser (22-08-2013), detan (22-08-2013), neron (22-08-2013) |
#739
|
||||
|
||||
son yılların en muteşem yazısı :) Fenerbahçeliyim ve Çarşı yla gurur duyuyorum :)
Bundan tam yedi yıl önce, 24 Ağustos 2006 tarihinde Uluslararası Astronomi Birliği
“gezegen” teriminin tanımını yeniden yapınca olan bizim Pluton’a oldu ve gezegenlikten çıkarıldı. Astronomi için, uzay bilimi için hayırlara vesile oldu mu, olmadı mı bunu biz faniler bilemezdik elbette; ama yine de ne gereği vardı şimdi demekten de kendimizi alamadık. Bu yazıyı bu ekranda yazıp okuyabiliyorsak, bunu bilime/bilim insanlarına borçlu olduğumuz gerçeğini gözardı etmeden, o gün sorduğumuz soruyu zaman zaman yineliyoruz: O gün ne oldu da, siz kalktınız tanım değişikliğine gittiniz? En büyüğü Charon olmak üzere üç evladı olan Pluton gezegen olarak kalsa Dünya tersine mi dönerdi? Tam da Eylül ayında okullar açılacakken ve bütün müfredat güneş sistemimizde dokuz gezegen olduğu bilgisi ile kaplıyken, insanlığın 1930 senesinde tanıdığı Pluton ile 76 yıl sonra yollarını ayıracak olması bize biraz garip geldi. Paris’teki birlik, Pluton’u sadece gezegenlikten diskalifiye etmekle kalmadı; adını da silerek kendisine bir numara verdi: 134340. Tahtaya kalktığımızda güneş sistemindeki gezegenleri tek tek sayarken, sekizden sonra durmak 76 yıllık tanışıklığın hatrına sığmadı ve 25 Ağustos’taki Konyaspor maçı öncesi Şairler Parkı’nda kainatın da sahipsiz kalmayacağı ifade edilerek “Hepimiz Pluton’uz” pankartı tribündeki yerini aldı. Pluton’un başına gelenlere aşinayız. Yetiştiğimiz bu topraklarda, birileri, bir yerlerde, bir karar verme yetkisinde olduğunda, sahip oldukları güçle her şeyi kendi egemenlikleri doğrultusunda değiştirme kudretini göstermekten imtina etmedi. Halkın doğuştan sahip olduğu haklarını kullandırtmamaktan, mağduriyetler yaratmaktan, acılara acılar eklemekten hiç mi hiç imtina etmedi. Pluton’un isminin silinip, yerine numara verilmesine biz bu topraklardan aşinaydık mesela. Bu topraklarda yaşayan halkların numaralandırılmasından, insanların fişlenmesinden, isimlerinin değiştirilmesinden aşinaydık. İnsanların ötekileştirilmesinden aşinaydık. Nasıl ki Pluton, diğer sekiz kardeşiyle uzayda salına salına, kimseyi rahatsız etmeden güneşin etrafinda huşu içinde dönerken birdenbire kovuldu ise, biz de burada “bütün halklar kardeştir, inanmayan kalleştir” dediğimizde zulme uğruyorduk. Aşinaydık işte. “çArşı neden her şeye karşı çıkıyor?” sorusu bizler için manasızdır. Kendimize de karşı çıkıyoruz. Adalet, adalet olana kadar, hak yerini bulana kadar çArşı her türlü adaletsizliğe, her türlü haksızlığa karşı olmayı bir erdem olarak bilir. Rakiplerimizle mücadele ederken, hakemin yanlış kararı bizim lehimize olsa da sahadaki adaletsizliği, rakibimizin hakkının yenmiş olmasını görmemezlikten gelmeyiz. Hayatın içindeki her türlü adaletsizlik ve haksızlık, sahalarda da, sokaklarda da tarafımızca reddedilir. Fezaya gittik tavrımız yine değişmedi. Birikmiş çok hikayemiz var bizim. İnsanlar, hikayelerini mağara duvarlarına resmettiler, tabletlere yazdılar, taşlara kazıdılar. Biz de hikayelerimizi, özlemlerimizi, sevinçlerimizi, acılarımızı pankartlarımıza yazdık. Pankartlar, bizim hikayelerimizdir, hafızamızdır. Aramızdan ayrılışının yedinci yılında kendisini özlediğimizi ve unutmadığımızı belirterek Pluton’a bir kez daha selam olsun. Mesele sadece bir gezegen meselesi değildir. çArşı vicdandır. ÇARŞI & Arafın Kötü Çocukları - facebook sayfasından |
#740
|
||||
|
||||
Eğitim
Merdivenden iniyorlar hem de kızlı erkekli!
MEMLEKETİMİZ eğitimcilerinin “merdiven sorunu” giderek büyüyor. Başbakan “banklarda kızlı erkekli oturulmasından” hoşlanmıyor, eğitimcilerimiz ise kızlı erkekli merdivenlerden inilip çıkılmasından! Trabzon Milli Eğitim Müdürü, hatırlayacaksınız bu nedenle “diken üstünde” oturuyordu. Ama sonra dikenin daha fazla batmasını önlemek için merdivenleri ayırma yolunu seçmişti. Antalya’daki Gazi Anadolu Lisesi’nin müdürü ise çareyi kız öğrencilerin eteklik giymesini yasaklamakta buldu. Müdür bey emir verdi ve kız öğrenciler artık okula giderken pantolon giyecekler. Müdür, bu operasyonun gerekçesini “Okulumuz öğrencileri artık büyük çocuklar. Merdivenden inip çıkmalarında sorunlar olmasın diye düşündük” diye açıklıyor. Ama aklı da sonradan başına gelmiş, çünkü okul açılmadan önce veliler, çocuklarına etekleri almış bulunuyorlar! Demek ki okul açılınca merdivenin başında durdu ve bu durumu tespit edebildi! Türkiye matematik ve fen eğitiminde yerlerde sürünüyormuş, çocuklar bir yabancı dili bile doğru düzgün öğrenemiyormuş, Türkçe okuryazarlığı bile feci durumdaymış, kimin umurunda! Eğitimcilerimizin uğraşacak daha önemli işleri var. Kafayı küçücük çocukların bacaklarına takmışlar, onunla mücadele ediyorlar! Eğitim değil, toplum mühendisliği ÖYLE görünüyor ki Milli Eğitim Bakanlığı’nın derdi, çocuklarımızın eğitim düzeyini gelişmiş ülkelerdeki çocukların seviyesine çıkarmak değil, okullar aracılığıyla toplumun muhafazakârlaşmasına hizmet etmek. Beşinci sınıf haftalık ders programında “fen ve teknoloji bilgisi” derslerine ayrılan saat sayısı ile “din kültürü, ahlak bilgisi ve Hz. Muhammed’in hayatı” derslerine ayrılan süre eşit: Haftada 4 ders! İngilizce haftada 3, bilişim teknolojileri 2 ders. Bu yıl yapılan öğretmen alımlarında lise matematik için 1960, fizik için 133, kimya 159, biyoloji 320 olmak üzere toplam 2572 öğretmen ataması gerçekleştirilmiş. Buna karşılık din kültürü ve ahlak dersleri için alınan öğretmen sayısı 3880! 125 Arapça öğretmeni göreve atanmış, mesela Fransızca öğretmenlerinden hiç atama yapılmamış. Hiç atama yapılmayan öğretmenler arasında engellileri eğitmek için özel olarak yetiştirilmiş öğretmenler de var! Belli ki eğitim bir kenara bırakılmış, toplum mühendisliği peşine düşülmüş. Mehmet Y.YILMAZ
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez |
Master kullanıcısına teşekkür edenler | ||
Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Konu Seçenekleri | Bu Konuda Ara |
Modları Göster | |
|
|