Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Medya Yorumları - Sayfa 60 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Nadas Alanı > Dünya Hali > iç-dış politika
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Medya Yorumları
Konudaki Cevap Sayısı
741
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
443066

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #591  
Eski 11-02-2010, 14:49
LAZIO LAZIO bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2009
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 111/62
83 Mesaj ına 243 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Savasmaktan ve yenilgiden bezmis halkin,Kurtulus Savasi oncesi fazla istekli olmadigi Emin Oktay tarih kitaplarinda yada “Su Cilgin Turkler”turu kahramanlik oykulerinde yazmaz ama gercekci bir tarih bilgisinden az bucuk nasibini almis herkesce bilinir…

Ancak bu gercekten yola cikarak;

Bugun TSK’ya olan dusmanligin kokunde o zaman vatana ihanet eden Muslumanlar’in kuyruk acisi vardir……Bu gun tarih tekerrur ediyor…..Diyor yukardaki yazi….Tekrar ediyorum “Kokten dinci” “Radikal Islamist”falan gibi bir terim kullansa anliyacagim…

Simdi ben bu yaziya neden tepki gosterdim;

Oncelikle fazla bir itikadim olmamasina ragmen nufus kagidimda “Islam”yazdigi icin boyle bir genelleme kanima dokundu….Kaldiki boyle bir genelleme Gregoryan,Samanist,Budist veya Ataistler icin yapilmis olsa onada tepki gosterirdim….

Ancak bundan daha onemlisi;

Turkiye’de vatanseverlik ve Ataturk’u dine alternatif gostermek gibi bir yaklasim son zamanlarda cok populer oldu……Ben bunun sadece yararsiz olduguna degil son derece tehlikeli olduguna da inaniyorum….AK partiden killanmanin caresi tum Muslumanlari karsiniza almak degildir…..Seriat gelecek kaygisi ile dindar kesimi tahrik etmek,dislamak ve assagilamak bana pek mantikli gelmiyor….

Bu sebeplerden dolayi asiri hassasiyet gostermis olabilirmiyim?.....Olabilir…

Ancak insanlari dindarlik seviyesi ile yargiladigim…..”Muslumanlik kotudur” dedirtmek icin tuzak kurdugum….Insanlari secim yapmalari icin yemledigim….Din ve imanlari hakkinda soz soylemeye zorlattigim suclamalarini son derece insafsiz buldugumu da ifade edeyim….…..LAZIO

---------------------------------------------------------------------------------------------------------
Alıntı ile Cevapla
LAZIO kullanıcısına teşekkür edenler
AnnE (11-02-2010), dentist (11-02-2010), Master (12-02-2010)
  #592  
Eski 11-02-2010, 20:15
dentist - ait Avatar
dentist dentist bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 1.058/2200
469 Mesaj ına 3880 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Yeni hedef

__________________
“Çalışmadan, öğrenmeden,yorulmadan rahat yaşama yollarını alışkanlık haline getiren milletler önce onurlarını sonra hürriyetlerini daha sonra da geleceklerini kaybetmeye mahkumdurlar.”
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Alıntı ile Cevapla
dentist kullanıcısına teşekkür edenler
Master (12-02-2010), neron (12-02-2010)
  #593  
Eski 12-02-2010, 07:44
dohol dohol bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Oct 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 187/292
54 Mesaj ına 2054 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Nasıl yandaş medya olunur?

Haber büyük başlıklarla verilir. Nasıl olsa ayrıntıya girip okumayanlarda vardır.




Olay yan başlıklarla desteklenir.



Ve olayın ayrıntısını öğrenmek isteyenler için haber arka planda mecburen verilir.



Genelkurmay Başkanı şokta
Geleceğin üst düzey komutanları arasında gösterilen bir albayın, iki kadını, tecavüz ettikten sonra öldürmesinin şoku yaşanıyor.
Kanada Silahlı Kuvvetleri, parlak kariyeri ile geleceğin üst düzey komutanları arasında gösterilen bir albayın, iki kadını, tecavüz ettikten sonra öldürmesinin şokunu yaşıyor.

Kanada Silahlı Kuvvetlerinin Trenton askeri üssünde görevli Albay Russell Williams'ın, Jessica Lloyd (27) ve Marie-France Comeau (37) isimli kadınlara tecavüz ettikten sonra öldürmesi ve isimleri açıklanmayan diğer iki kadına da tecavüz etmesi, Kanada basınında günlerdir ilk haber olarak yeralıyor.

Tutuklanarak Belleville Cezaevine konulan Albay Williams, 18 Şubatta hakim karşısına çıkacak. Hakkında hazırlanan iddianamede 2 kez birinci derece cinayet ve 4 kez tecavüz ve zorla alıkoyma ile suçlanan Williams'ın öldürdüğü kadınlardan birinin cesedi Trenton'daki evinden çıkarıldı.

KANADA GENELKURMAY BAŞKANI: ''ŞOKE OLDUK''

Kanada Genelkurmay Başkanı General Walter Natynczyk, olayın meydana geldiği Trenton Üssü;nü ziyaret etti. Basına konuşan ve ''Hepimiz şoktayız'' diyen General Natynczyk, ''Olayın ayrıntılarını soluğumu tutarak dinledim. Duyduklarıma inanamadım. Bunca yıllık askerlik hayatım boyunca ilk defa böyle bir olayla karşılaştım. Albay, ordunun yükselen yıldızlarından biriydi. Askerliğin kendisine öğrettikleri ile önce kendini kontrol edebilmeliydi'' diye konuştu. Natynczyk, Williams tüm unvanlarının alınacağını sözlerine ekledi.



Olay Türkiyede olmamıştır ama olsun neticede asker yapmıştır ve asker dediğin hepsi aynıdır ha Kanadalıdır ha Türktür.
Alıntı ile Cevapla
dohol kullanıcısına teşekkür edenler
AnnE (18-02-2010), dentist (18-02-2010), Gozlemci (17-02-2010), Master (13-02-2010), neron (12-02-2010), Ramo (13-02-2010)
  #594  
Eski 17-02-2010, 23:36
Gozlemci Gozlemci bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 73/737
61 Mesaj ına 268 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Butce

Haber Gazeteport'tan

Merkezi Yönetim Bütçesi Ocak ayında 3 milyar 121 milyon lira açık verdi.

----------------------------------------------------------

Boyle devam ederse 37 milyarlik bir acikda bu yil geliyor demektir. Gelirinden cok harcayanin sonu malum, bu devlet bile olsa. Herkes once as ve is pesinde. Secimler ilginc sonuclar doguracak ama maalesef bu beceriksizlerin yarattigi butce acigini yine vatandas odeyecek.

http://www.gazeteport.com.tr/EKONOMI/NEWS/GP_636139
Alıntı ile Cevapla
Gozlemci kullanıcısına teşekkür edenler
buena vista (19-02-2010), dentist (18-02-2010), Master (18-02-2010), neron (18-02-2010)
  #595  
Eski 18-02-2010, 17:42
Master - ait Avatar
Master Master bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Kalamış
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 6.503/2290
5427 Mesaj ına 23007 Kere teşekkür edildi
Arrow Hımm..... .

Hukuku ‘Halletmeden’ İstibdat Kuramazlar


AKP, Milli Güvenlik Belgesi’nden “irtica tehlikesi”nin çıkartılacağını açıkladı, gerekçe: Artık böyle bir tehlike kalmadı!




Ali Sirmen’in geçen günkü saptaması hoştu: Çünkü artık irtica iktidar oldu ve tehlike olmaktan çıktı!

Darbenin, darbecilerin iktidar olunca, tehlike olmaktan çıkması gibi!

İrtica, bizim kullandığımız anlamda köktendinci görüşler, dinci ideoloji, üstelik topyekûn cemaatler halinde iktidar(da)dır.

Savcı olarak iktidardır, hâkim olarak, polis olarak... Belki yakında ordu olarak da iktidar olacaktır... En azından, hedef bu...

***

Yaşadıklarımıza bakınca şunu görüyoruz: Zorba düşünceler, iktidar olabilmek için, eğer bir halk ayaklanmasına dayanmıyorsa, hukuki uygun koşullara sahip olması, sahip değilse de gerekli hukuki koşulları yaratması gerekir.

Hukuk, çünkü her şeyin, yani bütün zorbalıkların, köktendinci değişimlerin gerçekleşebilmesi için dayanılması gereken temel nirengi noktasıdır...

Hukuka dayanarak, herkesin defterini meşru yollarla, yani “hukuki” olarak dürebilirsiniz. Her şey “hukuka uygun” seyreder!

Medyayı, basın özgürlüğünü de hukuka uygun olarak halledersiniz...

Patronlar dünyasını da “hukuka uygun” dize getirir ve sermayenin büyük ölçeklerde el değiştirmesini sağlarsınız! Birilerini indirir, diğerlerini patronluğa oturtursunuz! Muhalefeti de, orduyu da, hukuku kendi çıkarlarınıza göre değiştirerek, hukuki yollardan bitirirsiniz...

Bu nedenle de, iktidarın bütün faaliyetlerinde, hukuk odak noktası oldu! İstibdat isteyen kafa, hukuku halletmeyi merkezi göreve oturttu!

Hukuk, “sivil darbe” yapmanın, yani diktatörce bir iktidar kurmanın, en büyük silahıdır.

Tabii, zorba düşünce, her şeyi hukuki yapmak zorunda da değildir.

Adı üzerinde; zorba! Eğer var olan hukuk her isteğini yapmasına elvermiyorsa, hukuku zorlar, hukuk dışı davranır ve bu yolla amacına ulaşmaya çalışır...

Nitekim, iktidar çevresinde, yönetimi altındaki birimlerde, daha küçük zorba timlerle amaca varılmaya çalışılıyor!

***

Bugüne kadar iktidar ya hukuku değiştirdi ya da hukuksuz davranmakta hiç tereddüt etmedi!

Ergenekon, başından itibaren hem siyasal zorbalığın izlerini taşıyor, hem de baştan sona hukuksuzlukların... Örneğin Mustafa Balbay’ın serbest bırakılmaması, tam bir siyasal hukuksuzluğun ürünüdür. Normal bir hukuk devletinde böyle şey görülmez... Olağanüstü bir siyasal yönetimin, olağanüstü bir hukuk uygulamasının örneklerini yaşıyoruz.

Çünkü olağanüstü bir yönetim altındayız ve Balbay’ın serbest bırakılmaması Aydın Doğan’ın, ordunun, medyanın, patronların defterlerinin dürülmeye çalışılması.. bütün bunlar olağanüstü bir siyasal iktidar altında yaşadığımızın kanıtlarıdır.

Erzincan Başsavcısı’nın tutuklanması da, bu olağanüstülüğün tipik göstergesidir. Bir cumhuriyet savcısının görevini yapması engellendi! Önce siyasal iktidarın bakanları ve memurları tarafından telefonla uyarıldı, bu işle uğraşma, dendi... Arkasından, Erzincan Başsavcısı’nın defteri dürülmeye çalışıldı...

Bu normal hukuka, anormal hukukun darbesidir!

İktidar, bununla kalmadı, bu darbeden daha büyük bir “iş çıkartma”nın yolunu açtı, ordu komutanlarını ifadeye çağırarak Erzurum Ergenekonu yaratmaya kalkıştı! Cemaatin, iktidarın savcıları, hâkimleri oluşmuş durumdadır...

Hukuku halletmeden, ne orduyu, ne medyayı ne muhalefeti halledebilirlerdi...

Hukuku hallettikleri ölçüde, adım adım ilerlediler, ilerliyorlar...

Cumhuriyetin hukuka, laik ve demokratik kavramlarına bağlı hukukçuları, bu büyük ve topyekûn saldırıya karşı direnmelidir.

Adalet direnmelidir... İnsanlar direnmelidir!

İktidar, medyadaki ve yönetim birimlerindeki her türlü sopalarını harekete geçirdi.

Demokratik güçler, bir var oluş-yok oluş çizgisine doğru itilmektedir!

Tıpkı TEKEL işçileri gibi!

Çünkü iktidarın seçimlere kadar az zamanı kaldı...

Hukukun işini bitirirse, seçimlerde de oyların işini bitireceğini düşünmektedir!


Sonrası, ülkemizdeki Ahmedinejad yönetimine alkış dönemidir...

Orhan Bursalı

Cumhuriyet
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez
Alıntı ile Cevapla
Master kullanıcısına teşekkür edenler
buena vista (19-02-2010), dentist (18-02-2010), Gozlemci (09-03-2010), hazan (19-02-2010), neron (19-02-2010), Ramo (22-02-2010), salacak (19-02-2010)
  #596  
Eski 22-02-2010, 07:39
AnnE - ait Avatar
AnnE AnnE bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Suriçi
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 606/518
314 Mesaj ına 5527 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Asagıdaki yazıya genel olarak katılmıyorum...


Fatih Altaylı
Tepeye bakın demokrasiyi göreceksiniz

22.02.2010 07:56

KUSURA bakmayın ama birkaç yıl önce yazdığım bir yazıyı bir kez daha yazmak zorundayım.
Çünkü ortalıktaki konuşmalar, yorumlar, köşe yazıları ve bu köşe yazılarına yapılan yorumlar benim asabımı bozmaya başladı.
Bir grup vatandaşımız, gemi iyiden iyiye azıya alıp Türkiye Cumhuriyeti’ne ağır biçimde hakaretler ediyor, bu ülkenin sisteminden terbiye ve izan sınırlarını aşan ölçüde şikâyet ediyor, ülkeyi yıkıp, kendilerince yenisini yapmaktan bahsediyorlar.
Hayatlarında taş üstüne taş koymamış bu zirzop taifesinin bırakın ülke, kulübe inşa edecek yetisi yok ama konuşmaya endaze gerekmediği için sallıyorlar. Kendi seslerine âşık olup, devam ediyorlar.
İşin vahimi, sorumlu mevkide oturan siyasetçiler de bu sese kulak vermeye başlıyorlar.
Bakın beyler, bu ülkenin düzeninden şikâyet edebilirsiniz. Pek çok yanlışlık, pek çok haksızlık, pek çok hukuksuzluk olabilir.
Ama bunlar bu ülkenin kötü kurulduğu, yanlış temeller üzerine oturtulduğu boyutuna ulaşamaz.
Ulaşırsa ayıp olur, İftira olur. Ahlaksızlık olur. Hatta Allahsızlık olur.
Sabahtan akşama Cumhuriyet’e sövenlere ve yıkıp yenisi kurmak isteyenlere şunu hatırlatmak isterim.
Bu ülke, bu devlet öyle sağlam ve öyle adil temeller üzerine kurulmuştur ki, bugün bundan şikâyet edenler bile bu temeller ve bu sosyal adalet üzerinde yükselmişlerdir.
Burası gerçek bir demokrasi değilmiş.
Hadi ordan siz de.
Devletin tepesine bakın ve utanın.
Cumhurbakanlığı Köşkü’nde Çankaya’da, Atatürk‘ün makamında kim oturuyor görüyor musunuz?
Kim?
Evet, Kayserili bir tornacının oğlu.
Ayıp mı?
Asla.
Ama beğenmediğiniz ve sabahtan akşama sövdüğünüz bu ülke, bu rejim Kayserili orta halli bir tornacının oğlunu okutup Cumhurbaşkanlığı makamına yükseltecek kadar münbit bir toprağa ve adil bir sisteme sahip, tüm eksiklerine rağmen.
Hadi dediniz ki, “O şans eseri oldu”...
Peki onun bir altındaki koltukta kim oturuyor?
Rize’den gelip Kasımpaşa’ya yerleşmiş bir taka kaptanının oğlu.
O da kendini yetiştirmiş. Beğenmediğiniz bu ülkenin beğenmediğiniz sistemi onu oraya kadar getirmiş.
Bu mu demokrasi olmayan, vesayet altındaki ülke?
Malatyalı bir köy çocuğunu da oraya oturtmuştu bu ülke.
Tuncelili bir başkasını da TBMM’nin başına koymuştu.
Bakın bu ülkeye sövenler.
Görün ve utanın.
Tabii ar denilen duygudan bir nebze genlerinizde var ise.
Alıntı ile Cevapla
AnnE kullanıcısına teşekkür edenler
janus (28-02-2010), Master (22-02-2010), neron (22-02-2010), Ramo (22-02-2010)
  #597  
Eski 26-02-2010, 08:12
Master - ait Avatar
Master Master bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Kalamış
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 6.503/2290
5427 Mesaj ına 23007 Kere teşekkür edildi
Exclamation Bu konu Benim için KAPANMIŞTIR....

Onur Kumbaracıbaşı
Yazara ulaşmak için : okumbaracibasi@gazetevatan.com

AKP’nin hedefi açık

Takıyyenin okulu olsa gerek. Hitler rejimi dışında halka farklı görünmekte ve propagandada AKP iktidarının benzeri herhalde görülmemiştir... Boş bir “açılım” sloganıyla medya aylardır oyalanıyor. “Kürt açılımı” Habur’da çökünce “demokratik açılım” gündeme düşüyor. Bakıyorlar, açılım zokası yutturulabiliyor. Anında “Alevi açılımı” piyasaya sürülüyor. Rejimin yılmaz savunucuları Alevilerin önderleriyle toplanılıyor. Hükümet Alevileri yanına çekmeye, ilgileniyor görüntüsü vermeye çabalıyor. Somut bir sonuç beklemiyor. Ama gündemi dolduruyor.

Erzincan skandalı patlayıp hükümetin Bakan Çiçek aracılığıyla cemaat üyelerini kollamaya çalıştığı ortaya çıkınca, Gül imdada yetişip yargı reformundan söz ediyor. Yüksek yargıçlara yemek veriyor. R. T. Erdoğan da şaşırtmaca yaparak arabesk şarkıcılarla muhabbeti koyulaştırıp, demokratik açılıma alaturka destek istiyor. AKP hem sekiz yılda yarım yamalak sürdürdüğü uyduruk duble yol ve dağıttığı kömür, bakliyat dışında dişe dokunur bir icraatı olmadığını unutturmaya çalışıyor, hem de R. T. Erdoğan, muhalefeti AKP’nin ürettiği yapay gündemlerin dümen suyunda tutmaktan keyif alıyor...

***


Can derdindeki vatandaş bu şovlarla ilgilenmiyor. Ama gerçekten eziyet çekmiş solcular, demokrasi gönüllüsü iyi niyetliler, kendilerine ikinci cumhuriyetçi nitelemesiyle paye verenler, ülke koşullarından habersiz görünen sözde liberaller, çıkarcı yandaş ve yalaka kadrolar, bu uydurma “demokratik açılım” masalını sahipleniyorlar. Özledikleri demokratikleşmenin aslında AKP’nin zihniyetiyle bağdaşmadığını dikkate almıyorlar. Bu dönemde askerin hırpalanmasının demokratikleşmeye ivme kazandırmayacağını algılamıyorlar. Üzerinde oturdukları dalın kesildiğini fark edemiyorlar!..

Oysa şu beyanlar yeterince uyarıcıdır:

R. T. Erdoğan anlayışını daha başbakan olmadan önce açıklamıştır. “Demokrasi araçtır! Hedefe varınca demokrasi tramvayından ineceğiz!” demiştir. İktidara geldikten sonra da herhalde yapmayı tasarladıklarından kendisi bile ürktüğünden, “kefenimiz hazır” sözleriyle efelenmiştir...

R. T. Erdoğan gibi “her şeyi göze aldığını” vurgulayan Bülent Arınç, cemaatleri soruşturan Erzincan Başsavcısı’nın tutuklanmasında taraf görünmekten kaçınmamış, din sömürüsüne dayalı illegal gizli tarikat örgütlenmelerini överek “tarikatlar Allah’a yakınlaşmanın yoludur!” cümlesiyle dine ve yasaya karşı suç işlemiştir.

Yine engin avukatlık deneyimine dayanarak yargı bağımsızlığından söz eden yeni Adalet Bakanı’nın “HSYK darbe yapmıştır! Yetkisini aşmıştır!” şeklindeki değerlendirmesi pervasızlığın doruk noktasıdır!..

“Kırk yıldır bizi fişliyorlardı, şimdi sıra bizde!” sözleri ve “kanı bozuklar” tanısıyla kinlerini ortaya döken AKP’li milletvekilleri Avni Doğan ve Ahmet Aydoğmuş’un intikam mesajları temsil ettikleri zihniyetin derin planlarıyla ilişkili değilse, AKP neden telaşla soruşturma başlatmıştır?.. Salt bu açıklamalar üzerine faşizmin yolunu döşemek ve laik devleti yıkmayı planlamaktan Ergenekon savcıları soruşturma başlatsa garipsenmez!..

***


Cumhurbaşkanı Gül’ün, sempatik ve olgun devlet adamı görüntüsüne bürünerek, hükümetin yüksek yargıyı denetleme planlarına zemin hazırlamaya başlaması dikkat çekmiyor mu? İlginçtir, Gül tam zamanında hükümetle paralel düşünüyor! Yargı reformunun gerekliliğini vurguluyor. Üstelik reformun AB normları çerçevesinde düzenlenmesini istiyor. Ama nedense yaklaşım takıyye izlenimi veriyor. Çünkü hükümetin yargı reformundan anladığı, yargının bağımsızlığı değil, yüksek yargı organlarının AKP Grubu ve Hükümeti tarafından seçilmesini sağlamak! Rejimin ayara getirilemeyen son kalesi olan yüksek yargıyı ele geçirmek!..

AKP’nin iktidara sahipken rüyalarını gerçekleştirmek istemesi doğaldır. Ama demokrasinin korunması ve geliştirilmesini isteyen gerçekten samimi kişilerin, laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu hükme bağlanmış, dolayısıyla demokrasinin vazgeçilmez laiklik ilkesini benimsemediği saptanmış AKP’yi umut görmelerinin açıklaması yoktur...
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez
Alıntı ile Cevapla
Master kullanıcısına teşekkür edenler
account (26-02-2010), AnnE (26-02-2010), buena vista (26-02-2010), coser (26-02-2010), Gozlemci (09-03-2010), janus (28-02-2010), neron (26-02-2010), nomeames (26-02-2010), PINAR (26-02-2010), Ramo (02-03-2010), salacak (26-02-2010), Süvari (26-02-2010)
  #598  
Eski 27-02-2010, 22:18
Trusty - ait Avatar
Trusty Trusty bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: London, On.Canada
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 58/44
0 Mesaj ına 411 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Maclisi kose yazarlari secsin (!)

Başbakan dün öfke kaynaklı hitabet sanatından yeni bir örnek verirken basın özgürlüğü idealini yerle bir etti!

Bir gün önce Çankaya’da gerçekleşen zirve konusunda çıkan bazı yorumları beğenmemiş anlaşılan; siyasi gerginliğin piyasalarda yarattığı olumsuz etkileri de görünce hıncını köşe yazarlarından çıkardı.

Partisinin il başkanlarına hitap ederken, Cumhurbaşkanı Gül ve Genelkurmay Başkanı Başbuğ ile yaptıkları toplantıyı eleştiren birkaç köşe yazısından hareket ederek, ilerde muhtemelen pişmanlıkla hatırlayacağı kariyerinin en talihsiz konuşmasını yaptı.

Kov gitsin!

Medya patronlarının “Ne yapayım, köşe yazarı bu hâkim olamıyorum” diyemeyeceklerini öne sürerek şöyle devam etti:

“Diyeceksin ki ‘Sen bunun sorumlususun arkadaş’... Niye? Çünkü ülkeyi germeye, ekonomiyi germeye hakkı yok!”

Başbakan orada da durmadı:

“Herkes fikrini söylemekte serbesttir. Tabii söyle ama o insanlara da o kalemleri teslim edenler der ki ‘kusura bakma kardeşim bizim dükkânda sana yer yok!’ Çünkü herkes vitrinine lâyık olanı koyar.”

Mesaj yeterince açıktır. Başbakan medya patronlarına açıkça şunu demek istiyor:

“Köşe yazarının liyakat normlarını benden soracaksın, buna uymayanları vitrinine koymayacaksın, kovacaksın!”

Nereden nereye

Başbakan’ı danışmanları yanıltmış olmalıdır. Çünkü medya yazdığı için piyasalar bozulmadı.

Borsa bir haftada 54 binden 48 binlere indiği, dolar 1.52’den 1.56 düzeyine yükseldiği için haber ve yazı konusu oldu.

Medya kötü yazınca ekonomi kötü gitmez.

Türkiye’deki durum kötü yönetimin doğurduğu sarsıntıdır.

İktidar aylardan beri ülkenin istikrarına zarar verecek siyasi kumarlar oynuyor. Bunca sorumsuzluğu yap sonra bir zirve ile bütün sıkıntılardan kurtul; böyle bir sihirbazlık yeteneğine hiçbir iktidar sahip olamaz.

Nitekim Financial Times gazetesi dün “Yabancı yatırımcılar Türkiye’de işlerin iyiye gideceğine ikna olmadı” diye yazdı.

AKP özellikle son bir yılda yaptıkları ile kurumları birbirine düşürdü. Bu yetmiyor gibi kurumların kendi içlerinde de çatışmaları, kutuplaşmaları körükledi.

Cumhuriyet tarihinin kâğıt üstünde en sorunsuz iktidarı vehimleri ile, saplantıları ile sürekli sorun üreterek hem kendi rahatını kaçırıyor, hem ülkenin...

2010 yılında Türkiye’yi beğenmediği yazarları patronlarını korkutarak işten attırmaya çalışan bir zihniyet yönetiyor.

Oysa bu Cumhuriyet, Avrupa belâlı diktatörlerin elinde nefes darlığı çekerken “Basın özgürlüğünden doğan sakıncaları ortadan kaldıracak araç yine basın özgürlüğünün kendisidir” diyen bir anlayışla yola çıkmıştı.

Nereden nereye?..

Dün bir okurumuz ağlanacak halimize güldüren bir akıl veriyordu:

“Halkın iradesi gazetelere yansısın: Köşe yazarlarını meclis seçsin!”


Gungor MENGI
Vatan.
__________________
Mantikli olmak lazim.
Alıntı ile Cevapla
Trusty kullanıcısına teşekkür edenler
janus (28-02-2010), neron (28-02-2010), Ramo (02-03-2010)
  #599  
Eski 02-03-2010, 07:21
neron - ait Avatar
neron neron bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 139/3021
68 Mesaj ına 527 Kere teşekkür edildi
Post Yorumsuz

Mine G. Kırıkkanat
http://haber.gazetevatan.com/haberde...ryid=4&wid=122

İman tamam, ya ahlak?

Oğlunun kıtır kıtır kestiği Münevver’in çöp konteynerinde biten yaşamını, “Takdiri ilahi”ye! bağlayan katil babası Nida.

Konya’da tesettürlü metresi Hacer’den doğan çocuğunu boğup, onunla birlikte ormana gömen 4 çocuk babası Zekeriya.

Adıyaman’da -9 çocuklu!- aile meclisi kararıyla, kümese gömülerek infaz edilen 16 yaşındaki Medine.

Diyarbakır’da üvey kardeşi tarafından tecavüze uğradığı için, öz babası tarafından elektrik kablosuyla boğulan 18 yaşındaki Gülseren. Babası boğarken, “kıpraşmasın” diye boğulan kız kardeşinin ayaklarını tutan ağabey. Baba ve ağabey ablasını öldürürken seyreden küçük kardeş.

Töre cinayetlerine “indirim yok” diyen hukuk. Gülseren’in tecavüze uğramakla kendi katlini “haksız tahrik” ettiğine ve katil babasının da “iyi hali”ne hükmedip, cezasını müebbedden 20 yıla indiren hâkim.

Hâkim haklı, valla... Bunca çocuk yapan babaların her çocuk öldüreni müebbede mahkûm olsa hapishane yetişmez bir, henüz öldürülmeyen çocuklar öksüz kalır iki, başka çocuk yapamazlar, ülkemiz cani nüfus artışında hedefi tutturamaz, üç.

***


Her gün 5 kişinin yöre, töre ya da gözünün üstünde kaşın var diye öldürüldüğü ülkede, bu cinayetleri laikler, ateistler, komünistler, teröristler, kısaca “Allahsız” lar ve hatta Balyozcular ya da Ergenekoncular işlemiyor, sayın seyirciler...

Türkiye’de 79 bin 96 cami, 90 binden fazla din görevlisi, bütçesi dört bakanlık ve 22 üniversitenin bütçesine denk Diyanet İşleri Başkanlığı var.

Türkiye’de 536 imam hatip lisesinde 105 bin öğrenci okuyor ve bu liselerden çıkanlar, otobüsçü oluyorlar, havayolcu, müteahhit oluyorlar, kaldırımcı, asfatçı, sağlıkçı, itfaiyeci, doğal gazcı, sucu, elektrikçi, deniz fenerci, RTÜK’çü, gemici, otelci, limancı, yatçı, katçı, velhasılı ihaleci oluyorlar, hatta milletvekili ve iktidar oluyorlar.

Kaldırımlar dayanmıyor, asfaltı sık sık yenilemek gerekiyor. Elektrikler kesiliyor, sular kesiliyor, gemiler bazen yan yatıyor, bazen batıyor. Uçaklara doğru düzgün bakım yapılmıyor, itfaiyeciler yangın söndürmesini pek bilmiyor, doğal gaz ve su yolları da arada bir patlayıp, yargıcı savcısı birbirine giren devlet gibi çatlıyor tabii...

Ama Türkiye’nin 79 bin 96 minaresinden her gün beş kez ezan okunuyor, müminler Allah’a imana çağrılıyor. Din, her şeyden önce bir ahlak öğretisi. İmamlar her vaazda cemaate “güzel ahlak”ı anlatıyor. Tüm müminler, Allah’a imanın onun emrettiği “iyi insanlık”, sevap işlemek, günaha girmemek olduğunu biliyorlar.

Oysa bir ahlak erozyonu yaşıyor Türkiye, hiç olmadığı kadar. Günah rekorları kırılıyor.

İlla ki kasıtlı olması da gerekmiyor, bu günahların. İstanbul Üsküdar’da, hatalı ve yasak dönüş yaparken 16 yaşındaki Ömer’i öldüren minibüs şoförü bir cani değil midir?

Liste uzun. İyi imamdan illa ki iyi avukat, iyi öğretmenden usta doğramacı, taksi şoföründen vinç operatörü, inşaat işçisinden minibüs şoförü, tornacıdan kasap, çapacıdan asfaltçı olmayacağı için, kimsenin kendi işini yapamadığı Türkiye, işinin ehli olmayan sorumsuz kişilerin elinde binlerce insanın sağlığından, canından, malından olduğu, çocuklarını yitirdiği bir ülke.

***


Bu ülkede 1446 çocuk kayıp ve büyük olasılıkla, çoğu organ mafyasının kurbanı, diğerleri sübyancı çetelerin.

Kendi çocuklarını, karılarını satan, dilendiren, seks kölesi olarak kullandıranlar da cabası.

İnançlı ya da inançsız, laik ya da muhafazakâr; siz değilsiniz, ben değilim çocuklarımıza Medine adını koyup, kümese gömen. Münevver’i katleden cani oğlunun şeytani günahını “Takdiri İlahi!” diye Allah’ın sırtına yıkan da biz değiliz. Aramızdan gayrımeşru ilişkiden doğan çocuğunu boğup ormana gömen de çıkmaz, satan da, dilendiren de. Metres çıkar aramızdan, ama adı Hacer ve tesettürlü olmaz, zaten çocuk da yapmaz, olursa da öldürmez. Tam tersine, metresi olduğu adamı “çocuk var” diye sağar mı, sağar... Budur günahı.

Yoksulluk da gerekçe değildir, ahlaksızlığa. Aramızda yoksul ve ahlaklı, hâlâ, her şeye rağmen çok var.

Öyleyse?

Benim kişisel görüşüm: Din, ancak uygar insana ahlak aşılar. Cehalet dinden ya da din cehaletten beslendiğinde, ortaya yukardaki tablo çıkar.
Alıntı ile Cevapla
neron kullanıcısına teşekkür edenler
ar_de_ (03-03-2010), buena vista (08-03-2010), hazan (04-03-2010), Master (03-03-2010), Ramo (02-03-2010)
  #600  
Eski 07-03-2010, 21:47
dentist - ait Avatar
dentist dentist bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 1.058/2200
469 Mesaj ına 3880 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Büyük ortadoğu projesimiydi adı.....

TARAF'tan Diyarbakır maçının analizi
07 Mart 2010 / 22:30
Ya şimdi ÇÖZERİZ ya da AYRILIRIZ...



Diyarbakırspor-Bursaspor arasında yaşanan gergin anlar bugün Taraf gazetesi başyazarı Ahmet Altan'ın köşesine de konu oldu. Altan yaşananları ciddiyetle ele alınması gereken bir tehlikenin işareti olarak değerlendirdi. İşte Altan'ın Nefret, Futbol ve Yargı başlıklı yazısı:

Türkiye’de Kürt olmanın bütün acısını “aile boyu” yaşamış olan Mehtap’ın, Diyarbakır- Bursa maçını hep birlikte yazıişlerinde seyrederken söylediği gibi, “öfke aklın önüne geçti”.

İNTİKAMCI TAŞ YAĞMURU
Bursa’da oynanan ilk maçta Bursalı taraftarların sert ve aşağılayıcı tezahüratıyla karşılaşmış olan Diyarbakırspor’un taraftarları belli ki “intikamlarını” futbolla almak niyetiyle gelmemişlerdi stada. Daha maç başlamadan Bursalı oyuncuları taş yağmuruna tuttular. Arkasından hakemi yaraladılar. Ve, maç hakem kararıyla bitti. Diyarbakırspor, ligde kalmak için yakaladığı bir fırsatı bu “intikamcı taş yağmuruyla” kaybetti. Eğer Bursa’yı yenebilselerdi çok önemli bir fırsat yakalayacaklardı.

ÖFKE AKLIN ÖNÜNE GEÇTİ
Ama “öfke” aklın önüne geçti. Diyarbakır’ın ligde kalma ihtimali çok zayıfladı çünkü büyük ihtimalle ağır cezalar alacaklar ve maçlarını seyircisiz oynamak zorunda kalacaklar. O taş yağmurunu seyrederken, yaşadığımız bu durumu en iyi anlatan Fırat Anlı’nın sözlerini hatırladım:

“Bizim kuşak barış için son fırsattır, bizden sonraki kuşaklar barış yapmayacak kadar öfkeliler birbirlerine.” Bu olağanüstü saptamayı yapan Anlı’nın şu anda “cezaevinde” olduğunu hatırlarsanız, o “fırsatın” da artık kaçmakta olduğunu anlarsınız. Diyarbakır’da rakip oyuncuları taş yağmuruna tutan öfkeli gençleri, İzmir’de Kürtleri taşlarla karşılayan sarışın kızla birlikte düşünürseniz, durumu daha iyi kavrarsınız. Ben, ne düşündüğümü size hiç lafı dolaştırmadan söyleyeyim.

ÇÖZÜM YOKSA AYRILMAYI GÜNDEME ALMALIYIZ
Türkiye, “Kürt meselesini” hemen çözemeyecekse, Kürtlere “eşit vatandaş” olma hakkını hemen sağlayacak adımları atmayacaksa, “ayrılmayı” gündeme almalıyız. Hiçbir toplum, böylesine büyük bir öfkeyi taşıyamaz. Bu kin, sokaklara taşar.

KALICI BİR BARIŞ
Olabilecek en korkunç gelişme de budur. Ayrılmak, birbirlerinden nefret eden, kinleri bilenmiş kitleleri, o nefreti yatıştıracak hiçbir adım atmadan birarada tutmaya çalışmaktan evladır. Bugün futbol sahasında “taşlarla” ortaya çıkan “kin”, yarın sokaklarda başka türlü çıkar. Ya bu ülkedeki herkesi eşit kılacak, acıları bitirecek, kalıcı bir “barış” yapalım...

KİMSE KÜRTLERİ İKİNCİ VATANDAŞ ÇİZGİSİNDE TUTAMAZ ARTIK
Ya da “ayrılma” planlarını hazırlayalım. İkisinin ortasının olmayacağını bugün bir maçla gördük, yarın başka türlü görürüz. Kürtleri, baskıyla, zorbalıkla, hukuksuz yasalarla, silahla “ikinci sınıf” vatandaş çizgisinde tutamaz artık kimse. Bu anlamsız ve haksız çaba, iki tarafın gençlerini de öfkeden gözü dönmüş çılgınlara çeviriyor. “Fırat’ın öte yakasında” bir öfke patlaması yaşanırken, “Fırat’ın bu yakasında” da çok önemli bir gelişme oluyordu. İlk kez bir başbakan, “kutsal yargı” palavrasını bir kenara itti ve gerçekleri açıkça söyledi. Bugüne dek yargı ne yaparsa yapsın sanki bu yapılan “tarafsız” bir davranışmış gibi sahtekârca bir yaklaşımla değerlendirilirdi.

Yargı “kutsal ve dokunulmaz” kabul edilmişti, Ergenekon davasına müdahale etmeye çabalayan yüksek yargı üyeleri “resmî” düzeyde eleştirilmezdi. Yüksek yargı ise son zamanlarda “Ergenekon yanlısı” bir siyasi parti gibi davranmaya ve darbeye karşı atılan her adımı önlemeye başlamıştı. Hükümete karşı ciddi bir muhalefet yürütüyorlardı ve bunu yaparken de bir yandan “bizi kuşatıyorlar” diye yakınıyorlardı.

AKP'NİN SEÇİM OYUNU
Başbakan Erdoğan dün, “siz bizi kuşatıyorsunuz,” diyerek “yargının” yasamanın gücünün budamaya çalışmasını açıkça dile getirdi. Bu çıkış, 22 Temmuz seçimlerini “orduyla çatışarak” kazanan AKP’nin önümüzdeki seçimleri de “yüksek yargı” ile çatışarak kazanmayı planladığını ortaya koyuyor. Tabii, ordunun ve yüksek yargının kendilerine “neden bizimle çatışan, halkın oyunu alıyor” diye bir sorması gerekir bence.

Kendi halklarıyla bu kadar “ters” düşmelerinin nedeni olarak “halkı” görürlerse çok yanılırlar, biraz kendilerine ve neleri savunduklarına bakmalılar. Türkiye’de halk, orduyu da yargıyı da gerileterek “demokrasiye” geniş bir alan açıyor, AKP de bunun öncülüğünü ve temsilciliğini yapıyor.

KÜRTLERDE DEMOKRASİNİN ÖZGÜRLÜĞÜN TADINI ÇIKARMALI
Bu, çok önemli ve yararlı bir gelişme. Ama bu gelişmenin sağlıklı bir temele oturması için “Fırat’ın öte yakasının” da bu gelişmeden payını alması, Kürtlerin de demokrasinin ve özgürlüğün tadını çıkarması gerekir.

Sadece Türkler için demokrasi olmaz. Bu işi ya hep birlikte yapacağız ya da ayrı ayrı deneyeceğiz.

“Türkler için demokrasiyi geliştirelim ama Kürtlere demokratik haklarını vermeyelim” derseniz, Diyarbakır-Bursa maçını Türkiye’nin her yanında, her kentinde, her sokağında yaşarsınız. Emin olun, hiçbir şey, yaşanabilecek bu acıya değmez.
__________________
“Çalışmadan, öğrenmeden,yorulmadan rahat yaşama yollarını alışkanlık haline getiren milletler önce onurlarını sonra hürriyetlerini daha sonra da geleceklerini kaybetmeye mahkumdurlar.”
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Alıntı ile Cevapla
dentist kullanıcısına teşekkür edenler
buena vista (08-03-2010), Master (08-03-2010), neron (08-03-2010)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 13:31 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce