"*Bir Külek Yağ
Çatının pek bilinmediği, elektriğin olmadığı, toprak damlı evlerin, teldolaplı mutfakların, duvarlarda ‘taka’ tabir edilen boşlukların dolap niyetine kullanıldığı yıllar. Evde kap kacak namına birkaç tane bakırdan kalaylanmış
‘sahen’, tencere, onun bir numara küçüğü
“guşgana, turşunun basıldığı küp yılları.
Bir de külek var. Tahtadan kova, büyükçe, içine yağı, balı, şekeri koyabiliyorsunuz.
Hırsızlardan biri
Takalı namıyla tanınıyor. Evlerin duvarlarında
taka denilen yer haliyle boşluk; orayı delip içeri geçmek daha kolay oluyor. Takalı Dayı bu tekniği geliştirmiş ve lakap üzerine kalmış. Takalı ve ortağı Ahmet Dayı, artık takadan mı kapıdan bacadan mı bilmiyoruz, adamın birinin evine girmişler. Evde doğru dürüst bir şey yok. Sadece külekteki yağı alıp çıkmışlar.
Aradan bir zaman geçiyor. Evi soyulan mağdur vatandaş, kahvede söyleniyor:
“Bi külek yağımı çalmış hırhızlar. Ağzına gadek dolu yağı almış getmişler”.
Hırsızlardan Ahmet de orada. Sesini çıkarmıyor, ofluyor, pufluyor, adama epey sinirleniyor. Hırsızlığının açık edileceğinden değil. Mağdurun kamuya yönelik ifadesinde dezenformasyon var. Hırsız dayanamıyor; eğilip yanındakilere kısık sesle mevzunun doğrusunu izah ediyor:
“Söylenmiyi ki söyleyesin! Ne bi külek dolusu? Külegin dibinde altı üstü bi avıç yağ varıdı!”
http://www.malatyahaber.com/haberler...76&zoneid=1&y=