Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Arka BahÇe Forumu - Tekil Mesaj Gösterimi - Medya Yorumları
Tekil Mesaj Gösterimi
  #118  
Eski 19-10-2007, 19:11
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı okumak gerek..

“Sınırötesine karşı koymak ABD-Türkiye koalisyonunun sonu ve Türkiye’nin ABD düşmanı ülkelere katılması anlamına gelecek. Karşı koymamak ise Kürt-Amerikan koalisyonunun bitişine ve ABD’nin bölgedede zayıf bir görüntü vermesine yol açacak.”


Güncelleme:NTV 18:13 TSİ 19 Ekim 2007 Cuma


LONDRA - Türkiye ile bölgesel Kürt yönetimi arasında biriken hali hazırdaki krizi, kar ve zarar açısından ele aldığımızda Recep Tayyip Erdoğan’ın, sonuçları ne olursa olsun bundan en fazla karlı çıkacağını, ABD ve Irak’taki müttefikleri Araplar ve Kürtlerin ise tartışmasız en fazla zararlı çıkacağını söylemek mümkün.
Haberin devamı

Türkiye Başbakanı, bu krizi oldukça zeki şekilde idare ederek, topu Amerikan sahasına atarak ve uzaktan büyük hasadı beklemek suretiyle izleyerek benzeri görülmemiş siyasi bir ustalık ortaya koydu.

Amerikan zihin karışıklığı, ABD yönetimi tarafından tekrarlanan ricalarda açık şekilde ortaya çıktı. Özellikle de ABD Başkanı George W. Bush, Türkiye’ye kendisi tutması, PKK üslerini yıkmak için Irak’ın kuzeyine saldırma tehditlerinde ileriye gitmemesi çağrısında bulundu ve sonuncusu Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi olmak üzere krize diplomatik çözüm bulmak için Türkiye başkentine gönderdi.

Türkiye’nin isteği yani PKK’nın Kuzey Irak topraklarından kendi topraklarına saldırılarının engellenmesi talebi gerçekleşecek veya daha güzel ifade ile tek bir asker dahi hareket etmeden birfiil gerçekleşmeye başladı. Daha da önemlisi bu kriz aralarındaki büyük zıtlaşmaya rağmen siyasi ve askeri kurumlar arasında nadir bir birlik ortamı oluşturdu.

TÜRK ULUSAL ÇIKARLARI, ABD İLE KOALİSYONUN ÜSTÜNDE
Zira Erdoğan liderliğindeki AK Parti’nin parlamento sandalyelerinin çoğunluğunu kazanması ve hükümeti kurmasından itibaren, bu parti kendisini Türk ordusu komutanları tarafından reddedilir bir pozisyonda buldu. Bu komutanlar Türkiye’deki laikliğe ve mühendisi Kemal Atatürk olan geleneğe tehdit oluşturması açısından AK Parti’ye hep şüpheyle baktılar.

Daha da önemlisi Türkler ulusal çıkarlarını, ABD ile koalisyonlarının üstünde tuttuklarını ve Türkiye’nin çıkarları stratejik müttefik ABD’nin çıkarlarıyla çeliştiği vakit bağımsız egemen kararlarını pekiştirmekte bir an bile tereddüt etmediklerini ispatladılar. Tıpkı 1 Mart 2003’te Türk hükümetinin hava sahasını İncirlik Üssü’nden hareket eden Amerikan savaş uçaklarına nasıl kapattığını ve ABD güçlerinin Irak savaşı yolunda Türk topraklarından geçmesini nasıl engellediğini gördüğümüz gibi. Oysa Araplar tam aksine topraklarını ve üslerini açmışlar ve medyayı bu saldırıya desteğe boyun eğmişlerdi.

EN ZARARLI ABD ÇIKTI
Kuzey Irak’a girme yönündeki bu Türk kararı sebebiyle en büyük trajediyi yaşadığı için en fazla zararlı çıkan ABD’dir. Çünkü ABD’nin Irak’taki dar görüşlü politikaları, Türk halkını öncelikle hükümeti arkasında birleştirdi ve ikinci olarak iki ezeli düşmanı yani Şii İran ve Sünni Türkiye’yi kendisine ve Irak’taki işgaline karşı birleştirdi. Bu durum birkaç ay önce düşünülemezdi. Bu koalisyon oluştuğu takdirde İran nükleer tesislerini vurmaya yönelik Amerikan hareketlenmesine büyük darbe teşkil edecektir.

Türk güçlerinin Kuzey Irak’a saldırısı gerçekleştiği takdirde ABD ve yönetimi için en büyük sıkıntı oluşturacaktır. Zira Amerikan tercihleri sınırlı olması yanı sıra zor olacaktır. Bu saldırıya karşı koymak Amerikan-Türk koalisyonunun sonu ve Türkiye’nin ABD düşmanı ülkeler kampına katılması anlamına gelecektir. Karşı koymamak ise Kürt-Amerikan koalisyonunun bitişine ve ABD’nin bütün bölge halklarının gözünde zayıf bir görüntü vermesine yol açacaktır.

IRAK’TAKİ PARÇALANMIŞLIK KÜRTLERE YARADI
Hali hazırda Irak’ı saran çöküş ve parçalanmışlık ortasında, Kürt yöneticilerinin elden ettiği büyük kazanım, şu günlerde bölgelerinin beslendiği güvenlik ve istikrardır. İstikrar bu yönetimleri, havaalanları açan, Kürt bayrağı dalgalandıran, Arapça eğitimini kaldıran ve ziyaretçilerine havaalanlarında tören düzenleyen bağımsız bir devletin liderleriymiş gibi hareket etmeye sevk etti.

Daha da önemlisi Bağdat’taki merkezi hükümetin onayını almadan ve hatta istişare dahi etmeden uluslararası petrol şirketlerine petrol arama anlaşmaları imzalıyorlar. Türk saldırısı güvenlik kaosu, çöküşü ve hatta istikrar hayalinin sona ermesi ve egemenliğin büyüyen dinamiklerinin ortadan kaldırılması anlamına gelecektir.

BATI TÜRKİYE’Yİ DOĞU’YA İTİYOR
Türk hükümeti parlamento ve demokratik kurumlara başvurmak ve herhangi bir vakitte uygulama hakkını muhafaza etmek gibi yavaş ve iyi etüd edilmiş adımlarla anayasal olarak işgale zemin hazırlayarak büyük bir zekayle krizi idare etti, bu dengeli akıllı davranışla topu başkalarının sahalarına attı ve aynı zaman zarfında en önemli iki komşu İran ve Suriye’nin desteğini elde etti. Şöyle ki Suriye Devlet Başkanı, Türkiye’nin Kuzey Irak’a girme hakkını desteklediğini ifade etti. Bu destek yeni stratejik koalisyonu içeren ve belki şer ekseninin iki ülkesi İran ve Suriye ile bölgesel süper devlet Türkiye arasında üçlü bir koalisyona genişleyebilecek bir destektir.

Batı, Türkiye’yi gerek dini faşist sebeplerden dolayı AB’ye üyelik kapılarını yüzüne kapatmak suretiyle gerekse de ABD Kongresi’ndeki komisyonun son yaptığı gibi Ermeni katliamları dosyasını kaşıyarak milli duygularını provake etmek ve hakaretler yöneltmek suretiyle Doğu’ya ve İslami imparatorluk geçmişine dönmeye sevk ediyor.

İroni, kendisini tehlikeli bir trajedi içinde bulan Irak bölgesel Kürt yönetiminin, bu Türk tehditleriyle mücadelede kendisini Arap ve Müslüman müttefikler olmaksızın yalnız bulması. Bu durum onun dar görüşlülüğünü, siyasi ve diplomatik kurumlarındaki karar organlarında sezgi ve akıldan yoksunluğunu yansıtıyor.

ERDOĞAN MALİKİ’Yİ CİDDİYE ALAMAZ
Belki de tek harekete geçen şahıs Irak Başbakanı Sayın Nuri El Maliki idi. Maliki yaptığı telefon görüşmesinde Sayın Erdoğan’a Irak’ın kuzeyindeki PKK üslerini tasfiye etme sözü verdi. Sayın Erdoğan’ın Maliki’nin sözlerini ciddiye alacağını düşünmüyoruz. Çünkü o da Maliki’nin öncelikle bir orduya ve uçaklara sahip olmadığını, ikinci olarak Kürdistan bölgesinin işlerini belirlemesine izin verilmediğini ve üçüncü olarak kendisini dahi koruyamayacağını çok iyi biliyor.

Türkiye bölgesel süper İslami güç olarak konumunu hızlı şekilde tekrar alıyor ve sırtını Batı’ya ve özellikle de ABD’ye iyi etüd edilmiş periyodik adımlarla dönüyor. Türkiye, egemenlik, feraset, bağımsız karar, ekonomik ilerleme ve askeri güç alanında demokrasiye model sunuyor. Bu model bölge halklarının diktatör rejimler, bir üçüncüsü İran’a karşı beklenen Afganistan ve Irak’taki başarısız Amerikan savaşları eliyle bölge halklarının yaşadığı alçalmışlık hali sebebiyle İslam dünyasında mevcut değil.

Türkiye, PKK’nın benzer saldırılarına yanıt olarak, Suriye’ye askeri saldırı tehdidinde bulunmuştu. Hafız Esad mesajı süratle almış ve Abdullah Öcalan’ı Türk istihbarat ağına düşmesi ve cezaevlerinin denir parmaklıklarında son bulması için Nairobi’ye uzaklaştırmıştı. İşte şu an Türkiye, Kuzey Irak’taki Sayın Celal Talabani ve Sayın Mesut Barzani’ye karşı aynı kartın mesajını veriyor. Acaba Talabani ve Barzani, baba Esad’ın yaptığını yapacak, beyaz bayrağı çekecek ve kendi evlatlarına yüz mü çevirecek? Hali hazırda önlerinde başka tercih bulunmuyor.

*Londra’da yayımlanan El Kuds El Arabi gazetesi, 18 Ekim 2007, Genel yayın yönetmeni,
Arapçadan çeviri: Halil Çelik
Alıntı ile Cevapla