Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Arka BahÇe Forumu - Tekil Mesaj Gösterimi - Tarih Notları
Tekil Mesaj Gösterimi
  #18  
Eski 19-05-2006, 16:29
alihoca alihoca bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 361/2464
166 Mesaj ına 2501 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Sebep-Sonuç İlişkisi Açısından; 12 Eylül ve 28 Şubat (2)

//Diğer taraftan,
Yazımın konusunu, amacını oluşturan, üzerinde hiç durulmayan farklı gelişmelerde vardır. İnceleyeceğimiz bu bu gelişmeleri; günlük politik çıkarlara kurban edilmiş, seksen yıllık demokrasimizin bugünü ve geleceği için taşıdığı anlam ve önemi anlaşılamayanlar olarak nitelemek mümkündür.

Demokratik Sahipleniş:
Susurluk Kazası ile ortaya çıkan çarpık tablo ve tarikat örgütlerinin yapılanma ve eylemleri karşısında,
Zamanın moda deyimi ile beşli inisiyatif adı verilen demokratik kitle örgütleri hiç de boş durmamıştır. Aksine o zamana kadar hiç eşi ve benzeri görülmediği üzere birlikte tavır almaya başlamıştır. Türk iş-Disk-Tobb-Tüsiad-Tesk, hep birlikte basın toplantıları ile tepki koymuşlardır.

Burada sorulmayan ama sorulması gereken hayati soru şudur.
Cumhuriyet Tarihimizde sürekli olarak birbirlerine aldıkları tavır ile düşman kardeşler diyebileceğimiz bu sivil toplum kuruluşları, tek amaçta birleşebilmeyi ve ortak karar ve eylem koymayı ne zaman başarabilmişlerdir?

Önemli, çünkü bu girişimler o zamana kadar başarılamamış, Ulusumuzun Demokratik Evriminde en önemli yapı taşlarındandır.

Bunlarla da kalınmamış, hatırlanacağı üzere medyada bile halkı aydınlatan ve hükümeti uyaran yayınlar, TV programları ile eylemler başlatılmıştır. Medyanın desteği ile tüm yurda yayılan ışık kapama eylemleri artırılarak yönlendirilebilirdi. Hepimizin hatırlayabileceği Taksim meydanında halkında katılımı sağlanarak, kitle örgüt temsilcileri ve asker kesim kol kola yürümüşlerdi.

Halkın demokrasiye aracısız sahip çıkışının örnekleri olarak küçümsenmemelidir. Bunlar yüzyılı bile bulmayan demokrasimizin ilk örnekleridir.

Yetmez denebilir!
Her an şeriat tehdidi vardı denebilir!

İmam hatiplerin siyasallaştırılması, yurt örgütlenmeleri ve fakir çocukların seçilerek askerleştirilmesi, yaz kampları ile teorik ve pratik eğitimden geçirmeler, tesettürün bayraklaştırılarak simgeleştirme girişimleri, camilerin şeriat propagandası için kullanılması gibi örnekler de çoğaltılabilir.

Ama fikri temellerinin atıldığı kırk yıl öncesinden iktidar oldukları güne kadar,
ABD, AB, Siyonizm ve Anti Semitizm, Kapitalist Bankacılık-Rant Sistemi ve Faiz, Laisizm karşıtı politika ve söylemleri ile halktan oy, bağış yolu ile para ve güç alanların, İktidarları döneminde hiçbir alternatif politikaları olmadıkları anlaşılmıştır. İsrail ile ilişkilerin kesilmesi bir yana, ticari ve silah antlaşmalarının yenilenmediği görülmüştür. MGK Toplantılarında TSK den atılacak personele hiç (Sonradan inkâr yolunu seçmiş olsalar da attıkları imza basına sunulmuştur.) tereddütsüz imza koymuş olduklarını da hatırlatalım. Meclis Kürsüsünden ‘Kanlı mı, Kansız mı ?’ söylemi ile birlikte, en sert gösterisi Başbakanlık Konutuna -görkemli mercedesleri ile- tarikat liderlerini davettir.

Unutulan bir başka şey, devletin güvenlik güçlerinin tümünün denetimi siyasilerin-hükümetin elinde olmadığıdır. Örnekleri görüldüğü üzere bakanlardan habersiz birçok jandarma tutuklamaları olabilmiş ve savcılara teslim edilerek gereken yapılmıştır. Aklı başında kim askerin savunma bakanlığına tam bir itaatle bağlı olduğunu söyleyebilir? Yine bilindiği üzere ‘jitem’ denilen jandarma istihbarat örgütü hükümet kontrolü dışındadır. Bağımsız yargı halen denetim dışıdır.

Gereken yapılamaz mıydı?
Kim itirazını dirence ve ayaklanmaya götürebilirdi?

Tankların yürüyüşü karşısında korkmadan tankın önünde durabilen B.YELTSİN gibi liderleri mi vardı?
MGK Toplantılarında kendini inkar denilebilecek kararlara itirazsız imza atıp, dışarıda imzalarına bile sahip çıkamayan lider ve bakanları mı?
Sakallarını acelece kesen kamu çalışanları mı?
Bir Muhtıra ile yıkılabilen bir hükümet mi?
Yurt dışına kaçabilmek için birbirini ezen tarikat ileri gelenleri mi?
Yoksa yurt dışına kaçan milletvekilleri mi?
Ya da kaçtığı yurt dışından ‘Mesih’ olarak dönen milletvekilleri mi?


Tüm bunların, gerekeni yapmak için bir engel olmadığı, olamayacağı açıktır. İşte burada gereken olarak vurgulanıp yapılması istenenleri örnekleyerek devam edelim.

Laik ve Çağdaş Cumhuriyet karşıtı örgütlenme ve eylemleri halkın görmesini sağlamak adına,

—Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulunun etkin olarak kullanılması,

—Her ne kadar Başbakanlığa Bağlı olsa da, Cumhurbaşkanı ve TSK Komutasının devreye girmesi ile MİT Teşkilatı, İslami Hareketlerin amaç ve eylemlerinin deşifre edilmesinde kullanılabilirdi.

—TSK Komuta Konseyi Basın ve Medya ile birlikte hareket sağlanarak, Basının özellikle Cumhuriyet Karşıtı faaliyet içinde olan Tarikat Okulları, Kuran Kursları Eğitimleri, Amaçları su üstüne çıkarılabilirdi.

—Üniversite yönetimlerinin TSK den gelebilecek her türlü teklife açık olmadıkları söylenemeyeceğine göre, aynı işbirliği onlar ile de yürütülebilirdi. Şimdiye değin Üniversitelerin büyük çoğunlunu oluşturan ama örgütsüz-sahipsiz oldukları için, sessiz çoğunluk halinde kalan Üniversite öğrencilerinin Çağdaş Laik Türkiye’nin savunulmasında gönüllü katılımları sağlanabilirdi.

—Özellikle JİTEM en aktif bir biçimde kullanılarak medya işbirliğinde halka yansıtılan baskınlar tertiplenebilirdi.

—Emniyet Teşkilatının elindeki mevcut ve elde edeceği bilgi, dokümanlar halkın dikkatine sunulabilirdi.

—Refah Denetiminde olmayan Bakanlıklar yolu ile halkın bu yönde uyarılıp uyandırılışı sağlanabilirdi.


Benzerleri sıralanabilecek yol ve yöntemler bulmanın hiçte zor olmadığını düşünerek,

En anlaşılabilir hali ile,
Ulusun Demokratik Rejimine sahip çıkma yeteneğinin kazandırılmasına rehberlik ve önderlik edilmesi gerekirdi.

Her felakette çözümü demokratik olmayan(Darbeler) çarelerde arama alışkanlığı ve kolaycılığını, adeta bir uyuşturucu gibi zerk etmek yerine;

Ulusun, baba harçlığı hediye gibi cebine koyulan demokratik haklarının, değerini anlayabilmesi ve sahiplenebilmesi için Cumhuriyet için mücadele vermesi sağlamalıydı. Bunun Cumhuriyetin bekası için hayati derecede önemli, tek çözüm olduğu görülmeliydi.

Elbette bunu yapabilmek için önce 12 Eylül Harekâtı ve sonrasında izlenen politikalar için TSK’nin bir özeleştiri yapması önceliklidir. Siyasal İslamı, doksanlı yılların ikinci yarısında MGK Kararları ile birincil tehlike ilan etmeden önce, bu tehdidin yaratılmasına katkılarının tespit edilmesi gerekir. Türk Ulusunun rejimine sahip çıkışını sağlayabilecek, demokratik yol ve yöntemlerin belirlenip izlenmesinin, bir politika ve eylem biçimi olarak neden seçilmediğinin, cevaplanması gerekecektir.

Bunları yazan biri olarak sanılmasın ki,

1940 Yılından bugüne izlenen politikalar ile bilinçle oluşturulan bataklıkta, hiçbir kurumun tertemiz kalamayacağını bilmediğim sanılmasın. Cumhuriyetin tüm kurumları ile adeta bir deformasyon sürecine sokulduğu, amaç ve ülkülerden saptırıldığı bir ortamda, TSK’nin de hatasız kalabilmesi mümkün değildir. Batı demokrasilerinin bin yıl süren kanlı evrim süreçleri ile bugünün sadece yazılı değil, yazısız demokratik kural ve reflekslerinin oluştuğu unutulmadan, En az bozulan kurum olmasına rağmen yaptığı hatalar ile aynı zorlu öğrenme sürecini yaşadığını söylemek doğru olur. Demokrasinin hazır bir elbise olarak alınıp hemen her bünyeye uyuvereceğini sanıp, bin yıllık batı toplumlarının devlet ve toplum yapılarında görülen anlayış, uygulama, bilinç, kurumsallaşma, demokratik tepkiyi istemek, bilgisizlikten başka bir şey değildir.

Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Ulusunun bir demokratik evrim sürecini yaşayarak kendi demokratik değerlerini ve kendi özgün yapısını oluşturma sancılarının çekildiği bir dönem yaşadığımız bilinerek hareket edilmelidir.

Bu başlık altında getirilen eleştiri ve yorumlar,
AB Uyum paketleri bahane edilerek yapılan, amacı TSK’nin tamamen izole edilmesine yönelik, yetki ve görevlerindeki tırpanlama girişimleri ile karıştırılmamalıdır.

Yanlışların tespit edilerek, aynı yanlışların tekrarını önleme girişimidir. Doğru politikaların oluşturulmasına gücümüz yetmese de, en azından gerçeğin daha fazla çarpıtılmasına karşı çıkma çabasıdır. Amaç, çağdaş, laik demokrasinin güvencesi olan TSK’nin iyi niyetle ama yanlış sonuca varabilen eylemlerinin, demokratik sürece yaptığı olumsuz etkilerinin ortaya çıkarılmasına katkı sağlamaktır. Bunlardan elde edilecek dersler ile Türk Ulusunun demokratik bilinçlenme ve sahiplenme refleksi kazanmasına etkin bir önderlik yapabilmesini sağlamaya dönüktür.

28 Şubattan bugüne değin,
Yeminli ve bağımlı basın, yayın ve medya organlarında,
Kendilerini hakları elinden alınan masum, TSK’ni de zorba olarak, -hala- göstermeye çalışanların, bir anlamda TSK komuta kademesinin izlediği politikalar sayesinde, 365 sayı ile tek başına iktidar olduğu gerçeğini artık teslim etmeleri gerekir.

Sebep ve sonuçları ile birlikte incelendiğinde, oynanan taktiksel mazlum rolünün, dökülen timsah gözyaşlarının ne denli aldatıcı olduğunun görülerek anlaşılması umudu ile.//


Saygılarımla
Alıntı ile Cevapla