Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Arka BahÇe Forumu - Tekil Mesaj Gösterimi - Tarih Notları
Tekil Mesaj Gösterimi
  #12  
Eski 09-05-2006, 02:11
bikmisbroker - ait Avatar
bikmisbroker bikmisbroker bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Kanada
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 590/835
107 Mesaj ına 2990 Kere teşekkür edildi
bikmisbroker - MSN üzerinden Mesaj gönder
Tanımlı Köy enstitüleri de Tarih oldu degilmi Ali hocam??

> Zeytinin teri ve Köy Enstitüleri
>
> Arabamız su kaynatmasa durmayacaktık, o sıcak yaz günü Balıkesir'in
>Savaştepe ilçesinde. Yola çıkmadan önce arabaya bakım yaptırmış, hararet
>sorunu olduğunu söylememe rağmen arıza
> bulamamışlardı. Dağda su kaynattıktan sonra motorun soğumasını
>bekleyip ancak Savaştepe'ye kadar gidebilmiştik. Birlikte yolculuk ettiğim
>eşim ve kızımın da canı sıkkındı. Günlerden pazardı ve her yer tatildi.
>Sanayi sitesinde arabaya baktıracak birilerini aradık,
> bulamadık. Can sıkıntısı ve çaresizlik içinde söylenirken tamirci
>aradığımızı duyan birileri aracılığıyla tanıştık Hüseyin amcayla.
>
> Elinde küçük bir alet çantası vardı. Yardımcı olmak istediğini
>söyledi. Motora yaklaştı, sesini dinledi. Kontağı kapatıp tekrar açtı.
>Hiçbir yere dokunmadan uzun uzun motoru ve çalışmasını izledi. "motorun
>soğutma sisteminde sorun görmediğinden" söz etti.
> Bir süre daha bakındı. Sonra "buldum galiba" diye haykırdı.
>
> "Herşey normal görünüyor ve su kaynatıyor ise araba su eksiltiyor
>demektir. Muhtemelen kalorifer peteği delinmiş, su kaçırıyordur. O takdirde
>döşemelerin ıslak olmalı" dedi. Gerçekten de onca uzmanın çalıştığı
>servisin bulamadığı sorunu kısa sürede görmüştü. Arabanın kalorifer sistemi
>su kaçırıyor eksilen soğutma suyu yüzünden araba
> hararet yapıyordu. Kalorifer sistemini devre dışı bırakıp geçici bile
>olsa su kaçağını önleyip sorunu çözdü, Hüseyin amca.Teşekkür edip borcumu
>sordum. Arabanın camındaki tıp armasın gösterdi;
>
> -Doktor musun?
>
> -Evet.
>
> -Bizim hanımın yıllardır geçmeyen ağrıları var. Gelip bakarsan
>ödeşiriz. Ben de hanıma doktor götürmüş, gönlünü almış olurum. Hem de
>çayımızı içer soluklanırsınız.
>
> Hep beraber, Hüseyin amcanın evine gittik. Tek katlı bahçeli şirin bir
>evdi. Hanımının şikayetlerini dinleyip, muayene ettim. Çoğu yaşlılığa ve
>menopoza bağlı yakınmaları için tavsiyelerde bulunup iki de ilaç yazdım.
>Kadıncağızın yüzü güldü. Teşekkür etti. Çay
> hazırlamak için izin istedi. Bu arada ilkokul çağındaki kızım boş
>durmuyor odaları karıştırıyordu. Bir şey kırıp dökmesin diye yanına
>gittiğimde evin bir odasının duvarlarının kitapla dolu olduğunu gördüm.
>Şaşkınlığım daha da artmıştı. Muhabbet ilerleyince, tamirci sandığım
>Hüseyin amcanın gerçekte emekli ilkokul öğretmeni olduğunu
> 39 yıl devlet hizmetinde Ege'nin köylerinde çalışıp emekli olduktan
>sonra Savaştepe'ye yerleştiğini anlattı. Çocuklarının okuyup büyük şehre
>gittiğini burada hanımıyla baş başa yaşadığından dem vurdu.
>
> -Neden buraya yerleştin?
>
> -Ben okumayı, yazmayı, hayatı burada öğrendim. Sizler bilmezsiniz,
>unutuldu gitti. Ben Savaştepe köy enstitüsünün ilk mezunlarındanım. Hasan
>Ali Yücel maarif vekili iken ilk köy enstitüsü burada açıldı. Burada
>öğrendim ben hayatı, bir şeyler öğretmenin nasıl mutluluk verdiğini.
>Ayrılamadım buralardan.
>
> -Peki bu tamircilik işi nereden çıktı?
>
> -Dedim ya, bilmezsiniz sizler, köy enstitüsü mezunu olmanın ne demek
>olduğunu? O zamanın okulları sanırsınız. Halbuki orada bu toprağın
>çocuklarına okuma yazmanın yanı sıra çiftçiliği, hayvancılığı, inşaat
>yapmayı, yemek yapmayı, bozulanları tamir etmeyi, örgü örmeyi hatta az
>buçuk hekimlik yapmayı bile öğrettiler. Hayatı öğrendik ve öğretmen olup
>hayatı öğrettik çocuklara.
>
> -Yani elinizden çok iş geliyor.
>
> -Köy enstitülerinde bilmeyi, öğrenmeyi, düşünmeyi soru sormayı,aklını
>kullanmayı öğretiyorlardı. Zaten bu yüzden yaşatmadılar ya...
>
> Bu arada çaylar geldi. Çayın yanında ekmek peynir ve zeytinden
> oluşan kahvaltı da hazırlamıştı Hüseyin amcanın hanımı. Emekli
> olduktan sonra zeytinciliğe başladığını sofradaki zeytinin de kendi
>ürünleri olduğundan söz etti.
>
> -Zeytinin hikmetini bilir misin? Meyveleri ile karnımızı doyurmuş,
>yağını çıkarmışsız. Kandillerde yakıp aydınlanmışız, odunu ile ısınmışız.
>Giderek ona benzemişiz.
>
> -Nasıl yani?
>
> -İnsan da doğanın meyvesi değil mi?
>
> Sofradaki zeytin çanağından aldığı zeytini ışığa doğru tutup;
> -Doğup büyüdüğünde zeytin tanesi gibi acı, yeşil bir meyve insan.
>Çoğunu sıkıp yağını çıkarıp posasını da sabun yapıyoruz. Yani heba olup
>gidiyor. Bir kısmını sofralık ayırıyor selede tuza yatırıp acı suyunu
>atmasını buruşup bu hale gelmesini sağlıyoruz.
> Veya salamura yapıp olduğundan daha şişkin gösterişli hale
>getiriyoruz. İnsanlara da böyle yapmıyor muyuz? Okullarda okutup okutup
>hayata hazırladığımızı sanıyor ya şişiriyor ya da buruşturup atıyoruz
>insanları.
>
>
> "Sizin köy enstitülerinde yaptığınız da böyle bir şey değil miydi"
>diye soracak oldum. Hanımına baktı gülüştüler.
>
> -Hurma zeytini bilir misin?
>
> -Bilmem. Hiç duymadım.
>
> -Egenin bazı yerlerinde olur. Ağaç aynı ağaçtır ama her yıl kasım ayı
>sonu gibi denizden karaya esen rüzgar ile zeytin ağaçlarına bir mantar
>bulaşır. Bu mantar zeytinin terini giderir, acısını dalında alır. Dalında
>olgunlaşır zeytinler. Toplandığında yemeğe hazırdır anlayacağın.
>
> -Eeee.
>
> -Köy enstitüleri de böyleydi. Dalında olgunlaşan zeytinler gibi
>insanları oldukları yerde yetiştirmeye, onların bilgilerini de diğer
>insanlara bulaştırmayı amaçlamıştı. Doğup büyüdüğü ortamda
>olgunlaştırıyorlardı, insanı. Hayata hazırlıyorlardı.
>
> Sustuğumu görünce. Hanımından boşalan bardakları doldurmasını rica
>etti.
>
> "işte bu yüzden, öğrendiklerimin zekatını vermek, zeytinin terini
> hatırlatmak için buradayım, doktorcum, unutulsun istemiyorum" dedi.
> Kitaplığından çıkardığı iki kitabı kızıma hediye etti. Vedalaştık.
> Arkamızdan bir tas su döküp, uğurladılar.
>
> Dr. Mehmet Uhri
>
> mehmetuhri@...
>
> Not: Bu yazı, emekli öğretmen Hüseyin Kocakülah ve köy
> enstitülerine emek verenlerin anısına ithaf olunmuştur.
>

>
__________________
YATIRIM, sonu yanliş giden SPEKÜLASYONDUR
EGER, zamaninda spekülasyondan cikamazsaniz
MECBUREN yatirimci olursunuz..George SOROS
TEKNiGE iNANMA TEKNiKSiZ KALMA. Bikmisbroker
Alıntı ile Cevapla