Kırılganım
Sıkılmış olduğunuzu düşünüyorum, ardı ardına yazınca böyle.
Sıkıldıysanız bırakın, kaldığınız yerden sonra devam edersiniz.
Ben kendimce sürdüreyim biraz daha diyorum.
Hep böyle ciddiye mi alacağım yaşamı?
Nerede, öyle dirayet, sabır, karar, irade, direnç, destek.
Su koyuverdiğimiz oluyor. Bazen kocalıyorum, bazen çocuklaşıyorum. Gelip, geçiyor günlerimiz.
Kırılganım ama üşengen değilim.
Küsmek kolaydır, ben de kolay küserim ama küslüğü sürdürmek öyle zor gelir ki günlerim gecelerim hiç kısalmaz, gıdım gıdım artar, uzar.
Öyle bir noktaya geliyor ki, getiriliyor ki, sıkıştırılıyor ki insan, o an için küsmek neredeyse tek seçenek!
Bazı küsmelerde, dağ da haberdar ve huzursuz oluyor, tavşan da.
Buraya yazdığım en gevrek ve emeksiz yazılarımda bile yarın kimsenin huzuruna çıkamayabilirim endişesini taşıyorum, aynı şekilde yazımı okuttuğum muhatabımın da yarın bu dünyada olamayacağını da olabildiği kadarıyla aklıma düşürürüm. Bela aranan biri olsa bile olası ömrünün son gününde beladan uzak olmasını arzularım.
Kısacası, ağabeylerim, ablalarım, kardeşlerim ben de birçok insan gibi edna bir kulum işte.
Kârlı sattığım bir hissenin ertesi günü düşmesi halinde benden alan kişiye acıyorum, üzülüyorum.
Haa, alıp başını gitmişse alan kişi adına sevinsem de kendi kahrımdan ötürü ettiğim küfürlerin gölgesinde kaynar gider, bu sevincim.
Hayatı çözmüş değilim, belki de çözmüşüm çözeceğim kadarıyla ama farkında değilim. Bazen “Çözsem ne olur, çözmezsem ne olur? Hayatın umurundaydı sanki!” dediğim de oluyor.
|