Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Arka BahÇe Forumu - Tekil Mesaj Gösterimi - Notlar
Konu: Notlar
Tekil Mesaj Gösterimi
  #29  
Eski 04-04-2006, 21:38
alihoca alihoca bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 361/2464
166 Mesaj ına 2501 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Güzel AnnE’m;

Analara kızmak haddim değildir bilirsin.

Tespitlerin illaki doğru yapılmasına katılıyorum.

Bu bağlamda önder nerden çıktı bilmiyorum ama öncesi ve bilgi birikimi ile kadro-aydın olmadan liderin ne kadar lider olabileceği ayrıca bir tartışma konusu adayıdır. Aydın ve önder tanımlarını, saf teorisel tanımlamalar ile istem ve beklentilerin karıştırılmamasının yararlı olacağı da doğrudur.

Tehcir ve Sonrasında gelişen olayları milat olarak alıp kaşıyan kişinin, öncelikle AYDINLIĞI tartışmalıdır. Ermeni toplumun tarih sahnesine çıkışından başlayarak incelemeyen dil, din, tarih, siyaset, kültür bazında olay ve gelişmeleri kavrayamadan, 1914 Tehciri hakkında yargı bildirmek, saf teori bazında dahi; ölçülü kuşkuculuk, farklı kaynak, görüş ve yorumları araştırmak gibi bilimsel ölçütler kullanması gereken aydının, tanımı ile çeliştiği anlaşılmalıdır.

Tarihi olayların akışı içinde Ermeni konusunun bir SORUN olarak çıkışında ya da adlandırılışında, Doğumuzdaki Ermeni Cumhuriyeti ile Misak-ı Milli Sınırlarının tali etkenler olarak incelenmesi neyse de, başat karakterler olarak temel alınması tek kelime ile yanlıştır.

On birinci yüzyıl başlarında Türklerin Anadolu’ya gelmesinden önceki Anadolu Tarihini ve bu tarihi süreçte; Kürt- Ermeni – Med – Pers - Sasani ve özellikle Bizans(Rum)- İlişkilerini ve bu ilişkilerin getirdiği ister siyasi, dini, ister ekonomik nedenlerle başlayan çatışma ve savaşların getirdiği kıyım ve zulümlerin öncelikle bilinmesi gerekebilir. Hemen sonrasında Türklerin Anadolu Halkları tarafından nasıl karşılandığı, nasıl bir yönetim oluşturdukları ve bu yönetimin, bilgi, belge bazında önceki dönemleri karşılaştıran tarihçi yorumları gözden geçirilmelidir.

Bizans’ın Ermeni kıyımını bilmenin kendimizi rahatlatmaya yönelik olmadığı açıktır. Ermeni aydınları tarafından dahi hakkı teslim edilen, Osmanlının Ermenilere sağladığı dini, ekonomik, siyasi, sosyal statünün bilinmesinin; nedeni ve gereğini her ne kadar anlayamıyor olsam da, Ermeni Toplumuna Millet-i Sadıka derken, hissedilecek mahcubiyet ve utanç duygusunu bir nebze de olsa azaltabilir sanıyorum.

Diyeceğim, korkuların korkulacak şeyler olmadığını anlatmaktan korkmadan, Tehcir ve sonrası olayları kaşıyacak aydın, bir olay ve olguyu ele alırken sadece son ve sonucu inceleyerek hüküm bildirmekle görevini tamamlamanın gönül rahatlığına erişemez, erişmemelidir. Tek başına ele aldığımızda bile, katliam gibi basitçe kullanıverilen kelime ve kavramların tüm kök ve kökenleri üstüne bir araştırma yapmalıdır. Türkçeden seçtiği, seçeceği kelimelerin değişik anlamları, yabancı dillerdeki karşılıklarını ve bu anlamların kendine değilse de koca bir Ulusa maliyetinin neler olabileceği üstüne, elini vicdanı üstüne koyarak düşünmelidir.

Tarihsel sürecini tamamlayarak tarihin tozlu arşivlerinde kalan devletler ele alınırken, bugünün koşul, kavram ve gelişen değerleri ile incelemek, yargı bildirmek düşülen en sık hatalarımızdandır. Altı yüz yıl hüküm sürerek nerede ise tüm Dünya’yı etkilemiş bir Devletin, kuruluş, gelişme, duraklama ve parçalanma dönemleri gibi, her dönemini ayrı ayrı ve özelikle çağdaşı olan ülke ve koşullar doğrultusunda değerlendirilmelidir.

Padişahlık, dini monarşi ve monark yönetim anlayışı, bugünün ulaşılan Çağdaş Demokratik Devlet anlayışının penceresinden ele alınarak, eleştiri ve yer yer suçlamaya tabii tutulmasının en azından adil olmayacağı ortadadır. Bu tür bakış ve değerlendirmenin 14. yüzyılın hemen başından 17. yüzyıl sonlarına kadar çağının en çağdaş, adil ve modern yapılanmasını anlamamızı engelleyeceğini bilmeliyiz.

Bu devlet yapılanmasının duraklama döneminde ortaya çıkan Fransız İhtilalinin ve onun getirdiği hürriyet, demokrasi ve ulus devlet anlayışının daha yarım yamalak diyebileceğim bir ölçütte oluşabilmesi için dahi, Fransa'da bir koca yüz yıl geçmesini beklemenin yetmediği, yüz binler ile ölçülebilecek can verilmesinin gerektiğini de hatırlamalıyız.

Ermeni Aydınları kadar, Avrupa Güç Odaklarının Osmanlıya dayattığı hürriyet, eşitlik, milliyetçilik kavramlarının ortaya çıkabilmesi için; Coğrafi Keşifler, Asya, Amerika, Avustralya’da elde edilen sömürgeler ve bu sömürgelerden milyonların kanı canı pahasına elde edilen zenginliklerle Avrupa’nın finanse edilmesi gerekmiştir. Doğal bir hak mücadelesi görülerek Osmanlı’ya dayatılan milliyetçilik ve bir model olarak Ulus Devlet kavramının Avrupa’daki finans kaynağı, ‘ birçok millet ve medeniyetin yok olmasıdır.’ demenin doğru veya yanlışlığı üstüne de kafa yorulması yararlı olabilir.

Her ne kadar genelleme içeriği tartışmalı olsa da, Ermeni Konusunda bir değerlendirmeye; yanlış tarih genellemesi diyebilmenin de asgari müştereklerini, tarih biliminin bir gereği olarak yerine getirmeye özen göstermeliyiz. Tanım ve kavram karmaşasına düşmeden, ilgi ve alakasız konularla konuyu boğmamaya özen göstererek, teorileri yaşanmış örneklerle pekiştirerek, incelenen olay ve olguyu başlangıcından itibaren, neden, gelişme ve sonuçlar bilgi ve belge bazında ortaya konulmalıdır.

Örneğin korkulardan beslenenler Ermenileri kendilerine benzetmeyi başarmışlardır demenin, kimlik ve adres olarak şüpheye meydan vermeyecek şekilde Ermeni Ayaklanmasının nedenlerini ve bu ayaklanmada Osmanlının suçluluğunun tarihi bilgi ve belgelerle ispatı gerekir diye korkarım. Kim bilir belki de kanıt ararken, iddiamızın tam aksi ile yüzleşebiliriz.

Bir olay ve olgunun tarihsel sürecini nedenleri ile başlangıcından sonuna kadar öğrenmek, bize eğitim ve ticaret ile kurulan ilişkilerden, Avrupa’da; kah gelişen olaylardan, kah gelişen kurumlardan etkilenen ve etkilenmesi sağlananların kimler olduğunu öğretecektir. Önce beslenip, desteklendikleri sonra yüz üstü bırakıldıkları Rus Çarı, İngiliz, Fransız, Amerikan kapılarında kimlerin yalvar yakar olduğu bilindiğinde, inanıyorum ki sorduğumuz soruların cevaplarını bulmuş olacağız.

Emperyal güç odaklarının her zaman ve koşulda yerli işbirlikçileri olduğuna tarihin tanıklık ettiği bilinmeli ve unutulmamalıdır. Sadece Anadolu’da otuzu aşkın etnik köken bilindiğinde kimlerin, hangi ölçütler ile Ulus olabilme mücadelesini bir doğal hak olarak tanıdığımızın kriterlerini sıralamalıyız.

Her ne kadar başlangıç, nedenler, gelişimler bilinmesi zorunlu ise de, sadece bir sonuç olarak Ermeni Tehcirini ele almaya kalksak bile, bu konuyu kaşımadan önce;

Bizans’ın Ermeni Sürgününü, İlki Rus Çarı ile ikincisi Stalin Rusya’sında devam Türk Sürgününü, Cezayir’de Fransızların kıyım ve sürgünlerini, İspanyol, Fransız, İngilizlerin milyonlara vardırdıkları Afrika kökenlilere uyguladıkları Göç ve Tehcirleri, İngilizlerin Aborjin Kıyımları, Belçika’nın Kongo’da yaptığı kıyımlar, Norveç’in Samilere uyguladıkları Hıristiyanlaştırma süreçleri ve benzerleri en azından hakkaniyet açısından kaşınarak bunlara neden katliam suçlaması getirilemeyişine akla yakın cevap bulmalıdır.


Diğer taraftan,
Kafamızdaki,yüreğimizdeki tanım ve teorideki olması gereken aydının ne olduğu hepimizin malumudur. Lakin saf teorideki oysa, hatalıları, sevaplıları, günahlıları ile aydın bilinip bellenen mevcut da budur.


Her kısmı farklı konu ve kavramlar içerdiği için şimdilik bu kadar.


Buluşup oturmayı bir başarırsak kaç günde o masadan kalkarız bilemiyorum ama Sana uygun olan her zaman benim için uygundur haberin olsun.
Alıntı ile Cevapla