Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Arka BahÇe Forumu - Tekil Mesaj Gösterimi - Tarih Notları
Tekil Mesaj Gösterimi
  #22  
Eski 11-12-2006, 09:24
Master - ait Avatar
Master Master bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Kalamış
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 6.503/2290
5427 Mesaj ına 23007 Kere teşekkür edildi
Arrow 93 Muharebesi

93 Muharebesi diye anılan 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, nelere ve nelere mal olmuştur eski Rumeli Türklerine...
Babaannem o savaşta 7 yaşındaymış.
Bağlarını, bahçelerini ve "belki bir gün döneriz" diye anahtarını sundurmanın üstünde sakladıkları dayalı döşeli evlerini bırakarak; bir sabah vakti arabalarla İstanbul'a doğru düşmüşler yollara...
***
Yazık ki, o göçü eski Zağra Müftüsü Raci Efendi'den başka bir yazan olmamıştır.
Raci Efendi'nin harika bir Türkçe ile yazılmış iki formayı aşmayan kitapçığı ise, Türk edebiyatında sadece bir tek kişinin dikkatini çekmiştir; Recaizade Mahmut Ekrem'in...
Yıllar sonra Yahya Kemal, bir mahalle bakkalının camekânında Raci Efendi'nin sararmış kitapçığından bir tanesini görünce; Recaizade Ekrem'in bu kitaptan "Talim-i Edebiyatı"nda söz ettiğini anımsayarak hemen almıştır kitabı...
***
93 Muharebesi'nde Rumeli'den İstanbul'a göç edenlerin bir bölümü Bergama'ya yerleştirilmişti. O yüzden babaannem Bergama'da büyümüş, yine bir göçmen çocuğuyla Bergama'da evlenmiş, babam da Bergama'da gelmiş dünyaya...
İslimyeli Hacıgözümler ailesinin, savaşla un ufak olduktan sonra, Bergama'da yeniden biçimlenmeye çalışan parçacıklarının çektikleri sıkıntılarla yaşadıkları serüvenler, benim de çocukluğuma görünmez damgalar vurmuştur.
***
Kara bir yokluğun tutumlu olma titizliği; küçücük bir kahve paketinin dahi sicimini özenle çözüp, avucunun 4 parmağı üstünde güzelce sardıktan sonra, ucunu da ip yumağının beline sıkıca bağlama ve paket kâğıdını da doğru dürüst katlayıp kaldırma alışkanlığını pekiştirerek, kuşaklardan kuşaklara da yansıttığı için; hâlâ daha hiçbir ipi ve hiçbir paket kâğıdını kolay kolay atamam.
***
Uzun süre doya doya beyaz peynir yiyemememe de; sabah kahvaltılarında her beyaz peynire uzanışımda, babaannemin hiç aksamayan uyarıları neden olmuştur:
- O kadar peynir alınmaz, kurt yapar.
Ve ben her lokma ekmekle ancak nohut kadar beyaz peynir yeneceğini sandığımdan; ilk gençliğime kadar bu kurala uymayanların, peynir yemesini bilmediklerini düşünürdüm.
***
93 Muharebesi'yle başlayıp sonu gelmeyen savaşların yığdığı sıkıntılar; bizim kuşağın ev içi eğitimlerinde de, birçoğumuzun ruhsal yapısına korselik etmiştir.
Taksiler, lokantalar, büyük mağazalar, şık, güzel, pahalı şeyler; "bize göre değil" hududunun ötesindeki bir dünyaya aitmiş gibi gösterilmiştir bizlere...
Bu koşullanma, savurganlıkla tutumluluk ölçülerinden çok; kendini iyi şeylere layık görmeme gibi,bir yaşam sönüklüğü getirmiştir çoğumuza...
Böyle bir programlanmanın, zevk ölçülerini de kısırlaştırması yüzünden; en az olanaklarla dahi bir yaşam estetiği kurulabileceğini, zamanında görememiş; estetiği dahi, "bize göre değil" hududunun ötesinde bırakmışızdır.
***
Babaannem, hiç gerek yokken, peynirin ancak nohut kadar yeneceğinde inatlaşıp durmasa; yeni ayakkabılarımın fiyatını her zaman çok bulup, "Oh babam" diye suçluluk uyandıran hoşnutsuzluklar göstermese; küçücük bir odanın da bir tutam papatya, üç dört ilginç kartpostal, renkli temiz bir masa örtüsü, kullanılan sevimli bir semaverle, şipşirin olabileceğinin yaşam kıvraklığını estirebilseydi; küskün ve kül renkli bir ortamdan kaynaklanmış ürkek acemiliklerin burukluğu; çocuklukla ilk gençliğimizi, o kadar yalnız ve öksüz bırakmazdı.
***
93 Muharebesi'nin acılarını, yarım yüzyıl sonra dahi ödemeye, farkına varmadan hep birlikte devam ettik.
Sade babaannem değil; annemin babası da, aynı savaşın gazabına uğrayarak, önce Kırım ve sonra Varna'dan kopup gelmişlerdendi.
Anılarını anlatmayı sevmezdi ama, katıldığı savaşlarda patlattığı topların gümbürtüsü, sabahtan akşama yankılanır dururdu köşkünde.
Mavi gözlerini devirerek, bağırmaya başladığı zaman, herkes kaçacak delik arardı.
***
Ben ilk torunu olduğum için, beni çabucak yetiştirip, adam etmeyi koymuştu kafasına.
Daha okula başlamadan bana uzun pantolonlu, yelekli takım elbiseler diktirmiş, kravat bağlatmaya başlamış ve 5 yaşındayken de kerrat cetvelini ezberletmeye kalkmıştı.
Kerratı yeterince öğrenemediğim için de, önce bir odaya kilitlemiş, sonra da bacaklarımdan tutup, ikinci katın penceresinden aşağıya sarkıtmıştı.
Canı biraz fazlaca tez bir adamdı rahmetli...
***
35'inde içkiden ölmüş kocasıyla, peş peşe yitirdiği 4 evladının yasından bir türlü kendisini kurtaramayan ve dünyaya buzlu bir cam gerisinden bakan, Doksan Üç Muharebesi'nde arta kalmış, çilelere dirençli stoik bir babaanne ile; katılmadığı savaş kalmamış, öfkeli bir büyükbabadan başka; bir de anneannemin yedi göbek İstanbulluluktan gelme, yumuşak ama bencil ve kulisçi kişiliği arasında; hangi ütüye göre ütüleneceğimi şaşırmanın yanık buruşukluğunu, ayrıca yaşamın kendisi de ütülemeye kalkınca; doğal olarak tepemden dumanlar çıkmaya başladı.
***
Durup dururken içimin kararıverdiği, yaşamın tadını şaklatmaya karşı gereksiz yere üşenme duyduğum ve gençliğimin nasıl çarçur olduğunu düşündüğüm zamanlarda:
- Ah, derim; ah o gözü kör olasıca 93 Muharebesi...

Not: 22 yıl önce yazılmış bir yazı... "Kullar ve Sultanlar"dan... Çetin ALTAN
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez
Alıntı ile Cevapla