Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Arka BahÇe Forumu - Tekil Mesaj Gösterimi - Arka BahÇe
Konu: Arka BahÇe
Tekil Mesaj Gösterimi
  #307  
Eski 28-10-2006, 21:12
alihoca alihoca bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 361/2464
166 Mesaj ına 2501 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Yollar Biter, Dertler Bitmez

Angara’da arkadaşlarımdan biri var ki, yüreğimin yufkalığından her fırsatta yararlanmasını pekiyi bilir. Bu yılki üç günlük iznimin de içine etti diyecem ama yaptığım işin hayrı kaçar diye söylemiyorum. Telefon görüşmelerimizden birinde eşek arısı sokası dilimle, memlekete gitmek için bilet almaya gidecem, demek gafletinde bulunmuş idim. Olmaz, bana uğramadan gidersen darılırım. Gel, hem çok hayırlı bir işe katkın olur, filan deyince pirelenmem lazımdı aslında ama nerde bizde o açık gözlük.

Allah da biliyor ya, bu tohuma kaçan herife dünürcülük yapıp, bi garip ana kuzusu kızın yüreğini yakıp beddua alacağız diye içime korku düşmedi değil. Hemen peşinen; Olum, ben sana dünürcülük bilem yapıp günaha giremem, ona göre dedim. Yok, yok, öyle bir iş değil, gelince anlatırım deyip, şak diye kapaması bir oldu. Eh, el mecbur ayak pranga hesabı tıpış tıpış Başkentin yoluna düşmek zorunda kaldık.

Çakıcı Biraderimize ait olduğu rivayet edilip, Türkiye’yi ahtapot kolları gibi sarıveren Metro Turizm Şirketinden bir bilet aldık. Alt tarafı bir otobüs firması işte deyip geçmeyin. Hani bunun üstüde otobüs firması desek doğrudur. Herifçioğlu koca devlet ile yarışırcasına İstanbul’un Alibeyköy, Dudullu Semtlerine her bi şeysi kendine ait tam tekmil terminaller dikmiş. Bak şimdi inanmazsınız amma bu terminallerden her semte yarım saatte bir çalışan servisler bile koymuş.

Aşağı yukarı her semtte var olan bilet satış şubelerinden aldığınız bilet ile adeta hemşerimizin huzurlu kollarına kendinizi teslim ediyorsunuz. Herifçioğlu yolcuların rahatlatılıp hafifletilmesi için elinden geleni ardına komamış. Her türlü ihtiyaçları düşünüp, şehirlerarası yollara konaklama tesisleri inşa etmeyi ihmal etmemiş. Varmaya ahdettiğiniz yere gidince kadar, taşıdığınız cüzdan birazcık hafifletilmiş oluyor ama o kadarı da olacak artık.

Allah için, Terminal ve konaklama tesislerinde, yok denen meret bile yok, dense yeridir. Her türlü, hediyelik eşya, gazete, çay çorba başta olmak üzere envayi çeşit yiyecekler emrinize amadedir. Tabii ki tüm bunları babasının hayrına meccanen vermesini beklediğimi söylemiyorum canım. Diğerlerini bilemem amma benim en çok yüznumara ve çay fiyatları canımı yaktığı için, birazcık değinmekte yarar var.

Yolculukta onca zaman geçmiş, tiryakilik kafaya vurmuş bir haldesiniz. Düştük artık, ne olsa içeceğiz diye kendinizi hafiften şartlandırıp hazırladınız diyelim. Bi kere kalın ve kaba belleri ile çay bardakları çok büyük oldukları için en başında illet olmamanız mümkün değil. Aldığınız ilk yudum sonrasında da ben bu çayı içmiyorum deseniz bile, tahsilat konusunda ünü yurt sathını çoktan aşan pek maharetli değerli hemşerim parayı peşinen aldırttığı için, aman da çok üzüldüydük diyeniniz olmuyor.

Hadi çayı sevmem diyeniniz vardır şimdi. Kurtulduk sanmayın sakın. Bu güzide tesislerde helâ ve su fiyatlarının canınızı yakacağından emin olabilirsiniz. Memlekette helâ ve suya para vermeyip çayı sudan ucuza için biri olarak, gurbet ellere düştüğüm ilk günden beri, bu üçlü beni en çok üzüp rahatsız edenlerin en başında gelir, İş bu durumda halimi tahmin ediyorsunuzdur inşallah. Rahatsızlığınız ne olursa olsun, sahibi çok çakıcı birinin mekânında itiraz etmenin bedelini de, ben etmediğim için bilemiyorum.

Bilet satış şubelerinden başlayarak, terminal ve konaklama tesislerine değinip otobüslerden bahsetmemek olmaz. Alman Mercedes gurubundan Setra, Travega ve Neoplan gibi firmaların üretmiş olduğu son model otobüsler, kapitalizmin lüks tüketime, insan ve toplumu nasıl bağımlı hale getirebileceğine dair çok iyi bir örnek oluşturur sanırım. On yıllar boyunca, güzel Ülkemin şehirlerarası yollarında, Mercedes’in 302 Modeli ile yazın ter, kışın soğuk demeden cefa çekenler yazdıklarımı mutlaka daha iyi anlayacaktır.

Lakin yirmi yıl önce İstanbul-Ankara arasındaki mesafeye 302’lerle yedi saatte varanlar için, yapılan onca tünel ve yüzlerce viyadükler üstüne kurulu otoban yolların yanında, teknik teknolojik güç ve ihtişamı ile bu son model otobüslerle aynı mesafeyi yine yedi saatte alabilen şoförlerin kullandığı arabalarda seyahat etmenin anlamını yaşamayan pek bilmez. Hele, döğüş kavga ve illa iki üç numaralı biletlerini alıp otobüse biner binmez horlamaya başlayanlar, hiç bilmez.

İşte bu ahval, otobüslerin motorlarındaki güç, içlerinin lüks ve ihtişamına karşın, şoförün mahareti, teknoloji karşısında insan unsurunun önemine adeta işaret eder gibidir. Fiyatı neredeyse milyon Euro’lara varan bu son model otobüslerin, seyir zevkini en iyi tadacağınız üç numaralı koltuğunda seyahat ederken, bu vasıtaları köyünün kağnıları ile karıştıran şoförlere rastlayınca maruzatımın daha iyi anlaşılacağına eminim.

Amma velâkin, işinin ehli şoförlere düştüğünüzde, seyahatiniz birazcık heyecan sosu karıştırılmış zevk ve eğlenceye dönüşüverir. Benim gibi direksiyon başında hiç oturmamış ve ehliyetle tanışmamış olsanız da, yolcularını sağa sola, öne arkaya adeta selam verir gibi kafa sallatmadan, içini dışarıya boca etmeden araba sollayan işinin ehillerine şapka çıkarırsınız. İş bu ehil insanların direksiyon, fren ve gaz pedalları ile temas ve ilişkileri bir virtüözün kemanı ile ilişkisinden çokca farklı değildir.

Bundan önceki dâhil olup, bu yazının da baş tarafını okuyunca gördünüz gibi, Ankara’ya gitmek için yola düşmüştük. Güya Sağlık Bakanlığında görevli Angara’lı Dostumuzun hayırlı iş önerisi olan, Hacettepe Onkoloji ve Ankara Onkoloji Hastanelerinde fahri müfettişlik görevlerimizden bahsedecektik. Hatta hayır hasenat seven yaradılışımdan hiiç söz etmeden, laf aramızda diyerek pasaklı evinde kalmayacağımı bilen Dostumuzun bize ayarladığı Polisevi ve Öğretmenevleri ziyaretlerinde yaşadığımız kimi olayları anlatacaktık.

Her daim görmek zorunda olduğunuz gibi sözün özünü diyemeden, uzattıkça uzatarak konuya bir türlü vasıl olamadık. İzninizle ve kısmetse bir başka yazıya deyip burada sonlandırayım.


Sürç-ü lisanımız olmuşsa affedin lütfen.
Saygılarımla
Alıntı ile Cevapla