Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Arka BahÇe Forumu - Tekil Mesaj Gösterimi - Halka açık hikayeler...(Erzincan Lisesi bahçesinden)
Tekil Mesaj Gösterimi
  #2  
Eski 17-06-2010, 14:07
Oğuzhan - ait Avatar
Oğuzhan Oğuzhan bağlı değil
6-MAT-A (2110)
PhotobucketImage Source,Photobucket Uploader Firefox ExtensionImage Source,Photobucket Uploader Firefox ExtensionImage Source,Photobucket Uploader Firefox ExtensionImage Source,Photobucket Uploader Firefox Extension Kıdemli Albay
 
Üyelik Tarihi: Jan 2010
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 584/556
306 Mesaj ına 718 Kere teşekkür edildi
Tanımlı dentist ve Lise bahçesinden alıntısına izin veren arkadaşlarıma teşekkürlerimle...

Bu kısımda aktaracağım hikayeler, anlatan arkadaşların başından geçmiş hikayeler olup Erzincan Lisesi 1986 topicinde paylaşıp güldüğümüz anıları içerir genel olarak . Umarım beğenirsiniz.


Alıntı:
Türker Özdemir´isimli üyeden Alıntı
Anlatacağım bu hikaye gerçektir. Tıpkı bebek sahilide elle balık tutmam gibi. Ama inanılası zor şeyler anlatıyorum. Sonunda bu gidişle "Oturup bir çay içtim" desem, bana "O kadar da değildir artık! " diye tepki göstereceksiniz gibi geliyor.. Neyse gelelim gerçek hikayemize..

İsa ve Hayriye karı-koca öğretmendirler. Kilise (yerden tam emin değilim) tatil yapmaya gelirler. Öğretmenevinde kalmaktadırlar. Hayriye hocahanım şehrin sokaklarını turlarken seyyar bir satıcıda tam da uzun süredir aradığı gibi bir buluz görür ve satın alır. Öğretmenevine dönünce buluzun defolu olduğunu fark eder. Bir sonraki gün gezerken buluzu yanına almıştır. Seyyar satıcıyı görürse buluzu değiştirecektir.

Gerçekten de seyyar satıcıyı görür. Defoyu gösterir ve değiştirmek istediğini söyler. (Bundan sonrası diyalos şeklinde yazayım)

Seyyar Satıcı:
-- Abla elimde aynısından yok valla. Depodan almam lazım. Ben depoya gidince yanıma aynısından alayım. Sen de yarın gel değiştir.

Hayriye Hoca:
-- Yarın buraya gelemem. Sonraki gün ayrılıyoruz zaten. Şimdi değiştirmen lazım.

Seyyar Satıcı:
-- Peki abla. Sen tezgahın başında dur. Ben koşup gidip 10 dakkaya yenisini getireyim.

Hayriye Hoca kabul eder. Seyyar satıcı uzaklaşır. Hayriye hoca beklemeye başlar. Bir kaç dakika sonra ortalık aniden hareketlenir. Tüm seyyar satıcılar panik içinde sağa-sola koşuşturmaya başlar. Kaçın Zabıta geliyor !. Hayriye hoca bir kaç saniye ne yapacağını bilemez.. Sonra ani bir kararla kendine emanet edilen seyyar satıcının arabasını iteleyerek ara sokaklara doğru kaçmaya başlar.

Üstünde şık giyisiler, kolunda çantası ve ayağında topuklu ayakkabıları ile zabıtan en hızlı kaçanda Hayriye hocadır. Çünkü MAL EMANETTİR !

İşte tesadüf hazretleri burada devreye girer. Tam da o esnada İsa Hocanın bir arkadaşı halk otobüsü içinde ordan geçmektedir. Adam Hayriye hocayı görür, hemen tanır. Ama gözlerine inanamaz ! Arkada zabıtalar önde seyar satıcılar, nerdeyse en önde Hayriye hoca elinde bir seyyar tezgahla zabıtadan kaçıyor.

Hemen İsa Hocayı arar.

Arkadaşı:
-- İsa Hocam. Merhaba yenge hanımı gördüm ama,

İsa Hoca:
-- Ne yapıyor, alışveriş mi ?

Arkadaşı :
-- İnanmayacaksın ama elinde bir seyyar araba var, zabıtadan kaçıyor.

İsa Hoca:
-- Yok canım yanlış görmüşsündür. Hayriye niye zabıtadan kaçsın.Sen nerdesin peki?

Arkadaşı:
-- Ne yanlışı abi hala görüyorum. Hayriye hoca bu ! Ve hala kaçıyor. Ben halk otobüsündeyim. Haber vereyim dedim. Başı dertte galiba !

İsa hoca ne düşüneceğini bilemez. Hayriye hocayı cepten arar, ancak cevap alamaz. İyice meraklanır ve hemen çarşıya doğru yola çıkar......

Bu arada zabıta tehdidi geçmiştir. Ancak Hayriye hoca kaybolmuştur. Daha doğrusu arabayı ilk aldığı yeri karıştırır. Elinde seyyar araba ile aramaya başlar. Seyyar satıcı geri gelir. Ortada ne tezgah vardır, ne müşteri.. Kandırıldığını mallarını çalındığını düşünür. Panik içinde arabasını arar.. Bu sırada taksi ile olay yerine intikal etmiş olan İsa hoca eşini aramaktadır. Hayriye hocayı görür önünde bir seyyar satıcı arabasını itelemektedir.

İsa Hoca:
-- Hayriye sen ne yapıyorsun. Sen zamandır benden gizli bu işi yapıyorsun. Kafayı yiyecem. 2-3 günlüğüne buraya geldik. Ne çabuk ayarladın arabayı ? Malı nerden aldın ? Rüya mı bu ya..

Hayriye Hoca nefees nefesedir. Daha cevap veremeden seyyar satıcı çıkar ortaya.

Seyyar Satıcı :
-- Abla nerdesin sen ya.. Sana güvendim. Senin bana yaptığına bak. Ver arabamı. Allah allah ya ne insanlar var...

İsa Hoca:
-- Hayriye bu adam kim. Ortağın mı ? Patronun mu ? Neler dönüyor anlamıyorum. Hayriyeeee.

Hayriye Hoca:
-- İsa Allah aşkına bir dur ya. Bir sabret !.. Kardeşim sen de kes bağırmayı. Kimsenin malını çaldığı yok. Al malını. Canım çıktı, koşmaktan..

İşte böyle !. Sonra herşey açığa çıkar. Seyyar satıcı Hayriye hocaya teşekkür eder. İsa hoca rahat bir nesef alır. Satıcı yoluna gider.

Cümlesi cümlesine doğru olamayabilir, ama ol-vaka böyle vuku bulmuştur. Biz çok gülmüştük. Umarım sizde beğenmişsinizdir.

Sağlıcakla kalın.
Alıntı ile Cevapla