Muhteremler ;
Fazıl Say'ı canlı dinlemiş olanlar bilir. Onu izleyerek dinlerken, piyanonun O'nun kolunun, parmaklarının bir uzantısı olduğunu sanırsınız. Bir insan , kendi özünde olmayan bir aletle bu kadar bütünleşemez diye hissedersiniz. O'nun, sağ kolu boşta kalan bir nota dizisine geldiğinde , sağ eli ile havadaki sesi okşadığını görünce, ilk başta '' ne yapıyor bu '' diye tuhaf bakarken , az sonra o okşanan sesin okşandıkça daha da keyif veren bir hale geldiğini sizde hissedersiniz.
Ben bu gece, sesin sadece okşanmadığını hissettim. SESİ GÖRDÜM.
Sesi gördüm ; pianoyu , pianodan çıkabilecek en muhteşem ezgileri en muhteşem bir şekilde çalarken , bir insandan çıkmasının mümkün olmasına inanamayacağım sesleri , hiç duymadığım sesli harfleri , hiç olamayacak sessiz harfleri peşpeşe ve nereden ve nasıl çıktığını anlama telaşına kapılmadan , tam buralardan , taa oralardan , oraların ötesinde, öte taraftan gelme ihtimalini yadırgamadığım sesleri, nereden ve nasıl çıktığının derdine düşmeden, sesi izledim ; sesi gördüm.
Konser bitip herkes ayakta dakikalarca alkışlarken kalkamadım yerimden , götüremedim çiçeğini, '' sipasiba MamuşkA'' demesini duyamadım , '' pajaluska Ay Qız '' diyemedim.
Sesi gördüm.
Bir daha şanslı hissettim kendimi. Hayat beni buralara atarken en son , hatta hiç aklıma gelemeyecek olanı yaşadım.
Sesi gördüm.
[SES]http://www.arka-bahce.org/forum/attachment.php?attachmentid=424&d=1181337674[/SES]
180px-AzizaMustafaZadeh.jpg