Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Arka BahÇe Forumu - Güzelleme (Şiir)
Arka BahÇe Forumu

Arka BahÇe Forumu (http://www.arka-bahce.org/forum/index.php)
-   Müştemilat (http://www.arka-bahce.org/forum/forumdisplay.php?f=73)
-   -   Güzelleme (Şiir) (http://www.arka-bahce.org/forum/showthread.php?t=15)

alihoca 23-02-2006 18:40

Güzelleme (Şiir)
 
Sarı Etek

Etek sarı sen etekten sarısan
Kurban olam Beydağı’nın karısan
Sordum sual ettim kimin yarısan
Ben sormadan dolu gibi dökülür

Bir köynek diktirdim kolu düğmeli
Herkes kaderine boyun eğmeli
Deli gönlüm çirkine bel bağlama
Sevdiğin yar Malatya'yı değmeli

Bir köynek diktirdim hasa bezinden
Alem düşman oldu senin yüzünden
Eğer gurbet ele gider dönersem
Ahdım vardır öpeceğim yüzünden


Meraklısına,
Gönül Yarası Filmindeki Söylenişi ile
,

Etek Sarı

Etek sarı sen etekten sarısan,sarısan..
Kurban olam Beydağı'nın karısan, karısan vay...

Sordum soruşturdum kimin yarisen, yarisen..
Sordum sual ettim kimin yarisen, yarisen..
Ben sormadan dolu gibi dökili, dökili..
Ben sordukça gözlerinden yaş geli, lele yaş geli..

Bir gömlek diktirdim kolu, düğmeli, düğmeli..
Herkes kaderine boyun eğmeli..lele..eğmeli..
Deli gönül çirkine bel bağlama, bağlama..
Soyka gönlüm çirkine bel bağlama, bağlama..

Sevdiğim yar MALATYA'ya değmeli, değmeli..
Sevdiğim yar Arguvan'a değmeli..lele..değmeli..

fiora 23-02-2006 21:34

SEVGI VE TAKSI SURUCUSU..





Gecen gun Istanbul' da bir arkadasimla birlikte taksiye bindik. Inerken arkadasim surucuye ''Bu yolculuk icin tesekkur ederim.Arabayi cok iyi kullandiniz.'' dedi.

Taksi surucusu kisa bir saskinlik anindan sonra,

''Sen bilge filan gibi bir sey misin?'' diye sordu.

''Hayir, sevgili dostum ve seninle dalga da gecmiyorum.Yogun trafikte sakin kalmani takdirle karsiliyorum.''

Surucu ona ''Sag ol'' dedi ve yoluna devam etti.

''Tum bunlar ne demek oluyor?'' diye sordum.

Arkadasim ''Istanbul' a sevgi vermeye calisiyorum. Sehri kurtarabilecek tek seyin bu olduguna inaniyorum.'' cevabini verdi.

''Insan tek basina Istanbul' u nasil kurtarabilir?''

''Tek basima degilim ki. Simdi surucunun gunune renk kattigima inaniyorum.Varsayalim ki yirmi musteri olacak.Surucu bu yirmi musteriye iyi davranacak, cunku biri ona iyi davrandi.Bu musteriler de kendi elemanlarina, tezgahtarlara , garsonlara ve hatta kendi ailelerine iyi davranacaklar.Sonucta benim iyi niyetim en az 1000 kisiye yayilabilir.Hic de fena degil, ne dersin?''

''Peki bu surucunun senin iyi niyetini baskalarina gecirecegini nereden biliyorsun?''

''Bilmiyorum.Sistemin hatasiz olmadigini bildigim icin, bugun 10 kisiden ucunu mutlu edebilirsem, sonucta 3000 kisinin tavirlarini dolayli olarak etkileyebilirim.''

''Kuramsal olarak iyi bir fikir gibi gorunuyor, ama uygulamada ise yaradigindan emin degilim.''

''Yaramazsa da yitirecegim bir sey yok. Surucuye iyi bir is yaptigin soylemek zamanimi almadi.Ona cok ya da az bahsis de vermedim.Soylediklerim bir kulagindan girip oburunden cikmis olsa ne olur ki? Yarin bir baska taksi surucusunu mutlu etmeye calisabilirim.''

''Sen delisin''dedim.

''Bu senin ahlaki degerler konusunda ne kadar supheci oldugunu gosteriyor.Bunu arastirdim.

Posta calisanlarinin, paranin yani sira ihtiyaclari olan bir sey, onlara, ne kadar iyi calistiklarinin soylenmesi.''

''Ama iyi calismiyorlar ki!''

''Iyi calismiyorlar, cunku iyi calisip calismadiklarini kimsenin umursamadigini dusunuyorlar. Neden kimse onlara guzel bir sey soylemiyor?''

Bu sirada insa halindeki bir binanin yanindan geciyorduk ve ogle yemeklerini yiyen bes isci gorduk.Arkadasim adamlarin yaninda durup onlara ''Harika bir is yapiyorsunuz.Isiniz cok zor ve tehlikeli olmali.''dedi.

Bes isci arkadasima suphe ile bakti.

''Bina ne zaman bitecek?''

Adamlardan biri homurdanarak ''Haziran'da'' dedi.

''Bu gercekten cok guzel.Kendinizle gurur duymalisiniz.''

Iscilerin yanindan uzaklasirken arkadasima ''Senin gibilere ancak filmlerde rastlanir.''dedim.

''O adamlar sozlerimi sindirdikleri zamani kendilerini daha iyi hissedecekler.Sehir de bir bicimde onlarin mutluluklarindan nasibini alacak.''

''Ama bunu tek basina yapamazsin ki!''diye itiraz ettim.''Tek basinasin!''

''En onemli sey, cesaretini yitirmemek.Sehirdeki insanlarin tekrar kibar olmalarini saglamak kolay is degil, ama eger baska insanlarin da kampanyama katilmalarini saglayabilirsem...

Adem Altay
''



alihoca 23-02-2006 23:08

Asil Fiora;

Yine yeşillikler ekip,çiçekler dikmeye,
gülüşler sunmaya,duygu yüklemeye başladığını görmek çook güzel.

Teşekkürlerimle

AnnE 24-02-2006 11:48

Mart gelir
 
Erol Güney'in kedisinin hamileliğini

Anlatır şiirdir.


Çıkar mısın bahar günü sokağa,

İşte böyle olursun.

Böyle yattığın yerde

Düşünür düşünür,

Durursun.

ORHAN VELİ

alihoca 28-02-2006 16:55

HoŞ Geldİn
 
Hoş geldin!
Kesilmiş bir kol gibi
omuz başımızdaydı boşluğun...
Hoş geldin!
Ayrılık uzun sürdü.
Özledik.
Gözledik...
Hoş geldin!
Biz
bıraktığın gibiyiz.
Ustalaştık biraz daha
taşı kırmakta,
dostu düşmandan ayırmakta...
Hoş geldin.
Yerin hazır.
Hoş geldin.

Nazım Hikmet RAN

buena vista 01-03-2006 19:40

Benden Muhammed Mustafa`ya saygi ve selam
Deyin ki,hos görünürse,bir sey soracak Hayyam:
Neden Yüce Efendimizin buyruklarinda
Eksi ayran helal da güzelim sarap haram?

Her gün tövbe eder bozariz biz;
Sani serefi de bosariz biz
Kusur islersek ayiplamayin
Sarhos dogduk,sarhos yasariz biz.

Sevenlerinden yer yok ben garibe
Derdine düsenlerle basim dertte
Sarmislar seni kum bulutu gibi
Gül yüzünden isik mi düser bize..

Ö.HAYYAM

Ramo 01-03-2006 19:58

Denizlerimiz var, günes içinde;
Agaçlarimiz var, yaprak içinde;
Sabah aksam gider gider geliriz,
Denizlerimizle agaçlarimiz arasinda,
Yokluk içinde.
Orhan Veli Kanik

Ramo 01-03-2006 21:52

Arhaveli İsmail'in hikayesi
 
Arhaveli İsmail'in Hikayesi

Ateşi ve ihaneti gördük.
Düşman ordusu yine başladı yürümeğe.
Akhisar, Karacabey,
Bursa ve Bursa'nın doğusunda Aksu,
çarpışarak çekildik...
920'nin
29 Ağustos'u
Uşak düştü.
Yaralı
ve dehşetli kızgın
fakat toprağımızdan emin,
Dumlupınar sırtlarındayız.
Nazilli düştü...

Ateşi ve ihaneti gördük.
Dayandık
dayanmaktayız...

Ve çok uzak,
çok uzaklardaki İstanbul limanında,
gecenin bu geç vakitlerinde,
kaçak silah ve asker ceketi yükleyen laz takaları
hürriyet ve ümit,
su ve rüzgârdılar.
Onlar, suda ve rüzgarda ilk deniz yolculuğundan beri vardılar.
Tekneleri kestane ağacındandı,
üç tondan on tona kadardılar
ve lâkin yelkenlerinin altında
fındık ve tütün getirip
şeker ve zeytinyağı götürürlerdi.
Şimdi, büyük sırlarını götürüyorlardı.
Şimdi, denizde bir insan sesinin
ve demirli şileplerin kederlerini
ve Kabataş açıklarında sallanan
saman kayıklarının fenerlerini
peşlerinde bırakıp
ve karanlık suda Amerikan taretlerinin önünden akıp
küçük,
kurnaz
ve mağrur
gidiyorlardı Karadeniz'e.
Dümende ve başaltlarında insanları vardı ki
bunlar
uzun eğri burunlu
ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki
sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin
zaferi için
hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin
bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler...

Karanlıkta kurşunîi derisi kırmızıya boyanan
baltabaş gemi
İngiliz torpidosudur.
Ve dalgaların üstünde sallanarak
alev alev
yanan,
Şaban Reisin beş tonluk takası.

Kerempe Fenerinin yirmi mil açığında,
gecenin karanlığında,
dalgalar minare boyundaydılar
ve başları bembeyaz parçalanıp dağılıyordu.
Rüzgar,
yıldız poyraz.
Esirlerini bordasına alıp
kayboldu İngiliz torpidosu.
Şaban Reisin teknesi
ateşten direğiyle gömüldü suya...

Arheveli İsmail
bu ölen teknedendi.
Ve şimdi
Kerempe Fenerinin açığında,
batan teknenin kayığında
emanetiyle tek başınadır,
fakat yalnız değil
rüzgârın,
bulutların
ve dalgaların kalabalığı,
İsmail'in etrafında hep bir ağızdan konuşuyordu.

Arheveli İsmail
kendi kendine sordu:
Emanetimizle varabilecek miyiz..
Kendine cevap verdi
Varmamış olmaz...

Gece, Tophane rıhtımında
Kamacı ustası Bekir Usta ona:
Evlâdım İsmail, dedi,
hiç kimseye değil, dedi,
bu, sana emanettir.

Ve Kerempe Fenerinde
düşman projektörü dolaşınca takanın yelkenlerinde,
İsmail, reisinden izin isteyip,
Şaban Reis, deyip,
emaneti yerine götürmeliyiz, deyip
atladı takanın patalyasına,
açıldı.


Allah büyük
ama kayık küçük, demiş Yahudi.
İsmail bodoslamadan bir sağnak yedi,
bir sağnak daha,
peşinden üç kardeşler.
Ve denizi bıçak atmak kadar iyi bilmeseydi eğer
alabora olacaktı...

Rüzgâr tam kerte yıldıza dönüyor.
Ta karşıda bir kırmızı damla ışık görünüyor
Sıvastopol'a giden bir geminin
sancak feneri.

Elleri kanayarak
çekiyor İsmail kürekleri.
İsmail rahattır.
Kavgadan
ve emanetinden başka her şeyin haricinde,
İsmail kavgasının içinde.
Emanet
bir ağır makineli tüfektir.
Ve İsmail'in gözü tutmazsa liman reislerini
ta Ankara'ya kadar gidip
onu kendi eliyle teslim edecektir.

Rüzgâr bocalıyor.
Belki karayel gösterecek.
En azdan on beş mil uzaktır en yakın sahil.
Fakat İsmail
ellerine güvenir.
O eller ekmeği, küreklerin sapını, dümenin yekesini
ve Kemeraltı'nda Fotika'nın memesini
aynı emniyetle tutarlar.

Rüzgâr karayel göstermedi.
Yüz kerte birden atlayıp rüzgâr
bir anda bütün ipleri bıçakla kesilmiş gibi
düştü.

İsmail beklemiyordu bunu.
Dalgalar bir müddet daha
yuvarlandılar teknenin altında
sonra deniz dümdüz
ve simsiyah
durdu.
İsmail şaşırıp bıraktı kürekleri.
Ne korkunçtur düşmek kavganın haricine.
Bir ürperme geldi İsmail'in içine.
Ve bir balık gibi ürkerek,
bir sandal
bir çift kürek
ve durgun
ölü bir deniz şeklinde gördü yalnızlığı.
Ve birdenbire
öyle kahrolup duydu ki insansızlığı
yıldı elleri,
yüklendi küreklere,
kırıldı kürekler.

Sular tekneyi açığa sürüklüyor.
Artık hiçbir şey mümkün değil.
Kaldı ölü bir denizin ortasında
kanayan elleri ve emanetiyle İsmail.
İlkönce küfretti.
Sonra, «elham» okumak geldi içinden.
Sonra, güldü,
eğilip okşadı mübarek emaneti.
Sonra...
Sonra, malûm olmadı insanlara
Arhaveli İsmail'in âkıbeti....


Nazım Hikmet Ran
(Kuvayi Milliye Destanı)

fiora 06-03-2006 09:13

Sustum...
Tam sevdamı haykıracaktım ki
O sana has an geldi...Sustum.

Tam sevdamın üstüne yüreğimi
Zaptetmeyip salacaktım ki
Ne yüreğim ne sevdam
Bende değil...Yine Sustum.

Dostlar "haydi tam sırası haykır" dediler
Düşündüm uzun süre..
Şimdi kendi rızamla...Sustum


İbrahim Ethem Bingül

sudha 08-03-2006 07:30

Özlemek
Birden özleyiveriyorsunuz...
Çoktan unuttugunuzu sandiginiz
ya da yalnizca bir kere karsilastiginiz
ve özlemek için yeteri kadar tanimadiginiz birini
bir sabah çilginca özleyerek uyaniyorsunuz.

Rüyalariniz, içinizdeki o gizli, esrarini ele vermez büyücü,
siz çarsaflarinizin arasinda,
bütün tehlikelerden uzak,
güvenle yattiginizi sandiginiz bir anda,
usulca ruhunuza sokulup,
sizden habersiz oralara yigilmis cephanelikleri
birer birer atesleyiveriyor.
Infilaklarla sarsilarak uyaniyorsunuz.
Hayatinizda olmayan birini hayatiniza almak,
ona dokunmak,
onun sesini duymak için kivranirken buluveriyorsunuz kendinizi...

Özlemek, o yakici istek,
bilinen herseyi ve önem sirasini degistiriveriyor.
Özlediginiz ise çok uzaklarda...
Yaninda olmasini istediginiz halde
yaninizda olmayan bir tek kisi,
yaniniza bile yaklasmadan,
hatta onu özlediginizden
ve onu istediginizden haberdar bile olmadan,
bütün hayati,
bütün görüntüleri eritip
baska kiliklara sokuyor...
Ahmet Altan


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 12:15 .

Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce