Sağlığımıza dikkat
Londra'daki King College Hastanesi Yaşlanma Bilimi Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırma, vücudumuzun bize hayatımızı kurtaracak tam 15 ipucu verdiğini ortaya koydu.
Sağlıklı yaşam konusunda birçok araştırmaya imzasını atan; Londra'daki King College Hastanesi Gerontoloji (yaşlanma bilimi) Enstitüsü'nde araştırmalarını yürüten Prof. Dr. Robert Wale, "Sadece parmaklarınızın uzunluğu bile sizin sağlığınız hakkında kayda değer bilgi sahibi olmamızı sağlıyor aslında. Siz de vücudunuzla ilgili önemli detaylara; dikkat ederek sağlığınızı koruyabilirsiniz " diyor ve ekliyor: "Vücudunuz; siz fark etmeden sağlığınızla ilgili en önemli ipuçlarını veriyor. "Prof. Wale'ye göre, tırnaktan gözlere, doğum kilosundan avuç içine kadar vücuttaki her şey birer gösterge. O halde bir test yaparak ne kadar sağlıklı olduğumuzu anlamak mümkün. Wale'nin "İşte hayatınızı kurtaracak 16 ipucu" dediği test şöyle: 1.Tırnaklar : Tırnaklarınıza dikkatle bakın. Eğer hafif mavilik yada; morluk görürseniz bu bir kalp hastalığıyla karşı karşıya olduğunuz anlamına gelebilir. Tırnaklarınızın aşırı kalın olması ya da üstlerinde tümsekler olması da nefes alma hatta akciğer sorunlarıyla karşı karşıya olduğunuzu gösterebilir. 2. Nefeslerinizi sayın : Eğer dakikada 15 kez ve daha altında nefes alıp veriyorsanız sağlıklı ciğerlere sahipsiniz demek... Eğer 25 kez nefes alıp veriyorsanız o zaman sağlığınıza dikkat etmelisiniz. 3. Gözler : Aynada gözlerinizden birine bakın. İris'in etrafında beyaz bir daire varsa kolesterol seviyeniz yüksek anlamına geliyor. Bu aynı şekilde yaklaşan kalp sorunlarının da en büyük habercisi. 4. Avuç içinize bakın : Avuç içlerinize dikkatle bakın. Eğer kırmızı ve lekelilerse karaciğerinizde sorun var demek. 5. Hafıza kontrolü : Bir tepsinin üstüne rasgele 10 eşya koyun. Tepsiye sadece 10 saniye bakın. Kaç tanesini hatırlayabildiniz? İyi bir hafızanızın olması Alzheimer'le karşılaşma riskinizin daha az olacağı anlamına geliyor. 6. Kas kontrolü : Sırt üstü yatın. Bacaklarınız dümdüz olsun. Bir bacağınızı havaya kaldırın. Bir kişinin ayağınıza bastırmasını isteyin. Eğer bacağınız yere düşüyorsa,kaslarınız da bir zayıflık olduğu anlamına geliyor. 7. Görünüş : Gözünüzün hemen altında elmacık kemiğiniz üzerine bir cetvel yerleştirin. Sonra cetvelin üstüne bir kredi kartı yerleştirin kartı en rahat okuduğunuz uzaklığı ölçün. Ne kadar yakına gelirse gelsin kartı rahat okuyabiliyorsanız göz sağlığınızın iyi olduğu anlamına geliyor. 8. Tiroit misiniz? : Kollarınızı yere paralel olarak tam karşınızda birşeye uzanıyormuş gibi uzatın. Ellerinize dikkat edin. Eğer elleriniz bu pozisyonda titriyorsa o zaman tiroit olma riskiniz çok. 9. Düz yürümek : Yere bir metre uzunluğunda bir çizgi çizin. Üzerinde rahat rahat yürüyebiliyorsanız, vücudunuzun koordinasyonu iyi işliyor demektir. 10. Doğum kilonuz : Annenize kaç kilo doğduğunuzu sorun. 3 kilonun altında doğmuşsanız kalp sorunlarıyla karşı karşıya kalabilirsiniz. 11. Beliniz kalın mı? : Vücut şekliniz elmaya benziyorsa, yani yağlarınız belinizin çevresinde toplanıyorsa, kalp sorunu yaşama riskiniz daha fazla. 12. Tuvalet sıklığı : Her 3 saatte bir tuvalete birden çok gitme ihtiyacı mı hissediyorsunuz? Diyabetin en erken alarmlarından biri sık sık tuvalete gitmektir. 13. Nabız kontrolü : Nabzınız ne kadar yavaş atıyorsa o kadar uzun yaşayacaksınız demektir. Yani nabzınız 70'in altındaysa sağlıklısınız anlamına geliyor. 14.Dişlerinizi fırçalayın : Eğer dişleriniz kanıyorsa, kalbiniz tehlikede demektir. 15. Parmak uzunluğu : İşaret ve yüzük parmakları aynı uzunlukta olan kişilerin kalp krizi geçirme riski daha fazla. 16. Ayak bilekleri : Baş parmağınızla ayak bileğinizin arka kısmına bastırın. Eğer bastırdığınız noktada çok fazla çukurluk oluşuyorsa, o zaman kalp, akciğer, böbrek sorunlarıyla karşı karşıya kalabilirsiniz. |
Artısıyla Eksisiyle Kafein
Kafeinin tansiyona ya da adet öncesi sendroma etkisi var mı? Kalp ve mide için
zararlı mı? Baş ağrısı veya bağımlılık yapar mı? Uykuya, mesane sorunlarına, panik atağa etkisi ne? Herşeyden önce psikolojik bir canlandırıcı olan kafeinle ilgili yapılan araştırmalardan çıkan sonuçlar... Yakın zamanda yapılan bir araştırma, hamileliğin ilk dönemlerinde kafein kullanımının düşük tehlikesini artırdığını gösterdi. Journal of American Medical Association (JAMA)da yayınlanan araştırmada, hamileliklerinin ilk üç ayında düşük yapan 550 İsveçli kadın incelendi ve elde edilen veriler düşük yapmayan 950 kadınınkilerle karşılaştırıldı. Sonuçta, günde 1-2 fincan kahve içen kadınlara düşük yapma riskinin hiç içmeyenlere kıyasla yüzde 30 daha fazla olduğu gözlendi. Kahve tüketimi günde 4 fincana çıktığında risk yüzde 40'a yükseldi. Günde beş fincanın üzerinde kahve içenlerde ise yüzde 220 oranında bir artış hesaplandı. Bu duruma neden olan faktörler bilinmemekle birlikte, hamile kadınların metabolizmalarının kafeini çok daha yavaş özümsediği biliniyor. Plasentaya nüfuz eden kafein, korunmasız olan fetus üzerinde toksik bir etki yaratıyor. Hamile kalmaya çalışanlarda da kafeinin olumsuz etkisi olduğu biliniyor. Daha önce yapılan çeşitli araştırmalar, günde 2,5 fincanın üzerinde kahve içen kadınlarda kısırlık oranının daha yüksek olduğunu göstermekteydi. Bu nedenle bebek sahibi olmak isteyen kadınlara, bir süreliğine kahveden uzak kalmaları tavsiye ediliyor. Amerikan İlaç ve Gıda İdaresi'nin bu konuda resmi bir açıklaması bulunmamasına karşın, gebelik süresinde kafeinden mümkün olduğunca kaçınmak akıllıca olacaktır. Ne Kadar Kafein Alıyoruz? İstatistiklere göre kadınların günlük ortalama kafein tüketimi 280 mg olarak ölçülüyor. Bu miktar, 2-2,5 fincan kahveye eşdeğer. Kafein tüketiminin büyük kısmı kahveden kaynaklansa da, yegane kafein kaynağı kahve değil; karbonhidratlı içeceklerde de önemli oranda kafein bulunuyor. Yine çay da önemli bir kafein deposu; rengi koyulaştıkça içerdiği kafein miktarı artıyor. Şirketler, kafeini tadı için kullandıklarını söyleseler de, araştırmalar asıl nedenin bağımlılık yaratması olduğuna dikkat çekiyor. Hangi içecekte ne kadar kafein var? Filtre kahve - 135 mg Hazır kahve - 95 mg Espresso - 50 mg Kafeinsiz kahve - 3 mg Kola - 46 mg Portakallı gazoz - 40 mg Gazoz - 54 mg Demlenmiş çay - 35 mg Yeşil çay - 25 mg Poşet çay - 25 mg Sütlü kakao - 8 mg Kahveli dondurma - 85 mg Bitter çikolata - 31 mg Kafein Sağlığa Zararlı mı? Kafeinin kanser riskini artırdığına ilişkin hiçbir kanıt bulunmuyor. Ancak kanser denildiğinde kadınların ilk aklına gelen kanser türlerinden bir meme kanseri; ve kafeinin meme dokusunu etkileyerek kist oluşumuna neden olduğu yolunda söylentiler dolaşıyor. Kafein almayı bıraktıktan sonra kendilerini daha iyi hissettiklerini söyleyen hastalar yok değil. Öte yandan Amerikan Beslenme Derneği tarafından yürütülen bir çalışma, kafeinin göğüs dokusu üzerinde herhangi bir etkisi bulunmadığını gösteriyor. Ancak bu konuda da tam bir görüş birliğine varılmış değil. Daha eski araştırmalar, günde 500 mg'ın üzerinde - beş fincandan fazla kahveye eşdeğer - kafeinin kist oluşumu riskini artırdığını göstermekteydi. Bu durumda verilebilecek en akla yakın tavsiye, kist oluşumuna yatkın olan ve göğüslerinde ağrı ve şişlik hissedenlerin kafein tüketimini sınırlandırmaları olabilir. Kemik Erimesine Yol Açar mı? Kafeinin vitamin ve minerallerin (özellikle de kalsiyum ve demir) emilimini bloke ettiği biliniyor. Ayrıca diüretik etkisi nedeniyle kalsiyum depolanmasına olumsuz etkide bulunuyor; zira kalsiyum idrar yoluya da dışarı atılıyor. Bu noktada, fazla kafein tüketiminin kemik yoğunluğunu azalttığını düşünmek akla yakın. Öte yandan Penn State College'de yapılan yeni bir çalışma, normal kafein tüketiminin kemik erimesine neden olmadığını gösteriyor. Amerikan Ulusal Osteoporoz Derneği de, kafein ve kemik erimesi arasında herhangi bir ilişkiye rastlanmadığını bildiriyor. Bu konudaki endişelerin hedef kitlesi elbette ki yetişkinler. Süt yerine kafeinli içecekler kullanmaya alışkın olan yetişkin nüfus, yeterince kalsiyum alamıyor. Bu durumda sütlü kahve içmek, mantıklı bir çözüm olabilir ve ihtiyaç duyulan kalsiyumu sağlayabilir. Kafeinin Tansiyona Etkisi Var mı? Kafein tüketimi kan basıncını birkaç dakikalığına, hatta birkaç saatliğine yükseltebilir, ancak yüksek tansiyona yol açmaz. Ancak zaten yüksek tansiyonu olan kişiler yoğun stres altındayken kafein tüketimiyle tansiyonlarının daha da yükseldiği ve inme riskinin arttığı belirlenmiştir Kafeinin Kalbe Zararı Var mı? Kahve çarpıntıya, düzensiz ve hızlı kalp atışına neden olabilir. Bu durum, aritmisi veya kalp rahatsızlığı olanlar için problem yaratabilir. Washington Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, günde altı fincan ve üzerinde kahve içenlerin kalp krizi geçirme risklerinin arttığını gösteriyorsa da, kafeini tek başına kalp hastalıklarından veya kalp krizinden sorumlu tutmak yanlış olur. Kafein Baş Ağrısı Yapar mı? Kafein, baş ağrılarına karşı kullanılan ağrı kesicilerin etkisini artırır. Ancak sürekli kullanımı, baş ağrılarının tekrarlamasına neden olabilir. Reçetesiz satılan ilaçların kafeinle birlikte iki günden daha uzun süre alınmaması gerekir. Adet Öncesi Sendroma Etkisi Var mı? İdrar söktürücü özelliği dolayısıyla bir yandan şişkinlikten kaynaklanan rahatsızlıkların giderilmesine yardımcı olan kafein, diğer yandan kan şekerini düşürerek adet öncesi sendromu şiddetlendirebilir. Bazı çalışmalar gösteriyor ki, günde 3-4 fincan kahve içenlerde adet öncesi sendrom şikayetleri üç misli artıyor. Mesane Problemlerine Etki Eder mi? Kafein böbrekleri çalıştırarak daha sık idrara çıkmayı sağlar. Bu durum bir süre sonra mesanede tahrişe ve rahatsızlığa neden olabilir. Uykusuzluğa Neden Olur mu? Kafein, uyku hormonu olarak bilinen melatonin düzeyine etki eden bir uyarıcıdır. Metabolize edilebilmesi için 4 ila 7 saat gerektiği unutulmamalıdır. Ayrıca doğum kontrol hapı kullanan veya östrojen takviyesi alan kadınlarda bu süre iki katına çıkar. Bu nedenle öğleden sonra içilen bir fincan kahve geceyarısında uykunun kaçmasının sorumlusu olabilir. Ankisiyete veya Panik Atağa Yol Açar mı? Yüksek dozda kafein, beyin kimyasını etkileyerek anksiyete ve panik atak oluşumunu güçlendirebilir. Mideye Dokunur mu? Kahve, hatta kafeinsiz kahve, midede asit üretimini artırarak yemek borusu ve mide geçişini etkiler. Bu durum da midede rahatsızlığa ve yanmaya sebep verebilir. Kafeinin Faydaları Araştırmalar, kafeinin pek çok olumlu etkisinin de bulunduğunu gösteriyor. Herşeyden önce, kafeinin psikolojik bir canlandırıcı olduğunu söylemekle başlayalım. Uyku hali yaratan adenosin adlı bir beyin kimyasalını bloke eden kafein, düşünsel performansı artırır ve ruh haline olumlu katkıda bulunur. Üstelik bu etkisini 50 mg'dan az dozlarda (örneğin bir fincan çay ile) dahi gösterir. Kas koordinasyonunu ve gücü artırır. Enerji sarfiyatını yükseltir ve daha fazla kalori yakmaya yardımcı olur. Akciğerlere giden solunum yollarını rahatlatır ve astım krizlerini azaltıcı etkisi vardır. Bağırsakları yumuşatıcı bir etkisi vardır. Ancak fazla alındığı takdirde ishale yol açabilir. Günde 2-3 fincan kahve içen erkeklerde safrataşı oluşumunu azalttığı görülmüştür. JAMA'da yayınlanan yeni bir araştırmaya göre kafein tüketimini artırarak Parkinson riski azaltılabilir. Bağımlılığa Yol Açar mı? Kafein de tıpkı nikotin, amfetamin ve kokain gibi bağımlılık yaratan bir madde. Beyinde dopamin gibi belli bazı sinir iletkenlerini artırarak alışkanlık yaratıyor. Bir fincanlık bir doz bile bağımlılığa sebep oluyor ve bu miktar alınmadığı zaman vücutta tepkiler meydana geliyor. Dahası, bütün bu semptomların ortaya çıkması için yalnızca üç günlük kullanım yeterli. Belirtilen semptomlar arasında baş ağrısı, yorgunluk, huzursuzluk, depresyon, konsantrasyon bozukluğu, hatta soğuk algınlığı belirtileri sıralanıyor ve en az 1-2 hafta devam ediyor. Kafeini Bırakmalı mı? Bu karar kişiden kişiye değişiyor. Uzmanlara göre kafein tüketiminden uzak durması gereken kişiler şöyle sıralanıyor: Hamileyseniz veya hamile kalmak istiyorsanız, Yüksek tansiyonunuz varsa, Çarpıntınız varsa, Midenizde yanma hissediyorsanız, Panik ataktan şikayetçiyseniz, Mesane problemleriniz varsa, kafeine dur demeniz iyi olur. Ayrıca osteoporoz risk grubundaysanız yeterince kalsiyum aldığınızdan emin olmanız gerekiyor. Kafeinden vazgeçmeye niyetiniz yoksa da en azından ölçüyü kaçırmamanızda fayda var. Günde 400 mg'ın üzerinde kafein tüketimi zararlı bulunuyor. Şayet belirtilen sorunlar sizin için geçerli değilse ve herhangi bir şikayet yaşamıyorsanız, günde 3, 4, hatta 5 fincanı keyifle yudumlayabilirsiniz. Minik not : email için tşk |
Koruyucu Aspirin’i kimler kullanmalı
yasasinhayat@hurriyet.com.tr
Aspirin’in koruyucu amaçla kullanılması ile ilgili akıl karışıklığı sürüyor. Gelen e-mail ve telefonlara bakılırsa, konunun bir kez de bu köşede işlenmesinde yarar var. Aspirin’i kalp-damar hastalıkları ve inmeden korunmak amacıyla kullanmak yeni bir şey değil. Bu yol, Aspirin’in kanı inceltici etkisinin ortaya konulduğu 1980’li yıllardan beri deneniyor. Ağrıyı kesmek veya ateşi düşürmek için gerekli olan Aspirin dozu 325-500 mg civarında iken, kanı inceltmek için 81-150 mg civarında Aspirin alınması çoğu kez yeterli olur. Aspirin’in ağrıyı kesen ve ateşi düşüren dozlarından çok daha az miktarları ile kanı sulandırabilmesi önemli bir avantajdır. Bu dozlarda, yüksek dozda ve uzun süreli Aspirin kullanıma bağlı bazı sorunlarla karşılaşma olasılığı azalır. Yani ağrı kesicilerin uzun süre kullanımı neticesi görülen böbrek, karaciğer yetmezliği ya da mide kanaması gibi ihtimaller düşer. Son zamanlarda ortaya çıkan tartışmaların nedeni biraz da yukarıdaki farkın pek iyi anlaşılamamasından ileri geliyor. Kalbi koruyucu veya inmeyi önleyici amaçla kullanılan Aspirin’in dozu, ağrıyı kesmek ya da ateşi düşürmek amacıyla kullanılanın neredeyse dörtte biridir! "Aspirin’i koruyucu amaçla kimler kullanmalıdır?" sorusunu yanıtlamak kolay değil. Koruyucu amaçla Aspirin kullanmanın gerekli görüldüğü bazı durumlar var: Eğer önceden geçirilmiş bir By-Pass ameliyatı öykünüz ya da kalbinize stent takılması gibi bir tıbbi özgeçmişiniz varsa, doktorunuz büyük olasılıkla reçetenizde Aspirin’e yer verecektir. Kalp krizi geçiren, kararsız angina-pektorisi (eforla ilişkili veya ilişkisiz göğüs ağrıları) olan biriyseniz, doktorunuz muhtemel ilaç listenizin içine yine Aspirin’i koyacaktır. Daha önceden inme geçirdiyseniz ya da ciddi inme tehdidi altında olduğunuz kanıtlanmışsa, koruyucu aspirin kullanımı öneriliyor. "KULLANSA DA OLUR, KULLANMASA DA" GRUBU Ailesinde kalp hastalıklarına yakalananların sayıca çok olduğu bir genetik soy geçmişiniz varsa, anne, baba, kardeşler ve diğer birinci dereceden akrabalarınız arasında erken yaşta kalp krizi geçirenlerin sayısı fazlaysa kendinizi yüksek riskli insanlar arasında sayabilirsiniz. Genel kanaat, bu grupta olanların, özellikle hiper-kolesterolemi, kan şekeri yüksekliği, hipertansiyon gibi diğer riskleri de birlikte bulunduranların koruyucu Aspirin kullanması yönündedir. Koruyucu Aspirin kullanımının "olsa da olur, olmasa da" gibi düşünüldüğü, yani kararın doktorun tecrübesi ve hastanın risklerine göre ayarlandığı durumlar da var. Bazıları, düşük riskli olan hastalarda bile şeker hastalığı ve/veya kolesterol sorunu varsa, koruyucu Aspirin kullanımını tavsiye ediyor. Bunu biraz daha abartan, herhangi bir kontra-endikasyon yani kullanıma mani durum söz konusu değilse, 50’li yaşlardan sonra herkese günde 81-100 mg koruyucu Aspirin önerenler de yok değil. Aspirin’in bazılarında mide sorunlarına yol açtığı, hatta tehlikeli mide kanamaları meydana getirebildiği biliniyor. Bazı insanların Aspirin’e alerjileri olabiliyor. Aspirin kullanmayı takiben ciddi karaciğer sorunları yaşayan hastalar da var. Bu ve benzeri durumlarda kanı sulandırmak amacı ile koruyucu Aspirin kullanmamak gerek. Koruyucu amaçlı Aspirin kullanımı ile ilgili düşüncelerimizi özetlediğimiz bu yazıyı, her doktorun bu konuda hastasına ve tecrübesine göre hareket ettiğini hatırlatarak ve Aspirin ile koruyucu tedavinin her hastaya göre ayrı planlanması gerektiğini, bu tedaviye başlama kararını sadece doktorların verebileceğini bir kez daha belirterek tamamlayalım. Hastalıklardan korunmanın onları tedavi etmekten çok daha kolay olduğunun altını çizelim. Aspirin’in, ne dozda kullanılırsa kullanılsın, bir ilaç hem de çok önemli bir ilaç olduğunu unutmayalım. |
Yoğurdun Sağlığa Yararları
Editör: Ozan Vural
editor@realage.com.tr Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, bir kase yoğurda iki kaşık bira mayası katılarak hazırlanan yoğurt maskesinin cilde parlaklık vermede ve kırışıklıkları önlemede çok faydalı olduğunu bildirdi. Prof. Dr. Yorulmaz yaptığı açıklamada, ilk defa 10. yüzyılda Türkler tarafından bulunan yoğurdun, başka hiçbir besin maddesi ile karşılaştırılamayacak kadar çok yararlı özelliği bir arada bulundurduğunu söyledi. Bu besinden yeterince faydalanılmadığını öne süren Yorulmaz, ''Yoğurt sağlığı korumak ve daha sağlıklı olmak için çok önemli bir besin maddesidir'' dedi. Yoğurdun sindiriminin kolay ve karbonhidrat, protein, yağ, vitamin, kalsiyum ve fosfordan oldukça zengin bir besin olduğunu belirten Yorulmaz, aynı zamanda kolayca vücutta sindirilen ve gerekli tüm besin maddelerini sağlayan bir besin olduğunu bildirdi. Ayrıca vücudun hastalıklara karşı direncini sağlayan bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ve hastalık yapan mantarlar da dahil olmak üzere tüm mikroplardan, sindirim sistemini tutan kanserlere kadar pek çok hastalıktan koruduğunu anlatan Yorulmaz, şunları söyledi: ''Yoğurt, büyüme gelişme çağında diş ve kemik gelişimini hızlandırır, raşitizmden korur. Menopoz sonrası kadınlarda ve yaşlı erkeklerde kemikleri güçlendirir, kırılmaları önler. Bu nedenle her yaştaki insanın beslenmesinde son derece önemlidir. Yoğurt, bebeklere altıncı aydan sonra ek olarak verilen ilk besinlerden biridir. Böylece bebeklerin kemik ve diş gelişimine yardımcı olur. Bağışıklık istemlerini güçlendirir. Bağırsaklarda faydalı mikropların oluşumunu hızlandırır, ishalden korur.'' KABIZLIK SORUNUNA YOĞURTLA SON Yoğurdun sindirimi ve barsak hareketlerini düzene soktuğunu ve kabızlığı önlediğini ifade eden Yorulmaz, mide barsak ülserlerinden de koruduğuna işaret etti. Bağırsaktaki zararlı mikropların üremesini durdurduğunu, faydalı olanları ise desteklediğini ifade eden Yorulmaz, ''Bağırsakları mikrobik hastalıklardan ve antibiyotik kullanımına bağlı ishallerden korur'' diye konuştu. Yorulmaz, yoğurdun ağız kokusunu ve diş taşları oluşumunu önleme etkisi olduğunu söyledi. Akşam yenen bir kase yoğurdun uykuya dalmayı kolaylaştırdığını ve daha dinlendirici bir uyku sağladığını dile getiren Yorulmaz, yoğurdun pek çok hastalıkta da faydalı olduğunu bildirdi. KOLESTEROL VE DİYABET HASTALARI İÇİN DE YOĞURT Prof. Dr. Yorulmaz, yüksek kolesterol ve diyabet hastaları için oldukça faydalı olduğunu belirtti. Yoğurdun kötü kolesterolü düşürdüğünü, iyi kolesterolü yükselttiğini ve yağların harcanmasını kolaylaştırarak şişmanlamayı önlediğini ifade eden Yorulmaz, şunları kaydetti: ''İshali olanlarda yoğurt ve ayran iyileşmeyi hızlandırır. Özellikle menopoz sonrası kadınları etkileyen, ancak yaşlı erkeklerin de önemli bir sorunu olan kemik erimesi olanlarda kemikleri güçlendirir. Yoğurdun alerjik etkisi çok azdır. Besin elemanlarından zengin olması nedeniyle vücut direncini düşürmeden zayıflamayı sağlaması nedeniyle, zayıflama diyetlerinde yoğurt son derece faydalıdır. Yapılan çalışmalar çok yoğurt yiyenlerin az yiyenlere göre daha uzun ömürlü ve daha sağlıklı yaşadıklarını göstermiştir. Yoğurt, vitamin içerdiği için suyu süzülmeden yenmelidir. Süzme yoğurt B vitamininden fakirdir. Hangi yaşta olursanız olun, sağlıklı ya da hasta her gün mutlaka 1 kase yoğurt yemeyi ihmal etmeyin. Böylece sağlıklı, uzun ömürlü ve daha güzel yaşayabilirsiniz.'' (Vatan) |
yine Aspirin..
Aspirin, bağırsak kanserinden koruyor
AA LONDRA - Oxford üniversitesi bilim adamları, sonuçlarını tıp dergisi The Lancet’de yayımladıkları araştırmalarında, beş yıl süreyle günde 300 miligramlık doz aspirin kullanımının, bu süreyi takip eden 15 yılda bağırsak kanserine yakalanma ihtimalini yüzde 74 oranında azalttığını gördü. Haberin devamı Mide rahatsızlıkları ve hatta mide kanamasına kadar varan yan etkilerinden dolayı uzun süreli aspirin kullanımının ancak bağırsak kanserine yakalanma riski yüksek olan kişilere tavsiye edilebileceğini belirten bilim adamları, araştırmalarını 7500 kişi üzerinde yaptı. 1970’li ve 80’li yıllarda başlayan araştırmaya katılanlara, günlük 300, 500, 1200 miligramlık doz olarak aspirin ve bir gruba placebo verildi. Araştırmaya katılanlara aspirin beş ve yedi yıl süreyle kullandırıldı. Daha sonra katılımcıların sağlık durumu 20 yıl süreyle izlendi. |
postadan..
HACETTEPE ÜNIVERSITESI ARASTIRMA SONUCLARI
Piyasada satilan hazir gida maddeleri ülkemizde insan sagligini ciddi bicimde etkileyecek derecede katki maddeleri icermektedir. Ancak bu maddeler, tüm cabalara ragmen medya araciligi ile ilan edilememektedir. Günümüzde gida sektörü büyük bir tröst halini almistir. Örnegin hicbir yayin organinda Coca- Cola'nin zararli oldugunu göremezsiniz. Ancak biz tüketiciler, aile fertlerimizi, cevremizdeki arkadaslarimizi, haberdar ederek bilinclendirebiliriz. Son yillarda kanser vakalarinin neden devamli artis gösterdigini hic düsündünüz mü? Siz cocugunuzun kanserojen madde iceren gida almasini ister misiniz? Peki niye katkili ketcap aliyorsunuz? Sizlere asagida sundugumuz tablo alacaginiz hazir gida maddelerindeki katkilarla ilgili bilgi vermektedir. Sagliginiz icin: Lütfen her hangi bir gida maddesi satin almadan önce ambalajinin üzerini dikkatlice okuyun. ZARARSIZ KATKILAR E100, 103, 104, 105, 111, 121, 122, 126,130, 132, 140,151, 152, 160, 161, 162, 163, 170, 174, 175, 180, 181, 200, 201, 202, 203, 236, 237, 238, 260, 261, 262, 263, 270, 280, 281, 282, 290, 300, 301, 303, 304, 305, 306, 307, 308, 309, 322, 325, 326, 327, 331, 332, 333, 334, 336, 337, 382, 400, 401, 402, 403, 404,405, 406, 408, 410, 411, 420, 421, 422, 440, 471, 472, 473, 474, 475,480 SÜPHELI KATKILAR E125, 141, 150, 153, 171, 172, 173, 240, 241, 477, 605 E220,221,222,223,224, 338, 339, 340, 341, 460, 461, 466, 407 (MIDE VE BA GIRSAK HASTALIKLARI) E200 (VUCUTTAKI VITAMIN B12 YI YOK EDIYOR) E250,251, 320, 321 (KALP HASTALIKLARI, DAMAR SERTLIKLER VE TIKANIKLIKLARI) TEHLIKELI KATKILAR E102, 120, E311, 312 (NÖROLOJIK HASTALIKLAR) KANSEROJEN KATKILAR E102, 110, 123, 124, 131, 142, 210, 211, 213, 214, 215,216, 217 ÖRNEGIN E211-SODYUM BENZOAT KETCAPLARDA BULUNMAKTADIR. 123,110 ABD, INGILTERE, FRANSA, ALMANYA, RUSYA,JAPONYA VE DAHA BIRCOK ÜLKEDE YASAKLANMISTIR. FAKAT ÜLKEMIZDE RENKLI DRAJE CIKOLATALARDA VE KAYMAKLI BISKÜVILERDE KULLANILMAKTADIR. EN TEHLIKELI KANSEROJEN KATKILAR: E330 ( NE YAZIKKI BIRCOK HAZIR GIDADA KULLANILMAKTADIR.) BAZI HAZIR GIDALARDA TESBIT EDILEN KATKI MADDELERI E330 - ÜLKER LÜKS GOFRET, MEYSU (ÖZELLIKLE KAYISI), KNOR DOMATES CORBA, TÜM TENEKE KONSERVE VE TURSULAR, 7UP, SCHWEPPES (TÜM ÜRÜNLERI), JELIBON, TAMEK YAPRAK SARMA, PIYALE HAZIR CORBA, OLIPS, E250 - TÜM SALAMLARDA E300 - FANTA PORTAKAL, CINOMEL E320 - ETI PUFY, KNORR ISKEMBE CORBA E223 - ÜLKER HAYLAYF, ALBENI E322 - ÜLKER COKOKREM |
Her email gerçeği yansıtırmı ?
|
Sigara çok güzel şeymiş bunu öğrendim.
|
"Kebapçıları kızdıran cerrah ısrarlı
Ünlü kalp cerrahı Sönmez'in döneri de fast food sınıfında değerlendirmesi ve Gaziantep'e Ege mutfağı önermesi, kebapçı ve fast foodçuların tepkisine neden oldu. Telefon yağmuruna tutulan Sönmez ise, sözlerinin arkasında 12 Haziran 2007 08:55 Murat Palavar'ın haberi Memorial Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, son katıldığı toplantıda yaptığı bilimsel sunumla kebapçıları kızdırdı. "Ülkenin kalp sağlığı ancak Gaziantep'te Ege-Akdeniz mutfağı açılırsa düzelebilir" diyen Sönmez, kebapçıların telefon ve faks yağmuruna tutuldu. YILDA 200 BİN KİŞİ ÖLÜYOR Ünlü kalp cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez, nüfusu çok genç olan ülkemizde yılda 200 bin civarında insanın kalp ve damar hastalıkları nedeniyle hayatını kaybettiğini, önlem alınmadığı taktirde bu sayının gelecek 10 yıl içinde iki katına çıkacağını söyledi. Sönmez, günümüz çocuklarının hazır, hızlı ve ucuz fast foodu yemeyi tercih ettiğini belirterek, Türkiye'de 4-36 aylık bebeği olan anneler üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, bebeklerin daha bir yaşında kola ve hamburgerle tanıştığını söyledi. Sönmez, "13-24 aylık dört çocuktan biri kola içiyor. 24-36 ay arasında bu oran yüzde 41'e çıkıyor" dedi. Disneyland'ın Amerika ve Avrupa'daki eğlence parklarında hamburger ve patates kızartması satışının yasakladığını söyleyen Sönmez, fast fooda karşı da sigara için verilen mücadele kadar ciddi bir mücadele verilmesi gerektiğini kaydetti. Ünlü bir fast food şirketinin temsilcilerinin, kendisini ziyarete geldiğini anlatan Sönmez, "Sıhhi üretim yaptıklarını söyleyen üreticilere sıhhi üretimin değil mamüllerin içinde yer alan 16 gramlık yağ miktarının önemli olduğunu söyledim. Menülere sağlıklı kalp ürünleri eklemelerini istedim. Kabul etmediler. Sonra da diyet ürünleriyle tüketicinin karşısına çıktılar, reklam kampanyası başlattılar" diye konuştu. 11 bin 111'de parti vereceğim Hayatının son 20 yılının 15 yılında günde 6 saat uyuduğunu anlatan Bingür Sönmez, son 5 yıldır ise günde sadece 5 saat uyuduğunu söylüyor. Kalp damar cerrahisine kattığı "Ağrı Dağı kriterleri" ile ameliyat ettiği kalp hastalarının Ağrı Dağı'na bile çıkabileceğini gösteren Prof. Dr. Bingür Sönmez'in şimdiki hedefi, aşırı yağ içeren ve kalp düşmanı fast food yiyecekler. 11 binin üzerinde hastayı ameliyat eden Bingür Sönmez, 11 bin 111 sayıyı bulduğunda büyük bir organizasyonla hasta ve ekibini buluşturacağını söyledi. Hedefinin 25 bin hastayı ameliyat etmek olduğunu belirten Bingür Sönmez, "25 bini bulunca son mu olur ona kesin birşey diyemem" dedi. (Yeni Şafak)" |
Yak bir sigara, bitsin isterse paket ucunda ..
Toplam 1 eklenti bulunuyor.
Eklenti 427yak bir sigara
tütsün dertler ucunda, bir an oh diyemezsek çekilir mi ahhhh bu dünyaaaa..... 1492 lerde kolomb amerikanya yı keşfettiği dönemlerde oranın yerlileri de tedavi amaçlı tütün üretiyor ve kullanıyorken, 1556 larda Jean Nicot Fransa da bir anda tütün içmeyi popüler kılıverdi...Böylece nikotin adıyla tanışmış olduk. 1612 de ilk defa Virginia da ticari tütün ekilirken, ünlü kızılderili hatunu pocahontas ile evlenen John Rolfe ile birlikte köle kullanımı da başlamış oldu.1634 de rus çarı , ülkesinde tütün içimini yasaklarken; içerken görülenin önce burnu sonra kellesi kesilmeye başlandı. 1854 Kırım savası ile birlikte Türk tütünü ile tanışan ingiliz ve Fransız askerleri ile avrupa ya tasınmış oldu. 1889 da Saint John hastanesi sigaranın zararları ve gırtlak kanseriyle ilişkisini anlatan kitabı yayınlarken, 1.Dünya savası sırasında oluk oluk cephedeki askerlere sigara yağacağını sanırım tahmin etmemişti. En tehlikeli gazlardan oluşmasından sebeb, uzun bir zaman diliminde sigaraya hayır kampanyaları ve hatta kanunların çıkması için uğraşanlar nihayetinde içeriği de şöyle listelerler... arsenik (fare zehiri) benzin kadmiyum (akü metali) hidrojen siyanid (gaz odaları için kullanılan gasss) böylece hitler amcayı da anmış olduk.. toluen (tiner) polonyum radon metanol (füze yakıtı olup, enerjimizin büyük bölümünü ona borçlu olmamız mı gerekmektedir, hala düşünüyorum) bütan DDT (böcük ilacı) aseton (oje sökücü) naftalin (güve kovucu) amonyak (tuvalet temizleyicisi) karbon (egzost gazı) nikotin ve diğer toksit (atıklar) maddeler ile sonuç olarak ortaya kullanımı halinde katran yani asfalt çıkmaktadır. Büyüklerimiz yanında içmeyerek gösterdiğimiz saygımızı, küçüklerimiz yanında içmeyerek de göstermemiz gereken korumalı anaç-babacan hallerimizi de düşünerek, o dumandan boğulma keyfini biran önce yaşamak için hemencecik mutfağa kacarak en zaaariiff bir esmer taneyi, işaret ve orta parmak arasına sıkıştırarak- malum muhterem AnnE min özgün işareti aklıma gelerekten ayrıcana da- odunsu kokunun en hafif, en tahrik edici duygulanımı ile alevin o şaşaalı flörtü esnasında oluşan aşkın anlamlı kısalığında, alevin kağıda sarılı tütünü önce kucaklaması ve sonra o dayanılmaz aşk ateşi ile sarıp yakması ile hasıl olmuş ayrılığın an be an yaklasırkenki azameti ve bir dahaki buluşmanın özleminden sebeb, o insanın burnunun içini dolduran :cry: hasretin kokusu ile nihayet ayrılık tamamlanır ve uzaklaşırlar artık... Ta kiii bir sonraki kavuşmaya kadar..;) Efenim, sigara, sigar, puro, nargile, pipo derken, alışkanlık olarak hayatımıza kattığımız bu illetin - yoksa acı bir keyif mi desem- yaşarken öncelikleri nedir, ikinci sıraya düşmeye tahammülü var mıdır ya da masrafının ille de karsılanması zaruri midir gibi sorular da aklıma gelmiyor değil hani... Ama şu da bir gercek ki bir kadeh rakıyı, peynirin katmanlı haline peşkeş çekilen roka ve limonlu tahin helvasının dolgun ayarında balığı katık eder durumda - ya da o kadar burjuva olmadan- sadece kavun ya da karpuz ya da kaşık ayvasının limonla beslenmiş haliyle sigaranın muhabbetine ne demeli.. offffffff...gel de yakma bi tane.... Ve sevgili Nedo, inan ki iyi bi poh değil şu sigara...kalınız efenim sağlıcakla...:friends:- |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 19:28 . |
Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka &
Bahce