Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Teeee bessüm [Arşiv] - Arka BahÇe Forumu

PDA

Tam Sürüm Bilgini Göster : Teeee bessüm


Sayfalar : [1] 2 3

Master
21-02-2006, 13:11
Amerika'da adamin biri isine giderken birden anormal bir trafigin içine düser ama trafik bir milimetre bile kıpırdamamaktadır.
Bir süre sonra arabasının yan camına birisinin tıkladıgını görür ve camını açar
-Ne var, ne olmus acaba
-Teröristler Bush'u yakaladılar Eger 1 Milyar dolar
verilmezse,üzerine benzin döküp yakacaklarmıs.
-Haa simdi anladım bu trafigi...
-Yaa iste onun için herkesten biraz yardım topluyoruz.
-Insanlar ne kadar veriyor ortalama olarak ?
-Valla yaklasık olarak 5'er litre

Süvari
21-02-2006, 13:18
SOYADI kanunu çıkınca ağa "Kurdoğlu" soyadını almış, bir süre sonra da teftişe çıkmış, önüne gelene soruyor:
"Ben kimim?"
"Ağamızsın!"
"Adım nedir?"
"Raşit'tir!"
"Peki soyadım!"
"Kurdoğlu!"
Herkes bilmiş de yaşlı bir köylü soyadına takılmış, çıkaramıyor. Ağa da üzerine gidince özür dilemiş:
"Vallahi ağam, bir heyvanın oğlisin ama hangisinin bilemirem!"
Kıssadan hisse...
Soyadı "Aslanoğlu" olsaydı, değişir miydi?
* * *
KRAL emretmiş:
"Gidin bunları asın!"
Muhafızlar ikisini bağlayıp götürürlerken, biri ileri geri söylenmeye başlamış. Ne kral ne kraliçe kalmış, öbürü yalvarmış:
"Yapma yahu, bu gidişle başımızı belaya sokacaksın!"
Kıssadan hisse...
Nereye gittiğimiz belli de, bazıları hâlâ "Aman dikkat, başımız derde girmesin!" diye akıllarınca tedbiri elden bırakmıyorlar.
Tıpkı idare-i maslahat etmek gibi...
Bir gün "idare" elden gidecek, "maslahat" elde kalacak...

h.pulur@milliyet.com.tr

nomeames
21-02-2006, 22:36
Dursun canı sıkkın bir şekilde tarladan gelen Temel'i görür ve hemen sorar:
- Hayrola Temel ne oldu daa. Neye böyle öfkelu öfkelu gideysun.
Temel
- Hiç sorma Dursun derdum büyüktür.
Dursun
- Hayrola uşağum neymiş derdin?.
Temel
- Tarlada iken canım acayip fadimeyi çekiyur, ama eve gelince tık yok.
Dursun
- Uşağım o zaman Fadime sana gelsin.
Temel
- Nasıl olacak bu?
Dursun
- Al tüfeği yanına canın çekince patlat Fadime anlar koşar gelir.
Temel
- Hay aklınla bin yaşa emi.
Tabi Temel bunu hemen uygulamaya koyar. Canı çekince hemen tüfeği patlatıveriyor Fadime yanında. Aradan bir kaç hafta geçiyor Dursun yine Temel'i tarladan gelirken görüyor.
Dursun
- Hayrola Temel nasıl gidiyor verdiğim taktik?
Temel
- Valla Dursun ilk başta çok iyidi, ama av sezonu açıldı açılalı Fadimenin yüzünü göremez oldum.

Ramo
22-02-2006, 12:28
BİR: Avşa Adası'nda üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen.

İKİ: Gökyüzünde bi bulut.

ÜÇ: Bitlis’te beş minare.

DÖRT: Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili.

BEŞ: Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı.

ALTI: Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü.

YEDİ: Palandöken’de bir palan, iki döken.

SEKİZ: Kastamonu’da üç kasto.

DOKUZ: Biri İngilizce 6 adet küfür.

ON: Sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht.

ON BİR: Anne babadan kalma yarısı yaşanmış bir ömür.

bikmisbroker
22-02-2006, 21:01
LAZ BANKA MUDURU

Laz banka muduru Rusya'ya geziye gitmis ve bir lokantadan iceri girmis.
Siparislerini verdikten sonra birde bakmiski karsisinda afet bir hatun
surekli kendisine bakiyor.
Davetkar bakislarla hatunu masaya cagirmis, hatun gelip masaya oturmus.
Ancak ikiside birbirlerinin dilinden anlamiyormus.
Hatun cantasindan kalem ve kagit cikarmis ve kagidin uzerine sigara
resmi
cizmis.
Bizim laz mudur hemen sigarasina davranmis, kadina ikram etmis.
Hatun daha sonra kagidin uzerine kadeh resmi cizmis.
Bizimki hemen garsonu cagirmis ve en iyi saraptan siparis vermis.
Hatun bu seferde kagida ev resmi cizmis yanina da 100 dolar resmi
cizmis.
Bizimki icinden :

-"Ula kariya bak, haçan banka muduru oldugumi anladi konut kredisi
isti..''

Master
23-02-2006, 09:26
Basbakan Erdogan, dis destek aramak için Ingiltereyi ziyarete gitmis.
Ziyareti sirasinda Kraliçe tarafindan çay içmeye davet edilen Erdogan,
Kraliçe'ye liderlik felsefesinin ne oldugunu sormus. Kraliçe de "çevremi
akilli insanlarla doldurmak" cevabini vermis. Erdogan bunun üzerine
Kraliçe'ye çevresindeki insanlarin akilli olup olmadiklarini nasil ayirt
ettigini sormus. Kraliçe, "onlara dogru sorulari sorarak ayirt ediyorum"
diye yanitlamis ve "izin verin size göstereyim" demis.

Kraliçe hemen Tony Blair'i aramis ve "Sayin Basbakan,lütfen bu soruya
cevap verin: Annenizin bir çocugu var, babanizin bir çocugu var ve bu çocuk
sizin ne kiz ne de erkek kardesiniz. Kimdir bu?" diye sormus.

Tony Blair: "Bu benim majesteleri" diye yanitlamis. Kraliçe: "Dogru.
Tesekkürler, iyi çalismalar Blair" demis ve Erdogan'a dönerek: "Gördünüz
mü Sayin Erdogan?" diye eklemis. Erdogan da "Evet majesteleri, çok
tesekkür ederim, bu metodunuzu kesinlikle kullanacagim diyerek" oradan ayrilmis.

Yurda dönüsünde hemen Unakitan'i yanina çagiran Erdogan, "Kemal abi,
sana soracagim bir soruyu cevaplamani istiyorum" demis.
Unakitan: "Tabii efendim, nedir?"
Erdogan: "Annenizin bir çocugu var, babanizin bir çocugu var ve bu çocuk
sizin ne kiz nede erkek kardesiniz. Kimdir bu?"

Unakitan saga bakmis, sola bakmis, düsünmüs tasinmis ve en sonunda:
"Efendim, bunu biraz düsünüp sonra size cevap versem?" demis. Erdogan
kabul etmis ve Unakitan oradan ayrilmis, vakit kaybetmeden Bakanlar
Kurulunu toplantiya çagirmis, saatlerce bu soru üzerinde düsünmüsler,
ama bir cevap bulamamislar.

En sonunda kemal Unakitan Kemal Dervis'i aramis ve durumu açikladiktan
sonra: "Annenizin bir çocugu var, babanizin bir çocugu var ve bu çocuk
sizin ne kiz ne de erkek kardesiniz. Kimdir bu?" diye sormus.

Dervis: "Bunda bilemeyecek ne var, tabii ki benim!" diye yanıtlamış.
Cevabı alan Unakitan hemen Tayyip'i arayarak: "Cevabi buldum efendim,
kim olduğunu biliyorum, Sayın Kemal Derviş" demiş. Tayyip büyük bir
hayal kırıklığıyla cevap vermiş: "Yanlış cevap Kemal Abi; doğru cevap
Tony Blair idi."

Ramo
23-02-2006, 09:33
http://www.geocities.com/aysapa/smile.jpg

alihoca
23-02-2006, 16:04
Allah Devletimize Zeval Vermesin

Kars'ta bir yerel TV halkın arasına karışarak gündelik hayata dair röportajlar yapıyor. Muhabir, yaşlı bir amcaya mikrofon tutup soruyor;
- Nasılsın dayı, eyi misen?
- Şükür oğul, canı taşirem, eyiyem, coh eyiyem.
- Halin, keyfin, sağlığın da eyi midir?
- Eyidir, he, coh eyidir.
- Şehirden, hizmetlerden memnun musun?
- Nası söz!
- Validen, kaymakamdan, belediye başkanından?
- Hiç eyle olur? Bizim ağzımız dövlete ne diyebilir.
- Yani memnunsun.
- Allah dövlete millete, kaymakam bege, bölediye başganımıza zeval vermesin.
- Memnunsun?
- Dövletimiz, kaymakamımiz, başganımiz, şanlı ordumuz başımızdadir, her ne olursa bir fiil o dakika
yanımızdadir. Ben vatanıma nası serzenis ederem? Amma, benim derdim başkadır.
- Allahına gurban dayı, söyle nedir?
- Doksan sene once buraya Ruslar girdi ya?
- He girdi.
- Hani bu belediye binalarını, okulları, çesmeleri, istasyonu, yolları, kaldırımları Ruslar yaptılar ya?
- Rus işgalinde yapıldı değil mi dayı?
- He.
- Hec benim dövletime, milletime sözüm olur mu? Ben aha bu Rusların avradını ...

Doksan sene önce bu kaldırımları, caddeleri yapıp gittiler, bir gün olsun bi kere Kars'a gidek, yollar bozuldu mu, kanallar tıkandı mı demediler, insan bi gelir de bakar buralara, hec beyle olur?!

Master
23-02-2006, 16:27
Hocam O Ruslar geldi yollara baktı hala ilk günki gibi olduğunu görünce oynamaya başladılar.... Sızıların burun çektiği Kars caddelerin de...

http://www.kars.gov.tr/images/turizm/resimlerle/sanat_1_b.jpg

Buddha
23-02-2006, 17:49
Madenci :)
Koylunun biri bir maden ocaginda ise baslamis. Yuzlerce metre derinlikteki maden ocaklarinda komur kaziyorlarmis. Birgun yine calisirlarken mola zili calmis. Dinlenirlerken koylunun yanindaki baska bir isci yaninda getirdigi termostan sicak sicak cay icmeye baslamis.
Koylu daha onceden hic termos gormemis. Sasirmis kalmis. Adam koyluye de bir bardak cay ikram etmis. Termos olayi koylunun cok hosuna gitmis ve sormus :
- O seyin adi nedir ? Diger adamda :
- Bunun adi prezervatiftir diye cevap vermis. Koylu yine sormus :
- Nerde satilir bu sey ? Diger adam da :
- Eczanede satilir demis ,gulmus gecmis......

Haftalar sonra nihayet maden ocagindan disari cikmislar koylu kosa kosa bir eczaneye gitmis.
Eczaci kadina demis ki :
- Bana bir tane prezervatif verir misiniz ? Eczaci kadinda sormus :
- Hangi boy olsun ? Koylu:
- Vallaha gurban iceri girdimmi 1-2 hafta kaliyorum en az 20 bardaklik olsun....

gemici
23-02-2006, 21:36
Adamın biri bara girer ve kendisine bir Turka colasöyler. Barmen bir
robottur. Adama mükemmel hazırlanmış bir kokteyli çabucak servis
yaparken
sorar:"IQ'ün kaç?" Adam "150" diye cevaplar..
Robot adamın IQ seviyesine göre sohbete başlar,uzun
uzun Quantum fiziği, küresel ısınma, biyoteknoloji,
ekonomi, insanlığın seksüel gelişimi üzerine konuşur..

Adam robotun bilgisinden etkilenerek kendi kendine "Bu
gerçekten inanılmaz" diye düşünür ve robotu denemeye
karar verir.Bardan kalkar, tekrar kapıdan girer bara
gelir ve yeni bir içki söyler.
Robot yine mükemmel hazırladığı içkiyi çabucak servis
yapar ve sorar:"IQ'ün Kaç?" Adam "100 civarı" diye cevaplar. Robot bu
kez
uzun uzun sohbete başlar ama bu kez futbol, basebal, arabalar, bira ve
göğüsler hakkında sohbet açar.
Çok etkilenen adam robotu bir kez daha test etmeye
karar verir ve tekrar kalkar. Yeni bir müşteri gibi bara yaklaşır 1
içki
daha söyler.Robot çabucak servis yaparken sorar:"IQ'ün kaç?".Adam,
"mmm,
sanırım 50 civarı" der.
Bunun üzerine robot, adama son derece yavaş bir
biçimde şu cevabı verir:
>>>- Ya...ni...Yi..ne..Ta..yy..ip'e oy
ve...re...cek...sin... de...se...ne!

gemici
23-02-2006, 21:49
Oldukça seçkin görünüşlü bir bayan uçakla İsviçreden dönmekteydi.
Yanında oturmakta olan rahibe "Özür dilerim peder, sizden bir iyilik
isteyebilir miyim?" diye sordu. Rahip "Elbette kızım, senin için ne
yapabilirim?" diye cevapladı.
Kadın açıkladı: "İşte problemim; kendime yeni bir epilasyon aleti
aldım ve buna oldukça yüklü bir para saydım. Sanırım limitlerin
oldukça üzerine çıktı ve gümrükte elimden alırlar diye korkuyorum.
Acaba gümrükten geçişte bunu cübbenizin altına saklayabilir misiniz?"
Rahip "Tabi ki yapabilirim evladım ama biliyorsunuz ki ben yalan
söyleyemem." diye yanıtladı
Kadın "Çok temiz ve dürüst bir yüz ifadeniz var peder, eminim ki
size soru filan sormazlar" dedi ve pahalı epilasyon aletini pedere verdi.
Uçak havaalanına vardı. Peder gümrükten geçeceği sırada görevli
"Peder, bildireceğiniz herhangi bir yükünüz var mı?" diye sordu.
Bunun üzerine Peder
"Başımdan kuşağıma kadarki bölümde açıklayacağım herhangi birşey
yok, evladım" dedi
Bu yanıtı garip bulan görevli "Peki kuşağınızın altında kalan
bölümde neyiniz var?" diye sordu.
Peder yanıtladı:
"Kadınların kullanımı için dizayn edilmiş mükemmel, küçük bir alet
var, ancak şimdiye kadar hiç kullanılmadı!!"
Görevli kahkahadan kırılarak:
"Tamam peder geçebilirsin, sıradaki!.."

Ramo
23-02-2006, 22:32
Karne

Baba, ortaokul üçüncü sınıfa giden oğlunun elinde karneyle salona girdiğini görür. "Allah allah, dönem ne çabuk bitmiş..." diye düşünür ve oğluna seslenir:
-"Getir bakayım şu karneyi!"
-"Al baba..."
Adam karneye bir bakar ki, beden eğitimi ve resim dışındaki tüm dersler zayıf.
-"Bir dediğini iki etmiyoruz, bilgisayar dedin, bilgisayar aldık, ingilizce kursu dedin ingilizce kursuna gönderdik, gitar kursu, müzik aletleri, ne istersen yapıyoruz. Kız arkadaş uğruna harcadığın çiçek parasının haddi hesabı yok. Ne bu notların hali, rezil şey!"
-"Baba... O benim karnem değil ki, senin kitaplarını karıştırıyordum, birinin arasında karnelerinden birini bulmuştum..."

Master
24-02-2006, 10:51
Maho ağa, dağ, bayır gezerken bastığı yere dikkat etmez ve uçurumdan yuvarlanmaya başlar.

Çizgi filmlerdeki gibi, uçurumun yarısında bir ağaç parçasına zor tutunur. Kendine gelince var gücü ile seslenir;

Ula yoharida kisme yoh miiiii?.....

Sadece sesi yankılanmaktadır. Aradan biraz zaman geçer. Bir gayret daha;

Ula yoharida kimse yoh miiiii?....

Hiç ses soluk yoktur. Epey zaman geçer. Hava kararmaya, tutunduğu dal çatırdamaya başlamıştır.

Zaten kolunda da mecal kalmamıştır.Son bir gayretle ve bağırmaktan kısılmış olan sesi ile:

Ula, ula yoharida kimse yoh miiii?.....

Derken, nereden geldiği belli olmayan, içinden mi, dışından mı bir ses duyar;

Ben varım!...

Gözleri parlamış ve azıcık can gelmiştir
Maho ağaya; Ula sen kimsin?

Ben seni yaratan Allah'ınım.

Bana bir çare Allahım, ne olur.

Allah; Saatlerdir orada sabırla ve isyan etmeden bekledin ey kulum. Bu sabrının mükafatı olarak senin bütün günahlarını affettim. Bırak elini ve gel cennetime!
Maho Ağa azıcık düşünür;

Ula başka kimse yoh miiiiiii?...

gemici
24-02-2006, 11:12
Temel ile Idris, evde oturmuslar sohbet ediyorlarmis. Temel sormus, "Ula Idrus, erkek erkege yenen yemege ne denur?
" Idris, "Ne bilecegum pen?" deyince,
Temel, "Ula niye pilmiyesun menemen denur da!..."

bikmisbroker
24-02-2006, 17:09
http://img.photobucket.com/albums/v85/bbroker/BORSAMIZ/ocakbasi.jpg

fiora
24-02-2006, 21:25
Ocak 1 - 9 --- Isırgan otu
Ocak 10 - 24 --- Ebemgümeci
Ocak 25 - 31 ---Dereotu
Şubat 1 - 5 --- Bildiğimiz ot
$ubat 6 - 14 ---Çimen
$ubat 5 - 21 --- Maydanoz
$ubat 22 - 28 --- Kıvırcık
Mart 1 - 12 --- Sarmaşık
Mart 13 - 15 ---Dereotu
Mart 16 - 23 ---Ebemgümeci
Mart 24 - 31 --- Bildiğimiz ot
Nisan 1 - 3 --- Isırgan otu
Nisan 4 - 14 ---Kıvırcık
Nisan 15 - 26 ---Ebemgümeci
Nisan 27 - 30 --- Maydanoz
Mayıs 1 - 13 --- Sarmaşık
Mayıs 14 - 21 ---Çimen
Mayıs 22 - 31 ---Dereotu
Haziran 1 - 3 --- Ebemgümeci
Haziran 4 - 14 ---Maydanoz
Haziran 15 - 20 --- Isırgan otu
Haziran 21 -24 ---Sarmaşık
Haziran 25 - 30 --- Bildiğimiz ot
Temmuz 1 - 9 ---Ebemgümeci
Temmuz 10 - 15 --- Isırgan otu
Temmuz 16 - 26 ---Çimen
Temmuz 27 - 31 --- Bildiğimiz ot
Agustos 1 - 15 --- Sarmaşık
Agustos 16 - 25 ---Ebemgümeci
Agustos 26 - 31 --- Maydanoz
Eylul 1 - 14 ---Çimen
Eylul 15 - 27--- Bildiğimiz ot
Eylul 28 - 30--- Isırgan otu
Ekim 1 - 15 ---Sarmaşık
Ekim 16 - 27 --- Maydanoz
Ekim 28 - 31 ---Kıvırcık
Kasim 1 - 16 --- Dereotu
Kasim 17 -30 --- Dereotu
Aralik 1 - 16 ---Isırgan otu
Aralik 17 - 25 --- Sarmaşık
Aralik 26 - 31 ---Çimen


Siz hangisinde olduğunuzu tespit ede durun..Tüm bu nadide otların anlamlarına da daha sonra geçeriz..

onlooker (ayrılmıştır)
24-02-2006, 23:35
Temelin eski bir bmc kamyonu vardir.
Yolda giderken kirmizi isik yanar ve frene basar. Kamyon durmaz önünde
giden son model bmw ye carpar. Temel hemen atlar söföre yalvarir
-Aman abi affet sen zengin adamsin seni etkilemez ama ben ömür boyu
calissam ödeyemem.
Adam temele acir ve affeder. Yollarina devam ederler.
Ileride yine kirmizi isik yanar. Temel kamyonu yine durduramaz Bmw yi
hurdaya cevirir. Yine atlayip yalvarmaya baslar
-Aman abi benim cocuklarim var affet. Zaten arabana carpmistim hasar
biraz daha büyüdü sadece.
Adam -Tamam gözüme görünme, bas git-der.Yollarina devam ederler. Yine kirmizi isik yanar. Temel BMW ye yine gömer. Bu sefer kafasini camdan cikarip bagirir
-Benim abi devam et.
:;terskafa

horcan
25-02-2006, 21:52
AMELİYAT YERİ

--------------------------------------------------------------------------------
İki sevgili bir ağacın gölgesinde otururlar. Delikanlının tatlı sözleri arasında bir ara kız sevgilisinin kulağına fısıldar :
-Sevgilim sana apandist ameliyatı olduğum yeri göstereyim.
Delikanlının gözleri parlar.
-Göster canım göster.
Kız eliyle uzak bir yeri göstererek :
-Bak şu ilerde görünen sarı bina var ya, onun üçüncü katı....

horcan
25-02-2006, 21:54
HANIMINDAN KORKAN KALKSIN

--------------------------------------------------------------------------------
Elazığ'da adamın biri kahveye girer ve oyun oynayanlara hitaben :
"Hop abeler, bi dakka. Hanımından gorhanlar ayağa gahsın."
Ani bir gürültü, hayda herkes ayakta. Bir kişi hariç. Kahvenin tamamı hayretler içinde. Soruyu soran adam, oturan adama yaklaşır ve :
"Abe helal olsun be, deliganlı adammışsın. Harbiden sen hanımından korkmaz mısın?"
Adam nefes nefesedir. Heyecanı biraz geçince :
"Yav gardaşım ele bi laf ettin ki, dizlerim kırıldı, galhamadım." der.

horcan
25-02-2006, 21:56
KARI - KOCA

--------------------------------------------------------------------------------
Soğuk ve karlı bir günde bir işadamıyla sarışın sekreteri yollarını kaybetmişler ve bir ormanda kaybolmuşlar.
Bir süre sonrada arabaları bozulmuş ve arabayı terketmek zorunda kalmışlar.
Zor ve uzun bir yürüyüşten sonra ormanın içinde bir kulübe bulmuşler ve kendilerini hemen bu kulübenin içine atmışlar.
Kulübede bir yatak, bir uyku tulumu ve bir sürüde battaniye olduğunu görürmüşler.
Adam bir centilmen olarak sekretere onun yatakta yatabileceğini söylemiş ve kendide uyku tulumu alıp yere yatmış.
Adam yattıktan birkaç dakika sonra sarışından bir ses gelmiş,
- Efendim, ben çok üşüyorum.
Adam tulumun fermuarını açmış ve kalkıp sarışına bir battaniye vermiş ve sonra yine yatmış.
Tam uyumak üzereyken sarışın yine,
- Efendim, ben hala çok üşüyorum! demiş.
Adam yine fermuarını açmış, kalkmış ve sarışına bir battaniye daha vermiş.
Sonra aynı sakinlikle uyku tulumunun içine girip, fermuarı çekmiş.
Tam uykuya dalacağı sırada sarışın yine,
- Efendim, ama ben çooooook üşüyorum. demiş.
Adam sarışına dönüp,
- Burası ıssız bir yer. Ne olduğunu kimse görmez. İstiyorsan bir geceliğine karı-koca gibi davranabiliriz. demiş.
Sarışın cilvelenerek,
- Tabii efendim siz nasıl isterseniz. demiş.
Bunun üzerine adam avazı çıktığı kadar bağırmış,
- Öyleyse kalk ve kahrolası battaniyeyi kendin al

gemici
26-02-2006, 11:51
http://img71.imageshack.us/my.php?loc=img71&image=ilhami_ilhamli.swf

gemici
26-02-2006, 11:59
> http://www.fenerbahceworld.com/ezkeyp.html

horcan
26-02-2006, 14:49
2.ciyi hiç beğenmedim, hoş çok da umrumdaydı diyorsun sanki :))

Trusty
27-02-2006, 06:09
A construction worker on the 3rd floor of a building needs a
handsaw, and spots another man on the 1st floor. He yells down to him,
but
the noise makes it impossible to hear anything, so he tries sign
language.

He points at his eye meaning "I", points at his knee meaning
"need", and moves his hand back and forth in a handsaw motion.

The man on the 1st floor nods his head, pulls down his pants, and
starts masturbating.

The man on the 3rd floor gets so angry he runs down to the 1st floor
and shouts, " What the f*ck is wrong with you, idiot? I said I
needed a handsaw!"

The other guy says, "I knew that, I was just trying to tell you I'm
coming.":;kahkaha

zumbul
27-02-2006, 09:40
Gerçektir;

yirmi sene önce,lise de okuyorum,
Giresuna doğru gidiyoruz dolmuşta.

Aniden sağanak halinde yağmur bastırdı.

Dolmuşun camları tamamen buğulandı,yolu görmek iyice güçleşmeye başladı.
Aracı kontrol etmek de sağanak halinde yağan yağmurdan dolayı zorlaştığı için şoför,yanında oturan yolcuya;

-şu bezi al da camı bir sil dedi.

yolcu bezi aldı güzelce sadece kendi önünü sildi yerine koydu.
şoför hiç bozuntuya vermeden şöyle dedi;

-yola iyi bak bari de kaza yapmadan Giresuna varalım.

zumbul
27-02-2006, 10:51
Bu da gerçek,
Bizim ilçe takımının fırtına gibi estiği dönemler.
90ların başı.
bir ikinci lig de,bir üçüncü lig de asansör takım ama şampiyonluğa oynamakla düşmemek için yırtınmanın adrenalini her yıl taraftarı kudurtuyor.

Olağan her takım gibi bizim takımın da amigoları var.
yine böyle iddaalı bir maç,tokat deplasmanına gidiyorlar.
Yolda kafalar çekiliyor güzelce

maç başlıyor takım golü atıyor
keyifler kıyak neşe o biçim.
Herkesin eline verilmiş kağıtlar var taraftar söyleyeceği tezahuratı oradan okuyo.
Bildik parça;

Hadi sen git işine de herkes kendi işineee
dağlarında zulüm var lo düşemem yar peşineee..

tabii olarak kağıtlarda o bölümü tekrar tekrar yazmamak için nakarat yazılarak geçilmiş.
ilk bölüm geçiliyor,şarkıyı bilende öyle çok yok taraftarların arasında herkes kağıttan okuyo,
ikinci dörtlük okunduktan sonra bütün taraftarlar hep bir ağızdan ellerindeki kağıtlardan;
nakarat da nakaaarat da nakaaaarat da nakaaaraaat

onlooker (ayrılmıştır)
27-02-2006, 11:06
nakarat da nakaaarat da nakaaaarat da nakaaaraaat
Sn. zumbul "gastamonu gastamonu dep dep dep" in de ötesine geçilmiş :;kahkaha

chem73
27-02-2006, 12:16
http://www.yenisafak.com.tr/g04.html

dentist
27-02-2006, 13:09
TIP TARIHI

M. Ö. 2000...... Al bu otu ye.
M. S. 1000...... O ot kötü, gel bu duayi oku.
M. S. 1250...... O dua batil inanç, al bu iksiri iç.
M. S. 1500...... O iksirin ne faydasi var, al bu hapi yut.
M. S. 1750...... O hap etkisiz, al bu antibiyotigi iç.
M. S. 2000...... O antibiyotik kimyasal, al bu otu ye.

Trusty
28-02-2006, 05:15
“Yolsuzluk fahişelikten daha kötüdür.

Fahişelik bir tek bireyin ahlakının bozulmasıdır, oysa yolsuzluk tüm toplumun ahlakını tehlikeye düşürür.”

KARL KLAUS

dentist
28-02-2006, 16:27
Üniversitede okuyan bir ogrenci yil sonu sinavlarina girmis ve arkadasina:
-Ben memleketime gidiyorum, sinavlar belli olduktan sonra bana sonuclari bildir,
ancak telefona ben cikarsam bana soylersin.
Telefona annem cikarsa zayifim olmaz ama eger bir tane olursa Ebubekir'in selami var, dersin.
Iki zayif imkansiz da eger olursa Ebubekir'in omer'in selami var dersin.
Üç zayif hic olmaz da eger olursa Ebubekir'in, Omer'in, Osman'in selami var dersin.
Dort zayif imkansiz da eger olursa, Ebubekir'in, Omer'in, Osman'in, Ali'nin selami var dersin,
seklinde konusup memleketine gelir.
Bir zaman sonra sinavlar belli olur, arkadasi sinav sonuclarini
bildirmek icin telefona sarilir, telefona ögrencinin annesi cikar.
- Teyze, oglunuza soyleyin Ummet-i Muhammed'in selami var

gemici
28-02-2006, 22:18
- Teyze, oglunuza soyleyin Ummet-i Muhammed'in selami var

RAINBOW
28-02-2006, 22:40
Gemicim selam...

Ben geldim...

Seni ve diğer tüm arkadaşları çok özledim gemicim..

Hep beraber güzel vakit geçireceğiz bu nezih forumda kanaatimce...

Tüm arkadaşlarıma sevgi ve saygılarımla efenim..:)

RAINBOW

gemici
28-02-2006, 22:42
nereden buldun burayı rainbow ya.kıbrıstan da buraya ulaştın ya helal olsun sana.

fiora
28-02-2006, 22:57
hasretle ve tarifi mümkün olmayan bir keyif içinde, birbirini bulan, kavuşan tüm arkadaşlarıma;:ohlala:

bu doyumsuz muhabbetleri için, daha rahat edebilecekleri, daha konforlu bir köşemiz var.

http://www.arka-bahce.org/forum/forumdisplay.php?f=45"

şimdilik müzik yayını yok odamızda. Ama emin olun ki deli gibi çalışılıyor.

anlayışınız için dolu dolu teşekkürler..

RAINBOW
28-02-2006, 23:03
nereden buldun burayı rainbow ya.kıbrıstan da buraya ulaştın ya helal olsun sana.

Valla sinerji ne diyeyim gemicim...

Bu arada selam fioram...ne güzel o güzel kelimelerini şu cam ekranda okuyabilmek uzun bir aradan sonra.....:)

gemici
03-03-2006, 14:19
Adam komadadır... Yanında ise karısı... Adamın gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşmaya başlar:

"İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin... İflas ettiğim gün oradaydın... Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığimda seni gördüm... Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın...


Karısı takdir edilmenin mutluluğunda tabii......
"Şimdi komadayım yine başucumdasın... Sonunda anladım ama, çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz karısın..."

selchuk
03-03-2006, 14:46
http://img375.imageshack.us/img375/3929/000272676ej.jpg

Master
03-03-2006, 16:47
playstation 2 :;ders mi ??:confused: Bu şartlarda oynandığına göre çağdaş istemkar bir hal..Ben uzun Eşşek diye oynadığımız bir oyunun bir bölümünü hatırlattım...;)

Arka'daş
03-03-2006, 18:23
Aşagidaki konusmalar iddia edildigine gore gercekten olmus ve Deniz Navigasyon kanali 106'dan (Finisterra/Galicia) kaydedilmis:



Ispanyollar: "Burasi A-853, carpismadan kacinmak icin lutfen rotanizi

15 derece guneye cevirin. Su anda 25 deniz mili uzakliktasiniz ve tam

uzerimize dogru gelmektesiniz"



-Amerikalilar: "Asil siz kendi rotanizi 15 derece kuzeye cevirin"



-Ispanyollar: "Negatif! Tekrarliyoruz, rotanizi 15 derece guneye
cevirin"



-Amerikalilar: "Sizinle ABD gemisinin kaptani konusuyor, kendi rotanizi derhal 15 derece kuzeye cevirin!"



-Ispanyollar: "Onerinizi makul ve mumkun bulmuyoruz. Bizecarpmak istemiyorsaniz 15 derece guneye cevirin"



-Amerikalilar: (Sesini yukselterek) "Sizinle ABD deniz filosunun buyuklukte ikinci ucak gemis i USS Lincoln'un kaptani Richard James
Howard konusuyor, beraberimizde iki kruvazor, avci ucaklari, dort denizalti var. Ayrica bizi hucumbotlar destekliyor. Size TAVSIYE
etmiyorum, EMREDIYORUM! Rotanizi 15 derece kuzeye cevirin, aksi halde filomuzun emniyeti icin gereken tedbiri alacagiz! Derhal rotamizdan
cekilin gidin!



-Ispanyollar: "Sizinle Juan Manuel Salas Alcantara konusuyor, burada iki kisiyiz. Beraberimizde bir kopek, aksam yemegimiz, iki sise bira
ve bir de kanaryamiz var. Kanarya su anda uyuyor. Ayrica bizi radyo istasyonu Cadena Dial de La Coruna" destekliyor. Su anda Ispanya'nin Finisterra
Galicia kiyisinda ve A-853 numarali deniz fenerinde oldugumuzu gozonune aldigimizdan burdan hic bir yere gitmeye niyetimiz olmadigini
soyleyelim. Deniz fenerimizin Ispanya'daki deniz fenerleri arasinda buyukluk acisindan kacinci sirada oldugu konusunda hic bir fikrimiz
yok. Kayalik sahillerimize kafadan gecirmek uzere yonlenmis geminizin emniyeti icin istediginiz tedbiri alabilirsiniz. Ama yinede israrla tavsiye ediyoruz rotanizi 15 derece guneye cevirin.


-Amerikalilar: Okey, anlasildi. Tesekkurler....

TheSecret
04-03-2006, 14:28
http://i15.photobucket.com/albums/a364/Thscrt/schema1.jpg

Ramo
05-03-2006, 20:48
EŞEK VALİ

Birgün; Kamil Paşa, yapılan bir şikayet üzerine, Şair Eşrefi vilayet makamına davet etmişti. Davete icabet eden Eşref, vilayete geldiği zaman, kendisine valinin encümende olduğunu ve biraz beklemesi icap ettiğini söylediler.

Valiyi bekleyen şair, bir ara konuşulanları dinlemeye çalıştı. O esnada; valinin, münakaşa edilen bir mesele hakkında "O kadar incelemeyin, millet eşektir, anlamaz" dediğini duydu. Bu sözlerden fena halde üzülen şair, cebinden çıkardığı bir kağıda şu kıtayı yazdı ve ordaki odacıca valiye verilmek üzere bıraktı, sonra da çıkıp gitti...


Reddolunmaz sözü ama eşşoğlu can sıkar

Millete eşek diyen eşek herif bilmez mi ki

Sadrazamlar da, valiler de milletten çıkar.>

dentist
07-03-2006, 10:21
Soguk bir kis aksami, MacDonalds'in kapisindan iceri yasli bir amcayla teyze girmisler, bir masaya oturmuslar. Derken amca, kasaya gidip 1 hamburger, 1 buyuk boy patates ve bir buyuk Cola almis. Elinde tepsiyle masaya donmus, hamburgeri ikiye bolerek yarisini teyzenin onune koymus, sonra butun patatesleri tek tek sayarak onlarin da yarisini teyzeyevermis, sonra Cola kutusunu da ortaya koymus, once bir yudum kendisi iciyor sonra da teyze bir yudum aliyormus.
Herkes "ne tatlilar, iki tonton buraya gelmisler, bir kisilik yemegi ikisi yiyorlar zavalliciklar" diye onlari izliyormus. Derken bir de bakmislar ki teyzenin onunde hamburgerle, patatesler oldugu gibi duruyor, kocasinin afiyetle yemek yiyisini seyrediyor, arada bir de Cola'dan bir yudum aliyormus. Sonunda orda calisanlardan biri dayanamamis, yanlarina gitmis;
-"affedersiniz, ben sizi izlemekten kendimi alamadim lutfen izin verin size bir menu kendim ismarlayayim."
Yasli amca; "tesekkur ederiz ama biz halimizden memnunuz. 60 yildir evliyiz ve ''herseyimizi iste boyle paylasiriz" demis. Bunun uzerine genc adam teyzeye donmus; "peki ama teyzecigim, siz neden hamburgerinizi, patateslerinizi yemiyorsunuz, neyi bekliyorsunuz?.."
Yasli teyze yanit vermis;

"dişleri!.."

gemici
07-03-2006, 17:05
Sevgili eşime,

7 senelik evliliğimizde sana iyi bir eş olmaya çalıştım ve zannedersem de oldum, ama hiçbir zaman senden bunun karşılığını görmedim.

Hele şu son iki hafta benim için bir cehennemden farksızdı. Bugün Patronun beni arayıp senin bugün işten ayrıldığını söylediğinde bu artık bardağı taşıran son damla olmuştu.

Geçen hafta eve geldiğinde, ne saçlarımdaki değişikliğin ne de senin en sevdiğin yemeği pişirdiğimin farkına bile varmadın, hatta senin için kendime yeni aldığım geceliği bile giydiğimi farketmedin.
Ama sen ne yaptın? eve geldin, iki dakika içinde yemeği mideye indirdin, televizyonda maç seyrettin ve gidip yattın.
Artık ne bana beni sevdiğini söylüyorsun ne de bana dokunuyorsun, hiç ama hiç birşey yapmıyorsun. Sen ya beni aldatıyorsun ya da beni artık eskisi gibi sevmiyorsun !......

işte bu yüzden bende artık seni TERKEDİYORUM.......

NOT:
Lütfen beni aramaya kalkma, ERKEK KARDEŞİNLE beraberim ve sana hayatında mutluluklar dilerim.!!!!
Eski karın !
____________________________________________

Sevgili eski Karıma,
inan yazdığın bu mektuptan başka, hiç ama hiç birşey beni bu kadar sevindirmezdi.
Evet doğru, 7 Yıldır evliydik, ama iyi bir eş olmak dışında, bana herşeyi yaptın.
Tamam çok fazla Spor programlari seyrediyordum, çünkü senin dırdırlarını ancak bu şekilde biraz olsun duymamazlıktan geliyordum, ama bu bile fayda etmiyordu.
Tabiki geçen hafta saçlarını neredeyse tamamen kestirip tam bir erkeğe benzediğinin farkına varmıştım! tam "aynı Erkeğe benzemişsin diyecektim ki, aklıma annemin bir sözü geldi;
"EĞER AĞZINI GÜZEL BİR SÖZ SÖYLEMEK İÇİN AÇMIYACAKSAN, HİÇ AÇMA"

"senin en sevdiğin yemeği yaptım" derken galiba sen beni Kardeşimle karıştırmıştın, çünkü o yaptığın yemek benim hiç sevmediğim bir yemekti!!
Ben yatmaya giderken üzerinde yeni ve çok seksi bir gecelik vardı tamam, ama üzerinde hala Etiketi duruyordu, ve inşallah bu bir tesadüftür ama,
geceliğin fiyatı 49.99'du ve o gün kardeşim benden tam 50£ borç almıstı????
Ama biliyormusun bütün bunlara rağmen ben seni hep sevmiştim, ve herşeyin birgün güzel olucağını, değişiceğini ve mutlu olucağımızı umuyordum.
İşten ayrılmamın sebebine gelince, o gün Lotto'da tam 10 Milyon Euro !... kazandığımı öğrenmiştim, hemen Patrona çıkıp istifamı verdim ve ikimiz için
Jamayka'ya iki bilet aldım, ama eve geldiğimde sen bir mektup bırakıp gitmiştin.
Belki de bu olayların böyle gelişmesinin bir sebebi vardı ve böyle olması gerekiyordu.
Dilerim seçtiğin ve herzaman hayalını kurduğun bu hayatta mutlu olursun.
Avukatımın dediğine göre "bıraktığın bu mektuptan sonra, benden hiç bir Nafaka talep etmeye hakkın yokmuş!!! nerdeysen orda kal!!!
NOT: Bu seni ne kadar ilgilendirir bilmiyorum ama, adı Carl olan kardeşim bir zamanlar Carla idi !...



İmza: O şimdi çok zengin ve KUŞLAR KADAR HÜR !!!!

gemici
07-03-2006, 17:06
Bu mesaj ve ekleri mesajda gonderildigi belirtilen kisi ya da kisilere ozeldir ve gizlidir.Bu mesajin muhatabi, ilgilisi, ya da gonderileni olmamaniza ragmen mesajin herhangi bir sekilde tarafiniza ulasmis olmasi halinde anilan mesaj ve mesajda yer alan bilgilerin gizliligi ve bu gizlilik yukumlulugune uyulmasi zorunlulugu tarafiniz icin de soz konusudur.Bu yukumlulukle birlikte bu mesaji ve eklerini kullanamaz, kopyalayamaz baska kisilere gonderemez ve aciklayamazsiniz. Boyle bir durumda lutfen mesaji gonderen kisiyi bilgilendiriniz ve soz konusu mesaj ile eklerini bilgisayarinizdan ve sisteminizden derhal siliniz.Bu mesaj ve eklerinde yer alan bilgi ve belgelerin dogru ve guncel olup olmamasindan dolayi mesaji gonderen kisinin ya da Tasarruf Mevduati Sigorta Fonu'nun herhangi bir sorumlulugu bulunmamaktadir."E-posta mesajlari internet ortamininda degisime ugrayabilir.Tasarruf Mevduati Sigorta Fonu bu mesajin ve icerdigi bilgilerin size degisiklige ugrayarak veya gec ulasmasindan, butunlugunun ve gizliliginin korunamamasindan, virus icermesinden ve herhangi bir sebeple bilgisayariniza ve sisteminize verebilecegi zararlardan sorumlu tutulamaz

buena vista
07-03-2006, 17:38
Pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu, saçları taralı, dişleri fırçalanmış adamı / kadını sevmek kolaydır.

Aslında aşk, aynı insanı, sabahın körü uykudan uyandırdığındaki en sinirli hali ile de kabul edebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla kullanabilmek, diz yapmış pijamalarla kanapede yastıklara sarılıp sızmışken bile şevkatle okşayabilmektir.

Buna katlanamayanlar zaten aşık değillerdir.

Bu durumda evlilik hoşlandığın insana karşı olan duygularını öldürüyor diyebiliriz.

Zira aşıksan, aynı havayı solumak bile zevk verir.
Hep beraber olmak istersin.
Banyodan gelen su sesi bile onun evde olduğunun işaretidir ve huzur verir.

Ütülediğin gömleğin ona ne kadar çok yakışacağını düşünürsün.

Pişirdiğin yemeği ne çok seveceğini hayal edersin.

Bin tane ayakkabısı varken binbirinciye sahip olmaktan mutlu olacak diye, istediğin gömleği satın almaktan vazgeçersin.

Zamanla almaktan çok, birşeyler vermekten mutluluk duyduğunu keşfedersin.

Eğer kadın evlilikte ikinize yemek pişirecek, dolabı düzenleyip ütüyü yapacak bir anne olacak görülüyorsa, o kadının saçlarının hiç yağlanmadığı ve adamın geceleri terlemediği düşünülüyorsa, asla kavga edilmeyecek ve lavabo tamir edilirken dahi gülüşüp öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti bir evlilik değil, bir amerikan filmini yaşamaktır.

Bu hayallerle yola çıkıldığında, damat ilk gece gelinin saçlarından onbin firkete sökmeye çalıştığında, gelin ise damat firketeleri çıkaramayıp "s.... .m böyle kuaförü" diye söylendiğinde, zaten evlilik sandıkları şey çatırdamaya başlayacaktır.

Evlilik; sadece aşk değildir.

Evlilik; ev arkadaşlığı, kankalık, sırdaşlık, ortak hesaba sahip mudilik, ayrı kökenlerin birleşmesi, başı hatırlanmayan bir akrabalık ilişkisidir.

Aşk bu ilişkide tutkuyu sağlar ama zaten tek başına ayakta tutamaz.

Aşıksanız ateşli sevişmeler yaşarsınız ama kış akşamları evde konyak içip geyik yapamayabilirsiniz.

Hala canınız sıkıldığında onu değil de annenizi arıyorsanız, yalan olmuştur o evlilik.

Aşk evlilikte gider gelir. halıya kola döktüğünde aşk biter, ama o, halıyı temizleyebilirse gene aşık olunur.

O aradaki sinir evresini aşabilenler ellinci yıla kadeh kaldıranlardır.

Tahammül edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra artık evliliğin yalan olduğuna inanacaklardır.

Zafer, direnenlerin olur.

CAN DÜNDAR...

fiora
08-03-2006, 12:58
Filozof ve dalkavuk


Bir filozof ile bir dalkavuk konuşuyormuş. Filozof ne derse dalkavuk
onu tasdik ediyormuş. Nihayet sabrı tükenen filozof haykırmış:

- Birader, hiç olmazsa bir kez olsun dediğime itiraz et de iki kişi
olduğumuzu anlayalım.:wink2:

gemici
09-03-2006, 12:56
Sevgili Günlük,

12 Agustos

Kanada'daki yeni evime tasindim.Çok heyecanliyim.Burasi çok

güzel.Daglarin manzarasi muhtesem.Onlarin karlarla kapli halini

görebilmek için sabrimi zorluyorum.

14 Ekim

Kanada dünyanin en güzel yeri.Yapraklar kirmizi ve turuncunun

tonlarina dönmeye basladi.Bir atla kir gezintisi yaptim ve bir kaç

geyik gördüm.Çok güzeldiler.Muhtemelen yeryüzündeki en harika

hayvanlar. Burasi cennet olmali.Burayi çok seviyorum

11 Kasim

Geyik avlama sezonu kisa bir süre sonra basliyor.Böyle harika

hayvanlari öldürmeyi nasil olurda isterler anlamiyorum. Umarim

yakinda kar yagisi baslar.Burayi seviyorum.

2 Aralik

Dün gece kar yagdi.Heryerin beyaz bir örtü ile kaplanisini seyretmek

için gece kalktim.Tipki karpostal gibi.Disari çiktik merdivenlerdeki

ve garajin önündeki karlari

kürekle temizledik. Kartopu oynadik(ben kazandim). Kar temizleme

makinasi

belediye'nin )gelince, garajin önündeki karlari tekrar temizlemek

zorunda kaldik.Harika bir yer.Kanada'yi seviyorum.

12 Aralik

Dün gece biraz daha kar yagdi. Kar temizleme makinasi ile garajin

önündeki karlari tekrar temizledik.Burayi seviyorum.

19 Aralik

Dün gece biraz daha kar yagdi.Ise gitmek için garajdan

çikamadim.Burasi çok güzel bir yer fakat kürekle kar temizlemekten

yoruldum.Kar temizleme makinasina Lanet olsun!

22 Aralik.

Bu beyaz bottan dün gece biraz daha yagdi.Kürekle kar atmaktan ellerim

su topladi ve belim agrimaya basladi.Kar temizleme makinasinin ben

garajin önünü kürekle temizleyene kadar yolun kösesinde gizlendigini

düsünüyorum.zepevenk...

25 Aralik

sattığımın yilbasisi.Yine yagdi.Eger kar temizleme makinasini

Kullanan pezevengi bir elime geçirirsem yemin ederim o pustu

gebertecem.Yollardaki lanet buzlari eritmek için neden daha fazla tuz

kullanmadigini anlamiyorum.

27 Aralik

Allahin belasi dün gece yine yagdi.Kar temizleme makinasinin en son

gelisinden beri üç gündür karlari kürekle atamadigim için eve

hapsoldum.Hiç bir yere gidemiyorum.Hava durumunu sunan spiker bu gece

25 santim daha yagacagini söyledi.25 cm karin kaç kürek edecegini

biliyormusun ?

28 Aralik

Kusbeyinli spiker yanilmis.83 santim daha yagdi.Bu gidisle karlar

yazdan önce erimez. Kar temizleme araci kara saplandi ve hiyar oglu

hiyar sürücü benden küregimi ödünç istedi.Karlari temizlerken tam alti

kürek kirdigimi ve sonuncusunu da onun kalin kafasinda kirmaktan zevk

duyacagimi söyledim.

4 Ocak

Nihayet evden çikabildim.Markete gittim ve yiyecek aldim.Dönüste

lanet geyigin biri arabamin önüne

atladi. Arabamda yaklasik 3000 dolarlik hasar var.Bu

hayvanlarin hepsini gebertmek lazim.Lanet yaratiklar her yerde

varlar.Umarim avcilar hepsinin kökünü kurutur.

3 Mayis

Arabayi sehirde bir tamirciye götürdüm.Yollara dökülen bas belasi

tuzlar yüzünden arabamin kaportasi çürümüs.

10 Mayis

FLORIDA'YA TASINDIM...

horcan
09-03-2006, 18:51
Adamcagiz hayli alkollü ve de bitkin üstelik gecenin saat üçünde evine gelir. > Karisi son derece zinde, duruma kesinlikle hakim, kocasini sorgulamaya başlar.

> - Söyle bakalim Süpermeeen. Neler yaptin bu aksam?
> - Valla karicim, patronla beraber müsterileri yemege çikarttik.
> - Eeee, sonra ne yaptiniz süpermen? > - Oradan striptize gittiiik... Ben sadece seyrettim.
> - Yani sen bi?iyler yapmadin degil mi, süpermen ??!!!
> - Ben hiç bisicikler yapmadim, ama sen niye bana ikidebir süpermen diyorsun?
> - Valla, ben bir seni bir de süpermeni gördüm donunu pantolonunun üstüne giyen !!!

horcan
09-03-2006, 18:53
>Ateist bir adam bir gün ormanda geziyor ve etrafindaki güzelliklere
>bakiyormus. "Evrim ne güzellikler yaratiyor!" diye düsünüp mest oluyormus.
>
>Birden arkasinda kocaman bir ayi belirmis ve onu kovalamaya baslamis. Adam
>bütün gücüyle kaçiyormus ama her arkasina bakista ayinin daha yaklasmis
>oldugunu farkediyormus. Dakikalarca süren bir kaçisin sonunda adamin ayagi
>yerdeki dala takilmis, ayi adamin üzerine atlamis, pençesini kaldirmis.
>Tam vurmaya hazirlanirken adam "ALLAH!!!" diye bagirmis.
>
>Bir anda zaman durmus, ayi donmus, ormandaki nehir bile akmaz olmus. Bir
>anda orman kararmis ve gökyüzünden bir isik hüzmesi adamin üzerine
>parlamis. Çok derinden gelen ilahi bir ses adama: "Yillarca bana
>inanmadin, yaratilisi kozmik bir kazaya bagladin, sana bu durumda yardim
>etmemi mi istiyorsun? Seni sevgili bir kulum mu saymaliyim?"demis.
>
>Adam utanç içinde: "Biliyorum bunca yildan sonra dindar biri olmayi
>istemem haksizlik, ama belki AYIYI dindar yapabilirsiniz." demis.
>
>Ses: "Peki." diye karsilik vermis ve isik kaybolmus.
>
>Nehir tekrar akmaya baslamis. Hersey eski haline dönmüs.
>
>Ayi pençesini indirmis, iki pençesini de göge dogru çevirmis, ve konusmaya
>baslamis: - "Ya Rabbi, senin rizkinla orucumu açiyorum, hamdolsun
>verdigin nimetlere"

pride
09-03-2006, 20:36
ıkı borsacı yuruyorlarmıs bırısı tecrubelı dıgerı caylak,
borsadan muhabbet edıyorken tecrubelı olan caylaga, yolda gordugu ınsan dıskısını 1 mılyar lıraya yermısın dıye sormus

caylakta yerım demıs ve yemıs tecrubelı caylaga 1 mılyarı vermıs
yurumeye devam etmısler bu kez caylak sormus abi su ınsan dıskısını 1 mılyar versem yermısın demıs

tecrubelıde yerım demıs ve yemış, caylakta 1 mılyarı vermıs,

yurumeye devam etmısler caylak sormus tecrubelıye, bende yedım sende yedın bana verdıgın para tekrar sana gectı bız bu boku neden yedık demiş

oyle deme evladım işlem hacmi yarattık demiş....

bikmisbroker
09-03-2006, 21:02
>Uçağın havalanmasını beklerken adamın
>yanında oturan diğer yolcu, adama dönmüş ve
>
>- Biliyor musunuz, bir yerde okumuştum eğer yolculuk esnasında yanınızdaki
> ile sohbet ederseniz, seyahat süresi daha kısa geliyormuş insana.
>
>Kucağındaki kitabı okumak üzere yeni açmış adam, kitabı yavaşça kapatmış
>ve adama;
>
>- Hangi konuda sohbet etmek istersiniz ?
>
>- Bilmem ki, nükleer enerji konusunda konuşmak ister misiniz ?
>
>- Olabilir, bu ilginç bir konu olabilir ancak nükleer enerji
>konusuna girmeden önce size başka bir soru sorayım.
>
>Bir at, bir inek ve bir keçi, üçü de ot yiyerek beslenmelerine rağmen,
>keçi misket şeklinde, inek sıvı şeklinde, at ise kurutulmuş ot şeklinde
>dışkılar.
>
>Sizce neden ?
>
>Sohbet etmek isteyen adam, hayretle bakmış;
>
>- Hiçbir şey aklıma gelmiyor, bilmiyorum.
>
>Kitabını okumak isteyen adam;
>
>- Hiç bir bok hakkında bilgin yoksa ne demeye nükleer enerji konusunda
>sohbet etmek istedin ?

bikmisbroker
09-03-2006, 21:03
> > >>>MUM MUCİZESİ
> > >>>
> > >>>Bayan O'Dunigan, Dublin'de O'Connel Caddesi'nde yürüyordu..
>
> > >>>Karşıdan da rahip O'Rafferty geliyordu..
>
> > >>>"Merhaba" dedi, rahip.. "Nasılsınız?.. Bay O'Dunigan nasıl?.. Sizi
>iki >>>yıl önce ben evlendirmemiş miydim?.."
> > >>>
> > >>>"Evet" dedi, Bayan O'Dunigan..
> > >>>
> > >>>"Bebek" dedi, rahip.. "Bebeğiniz oldu mu, küçük O'Duniganlar?.."
> > >>>
> > >>>"Maalesef" dedi, Bayan O'Dunigan.. "Henüz bebeğimiz yok.. Oysa öyle
> >>>istiyoruz ki?.."
> > >>>
> > >>>"Gelecek hafta Roma'ya gidiyorum" dedi, rahip.. "Vatikan'daki büyük
> >>>kiliseye sizin için bir mum dikeceğim.."
> > >>>
> > >>>"Teşekkürler Sevgili Rahip" diye adamın ellerini öptü kadın.. "Size
> >>>minnettar olacağız.."
>
> > >>>Birkaç yıl geçti aradan. Kadınla rahip bir daha karşılaştılar. Rahip
> >>>merakla sordu :
> > >>>
> > >>>"Bebeğiniz oldu mu ?"
>
> > >>>"Oldu" dedi, kadın. "Sekiz yılda üç ikiz, dört de tek doğurdum, 10
> >>>çocuğumuz var."
> > >>>
> > >>>"Harika" dedi Rahip. "Harika, Mucize işte bu.. Peki, o şirin kocanız
>ne >>>yapıyor?"
> > >>>
> > >>>"Dün Roma'ya gitti" dedi kadın,
> > >>>
> > >>>"Sizin o Allahın belası mumunuzu üflemeye...

bikmisbroker
09-03-2006, 21:04
> >>BİLELİM ÖĞRENELİM EĞLENELİM
> >>
> > 1. Insan kalbi, kani pompaladiginda yarattigi basinc ile kani 10
> >> metre uzaga firlatabilir.
> >> > (Tanrım!)
> >>
> >> > 2. Bir domuzun orgazmi 30 dakika surer.
> >> > (Bir dahaki yaşamımda domuz olmak isteyen çok olabilir !!!!)
> >>
> >> > 3. Basinizi surekli olarak bir duvara vurarak saatte 150 kalori
> >> harciyabilirsiniz.
> >> > !!!)
> >>
> >> > 4. Bir karinca agirliginin 50 kati agirligi kaldirabilir, 30 kati
> >> agirligi cekebilir ve zehirlendiginde her zaman sag tarafina dogru
> >> duser.
> >> > (nasil tespit etmisler inanin cok merak ediyorum)
> >>
> >> > 5. Bir hamambocegi 9 gun basi koparilmis olarak, acliktan olene
> >> kadar, yasayabilir
> >> > (Yorum yapmayacam, igrenc cünkü.)
> >>
> >> > 6. Bazi arslanlar gunde 50 defa ciftlesebilirler.
> >> !!)
> >>
> >> > 7. Sicrayamayan (ziplayamayan) tek hayvan fildir.
> >> > (Bu, iyi bir haber!)
> >>
> >> > 8. Devekusunun gozu beyninden daha buyuktur.
> >> > (Boyle insanlar taniyorum!)
> >>
> >> > 9. Deniz yildizinin beyni yoktur.
> >> > (Boyle olan insanlar da taniyorum!)
> >>
> >> > 10. Kutup ayilari solaktir
> >> (Kim bilebilirdi? Acaba nasil buldular, ellerine kalem mi
> >> verdiler?)
> >>
> >> > 11. Zevk icin sevisen yaratiklar sadece insanlar ve yunuslardir
> >> (E peki domuz, o ne oluyor?)

TheSecret
10-03-2006, 07:43
Babasi ogluna güzel bir is kurmak için kollari sivamis. Ancak oglan
salak oldugu için hiç bir isi beceremiyormus. Babasi ona ne is bulduysa
hepsini elini yüzüne bulastirmis berbat etmis. En sonunda
babasi komple bir sosis fabrikasi kurdurmus. Çocugunu elinden tutup,
bari isi ogrensin diye hemen fabrikadaki bir sosis makinasinin basina
götürmüs.

"Bak oglum" demis"burdan böyle öküzü yolluyosun.. aha diger taraftan
sosis olarak çikiyor, bu kadar basit anladin mi?".

Çocuk dinlemeden basini sallamis, sonra babasinin yüzüne salak salak
bakmis ve; "peki baba, burdan sosisi goysak, oteki taraftan öküz olarak
çıkar mı?" diye merakla sormus.

Babasi hemen cevaplamis:
-"Maalesef evladim, o teknoloji bir tek senin ananda var..."

nomeames
10-03-2006, 08:32
Bundan yaklaşık 1 yıl önce Ankara'da arkadaşlarla arabayla gezerken karşı şeritte dolmuşun birinin ağaca tosladığını gördük. Hemen arabayı kenara park edip kaza yerine gittik tabi bu arada yolun tamamı 8 şeritli olduğu için karşıya geçmemiz 1 dk filan sürdü. Neyse bir şekilde dolmuşun yanına vardığımızda bir anda şok olduk. Çünkü dolmuştan inen kişilerin ağızları burunları kan içinde olmasına rağmen hepside hepside kikir kikir gülüyor. Düşünsenize siz bi kaza yapıyorsunuz ve sonra da gülmeye başlıyorsunuz çok şaşırtıcı değil mi? Neyse işin aslı dolmuş şöförü hareket esnasındayken kapıyı açıp yola tükürmeye kalkışır ve bu arada dengesini kaybederek dolmuştan düşer ::)) Neyse bizde kakara kikiri derken içimizden biri şöför nerde diye sorunca arkadan bir ses 'ulen nasıl düştüm hala anlayamadım' bu arada tekrardan koptuk :::::))))

Kaynak comicsoon.com

selchuk
11-03-2006, 23:25
http://video.google.com/videoplay?docid=-1450915772177922792

TheSecret
13-03-2006, 00:20
Bir gün 75 yaşında bir ihtiyar sperm testi yaptırmak için doktora gider.
Doktor adama bir kavanoz verir ve:
- "Bunu doldurup yarın bana getirin" der...
Ertesi gün ihtiyar kavanozu getirip doktora verir. Doktor kavanoza bakar ve
boş olduğunu görür ve sebebini sorar. İhtiyar anlatmaya başlar:
- "Doktor bey, dün gece sağ elimle denedim olmadı, sol elimle denedim gene
olmadı. Karımı çağırdım, o da sağ ve sol elleriyle denedi, ağzıyla denedi
önce dişini çıkararak sonra dişini takarak denedi gene olmadı. Baktık olacak
gibi değil komşunun karısını çağırdık o da iki elini ve ağzını denedi gene
olmadı, deyince doktor kendini tutamamış:
- "Naaptınız, komşunun karısını da mı çağırdınız" diye sormuş.
İhtiyar yanıtlamış:
- "Napalım, açamadık şu lanet kavanozu bir türlü."

TheSecret
13-03-2006, 00:32
Vaziyyet-ül velvele ve isgal-i cemaatiyye (Seyircinin sahayı işgali)

Krampon-ül bela-i seytan (Rakip takımdan iyi futbolcu)

Krampon-ül kabiliyye-i maasallah (Bizim takımdan iyi futbolcu)

Mühendis-i kürre-i hümayun (Teknik direktör)

Gaflet-ü dalaletiye (Kendi kalesine atılan gol)

iyanet-ül vatan-fir kayme (Maçı Satmak)

Hakimiyyet-ül kürre (Top kontrolü)

Krampon-ül deccal-uryan-ül kayb-i kürre (Futbolcunun topu kaybetmesi)

Serdar-i kuvva-ül kürre (Takım kaptanı)

Asakir-i milliye-i devleti Osmaniyye (Türk Milli Takımı)

Vaziyet-ül madara (Tarihi fark)

Hezimet-ül yarabbi sükür (Şerefli mağlubiyet)

Sut-ul minare (Havadan atılan top)

Zamane-i yekun-u kürre-i cihad (Topun oyunda kaldığı süre)

Zamane-i fuzuliyye (Boşa geçen zaman)

Biserefiye-i tribün-ül sarih (Açık tribün)

Cihad-ül kuvva-i milliye (Milli maç)

Akibet-ül cihad ya seydi (Uzatma dakikaları)

Vaziyyet-ül hararet (Karambol)

Seyh-ül divan-ül kürre-i hümayun (Futbol federasyonu başkanı)

Ulema-i rezil-i rüsva (Spor yazarı veya skoru yazan)

Cihad-ül reis-i cumhuriyye (Cumhurbaşkanlığı kupası)

Cihad-ül vezir-i azam (Başbakanlık kupası)

Vaziyyet-ül kalaba ve istif ül balik-i numerra (Numaralı tribün)

Muhafazzar-i kal a (Kaleci)

Asakir-i muhafazza-ül satih (Defans oyuncusu)

Veled-i rüzigar (Kanat oyuncusu)

Asakir-i saha-ül merkeziyye (Orta saha oyuncusu)

Cihad-i vallah-ül azim (Kavga)

Müfreze-i krampon-ül bomba (Golcüler)

Reis-ül tekke-yi kurre-i hümayuniyye (Klüp başkanı)

Gariban-i umumiyye (Taraftar)

Gariban-i gurbet (Gurbetçi taraftar)

Mudr-i terbiyye-i bedeniyye ya sehr-i Istanbul (İstanbul GSGM genel müdürü)

Defterdar-i cihad-ül kürriye (Hakem)

Sancaktar-i hatt-ül saha (Yan hakem)

Sur-ül düttürü (Hakem düdüğü)

Sükun-u mahser (Yenilen gol sonrası sessizlik)

Isyan-i garibaniyye (Kötü tezahürat)

Tezahür-ü cümle-i cemaat (Toplu tezahürat)

Reis-i imam-i cemaatiyye (Amigo)

Ceza-i serriye aman yarabbi (Penaltı)

Vaziyyet-ül hüzzam velakin Allahüm Rabbena ve Insallah vaziyet-i zafer-i kuvva-i

aliye sehr-i Istanbuliyye (1 gol İstanbul da turu getirir mi ?)

La havle ve la kuvveten (Yenilen gol)

Alllaaaaaahhhh (Atılan gol)

Darbe-i müstehcen (Faul)

Taaruz-u aleyküm selam (Kontra atak)

Cenazi-i mefta-i kürre (Ölü top)

Sut-ul hürriyet (Frikik)

Taaruz-u fevkal beser (Mükemmel atak)

Ferman-i kehribar (Sarı kart)

Ferman-i ahmer (Kırmızı kart)

Taaruz-ul hasbinallah (Ofsayt)

Kabe-i hürriye-i hümayuniyyeh sahane (Stadyum)

Divan-i krampon-ül deccal-i üryan-ül mafis kaabiliyet (Yedek kulübesi)

Hareket-ül rabiya-il kusuriyye (9 kusurlu hareket)

Darbe-i mabad (Teknik direktörün kovulması)

Iblis-i vesvese (Basın)

Harabet-i kürre-i feza (Hava topu)

Cinsiye-i defterdar-i cihatül kürriye na mümkün (i... hakem)

Krampon-ül deccal-u uryan (Futbolcu)

Akibet-ül hüzzam (Elenme)

TheSecret
13-03-2006, 14:55
http://i15.photobucket.com/albums/a364/Thscrt/oxuzyermi.jpg

bikmisbroker
13-03-2006, 20:39
Kayserili bir adam varmış adamın 3 oğlu varmış adam kahvede oturmuş
oğullarından söz ediyormuş

-1.en büyük olan oğlunum istanbulda şu fabrikanın sahibi 50 tirilyon
parası
var demiş

-2.ortancı oğlunum ankarada şu fabrikanın sahibi 40 tirilyon parası var
demiş

-3.en küçük oğluna gelmiş sıra adam oğluma şöyle bir bakarak bunun
kafası
çalışmadı okudu doktor oldu demiş

bikmisbroker
13-03-2006, 20:39
Gözleri görmeyen, bekar ve fakir kayseri'liye bir cin çikagelmis.
benden bir sey dile yerine getirecegim demis.

" kayseri'li düsünürken cin sormus:

"gözlerini mi istersin, zenginlik mi istersin, evlenmek mi istersin?

kayserili: 'oglumu altinlarimi sayarken görmek istiyorum' demis.

horcan
17-03-2006, 19:01
hollywood'un yüzlerce kez işlediği; "uçakta pilotlar ölür ya da bayılır, yolculardan biri merkezden telsiz talimatıyla uçağı indirir" klişesinin uyarlanmış hali.
ABD de olur da TR de olmaz mı yurdum insanı el atmış mevzuuya…

- aloo, aloo, abi ben kamil koc istanbul-ankara otobüsünden arıyorum. kaptan molada içkiyi fazla kaçırdı herhalde, uyuyor şimdi.
+ evlat sakin ol, muavin orda mı?
- hayır, otobüste değil, tanrım ona ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok!
+ tamam evlat, hiç korkma, sizi kurtaracağız. şimdi şoförü yavaşça
koltuktan yana çek, sen oturacaksın onun yerine.
- ama onu yana çekersem düşer, kendinde değil!
+ düşsün pezevenk! oraya senin oturman lazım.
- tamam, oturdum. şimdi ne yapmalıyım?
+ direksiyonu tut, ne çok sıkı ne çok gevşek.
- tuttum. çok eğlenceli görünüyor ehu
+ evlat, ciddi ol, 40 yolcunun hayatı senin elinde. şimdi; önündeki panelde
bir çok gösterge var değil mi? tam ortadaki büyük olana bak, ne yazıyor orda?
- bismillahirrahmanirrahim.
+ hayır göstergenin üstündeki yazıya değil göstergeye bak! hız göstergesine
bak, kaçla gittiğinizi görebiliyor musun?
- sıfır.
+ nasıl sıfır? dikkatli bak.
- sıfır, gerçekten sıfır. ölecek miyiz?
+ otobüs duruyor mu gidiyor mu bunu söyle bana seni kuş beyinli!
- duruyooor
+ kalk git eşşoğlueşşek! bize de panik yaptırdın. şoför uyanınca devam edersiniz.

gemici
23-03-2006, 20:06
Bahnamelerde rastlanan fıkraların içlerinde öyleleri vardı ki, bugün bile ağızdan ağıza dolaşır. Ünlü Zıbıkçıbaşı fıkrası, bunlardan biri: .

Ama bakın, bir Bahnameden nakledilen Zıbıkçıbaşı fıkrasında, dildoların günümüzden en az 300 yıl önce İstanbul'daki Kapalıçarşı'da yapılıp satıldığı anlatılıyor.

"Zıbıkçıbaşı" da, bunu yapıp satan kişi. İşte fıkra:
Haremde sıranın kendisine gelmesini beklemekten bıkıp usanan kadınların eğlenceliği zıbıkları yapıp satan, Zıbıkçıbaşı'ya birgün genç ve güzel bir kız gelmiş:
- Efendi, bana bir zıbık ver.
- Nasıl olsun kızım?
- Bunun çeşidi mi var, Zıbıkçı Efendi?
- Var ya... Arabi... Türki... Kürdi...
- O ne demek oluyor, Zıbıkçı Efendi?
- Tul-i Arabi, kutr-i Kürdi, letafet-üt Türki.
- Üçü birden olsun, Zıbıkçıbaşı.
- Öylesini bulsam kendim kullanırım kızım.

horcan
24-03-2006, 19:11
>>>Oldukça seçkin görünüşlü bir bayan uçakla İsviçreden dönmekteydi.
>>>Yanında oturmakta olan rahibe "Özür dilerim peder, sizden bir iyilik
>>>isteyebilir miyim?" diye sordu. Rahip "Elbette kızım, senin için ne
>>>yapabilirim?" diye cevapladı.
>>>Kadın açıkladı: "İşte problemim; kendime yeni bir epilasyon aleti aldım
>>>ve buna oldukça yüklü bir para saydım. Sanırım limitlerin oldukça
>>>üzerine çıktı ve gümrükte elimden alırlar diye korkuyorum.
>>>Acaba gümrükten geçişte bunu cübbenizin altına saklayabilir misiniz?"
>>>Rahip "Tabi ki yapabilirim evladım ama biliyorsunuz ki ben yalan
>>>söyleyemem." diye yanıtladı Kadın "Çok temiz ve dürüst bir yüz ifadeniz

>>>var
>>>peder, eminim ki size soru filan sormazlar" dedi ve pahalı epilasyon
>>>aletini pedere verdi.
>>>Uçak havaalanına vardı. Peder gümrükten geçeceği sırada
>>>görevli "Peder,
>>>bildireceğiniz herhangi bir yükünüz var mı?" diye sordu.
>>>Bunun üzerine Peder
>>>"Başımdan kuşağıma kadarki bölümde açıklayacağım herhangi birşey yok,
>>>evladım" dedi Bu yanıtı garip bulan görevli "Peki kuşağınızın altında
>>>kalan bölümde neyiniz var?" diye sordu.
>>>Peder yanıtladı:
>>>"Kadınların kullanımı için dizayn edilmiş mükemmel, küçük bir alet var,
>>>ancak şimdiye kadar hiç kullanılmadı!!"
>>>Görevli kahkahadan kırılarak:
>>>"Tamam peder geçebilirsin, sıradaki!.."

TheSecret
31-03-2006, 00:00
Şapkacı



Sapka satarak geçinen bir adamin yolu bir gün bir ormana düsmüs. Adam
biraz
yürüdükten sonra sicaktan ve yorgunluktan bunalmis, bir agacin altina
oturmus. Sapkalarla dolu sepetini de yere koymus ve uykuya dalmis.
Birkaç
saat sonra adam tuhaf sesler duyarak uyanmis. Birde bakmis ki yanindaki
sepet bombos... Sapkalar gitmis. Kafasini kaldirip agaca bakmis, agacin
dallarinda bir sürü maymun, her birinin kafasinda adamin sapkalari...
Adam
baslamis dusunmeye ;

"Ben simdi ne yapacağım, sapkalari bu maymunlardan nasil geri alacağım"

Düsünceli bir sekilde kafasini kasirken bakmis ki, maymunlar da adamin
taklidini yapiyor, kafalarini kasiyorlar. Adam ellerini havaya
kaldirmis,
maymunlar da...derken adam ne yapacagini bulmus, kendi kafasindaki
sapkayi
çikarip yere atmis, maymunlar da şapkaları çıkartıp aşağı atmışlar...
Adam
böylece bütün sapkalari geri almis, sepetine koyup yoluna devam etmis.

Aradan 50 yil geçmis...Artik adamin bir torunu varmis, o da dedesi gibi
sapka saticisi olmus. Günlerden bir gün onun da yolu ayni ormana
düsmüs.
Hava yine çok sicakmis ve genç adam bir agacin altina oturmus,
sapkalarla
dolu sepetini yanina koymus ve uykuya dalmis... Bir saat sonra uyanmis,
bir
de bakmis ki sepetin içinde sapkalar yok... Derken tuhaf sesler duymus,
bir
de kafasini kaldirmis ki agacin üstünde bir sürü maymun, hepsinin
kafasinda
birer sapka.

Düsünmüs... " Dedem yillar once bana bir hikaye anlatmisti...ne
yapacagimi
çok iyi biliyorum..." demiş.

Adam kafasini kasimaya baslamis, maymunlar da aynisini yapmislar...
Adam
ellerini havaya kaldirmis, maymunlar da.. ve adam gülümseyerek kendi
basindaki sapkayi çikarmis yere atmis... O anda agaçtaki maymunlardan
biri
yere inmis, adamin yere attigi sapkayi kapmis, adama da bir tokat atmis
ve
söyle demis:



"Sadece senin mi deden var serefsiz

dentist
01-04-2006, 16:04
İki Kadın

1- Selam, benim adım Wanda.
2- Selam, benimkide Slyvia, sen nasıl öldün?
1- Donarak öldüm.
2- Ne kadar korkunç.
1- Yok o kadar kötü değildi, soğuktan titremem geçince ısınmaya
başladım ve uyku bastı, sonunda huzur dolu bir ölüm.
2- Peki sen nasıl öldün?
1- Ağır bir kalp krizi geçirdim. Kocamın beni aldattığını sandım, onu
iş üstünde yakalamak için eve erken geldim, fakat evde tek başına
televizyon seyreder halde buldum.
2- Sonra ne oldu?
1- Kesinlikle evde başka bir kadının olduğundan emindim, bütün evi
aramaya başladım. Çatıyı, yatakların altını ama her yeri aradım fakat
bulamadım. Ama aşırı yorulmuştum, kalp krizi geçirdim ve öldüm.
2- Keşke derin dondurucuya baksaydın, şu anda ikimiz de yaşıyor
olacaktık.

dentist
01-04-2006, 16:57
Adam karisi ile birlikte doktora muayene olmaya gider.

Muayene biter ve doktor odasindan cikarak kadinin yanina

gelir ve :

"Kocanizin olmemesini istiyorsaniz

su kagida yazdiklarimi uygulayacaksiniz" der



1-Sabahlari guler yuzle guzel bir kahvalti hazirlayin ve

ise mutlu gitmesini saglayin.

2-Ogleleri eve geldiginde guler yuzle karsilayin ve guzel

bir oğleyemegi ile takdir edildigini hissettirin, boylece

gunun geri kalan kismini da iyi gecirmesine yardim edin.

3-Aksamlari eve geldiginde yemek ozellikle guzel olmali.

Eve gelince dinlenmesini saglayin, hatta ayaklarina masaj

yapin.

4-Haftada en az uc kere birlikte olun, eger isterse

Daha fazla birlikte olun.



"Eger bu dediklerimi harfiyen uygularsaniz kocanizin saglik

yonunden hicbir problemi olmayacak" der doktor.



Eve geldiklerinde adam karisina sorar,

-"Ne dedi doktor sana?

Kadin cevaplar :

-"Ölecekmissin. "

janus
03-04-2006, 14:34
Temel bir gun malini mulkunu satip Miami'ye gitmis ve oraya yerlesmis.
Gel zaman git zaman Temel'in serveti tukenmis.Temel baslamis kara kara dusunmeye nasil bir is yapsamda gecimimi saglasam diye.
En sonunda en kolay is olan rahipligi bulmus ve rahip olmus.Ekmek elden su gölden Temel cok rahat fakat rahiplerin durumu malum cinsel iliski yasak.
Gel zaman git zaman Temel'in canina tak etmis baslamis gene kara kara dusunmeye ne yapmali ne etmeli bu ise bir care bulmali demis kendi kendine,o sirada koridordan gecen genc rahibeyi görmus ve aklina gelen fikri uygulamaya baslamis...

Rahibe Temel'in yanina geldiginde Temel baslamis kendi kendine konusmaya:

-Olmaz isa kesinlikle olmaz...

Rahibe merak etmis sormus:
-Hayirdir kimle konusuyorsun?
-isa efendimiz bana senin elini tutmami söyledi...
-isa efendimiz diyorsa dogrudur vardir bi bildigi tut o zaman elimi demis rahibe.

Temel yeniden baslamis konusmaya:
-Olmaz isa efendimiz bak vallahi olmaz...

Rahibe tekrar sormus ''noldu ne diyo'' diye...
-Bu seferde rahibenin odasina gidin diyor...

Rahibe:
-isa efendimiz diyorsa dogrudur vardir bir bildigi gidelim o zaman..
Rahibenin odasina geldiklerinde Temel baslamis yine kendi kendine konusmaya

-Olmaz isa efendimiz bak bu sefer cok oluyorsun kesinlikle olmaz!!!

Rahibe yine soruyor ''ne oldu bu sefer ne diyor''diye...
-Soyunun yataga girin diyor..

Rahibe:
-isa efendimiz diyorsa dogrudur vardir bir bildigi diyor

Ve soyunup yataga giriyorlar.

Temel baslamis tekrar konusmaya:
-Olmaz isa bak bu sefer cok fazla ileri gittin kesinlikle olmaz!!!

Rahibe:
-Ne oldu ne diyor isa efendimiz?
-Rahibenin uzerine cik diyor...
-isa efendimiz diyorsa dogrudur vardir bir bildigi cik o zaman...

Temel rahibenin uzerine cikmis ve söyle devam etmis:

-ISA ITME

ITMEE ISA

AnnE
03-04-2006, 16:32
Aşağıdaki liste HABERTURK den alınmıştır.Vallahi ve billahi hiçbirşey ideğiştirmedim.İnanmayan haberturk.com ana sayfadan görebilir :
ben böyle objektif haberciliği yemem de naaparım :


TÜRK İNTERNETİNDE TOP 10
1. elazighaber.gen.tr
2. SEKS, FLÖRT, CHAT YOK!
3. Dostara.Com Arkadaslik S..
4. ]WWW.HABERBORSA.COM
5. Komikim.com Türkçe Progr..
6. Eglendir.Com - Gülmeye D..
7. CIN RUH HAYALET RESIMLERI
8. İLGİNÇ HABERLER..
9. ŞOK!. DEFİLEDE İŞ KAZASI..
10. Kızlarla Görüntülü ve Se..

janus
04-04-2006, 13:06
Alman fizikçilerinin yerin 100 metre altında bakır tel bulduklarını,bunun
ise atalarinin bundan 1000 yil öncesinde telefon sebekelerinin
oldugunu kanitladigini duyurdular.

Bu olaydan 1 hafta sonra Amerikan gazetelerinde ilginç bir
manset. Amerikan bilim adamlari yerin 200 metre altinda 2000 yil
öncesine ait fiber optik hatlar bulduklarini, bunun ise, Amerikan
toplumunun Almanlar'dan 1000 yil öncesinde gelismis dijital haberlesme sistemleri oldugunu söylediler.

Bir hafta geçmeden Türk gazetelerinde yeni bir manset.
Türk bilim adamlari yerin 500 metre altina kadar kazdiklarini
ve hiçbirsey bulamadiklarini, :;ohohoh bunun ise atalarinin 5000 yil öncesinde
mobil telefon ve kablosuz iletisim sistemlerine sahip olduklari sonucuna
vardilar

:friends:-

bikmisbroker
04-04-2006, 13:38
Aşağıdaki liste HABERTURK den alınmıştır.Vallahi ve billahi hiçbirşey ideğiştirmedim.İnanmayan haberturk.com ana sayfadan görebilir :
ben böyle objektif haberciliği yemem de naaparım :


TÜRK İNTERNETİNDE TOP 10
1. elazighaber.gen.tr
2. SEKS, FLÖRT, CHAT YOK!
3. Dostara.Com Arkadaslik S..
4. ]WWW.HABERBORSA.COM
5. Komikim.com Türkçe Progr..
6. Eglendir.Com - Gülmeye D..
7. CIN RUH HAYALET RESIMLERI
8. İLGİNÇ HABERLER..
9. ŞOK!. DEFİLEDE İŞ KAZASI..
10. Kızlarla Görüntülü ve Se..

Hocam belki duymussundur Elazig ile Malatya arasinda TATLI bir cekisme vardir, ola ki haberturkde gorevli Elazigli bir vatandas goylesine Fake bir haber yaymis olmasin??

Eee malum herkes "beylerderesinden" olacak degil ya??

http://rapidshare.de/files/17174191/tandra.rar.html

nedo
05-04-2006, 10:50
Onur Air tarafından 9 YTL’den satışa sunulan yaklaşık 10 bin iç hat biletini almak için şirketin Çağrı Merkezi’ni arayanlar ile görevliler arasında ilginç diyaloglar yaşandı.

-Hanımefendi; sizin bu 9 YTL’lik bilet dediğiniz şey hani 8’den sonra 10’dan önce bir rakam var, ondan bahsediyorsunuz değil mi?



-Antalya’ya ayın 22’sine iki kişilik yer ayırtacağım. Yer var mı?
-Var efendim hem de kampanyalı.
-Ne kadar?
-Bilet başı 9 YTL efendim.
-?
-Alo
-Kardeşim bilet ne kadar dedim?
-İki kişi 18 YTL, kişi başı dokuz YTL efendim.
-Ya, gidin işinize saçmalamayın (içeriye seslenerek) yanlış düştü numara dalga geçiyor birisi.
-Telefonu kapatır.



-Ben işadamıyım. Utanırım acenteden 9 YTL’lik bilet istemeye. Böyle telefonla direkt alamaz mıyım?



-Kızım İzmir’e 9 YTL’lik biletlerden istiyorum iki tane.
-Maalesef İzmir’e tüm kampanya biletlerimiz satıldı efendim.
-Adana’ya olsun o zaman.
-Üzgünüm efendim Adana için olanlar da bitti maalesef.
-Ya; nereye varsa ver kızım. Şu kadını ölmeden bi uçağa bindireyim.



(Kampanyanın birinci haftası. Tüm biletler tükendikten sonra)
-İndirimli biletlerden istiyorum.
-Maalesef tüm kampanya biletlerimiz satıldı efendim.
-Yalancılar sizi.
-Bineceğim uçağa. Bağıracağım ‘kim 9 YTL’lik biletlerden aldı diye’ kimse elini kaldırmazsa da sizi mahkemeye vereceğim.



-İndirimli bilet kaldı mı?
-Tüm kampanya biletlerimiz satıldı efendim.
-Ben öylesine sormuştum zaten. Olsa da almayacaktım.



-Samsun’a iki kişilik 9 YTL’lik biletlerden istiyorum. Ayın 8’ine.
-Var efendim. İsimleri alayım lütfen.
-Kızım bagajda filan değil, normal koltukta uçacağız değil mi biz?
-Elbette efendim.
-Emin misin sen?
-Eminim tabi efendim.
-İyi, alayım o zaman.



-Dokuz YTL’lik bilet almıştım ama bir değişiklik yapacağım.
-Kampanya biletlerinde değişiklik yapamıyoruz efendim.
-Diyarbakır yerine Erzurum olacaktı sadece.
-Üzgünüm efendim dokuz YTL’lik biletlerimizde değişiklik yapamıyoruz.
-Soyguncular. Sadakam olsun.



-Ben gazeteciyim bir şey soracaktım.
-Sizi İletişim Departmanımıza aktaralım efendim.
-Yok yok, haberle ilgili değil. Konuştum şimdi departmanla doğruymuş kampanya. Ben, İzmir’e dokuz YTL’lik biletlerden kaldı mı diye soracaktım.



-Dokuz YTL’lik biletlerden istiyorum.
-Hangi yön ve tarihe olacak efendim.
-Hiç fark etmez. Çoluk çocuk uçak görsün.



-Bacım Gaziantep’e dokuz YTL’lik bilet alacaktım.
-Maalesef hiç kalmadı efendim.
-Hiç mi kalmadı?
-Hiç kalmadı.
-Nasıl olur. Binlerce bilet satıldı yani.
-Kampanya dahilinde olanlar geçen hafta satıldı.
-O kadar adam ne yapacak Antep’te hayret bir şey. Allah Allah.



-Alo
-Onur Air mi?
-Buyurun efendim Çağrı Merkezi nasıl yardımcı olabilirim?
-Dokuz YTL’lik bilet alacaktım.
-Sadece internet ve acentelerden alabiliyorsunuz. Ban sadece yer olup olmadığını söyleyebilirim.
-Ablacım ver sen parasını, ben gelince takdim edeyim sana. Biter filan şimdi.

nedo
05-04-2006, 22:29
Televizyonlarda her gün yeni bir gaf yapılıyor... Ama bir de 'klasikler' var... İşte, günün gırgır 'haberi'... Bakalım siz hangilerini hatırlıyorsunuz.


Melih GÖKÇEK'in konuk olduğu bir televizyon programında canlı yayına katılan bir hayat kadınının sözleri:

"Melih BEY iyi günler, biz, bizim kerhanede 100 tane o...pu, senin gibi bitane o...pu çocuğu doğuramadık!!! " demesi.


Kahramanımız 'Seda SAYAN' yine bi sabah elleri belinde, programını sunuyor. O sırada bi canlı bağlantı olur ve...
Seda SAYAN:
- AAloooğğğ kiminle görüşüyoruz ?
- Ben Mustafa
- Naber lan Mustafa ?
- Nerden arıyosun bizi Mustafa ?
- Şişli'den.
- Ne iş yapıyon lan Mustafa?
- Belediye başkanıyım... (Mustafa SARIGÜL)



İsmet Badem bir basketbol maçında seyircilerin arasına çıkar ve bir kızla röportaja başlar.

Badem: sizin gibi güzel bayanları salonlarda görmekten çok mutlu oluyorum. Basketbola bu ilgi nereden?

Kız: ben Efes kızlarından biriyim zaten.

Badem: Aaa öyle mi çıplak değilsin ya tanıyamadım.

Bu diyalogdan sonra anlatım masasında olan Murat Murathanoğlu kopmuştur ve ekranları başında izleyen milyonların söylemek istediklerine tercüman olmuştur.


Murathanoğlu: Ya İsmet bi de sana bu iş için para veriyorlar değil mi?


Esra Ceyhan'ın programında da böle anlardan çok yaşanmıştır şöyle ki, yeni piyasaya çıkmış birini konuk etmiştir Esra hanım, sohbet ederler, Esra hanım her zamanki gibi başlar yalakalıklarına, kasetiniz çok güzel olmuş geçen hafta aldım evde arabada her yerde dinliyorum demesi üzerine yeni yetmenin kasetim daha çıkmadı haftaya çıkacak demesi veeee



Müslüm Gürses filminden bir sahne; Müslüm Gürses kadını kollarından tutmuş sarsa sarsa sormaktadır;

Müslüm: Seviyor musun?

Kadın: Hayır!!

Müslüm: Seviyor musun?!!!!

Kadın: Hayırrr!!!!!!

Müslüm: Seviyor muusuunnnnn!!!!!!!!

Kadın: Eveett!!

Müslüm: Yalannnnn!!! (deyip kadına bir tokat atmıştır)



Sokakta kurban kesen insanlarla röportaj yapan NTV muhabirinin bir vatandaşımızla yaşadığı diyalog:

-Burada sağlık açısından elverişsiz koşullarda beklettiğiniz bu etleri
yemeyi düşünüyor musunuz?

-Yok, bacım, eşe dosta dağıtacağız.


Jean Claude Van Damme'ın BBG evine girmesi. Akabinde oradaki bir yarışmacıyla diyalogu:

Jean Claude Van Damme: Do you speak english?

03 hede: maybe


Reha Muhtar'ın tavanda yürüyen sirk cambazı ile konuşurken ekranda kendi görüntüsünü ters çevirtmesi ve röportajı 2-3 dakika boyunca baş aşağı yapması



Mustafa Denizli'nin ATV de bizim stadyumu sunduğu dönemdeki hakemliği yeni bırakan Erman Toroğlu'nu anons ederken "tartışmasız Türkiye'nin en büyük düdüğü" demesi Erman Toroğlu'nun afallaması.


Bir Cevizkabuğu programı, konuk Zekeriya Beyaz

ZB: Şimdi, sayın cevizkabuğu...

HC: Cevizoğlu efendim.



Reha Muhtar telefondaki adama fırça atıyor.

-Bütün bunları nasıl yaptın ha? cevap ver??

-Bakın efendim şöyle izah edeyim...

-Sus konuşma, hala utanmadan izah ediyorsun.. cevap versene??!

-......??


Arena'da Uğur Dündar'ın fırın sahibine "bakın beyefendi tavanı yok buranın, pislik götürüyor burayı, bu böcekler nereden geliyor peki temizse?" diye sorduğunda "bu böcek nerden geliyor biliyor musunuz Uğur Bey siz
eğitimli insanlarsınız bu böcek ülkemize ilk kez Afrika'dan muzun içinde geldi" diye cevap verdiği an.


Reha Muhtar: kaza nasıl oldu anlatır mısınız?

Mağdur (kaza sonrası yatakta yatmaktadır ) : kamyon karşı yoldan bizim taraf geçti ve kafadan çarptı.

RM: Peki o sırada ne düşündünüz?

Mağdur: Valla pek bir şey düşünemedik Reha Bey.

RM: Anlıyorum ama o sırada düşündüğünüz ilk şey neydi?

Mağdur: Bir şey düşünemedik, zaten çok kısa sürede oldu.

RM: yani efendim, o orta şeridi aşıp üstünüze gelirken, aklınıza ne geldi?

Mağdur: Hatırlamıyorum.

RM: Peki efendim.


Acun firarda programında, Acun'un yurtdışında bir barda önüne gelen kıza sarkıntılık yapıp yılışan bir tipi gösterip, "görüyorsunuz sayın seyirciler magandalık sadece Türklere özgü değil, Avrupa'da da magandalar var" demesi, ardından o kişinin gelip, "abi nasılsın? Ben de türküm" demesi.

Satanist hikâyelerin revaçta olduğu günlerde, abuk TV programlarının birinde, İzmir de satanist olduğunu iddia eden bir arkadaşla, röportaj yapan muhabir arasındaki diyalog:

Muhabir- peki siz gerçekten bakire kızları mı kurban ediyor sununuz?

Satanist- yok be abi, İzmir de bakire kız ne arar

alihoca
08-04-2006, 12:09
Arkadaşlar oturmuş eşlerine aldıkları hediyelerden bahsediyorlarmış.

-Birincisi demiş ki,
"karıma öyle bir hediye aldım ki, 6 saniyede 0'dan
100'e çıkıyor."

Diğerleri "Ne aldın?" diye sormuşlar.
"Beyaz bir Porsche aldım. Çok mutlu oldu." diye cevap vermiş.

- İkinci adam demiş ki, "Ben de geçen doğum gününde karıma 4 saniyede
0’dan 100’e çıkan birsey almıştım."
Hemen anlamışlar tabi ki: "Heey, yoksa Ferrari mi aldın?"

Adam gülümsemiş:
"Evet, kıpkırmızı bir Ferrari aldım. Gerçekten de ona çok yakıştı."
demiş.

- Bu sefer üçüncü adama sormuşlar: "Peki sen ne aldın karina?"
Adam demiş ki: "Ben öyle birşey aldım ki; sadece 2 saniyede 0'dan 100'e
çıkıyor."

Adamlar sasırmışlar: "Atıyorsun!" demişler, "Öyle bir araba
olmaz ki!"

Adam cevap vermiş:"Araba aldığımı kim söyledi? İşte bunu aldım, demiş.
Ne aldığını görmek için tıklayın...


http://img193.echo.cx/img193/7475/adsz8oj.jpg

buena vista
09-04-2006, 07:42
Dünyada çiftler ortalama ayda altı kez seks yapıyorlarmış. Türkiye'de ise bu ortalama sekizmiş.
Bu istatistiki bilgi bana bir fıkrayı hatırlattı.
80 yaşındaki adam doktora gitmiş.
"Doktor Bey, bütün arkadaşlarım haftada en az iki kez seks yaptıklarını söylüyorlar. Bende ise tık yok. Ne olur bana bir çare bulun" demiş.
Doktor sormuş, "Arkadaşlarınızın haftada iki kez seks yaptıklarını nereden biliyorsunuz?"
"Anlatıyorlar" demiş 80'lik adam.
Doktor reçeteyi yazmış: "Siz de anlatın."
:ds:*

hakan
09-04-2006, 12:28
Acun firarda programında, Acun'un yurtdışında bir barda önüne gelen kıza sarkıntılık yapıp yılışan bir tipi gösterip, "görüyorsunuz sayın seyirciler magandalık sadece Türklere özgü değil, Avrupa'da da magandalar var" demesi, ardından o kişinin gelip, "abi nasılsın? Ben de türküm" demesi.



:D :D :D :D :D :;kahkaha

bikmisbroker
09-04-2006, 17:46
Hikaye bu ya;

Vaktiyle Ege`nin bir yöresinde tüm çevreyi titreten, astığı astık, kestiği kestik bir efe varmış. Boylu, poslu ve çok da yakışıklıymış ama hiçbir kıza gönül vermediği gibi kızlara bağlanırım diye mümkün mertebe soygunlar dışında köylerden de uzak durmaya çalışıyormuş.

Gel zaman git zaman, bizim efe şeytana uymuş ve gece şehre yalnız inmiş. Şehrin ileri gelen zenginlerinden bir Rum, efe` yi korkudan evinde ağırlamış.. Zengin Rum`un güzel ve işveli kızını gören bizim efe de kıza deli gibi tutulmuş.

Sabah dağa dönen efenin günleri, artık hep kızı hayal etmekle geçiyormuş. Adamları ile eskisi kadar ilgilenmediği gibi artık soygunlara da pek iştahlı katılmaz olmuş. Dağda otoritesinin azalacağından korkan efe, kızı babasından istemeye karar vermiş. Öyle ya; Kızın babası zengin.. Evlenip şehre yerleşirse hayatı da kurtulacak ve dağda ihtiyarlamak zorunda kalmayacak.

Kızı babasından ister ama kız, ailenin tek kızıdır ve babasının şartları vardır. Kızın babası "İlk şartım; Madem benim damadım olacaksın. O zaman bizim gibi kültürlü, medeni olmalısın. Önce bıyıklarını keseceksin ve dağda bir ay öyle Efelik yapacaksın. Sonra diğer iki şartımı da yerine getirirsen kız senin!" diye şart koşar. Bizim efe celallenir "Bıyıksız efe mi olur lan?!" diye bağırır, kızar ama adam Nuh der peygamber demez. Kaçıracak ama kız da babasının sözünden çıkmamaktadır. Efe ne yapsın? Tek çare babayı memnun etmekten geçiyor.

Güç de olsa bıyıkları keser. Ama bu kez dağda otoritesi sarsılmaya başlar.. Adamları " Efem bu ne iştir?" derler. Efe de bir kıza tutulduğunu ama babasının bu şartı öne sürdüğünü söylese de adamları inanmazlar.

Bir ay sonra kızın babasına gider ve ilk şartı yerine getirdiğini söyler. Kızın babası, bu kez; " Senin niyetinin ciddi olduğunu anladım. Benim kızım için çeyiz dizmek gerek. Dağdaki tüm altınlarını bana getireceksin. Nasıl olsa kızımı aldığında benim mallarımın tamamı senin olacak." Efe çaresiz dağa çıkar, adamlarının hisselerine düşen altınları da borç olarak alır. Sözünde duracağının nişanesi olarak da tüfeğini arkadaşlarına verir, tabancası ile şehre gelir. Kızın babasına paranın tamamını verir. Kızın babası da " Nikah yapılmadan evimde oturamazsın. Söz yüzüğü takma törenine kadar benim bahçıvanım Yorgo ile kulübesinde kalırsınız." diyerek efe`yi Yorgo`nun kulübesine gönderir. Yorgo da çam yarması gibi bir heriftir ama efe`den çekinir. Yorgo ile efe bir müddet aynı kulübede yaşarlar.

Aradan bir süre geçtikten sonra efe kızın babasının karşısına dikilerek; Söz takma töreninin hala niye yapılmadığını sorar. Kızın babası da "Yarın bir ziyafet veriyorum. Şehrin tüm ileri gelenleri katılacaklar. Sen de o toplantıya katılacaksın ve herkesin önünde benden kızımı istersin. Ben de herkesin şahitliğinde kızı sana veririm. Kimse bana kızını korkudan verdi demez." der ve efe de kabullenir ama arkadan üçüncü şart gelir; "Sen dağda yaşamaktan insan içine pek çıkmamışsın. Böyle kaba konuşma ve yürüme ile olmaz. Benim kız sana yürümeyi ve kibar konuşmayı öğretsin de; bizi törende mahcup etme!" der.

Efe için son şart çok ağır gelmiştir ama kızı almak için tek yol bu kalmıştır. Kızdan vazgeçse dahi, artık dağa da çıkamayacaktır. Dağdakiler, alacaklarını isteyeceklerdir. Çaresiz, son şartı da kabul eder ve ne kadar ağır gelse de kızdan yürüme, kibar konuşma derslerini alır..

Akşam konakta büyük bir ziyafet vardır.. Şehrin tüm ileri gelenleri ile efenin dağdan gelen arkadaşları toplanmışlardır. Bizim efe de şehirliler gibi giyinir ama görünüşü, duruşu, konuşması itibariyle artık eski efe değildir. Yemekte herkes gözlerine inanamamaktadır. Efe yemek esnasında "Kuşum Aydın " gibi yürüyerek kızın babasının önüne gelir ve "Ben efe ...... olarak, herkesin şahitliğinde kızınıza talibim." der.

Kızın babası ise " BENİM İ...NE` YE VERİLECEK KIZIM YOK ! " diye kestirip atar.

* * *
Galiba AB yolunda Efe(!) gibi olacağız.

* " Terörle mücadele yasasını değiştirin. " dediler. Yasayı değiştirdik, terörle mücadele edemez hale geldik. Artık teröristler, İstanbul`da, Mersinde, İzmir`de kısacası her yerde yürüyüş yapar hale geldiler. ( Şu anda, ABD de veya AB de El kaide yandaşları Usame Bin Ladin resimleri ile gösteri yürüyüşü yapabilir mi? ) Oysa biz, hala da şehitler veriyoruz.

* " 48 saatlik gözaltı süreniz uzun kısaltın." dediler. 24 saate düşürdük. Kendileri ise Londra Metro saldırılarından sonra 28 güne çıkardılar.

* " İfade özgürlüğünü genişletin ." dediler. Atalarımıza sövenleri yargılayamazken ( O. PAMUK `un davasının hangi kanuna dayanarak düştüğünü açıklayabilecek hukukçu var mı? ) Kendileri Ermeni soykırımı olmamıştır diyenleri yargılayabiliyorlar.

* " Dil özgürlüğünü genişletin." dediler. Genişlettik, Kürtçe, Zazaca kursları açtık. Kendileri (Hollanda) sokakta başka dillerin konuşulmasını yasaklamaya çalışıyorlar.

* " Her türlü şartı yerine getirseniz dahi, sizin ülkeniz ve nüfusunuz çok büyük olduğundan son kararda AB nin hazmetme kapasitesine (İngilizcesi tam bu anlamı vermiyor ama gazetelerde bu şekilde tercüme ediliyor.) göre sizi alıp almayacağımıza karar vereceğiz." diyorlar. Kahin değilim ama yaptıkları çalışmalara göre, Türkiye AB`nin tahmini müzakere süreci sonunda küçülmüş iki Devlet veya Federasyon olacaktır. İnanmayan Sayın Osman DİYADİN` in Ben şehit miyim, Hain mi?.. adlı kitabını ve bu haftanın (3 Şubat 2006) TEMPO dergisini okusun. Adamlar Diyarbakır Kürtlerin başkentidir diyebiliyorlar. Artık hangisini hazmedebilirlerse onu alırlar. (Peki bu kadar verdiğimiz sivil - asker şehitlerimiz mi? diye sormayın nasıl olsa onlar Türk` tü (!) )

* "Güney Kıbrıs Rum Kesimi için; Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanıyın, yoksa giremezsiniz! " diyorlar. Bizimkiler yakında tanıyacaktırlar. Daha doğrusu tanımak zorundadırlar. Tanıdığımızda ise; KKTC`den vazgeçtiğimiz gibi, bağımsız bir ülkenin toprağını da silah zoru ile 33 sene işgal altında tutmuş olacağımızdan(!) 33 yıllık işgal tazminatı ödeyeceğiz. (Louzidiu davası benzeri) Yetmedi; 1973 Barış harekatında ölen Rum askerleri için dahi tazminat ödeyeceğiz. Tüm bu tazminatları ödeyebilmek için herhalde Trakya`yı versek yine ödeyemeyiz. (Ya bizim şehitlerimiz? diye sormayın nasıl olsa onlar Türk` tü (!) )

* " Ermeni soykırımını biz tanıdık. Siz de tanıyın, yoksa giremezsiniz!" diyorlar. Haklı olmamız veya bizim insanlarımızın soykırıma uğramış olması önemli değil. Önemli olan onların tanımış olmaları. Yoksa, "Sizi aramıza almayız." diyorlar. Diyelim ki tanıdık; bu kez haksız yere katil millet olarak damgalanacak ve korkunç tazminatlar ödeyeceğiz. Tazminatların peşinden toprak talebi de gelecek. (Ermenilerce şehit edilen atalarımız mı? nasıl olsa onlar Türk` tü (!) )

* " Azınlıklar ve Din özgürlüğünde adım atmalısınız! " dediler. Henüz biz adım atmadan Misyoner radyolarını kurdular (İstanbul`dan dinlenebilen Müjde FM), her gün 24 saat Hıristiyanlık propagandası yapılıyor. Aynı derginin (TEMPO) 51. sayfasında da Watch Tower İncil ve Dua Örgütünün verilerine dayanarak Türkiye`de 1679 Protestan misyonerin görev yaptığını, 243 kişinin Hıristiyanlaştırılıp vaftiz edildiği belirtiliyor. Hepimiz bir gecede hıristiyanlaşsak bile bizi aralarına kabul etmezler.

* " Özelleştirmeleri hızlandırın." dediler. Biz kıçımızdaki donumuzu bile satmaya kalkışıyoruz.

(Atatürk Samsun`a çıktığında Madenler yabancılarda idi, Şehir hatları yabancılarda idi, Demiryolları, sanayii yabancılarda idi. (Hatta T. ÖZAKMAN Şu Çılgın Türkler kitabında Konya`dan askeri birliği taşıyan trenin makinistinin Rum olduğunu, Türklere bu işin öğretilmediğini yazar.)

Artık kesinlikle eminim ki, biz de Efe`nin akıbetine uğrayacağız..

Saygılarımla...

Deniz YILMAZ

bikmisbroker
09-04-2006, 17:48
>SATICI
> >> >
> >> >Atesli bir köy çocugu sehrin en büyük marketinde ise basvurur.
> >>Dünyanin bu
> >> >
> >> >en büyük alisveris merkezinde hersey ama hersey satilmaktadir.
> >> >
> >> >Patron sorar:
> >> >
> >> >- Daha önce hiç saticilik yaptin mi?
> >> >
> >> >- Evet köyümde bu isi yaptim.
> >> >
> >> >Patronun gözü cocugu tutar:
> >> >
> >> >- iyi, yarin basliyorsun. Ertesi gün aksam olur ve patron çocugu
> >>karsisina
> >> >
> >> >alir;
> >> >
> >> >- Evet, bugün kaç satis yaptin??
> >> >
> >> >- Bir!
> >> >
> >> >- Ne bir mi? Digerleri 20-30 satis yaptilar, Nasil bir? Kaç dolar
>tuttu
> >> >
> >> >peki?
> >> >
> >> >- 320.334 USD dolar?.
> >> >
> >> >Patron sasirir ve sorar:
> >> >
> >> >- Nasil becerdin bunu?
> >> >
> >> >- Adama basta küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük boy
> >>bir
> >> >
> >> >olta sattim. Adama nerede balik tutucagini sordum. Kiyida diyince bir
> >> >
> >> >tekneye ihtiyaci oldugunu söyledim. Tekne bölümüne indik ve çift
> >>motorlu,
> >> >
> >> >yelkenli, lüks bir yat sattim. Vosvosuyla bunu çekemeyecegini
>söyleyince
> >> >
> >> >son model 4x4 bir jeep sattim. Patron kendinden geçer:
> >> >
> >> >- Ne diyorsun, bütün bunlari bir küçük olta almaya gelen adama mi
> >>sattin?
> >> >
> >> >Genç çocuk cevap verir:
> >> >
> >> >- Yoo aslinda karisi için bir tane orkid istemisti... Ben de ona söyle
> >> >
> >> >dedim: "Haftasonun mahvolmus, sen en iyisi baligaa git..."

bikmisbroker
09-04-2006, 17:52
>Savcı ile sanık ozanlar gibi atıştı>
> "Mahkeme duvarı gibi..." deyimini haklı çıkarırcasına genellikle soğuk
>yüzlü haberlerle gündeme gelen adliyeler, zaman zaman gülümseten olaylara
>da sahne oluyor.
>
>
>
>Geçtiğimiz günlerde Artvin'deki bir mahkemede hem yargı hem de edebiyat
>tarihine geçmeye aday, alışılmadık bir duruşma yaşandı. Ardanuç Asliye Ceza
>Mahkemesi'nde görülen bir hırsızlık davasında sanık olarak yargılanan 'Âşık
>Gülhani' mahlaslı ozan K.O., savunmasını şiirle yaptı. İşin ilginç yanı, bu
>savunmaya cumhuriyet savcısı da aynıyla karşılık verdi; esas hakkındaki
>mütalaasını şiir şeklinde kaleme aldı. Mahkemenin, savcının talebi
>doğrultusunda karar verdiği davanın dosyası temyiz incelemesi için
>Yargıtay'a gönderildi. Yüksek mahkemenin şiirli dosya hakkında ne karar
>vereceği merakla bekleniyor.
>
>
>
>Sanıkla cumhuriyet savcısının, ozanlar gibi şiirli atışmasına sahne olan
>dava, Artvin'in Ardanuç ilçesinde meydana gelen hırsızlık olayına
>dayanıyor. Ozan K.O.'nun oğlu İ.O., Ardanuç Barajı'nın yapılacağı yerde
>odun toplarken, 'nasıl olsa sular altında kalacak' düşüncesiyle direkten
>kopardığı telefon telini dereden odun çekmek için kullanıyor. Telefon
>görüşmesinin kesilmesi üzerine telin koparıldığını fark eden köylüler,
>durumu jandarmaya bildiriyor. Mahkeme kararıyla yapılan arama sonucunda 300
>metrelik telefon teli K.O.'nun evinin samanlığında bulunuyor. Bunun üzerine
>cumhuriyet savcısı tarafından evin sahibi K.O. ve oğluna hırsızlık suçundan
>kamu davası açılıyor. Ancak olaydan haberi olmayan halk ozanı K.O.,
>hırsızlıkla suçlanmanın üzüntüsü içinde savunmasını şiirle yapıyor.
>Bursa'da hastasının yanında kaldığı için duruşmaya gidemeyen K.O.,
>mahkemeye savunmasını yazılı olarak gönderiyor.
>
>
>
>Cumhuriyet Savcısı İhsan Özsoy da, bu şairane savunmaya aynı şekilde
>karşılık vererek mütalaasını şiirle yapıyor. Savcı Özsoy, esas hakkındaki
>mütalaasında, suç konusu olayın gelişiminden, istenen cezalara kadar her
>şeyi edebi bir şekilde anlatıyor. Mahkeme, savcının talebi doğrultusunda
>ozan K.O.'nun beraatine karar verirken, oğlu İ.O.'yu 10 ay hapis cezasına
>çarptırıyor. Hapis cezası 3 bin 300 YTL para cezasına çevrilerek
>ertelenirken, sanık İ.O.'nun temyiz için Yargıtay'a başvurduğu öğrenildi.
>
>
>
>'Savcı kelam etti mütalaayı, sıra mahkemenin, versin uygun cezayı...'
>
>
>
>________________________________
>
>
>SANIĞIN SAVUNMASI
>
>
>
>Kollarım kurusun haberim varsa,
>Ozan bu olayı bilmez hakim bey.
>Ozanlar dediğin halkın özüdür,
>Ozanlar hırsız olmaz hakim bey.
>İçimde var benim eğlenmez sızı,
>İftiradır bize bu evrak yazı,
>Kültür Bakanlığı'na sorasın bizi,
>Ozanların yüzü gülmez hakim bey.
>Dayanamam iftiralar kahrımda,
>Hayat zindan oldu çile şehrinde,
>Hastam var, kalmışım Bursa şehrinde,
>Duruşmaya ondan gelmez hakim bey.
>Aşıklık dediğin bambaşka sırdır,
>Manevi duygudur, gönülde yerdir,
>Hukuk adalete saygımız vardır,
>Devletin malını çalmaz hakim bey.
>Çileli Gülhani diyorlar bize,
>Gerçek olayları bildirdim size,
>Güvendim hukuka güvendim size,
>Çekmeyen derdimi bilmez hakim bey.
>
>
>
>Âşık Gülhani K.O.
>
>
>
>SAVCININ MÜTALAASI
>
>
>
>Yapıldı yargılama, hakikat bulunsun diye,
>Adaletin terazisi denk tutulsun diye.
>Yer Gümüşhane köyü, Ardola mahallesi,
>Yıl 2004, Kasım ayının ikisi,
>Ekip bakmak için arızaya varmış mahalline,
>Görünce şaşırmışlar, telefon hattının haline.
>Direkler arası 300 metre teli,
>Kesip almış kendini bilmez biri.
>Bildirilmiş durum jandarmaya,
>Başlanmış suç failleri aranmaya.
>Şüpheler toplanınca bir evde,
>Verilmiş arama kararı usulünce.
>Ev K.O.'ya aittir, belli,
>Evin samanlığında bulmuşlar telleri.
>Alındı baba-oğlun ayrı ayrı ifadeleri,
>Anlaşılsın istendi, bu iş neyin nesi?
>Telefon hattı çalışır, ahali konuşur,
>Düşünceli İ.O. sağa-sola koşuşur.
>Dereye ağaç gelmiş, odun için ideal,
>Yamaç sarp, yol yok, kolaysa in al.
>Bakmış direkte asılı teller,
>Telleri tutar içten, çelikten gergiler,
>Elindeki ip kısa, yeterli değil,
>Bozma niyeti İ.O., teller senin değil.
>...
>Hayat zor, şartlar zor, yakacak asli ihtiyaç,
>Amma Âşık oğlu, buna mı muhtaç?
>Suç işlenmeye görsün, bulmaz mı adaleti,
>İşte yakaladılar, evinde çalıntı telleri.
>İncelendi emval, rapor ibraz etmiş bilirkişi,
>Sanık İ.O.'dur bu eylemin faili.
>Ey Mahkemeyi Asliye, derim ki sonunda,
>Âşık K.O.'nun bilgisi yok bu olayda,
>Bu nedenle delil yetersizliğinden etsin beraat,
>Mahkeme huzurunda anlaşıldı bu hakikat.
>Gelince sıra, K. oğlu sanık İ.O.'ya,
>İsteyerek ve bilerek karşı geldi kanuna,
>Lehinedir 765 SK. Verilsin ceza madde 492/10 üzerinden, uygulansın madde
>522 emval değerinden.
>Kim ister ki olsun böyle bir mahkeme,
>Suç isnat edelim Artvinli bir âşığa,
>Herkes hakkının hududunu bilse,
>Gerek kalmayacak jandarmaya polise.
>Müddeiumumi (savcı) kelam etti mütalaayı,
>Sıra mahkemenin, versin uygun cezayı...
>
>31.03.2006

bikmisbroker
09-04-2006, 17:58
Borcum vardı


Oldukça yaşlı bir adam, kendisi gibi kamburlaşıp yere yanaşmış bir ağacın altında ağlıyordu. Biraz önce iri kıyım bir genç yanına sokulmuş ve kendisinden içki parası istedikten sonra bir de tokat atmıştı. Yaşlı adamın yere yıkıldığını görenler, hemen yardımına koşup:



- Geçmiş olsun dede, dediler. O serseri ne istedi ki senden?



Adamcağız bir şey olmamış gibi toparlanmaya çalışırken:



- Eski bir borcum vardı, onu istedi, dedi. Yapması gerekeni yaptı sadece...



Çevresindekiler, ihtiyar adamı yerden kaldırdıktan sonra eline bastonunu tutuşturup aceleyle işlerine koşuştular. Herkes ayrıldığında, hadiseyi başından beri görmüş olan bir delikanlı onun koluna girerek:



- Fazla hırpalandınız, dedi. Ağacın gölgesinde biraz oturalım mı?



Yaşlı adam yorgun bakışlarını yukarıya yöneltip :



-Benim bu ağacın altında dinlenmeye hakkım yok yavrum dedi. Ölünceye kadar da olmayacak.



Delikanlı,söylenenden bir şey anlamamıştı. Meraklı gözlerle kendisine bakarken, onun tekrar hıçkırıklara boğulduğunu fark etti.



Yaşlı adam, iniltiye benzeyen bir sesle:



- Elli yıl kadar önceydi,diye devam etti. Rahmetli babamı, sigara parası almak için bu ağacın altında azarlamıştım. Yani biraz önce evladımın beni dövdüğü yerde.



Delikanlı ne diyeceğini bilemedi ve şimdi biraz daha bitkin görünen ihtiyarın sakinleşmesini bekledikten sonra, onu arabayla evine bırakmayı teklif etti.



Adam, titrek adımlarla yoluna koyulurken:



- Evim oldukça uzaklarda yavrum. Ama ben yürüyerek gideceğim oraya. Babamın da onu azarladıktan sonra, üzüntüsünden yayan döndüğü gibi. Hem şehir dışındaki kabristana uğrayıp bir Yasin ile öpeceğim ellerinden...

TheSecret
11-04-2006, 23:46
Tanrı demiş ki: "Bill senin durumun hakikaten karmaşık. Seni cennete mi
cehenneme mi yollamalı
bilemiyorum. Her eve bilgisayar girmesine yardımcı olarak insanığa katkıda
bulundun ama bir yandan da Windows gibi bir rezaleti de yarattın.Ben de
senin özel durumuna göre bir şey
yapacağım, cenneti de cehennemi de ziyaret et,
hangisine gideceğine karar ver."
"Tamam" demiş Bill Gates,"Önce cehenneme bir bakayım."ve inmiş cehenneme.
Bir de bakmış
berrak sulu bir kumsalda bir sürü güzel kız top oynuyor eğleniyor,
güneş parlıyor hava süper. "Allaah" demiş Bill
Gates, "Cehennem böyleyse Cenneti hakkaten görmek isterim." Ve cennete
çıkmış. Bir


bakmış, bulutların üzerinde bir yer, etrafta melekler uçuşuyor,


insanlar lir çalıyor, güzelce bir yer ama Cehennem kadar değil."Tamam" demiş
tanrıya Bill Gates, "Ben
cehenneme gitmeye karar verdim."İki hafta sonra tanrı cehennemi ziyaret edip
Bill Gatesin nasıl olduğuna bakmaya karar vermiş.
Gitmiş Bill'in yanına, Bill bir duvara zincirlenmiş,alevler içinde karanlık
bir mağarada ve zebaniler işkence ediyor. - Nasılsın Bill? - Korkunç! Burası
iki
hafta önce geldiğim cehennem değil! Kızların
oynaştığı o güneşli kumsala ne oldu?
Tanrı cevap vermiş:
O ekran koruyucusuydu...

bikmisbroker
12-04-2006, 05:27
Ilkokul 3. 4. 5 sinif ögrencileri iki bayan
ögretmenleri esliginde derslerinde yer alan "At
yarislarinin ülke ekonomisine katkilarini yerinde
gözlemlemek" amaciyla at yarislarina gitmisler..
Bir müddet sonra da çocuklarin tuvalet ihtiyaçlarini
karsilamak için toplu olarak tuvaleti ziyaret
etmisler..
Bir ögretmen kizlarin, diger ögretmen erkeklerin
kapisinda beklerken erkek ögrencilerin küçük
boylarindan dolayi "Pisuvara yetisememe" sorunu
nedeniyle onlara mecburen yardim etme durumu ortaya
çikmis..

Çocuklar fermuarlarini açiyor, bayan ögretmenleri
onlari kucagina aliyor,üstlerini islatmamalari için
pipilerini tutup çislerini yaptiriyormus..
Teker teker yaptirdiktan sonra aralarindan bir tanesi
pipisinin kocaman olmasi bayan ögretmenin dikkatini
çekmis..
"Sen 5. sinif olmalisin" demis ögretmen çisini bitiren
çocugun pipisini sallarken..
"Hayir efendim" diye cevap gelmis. "Ben altinci
yaristaki "KARAMURAT" in Jokeyiyim.

dentist
12-04-2006, 17:48
Trabzonlu Temel Ağa'nın sevgili torunu Eda'nın ödevi ile başı derttedir...


Eskişehir'e göç eden "Teğerli arkadaşu Niyazi"ye başına gelenleri yazar:


Niyazicuğum. Hani benim küçük torun var ya. Geçen akşam, geturdi ödevini
önüme koydi. Bi yandan da ağlay. Zaten dertlerini hep bağa açar. Dedi ki;
"Habunlari anliyamadum. O yüzden da yapamadum. Yarin öğretmen beni d
övecek."


Dedum ki; "Ağlama uşağum, bunun içun öğretmen adam dövmez. Şimdi oni
çözeruk." Ne mümkün Niyazi kardaşum: Bi tirenlan, bi otobos ayni
istasyondan kalkmişlar. Tiren otobostan 3/1 daha hizli gidiy. Otobos 2
yerde 15'er dakka istirahat vermiş. Tiren da bi yerde durmiş, 20 dakka su
almiş. Otobos saatte 60 kilometro gidiymiş. Tiren 5 saat sonra gideceği
yere varmiş. Otobos ise ne vakit sonra oraya varacakmiş. Oğraştum
yapamadum. Uşak ağlay. Derken bubasi geldi. O da çözemedi. Diyrum oğa ki,
"Damat, senun taniduğun tahsilli bi otobos şofori var ise oğa soralim,
belki o bilebilur. Yahutta sabah olsun ben uşağı şoforler cemiyetine
götüreyum. Onlar arasinda belki tirenle yariş etmiş bi şofor vardur da bize
nasihat verur." Ha, biz bi yandan da uşağa tireni tarif ediyruk. Tiren
görmemiş ki... Ne anasi görmiş, ne bubasi. Ben da bi tek askerlukte
Erzurum'dan Sivas'a gittiydum. Neysa kardaşum, o gece çok kızdum.
Diyeceksun ki niye? Uşak daha incir ağacından duti ayiramay; mezgiti
gösteriyrum, hamsi diy. Biz gelduk araba yariştiriyruk. Yani efendi, otobos
saatinda varsa ne olur, geç varsa ne olur? Gurbetten yolci mi bekliysun?
Eğer varacaği saat önemliysa, edersun yazihaneye bi telefon, derler sağa
otobosun ineceği zamani. Bu kadarluk mesele içun sabiyi subyani niye telef
edersun? Uşacuklarda şarkı yok, türki yok, oyun yok; dayamiş matamatiği.
Ayuptur...

bikmisbroker
13-04-2006, 14:33
BİR DERVİŞTEN NASİHATLER

Emânete ihânet etmeyin...
Hâlinizden şikâyet etmeyin…
Büyüğünüze emretmeyin…
Boş şeylerde ısrar etmeyin...
Câhillerle sohbet etmeyin…
Nefesinizi boşa tüketmeyin…
İnsanları bekletmeyin…
Etrafınızı kirletmeyin…
Hayatınızı mahvetmeyin…
Kimseye minnet etmeyin.
İnsanları yüzüne karşı methetmeyin…
Kimseye küfretmeyin...
Kötülüğe meyil etmeyin…
Malınızı boşa sarf etmeyin…
Sırrınızı açık etmeyin…
Her şeyi merak etmeyin…
Suçunuzu inkâr etmeyin…
Şerefinizi kaybetmeyin…
Vatanınızı terk etmeyin…

İyiliğe niyet edin…
Büyüklere hürmet edin…
Sıkıntıya sabredin…
Aza kanaât edin…
Sözünüzde sebat edin…
Bildiğinizle amel edin…
Hatanızı kabûl edin…
Yaramaz ise def edin...
Varken tasarruf edin…
Âlimlerle sohbet edin...
Nefsinizle inat edin…
Sofranıza dâvet edin…
Zararlıysa men edin…
Seviyorsanız ifâde edin…
Kalbleri fethedin...
Misâfire ikram edin...

Muhtâca yardım edin...
Bilseniz de istişare edin…
Tehlikeye dikkat edin…
Hakkı teslim edin...
Unutacaksanız kaydedin…
Esirgemeyin lûtfedin...
Gariplere merhamet edin…

Kazanmaya gayret edin…
Çalışanı takdir edin…
Başarıyı tebrik edin…
Mâzereti kabûl edin…
Her an tevekkül edin…
Hastaları ziyâret edin…
Çocuğunuzu terbiye edin…
Herkese tebessüm edin...
Güvenseniz de kontrol edin…
İnanmayana ispat edin…
Fakirleri gözetin…
Hayır için sarf edin…
BANA DA DUÂ EDİN

horcan
13-04-2006, 18:15
>>>>>Kadınların gidip kendilerine erkek (koca)
secebilecekleri bir erkek dukkanı (magazası) acılmıstır. Magaza 5
katlıdır ve her kat
>>>>>cıkıldıkca, erkeklerin nitelikleri de yukselmektedir.
>>>>>Magazada sadece tek bir kural gecerlidir: herhangi bir
katın kapısından iceri giren kadın, o kattan alıs-veris etmek zorundadır
ve eger bir ust kata cıkmak isterse, tekrar asagı katlara inemez. Bir gun
bir grup kız arkadas, kendilerine erkek secmek icin magazaya gider.
>>>>>Ve....
>>>>>
>>>>>1. KAT'ın kapısında sunlar yazılıdır: "Bu kattaki
erkeklerin calısacak bir isleri var ve cocukları da severler". Kızlar
yazılanları okur ve soyle
>>>>>derler: "Eh, hic yoktan iyidir ama bir de ust kata
bakalım".
>>>>>
>>>>>2. KAT'ın kapısında yazılanlar: "Buradaki erkeklerin
iyi bir isleri var, cocukları severler ve son derece yakısıklıdırlar."
Kızlar: "Hmmm, hic fena degil ama acaba bir ust katta ne var ?"
>>>>>
>>>>>3. KAT : "Buradaki erkeklerin cok iyi birer isleri
var, cocukları severler, son derece yakısıklıdırlar ve ev islerine de
yardım ederler". Kızlar:
>>>>>"Aman
>>>>>Tanrım, cok etkileyici ama yukarıda baska katlar da var."
>>>>>
>>>>>4. KAT : "Buradaki erkeklerin isleri cok iyi,
cocukları cok severler, gayet yakısıklı olup, ev islerine yardım ederler
ve ayrıca son derece romantiktirler". Kızlar cıglık atmaya baslarlar:
"Inanılmaz, bir ust katta bizi neyin bekledigini bir dusunun!" Ve bir kat
daha cıkarlar...
>>>>>
>>>>>5. KAT'ın kapısında sunlar yazmaktadır: "Bu kat bostur
ve sadece, kadınları memnun etmenin mumkun olmadıgını kanıtlamak icin
konmustur. Cıkıs soldadır; umarız inerken merdivenlerden yuvarlanırsınız

gemici
14-04-2006, 14:39
Lazin teki Ankara'da bir barda icerken cep telefonu caldi, telefonunu acti, bir o kulagina bir bu kulagina gotururken sevincle bagirip bardaki herkese icki ismarladi.

Sonra da cevresindekilere karisinin 15 kg.lik bir bebek dogurdugunu soyledi.Bardaki hic kimse bir bebegin 15 kg. gelebilecegine inanmadi.

Fakat laz inat etti. "Dedigim gibi, bizim oralarda ortalama bebek kilosu budur, benimki de tipik bir laz bebegi!"

Dort bir yandan tebrikler yagdi, bardaki herkes lazi kutladi.. iki hafta sonra laz tekrar bara ugradi.

Barmen adami tanidi ve sordu: ''Sen su 15 kg dogan bebegin babasi degil misin? Herkes bebegin iki haftada kac kilo oldugunu merak ediyor. Soyle bakalim, bebek kac kilo?"

Baba gururla yanitladi, "10 kg."

Barmen sasirmis ve meraklanmisti: "Ne oldu? Dogdugu gun zaten 15 kg.di."

Laz baba ickisini basina dikti, islak dudaklarini koluna sildi ve barmene dogru egildi, gururla yanitladi:

"Sunnet ettirdim."

dentist
15-04-2006, 13:08
Roger agir sartlar altinda calisan bir iscidir. Bos zamanlarini hep bowling ve voleybol oynayarak gecirmektedir. Karisi bu duruma uzulur ve bir hafta sonu onu striptiz kulubune goturmeye karar verir. O aksam beraberce kulube giderler. Kapidaki bodyguard, "Hey Roger! Seni gormek ne guzel!" der. Karisi sasirir, "Daha once buraya gelmismiydin Roger?" Roger, "Hayir hayir o adami bowlingten taniyorum..." Iceri girerler ve bir masaya otururlar. Garson gelir, "Iyi aksamlar Roger! Herzamanki gibi Cin tonik degil mi?" Karisi, "Roger bana bak sen buraya daha once geldin degil mi?" Hafif hafif ofkelenmeye baslayan karisini sakinlestirmek zordur. Roger, "Ne alakasi var! Voleyboldan tanirim onu bir iki tek icmisligimiz var ordan yani..." Karisi pek tatmin olmamistir ama susar. Derken stiriptizci hatunlardan biri masaya gelir, stritipzci, "Selam Roger! Yine ozel masa sovundan mi istersin?" Roger b*ka batmistir... Karisi hisimla yerinden kalkar ve kulubu terk eder, Roger pesinden kosar, Kadin bir taksiye biner ve taksi kalkmadan Roger da yetisir, Karisi ofkeden patlayacak gibidir... O sirada sofor arkaya doner ve soyle der, "Bu geceki cok suratsizmis Roger!"

buena vista
16-04-2006, 09:23
Bir Japon'un, bir Fransız'ın, bir de Türk'ün yetenek düzeyini ölçmek için, üçünü de ortak bir sınavdan geçirmeye kalkmışlar.
Her birine buruşuk bir gömlekle bir ütü, bir de genç bir hanım verip:
- Bakalım, demişler; 5 dakika içinde hem bu gömleği ütüleyip, hem de yanınızdaki genç hanımla sevişebilecek misiniz?
* * *
Japon, hemen ütüyü alıp eline, başlamış buruşuk gömleği ütülemeye:
- Önce iş, demiş...
5 dakika dolduğu için de, yanındaki hanımla sevişmeye vakti kalmamış.
* * *
Fransız, hemen yanındaki hanımla başlamış sevişmeye ve:
- Önce aşk, demiş...
5 dakika dolduğu için, bu kez de gömlek ütülenmemiş.
* * *
Türk, yanındaki hanımın eline ütüyü verip, gömleği ütületirken; arkadan da sarılıp kadınla sevişmeye başlamış.
- Bizde, demiş; önce çalıştırır, o sırada da hemen becermeye başlarlar çalışanı.
Ve 5 dakikada hem gömlek ütülendiği, hem de sevişme tamamlandığı için; yetenek testinden birinci çıkmış.

dentist
16-04-2006, 23:56
Çoban'ın biri dere kenarında koyunlarını otlatıyormuş. Tam o anda, yanına bir Cherokee Jeep yanaşmış. Brioni gömlek, Cerruti ayakkabılar
giyen, Ray-Ban gözlüklü ve YSL kravatlı bir sürücü aşağıya inmiş ve çobana sormuş.

- Eğer kaç tane koyunun olduğunu bilirsem bana onlardan bir tanesini verir misin?

Çoban bir adama birde koyunlarına bakmış, "Tamam" diye cevap vermiş. Genç adam arabasını park etmiş, telefonunu bilgisayarına bağlamış bir NASA sitesine girmiş, GPS'ini kullanarak yeri taramış, bir database velogaritma ile doldurulmuş 60 excel tablosunu açmış ve 150 sayfalık bir rapor basmış. Çobana dönmüş,

- "Tam olarak 1586 adet koyunun var" demiş.

Çoban "Doğru" diye cevap vermiş, "Koyununu alabilirsin." Genç adam koyunu almış ve jeep'inin arkasına koymuş. Bu sefer çoban genç adama dönmüş,

- "Eğer senin ne iş yaptığını bilirsem koyunumu geri verirmisin?" diye sormuş.

Adam, "Evet neden olmasın" diye yanıtlamış.

"Sen Dunya Bankasi'nda Danışmansın" demiş çoban. Adam sormuş, "Nasıl oldu da bildin?".

-Çoban "Çok basit" diye cevap vermiş. "Buraya çağrılmadan geldin, bu bir.. İkincisi benim bildiğim bir şeyi bana söylemek için benden bir
koyunumu istedin. Üçüncüsü yaptığın hiçbir şeyden anlamıyorsun çünkü köpeğimi aldın!"

bikmisbroker
17-04-2006, 13:49
http://www.realfiesta.com/anime.htm

bikmisbroker
17-04-2006, 14:34
Vatan gazetesinde kose yazarı Tugce Baran asagıdaki kose yazısında "BANKACI" yı tanımlamıs syg günan BANKACILIGA'DA EL ATTIK

10:34 Gazetede...

Bakıyorum da herkesin yüzü beş karış...

Tatil yapanlar duruma daha adapte olamamış, yapmayanlar barut fıçısı...

Bizim gazeteciliğin de böyle bir kusuru var işte...

Bayramı seyranı yoktur. Dokuz yıldır ilk defa VATAN'da bayram tatili yapabildim..

Ya bayramın başında çıkarsın tatile, kıçında dönersin kös kös, ya başında çalışırsın ortasında basar gidersin. Bazen tüm bayram çalışırsın, kimse de "niye çalıştın?" demez...

İşe ilk başladığım yıllarda öyle salakça bir umudum vardı. Bayramda çalışırdım ve beklerdim ki şefim bana ertesi hafta iki üç gün tatil versin. "Yavrucuğum sen bayramda çalıştın, önümüzdeki Pazartesi ve Salı gelme çocuğum...

" Al işte kafadan beş gün tatil! Ama bir kerecik de denmedi böyle bir şey...

"Şefim ben bayramda çalıştım, bir iki gün.." demeye kalk anında gürlerler..

"Ne var çalıştıysan? Ben de çalıştım. Git BANKACILIK yap o zaman bayramda tatil yapmak istiyorsan..."

Şu zavallı bankacıların da adı ne çok geçer bizim muhabbetlerde....

Tahmin edeceğiniz gibi pek sempatik bir şekilde değil. Bankacı okurlarımın kalbini kırmayayım şimdi bayram sonrası bayram sonrası ama bizim için bankacılık demek "sıkıcılık" demek.

"Beğenmiyorsan git bankacı ol" diye bağırıyorsa bir müdür şunu demek istiyordur: "Bu işin dertlerini çekemiyorsan eğlencelerini de hakketmiyorsun demektir. Bankaya gir, tatilini yap, maaşını, primini al ve sıkıntıdan patla, öl, geber!".

Sıkıcılık deyince de akan sular durur bizim işte... Çünkü bu salak, bu parasız, bu allahın cezası işi yapmamızın tek nedeni, itiraf edelim

süper eğleniyor olmamız... Memlekette ne kadar hergele varsa hepsi de gazeteci olmuş anasını seveyim...

Bankacılık eğlenceli bir iş midir bilmiyorum. Uzaktan pek öyle görünmüyor. Sabahtan akşama kadar para, rakam, sayı görmek belki de kimileri

için son derece iştah açıcı bir şeydir.

Genelleme yapmayayım ama ben bugüne kadar eğlenceli bir bankacı da tanımadım... Manasız bir neşeleri vardır fakat hakiki bir eğlenceleri

yoktur...

Kaç tane bankacı tanıyorsam hepsinin de hayatı aşağı yukarı aynıdır. Üniversiteden mezun olur olmaz on altı tane bankanın sınavına

girerler. (Neyse ki artık o kadar çok banka yok) Üç tanesinin sınavını kazanırlar, aklımın hiç ermediği hesaplarla bir tanesini seçerler.

Çalışmaya başladıkları İLK banka şubesinde evlenecekleri kendi gibi bankacı kadını veya adamı bulurlar. Evlenmeye karar verir vermez bankacılık

alışkanlığıyla otururlar her şeyi tek tek hesaplarlar. Ne zaman evlenilecek, kadın ne zaman döllenecek, çocuk hangi gün hangi saat doğacak,

ilkokula ne zaman başlayacak, üniversitesi için ne zaman para biriktirilmeye başlanacak, ev taksidine ne zaman girilecek, yazlık nereden ve kaç yıl sonra

alınacak...

Emekli olma şehri neresi olacak. Böyle 40 yılın planını tıkır tıkır yaparlar bir muhallebici köşesinde.

Hiç öyle uzatmadan şipşak flört edip dört beş ay için evlenirler. Evlenmeden önce eşlerden bir tanesinin ailesinin olduğu şehre tayinlerini isterler.

Tayin beklenirken kız hamile kalır. Yerleştikten sonra çocuk doğar. İki buçuk yıl sonra ikinci de pörtletilir ve kadın tüplerini gidip bağlatır!

Bankacı dediğin aşağı yukarı böyle bir şey işte... Gerçi son yıllarda bankaları battı çıktı derken onlar da epeyi bir heyecanlandılar ama... O rüzgarlar da geçti..

Hadi bakiim Tuğçe Tembelbok! Çalış da bankacı olma! He he he..

Tugçe Baran

tbaran@gazetevatan.com

http://www.gazetevatan.com <http://www.gazetevatan.com/>

VE VE VE..........

DENIZ PULAS(manken) ILE EVLENEN BANKACI SARP KARTAL'IN BU BAYANA

CEVABI.............

Tugce hanım selam,

Ekli yazınız bir şekilde elime ulaştı ve size bir iki satır yazmadan edemedim.

32 yaşında ve 8 yıllık bir bankacıyım, son 5 senedir de yönetici olarak çalışıyorum. Yazınızda takıldığım bölümlerin üzerinden bir bir gecmek

isterdim ancak size ayıracak çok zamanım yok, ama öncelikle yazınızı cok aşağılayıcı ve saygısızca bulduğumu belirtmek istiyiyorum.

Evet doğru maaşımızı primlerimizi zamanında alıyoruz ancak tatil ve sıkıntı kısmına gelirsek pekte işler tahmin ettiğiniz gibi gitmiyor.Şubelerinin

kapılarını saat 17:00 da kapatan bankalarda daha sonra biz calışanlar genelde gec saatlere kadar işyerlerimizde kalmak ve siz müşterilerin gün

içerisindeki işlemlerinin operasyonel taraflarını tamamlamak durumunda kalıyoruz. Yine sizlere yenilikler sunmak, evinizde internet ve telefonla,

sokakta ATM ler ile vs.daha rahat hizmet alabilmeniz için çalışıyoruz.Yada zamanında bizlere binbir sevimlilikle gelerek aldığınız kredi ile

sahip olduğunuz evin ya da arabanın daha sonra taksitlerini ödeyemediğinizde arkanızı toplamaya çalışıyoruz, ve bunu için hafta sonlarımızı

harcamamız gerekebiliyor. Yada siz müşterilerimiz gece ATM den para çekebilsin diye nöbetçi bankacı arkadaşlarımız gecenin saat 03:00 de para biten ATM

lere para doldurmak için bütün ülkede cirit atıyor, yazı işleri müdürünüz ödemeyi unuttuğu elektrik faturasını telefon bankacılığı ile sabahın 05:00

de ödemek için aradığında yine bu sıkıcı bankacılar telefonu açıyor.Bu gectiğimiz bayram birçok kişi 9 gün tatil yaparken ben ve ekibim malesef

10/02 tarihinde işlerimizin başında sizlere hizmet sunmaya çalışıyorduk, yani sizlerden pek farkımız yoktu. Eğer bunların bizim için sıkıntı olduğunu

düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, biz de mesleğimizi zevkle yapıyoruz.

Bankacıları sıkıcı olarak tanıtmışsınız,

Size kendimle ilgili bir iki şey geçmek istiyorum, bir bankacı örneği olsun diye,

Liseyi özel bir kolejde, üniversiteyi yurt dışında okudum, eski bir milli yüzücü ve sutopçuyum, windsurf ve snowboardu profesyonel olarak yapıyor ve yarışlara katılıyorum ancak bu arada yarışmasamda 20 yıllık kayakçı ve 8 yıllık wakeboardcuyum da, 25 yıldır piyano çalabiliyor, 25 yıldır ata binebiliyorum, bu yıl kaçırdığım bir film bile yok, 2003 yılında şu

iki ay içerisinde 5 tiyatro oyununa, gecen yıl 2 bale 2 opera ya gittim, 2 yabancı dil biliyorum ve sandığınızın aksine eşim bir bankacı değil ünlü bir model ve tiyatrocu , ve müsade ederseniz döllenme zamanımız yada bunu kiminle ne zaman yaptığımız da sizi hic ilgilendirmiyor.( Yazınız da bankacılar genelde erkek gibi algılanıyor, bu da ben ce hemcinslerinize yapmış olduğunuz bir ayıp), gecen yıl 7 adet kitap okudum, offroad ve motor sporları da haftasonları hobilerim arasında, bir Yamaha R6 yarış motorsikletim

var ve yazları takım elbisemle işime gelmek bana çok zevk veriyor ve cevremde benim gibi yüzlerce bankacı var, kısacası yazınızın aksine biz bankacılar bircok meslekteki insanlara göre gayet sosyal ve eğlenceli insanlardır.

Döllemek, pörtletmek gibi deyimleri kullanarak ta kendinize Televole, yada benzeri bir magazin programı ile daha iyi bir kariyer çizebileceğinizi düşünüyorum.

Yazınızda kısmen katıldığım bir bölüm olduğunu açık yüreklilikle söylemek istiyorum Genelleme yapmak doğru olmayacaktır ama siz şöyle demişsiniz "Memlekette ne kadar hergele varsa hepsi de gazeteci olmuş anasını seveyim",

Memleketimizde çok iyi gazetecilerimiz var doğru ama malesef aralarında sizinde belirttiğiniz gibi bazı çürükler çıkıyor.

Saygılarımla.

Sarp AKKARTAL

BANKACI

Haketmis bu TUGCE HANIM...:;ohohoh :;ohohoh

nedo
18-04-2006, 02:01
http://www.youtube.com/watch?v=P4AvYojxmWk

:P

bikmisbroker
19-04-2006, 10:30
Yer ........ Adliyesi. Konu, birkaç kafadarın, bir şekilde ele geçirdikleri esrarı pazarlamak isterken buldukları ilk müşterinin narkotik polisi olmasıyla enselenmeleri ve hakim karşısına çıkmaları. Davanın ilk duruşması görülmekte.

Hakim soruyor “Oğlum nerden aldınız bu esrarı, kime aittir bu zıkkım?” Sanıklar, hakimin azarlayıcı tavrından da etkilenerek iyice korkmaktalar. O diyor ki “benim haberim yok!”, öbürü diyor ki “Ben masumum!”

İyiden iyiyye sinirlenen hakim, “Fesüphanallah!” çekip tekrar soruyor “Ulan oğlum bu zehir gökten mi geldi?”.Salonda hala bir ses yok...

İçlerinden yaşça en büyük olanı, bir yandan hakime bir yandan da arkadaşlarının ürkekliğine kızarak “Yavv hakim beg! Ne gader uzaddıyınız bu işi yav. Benim hepiside benim. Nolacağ sanki. Biz bu gafaynan mı gireceğiz Avrupa Birliğine yavvv!”

Master
19-04-2006, 10:41
Abimiz deri, yarım bot ve koyu kahverengi ayakkabıyı alıp
kasaya yanaşıyor...

Kasadaki bayan botları poşete koyarken, sayın Abimiz de
soruyor;

" 43 lira değil mi?..."

Kız,

"Ne münasebet" der gibi bakıyor ve

"Bunlar orijinal deri...

İndirimli fiyatı 180 lira..."

Abi'mizin bitiş cümleleri, kızcağızın kopuş anına denk
geliyor;

"-Olur mu hanımefendi, altında 'Size 43' yazıyor..

nomeames
19-04-2006, 12:31
İstanbul'a tüp geçit yapılması için ihale açılmış.. Amerika, Japonya vs. hepsi teklif vermiş, 10 milyar, 20 milyar dolarlar... Bizim Temel'le Dursun ise 10 bin dolarlık bir teklif getirmişler.. Komisyon gitmiş Trabzon'a; Temel'le Dursun'u görmeye.. Demişler ki, "ihaleyi size vereceğiz, anlatın bakalım projenizi?" Temel başlamış anlatmaya... - "Ben gidicem Anadolu yakasına başlıycam denizin altından kazmaya, İdris de gidecek Avrupa yakasından kazacak. Denizin altında ortada buluşucaz." Yetkililer sormuş: - "Peki ya hiç buluşamazsanız ne olcak?" İdris de bu sefer atılmış: - "O zaman bir tüp geçit fiyatına iki tüp geçit yaptırmış olacaksınız..."

bikmisbroker
19-04-2006, 16:30
arzumbenim; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 29; İl: Kayseri
Geçen hafta bir arkadaşımla, uzun zamandır ilk defa futbol maçına gittik. Maçı seyrederken yanımızdaki, arkamızdaki ve önümüzdeki herkes doya doya küfür ediyordu. Biz ise, iki arkadaş sessizce maçı izliyorduk. Buna dayanamayan yanımızdaki bir seyirci, "Abi siz öğretmen misiniz?" deyince epey güldük.

dentist
20-04-2006, 21:27
yalnız_palyaço; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 30; İl:Ankara 17.08.2001
Üniversite yıllarında, parasızlıktan nefesimizin koktuğu zamanlarda, birkaç arkadaş çapkınlık yaparken para harcamamanın kolay bir yolunu bulmuştuk. Beraber olduğumuz hatunun biraz safça arkadaşlarından birini, zengin olduğu kadar hödük olan, oteller, kebapçılar ve benzinlikler sahibi sevgili arkadaşımız, (ismini buraya yazarsam gayet ayıp olacak. Bu yüzden biz ona Bay Hödük diyelim) Bay Hödük’e bağlıyor ve eğlence faturalarımızı, bu eline kız eli değmemiş müzmin abazan kardeşimizin omuzlarına yıkıyorduk. Yine bu günlerden birinde Bay Hödük’ün kısmetine oldukça güzel, ama bir o kadar da burjuva ve de rocker bir kız düştü. Bizimki halinden memnun, kızlara ilk önce "Kızlar memleket nire?" diye sordu. Neyseki kızlar anlayışlı çıktı da, gece o an son bulmadı. İlerleyen saatlerde herkes emeline ulaştı, ama bizimkinin işi yarım kaldı. Sevgili rocker kızımız sevişirken aşağılanmak istemiş ve bizimkine "Aşağıla beni. Küfret bana" gibisinden erotik şeyler söylemiş. Bizim sevgili hödüğümüz olayı anlayış ve şehvetle karşılayarak kıza, "Senin ananı s.....m" diyerek erotizmin doruk noktası olmayı başarmış ve tokadı yiyerek terkedilmiş. Şimdi sıra itirafta: Sevgili doktorcuğum, eğer bu itirafımı okuyorsan Gölbaşı’nda arabanın içinde sevişirken işi neden bitiremediğimi ve gülmekten çatladığımı anlamışsındır. Kusura bakma ama, sen "Küfret bana" deyince aklıma bizim Hödük geldi de!

berrak
20-04-2006, 21:52
Sevgili rocker kızımız sevişirken aşağılanmak istemiş ve bizimkine "Aşağıla beni. Küfret bana" gibisinden erotik şeyler söylemiş. Bizim sevgili hödüğümüz olayı anlayış ve şehvetle karşılayarak kıza, "Senin ananı s.....m" diyerek erotizmin doruk noktası olmayı başarmış ve tokadı yiyerek terkedilmiş.

vur deyince öldürmek bu olsa gerek:)

dentist
20-04-2006, 22:13
Firtina apansiz bastirinca, koca gemi bir anda
denizin dibini boyladi.

Adam, issiz bir adanin sahilinde gozlerini acti.

Ne gelen vardi ne giden...

Ne arac vardi ne gerec...

Istersen muz ve hindistan cevizi, istemezsen muz ve
hindistancevizi...
Hayati boyunca evi disinda bes yildizli otellerden
baska yere adimini
atmadigindan, bir sure ne yapacagini bilemedi...

Sonra dort ay boyunca muz yeyip, hindistan cevizi
suyu icti.

Gecmiste kalan o guzel gunleri dusunerek gozlerini
denize dikip, kendisini
kurtaracak gemiyi beklemeye
koyuldu...

Bir gun sahilde uzanmis yatarken, gozunun ucunda bir
hareket hissetti.

O da ne ?

Bir sandal ve kurekte o gune dek gordugu en muthis
kadin...

Son surat geliyor...

Inanamadi... "Nereden geliyorsun ?" diye haykirdi ve
ekledi "Buraya nasil
geldin?"

"Adanin oteki tarafindan..." dedi kadin, "gemi
batinca oraya ciktim."

"Ne sans, benden baska kimsenin kurtuldugunu
sanmiyordum. Kac kisisiniz ?"

"Baska kimse yok, sadece benim. Sandal da gemiden
degil. Gemiden cop yok...

"Adamin akli karisti... "O halde sandali nereden
buldun?"

"Basit" dedi kadin.

"Adada buldugum
malzemeyle yaptim...

Kurekler sakiz agaci...

Zemini palmiye dallarindan ordum, yanlar okaliptus..."

"Ama, ama bu imkansiz, aletlerin yok nasil becerdin
?" dedi adam.

"Pek de sorun olmadi. Oteki tarafta sira bir aluvyon
kaya olusumu

var.
Firinda belli dereceye isitilinca islenebilir
yumusaklikta demir elde
ediliyor. Alet yapmak icin kolayca kullandim...
Bosveer bunlari. hadi
goster, nerede yasiyorsun ?"

Bon bir ifadeyle orada yasadigini itiraf etti adam...

Aylardir oracikta sahilde yatip kalktigini...

"Oyleyse bana gel benim yerime..." diyerek kadin
kureklere asildi.

Birkac dakika sonra kucucuk bir iskeleye
yanastilar...

Adam sahile goz atinca az daha sandaldan dusuyordu.

Mavi beyaz boyali

kulubeyle, iskele arasina tas
doseli yurume yolu bile
yapilmisti !

Eve girerlerken kadin omuzlarini silkti, "Pek rahat
sayilmaz ama ben yine
de ev diyorum iste...

Otur lutfen, bir sey icer misin ?"

"Hayir, hayir tesekkurler..." dedi adam.

Saskinligini hala uzerinden atamamisti.

"Daha fazla hindistan cevizi suyu icemeyecegim
artik... Tahammulum kalmadi..."

"Hindistan cevizi suyu degil ki... Imbigim var, Pink
Colado'ya ne dersin?"

Adam hayretini gizlemeye calisarak ikrami kabul etti.
Kanepeye oturarak
sohbete
daldilar.

Ikisi de birbirlerinin hayat hikayesini dinledikten
sonra kadin, "uzerime
rahat bir sey giyecegim" diyerek ayaga kalkti.

"Dus yapip tras olmak ister misin ? Ust kattaki banyo
dolabinda jilet var."

Adam artik olayi sorgulamaktan tamamen vazgecmisti...

Banyoya girdi, dolapta kemik bir sapin icine
sikistirilmis oynak mekanizmali iki deniz kabugundan yapilma ustura
onu
bekliyordu...

"Bu kadin inanilmaz" diye mirildandi...

"Bakalim bundan sonra ne var

Dondugunde kadin onu gardenya kokulari icinde,
stratejik

bolgeleri uzum
yapraklariyla ortulu olarak karsiladi...

Sadece uzum yapraklari...

Yanina oturmasini
istedi.

Sonra yavasca sokularak fisildadi...

"Soyle bana yakisikli, ikimiz de uzun suredir bu
adadayiz... Cok yalniz olmalisin, eminim su anda
yapmak icin kivrandigin bir sey var...

Hani burada tek basina gecirdigin aylar boyunca en
cok yapmak istedigin...

Anliyorsun degil mi ? Ne istersen yapabilirsin....

Gozlerinin icine bakiyordu...

Adam duyduklarina inanamadi...

"Yani..." dedi... "Buradan e-mailimi kontrol edebilir miyimmm?"

HEPIMIZIN SONU BOYLE OLACAK ...............:)))))

bikmisbroker
21-04-2006, 15:49
>8 Temmuz
>İşte Türkiye'deyim; bölge sorumlusu Tommy arkadaşla
>havaalanından kalacağımız eve giderken hayli uyarıcı bilgiler aldım;
>"Hemen başlama, biraz sağını solunu tanımalısın; Türkler acayip bir
>millettir" filan diye bir şeyler söyledi, ama aldırış etmedim.
>Bir dakika bile zayi edilmemeli; görev kutsal, görev ağır.
>
>9 Temmuz
>Tommy'nin yanıldığı açık; bugün ilk tebliğimi yaptım bile.
>Adam parkta öylece oturuyordu.
>Söylediğim her şeyi gülümseyip başıyla tasdik ederek saatlerce
dinlerken
>ruhumun göklere değdiğini hissetmiştim. Bizi seyreden simitçi,
sonradan o
>adamın sağır olduğunu söyleyince biraz moralim bozuldu ama olur öyle
>şeyler.
>
>11 Temmuz
>Üçüncü gün; Tommy hâlâ "erken henüz" diye ısrar ediyor.
>Mânâsız bir ısrar bu; kurtulması gereken o kadar çok ruh var ki
burada.
>Çorap almaya inmiştim semt pazarına. Nasıl oldu anlamadım ama eve
dönerken
>artık benim altılı çelik tencere takımım vardı.
>Önemli değil, tencere gerekli bir araç nasıl olsa. Tencereci arkadaşa
>müjdeyi tebliğ ettim.
>"Ayıpsın abi, Hazreti İsâ' ya can fedâ." dedi, ben ağladım.
>Söz verdi, pazar toplantılarına gelecek; hatta bana bir adres bile
verdi.
>O adrese gidersem bir sürü insanı misyona katabilirmişim.
>
>21 Temmuz
>Tommy hâlâ "gitme, bak karışmam" diyor; işte bu aşırı
>ihtiyatkârlık yüzünden buralarda İsa'nın mesajı yeterince bilinmiyor
>zaten.
>
>Gittim; şehrin kenarında kalabalık bir mahallede bir apartmanın
altıncı
>katına çıktım. İçeride bir hayli erkek vardı; beni içeri aldılar,
>mobilyasız bir salona geçtik. Çay getirdiler; hatır sordular. Tam lâfa
>başlarken biri parmağıyla "sus" işareti yaptı. İçeriden yaşlıca bir
adam
>çıkıp salona gelince herkes gibi ben de ayağa kalktım. Sonra adam
>konuşmaya,
>bir nevi vaaz vermeye başladı. şöyle bir dinledim; eh fena şeyler
değil.
>Toplantıdan sonra herkes birbirine sarıldı, yeniden çay ikram edildi.
>Burayı sevdim, yarın da geleceğim.
>
>2 Ağustos
>Yine aynı şeyler oldu; bir ara fırsat bulup salondaki arkadaşları
>misyona kazandırayım dedim. Tam "İsa" demiştim ki, ihtiyar vaiz
>"İsa dedin de aklıma geldi." deyip çok tatlı bir bahis açtı.
>Öyle güzel anlatıyor ki başladım ağlamaya. Zor teselli ettiler; sonra
>ortaya sofra geldi. Yemek yedik. Kuşbaşılı pilav nefisti; hele cacık!
>
>12 Ağustos
>Tommy beni tesbihle oynarken yakaladı. "Nereden buldun"
>diye sıkıştırıyor. "Dükkanın birinden aldım." dedim. Tesbih bana iyi
>geliyor, meditasyon yerine geçiyor. Bir tane de Tommy'e mi alsam?
>
>6 Eylül
>Bugün hep birlikte camiye gittik. "Bakayım" dedim burada neler
>yapıyorlar, nasıl ibadet ediyorlar. Mecit diye bir temiz yüzlü
arkadaşım
>var cemaatten.
>Bana abdest almayı öğretti caminin avlusunda. Tuvaletleri pek temiz
değil
>ama abdest çok güzel bir olay. Fırsatını kolluyorum; bunların hepsini
>Protestan
>etmezsem bana da Mahmut demesinler!
>
>16 Eylül
>"Nereden çıktı bu Mahmut?!" diye çıldırdı Tommy. "Kod adım." dedim.
>Anlamadı. Anlamaz tabii. Ben ne yaptığımı biliyorum. şimdilik sesimi
>çıkarmıyor, toplantılara muntazaman devam ediyorum; ezan okununca
>"Hadi camiye gidelim Mahmut" diyorlar, gidiyorum. "Neler okuyorsunuz
>fısır fısır?" diye sordum.
>Öğrettiler. Fatiha çok güzel bir sûre. Tommy'e de öğretmeliyim.
>
>1 Ekim
>Tommy beni evden atmaya kalkıştı dün. "Seni kandırıyorlar,Müslüman
>yapacaklar enayi."
>diye çıkıştı. İtiraz ettim, "Ben bunların içyüzünü öğrenmeye
çalışıyorum
>Pastör Tommy." dedim.
>"Sırlarını öğrendiğim an, bunları sürü halinde önüme katıp Sarayburnu'
>ndan
>denize sokup cümlesini birden çatır çatır vaftiz etmezsem bana da
Mahmut
>demesinler." dedim. "Çık dışarı aptal." diye kovdu beni. Misyondan
gelen
>aylığımı da kesti. Vermezse vermesin, cemaatteki arkadaşlar aralarında
>para
>toplayıp verdiler. Geceyi ucuz bir otelde geçirdim. Bugün Mecit'in
evine
>taşınıyorum.
>Az kaldı az.. Dayan oğlum Mahmut!
>
>6 Kasım
>Mecit benim için istihareye yatmış; "Yeşil gördüm Mahmut." dedi,
"Nurlar
>içindeydin, hidâyet nasip oldu sana ne mutlu." dedi. Tabii aldırış
>etmiyorum,
>fakat hoşuma gitmedi de değil.
>
>9 Kasım
>Bugünlerde cemaate İngilizce dersleri vermeye başladım; sabah namazını
>topluca edâ ettikten sonra kuşluk vaktine kadar ders veriyorum.
Kuşlukla
>öğle arasında tefsir dersleri yapıyoruz.
>Beni artık iyice kendilerinden zannediyorlar.
>
>21 Kasım
>Yeni damat olduğum için dört günden beri günlük yazamadım. Mecit'in
>teyzesinin kızı Sabiha ile nikahlandık dün. Nikâhımızı Saadettin Hoca
>kıydı sağ olsun.
>Sünnet dediğin ise sinek ısırığı gibi bir şey zaten, çabucak geçti.
Bu
>sabah yolda Tommy ile karşılaştık. "Kiliseye yazdım, seni defterden
>sildiler."
>dedi. Güldüm, hâlâ o bayatlamış misyoner kafası işte. Benim din
>değiştirdiğimi
>sanıyor gerzek.
>
>Halbuki ben...
>
>28 Kasım
>Ne kadar üzgünüm. Mecit, "Nasip değilmiş, seneye gidersin" diyor.
>Hac kayıtları kapanmışmış. İstesem ecnebi pasaportumla Mısır
üzerinden
>vize alır giderim, ama ben olayı içeriden, herkesle bütün mü'minlerle
>birlikte
>yaşamak istiyorum oysaki.
>
>19 Aralık
>Sabiha ile teheccütten sonra Yaşar Hoca mevzusu geçti aramızda.
>Yav bu Yaşar Nuri Hoca iyi adam hoş adam fakat ne bileyim çok modern
bir
>duruşu var gibi sanki; hani, "İslâm'ı en iyi ben bilirim" şeklinde bir
>dayılanma.
>Öğleden sonra yayıncımla sözlü anlaşma yaptık; ilk eserim iki ay sonra
>çıkıyor:
>"İslâm'ın selefî boyutlarına dinamik bakışlar".
>Yayıncım, "fiyatı iki lira yaparsak üç yüz bin satarız." diyor.
>
>"HAMD OLSUN"
>

dentist
21-04-2006, 17:44
Zirttt,dirt ses ses deneme bir deneme bir

Abuzittin abi, sormasi ayiptir ne yapiyorsun ?

Sormasi ayipsa ne soruyon lan bestami. Yoksa sen fintazi mi yapiyorsun ayip isleyerek, hehehe. Kanal ayari yapiyoz surda. Oglum su uzaylilarla bir iliski kurduk mu bak neler olacak neler, yirtacaz oglum yirtacaz.

Ne kanali abi? Sen kafayi mi yedin yine? Uzaylilarla kontagi bu kucuk radyo ile mi yapacaksin? Hem ona fintazi degil fantezi derler.

Aman aman iyi ki Amerika`larda okumussun da iki uc elime ogrenmissin fazladan bizden. Ama bak yine cahil kalmissin. Oglum sari us mudur, sirik us mudur oyle bir yildiz varmis. Oglum butun herseyi bilenler orda yasiyormus. Dusunsnene oglum loto, milli piyango herseyi ogrenecegiz.

Abi sen Sirius takim yildizlarindan soz ediyor olmayasin?

Her ne zikkimsa lan. Sen de bilge abidesi gibi dikildin kaldin basimizda. Hic bir seyden cekmiyorum senin bu ukalaligindan cektigim kadar. Keske de bir ise yarasa. Oglum sen daha bir kiza cikma teklifi edecem diye sararip soluyorsun, kalkmis burda bana o yildizlardan gelme kahin rolu yapiyorsun.

Abi senin bildiklerin yanlis. Birincisi siriusla oyle baglanti kuramazsin?

Nedenmis oglum. Baksana ben internette gordum. Bir cok insan kanallik yapiyormus. Ordan gelen bilgileri yayiyorlarmis insanlara. Benim neyim eksik bestami?

Abi senin kanal diye anladigin boyle bi sey degil. Insanlar hissedisleri ve ruhlari ile yapiyorlar kanalligi. Hem ordaki bilgelerin sana loto, toto bilgileri vereceklerini sanmiyorum.

Hayal gucun yok iste senin hayal gucun… Bu kanallar sarmal enerjiler, saf sevgi, kiymet gunu diye diye akillarina getirmiyorlar ki sormayi lotoyu totoyu. Sordular da cevap mi alamadilar ki? Hepsi senin gibi geyik oglum bu insanlarin. Isleri gucleri bos islerle ugrasmak. Ben gercekci adamim. Simdi beni rahat birak da konsanremi saglayayim.

Konsanre nedir abi?

Konsanre elinin koru bestami. Dikkatimi dagitiyorsun len, bak bilgilerden biri kacsin yemin ederim senden cikaririm farki.

Abi konsantre olmasin bu soylemeye calistigin?

Cek git basimdan bestami. Edebiyat profosoru mu yapacaksin beni. Bu kadar oglum bu kadar. Hem ben su yasli dedelerden birini kafalayayim, lotodan tutturdugum parayla oxfordu ayagima getirmezsem ne olayim. Simdi sus da iletisimi saglayayim.

SIRIUSCA DIYALOGLAR-2

Oglum bestami cabuk yetis. Oglum sari usten bilgi akiyor lan, ben hic bir sey anlamiyorum. Gozunu seveyim sustur su dedeyi de lotoyu sorayim.

Abi nasil susturayim? Ben Sirius`ce mi biliyorum ?

Ayaginin tozunu yalayayim lan bestami, bu sans her zaman ele gecmez. Adama bu haftaki maclari sor. En azindan fenerin macini soylesin lan.

Abi adam saf sevgi diyor. Paraya sartlanmamamiz gerektigini soyluyor. Kefenin cebi yokmus.

Soyle bu hiyara; ruyalara giren ak sakalli dede rolu kesmesin bana. Ona bir hareket cekerim Sirius`un alayi gelse alamazlar elimden bu sakalliyi. Madem istedigimiz cevabi vermeyecek ne demeye gelmis buralara. Ukalalik icin sen yeter de artarken bir de yildizlardan gelenin dirdirini mi cekecez?

Abi bu soylediklerin icin seni bagisliyormus. Sartsiz sevginin emri buymus.

Elimin tersiyle bir kodum mu omur boyu beni bagislamaz duruma gelir. Sari us denen gerzek yurdunda adi yamuk bilgeye cikar valla. Abi hic olmazsa 4 banko mac versin bana ya. Bak sor; Milan,chealse,fener bir de tarsus idmanyurdu banko mu bu hafta?

Nafile yere bunlari sormamani istiyormus abi. Yuregindeki butun sevgiyle kanali yararli isler icin kullanacak kisilere ayirmani diliyormus. Bu sekilde dunya ile baglantilarda sorun oluyormus. Dedeler ozellikle turkiyeden acilan kanallara gelmek istemiyormus.

Gelmezlerle gelmesinler lan. Delikanli adam lazim bize oglum. Bunlarin alayini ben bilge diye sarar dede diye icerim lan. Iki macin sonucunu soylemek dedeligin raconunu mu bozuyormus? Saf sevgi icinde bir insanin mutlulugunu saglamak yokmuymus yani?

Para ile saadet olmuyormus abi. Askla bakan yuzunde isik goruyormus, maddi seylerle bunu kirletmek istemiyormus.

Ne aski lan? Homo muyum ben. Bana bak lan yildizlarin sapik dedesi mi denk geldi bize? Bak delikanliliga helal getirmesin dinlemem valla sariusten mi gelmis baska yerden mi? adam gibi soyleyecekse soylesin su 4 banko maci yoksa ceksin gitsin.

Yok abi oyle ask degil. Yani tensel ask degil bu.

Dalga mi geciyorsunuz len benimle. Surda yildizlardan gelmis diye saygi gostermeye calisiyoruz. Sansini fazla zorlamasin. Oglum tenselin olmadigi ask mi olurmus. Sariuste uzaktan opucukle mi uruyorlar lan bunlar. Saf sevgi yiyip mi doyuyorlar. Cahil muamelesi yapmasin bana, kalkar usenmeden giderim bu yildiza dagitirim orayi serefsizim.

Abi sen zaten serefsizmissin, oyle diyor bilge.

Hayttt tutmayin lan beni, kanalarin alayini havaya ucurmazsam bana da deli Abuzittin demesinler.

Ramo
23-04-2006, 21:52
Sesli dinleyelim,
http://www.rmaden.somee.com/amin.wav

TheSecret
24-04-2006, 03:03
Darbukaya merak sararsınız inşallah (http://www.eglendir.com/modules.php?name=Komik_Videolar&file=read&id=2) :D

dentist
26-04-2006, 20:11
Agop ile Eleni evlenirler ve cicim aylari
bittiktensonra Agop eve gelip koltuguna kurulur
kurulmaz, gazeteyi yüzüne çekip Eleni'yle hiç
ilgilenmez olmus.Günlerden bir gün Eleni Agop'tan
ilgibeklentisi ile;
-"Bre Agoppp! Mutfagin penceresi
bozuldu,yaparsiinn?"


Agop, gazeteyi yüzünden indirmis, gayet sinirli
birsekilde;

" Niye, ben pencereciiii?"

Ertesi gün Eleni yine ilgi görmek umuduyla,

" Bre Agoppp, mutfakin muslugu bozuldu yaparsiinnn?"


" Niye, ben muslukçiii?"

Bir sonraki gün " Bre Agoppp, tuvaletin sifoni
bozuldu, yaparsiinn?"

"Niye, ben pokçii?"

Ertesi gün eve gelen Agop bi bakar hersey
tamiredilmis,

" Kuzum Eleni bunlari sen yaptinn?"

"Yoo.."

"E, peki kim yapti?"

"E, bilirisin, kapici Abdurrezzek'in bende
gözivardir, yaparsin?dedim,oda dedi yaparim, ama
bi
sartla..."

Agop merak icinde sorar,

" Neymis?"

Eleni

" E, dedi bana , ya benimle yatarsin, yada bi
pastayaparsin."

Agop rahatlar,

" Peki kuzim, ne pastasi yaptin?"

Eleni sinirlenir;

"Niye ben pastaciii?

gemici
27-04-2006, 19:29
Saygıdeğer Hakim Bey..

Saygılarımla size açiklama özgürlügümü kullanarak bazi seyleri bildirmek istiyorum

Umarım bu durumu en kısa zamanda açıklığa kavuşturursunuz..
Su günlerde askerliğe çağırılacağım.

Yasım 24 ve 44 yasında bir dul bayanla evlendim, kendisinin de bir kızı var 25 yasında. Babam ise bu bahs etmis oldugum kizi ile evlendi. Böylelikle Babam, karimin kizi ile evlendigi icin damadim olmus oldu. Bunun üzerine kizim da üvey annem olmus oldu babamla evlendigi icin..

Hanimimin ve benim gecen sene bir oglumuz oldu.
Oglum hanimimin kizinin erkek kardesi oldu, ayni zamanda Babamin da enistesi. Birde üveyannemin erkek kardesi oldugu icin dayi oldu. Anliyacaginiz benim oglum benim dayim oldu..

Babamin esi sene sonunda dünyaya bir erkek cocugu getirdi.
O babamin oglu oldugu icin benimde erkek kardesim, vede kizimin oglu oldugu icin de torunum. Yani beni torunumun erkek kardesiyim. Ayrica bir Annenin evladinin babasi esi olduguna göre bende Esimin Kizinin babasiyim vede kizimin erkek cocugunun erkek kardesiyim. Kisacasi kendimin büyükbabasiyim..

Sayin Savci bey sizden ricam beni Askerlik görevimden azl etmenizdir, sizde biliyorsunuz ki kanunlarimizda Baba, Ogul ve Torun ayni zamanda askerlik yapamazlar..

Saygilarimla..

gemici
27-04-2006, 19:32
Ilkokul 3. 4. 5 sinif ögrencileri iki bayan ögretmenleri esliginde
derslerinde yer alan "At yarislarinin ülke ekonomisine katkilarini
yerinde gözlemlemek" amaciyla at yarislarina gitmisler..
Bir müddet sonra da çocuklarin tuvalet ihtiyaçlarini karsilamak için
toplu olarak tuvaleti ziyaret etmisler..
Bir ögretmen kizlarin, diger ögretmen erkeklerin kapisinda beklerken
erkek ögrencilerin küçük boylarindan dolayi "Pisuvara yetisememe"
sorunu nedeniyle onlara mecburen yardim etme durumu ortaya
çikmis..
Çocuklar fermuarlarini açiyor, bayan ögretmenleri onlari
kucagina aliyor,üstlerini islatmamalari için pipilerini tutup
çislerini yaptiriyormus..
Teker teker yaptirdiktan sonra aralarindan bir tanesi pipisinin
kocaman olmasi bayan ögretmenin dikkatini çekmis..
"Sen 5. sinif olmalisin" demis ögretmen çisini bitiren çocugun
pipisini sallarken..
"Hayir efendim" diye cevap gelmis. "Ben altinci yaristaki
"KARAMURAT" in Jokeyi'yim

nedo
28-04-2006, 01:28
Bos adamim vesselam :P

http://www.youtube.com/v/AS3gqg90I_c

dentist
28-04-2006, 14:34
Karı ve koca tatil günü evde televizyon seyretmekten sıkılmış, yatak
odasına geçmeye karar vermişler.... Ama ne mümkün 7 yaşındaki oğlan
evde.
- ''Oğlum, hadi biraz sokağa çık, gez, oyna''.
- ''Ihhhhh''. Israr faydasız. Afacanın sokakta gözü yok.
- ''Öyleyse, annenle ben odamıza geçelim, sen de balkona. Etrafta neler
olup bitiyor, yuksek sesle bize rapor et''.
Oğlan biraz mızıklanmakla birlikte çaresiz balkona geçiyor.
Bizimkiler'de
yatağa. Ve afacan canlı yayına başlıyor;
- ''Şu an bizim sitenin otoparkına yabancı bir araç park etti. Şimdi de
Aygaz arabası sokağa giriş yaptı. Yaşlı bir kadın markete giriyor''...
Kısa bir sessizlik...Ve rapora devam;
- ''Yan komşumuz Ahmet Bey amcayla karısı Necla teyze yatak odasında
sevişiyorlar''. Yataktakiler şok vaziyette.
Baba sesleniyor;
- ''Oğlum, nereden çıkardın şimdi bunu''..
- ''Hiçç. Küçük kızları Ayşe balkonda dikiliyor

nedo
28-04-2006, 15:12
http://www.youtube.com/v/P4AvYojxmWk

dentist
30-04-2006, 19:17
Adam karisi ile birlikte doktora muayene olmaya gider.

Muayene biter ve doktor odasindan cikarak kadinin yanina

gelir ve :

"Kocanizin olmemesini istiyorsaniz

su kagida yazdiklarimi uygulayacaksiniz" der



1-Sabahlari guler yuzle guzel bir kahvalti hazirlayin ve

ise mutlu gitmesini saglayin.

2-Ogleleri eve geldiginde guler yuzle karsilayin ve guzel

bir oğleyemegi ile takdir edildigini hissettirin, boylece

gunun geri kalan kismini da iyi gecirmesine yardim edin.

3-Aksamlari eve geldiginde yemek ozellikle guzel olmali.

Eve gelince dinlenmesini saglayin, hatta ayaklarina masaj

yapin.

4-Haftada en az uc kere birlikte olun, eger isterse

Daha fazla birlikte olun.



"Eger bu dediklerimi harfiyen uygularsaniz kocanizin saglik

yonunden hicbir problemi olmayacak" der doktor.



Eve geldiklerinde adam karisina sorar,

-"Ne dedi doktor sana?

Kadin cevaplar :

-"Ölecekmissin. "

nomeames
04-05-2006, 09:16
Temel ile Dursun promosyonlu meşrubat alırlar. Meşrubatı açan Temel hemen kapağa bakar:
- "Tekrar deneyin." Kapağı kapatıp yeniden açar ve okur:
- "Tekrar deneyin." ... ... ... En sonunda sinirlenen Temel:
- "Ula Tursun. Ha punlar pizi kandıriy! İki saattir deneyrum hala pi şey çıkmadi."
:;kahkaha

buena vista
05-05-2006, 17:06
Hıdır... Hıdııırrrr...
- Hıııı??! Ne vaaarr??
- Uyuyon mu?
- Yok bögrülce ayıklıyom... Soru mu lan bu Hacer?
Uyuyom tabii ya ne edecem... Yat sen de zıbar hade...
- Senin işin bitti tabii, devirip gıçını yatabiliyon...
şipşak yap, sonra horul da horul uyu... Bir kere de geç gelsen dişimi kırıcam...
- Gecen gece eve geç geliyon diye dırdır ettiydin de, ben senin dişini kırdıydım ya daha ne istiyon?
- Ben o geç gelmekten bahsetmiyom... Birlikte gelmekten bahsediyom...
- Beraber mi gelecen? Kız o saatte dışarda senin ne işin var ki eve benimle gelecen lan?
- Off be Hıdır off beee Hıdııırr. Sen beni anlamıyon...
- Ya sabıııırrr... Uykumu gaçırdın gene bak, de hele ne istiyon...
- Orgazm neyin istiyom tamam mı? Orgazm olmak benim de hakkım...
- Orgazm da ne lan?
- Hıdır... Bazen diyom ki kendi kendime acaba ben de zoofili mi var?
- Ne fili? Ne diyon ya?
- Zoofili... Yani hayvanlarla ilişkiye giren dimek. Eh ben de senin gibi bir öküzle her gece yataga girdigime göre...
- Sen bana öküz mü dedin?
- Bildigin kelimelerden konuşunca anlıyon bakıyom...
- Ya Hacer yat diyom sana... Orgazmmış... Yok bilmemne filiymiş...
- Ne fili be cahil ay... Zoofili...
- Hacer yarından tezi yok o kadının evine temizlige gitmiyon tamam mı?
- O kadın dedigin koskoca bir yazar tamam mı? Dogru konuş. Feministlerin başı... Lideri... idolüm o benim.
- Ne dol ne dol?
- idolüm deyyom... Onun evini temizlemek benim için şerefdir tamam mı? Bütün kitaplarını, dergilerini okuyom ben onun...
- Sonra da yalan yanlış ögrenip benim uykumu kaçırıyon... Sana ne lazım orgazm... Onlar zengin garıları için...
- Heç de bile... O fizyolojik bir ihtiyaç... - Fiz...yo...ne?
- Milletin kocaları evrim geçirdi metroseksüel oldu...
Sen daha bir insan olamadın be Hıdır... Evrim...
evrim... eviluşın...
- Haceeeeerrr...
- Neeee?
- Gız bu deminden beri dediklerini tekrar etsene peş peşe...
- Ne oldun lan hıdır, yanakların al al oldu...
- Dedigimi yap seeennn.
- Eviluşın... Orgazm... Metroseksüel... Zoofili...
Fizyolojik... idol... istersen apurçunist de diyem...
Ne olcaksa...
- De Hacer deee... Bir daha söyleee...
- Ne yapıyon Hıdır... Kudurdun mu len?
- Sen bu gavurca lafları edince gözüme yabancı avratlar gibi göründün de bir an...
- istemiyom Hıdır... Kendimi şu an ilişkiye hazır hissetmiyom...
- Ama ben hissediyom... Gel buraya...
- Bu bir konsantrasyon meselesi Hıdır...
- Gonsontrosponon diyen dilerini yirin... Gel buraya Helga...
- Ne Helgası be? Adım var benim... Bireyim ben...
Bıraaaak... Yetiiiişiiiin... Aile içi şiddete maruz kalıyom... Heeeellppp... Heeellllpppp...

dentist
05-05-2006, 22:54
Vezirler huzura çıkmışlar:
- Padişahım, hazinede para kalmadı.Yeni vergilere ihtiyacımız var,
diyerekten...
Padişah, kavuğunun altından kafasını kaşımış,
- Eeee! Ne vergisi koyalım?, demiş..
- Köprülere adam koyalım, geçenden bir akçe alsınlar!
Padişah,
- Tamam, demiş.
Aradan bir süre geçtikten sonra sormuş vezirlerine:
- Tepki var mı?
- Hiç bir tepki yok!
- İyi o zaman köprünün diğer tarafına adam koyun, çıkandan da bir akçe alsın!
Aradan bir süre geçmiş, Padişah:
- Var mı şikayet?
- Yok!
Halkının tepkisizliğine kızan Padişah, gürlemiş:
- Köprülerin ortasına da adam koyun, gelip geçeni becersin!
Aradan birkaç gün geçmiş, hala bir tepkinin olmamasına içerleyen Padişah,
çağırmış vezirlerini,
- Köyün birine gidelim. Halkı dinleyelim hele bir, demiş.
Gitmişler köye, Padişah sormuş:
- Var mı şikayet?
Ses yok. Padişah:
- Var mı şikayet? Konuşun yoksa, taş üstünde taş, omuz üstünde baş
bırakmayacağım, diye gürleyince arkalardan cılız bir ses duyulmuş:
- Padişahım, o köprünün ortasındaki adam var ya!..
- Eeee!, demiş Padişah bir umutla...
- Akşamları çok kalabalık oluyor, sıra uzuyor, bir adam daha koysanız...

account
07-05-2006, 14:02
06 haziran 2006 da gece 06.00 dan 06 dakika 06 saniye sonra,

saat ve takvim bu şekilde olacak.

06.06.06 /06.06.06

ve bir daha asla olmayacak.

bikmisbroker
07-05-2006, 17:53
Çok zampara olan bir adam tövbekâr olmak istemiş. Ne yapayım
ne edeyim derken "40 gün 40 gece bir mağaraya kapanıp dua etmesi"
söylenmiş.
Eleman mağaraya kapanıp. 1 gün 2 gün 3 4 5 derken 39 gün olmuş.
39. gün dışarıda bir yağmur bir yağmur, ortalığı sel götürüyor.
Bir bakmış ki mağaranın kapısında yağmur iliklerine kadar islemiş bir
bayan. Güzel mi güzel. Bayan hemen içeriye girmiş. Eleman, bayanın üstünü
kurutmak için ateş yakmış. Fakat bayana hiç yaklaşmamış.
Bayan üzerindekilerini kurutmak için çıkartınca,
"kendisinin korktugunu ve adamın kendisine sarılmasını"
istemiş. Adam sarılırken
tövbesini bozmak istemiyor, fakat bayan
cilvelenince tövbe diye birşey kalmıyor ve iş bitiyor.
Sevişmenin ardından kadın kahkahalar ile gülmeye başlayınca
merakla sormuş.
- Neden gülüyorsun
Kadın :
- Ben şeytanım. Senin tövbeni bozmak için geldim ve
başardım
Bu sefer adam kahkahalarla gülmeye başlamış ve bu sefer şeytan sormuş : -
Niye gülüyorsun?
Adam :
- Bu dünyada becermediğim bir şeytan kalmıştı. Onu da becerdim
ya, boşver gerisini

bikmisbroker
07-05-2006, 17:54
Temel bir arkadaşından cok iyi tüyo veren bir
adamın adını ögrenir.
Hemen koşar;
- " Bugün yapılacak yarışta hangilerine
oynamalıyım" der.
Adam şöyle bir bakar;
- " Sen kaç yaşındasın?" diye sorar.
- " 28 " der Temel. Adam da;
- " Tamam, git 2 ve 8' e oyna."
Gerçekten adamın verdiği tüyo yarışlar sonunda
tutmuştur.
Temel ikinci hafta yine gider. Yine soru aynıdır.
Adam:
- "Sen kaç kilosun? " der.
Temel
-" 76 kiloyum." deyince;
- " Bu hafta da git 7 ve 6' ya oyna." der.
Bu yarışın sonuçlarını da adam doğru tahmin
etmiştir. Arkadaşları da şaşkınlık içinde
izlemektedirler. Bu kez Temel neyi var neyi
yok satar.
Parasını cebine koyar, yine aynı adamın yolunu
tutar.Adam bu kez
- " Senin ....şeyin... uzunluğu ne kadar? der.
Temel şaşkınlık içinde
- " 25 cm. " deyince adam da
- "Bu sefer de 2 ve 5'e oynayacaksın" der.
Arkadaşları yarışın sonuçlarını çok merak
etmektedirler.Ertesi gün hemen Temel' in
yanına koşarlar ki bir bakarlar Temel' in
yüzü çok kötüdür. Hemen sorarlar ne oldu diye.
Temel' in verdigi yanıt ise şudur:
- " Gururumun kurbani oldum. 1 ve 3 kazandı.."

nomeames
08-05-2006, 12:54
http://i82.photobucket.com/albums/j263/vadda/62119b67.jpg

bikmisbroker
08-05-2006, 14:01
Ferrari 275 GTB driven by Formula 1 driver through Paris at 140MPH (video)

http://www.automotoportal.com/article/Ferrari_275_GTB_driven_by_Formula_1_driver_through _Paris_at_140MPH

bikmisbroker
09-05-2006, 10:28
http://www.hurriyet.com.tr/yasam/4382337.asp?m=1&gid=69

Muhalefet lideri ve başbakanın resmini penisiyle yaptı


Avustralyalı bir ressam, penisini fırça gibi kullanarak Avustralya Başbakanı John Howard’ın portresini yapınca ünlü oldu. Queensland’lı Tim Patch, başbakanın yanı sıra muhalefet liderini de penisiyle resmetti.


Avustralya’da yayımlanan "Sidney Morning Herald" gazetesinin haberine göre Patch, Başbakan John Howard ve muhalefet lideri Kim Beazley’in resimlerini Perth’te düzenlenen Sexpo Fuarı’nda sergiledi. Patch, ailesi ve arkadaşlarının "yeni resim tekniği"ni öğrendiklerinde biraz şaşırdıklarını söyledi. Patch, "Babam pek fazla etkilenmedi. Sadece başını salladı ve ’hadi ya’ dedi" diye konuştu.

Bir markette müşterilerin resimlerini yaparak para kazanan Tim Patch, "Bir kadın arkadaşıma penisimle resim yapabildiğimi söylediğimde çok etkilendi. Ben de dünyaya duyurmaya karar verdim" dedi. Daha sonra penisiyle yaptığı resimleri galerilere göndermeye başlayan Patch, "Sexpo’da sergileyene kadar kimse o resimleri nasıl yaptığımı sormadı. Şimdi ise bayılıyorlar" dedi.

bikmisbroker
09-05-2006, 11:18
Sekreter dedigin boyle (http://www.sendeyolla.com/medyadetay.aspx?tid=3&cid=7&id=2019) olur..

http://www.sendeyolla.com/medyadetay.aspx?tid=3&cid=7&id=2019

bikmisbroker
10-05-2006, 02:54
http://www.orapois.com/br/arquivos/06162005170419937g.swf


cokkeyifli istediginiz figure basip kapatin :D

Master
13-05-2006, 23:29
Bir gün aslan ile boğa bara gitmisler bir iki tek attiktan sonra aslan

müsade istemis. Boğa bununla dalga geçmis:

- Koskoca aslansin. Ormanlar kralisin. Saat daha sekiz. Hiç yakisir MI sana

Kılıbıklık...

Aslan kükremis :

- Eee beni evde bir aslan bekliyor, seninki gibi bir inek değil...

neron
16-05-2006, 07:54
http://www.milliyet.com.tr/2006/05/16/son/sontur04.asp

Makine mühendisi ata tecavüz ederken yakalandı

Ersin ERCAN/ BOLU, (DHA)

BOLU’nun doğa harikası Abant’ta tatil yapan makine mühendisi 34 yaşındaki H.F.Y.T., binmek için kiraladığı bir ata ormanlık alanda tecavüz ederken yakalandı. Jandarmanın gözaltına aldığı H.F.Y.T., savcılıkta ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı.
Makine mühendisi H.F.Y.T. geçen hafta tatil için Abant’a geldi. Geçen perşembe günü H.F.Y.T., tatilcilere at kitalayan D.Y.’den kiraladığı at ile gezintiye çıktı. At sahibi D.Y., 15 gün önce de kendisinden aynı atı kiralayan müşterisinden şüphelenerek arkadaşlarıyla takibe başladı. H.F.Y.T., Abant’ın üst tarafında kalan Örencik Yaylası’nın bulunduğu ormanlık alana götürdüğü ata tecavüz ederken, D.Y. ve arkadaşları tarafından suçüstü yakalandı. Köylülerin haber vermesi üzerine gelen jandarma, H.F.Y.T.’yi gözaltına aldı. ‘Hayvana cinsel istismar’ suçundan Mudurnu Cumhuriyet Savcılığı’na sevk edilen H.F.Y.T. ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. Zanlının hakkında dava açılıp açılmamasına daha sonra karar verilecek.
Abant’ta tatilcilere at kiralayarak geçimini sağlayan D.Y, jandarmaya verdiği ifadesinde, aynı kişinin 2 hafta önce de atını kiraladığını anlatırken, “Müşterinin hareketlerinden şüphelendim. Bunun üzerine arkadaşlarla birlikte takip etmeye başladık. At ile birlikte ormanlık alana doğru gitti. Orada suçüstü yakaladık'' dedi.

serdarkus
16-05-2006, 08:18
Teeee bessüm edecek durum kaldı mı ki dedim.. baktım, varmış!.

horcan
20-05-2006, 18:49
Mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu. seçtigi



adam sağır ve dilsizdi. Çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla



bir şey anlatması mümkün olamaz, diye düşünüyordu. Baba, bir gün



ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına çağırdı, bir de



işaret dilini bilen tercüman buldular. Tercüman işaretle sordu:
- "Para nerede?" Sağır dilsiz işaretle yanıt verdi:
- "Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neden bahsettiginizi



anlamıyorum." Tercüman tercüme etti:
- "Neden bahsettiğinizi anlamıyormuş. " Baba 38'liği koltuk altından çekip



sağır dilsizin beyninedayadı:
- "Şimdi sor bakalım, para nerede." Tercüman işaretle sordu:
- "Para nerede?" Sağır
-dilsiz kan ter içinde isaretle yanıt verdi:
- "Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan



3. ağacınn kovuğunda yüz bin dolar var."
- "Ne söyledi?" dedi Baba. Tercüman yanıtladı:
- "Dedi ki, hala neden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek



de biraz göt istermiş."

bikmisbroker
23-05-2006, 15:19
> >>Kizilderili çocuk babasina soruyor:
> >>>- Baba diger milletlerin ne güzel adları var,
> Ali, Ay, Hans,Tom....
> >>>Hepsi kisa kisa isimler. Bizimkiler, sanki birer
> öykü. Gece
> >>>uluyan çakal, gün dogarken uçan kartal, bunlar ne
> biçim adlar?
> >>>- Bak yavrum, kizilderili adlari, gerçekten bir
> öyküdür ve güzeldir.
> >>>Örnegin, küçük kardesin Dolun Ay, ay dolunay
> halinde iken,
> >>>annen yanima geldi, birlikte olduk, o güzel çocuk
> dogdu..
> >>>Erkek kardesin, Çakan Simsek;annenle bir gün
> gezerken, saganak
> >>>halinde yagan yagmurdan kurtulmak için girdigimiz
> >>>magaranin agzinda, simsekler çakarken annenle
> birlikte olduk ve o
> >>>kahraman kardesin, Çakan simsek oldu.
> >>>Ablan, Bahar Çiçegi; ilkbaharda annenle otlarin
> arasinda
> >>>kosarken,birlikte olduk ve o güzel çocuk, Bahar
> Çiçegi oldu.
> >>>Simdi anladin mi Yirtik Prezervatif?
> >>

nomeames
26-05-2006, 09:40
http://i82.photobucket.com/albums/j263/vadda/MB.jpg

bikmisbroker
28-05-2006, 12:35
>> Pişti
Üç hekim arkadaş Ankara'ya gitmek için gece 23.30 da Haydarpaşa garından kalkan Fatih ekspresine binmiştik. Arkadaşlıklarımızın eskiliği ve uzun süredir bir araya gelememenin etkisi ile kimsenin uykusu yoktu. Yemekli vagondaydık. Hayat hepimiz için farklı yönlere akmıştı. Öğrencilik
yıllarında kaldığımız yerden muhabbete devam ediyor olabilmek hepimize
mutluluk vermişti. Ortak noktalarımız azalmış olacak ki bir süre sonra
muhabbet bitti. Daha İzmit'e bile varmamıştık.
>>
Arkadaşım bir deste oyun kağıdı çıkardı. Üç kişiydik ve dördüncü
bulamazsak öğrencilik yıllarımızda gibi briç oynayamayacaktık. Şöyle çevreme bakındım.
>> İki masa ötemde kitap okuyan iyi giyimli yaşlı beyefendiyi gözüme
kestirip briç oyunu için dördüncü olup olamayacağını sordum. Önce çekindi ama sanırım o da yolculuktan sıkılmıştı. Israr edince sevinerek kabul etti. Eski briç oyuncularındandı. Deklarasyonda anlaşmada zorlansak da oyunculuğu iyiydi.
>> Beyefendinin emekli yüksek hakimlerden olduğunu, İstanbul'da oturan
oğlunu ziyaretten döndüğünü öğrendik.
>>
>> Arifiye'ye vardığımızda oyunda iki robber sonunda beraberlik vardı.
Gecenin 01.30 u olmasına karşın kimsenin uykusu gelmemişti. Oyuna ara
verdiğimizde emekli hakim olan beyefendiye hukuk konusunda sorular sormaya dahası hukuk sisteminin hekimlik ve uygulamaları konusunda giderek daha çok hekimlerin üzerine geldiğinden yakındık. Bizimki kesmeden yakınmalarımızı dinledi.
>> Sonra elindeki kağıtları masaya bırakıp "Yüzümüz batıya döndü ama
hukukumuzu batılılaştıramadık. Dahası hukuku ticarileştirmeye de başladık. Bütün bu sıkıntılar kaçınılmaz görünüyor" dedi. Hukuk anlayışının insanların
vicdanındaki adalet beklentisi ile ortaya çıktığını, özgürlükler ile birlikte geliştiğini anlattı.

>> - Her toplum kendi yapısına ve özgürlükleri kazanma biçimine göre

hukuk sistemini oluşturur. Bizler bu noktada Batı toplumlarından farklıyız.
>> - Sözünü ettiğiniz nasıl bir fark? Batının her türlü gerecini, kültürünü sahipleniyoruz da hukukuna mı yabancıyıyız yani?
>>
Başını sallayarak "aynen öyle" dedi, bizim emekli hakim. Sonra "Belki şöyle anlatabilirim" diyerek masadaki oyun kağıtlarını gösterdi.
>> - Her ülkenin geleneksel kağıt oyunu farklıdır. Poker İngilizlerin
oyunudur. Briç oyunu ise Fransızlar tarafından sahiplenilmiştir. Pokerde
en değerli kağıt kraliyet kalkanını ve kraliyeti simgeleyen Kupadır. Sonra
askerleri ve askeri gücü simgeleyen ok ucuna benzeyen simgesi ile Maça
gelir. Kuzey Avrupa ticarethanelerinin kiremitleri ile simgelenen Karo üçüncü önemli kağıttır ve ticaretle uğraşanları gösterir. Sinek en değersiz kağıt olup üç yapraklı yonca ile simgelenen tarım kesiminde çalışanların karşılığıdır. Gavurca isimlerini de buralardan alırlar. Oyun bunlar arasında oynanır ve hukuk düzeni de bu anlayış üzerinde şekillenir.
>> - Fransa'da durum daha mı farklı?
>> - Fransızların geleneksel oyunu Briçtir ve briçte de aynı sıralama
geçerlidir. Sadece Fransız ihtilali ile askerler kraliyet temsilcilerini
alaşağı etmiş kendileri üst sıraya geçmiştir. Bu nedenle Maça, briç
oyununda Kupadan daha değerledir. Sinek her dönem en değersiz kağıttır.
>> Fransızların demokrasi geleneği bu oyunda daha belirgindir. Pokerin blöf geleneğinin tersine oyuncular ellerindeki kağıdın gücünü konuşarak ifade ederler.
>> Hukuk düzenleri de bu anlayış üzerine şekillenmiştir.
>> - Peki ya bizde durum neden farklı?
>> - Bir düşünün bakalım bizim geleneksel kağıt oyunumuz nedir?
>> Biri birimize baktık. Tren Arifiye istasyonunda durduğunda ortalığa
gecenin sessizliği çökmüştü. Yemekli vagon kapandığı için oyuna ve sohbete devam etmek için pulman bölümüne geçtik. Bizimki oyun kağıtlarını eline alıp sürdürdü sözlerini;
>> - Bu toprakların geleneksel kağıt oyunu Piştidir, arkadaşlar.
>> Pişti oyununda kağıtların cinsinin hiç önemi yoktur. Her kağıt, oyunda pişti yapıp değerli hale gelebilir. Sınıflı olmayan toplumların oyunudur Pişti. Hukuk anlayışı, toplum yapısı da ona göredir.
>> - Nasıl yani?
>> - Bu toplumda herkes her mevkide görev alabilir. Bir çiftçi çocuğu
bakan, başbakan hatta Cumhurbaşkanı olabilir. Hukuk anlayışı da sosyal
statüden bağımsız olarak duruma yere zamana göre değişkenlik gösterebilir.
>> Adamına göre hukuk, adamına göre ceza verilebilir. Bugün suç kabul edilen ertesi gün yüceltilebilir. Çok eksiği olsa bile Batı hukuku yine de kendi
norm ve formlarını oluşturmuştur. Öyle kolay esneyip bükülmez. Bizler bu
hukuk anlayışımız ile nasıl AB ülkesi olacağız bilemiyorum.
>> Kafamız karışmıştı. Bir süre durup düşündük. Oyun kağıtlarını çıkaran
arkadaşım sözü aldı ve "O zaman Batı toplumları hukuk sorunlarını çözmüşmü oluyor? diye üsteledi. Bizim emekli hakim oyuna geri dönelim gibilerinden işaret yaptı.
>> - Dedim ya, toplumlar özgürlükleri için ödedikleri bedele göre
hukuk anlayışlarını geliştiriyorlar. Birkaç kuşak sonra özgürlüğün bedeli
olduğunu unutup geri döndükleri de çok oluyor. Savaşlar da bu nedenle çıkıyor ya.
>> - Yani?
>> - Gördüğüm kadarıyla Batıdakiler tüketim toplumu olmanın da
etkisiyle özgürlüğün bedel ödenmeden kendilerine sunulmuş hizmet olduğu
sanısıyla yaşıyor. Bu yüzden de her olayda kendilerini çocuksu bir
masumiyet, sorumsuzluk içinde hissediyorlar. Başlarına bir şey geldiğinde
de bu kez kurban olduklarını düşünüp yine pasif duruş sergiliyorlar.
>> Çabalamıyor, her şartta masumiyetin çekiciliğine, pasifliğine
sığınıyorlar.
>> Böylesi masumiyetin insan gerçeği ile bağdaşmadığını bile bile onların
hukukçuları da oturup seyrediyor. Bu gidişleri de pek gidiş gibi gelmiyor
bana. Her neyse, derin konular bunlar biz oyunumuza bakalım.
>> - Hukukun ticarileşmesi demiştiniz az önce. O ne demek?
>> - Siz hekimler daha iyi bilirsiniz bu sorunun yanıtını. Sağlık nasıl
ticari meta haline geldiyse haklar da alınır satılır hale gelebilir ve
geliyor demek. Adalet arayışı yerini ticari beklentilere bırakıyor demek.
Konuşturmayın beni artık.
>> Oyuna geri döndüğümüzde hepimizin aklı karışmıştı. O gece neredeyse
sabaha kadar sürdü oyunumuz. Şafağın alacası belirlemeye başladığında Polatlı'daydık. Bizim emekli hakim yorulduğunu dinlenmek istediğini belirterek izin istedi, oyun için teşekkür etti.
>> Sincan yakınlarında doğan güneşi selamlayan siren sesi ile uyandım. Bizim ekip uyuyordu. Oyun kağıtları ise ortalığa saçılmış yeniden dağıtılmayı
ve yeni oyuncularını bekliyor gibiydi.

>> Mehmet Uhri

>> mehmetuhri@e-kolay.net

nedo
28-05-2006, 17:20
Yorumsuz
147

Buddha
29-05-2006, 13:00
Yönetim dersleri 1:
Bir gün bir tavşan, ağaç dalında boş boş oturan baykuşa sordu:
-Senin gibi bütün gün boş boş oturabilir miyim?
-Tabii, neden olmasın.
Tavşan da öyle yaptı.
Birdenbire bir kaplan ortaya çıktı ve tavşanı yedi!

Boş boş oturmak için çok çok yüksekte oturuyor olmanız gerek...

Yönetim dersleri 2:
Hindi: Şu ağacın en üst dalına çıkmak istiyorum ama hiç gücüm yok...
İnek: Neden benim dışkımdan biraz yemiyorsun?
Onlar besin deposudur.
Hindi bir parça dışkı yedi ve gerçekten bunun İlk dallara ulaşacak
kadar enerji verdiğini farketti.
Ertesi gün biraz daha yedi ve ikinci dala ulaştı.
Birkaç gün sonra ağacın en üstüne çıkmayı başardı.
Aniden bir çiftçi ağacın tepesindeki hindiyi farketti ve onu vurdu.

Mok yemek sizi en üste çıkartabilir. Ama orda kalmanızı sağlayamaz...

Yönetim dersleri 3:
Vücut ilk kez bina edildiğinde hangi organın müdür olacağı tartışması
başlamış.
Beyin, vücudun bütün işlevlerinin kendisine bağlı olduğunu, o olmazsa
vücudun yaşayamayacağını söylemiş.
Ağız, yemek yemezse vücudun açlıktan öleceğini söylemiş. Eller,
dışarıdaki bütün işi yapanın kendisi olduğunu söylemiş. Birden döt
ortaya atlamış ve müdürün o olması gerektiğini söylemiş.
Bütün organlar ona gülmüş.
Buna kızan döt faaliyetlerini durdurmuş.
Bir gün, iki gün derken organlar artık dayanamamışlar.
Ve döt müdür olmuş.

Müdür olmak için beyne sahip olmanız gerekmiyor.Herhangi bir döt bunu yapabilir.



Yönetim dersleri 4:
Küçük bir kuş kışı geçirmeküzere güneye gidiyordu.
Hava çok soğuktu ve kuş donarak yere düştü.
Yerde öylece yatarken bir inek geldi ve üzerine bir parça dışkı
bıraktı.Donmak üzere olan kuş d ışkının sıcaklığıyla ısındı. Çok mutlu
oldu, neşe içinde şarkı söylemeye başladı. Ordan geçmekte olan bir
kedi kuşun sesini duydu. Onun nerde olduğunu keşfetmekte geçikmedi.
Kuşu dışkıdan sıyırdı ve yedi!

Üzerinize mok atan herkes düşmanınız değildir!
Sizi moktan kurtaran herkes dostunuz değildir!
Mokun içine düştüyseniz çenenizi kapalı tutun!

bikmisbroker
07-06-2006, 13:53
Donumu sahip olabilirsin ama ruhuma asla...


http://www.gittigidiyor.com/php/urun.php?id=2157104#aciklama

Bu sitede ortala hit en baba satışta 500-1000 arasıdır. Sayfanın
altındaki ziyaret sayısına dikkatinizi çekerim.

bikmisbroker
07-06-2006, 14:13
ACIK artirmada son DURUM (http://www.gittigidiyor.com/php/urun.php?id=2157104&tur=3)...:;ohohoh :;ohohoh

selchuk
07-06-2006, 15:41
http://www.hemenpaylas.com/download/823515/cemyilmaz_1995_leman-kultur_CaptureTv.rar.html?

eskilerden:)

serdarkus
07-06-2006, 15:47
Donumu sahip olabilirsin....



Enver hocamın tumanı olsaydı, direnç falan dinlemez, gapışılır giderdi..
İşi bilmiyor bunlar..

nomeames
09-06-2006, 10:04
http://www.ahtapot-giyim.com/1.kat.htm

Sayfada Sağ Alttaki "Sound On" Düğmesine Basınız, Sesi Açınız ve Sonuç Olarak; YARILINIZ! :;kahkaha

dentist
13-06-2006, 18:15
>Profesör Konferans vermek üzere salona girmiş.
>Salon, ön sırada oturan seyis dışında boşmuş. Konuşup konuşmama konusunda
>tereddüde düşen Profesör sonunda seyise sormuş:
>Buradaki tek kişi sensin. Sana göre konuşmalı mı, yoksa konuşmamalı mıyım?
>Seyis cevap vermiş: "Hocam ben basit bir insanım, bu konulardan anlamam.
>Fakat ahıra gelseydim ve bütün atların kaçıp bir tanesinin kaldığını
>görseydim, yine de onu beslerdim."
>Bu sözlere hak veren Profesör konferansa başlamış. İki saatin üzerinde
>konuşmuş durmuş, konferanstan sonra kendini mutlu hissetmiş, dinleyicisinin
>de konferansın çok iyi olduğunu onaylanmasını isteyerek sormuş:
>-"Konuşmayı nasıl buldun?"
>Seyis cevap vermiş: "Hocam sana daha önca basit bir adam olduğumu ve bu
>konulardan pek anlamadığımı söylemiştim.
>Gene de eğer ahıra gelir biri dışında tüm atların kaçtığını görseydim, onu
>beslerdim, ama elimdeki tüm yemi ona verip hayvanı çatlatmazdım."

Buddha
16-06-2006, 11:09
Kral Tv'nin sarışın, prezentabl vj'lerinden biri programında:
-Bana ne kadar değer biçersiniz yani benimle evlenmek için ne
kadar başlık parası verirsiniz?" diye soruyor, ağzını yayarak...
Telefona bağlananlar:
-"milyarlarımı, evimi, arabamı, varımı,yogumu,herşeyimi' diye sayıp döküyor..
Orta yaş civarlarında bir amca arıyor,
-"150-160 milyon lira veririm" diyor.
Sarışın vj şaşkın, değer kaybının nedenini soruyor..
-"Sen aşağı yukarı 50-55 kilo
çekersin"
-"Eeeee!"
-"Eeeee'si.. Kaşarın kilosu da üç milyon lira civarında.."

Mazhi
22-06-2006, 01:58
Cezayı Köşk'te çekebilir

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı için yaptığı tanım, Saadet Partisi'nde "Erbakan Hoca'yı tarif etti" sözleriyle değerlendirildi. Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ertan Yülek, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı için yaptığı tanımla Erbakan'ı işaret ettiğini söyledi.
Yülek, "Başbakan yıllarca öğrenciliğini yaptı. Bu ifadeler tıpatıp Erbakan Hoca'ya uyuyor" dedi. Yülek, Erdoğan'ın tanımları arasındaki "Barışa, sevgiye, birliğe, beraberliğe, dostluğa zemin hazırlayacak" ifadelerini okuduğunda ilk olarak Recai Kutan'ı kastetmiş olabileceğini düşündüğünü, ancak sözlerinin devamındaki "Tabii ki lider özellikli biri" ifadesini görünce, kastettiğinin Erbakan olduğundan emin olduğunu vurguladı.
Yülek, Erbakan'ın ev hapsine de değinerek "Ev hapsi engeldir denilebilir. Eğer böyle deniliyorsa ev hapsini Köşk'te çekebilir" önerisinde de bulundu.:excited:

:;ohohoh :;ohohoh :;ohohoh Saadet Partisinde kafalar iyi galiba:;ohohoh :;ohohoh :;ohohoh

serdarkus
22-06-2006, 09:20
Enver hocamın tumanı olsaydı, direnç falan dinlemez, gapışılır giderdi..
İşi bilmiyor bunlar..
"Kullanılmış tangaya 85 bin müşteri çıktı

Mustafa KÜÇÜK

İnternet üzerinden satış yapılan "www.gittigidiyor.com" sitesinde Bilkent Üniversitesi’nin en seksi ve popüler kızlarından biri yaz okulu parası için kullanılmış tangasını 31 YTL’den açık arttırmaya çıkardı. Satışı yapan kişinin Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi 2’nci sınıf öğrencisi 20 yaşındaki P.G. olduğu ortaya çıktı. Ancak küçük bir ayrıntı var: P.G. erkek.

"Bilkent Üniversitesi’nin en seksi ve popüler kızlarından biri, yaz okulu parası için kullanılmış tangasını açık artırmayla satıyor. Başlangıç fiyatı: 31 YTL." İnternet üzerinden satış yapan "www.gittigidiyor.com" sitesinde yer alan bu ilan büyük ilgi gördü. Bir günde tam 85 bin 400 kişi "Bilkentliden kullanılmış tanga" sayfasını tıkladı. Açık artırmada tangaya verilen para ilk günün sonunda 1250 YTL’ye çıktı. Maillerde dolaşmaya başlayan kullanılmış tanga satışı gazetelere de haber oldu. Satışı yapan Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi 2’nci sınıf öğrencisi 20 yaşındaki P.G.’ydi. Ancak P.G. erkekti ve iddiasına göre olay, "Uyduruk bir bez parçasını satılığa çıkarırım ve ortalığı ayağa kaldırırım" tezi için hazırlanmış bir projeydi.

SİTE SATIŞI DURDURDU

Gittigidiyor internet sitesinde 8 Haziran 2006 tarihinde "queenoflands" ismiyle verilen "Bilkentliden kullanılmış tanga" ilanının açıklaması şöyleydi:

"Bilkent’in en seksi ve popüler hatunlarından birinin kullanılmış tangasına sahip olun. Tamamen kendisinden satılık olan bu tanga kargoya verilmeden iki gün boyunca giyilecektir ve kargoya o haliyle verilecektir. Bu açık artırmanın sebebi, yaz okulu için alınan borç paranın ödenmesinde bir nevi katkı olarak akla gelmiştir. Alıcılar bunu istedikleri amaç doğrultusunda kullanmakta serbesttirler."

Tanganın fiyatı çok yükselince, site satışı durdurdu.

Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde öğrenci olan P.G. okulda öğrendiklerini, gerçek hayatta denemek için bu ilanı verdiğini savunuyor. "Uyduruk bir bez parçasını satılığa çıkarırım ve ortalığı ayağa kaldırırım" diyen P.G., şunları söylüyor:

"Amacım sadece zekámı kullanıp bir ürünü pazarlamaktı. Bilkent’in meşhur seksi kızlarıyla kullanılmış tangayı bağdaştırarak, bez parçasının değerini artırabilirim diye düşündüm. Ortada iğrençlik, sapıklık ya da dejenere bir durum yok. Sadece bir öğrencinin mesleğiyle ilgili yaptığı bir tez çalışması bu. Tangasını satıp okuyan Bilkentli kız öğrenci çok çarpıcı bir sunum. Kullanılmış tangaya gösterilen ilgi de ülkedeki cinsel açlığın hálá ne boyutta olduğunu gösteriyor."

P.G. site satışı durdurduktan sonra kullanılmış tangaya 5 bin YTL bile önerildiğini belirterek, ilandaki resmi, bir arama motorundan bulduğunu anlattı.

AYRI SİTE KURDU

P.G’nin, ilanın kaldırılmasından sonra kurduğu "www.tangasinisatanhatun.com" adlı site, "Bilkentli hatunun yeni icraatı" diye internet ortamında dolaşmaya başladı. Siteyi açınca kareli bir sayfayla karşılaşılıyor. Her bir kareye ilan vermek mümkün. P.G., günde onbinlerce kişinin girdiği sitede, müşterilerine dikkat çekip ürünlerini tanıtmalarını en azından bilinirliklerini artırmalarını sağladığını belirtiyor. Tabii bir yandan da para kazanıyor.
Hürriyet"

buena vista
24-06-2006, 09:05
Mesut Yılmaz Yüce Divan çıkışında "siyasete dönüş" mesajları vermiş. Demirel zaten döndü; Baykal da bir ara bırakıp dönmüştü. Keza Bahçeli de gidip geldi. Mesut Bey de dönüyor.
Peki Tansu Çiller'in başı kel mi! Onu da bekliyoruz.
15 yıl geriye gidip yeniden başlarız. Türk siyaseti Kemal Sunal filmleri gibi. Her tekrarı reyting yapıyor. Tek farkla: Orada hep gülüyor, burada hep ağlıyoruz. Hem de anamızla beraber. (F.Altayli)

chem73
30-06-2006, 11:25
http://www.matriks.web.tr/MemberFiles/529-a-20060630122503.PNG

Ramo
30-06-2006, 13:53
http://www.rmaden.somee.com/kamyon.jpg

dentist
08-07-2006, 10:08
Profesör, öğrencileri ile birlikte Karadenizli hastanın yatağının başına gitmiş..
Onlara yeni bir hastalığın belirtilerini öğretecek..
Yatakta bitkin, kendinden yarı geçmiş vaziyetteki hastayı göstererek konuşmaya başlamış:

"Bakın yüz rengi sarıya yakın.."
"Gözler içeriye doğru çökmüş, o yüzden burun
Daha sivri görünüyor.."
"En fazla değişik kas yüzümüzdedir..
Bakın kaslar tepki vermediğinden ifade anlamsız..
Çene aşağıya sarkmış duruyor..."
Hasta DA öğrenciler gibi dikkat kesilmiş dinliyor..

Profesör bu bir batın sendromu belirtisidir diyecek, yerinden zorlukla dikilmeye çalışan hasta fırsat vermemiş..

Zor bela mırıldanmış:
''Sen sanki dünya cüzelisun..."

AnnE
19-07-2006, 11:52
195
gülenler el kaldırsın ...

dentist
29-07-2006, 14:11
SENI SEViYORUM

6. hafta: Seni seviyorum

6. ay: Tabii ki, seni seviyorum

6. yil: Seni sevmesem çoktan çeker giderdim



EVE GELIŞ

6. hafta: Askim, ben geldim

6. ay: Selam!

6. yil: Annen ne yemek yapmis?



KAPI ÇALINDI

6. hafta: Zahmet etme, ben açarim

6. ay: Ben açayim mi kapiyi?

6. yil: Yahu su kapiya baksaniza!



TELEFONDA

6. hafta: Sevgilim, Ayse telefonda

6. ay: Seni ariyorlar

6. yil: Telefoooon!



ÇOCUKLUGA DAIR

6. hafta: Zor bir çocukluk geçirmissin

6. ay: Senin anan da cins ha

6. yil: Ulan tam da anana çekmissin



TATIL PLANLARI

6. hafta: Bu yaz seni Venedik´e götürecegim

6. ay: Tatilde Ankara´ya gitsek ne olur?

6. yil: Niye, evin suyu mu çikti?



HEDIYELER

6. hafta: Bu yüzügü insallah seversin

6. ay: Resim çerçevesi aldim, her zaman lazim

6. yil: Su parayla kendine bir sey al



SINEMAYA GIDILIYOR

6. hafta: Hangi filmi görmek istersin?

6. ay: Evita´ya gidelim mi?

6. yil: Evita´yi gör, ben çok begendim



KÜÇÜK SAKARLIKLAR

6. hafta: Üzülme sevgilim, leke yapmaz

6. ay: Dikkat etsene yahu!

6. yil: Amma da sakarsin be kadin!



FIKIR AYRILIKLARI

6. hafta: Ben pek bu fikirde degilim

6. ay: Bu konuda yanlis düsünüyorsun

6. yil: Saçma sapan konusma, Allahini ´seversen



YEMEKLER

6. hafta: Yaptigin yemeklere de bayiliyorum

6. ay: Bu aksam ne yiyoruz?

6. yil: Gene mi makarna!



ELBISELER VE ALISVERIS

6. hafta: Bu elbise sana çok yakismis

6. ay: Bir elbise daha mi aldin?

6. yil: Kaç para verdin buna?



ÖZÜR DILEMEK

6. hafta: Özür dileyecek bir sey yapmadin ki

6. ay: Biraz dikkat etsene be kizim

6. yil: Hay senin eline...

bikmisbroker
29-07-2006, 19:13
Kağıt oyunlarının bile ülke karakterini nasıl ortaya koyduğunu öğrenelim

PİŞTİ

Üç hekim arkadaş Ankara'ya gitmek için gece 23.30 da Haydarpaşa garından
kalkan Fatih ekspresine binmiştik. Arkadaşlıklarımızın eskiliği ve uzun
süredir bir araya gelememenin etkisi ile kimsenin uykusu yoktu. Yemekli
vagondaydık. Hayat hepimiz için farklı yönlere akmıştı. Öğrencilik
yıllarında kaldığımız yerden muhabbete devam ediyor olabilmek hepimize
mutluluk vermişti. Ortak noktalarımız azalmış olacak ki bir süre sonra
muhabbet bitti. Daha İzmit'e bile varmamıştık.

Arkadaşım bir deste oyun kağıdı çıkardı. Üç kişiydik ve dördüncü bulamazsak
öğrencilik yıllarımızda gibi briç oynayamayacaktık. Şöyle çevreme
bakındım.İki masa ötemde kitap okuyan iyi giyimli yaşlı beyefendiyi gözüme
kestirip briç oyunu için dördüncü olup olamayacağını sordum.

Önce çekindi ama sanırım o da yolculuktan sıkılmıştı.

Israr edince sevinerek kabul etti. Eski briç oyuncularındandı.

Deklarasyonda anlaşmada zorlansak da oyunculuğu iyiydi.
Beyefendinin emekli yüksek hakimlerden olduğunu, İstanbul'da oturan
oğlunu ziyaretten döndüğünü öğrendik.

Arifiye'ye vardığımızda oyunda iki robber sonunda beraberlik vardı.
Gecenin 01.30 u olmasına karşın kimsenin uykusu gelmemişti. Oyuna ara
verdiğimizde emekli hakim olan beyefendiye hukuk konusunda sorular sormaya,

dahası hukuk sisteminin hekimlik ve uygulamaları konusunda giderek daha çok
hekimlerin üzerine geldiğinden yakındık. Bizimki kesmeden yakınmalarımızı dinledi.
Sonra elindeki kağıtları masaya bırakıp "Yüzümüz batıya döndü ama hukukumuzu
batılılaştıramadık. Dahası hukuku ticarileştirmeye de başladık. Bütün bu
sıkıntılar kaçınılmaz görünüyor" dedi. Hukuk anlayışının insanların
vicdanındaki adalet beklentisi ile ortaya çıktığını, özgürlükler ile birlikte geliştiğini anlattı.

- Her toplum kendi yapısına ve özgürlükleri kazanma biçimine göre hukuk sistemini

oluşturur. Bizler bu noktada Batı toplumlarından farklıyız.

- Sözünü ettiğiniz nasıl bir fark? Batının her türlü gerecini,
kültürünü sahipleniyoruz da hukukuna mı yabancıyıyız yani?

Başını sallayarak "aynen öyle" dedi, bizim emekli hakim. Sonra "Belki şöyle
anlatabilirim" diyerek masadaki oyun kağıtlarını gösterdi.

- Her ülkenin geleneksel kağıt oyunu farklıdır. Poker İngilizlerin
oyunudur. Briç oyunu ise Fransızlar tarafından sahiplenilmiştir. Pokerde
en değerli kağıt kraliyet kalkanını ve kraliyeti simgeleyen Kupadır. Sonra

askerleri ve askeri gücü simgeleyen ok ucuna benzeyen simgesi ile Maça gelir.

Kuzey Avrupa ticarethanelerinin kiremitleri ile simgelenen Karo üçüncü önemli kağıttır

ve ticaretle uğraşanları gösterir. Sinek en değersiz kağıt olup üç yapraklı yonca

ile simgelenen tarım kesiminde çalışanların karşılığıdır.

Gavurca isimlerini de buralardan alırlar. Oyun bunlar arasında oynanır

ve hukuk düzeni de bu anlayış üzerinde şekillenir.

- Fransa'da durum daha mı farklı?

- Fransızların geleneksel oyunu Briçtir ve briçte de aynı sıralama
geçerlidir. Sadece Fransız ihtilali ile askerler kraliyet temsilcilerini
alaşağı etmiş kendileri üst sıraya geçmiştir. Bu nedenle Maça, briç oyununda
Kupadan daha değerledir. Sinek her dönem en değersiz kağıttır.
Fransızların demokrasi geleneği bu oyunda daha belirgindir.

Pokerin blöf geleneğinin tersine oyuncular ellerindeki kağıdın gücünü

konuşarak ifade ederler. Hukuk düzenleri de bu anlayış üzerine şekillenmiştir.

- Peki ya bizde durum neden farklı?

- Bir düşünün bakalım bizim geleneksel kağıt oyunumuz nedir?

Biri birimize baktık. Tren Arifiye istasyonunda durduğunda ortalığa
gecenin sessizliği çökmüştü. Yemekli vagon kapandığı için oyuna ve sohbete devam
etmek için pulman bölümüne geçtik. Bizimki oyun kağıtlarını eline alıp
sürdürdü sözlerini;

- Bu toprakların geleneksel kağıt oyunu Piştidir, arkadaşlar.
Pişti oyununda kağıtların cinsinin hiç önemi yoktur. Her kağıt, oyunda pişti
yapıp değerli hale gelebilir. Sınıflı olmayan toplumların oyunudur Pişti.
Hukuk anlayışı, toplum yapısı da ona göredir.

- Nasıl yani?

- Bu toplumda herkes her mevkide görev alabilir. Bir çiftçi çocuğu
bakan, başbakan hatta Cumhurbaşkanı olabilir. Hukuk anlayışı da sosyal
statüden bağımsız olarak duruma yere zamana göre değişkenlik gösterebilir.
Adamına göre hukuk, adamına göre ceza verilebilir. Bugün suç kabul edilen
ertesi gün yüceltilebilir. Çok eksiği olsa bile Batı hukuku yine de kendi
norm ve formlarını oluşturmuştur. Öyle kolay esneyip bükülmez. Bizler bu
hukuk anlayışımız ile nasıl AB ülkesi olacağız bilemiyorum.

Kafamız karışmıştı. Bir süre durup düşündük. Oyun kağıtlarını çıkaran
arkadaşım sözü aldı ve "O zaman Batı toplumları hukuk sorunlarını çözmüş mü
oluyor? diye üsteledi. Bizim emekli hakim oyuna geri dönelim gibilerinden
işaret yaptı.

- Dedim ya, toplumlar özgürlükleri için ödedikleri bedele göre
hukuk anlayışlarını geliştiriyorlar. Birkaç kuşak sonra özgürlüğün
bedeli olduğunu unutup geri döndükleri de çok oluyor.

Savaşlar da bu nedenle çıkıyor ya.

- Yani?

- Gördüğüm kadarıyla Batıdakiler tüketim toplumu olmanın da
etkisiyle özgürlüğün bedel ödenmeden kendilerine sunulmuş hizmet olduğu
sanısıyla yaşıyor. Bu yüzden de her olayda kendilerini çocuksu bir
masumiyet, sorumsuzluk içinde hissediyorlar. Başlarına bir şey geldiğinde de
bu kez kurban olduklarını düşünüp yine pasif duruş sergiliyorlar.
Çabalamıyor, her şartta masumiyetin çekiciliğine, pasifliğine sığınıyorlar.
Böylesi masumiyetin insan gerçeği ile bağdaşmadığını bile bile onların
hukukçuları da oturup seyrediyor. Bu gidişleri de pek gidiş gibi gelmiyor bana.

Her neyse, derin konular bunlar biz oyunumuza bakalım.

- Hukukun ticarileşmesi demiştiniz az önce. O ne demek?

- Siz hekimler daha iyi bilirsiniz bu sorunun yanıtını. Sağlık
nasıl ticari meta haline geldiyse haklar da alınır satılır hale gelebilir ve
geliyor demek. Adalet arayışı yerini ticari beklentilere bırakıyor demek.
Konuşturmayın beni artık.

Oyuna geri döndüğümüzde hepimizin aklı karışmıştı. O gece neredeyse
sabaha kadar sürdü oyunumuz. Şafağın alacası belirlemeye başladığında
Polatlı'daydık. Bizim emekli hakim yorulduğunu dinlenmek istediğini
belirterek izin istedi, oyun için teşekkür etti.

Sincan yakınlarında doğan güneşi selamlayan siren sesi ile uyandım.
Bizim ekip uyuyordu. Oyun kağıtları ise ortalığa saçılmış yeniden dağıtılmayı
ve yeni oyuncularını bekliyor gibiydi...

(yazarı bilinmiyor)

TheSecret
30-07-2006, 22:29
LİDERLER CEHENNEME GİRERSE

Fıkra bu, Süleyman Demirel ölmüş. Ahiret kayıt-kabul melekleri karşılayıp günah sevap defterini kontrol etmişler ve ceza çekmek üzere O’nu Cehennem zebanilerine teslim etmişler. Zebaniler Demirel’i Cehennem’in dibine göndermişler.

Bir süre sonra zebaniler periyodik kontrole geldiklerinde bir de ne görsünler! Demirel mayosunu giymiş, hamağa uzanmış, gözlerinde güneş gözlüğü, elinde minik şemsiyeli bir meyve suyu; keyif çatıyor.

Bu arada Cehennem’in çeşitli il, ilçe ve bucaklarından gelen kasketli heyetler, sepetlerinde çeşitli sebzeler ve meyveler bulunduğu halde Demirel tarafından kabul edilmeyi bekliyor.

Zebanilerden müteşekkil teftiş kurulu derhal incelemeye gelmiş. Bakmışlar ki Demirel Cehennem’deki sıcak lav rezervlerinin üzerine termik santral kurmuş, lav ırmaklarına da barajlar yapmış, onlardan elde ettiği enerji ile Cehennem’in her yerine klimalar taktırmış. Kurduğu fabrikalardan taşlar üreterek Cehennem’e otoyol ağı yapmış.

Hemen onu Cehennem’den çıkartmışlar. Evvelce vefat etmesine rağmen VIP salonunda beklemekte olan Turgut Özal’ı Cehennem’e atmışlar. Cehennem’i periyodik olarak kontrol eden teftiş kurulu zebanileri Özal’ı Cehennem’in kapısının önünde para sayarken bulmuşlar.

- Hey! Sen neden Cehennem’de değilsin? diye çıkışmışlar Özal’a. Özal:

- Cehennem’i Fransızlar’a sattım, artık hem daha fazla lav üretiyor, daha yüksek ısı sağlıyor, kapasitesini de arttırdık, daha çok yerli zebani istihdam ediyor, artık kainat çapında hizmet veriyor, hem de artık ahiret bütçesine yük olmaktan kurtuldu, demiş

Onu da derhal Cehennem’den çıkartıp yerine Tayyip Erdoğan’ı atmışlar. Bir süre sonra kontrol etmek üzere geldiklerinde Cehennem’e girememişler. Çünkü kapıda tanımadıkları İngilizce, Fransızca ve Flamanca konuşan zebaniler onların girişlerini engelliyor, girmek istiyorlarsa en yakın konsolosluktan Schengen vizesi almaları gerektiğini söyleyip duruyorlarmış. Zavallı zebaniler ne olduğunu araştırırken karşıdan Günter Verheugen ile Karen Fogg’un geldiğini görmüşler. Meğerse Cehennem AB’ye girmiş.

Hemen Erdoğan’ı da oradan çıkartmışlar ve yerine Bülent Ecevit’i atmışlar. Zebaniler “Ecevit’i gönderdik ya, artık Cehennem nihayet Cehennem gibi olacak!” diye sevinirlerken bir de bakmışlar ki, Cehennem’de ateş sönmüş. Hatta insanlar üşümeye, soğuktan kürklere sarılmaya başlamışlar. Kontrolör zebaniler kontrole gelmişler ki ne görsünler? Kömür bitmiş. Kömür ve ateş ithal edecek döviz olmadığından kuyruklar oluşmuş.

Cehennem çalışanları greve gitmiş. Cehennem mensupları birbirlerine anayasa kitapçıkları fırlatmaya başlamışlar. Bu arada Ecevit ve Rahşan Hanım dizlerine renkli birer battaniye örtmüş, huzur içinde el ele, diz dize, göz göze oturuyorlarmış.

Derhal Ecevit’i Cehennemden çıkartıp yerine Deniz Baykal’ı koymuşlar. Cehennem bu sefer daha da yaşanılmaz bir yer olmuş. Önce ikiye, sonra dörde bölünmüş. Yakalayan yakaladığını yumruklar olmuş. Huzur güven kalmamış.

Baykal kızgınlıkla “Cehennem bizlerindir! Beğenmeyen çeker gider. Bakın başka yerler de var! Yakınımızda Cennet bulunuyor! Hadi yallah!” diye nutuklar çekerken Mustafa Sarıgül “Cehennem babanın malı değil. Bizim yerimiz burasıdır!” diye bağırıyormuş!

darius
03-08-2006, 10:15
-İyi günler kredi kartı başvurunuz için aramıştım sizi...
- tabi buyrun..
- mesleğiniz nedir acaba?
- hayat kadını...
- ... Özel sektör yazıyorum ben...
- o da olur!...

kadın : merhaba ben kredi kartınızla köpek almıştım...
yetkili: evet efendim?...
kadın : bu köpeğin kulakları duymuyor. acaba sigorta kapsamına giriyor mü?
yetkili: ben bi üstüme danışayım !!!?!!...

İyi günler, nasıl yardımcı olabilirim?
- para çekemiyorum ben...
- Şifrenizi yanlış giriyormuşsunuz ahmet bey!...
- Şifre mi? benim şifrem hep aynıdır, İstanbul'un kurtuluşu...
- lütfen, bana şifreyi söylemeyin efendim.
- hah, tamam hatırladım, 1956!!!
- efendim o İstanbul'un kurtuluşu değil ama...
- yaaaa!... kaçtı İstanbul'un kurtuluşu?
- efendim ben malesef söyleyemem bunu size.
- niye sen de mi bilmiyosun?...
- biliyorum, ama güvenlik açısından benim şifreyi bilmemem gerekiyor.
- ben sana şifreyi sormuyorum ki!... İstanbul'un kurtuluşunu soruyorum.
- evet, ama... ???!!!

- alo ben konya, ya benim bu printer çalışmıyor!...
-windows'ta mı çalışıyor?
- evet
- bilgisayar printerı görüyor mu konya?
- evet, karşı karşıyalar!...

- Şu an bankanızın atm'sinden maaşımı çekemiyorum.
- Üzgünüz efendim geçici bir hatadan ötürü şu an tüm sistemlerimiz off'tadır.
(bir saat kadar sonra yine arar)
- ben şu an of'dayım ve hala paramı çekemiyorum...

-güvenliğiniz için bir kaç soru sormam gerekiyor.
-doğum yeriniz?
- erzurum...
- doğum tarihiniz?
- 23 ocak 1957
- annenizin evlenmeden önceki soyadı?
- anamı karıştırma bu işe

buena vista
12-08-2006, 17:39
İskender;
"Dünyanın krallığına sahibim ancak hayatımda hiç neşe yok. Hayatım bir çöl gibi kurak ve boş. Varlığımda açmış tek bir çiçek bile yok. Fakat sende bu çiçekleri görebiliyorum. Tanrı bana bir şans daha verecek olursa İskender olarak değil Diyojen olarak doğmak isterim'"
Diyojen;
"Neden gelecek seferi bekliyorsun şimdi de bir Diyojen olabilirsin' der.

İskender;
"Şu anda dünyayı fethediyorum. Önce bunu bitirmeliyim"

-Diyojen;
"Şunu hatırla, bunu hiç bir zaman bitiremeyeceksin. Hayatta hiç kimse yapacağı işleri bitiremez."

horcan
15-08-2006, 19:20
Napolyon savaşta İspanya'yı yenmiş. İspanya kralı siz
ancak para ve mal için savaşırsınız biz ise namusumuz ve şerefimiz
için savaşırız demiş.
Bunun üzerine Napolyon;
"Evet insan neyi eksikse onun için savaşır"

>>>> >>>////////////////////////////////////////////////////////////


Churchill, avam kamarasında konuşurken, muhalif
partiden bir kadın milletvekili, Churchill' e kızgın kızgın şöyle
seslenir:
"Eğer, karınız olsaydım, kahvenizin içine zehir
karıştırırdım."
Churchill, oldukça sakin kadına döner ve lafı
yapıştırır:
"Hanımefendi, eğer karım siz olsaydınız, o kahveyi
seve seve içerdim."

>>>> >>>////////////////////////////////////////////////////////////

Sokrates ve eşi bir türlü iyi geçinemezlermiş. Bir gün eşi
Sokrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş.
Bakmış kocası hiç bir tepki göstermiyor; bir kova suyu alıp
başından aşağı boşaltmış. Sokrates gayet sakin:
"Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak zaten bekliyordum" demiş.


>>>> >>>////////////////////////////////////////////////////////////

Bernard Shaw ile Churchill hiç geçinemez ve sık sık birbirlerini iğnelermiş.
Bernard Shaw, bir oyununun ilk gecesine, Churchill' i
davet etmiş ve davetiyeye de bir pusula iliştirmiş:
"Size iki kişilik davetiye gönderiyorum. Bir
dostunuzu alıp gelebilirsiniz. Tabii dostunuz varsa."
Churchill, hemen cevap göndermiş:
"Maalesef o gece başka bir yere söz verdiğim için
oyununuzu seyretmeye gelemeyeceğim. İkinci gece gelebilirim,
tabii oyununuz ikinci gece de oynarsa."

>>>> >>>////////////////////////////////////////////////////////////


Bir gün Eflatun, talebelerinden birini kumar oynarken
yakalamış ve şiddetle azarlamış. Talebesi:
"İyi ama ben çok az bir paraya oynuyordum"
diye itiraz edecek olunca Eflatun cevap vermiş:
"Ben seni kaybettiğin para için değil, kaybettiğin
zaman için azarlıyorum."

>>>> >>>////////////////////////////////////////////////////////////


Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve
felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta
zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla
karşılaşır.İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Mağrur
zengin,hor gördüğü filozofa:
"Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem"
der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu
karşılığı verir: - "Ben çekilirim."


>>>> >>>////////////////////////////////////////////////////////////

Meşhur bir filozofa:
"Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar fakirsiniz?"
diye sorulduğunda:
"Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan" demiş.


>>>> >>>////////////////////////////////////////////////////////////


Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile' ye
hasımlarından biri: "Efendim" demiş, "Kulaklarınız, bir insan için
biraz büyük değil mi?"
Galile:
"Doğru" demiş, "Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük
ama,seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mi?"

>>>> >>>////////////////////////////////////////////////////////////


Bir toplantıda, bir genç Mehmet Akif' i küçük
düşürmek ister: "Affedersiniz, siz veteriner misiniz?"
Mehmet Akif hiç istifini bozmadan şöyle yanıtlamış:
"Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?"


>>>> >>>////////////////////////////////////////////////////////////


Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi
sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında,
vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca,
Yavuz ona:
"Sen sır saklamayı bilir misin?" diye sormuş
Vezir:
"Evet hünkarım, bilirim"
dediğinde, Yavuz cevabi yapıştırmış:
"İyi, ben de bilirim."


>>>> >>>////////////////////////////////////////////////////////////


Bir filozofa sormuşlar:
"Şansa inanır mısınız?"
Filozof:
"Evet, yoksa sevmediğim insanların başarılarını neyle
açıklayabilirdim."

buena vista
18-08-2006, 22:01
FADİME'DEN E-POSTA...
Şubat ayının soğuk günlerinde, ikisi de Amerika'nın değişik bölgelerinde, ayrı ayrı iş gezilerinde olan Dursun'la karısı, Florida'da buluşup yaz sıcaklarının yaşandığı bu bölgede, bir kaç gün geçirmeye karar verirler.
Eşi, Dursun'dan önce gider Florida'ya ve ertesi gün için Dursun'a da yer ayırttıktan sonra, ona bir e-posta gönderir. Fakat mesaj, adreste bir harfi yanlış yazdığı için, Dursun yerine, bir gün önce karısı ölen Temel'e gider. Yaşı da epeyce ilerlemiş bulunan Temel, bilgisayar ekranında mesajı okuyunca, korkunç bir çığlık atar ve düşüp bayılır. Zaten çok üzgün olan Temel'in bu çığlığı üzerine ev halkı odaya dolar ve herkes yerde yatan Temel'e yardım için koşuşturmaya başlar.
Temel, bir süre sonra kendine gelir ve niçin çığlık attığını soranlara, bilgisayar ekranını gösterir:
"Sevgili Kocacığım,
Bugün, buraya ulaşır ulaşmaz, önce yarın senin gelişinle ilgili tüm işlemleri tamamladım, sonra da bana ayrılan yerime yerleştim. Burası gerçekten de dedikleri gibi çok sıcak... Seni dört gözle bekliyorum..." (Karın)

buena vista
20-08-2006, 09:11
İtalya'ya giden iki arkadaş aradıklarını bulamamışlar. Kasabanın parkına otururlarken birinin aklına gelmiş, fırlamış doğru kiliseye, papaza çıkmış:
"Muhterem peder, ben bir günah işledim!"
"Kiminle oğlum?"
"Utancımdan hafızamı kaybettim, kiminle olduğunu unuttum..."
Papaz saymaya başlamış:
"Sakın fırıncı Alberto'nun karısı olmasın?
Yoksa eczacı Donaldi'nin kızı mıydı?
Şen dul Eliza'dır herhalde?"
Papaz kimi saymışsa, hayır, hiçbiri değil cevabını veren turist, kiliseden fırlayıp arkadaşına koşmuş:
"Hadi gel, papazdan bir sürü adres aldım!"

bikmisbroker
27-08-2006, 21:54
Çoban su kenarında koyunları otlakırken, bir ağacın altında bikini ile güneşlenen fransız turisti görmüş, adam zaten dağda ve abaza, dayanamamış, kadına tecavüz etmiş.
Ama ne tecavüz defalarca ve satlerce... Fransı z turist soluğu jandarma da almış . Jandarma çobanı yakalam ış, getirmiş ler karakola ifadesin alıyorlamış .
Fransız turist demi ş ki:
"Böyle bir erkek ben asla görmedim, şikayetci değilim ama benimle birlikte Fransaya gelirse!.."
Adam demiş "Ben nasıl gelirim, koyunlar var, çoluk çocuk var, gelemem" Kad ın ısrar ediyormuş, gelmezse hapse atacaklar.
Adam sonuda demiş ki;
"Benim bir kardeşim var, o bekar onu alıp götür"
Fransız turist sormuş;
"O da senin gibi mi? yani güçlü kuvvetli bir erkek mi?"
Çoban;
"Valla bilmiyorum ama 2 sene evvel bir ayıya tecavüz etmişti, ayı 2 senedir hala bal getirir!.."

dentist
02-09-2006, 16:46
Yakit durumu
Hükümet, Erzurum'a bir yazi göndermis:
Kisin soguk geçecegi anlasilmaktadir... Kullandiginiz yakitin cinsini,
kod numarasini ve stok durumunu acele bildiriniz. Erzurumlu
bir köy muhtarida hemen Ankara'ya cevap yazmis:
- Yakitimiz pohtir... Kod numarasi yohtir... Stokumuz ise çohtir.


Kadin lafiyla...
Palandöken gazetesinin Genel Yayin Yönetmeni Mehmet Sener anlatti.
Erzurum havaalaninda yolcular uçaga binmisler. Kapilar
kapanmis ve hostes "sayin yolcular" demis:
- Lütfen kemerlerinizi baglayiniz.
Kimse baglamamis. Hostes "durumu" pilota anlatmis. Pilot,mikrofonu eline
almis:
- Hele dadaslar, kemerlerinizi baglayin da havalanah.
Herkes bir anda kemerlerini baglamis. Hostesin saskinligini gören pilot
söyle demis:
- Erzurumlu, kanayakli (kadin) lafiyla is yapmaz.

Çay destani
Erzurumlu, Bayburt'a gitmis, kahveye girmis:
- Hele gardas bir çay getir de içek.
Ve pes pese 29 bardak çay içmis. Bayburtlu sormus:
- Abi, daha getirim mi?
Erzurumlu, elini kalbine götürüp, yanit vermis:
- Yok gardas... 30 bardak oldi mi çarpinti yapiy.



Erzurum'a bilgisayarın daha yeni yeni gelmeye başladığı
zamanlara ait bir anıyı Erzurum Kültür Kurumu İlköğretim Okulu'ndan Mansır
Tikici anlatıyor...
Bir işyerine bilgisayar ve stok programı satılır. Teknik servis
elemanı bilgisayarı işyerine kurduktan sonra stok programının kullanımı
ile ilgili bilgi verir ve ayrılır. Aradan bir iki saat geçer, işyerinden telefon: "Kardeşim
sizin anlattığınız gibi yapirem fakat program düzgün çalışmiir."
Teknik servis elemanı sorar:
"Nasıl yapıyorsunuz?"
"Senin anlattığın gibi."
"Hata ne?"
"Yazdığım bilgiler kaydetmeme rağmen saklanmir." "İşlem
basamaklarını tek tek anlatın." "Tamam" diyor ve başlıyor
anlatmaya... "Programı açirem. Malın adı bölümüne adını,
adedi bölümüne adedini, birim fiyatını vb. yazirem. Hepsini yazdıktan sonra senin
anlattığın gibi kayıt bölümüne basirem. Ekrana bir yazı geliir: Kaydetmek
ister misiniz? E / H yazısı çıkir. Ben de diyirem Hee..."

buena vista
04-09-2006, 20:37
FADİME FEMİNİST OLURSA
Dünya Feministler Kongresinde konuşmacılar görüş belirtmektedir. Amerikalı bir hanım şöyle der:
-Ben iyi bir şirketin genel müdürüyüm. Artık alışveriş yapmaktan bıktım. Kocama "bundan sonra alışverişleri sen yap" dedim. Baktım, birinci gün oralı olmadı, ikinci gün oralı olmadı, üçüncü gün yaptı...
Alman konuşmacı:
-Ben iyi bir şirkette üst düzey yöneticiyim. Bir gün kocama "ben artık bulaşıkla ilgilenmekten bıktım, biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün yapmadı, ikinci gün yapmadı, baktım üçüncü gün yapmış...
Fadime kürsüye çıkmış:
-Ben kendimi bildim bileli temizlikçiyim. Geçen gün Temel'e "ben artık çamaşır yıkamaktan mahvoldum, biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün göremedim, ikinci gün göremedim, üçüncü gün gözüm yavaş yavaş görmeye başladı...

darius
13-09-2006, 10:28
Kilise ile caminin karşı karşıya bulunduğu kentte, rahip ile imam da dosttur.Rahip tatile çıkacak, imamdan ricada bulunur:
Benim yokluğumda, bir haftalığına benim yerime geçip kapalı kulübede günah çıkartmak isteyenlerle muhatap olur musun?

Ama nasıl olur?

"Çok kolay olur" deyip birlikte kulübeye girmişler. Bir kadın gelmiş:
Rahip efendi, üç defa zina yaptım. Allah günahlarımı affetsin.
Kızım tövbe et, kapıdan çıkarken oradaki kutuya da 100 Dolar bırak,Tanrı günahını affeder.
Ardından bir kadın daha:
Üç kez zina yaptım.
Tövbe et, kapıdan çıkarken kutuya 100 Dolar bırak, Tanrı günahını affeder.

İmama dönüp "işte bu kadar basit" der, imam da kabul eder, papaz tatile, imam da günah çıkarma kulübesine girer. Bir kadın gelir,
günah çıkartmaya:

Rahip efendi, iki kez zina yaptım.

Rahip rolündeki imam "bak kızım" der:

Bir kampanyamız var. Bir zina daha yap, zinalarını üçe tamamla, sonra da gel, kapıdaki kutuya 100 Dolar at, Tanrı günahlarını affeder.....

dentist
15-09-2006, 21:07
Dis doktoru...

Dis hekiminin odasina giren genc ve
guzel kadin:

Ah doktorcugum, bu disi cektirmektense
cocuk dogurmayi tercih


ederim.

Doktor gayet sakin bir ifadeyle:

Kararinizi cabuk verin koltugun ayarini
ona gore yapacagim.






.................................................. .........................

.

:) OGRETMENI SECTIM

Temel in 3 tane sevgilisi vardir. Biri
ogretmen, biri
doktor,

biri de

santralcidir. Fakat ogretmenle

evlenmeye karar verir. Bunu bilen
arkadasi sorar

- "Niye ogretmen de digerleri degil?"
diye.

Temel de ona doner:

- Ula der, bilmez misin doktorlar
"bugun git yarin gel" der,


santralci

de "Su an mesgul daha

sonra tekrar deneyin" der. Ama o?retmen
ne der? Hadi bir daha


tekrarlayalym...





:) YANLIS NUMARA

"Alo efendim"

"Pardon galiba yanlis numarayi
cevirdim"
"Dikkat etsene geri zekâli "

"Geri zekâli sensin, ustune birde bit
beyinlisin"

"Ne sen kiminle konustugunu
biliyormusun???"

"Hayir"

"Ben Istanbul emniyet muduruyum" (biraz
sessizlikten sonra)


"Sen kiminle konustugunu biliyormusun"

"Hayir"

"Ohhh cok sukur"





:) CEKIYORUM GULUMSE

Savci, morgdaki uc cesedi incelemek
uzere gelmisti.

Birinci ceset siritiyordu. Savci
nedenini sordu.

"Milli piyangoda buyuk ikramiyeyi
kazandi,sevincine
dayanamadi,

kalp

krizi gecirdi ve oldu", dediler.

Ikinci ceset de siritiyordu. Savci
sordu;
-Bu neden siritiyor?

"Bunun da oglu dogmustu. Sevincten
kalbine yenik dustu" diye

acikladilar. Ucuncu ceset Temel'in

komur halindeki cesediydi. O da
siritiyordu. "Bu neden oldu?"


diye sordu

savci.

"Efendim, buna yildirim carpti" dediler.

-Peki neden siritiyordu?

-Fotografini cekiyorlar sanmis.





:) MINI ETEK

Temel Dursun'a arabasinin oykusunu
anlatiyordu:

- "Bir gun otostop yapiyordum ki onumde,
bir arabayla, mini

etekli

guzel bir bayan durdu ve beni

arabasina aldi. Bir sure gittikten sonra
kadin arabayi kuytu
bir

koseye cekti. Mini etegini iyice yukari
cekip,
- 'Benden ne istersen alabilirsin' dedi,
ben de arabasini
aldim.

Dursun :

- "Iyi etmissin Temel, zaten mini etek
sana hic yakismazdi."





:) YUZUNU KAPAT

Temel bir gun denize girmis ama
cirilciplak
Koyun cocuklari saka olsun diye Temel'in
butun elbiselerini
alip

kacmis, zavalli Temel de denizde

oylece kalakalmis. Beklemis gelen yok
giden yok.Yardim edecek


kimse

de yok. Hava biraz kararinca

ne yapsin bizim Temel cikmis
denizden.Hemen az ilerdeki
otlarin

arasindan usulca koyune

dogru gitmeye baslamis.Otlak bitince
evine de az kaldigi icin
on

tarafini eliyle kapatarak evine dogru

kosmaya baslamis. O sirada Onu goren
babasi bagirmis:

- "Ula salak usak orani kapayacagina
yuzunu kapasana, kim

taniycak

orani?"






.................................................. .........................

.

:) LEZBIYEN

Temel bara gitmis. Yanindaki kadinla
sohbet ederken kadin:

- "Ben lezbiyenim" demis.

Temel lezbiyenin ne oldugunu sorunca
kadin:
- "Ben yalnizca kadinlarla beraber
olurum" demis.

Temel' in hosuna gitmis.

- "Pen ta sizin cibu lezbiyenum" demis.






.................................................. .........................

.

:) YANGIN

Adamin birinin evinde yangin cikmis.
Komsulari yardima
kosmayip

olayi

seyretmeye baslayinca is basa

dusmus.

Ilk once oglunu yanginin icerisinden
cikarip disarida
beklemesini

soylemis. Dalmis tekrar duman ve

atesin icerisine, kizini cikartmis
disariya. Sonra karisini,


sonra

kopegi ve kedisini. Daha sonra disari

hicbir sey getirmeden 3 kere daha iceri
girmis cikmis.

Onu seyreden komsularindan biri sormus

"Nicin yanan eve girip cikiyorsun disari
hic bir sey

getirmiyorsun?"

diye..

"Kayinvalidem iceride!" demis adam

"Arada bir girip ceviriyorum.!"


SAGLICAKLA,MUTLU KALIN...

darius
18-09-2006, 10:20
Delikanlı kız arkadaşı ile konsultasyon yapacak yer ararlar ancak bulamazlar ve bir kamyonun altına girerler.
Bir süre sonra delikanlının omzuna bir el dokunur delikanlı bakar ki bir polis. Hemen toparlanır ve polis sorar;
" Ne yapıyorsunuz bakayım siz burada"
Delikanli soğukkanlı olmaya çalışarak;

" Hiiç der , kamyon tamir ediyordum"

Polis : Bak oğlum , Kamyon tamir edilirken yüz üstü değil sırt üstü yatılır ,Alt taraf değil üst taraf çıkartılır , hem söylermisin bana nerde bu kamyon?

darius
22-09-2006, 11:33
Temel ile Fadime elele tarlada yururken, dayanamamışlar ve
başlamışlar sevişmeye... Ama o heyecanla yattiklari yerin tren rayi
oldugunu görememisler. Derken uzaktan tren geliyor. Makinist bir bakiyor
raylarin üzerinde 2 insan sevişiyor.. Sireni çekiyor.. Temelle Fadime
tinmiyor, 100 m kala tekrar cekiyor gene kacmiyor bizimkiler, 50m..30m
derken imdat frenini cekiyor makinist...

Vagonlar birbirine giriyor cok buyuk maddi hasar var... Hemen Fadime ile
Temel'i sucustu mahkemesine cikariyorlar...

Hakim: Ya kardesim treni gormedin mi sireni duymadinmi ?
Temel: Duyduk hakim bey
-Ula niye kacmadiniz o zaman?.....

-Valla hakim bey bir baktim ben geliyorum , fadime geliyor, tren
geliyor..... Dedim ki "FRENI OLAN DURSUN.."


FRENİ OLAN DURSUN :p

darius
25-09-2006, 14:33
Temel ile İdris borsanın çok kazandırdığı sıralar, borsada oynamaya karar verirler. Borsayı hiç bilmeyen iki kafadar önce bir iki tanıdığa sorarak işi öğrenmeye koyulurlar. Öğrendikleri kadarıyla ufak ufak oynamaya başlarlar. Kısa sürede ikisi de zengin olur, İstanbul'a taşınırlar.
Köylerini pahalı giysiler ve lüks arabalarla ziyaret ederler. Herkes onları konuşmaktadır. Yeterince hava attıktan sonra yine İstanbul'a dönerler.
Çok geçmeden soluğu yine köylerinde aldıklarında perişan bir haldedirler. Eski kılıklarında ve yayadırlar.
Tanıyanlar sorar
- Ula uşaklar ne oldi size böyle?
Temel ile İdris cevap verir
- Ula seanslari çift ettiler.
Köylüler heyecanla sormaya devam eder
- Eeee?
- Haçan onikiye kadar kazanduk, onikiden sonra kaybettuk!

darius
26-09-2006, 14:41
Temel İstanbul'a gezmeye gelmiş,yemiş içmiş...sonra da büyük abdesti gelmiş..
Fakat heryerde WC yazdığı için bizimkisi anlamamış en sonunda bir siyah poşet bulup surlara gitmiş poşete bi güzel yapmış.Tam da Narkotik surlarda 3 kg Heroin ihbarı almış , Temel'i öyle görünce hemen yaklamışlar bi güzel dövmüşler sonra poşeti tartmışlar 2 kg gelmiş..
Nerde lan bunun 1 kilosu?
Temel:abi walla anca bu kadar çıktı..
bunu duyan polisler bi daha güzel bi sopa çekmişler sonra poşete bakmışlar içi
pok dolu bunu görünce bi kere daha sopaya girişmişler sonrada Temel'i Trabzon'a postalamışlar...
Temel üzgün bir şekilde kahvede otururken arkadaşlar sormuş:
ula Temel anlat bakalım da İstanbul nasıldır?
Temel:
ula İstanbul güzeldir hoşdur da 3 kilodan aşağı mıç..sanız bi döviler bi döviler ki sormayın...

darius
27-09-2006, 14:35
Bir borsaci ailesi yeni tasinan komsularini iyi iliskiler gelistirmek acisindan (belki ayni zamanda musteri kazanmak acisindan, kim bilir?) aksam yemegine davet ederler.
Yemek bitip, kahveler icilip tanisma merasimi surerken, yeni komsu, ev sahibi beyin ne is yaptigini sorunca evin kucuk oglu afacan atlar ve
"Babam cok buyuk bir balikci" der.
Annesi hemen atlar ve "Oglum ne diye oyle soyluyorsun, baban Turkiyenin en onde araci kurumunlarinin birinde borsacilik yapiyor!" diye azarlar.
Afacan'in cevabi ise soyle olur :
"Ne biliyim annecigim, ne zaman babami ziyarete gitsem, babam bir telefonu kapatip, "yeni bir balik daha oltaya takildi", deyip, ellerini ogusturuyooor!!!"

account
01-10-2006, 12:48
Ramazan fıkrası

Allah'a inanmayan bir adam, bir bahar günü ormanda geziyor ve tabiatın güzelliği karşısında kendinden geçiyordu.
Birden arkasında bir gürültü duydu.
Baktığında koca bir aslanın kendisine doğru yöneldiğini gördü.
Adam kaçmaya başladı ama, arkasına baktığında aradaki mesafenin de daraldığını fark etti, panikledi.
Sonunda yerdeki bir dala takılınca, aslan adamın üzerine atladı.
Aslan pençelerini adamın yüzüne geçirmek üzereyken, adam "Tanrım" diye haykırdı.


***

O anda zaman durdu, nehirler dondu.
Aslan da donuk bir resim olarak son hareketiyle kalakaldı.
Bir anda karanlığa gömülen ormanda, ağaçların arasından bir ışık sızdı.
Çok derinden bir ses duyuldu.
"Yıllarca bana inanmadın. Yaradılışını bile kozmik bir olaya bağladın. Sana bu durumda yardım etmemi mi istiyorsun? Sen benim sevgili kulum musun?"


***

Adam utanç içinde, başını öne eğip cevap verdi.
"Biliyorum, bunca yıldan sonra dindar biri olmayı istemem haksızlık ama aslanı belki dindar yapabilirsiniz."
Uzaklardan gelen ses, "Peki" dedi ve ışık kayboldu.
Orman yeniden aydınlandı, nehirler akmaya ve her şey kendi olağan haline dönüşmeye başladı.


***

Vitrin mankenleri sessizliğindeki aslan da donuk görüntüsünden kurtuldu, canlandı.
Önce adama baktı, sonra iki pençesini gökyüzüne doğru çevirip, konuşmaya başladı.
"Tanrım, senin rızkınla orucumu açıyorum. Hamdolsun verdiğin nimetlere."


***

darius
14-10-2006, 08:01
Temel boşandığını söyleyince Dursun şaşırmış;

"-Sebep ne?..."

Temel dudağını bükmüş,

"-Finansal nedenler işte?..."

-Niye?... Senin durumun o kadar kötü değil ki...

"-Zannettiğin gibi değil, Fadime beni muhasebedeki kızla yakaladı..."

Ramo
14-10-2006, 18:30
Giresun'un bir köyünden vatandaslar aşağıdaki siteyi yapmislar.
Bu sitede sol menude köyün ölüleri listelenmis.
Ölüyü sectiginiz zaman mezarinin resmi karsiniza geliyor.
Ve sag tarafta iki imam beliriyor. Istediginiz imami tiklayip dua okumak
istediginiz olunuze dua okutuyorsunuz:))

http://www.sarvan.net/mezarmain.htm

Master
14-10-2006, 20:07
sevglili Ramo :;melek :D

darius
15-10-2006, 09:52
Erzurumdan Çıktım Yola

Zamanin birinde Erzurum dan bir grup insan Hacca gitmek için yola çikmislar.
Van a gelmisler. Van in bir köyünde konaklamaya karar vermisler.
O köyün de imami yokmus. Köylüler aralarinda konusmuslar ve
Erzurum dan çikip hacca giden bu topluluktan birini imam yapmaya karar vermisler.
Hem Erzurumlu hem de hacca gidiyorlarsa bos insan degillerdir diye
düsünmüsler.
Nitekim tekliflerini içlerinden birisi kabul etmis. Her yil 400 koyun
verilecekmis imama. Adam hacca gitip masraf yapacagima burda kalip yalandan
imamlik yapar ve her yil 400 koyun sahibi olurum diyerek ise baslamis.
Köylü camide toplanmis namaz kilinacak. Sayin imam baslamis namazi kıldırmaya.
-"Erzurumdan çiktim yola Van da verdim mola 400 koyun verdiler bana,
Allahuekber. "
Bu günlerce ayni biçimde devam etmis. Köylü bu ise biraz sasirmis ve
konusmuslar aralarinda.
Ya," demisler "Daha önceki imam mi yanlis kildiriyordu, yeni imam mi?.
Bunu gitip Müftüye soralim." demisler.
Sayin müftü meshur OFLU.
Müftüye gelen halk herseyi anlatmislar.
Müftü Köylüye dönerek :
-"Siz simdi hiç imama çaktirmadan köyünüze dönün ve namaz vakti camide
toplanin bende namaza gelicem" diye emir verir.
Herkes köyüne döner ve namaz vakti herkes camide toplanir.
Tabiki Sayin MÜFTÜ de camidedir.
Imam namazi kildirmaya baslamis.
Birinci rekat:
-"Erzurumdan çiktim yola Vanda verdim mola 400 koyun verdiler bana,
ALLAHUEKBER" der ve arkada "ÖHÖ...ÖHÖ!.." diye bir ses gelir ve imam
yakalandim herhalde diye korkmaya baslar.
Ikinci rekatta bu sefer:
-"Erzurumdan çiktim yola...Van da verdim mola... 400 Koyun verdiler bana,
YARISI SANA YARISI BANA ... Allahuekber" diyerek sözlerini degistirir.
Namaz bitince köylü Müftüye dönerek
-"Imam efendi namazi dogru mu kildiriyor mu?" diye sorar.
Müftü:
"Haçan birinci rekatta biraz sasirdi ama Ikinci rekatta isi düzeltti......"



Sevgili Ramo...Tebessüm den ötesi .. :p :D :p

dohol
15-10-2006, 22:34
Bu olay Kayseri'nin Bünyan ilçesi'nde yasandi. Olay AlfredHitchcock'unmeshurkorku filmlerini bile çok gerilerde birakacak kadartüyler ürpertici. Gece bindiginiz otomobilde direksiyonda kimseyoksa neyapardiniz? Kendisi Bünyanli olmayan, politikaylaugrasmis ve halen Kayseri'de yasayan isadami, 22 Subat 2001tarihinde Bünyan sinirinda, Kayseri Malatya karayolu üzerinde, bir benzin istasyonuna girer. Lokantaya oturur veoradakalabalik toplulukla birlikte bir ufak raki içer. YürüyüsmesafesindekiBünyan'a gitmek için, lokantadan çikar. Ancak disarisi hem zifirikaranlik hem dekorkunç bir kar-tipi firtinasi baslamistir. Benzinistasyonuna yaklasik 300 metre mesafedeki,Bünyan'a dönüs yolu kenarina varir. Oradan gecenbir arabaya binip, Bünyan'a ulasma derdindedir. Firtina daha dasiddetlenir. Adam bir-kaç adim ötesini bile görememektedir. Gelip-gecenbir araba da yoktur. Nihayet karanliklar içerisinde, hayalet gibiyavasyavas yaklasan bir arabanin iki farini fark eder.Arabanin, tam önünde yavaslamasiyla birliktehemen arka kapiyi açar ve arabaya biner. Kapiyi kapatir, arabayenidenhareket eder. Içeridekilere merhaba demek ister. Ama o da ne? Arabadakimseolmadigi gibi, direksiyonda da kimse yok. Birden panige kapilir.Korkuyla, hemen arabadan atlayip, oradan kosarakuzaklasmak ister ama hemaraba hizlanmis, hem de korku ile dizleri baglanmis, hareket edemezhalegelmistir. Araba keskin bir viraja dogru yaklasir. Adam dua etmeyebaslar. Tüm günahlari için tövbe eder. Arabayi durdurmasi içinAllahayalvarir.Tam bu esnada, pencereden bir el uzanir ve direksiyonukivirarak, sert virajdan arabanin dogru yola dönmesini saglar. Hertehlikeli dönemece yaklastikça, Allah'a yalvaris veyakarisi artar ve her seferinde de bir el disaridanuzanip, direksiyonu çevirir. Sonunda kendisini biraz toparlar,ayaklarinikimildatir. "Ya Allah koru beni..." deyip, kapiyi açmasiylabirlikte,kendisini arabadan disari firlatir. Bir kaç takla attiktan sonra,sarampolde kendisine gelir. Defalarca üçKulfu-bir Elham okuyarak,Bünyan'a yürüyerek ulasir ve bir kahvehaneye girer. Üstü basi islakve sokhaldedir. Kendisini taniyanlar hemen sobanin basina alirlar. Elinebir cayverirler. Bir müddet sonra kendisine gelip, sesi titreyerek, basinagelendogaüstü ve korkunç olayi anlatir. Olayi dinleyenler inanmakistemeselerde, anlatan kisinin akli basinda ve toplumsal sorumluluk tasiyanbirpozisyonda oldugunu bildiklerinden, herkeste derin bir sessizlikolusur.yaklasik yarim saat sonra, ayni kahvehaneye Koyunabdal Köyü'nden ikikisi girer. Bir masaya oturur ve iki bardak cay söylerler. Bu arada,gelenlerden birisi, digerine sunlari söyler:-Ahmet baksana, su sobanin basinda oturan geri zekali, bizim arabayoldakalinca, biz arabayi iterken, arabaya binip-inen kisi degil mi?-

darius
17-10-2006, 12:49
Avukat hirsizlikla suçlanan müvekkilini yaratici bir savunma ile
hapisten kurtarmak istemektedir. Avukat Yargica hitaben;
- "Müvekkilim, arabanin camindan içeri sadece kolunu sokup çantayi
almistir. Müvekkilimin kolu, muvekkilimin bizzat kendisi degildir. Sadece
bir kol tarafindan islenen bir suç için niye bütün bir kisiyi
cezalandiriyorsunuz." der...
Yargiç , gülümseyerek;
- "Peki o zaman ayni mantikla gidiyorum ve müvekkilinizin kolunu 1 yil
hapse mahküm ediyorum. Müvekkiliniz isterse ona eslik edebilir." der...
Müvekkil gülümser. Avukatin yardimiyla müvekkilin takma kolunu
çikartirlar ve dönüp giderler.

darius
18-10-2006, 07:55
Sevdanın hançeri bağrımda...Eyvahhh...



http://www.youtube.com/watch?v=nZsB8rePEVM&eurl=


*sorry::

account
20-10-2006, 13:17
Temelin 3 tana sevgilisi vardır.Biri ögretmen,biri doktor,biri santralcidir.
Fakat temel ogretmenle evlenmeye karar verir.
Bunu bilen arkadasi sorar "niye ogretmen de digerleri degil?"
Temel de ona döner ula der,bilmezmisin doktorlar "bugün git yarın gel der"santralci de "su an mesgul daha sonra tekrar deneyin der"ama ogretmen ne der? Hadi bir daha tekrarliyalim.:;kahkaha

darius
26-10-2006, 14:59
Bir cumartesi sabahi.. Iki genc kadin golf oynuyorlar. Sarisin olani topu
dikmis.. Sopayi oyle bir savurmus ki.. Top havada kursun gibi ucmus, obur
delikte golf oynayan bir erkege o hizla carpmis.. Kadinlar dehset icinde,
erkegin iki elini bacaklarinin arasinda kelepceleyip iki buklum kaldigini
gormusler.
Sarisin hizla oraya kosmus ve ozur dilemeye baslamis..
"Lutfen izin verin size yardim edeyim.. Ben bir fizik tedavi uzmaniyim ve eger
izin verirseniz cektiginiz aciyi azaltabilecegimi biliyorum."
"Yooo.. Yooo.. Gerek yok" diye inler gibi konusmus adam, elleri hala
bacaklarinin arasinda kelepceli.. "Onemli degil.. Birkac dakika icinde duzelirim
merak etmeyin.."
Sarisin israr etmis.. Oyle israr etmis ki adam "Peki" demis sonunda..
Kadin cok yumusak hareketlerle adamin ellerini birbirinden ayirip iki yana
sarkitmis once. Sonra adami cimlere uzatmis. Pantolonun kemerini gevsetmis..
Elini iceri sokmus ve masaj yapmaya baslamis..
Biraz sonra sormus..
"Simdi nasil hissediyorsunuz kendinizi.."
"Harika" demis adam.. "Harika hissediyorum.. Ama bas parmagim hala fena halde zonkluyor!.."

dohol
28-10-2006, 09:27
Şeker Hoca bir alem hoca: "Peygamberimiz yaşasaydı cipe binerdi,

zaten devenin de iyisine binmiş!" diyor. Teravih namazında eli boş

gelen kadınlara "Televizyon programlarına börek çörek yapıp gidersiniz, buraya

eliniz boş geliyorsunuz! " diye takılıyor. Söylediklerini oya sunuyor, Cuma

namazının farzını kıldırıp "Memleketin 330 milyar dolar borcu var, haydi şimdi

gidip çalışın!" diye cemaati işlerinin başına gönderiyor. O Malatya'nın

ünlü Şeker Camii'nin Şeker Hoca lakaplı imamı Celal Tigen. Basın Yayın Halkla

İlişkiler mezunu. Yaşını sorduğumuzda "52 modelim!" diyor.



İşte sorular ve cevaplar:



Cemaatiniz camiden taşıyormuş. Nedir bunun esbab-ı mucibesi?

"Zebanilerden, cehennemde kaynayan kazanlardan, cehennem

ateşinde yananlardan bahsetmem. Cami korkutma yeri değil, sevdirme

yeridir . Adam camiye zaten dert, ızdırap içinde geliyor. Bir de

cehennemden mi bahsedeceğiz? "



Camide promosyon uygulamanız varmış?

"Gelenleri caminin monoton havasından kurtarmak lazım. Camiye

gelen çocuklara camiyi sevdirmek gerekir. Onlara sorular soruyorum,

bilseler de bilmeseler de şehirler arası bilet, çeyrek, cumhuriyet altını

veriyorum ."





Camilerde niye devamlı ayakkabılar çalınır?

" Bizde ayakkabılar kaskoludur. Ayakkabısı çalınana ayakkabı alıyorum."



Hep böyle grand tuvalet mi giyersiniz?

"İslam dini cübbe, sarık, takke ve tesbihten ibaret değildir.

Peygamberimiz sıcak iklimde yaşadığı için entari giymişti.

Kutuplarda yaşasa öyle mi giyecekti?"



Hurafeler ve batıl inançlara niçin bu kadar itibar ediliyor?

"Şiddetle karşıyım. Gidiyorlar türbelere, çaputlar

bağlıyorlar , " Al sana göbek, ver bana bebek!" bunlarla uğraşıyorlar. Malatya'da

Keşşaf Baba Türbesi var. Bir baktım kadınlar türbenin etrafında neredeyse içki

kokteyli yapıyorlar. Yakını içki içen eline viski, şarap, rakı ne varsa

mezara getirmiş. Şimdi bu adam kalksa bunları kovalasa haklı değil

mi ? Bunlar dini takvim yapraklarında, cami diplerinde öğrendikleri için oluyor."



Allah bilir sizin internet siteniz de vardır?

"Cemaate; www.celalhoca. com.tr 'ye girin, sorular sorun dedim.

Cemaat araştırmış. "Hocam bulamadık!" dediler. Sitem yok, espri yapmıştım.

Ama hazırlıkları yapılıyor, yakında olacak."



Cuma Namazının farzını kıldırıp cemaati gönderdiğiniz

oluyormuş , niye?

"Bu memleketin 330 milyar dolar borcu var. Namazın farzını

kıldırdıktan sonra; "Haydi şimdi gidin çalışın, memleket düzlüğe

çıksın !" diyorum."



Sizden rahatsızlık duyanlar yok mu?

"Neşeli şeyler anlatıyorum diye çok tepki verdiler. Dini

preslemişler , monoton hale getirmişler. İslam dini güler yüzlü bir

din ama namazı bile somurtarak kılıyoruz."



Şeker Hoca devam ediyor:



"Şeker Camii'ne yalınayak gelinmesini yasakladım. Ayağında

mantar , egzama, başka bir hastalık olabilir. İnsanlar o ayakla basılan yere

secde ediyorlar. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı'na cemaate galoş

giydirelim dedim. Henüz alamadım ama 1000 tane alıp koyacağım camiye."



***

"Bir gün sabah namazı için camiye gelmiştim. Üstünde hırka olan

birini gördüm ama çok karanlıktı, tanıyamadım."Kimisini z?" dedim, "Turgut

Özal'ım" dedi. O sırada Başbakandı. Korumalarını atlatıp gelmiş. Annesi

Hafize Hanım'la tanıştırıp aile imamları olmamı, dini konularda onları

yönlendirmemi ve yılda 5 kere hatim indirmemi istedi. "Babam için 5

kere hatim indirmiyorum, ancak bir kere yapabilirim! " dedim. "Peki

öldükten sonra mezarıma 5 yıl boyunca gelip dua okur musun?" dedi.

"Ya Amerika'da, Arabistan'da ölürseniz, nasıl geleyim?" dedim, onu da kabul etmedim.

Ama 4 yıl boyunca Özal ailesinin aile imamlığını yaptım."



***

"Bir zaman cami yeni yapıldığı zamanlarda 4 avize gerekiyordu.

Halde çalışan birine; "Sen camiye avizeleri getir, ben senin reklamını

yapayım !"dedim. Cami doluyken cemaate; "Namazın farzı kaç diye

sorsam aranızda bilen olur, bilmeyen olur. Haydi ondan da vazgeçtim,

abdestin farzını sorsam onu da bilen olur, bilmeyen olur..

Ama kaliteli, ucuz sebze ve meyvenin hal binası No:47 Şahin

Topaloğlu'nda satıldığını bilip oraya gidersiniz!" dedim. 15 gün

sonra avizeleri getirdi. "Hocam, gelen giden benim dükkanı soruyor,

caminin başka ihtiyacı var mı?" diye sordu."



***

"Bir ara dünya kupası maçı vardı. Birkaç rütbeli kişi teravih

namazını da, maçı da kaçırmak istemiyordu. "Hocam ne yapacağız?" diye

sordular . "Teravihe gelin, hızlı kıldırıp sizi maça yetiştiririm! "

dedim . Birkaç rekatı hızlı hızlı kıldırdım. Sonra biraz rolantiye almışım. Maça geciktiler.

"Hocam ne yaptın? İyi gidiyordun,s onra birden yavaşladın?" dediler. "Yahu

radara yakalandık! Görmediniz mi, cemaatin arasında Malatya Müftüsü vardı?" dedim

--------------------------------------------------------------------------


Ilk Türk uzay adami ( artik astronot mu denir, kozmonot mu denir, uzay
fatihi mi denir bilinmez ) uzaya çiktiginda atilacak olasi gazete
mansetleri.. .
- Bekle ay geliyoruz...
- Galaksi galaksi duy sesimizi, iste bu Türklerin ayak sesleri!..
- Uzaya kapak attik...
- Artik biz de uzayliyiz
- Türk'üz dogruyuz uzayliyiz...
- Bu bizim için küçük, insanlik için büyük bir adim!

Gaza gelmis bazi gazete basliklari
- Alemin krali geliyor..
- Bekle bizi Ingiltere..
- Uzay tamam sira günes'te!
- Bekle bizi samanyolu
- Marslilarla Türkler arasinda genetik bag bulundu!

Star - Açin mekiklerimizin önünü! durduramazsiniz. ..
Hürriyet - Uzanlara ragmen...
Milliyet - Istikbale eristik
Sabah - Ilk biz duyurmustuk. .
Zaman - Ve mümin uzayda
Türkiye - Allah'a sükür..
Vatan - Iste Hezarfen'in torunlari.
Bulvar - Uzaya da girdik ya da milli olduk
Star - Uzayin ulen
Hürriyet - Aydin Dogan'dan Türk astronotlara jest
Akit - Uzayda duyulan ezan sesi
Sabah - Aydin dogandan büyük santaj
Samdan - Mars'li erkegimin geysasi olurum
Bulvar - Ay fena oluyorum
Star - Günes ufuktan simdi dogar yürüyoruz uzayaaaa
Star - Welcome to space

Spor sayfasinin manseti..
Hürriyet - Fenerbahçe rüya takimi kurdu..
Fanatik - Uzaylilar da Fenerbahçeli mi?
Fotomaç - Bir gün her uzayli Fenerli olacak
Milliyet - Uzay Fener'e dar gelecek..
Sabah - Galatasaray zor durumda ?

Köse yazari basliklari..
Oktay Eksi - Marslilara savas açalim..
Ertugrul Özkök - En pahali mars sarabini içtim..
Erman Toroglu - N'aber Hincal bak gönderdik çocugu uzaya..
Nihat Genç - Uzayli olmanin topluma negatif etkisi..
Hincal Uluç - TK00XV2 plakali uzay araci'nin sorumsuz astronotu..O ne dönüs
öyle kardesim ?
Emin Çölasan - Uzay mekiginin yapimi için neden iki firmadan teklif alinmadi
?
Bekir Coskun - Bindik bir alamete gidiyoz kiyamete..
Ahmet Altan - Astronotlari çildirtan kadinlarin ögleden sonralari ten kokusu
ne ola ki ?
Ayse Arman - Yine evleniyorum. .
Turgay Seren - Ben geçen haftaki yazimda belirtmistim. .
Haydar Dümen - Aktif seks uzayda olmaz.
Hasmet Baboglu - Uzayda mi olmak, dünyada mi olmamak konusuna dikkat etmek
lazim..

Yabanci basindan basliklar..
Washington Post : Insanli ilk Türk uzay araci astronotu almadan uzaya
çikti..
Le Figaro : Astonotlar arasinda hiç Kürt yok....
Die Zeitung : Verhaugen : 'Büyük basari, eger mekigi sag salim indirirlerse,
2034'de müzakerelere baslariz' dedi..
Die Welt : Aya gitmesi gerekirken Mars'a yönelen insanli ilk Türk uzay araci
Istanbul üssünün yardimiyla Jüpiter'e indi..
Corierra Della Serra : Incedibile.. Berlusconi, Türk Astronot'un çocugunun
sünnetinde kirve olacak....

darius
01-11-2006, 10:05
Genç kız akşam davete gitmek için evde hazırlanmaktadır
Makyajını yapar,kıyafetini giyer,takılarını takar.
Uğurlu saydığı birde kolyesi vardır,ucunda uçak resmi olan kolye
Onuda takar ve otobüse biner.
Otobüste karşısında oturan genç dikkatle onu süzmektedir
Dayanamaz gence sorar ;kolyem dikkatinizi çekti herhalde
Uçağa mı bakıyorsunuz?
GENÇ:hayır alanı seyrediyordum.

dohol
07-11-2006, 11:27
Bir zaman gelmis ve kaplumbagalar ulkesinde su tukenmis.
napicaz ne edicez
diye dusunmeye baslamislar. aralarindan en yasli ve bilge
olani "su dagi goruyor musunuz?? onun arka tarafinda buyuk
bir gol var.
"demis. ee koca
dagi hepsi birden asamazlar..arada yasli olanlar var. bunun
uzerine oraya gidip su getirmeleri icin en genc 2 kaplumbaga secilmis.
Genc kaplumbagalar 25 yil sora gole ulasmislar. (ohaa
demeyin..ancak cikmislar
dagi. hem nasil olsa uzun yillar yasiyorlar.) ve o anda
farketmisler. suyu
alip goturmek icin yanlarina kap almayi unutmuslar.
kaplumbagalardan biri;

-ee napicaz simdii?? birimizin gidip kap almasi lazim.
digerimizde burda bekleyelim ki kimse gelip icmesin sudan!!
en iyisi sen git!

-olmazzz... ben gidicem sen ya suyu icersen. o zaman koy susuz
kalir ve hepimiz oluruz susuzluktan!

-yok valla bak yemin ederim agzimi surmiycem. sen git al gel
kabi bekliycem. soz veriyorum!

bunun uzerine diger kaplumbaga yola cikmis. orda kalanda
beklemeye baslamis. aradan 30 yil gecmis. 50 yil. 60 yil... sonunda
bekleyen kaplumbaga bu boyle olmiycak demis... galiba gelmiycek bu.
koydekiler de oldu heralde susuzluktan... en iyisi ben biraz su iceyim de
bari ben hayatta kalayim... kaplumbagalarin soyu devam etsin. tam egmis
kafasini gole dogru bir yudum alacakken calilarin arkasindan bir ses
duyulmus...

-bak boyle yaparsan gitmem amaaa! :-)))

darius
08-11-2006, 09:43
Biri yaşlı diğeri genç iki avcı malzemelerini erzaklarını hazırlayıp dağda hem kamp yapmak hemde avlanmak üzere yola koyulmuşlar.8-10 gün sonra erzakları bitince karşıdan ışıkları gözüken bir evin kapısını çalmışlar.kapıyı bir kadın açmış,yaşlı avcı bizim erzağımız bitti bize biraz erzak verirmisiniz diye sormuş kadın tabii demiş siz dinlenin ben hazırlıyayım. Kadın geldiğinde yaşlı avcı kocanız falan yokmu yalnızmısınız diye sormuş kadın iç geçirerek ahh ahh demiş kocam öleli kaç yıl oldu yalnızım yapayalnızım. Avcı bakmış kadın ihtiraslı kadını asılmış, bizde 10 gündür dağdayız kadınsısız hadi seni mutlu edelim bizde mutlu olalım kadın dünden razı gelin demiş samanlığa. Kadın soyunmuş uzanmış samanlığa genç avcı yaşlı avcıya dönerek sen tecrübelisin öncelik senin demişyaşlı avcı peki o zaman sende içerisi karanlık şu feneri tutta görelim demiş. Yaşlı avcı başlamış ama birtürlü başaramıyormuş, gence lambayı sağa tut olmadı sola tut, olmadı yukarı tut, neticede işi bir türlü becerememiş, kalkmış ver şu lambayı demiş geç sıra sende, genç avcı başlamış, kadın çığlık çığlığa bagırıyor,yaşlı avcı ulan demiş ya..... gördünmü lamba böyle tutulur işte...

nomeames
05-12-2006, 15:51
12 Eylül Döneminde Ali Baransel sadece TRT'nin değil, tüm basın yayından sorumlu olarak atanır. Bir gün gazetelerden birinde bir fıkra yayınlanır.
Kenan Evren bu fıkrayı görünce çılgına döner. Fıkra Şöyledir;

Güney Amerika'da bir uzmana sormuşlar; darbe yapmak mı daha kolaydır, yoksa hıyar turşusu yapmak mı?
Uzman, soruyu cevaplamış; darbe yapmak daha kolaydır. Çünkü hıyar turşusu yapmak için aynı boy taze hıyarları seçeceksin, onları uygun kıvamda tuz, limon, sirkeli suyun içinde uygun süre bekleteceksin, vs, vs, oldukça uzun iş. Ama darbe yapmak için üç hıyarı yan yana getirmek yeterlidir.

Kenan Evren bu fıkrayı okuyunca derhal Ali Baransel'i çağırır, başlar kızmaya; bu ne rezalat, böyle bir saçmalığın yayınlanmasına nasıl izin verirsin, neden kontrol etmiyorsun.....
Ali Baransel ne olduğunu anlamak için gazetedeki fıkraya bir göz atar ve;
"Sayın paşam, boşuna üzülüyorsunuz, bakın burada üç hıyar diyor, beş hıyar demiyor ki"
Bunun üzerine Kenan Evren gazeteyi alıp fıkraya tekrar bakınca hak verir;
"Evet ya, doğru diyorsun, bir an farkedememişim" :;kahkaha

account
05-12-2006, 21:41
:p Şirkete yüzde 1 ortak olan yandı



YİNE ne oldu? demeyin, bu kez olay ciddi...

Mahalledeki iki afacan çocuk, yaramazlıklarıyla tüm mahalleyi bıktırmış.

Kırılan camların, çizilen duvarların, lastiği indirilen otomobillerin, kuyruğuna teneke bağlanan kedilerin sorumlusu, hep afacan kardeşler.

Anne-baba her gün şikayete gelen komşulara laf anlatmaktan, bıkmış usanmışlar. Sonunda, kilisenin papazına gidip, yardım istemişler.

Papaz da çocukları bana gönderin, konuşayım demiş.

Çocuklar gelmiş. Papaz önce büyük olanı yanına çağırmış;

Söyle bakalım evladım, Tanrı nerede?

Çocuk susar... Papaz tekrar sorar:

Evladım söylesene, Tanrı nerede?

Çocuk susmaya devam eder. Papaz ısrarla sorar, çocuk yine susmaya devam eder. Papaz, sonunda sinirlenir: Konuşsana be çocuk, nerede Tanrı?

Çocuk, aniden fırlayıp koşar. Kardeşine de seslenir: Kaçalım çabuk!..

Eve giderler ve odalarına girip kapıyı kilitlerler. Küçük oğlan, büyüğüne sorar: Neden kaçıyoruz?

Büyük yanıtlar: Bu kez olay ciddi... Tanrı kaybolmuş, bizden biliyorlar...

YÜZDE 1 İŞKENCESİ

Evet, bu kez olay ciddi...

Bir limited şirkete yüzde 1 hisse ile ortak olan ya da anonim şirkete kurucu ortak olan emekliler; ya emekli aylıklarını almaktan vazgeçecekler ya da o şirkette en yüksek ücret alan kişinin (asgari ücretin 6.5 katını aşmamak koşuluyla) aldığı ücretin yüzde 33.5’ini, destek primi olarak ödeyecekler.

Anonim şirketin yönetim kurulu üyesi olan emekli, bir YTL ücret almasa dahi, o şirkette ödenen en yüksek ücretin yüzde 33.5’i kadar destek primi ödeyecek.

Özellikle limited şirketlerde, yüzde 1’lik hatır ortaklığı çok yaygın. Bir yeminli mali müşavir, bir başka yeminli mali müşavir (YMM) arkadaşına rica ediyor ve ona yüzde 1 hisse verip, limited şirket kuruyor. Bazen, aynı YMM, yüzde 1 hisse ile üç-beş limited şirkete ortak oluyor.

Şimdi, yüzde 1 hisse ile ortak olan YMM emekli ise, o şirketlerde en yüksek ücret alan elemanın aldığı ücretin yüzde 33.5’i kadar, destek primi ödeyecek.

ORTALIK KARIŞACAK

Olay yalnızca YMM şirketlerini değil, tüm limited şirketleri ve anonim şirketleri kapsıyor. Anonim şirketlerde kurucu ortak ya da yönetim kurulu üyesi olan emekli, şirketten 1 YTL geliri olmasa dahi, destek primi ödeyecek.

Yukarıdaki yüzde 1 hisseyi çarpıcı olsun diye örnek verdik. Kuşkusuz yüzde 2 ya da yüzde 20 ile ortak olan emeklinin durumu da aynı. Hatta onbinde 1 payı olanın da...

Bu olay düzeltilmezse, ortalık çok karışır. 2007’ye de az kaldı. Sorunu çözümlemek için acele etmekte yarar var.


Şükrü KIZILOT / HÜRRİYET
skizilot@yaklasim.com

nomeames
12-12-2006, 12:59
BEYAZ: BU EKİBİN BİR ARAYA GELMESİ ÇOK İYİ OLDU
METİN ŞENTÜRK: VALLAHİ HEP BÖYLE BİR ARADA KALABİLİRİZ
BEYAZ : AH BİR DE SU SEYİRCİLER OLMASAYDI..
TUĞBA ÖZAY: EEE? BEN TEK KADIN OLARAK NE YAPACAĞIM ARANIZDA ??
BEYAZ : BİZ İŞÇİ ARILAR OLURUZ SEN DE….
BÜLENT SERTTAŞ : EVET YA SEN ŞEY OLURSUN KRALİÇE ARI ANA KRALİÇE…
BEYAZ : DÜŞÜNSENE,BİZ ÜÇ ERKEK ARI KAFAYI ÇEKMİŞ KOVANIN KAPISINI YUMRUKLUYORUZ “ AÇSANA KADIN ŞU KAPIYI BAL YAPTIM BALIMI BIRAKIP GİDECEĞİM..”
TUĞBA ÖZAY : AÇMAZMISIM MESELA KAPIYI..SİZ BİRBİRİNİZİ SOKARMIŞSINIZ!...


TUĞBA' dan beklemeyen bu performans için alkış istiyorum.

dohol
15-12-2006, 21:38
Yıl: 1965
"Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle şaşakaldım.. Nasıl bir edâ
takınacağıma hükûm veremedim, âdetâ vecde geldim. Buna mukâbil az bir
müddet sonra kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni fevkalâde rahatlatan
bir tebessüm vardı.. Üstümü başımı toparladım, kendinden emin bir sesle
'akşam-ı şerifleriniz hayrolsun' dedim.."

Yıl: 1975
"Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım.. Ne yapacağıma karar veremedim,
heyecandan ayaklarım titredi. Ama çok geçmeden kendime gelir gibi oldum,
yüzünde beni rahatlatan bir gülümseme vardı.. Üstüme çeki düzen verdim,
kendinden emin bir sesle 'iyi akşamlar' dedim.."

Yıl: 1985
"Karşıma âniden çıkınca fevkalâde şaşırdım.. Nitekim ne yapacağıma hükûm
veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Amma ve lâkin kısa bir süre sonra
kendime gelir gibi oldum, nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm
vardı.. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle 'hayırlı
akşamlar' dedim.."

Yıl: 1995
"Karşıma birdenbire çıkıncok şaşırdım.. Fenâ hâlde kal geldi yâni.. Ama
bu iş bizi bozar dedim. Baktım o da bana bakıyor, bu iş tamamdır dedim..
Manitayı tavlamak için doğruldum, artistik bir sesle 'selâm' dedim.."

Yıl: 2006
"Âbi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum yâni.. Oğlum bu iş bizi
kasar dedim, fenâ göçeriz dedim, enjoy durumları yâni.. Ama concon muyum
ki ben,baktım ki o da bana kesik.. Sarıl oğlum dedim, bu manita senin.. 'Hav ar
yu yavrum?'"

Yıl: 2026
"Ven ay vaz si hör, ben çok yâni öyle işte birden.. Off, ay dont nov âbi
yaa.. Ama o da bana öyle baktı, if so âşık len bu manita.. 'Hay beybi..'"

buena vista
16-12-2006, 16:06
Terzi Agop ile Vartanuş evlenmişler... Mutlu birkaç yıldan sonra bir gün terzi Agop pat diye ölüvermiş... Genç dul Vartanuş da Demirci Agop ile evlenmiş... Gerdek gecesi Demirci Agop geçmiş Vartanuş'un karşısına, yavaş yavaş soyunmaya baslamış...
Önce pazularını göstemiş:
- Bunlar terzi Agop'ta var idi?
- Yok idi, demiş Vartanuş...
Sonra üstünü çıkarmış geniş göğsünü göstermiş:
- Böyle göğüs terzi Agop'ta var idi?
- Yok idi, demiş Vartanuş...
Demirci Agop pantolonunu indirmiş, bacak kaslarını göstermiş:
- Bunlar terzi Agop'ta var idi?
- Yok idi, demiş Vartanuş...
En son demirci Agop külodunu indirmiş:
Böylesi terzi Agop'ta var idi?
Vartanuş'un sabrı taşmış:
- Yok idi, yok idi, ama bu kadar zamanda terzi Agop seni de halleder idi, beni de halleder idi, üstüne iki de pantolon diker idi!

buena vista
24-12-2006, 08:33
GÜMRÜK kapısında bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış. Önce İngiliz’in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet don çıkmış. "Niye 7 tane?" diye sormuşlar.

O da "Haftanın yedi günü var. Hepsi için bir tane. Pazartesi, Salı, Çarşamba..." demiş. "Vay be! Helal olsun, medeniyete, temizliğe bak adamlardaki..."

Sıra Fransız’ın valizine gelmiş. Açmışlar bakmışlar 8 tane don. "7’yi anladık da niye 8?" diye sormuşlar. Fransız "Pazartesi, Salı, Çarşamba... Her gün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım" demiş. "Vay be! Adamlardaki temizliğe, medeniyete bak!.." demiş görevliler.

Sıra Temel’e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet don.

"Vay be! Ne varsa bizim insanımızda var. Şu medeniyete, şu temizliğe bak!" Sormuşlar "Neden 12 adet?" Bizimki cevap vermiş;

"Ocak, Şubat, Mart..."

Ramo
25-12-2006, 20:26
http://www.madenr.somee.com/tabiat.jpg

dohol
26-12-2006, 22:38
Mehmet ile Handan öğrenci olup, aynı evi paylaşmaktadırlar.
Birgün Handan ve Mehmet, Mehmetin annesini yemeğe davet ederler,Mehmetin annesi akşam yemeği süresince Handanı uzun uzun süzer ve aslında Handanın çok alımlı ve güzel bir kız olduğunu acaba aralarında ev arkadaşlığından daha ileri bir boyutta bir ilişkinin mevcut olup, olmadığını merak eder. Aklını okumuşçasına Mehmet annesine der ki: Ne düşündüğünü biliyorum ama emin ol ki sadece ev arkadaşıyız, ötesi yok. Akşam yemeğinden sonra Mehmetin annesi evine döner. Aradan bir iki gün sonra Handan der ki: Mehmet,annen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesini bulamıyorum. Mehmet yanıtlar:
Annemin almış olabileceğini tahmin etmiyorum ama ben yine de kendisine bir mektup yazayım. Oturur ve yazar: Anneciğim, Gümüş çorba kasesini sen aldın
demiyorum, ama almadın da demiyorum. Fakat konu şu ki: sen
bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesi kayıp. sevgiler oğlun
Mehmet.

Bir hafta sonra Mehmetin annesinden mektup gelir: Sevgili oğlum:
Handanla yatıyorsun demiyorum, ama yatmıyorsun da demiyorum.
Fakat konu şu ki: Handan kendi yatağında yatıyor olsaydı, gümüş çorba
kasesini çoktan bulmuş olurdu. Sevgiler annen.

dohol
26-12-2006, 22:49
- Sanirim makinam kilitlendi.
- Simdi soyle yapalim,ctrl-alt-delete.
- Hepsine ayni anda mi?
- Evet.
- Ama parmaklarim yetmiyor?
- Bakin once ctrl'ye sol elinizin basparmagiyla, sonra sag elinizin bas parmagiyla alt-gr'ye,sonra da sag elin isaret parmagiyla delete tusuna basiyorsunuz.
- ctrl'ye bastim,alt tusuna da simdi.
- Delete'e basicaksiniz.
- ctrl'den elimi cekeyim mi ?
- Hayir efendim.
- Peki alt-gr'den ?
- Hayir efendim dedim ya, hepsine ayni anda basiyo olmaniz gerekiyor.
- Daha kolay bir yolu yok mu ?
- Var efendim,makinada reset yazan butona basin.
- Nerede o ?....
- Isterseniz ctrl alt delete'i tekrar deneyelim,basmaniz gerek,sadece bir tus kaldi.
- Tamam fisini cektim.
- Peki...

darius
27-12-2006, 09:58
"Seni Seviyorum" : Teoride mi? Pratikte mi?.

"Seni Seviyorum" : Havalardandır, Banada Oluyor Bazen..

"Seni Seviyorum" : Neden? Bende Benim Bilmediğim Birşeyler mi Gördün?.

"Seni Seviyorum" : Çok Hoş... Peki Başka Ne Gibi Hünerlerin Var?.

"Seni Seviyorum" : Üzülme, Zamanla Geçer..

"Seni Seviyorum" : Hadi ya Çok ilginç.. ee Sonra....

"Seni Seviyorum" : Olur, Sarayım mı Burada mı Seveceksin?.

"Seni Seviyorum" : Yeni Parola Bu mu, Ben Ne Diyecem Peki?.

"Seni Seviyorum" : Güzel... Peki Başka Çeşidin Veya Şuben Var mı?.

"Seni Seviyorum" : İyide Bunun Sosyal Güvencesi, Sigortası Falan Var mı?.

"Seni Seviyorum" : Yemin et..

"Seni Seviyorum" : Ömrünü, Enerjini Daha Faydalı işler için Harcasana Canım..

"Seni Seviyorum" : Elinden Başka Bir Halt Gelmez ki Zaten.

"Seni Seviyorum" : Allah Razı Olsun..




Svg dohol , Handan a bayıldım ya , çok güldüm... :p

buena vista
28-12-2006, 12:05
Soru: Basarili erkek kimdir?
Cevap: Karisinin harcayabildiginden fazla kazanabilen erkektir,
Soru: Basarili Kadin kimdir?
Cevap: Böyle bir erkek bulabilendir.

------------ --------- --------- --------- --------

Iki erkek bir lokantada oturmus pencereden
bakiyorlardi, biri :
-Karsidan karsiya gecen su iki kadini
görüyor musun; biri karim digeri ise metresimdir
-Allah sana uzun ömürler versin simdi ben de aynisini
söyleyecektim. .. !!

------------ --------- --------- --------- --------

Kadin aynada çiplak vücudunu seyrediyordu.
Esine:
-''görüntümü igrenç buluyorum, yasli,burusuk.
Bir iltifata ihtiyacim var."
Esi : ''gözlerin iyi görüyor''

------------ --------- --------- --------- --------

''Yarin 30. evlilik yildönümümüz,bunu kutlamak için
koyunu kesebiliriz. '
''Niçin?diye sorar esi..
''Onun suçu degil ki.....''

------------ --------- --------- --------- --------

''Sadakatin tanimi nedir ?''
''Firsat yoklugu.''

------------ --------- --------- --------- --------

Adam yaninda oturan kadina fisildar:
''Sampanya sizi güzellestiriyor' '
''Bir kadeh dahi içmedim.''
''Ama ben onuncu kadehimdeyim. ...

dohol
28-12-2006, 19:42
Doktor Kaan, kankası Necmi'yi bayıltmadan açık kalp ameliyatı yaparken;

-heyecan var mı heyecan
-olmaz olur mu abi, yusuf yusuf yani
-bi şey olmaz, sana en cix ameliyatımı yapcam
-ameliyatın cixi mi olur?
-sana özel bu. ayaklarım tavana bağlı şekilde ameliyat etcem seni, tarihe geçcez olm
-neee ! manyak mısın yaa? olmuyom abi ben ameliyat falan
-şaka olm şaka
-sokacam ama .. ameliyat öncesi adamın yaptığına bak
-euehue, yat bakm şuraya
-sırtüstü mü?
-yoq, yüzüstü, hafifte domal şöle
-niye domalacak mışım?
-ya olm saçmalama, uzan şuraya sırtüstü, dötten ameliyat olacan sanki
-şşş, hemşire hanımların önünde, ayıp oluyoo
-onlar yabancı değil
-bana yabancılar ama
-neyse, urten hanım, hastayı ameliyata hazırlayın
------
-tamam, hazır hasta doktor bey
-olm necmi, mayışmışın sen
-ya bi git olm, çakır keyfi olmuş gibiyim
-euhue, ne güzel işte, içmeden sarhoş oldun
-ne zaman bayılacam ben?
-bayıltmadan ameliyat olcan sen
-nasıl yani
-bilincin hafiften yerinde olcak.. olm sıkılıyorum ameliyat esnasında, az muhabbet ederiz diye böyle yaptım
-abi sen harbiden manyaksın haa
-daha önce denedim, bi şey olmadı
-bismillahirrahmanirahimm
-bak ne güzel imana da geldin
-tövbe tövbe
-evet, başlıyoruz, neşter lütfen
-napcan neşteri
-dişimde et kalmış, onu temizliyecem. Necmicim, ameliyathanedeyiz, kebab salonunda değil. sence ne yapabilirim neşteri?
-olm kesecen mi beni diri diri?
-yoq, önce tırnaklarını sökcem, sonra tırnağın altındaki ete tuz sürcez. önce eziyet, sonra vahşet yani. fantazi yapalım demi az
-ya niye ben allahım niye?
-olm saçmalama, acımıyacak diyorum sana
-bak, eğer bir ipnelik yaparsan, yengeye tüm yaptığın pislikleri anlatırım
-hıng ! olm sus, hemşire hanımların yanında
-Hani yabancı değildi ulan onlar
-tamam olm söz, acımıyacak . haftaya halı saha maçı var hasanlarla, o maça yetiştirmemiz lazım seni
-abi bana su kaynatan araba muamelesi yapma
-euheuhe, tamam olm kıpraşma, başlıyorum
carkkkkrkkkrkk ( derinin yarılma efekti )
-abi bi hoş oldum, böyle sanki içim açıldı, bi huzur doldu
-tabi olm, açtık kalpten mideye kadar.
-harbi mi?
-hı hı .. falla kanka senin için kararmış, canını sıkan bir şey var
-hadi ya
-evet bak şurda, midenin sol tarafı kap kara olmuş. du bakm .. hımm. 3 vakte kadar bi haber alacaksın
-olm dalga geçme, kahve falımı bu anasını satim
-euheuhe, yoq olm, gayet normal herşey.. şimdi damarları kontrol edelim .. evettt, ipnelik yapan damarı buldum
-napcan ona?
-söküp atcam, yerine kıçından alacağımız bir damarı koycaz
-yoq ben aldırmam kıçımdan damar falan
-ya olm bi ...... git, damarı açcaz şimdi. bi şeyci kalmıyacak
-hangi damar bu
-kalpten aorta giderken ilk köşeden sola dön, ilerde ufak bir kılcal damar var, orda kime sorsan gösterirler
-kaan !
-olm sanki sölesem bilcen. damar işte . hepsi aynı
(hööönngghghgrtrt )
- zuhuahuaa
-ne yaptın olm
-bi şey yapmadım. hafiften mideni sıktım bıraktım
-deli misin olm niye kurcalıyon midemi
-ehuehue, bayılıyom bu harekete, kusacak gibi oluyon dimi lan
-hay ...... seni emi
-bak kanka, hazır açmışken başka istediğin bi şey var mı?
-he, mideyle karaciğerin yerini değiştir sana zahmet.
-niyeki?
-moda abicim moda, hiç modayı takip etmiyo musun?
-falla değişirim ama biraz zaman alır
-ya abi bi git işine, hadi kapat da gidelim, akşam bizdesiniz, ona göre
-tamam tamam, dur tel açayım hanıma
... dıııttt dıııtttt
-(Alo, Nalan, napıyon güzelim .. hiç, bende aldım necmiyi altıma, midesiyle falan oynuyom .. bak ne diycem, akşam necmilerdeyiz, ben çıkışta seni alırım .. hadi öptüm ...)
-tamam necmi, sizdeyiz akşama
-iyi iyi .. hadi abi, kapat şurayı, hava doldu içim şerefsizim
-aslında mideyle karaciğerin yerini değiştirme fikri fena değildi ama .
-kaan !!
- euheue, tamam lan tamam, kapatıyom

dentist
09-01-2007, 10:52
Vantrolog
Vantrolok eline geçirdiği kukla ile konuşuyor ve aptal sarışın
fıkraları anlatıyormuş. Gösterisi biraz ilerledikten sonra birden orta
sıralardan sarışın bir kadın ayağa kalkmış ve yükses sesle :
- Afedersiniz !
Bu çıkış üzerine vantrolog ve kalabalık durmuşlar ve sarışına bakmaya
başlamışlar, sarışın :
- Görüyorum ki sarışınların ne kadar aptal olduğuna dair şakalar
yapmaktasınız. Peki söyler misiniz, bu kanıya nereden vardınız ? Tek
suçumuz saçımızın rengi mi yani ? Sizin bu yaptığınınz ırkçılık
olmuyor mu ? Kadınların birçoğunun sarışın olduğu ülkelerdeki
kadınlara hakaret etmiş olmuyor musunuz ? Tanımadığınız bu kadar
kadına ettiğiniz hakaretler sizi rahatsız etmiyor mu ? Söyler misiniz
?!!
Bunun üzerine vantrolog çok mahçup ve üzgün bir yüz ifadesi ile :
- Şey, ... ben özür dilerim, ... sadece şaka yapıyordum. Eğer sizi ...
Sarışın Vantrolog'un sözünü keser ve :

- Ben sizle konuşmuyorum bayım. O elinizdeki küçük terbiyesiz adamla
konuşuyorum ! Siz onu savunmayın, o cevap versin.

darius
10-01-2007, 14:54
Arkadaş off of kaç gündür 1 tavan göremedim diyor,

diğeri cevap veriyor ; çok kolay dostum kaldır kafanı görürsün... :p

kasved
15-01-2007, 15:09
>> Necdet Kovayi Getir....
>>
>>
>>
>> Kadinin Biri Papagan Almak Uzere Petshop A Gider
>> GÖzleri Birden Tuyleri Mukemmel Parlakliktaki Bir
>> Papagana Takilir Ve Papagana Yaklasir...
>> Fakat Kadin Papagana Her Yaklastiginda Papagan Kadina
>> O....u
>> Der.
>> Kadin Hayretler Icinde Petshop Sahibi Necdet'e Donerek Bu
>> Papagani Alicam
>> Ama Egitmen Lazim Der..
>> Necdet Eline Bir Kova Su Ve Papagani Alir....
>> Hanimefendi Geldiginde Ne Diceksin Der.
>> Papagan O....u Dicem.
>> Necdet Papagani Suya Sokar Ve Tekrar Sorar.
>> - Hanimefendi Geldiginde Ne Diceksin.
>> - O....u Dicem.
>> Necdet Tekrar Papagani Suya Sokar Ve Bu Kez Bi MÜddet
>> Bekletir
>> Ve Tekrar
>> >>sorar
>> - Hanimefendi Geldiginde Ne Diceksin
>> - Hosgeldiniz Hanimefendi Dicem
>> Ertesi Gun Olur Kadin Petshopa Tekrar Gider......
>> Papagana Yaklaªir
>> -ben Eve Geldigimde Ne Diceksin?
>> -hosgeldiniz Hanimefendi.
>> -peki Ben Yanimda Bi Erkekle Geldim Ne Diceksin?
>> -hosgeldiniz Hanimefendi Hosgeldiniz Beyfendi Dicem.
>> -ben Yanimda Iki Erkekle Geldim O Zaman Ne Diceksin?
>> -hosgeldiniz Hanimefendi Hoªgeldiniz Beyfendiler Dicem.
>> -tamam Buraya Kadar Cok Guzel Pekiii Ben Yanimda
>> Üc Erkekle Birlikte Geldigimde O Zaman Ne D©ceks©n?
>> Papagan Bi Kovaya Bakar, Bi Necdet'e
>> - Necdet Kovayi Getir Anam Avradim
>> Olsun Bu Kari O....u.....

bikmisbroker
16-01-2007, 11:19
" Hayat üçbuçukla dört arasındadır.

Ya üçbuçuk atarsın
ya da dört dörtlük yaşarsın..."

serdarkus
16-01-2007, 12:27
" Hayat üçbuçukla dört arasındadır.

Ya üçbuçuk atarsın
ya da dört dörtlük yaşarsın..."


Günün sözü,
ya da seansın özü..mü?

dohol
18-01-2007, 11:09
Adami , vergi dairesine cagirmislar.. Yaninda butun defterlerini ve
hesaplarini da
getirmesini istemisler.. Adam korku icinde, mali danismanina gitmis..

Sormus :

- Vergi dairesine giderken nasil giyineyim?. Ne tur bir izlenim
birakirsam, bana daha az vergi cezasi keserler ?.

Mali danisman ogut vermis :
- En eski elbiselerini giy.. Yoksul, muhtac bir goruntu ver ki, sana
az ceza kessinler..

Adam guvenemeyip, bir de avukatina danismis..

Avukat, mali musavirin tam tersi bir ogut vermis :
- En yeni, en pahali elbiseni giy.. Guvenli, kendinden emin bir
goruntu ver ki, az ceza kessinler vergiciler..

Adami bu ogutler tatmin etmemis.. Aklina guvendigi, filozof bir
arkadasina ayni soruyu sormus.. Bu akilli arkadas bir hikaye anlatmis..

Soyle demis :
- Bir gelin, zifaf gecesi ne giymesi gerektigini bir arkadasina sorar..
O da, girtlaga kadar kapali, koyu renk bir gecelik giymesini tavsiye eder..
Bir baska arkadasi ise, dekolte, seffaf bir gecelik giymesini soyler..
Vergi dairesine giderken ne tur bir elbise giymesi icin arkadasindan
ogut bekleyen adam, bu hikayeyi dinledikten sonra, sorar :
- Zifaf gecesi ne giyecegini bilemeyen gelinle, vergi dairesine giderken
ne giyilecegini soran benim aramda ne gibi bir ortak yan var ki ?

Adamin akilli arkadasi gulerek, izah eder :
Ne giyersen giy, basina gelecek sey aynidir...

Ramo
18-01-2007, 13:44
Sarhosun biri üst bas daginik bir halde karakola gelir, araba anahtarini göstererek komisere söyle der:

-"Komiserim su elimde gördügünüz anahtar var ya, onun üstünde az önce benim arabam vardi, simdi yok. Arabami çalmislar..."

Komiser sarhosa söyle bir bakar,

-"Sen önce kendine bir çeki düzen ver bakiyim su haline bak. Devletin komiseri önünde böyle fermuari açik durmaya utanmiyor musun?"

Sarhos pantolonunun önünde açik fermuara bakar, bakar ve söyle der:

-"Aha, kariyi da çalmislar..."

Ramo
19-01-2007, 22:11
85 yaşında bir adam doğumhanenin kapısında beklemektedir.Doğumhaneden çıkan
doktor şöyle bir bakındıktan sonra yaşlı adama sorar:

D- “içerde doğum yapan bayan yakınınız mı?”

A-”Evet, eşim.”

D-”Ama bayan 25 yaşlarında…”

A-”Tamam işte, eşim o. Niye şaşırdınız, baba olamaz mıyım yani?”

D-”Yoo, aklıma benim dedem geldi de.”

A-”Nesi varmış dedenizin?”

D-”Kendisi av meraklısıydı. Sürekli ava çıkardı. Ancak Yaşlanınca zorlanmaya başladı. Bir gün ava çıkacakken kendisini
uyardık, aman yapma dedecim, sen yaşlandın, ava gidemezsin diye. Kendisi ısrar etti ve hazırlandı. E, tabi yaşlılık, çıkarken tüfek yerine baston aldı eline.Ben de kendisiyle gittim. Ormanda bayağı yol yürüdükten sonra bir geyik gördük.
Dedim ya, dedem yaşlı. Bastonu omzuna koydu, doğrulttu ve geyiğe bastonla ateş etti. Geyik o anda vurulup yere düştü…”

A-”Olur mu, başkası vurmuştur onu.”

D-”Ben de onu demeye çalışıyorum…”

darius
22-01-2007, 09:55
İspanyada tatilini geçiren turist, restorantta tipik bir ispanyol yemeği yemek istemiş.Listeyi uzun uzun incelemiş. Cojano adı dikkatini çekmiş. Ne olduğu hakkında hiç bir fikri yokmuş.Parmağını kaldırıp, garsona işaret etmiş.Garson tabak içersinde yemeği getirmiş. Adam bu nefis yemeğin ne olduğunu çıkaramamış.Garsonu çağırmış ne olduğunu sormuş. Garson anlatmış.
-Bugün boğa güreşlerine gittinizmi bayım?
-Evet
-İşte bu yediğiniz yemek bugün areneda öldürülen boğanın yumurtalarından yapıldı.Adam ertesi gün gene aynı restoranta gitmiş. Tadı damağında kalan yemeği Cojano'yu bir kez daha istemiş. Lezzetle yemiş. Artık ahbap oldukları garson hatır sormaya gelmiş;
-Nasıl memnun kaldınız mı bayım?
Kaldım kalmasına ama bir şey dikkatimi çekti. Dün yediğim Cojano daha büyüktü gibi geldi bana.
Garson;
--Her zaman boğa kaybetmez bayım.... :p

TheSecret
22-01-2007, 23:03
Adamın biri arabasıyla şehirler arası yolda seyahat ederken trafik polisi durdurur
"İyi Günler beyefendi, ehliyet ruhsat lütfen", der
Adam: "Buyrun" der ve uzatır
Trafik polisi bakar: "Yangın söndürücünüz var mı?"
Adam: "Var" der, gösterir
Polis: "İlkyardım çantası?"
Adam: "Var" der, yine gösterir.
Polis: "Zincir" diye sorar, adam gösterir.
"Takoz?"
"Var."
"Çekme halatı."
"Var."
Polis dayanamaz: "Mezdekenin kaseti der var mı lan?" der.
Adam güler: "O da var" der, kaseti gösterir.
Polis: "Tak o zaman teybe" der.
Adam takar, polis oynamaya başlar.
Adam gülerek: "Memur bey, napıyosunuz" der.
Polis adama döner:
"Eşşek diilsin, bi 20 milyon takarsın artık"

trader
28-01-2007, 02:31
3 astranot uzaya gidecek. Bunlardan biri Alman biri İngiliz biri de bizim Temel.

Bunlar yıllarca gelmiyecekleri için en önemli ihtiyaclarını sorarlar. Alman bana sarışın, esmer, kumral hatun der. İngiliz bana bol bol içki der. Bizim Temel baaa bol bol cigara der. İstekler temin edilip uzaya fırlatılırlar.

Aradan yıllar geçer 3 astronot geri dönüyorlar. Tabi aileler merakla bekliyor. Önce Alman iniyor dalyan gibi Alman olmuş iğne iplik. Sonra İngiliz iniyor Adam zil zorna sarhoş. Tabi ki sıra Temele geliyor. Temel kapıda görünür görünmez bi fırlıyor ağzında cigarayla:
- "Allahını seven baaa ateş versuuun."

buena vista
28-01-2007, 08:36
NASREDDİN Hoca camide vaaz veriyor, anlatıyormuş...
"Bugün size neyi anlatacağımı biliyor musunuz?"
"Nereden bileceğiz hoca!"
Hoca kızmış:
"Sizin gibi cahil cühela ile uğraşamam!"
Ertesi hafta yine gelmiş:
"Ne söyleyeceğimi biliyor musunuz?"
Cemaat tecrübeli:
"Biliyoruz hocam, biliyoruz!"
"Madem biliyorsunuz, benim tekrar etmeme gerek yok!"
Üçüncü hafta cemaat akıllanmış, Hoca sorunca "Yarımız biliyor, yarımız bilmiyor" demişler...
"Hoca kürsüden inerken, "Bilenler bilmeyenlere anlatsın!" deyip gitmiş...

kasved
28-01-2007, 18:38
Köylü, bir kış günü eşeğini yüklüyor ve kasabaya kekik, nane, elma yağı (size bu elma yağını ayrıca anlatacağım bigün) satmak üzere yola çıkıyor. Bugünkü Artemis Pansiyon’un oraya rasgelen dere yatağında eşeğin ayağı kayıyor, devriliyor, bir kilo elma yağı kırılıyor. Tosunoğlu Memet eşeği kaldırıyor, bi tokat vuruyor, bi de tükürüyor eşeğin suratına.

Bütün kaptanlar da o sırada, bugün Penguen Pastanesi olan iki katlı binanın yanında poyraza karşı siperlenmişler, güneşte ısınıyorlar. Dur diyorlar, şuna bir oyun oynayalım.

Yargıca gidiyorlar, diyorlar “Hakim Bey, çağır şunu mahkemeye, eşeğe niye vurdu, bi de tükürdü!”. O zamanlar Bodrum’un nüfusu 400 var, televizyon yok. Yargıç hemen bir resmî celp çıkartıyor. Tosunoğlu Memet günü gelince gidiyor kalbi çarpa çarpa. Salona giriyor, namusuna vicdanına falan yemin ettirdikten sonra yargıç diyor: “Sen eşeğe bir tokat vurmuşsun, bir de tükürmüşsün?”. Memet kıkırdamalar işitince bir bakıyor ki, Bodrum’un bütün kulağıkesikleri orada. Diyor: “Hakim Efendi, kusura bakma, ama benim eşeğin bu kadar akrabası arkadaşı olduğunu bilmiyodum!”. Yargıç başlıyor gülmeye. “Haydi, beraat!” diyor.

Ramo
28-01-2007, 19:05
Doktorun biri yeni bir muayene açmış. Kapıya yazmış...
"Vizite ücreti 100 Dolar. İyileştirmediğimiz hastaya beş mislini geri veriyoruz..."
Vizite pahalı ama, doktor gerçekten doktor...
Her gelen hasta iyileşip gidiyor...
Doktorun ünü her geçen gün artıyormuş...
Uyanığın biri doktora gidecek, iyileşmeyecek ve beş misli parayı geri alacak ya, kapıyı çalmış...

"Doktor! Ağzımın tadı hiç yok... Öyle kötüyüm ki, hiçbir şeyin tadını alamıyorum..."
Doktor... Adama şöyle bir bakmış, hemşireye seslenmiş:"
Hemşire hanım! Sekiz numaralı kutuyu getirin"
Hemşire adama uzatmış kutuyu, adam, bir kaşık içindekinden yemiş ve anında tükürmüş...
"Ama Bu bok!!!!!"

Doktor sakin, "Evet! İyileştiniz. Tad alıyorsunuz artık.."
Adam, parayı ödemiş sinirleri tepesinde gitmiş...
Aradan birkaç ay geçmiş. büyük bir hırsla yeniden kapısına dayanmış doktorun...

"Doktor bey, ben de hafıza kaybı başladı... Herşeyi unutuyorum...!"
Doktor, adama şöyle bir bakmış yine, hemşireye dönmüş, "Kızım, sekiz numaralı kutuyu getirir misin?" demiş.

Adam, hemen itiraz etmiş, "Ama, o kutuda bok var!"...
Doktor, "Doğru! Bakın, hafızanız da yerine geldi!...."

Adam, ağlamaklı, hırsla ödemiş parayı çıkmış dışarı...
Kurmuş da kurmuş intikam planlarını... Birkaç ay sonra.."
Doktor! Ben de iktidarsızlık başladı... Durumum kötü, hiçbir şey yapamıyorum..."

Doktor adamı gözüyle şöyle bir inceleyip, "Hemşire hanım sekiz numaralı kutuyu getirir misin" diye seslenince, adam, tüm hırsıyla,
"S****cem, seni de sekiz numaralı kutunu da..." diye bağırmış..

Doktor gayet sakin, "Geçmiş olsun! Artık yapabiliyorsunuz!!!!!!!!!"

meraklı
28-01-2007, 19:05
80 yasin uzerinde ve kimsesiz olan iki ihtiyar, yasadiklari
huzurevinde birbirlerini kesfetmisler. (Helal Olsun Onlara) Ey ask
sen nelere kadirsin demek lazim...
Gel zaman git zaman bu sevimli iki ihtiyarcik, yaslari icabi ne yazik
ki her günki muhabbetlerine ilave edebilecek baska birseyleri
olmadigi icin hayiflanirlarken, (Ihtiyarlardan erkek olani) Abidin
Bey, donup mahcup bir eda ile hanimefendi partnerine;
-Muzeyyen Hanim, eger kizmayacaginiza söz verirseniz size bir
teklifte bulunmak istiyorum. İllaki ikimizinde seks yapabilmesi mumkun
degil amma, eski gunlerin anisina diyorum ki, eger sizce de bir
mahsuru yoksa, biz ikimiz boyle yanyana bankda otururken siz benim
seyimi elinizde tutsaniz da, mesela bu da bizim seksimiz olsun? Ha ne
dersiniz Muzeyyen hanimcigim?
-Valla bilmem ki Abidin Bey, bi goren filan olur da rezil oluruz.
-Kim gorecek allahsen Muzeyyen Hanim bahcenin kuytu bir kosesinde
oturup duruyoruz, hem sonra bu yaptigimizda bir kotuluk yok ki,
sadece eski gunlerin anisini taze tutabilmek adina, dimi efem??
Diyerek kadincagizi kandiran Abidin Bey dogrusu pek mutlu olmustur
bu icraatindan...
Takib eden gunlerde bundan boyle iki tonton ihtiyar, huzurevinin
bahcesinde surdurdukleri mutat oturumlarinda abidinbey amcanin
pantolonunu onu acik vaziyette, 50 belkide 60 yil önceki gunlerini
yadeder olmuslar o bankin uzerinde...
Gel zaman git zaman, bir gun bulusma yerine gelen Muzeyyen Hanim
tastamam iki saat beklemesine ragmen Abidin Bey gelmeyince pek
meraklanmis ve telaslanmis, zavallinin basina birseyler geldi diyerek
muduriyete gitmek üzere hareketlendiginde bir de ne gorsun, ilerideki
agaclarin altinda Abidin Bey ve yaninda yan kogusta ikamet eden
Firdevs Hamin sirtlari ona dönük vaziyette, basbasa vermisler
oturmuyorlar mi?
Kiskanclik ve telas ile o yöne seyirten Muzeyyen hanim, Abidin Beyin
pantolon dügmelerini acik ve Firdevs Haminin elinin de malum yerde
oldugunu görür görmez cıglıgı basar:
-Utanmaz hayasiz adam, bu yastada hepiniz aynisiniz. Beni aldatmaya
utanmadin mi Abidin?
- Yok Muzeyyen Hanimcigim, tahmin ettiginiz gibi degil diye alttan
almaya calisirken Abidin Bey Amca, Muzeyyen Hanim aglamakli bir ses
ile noktayi koymus:
- Ne Buldun Abidin ha, ne buldun bu sirfintida ha, soyle onun nesi
var bende olmayan??? Deyince, yutkunmus once Abidin Amca ve:
- Parkinson'u var Muzeyyencigim, Parkinson'u.......!!!

meraklı
29-01-2007, 09:40
Bizim maho ağa havaalanında dolaşmakta, derken bir afet-i devran hatun yer görevlileri ile tartışmakta…Artık ağlamaklı pes etmiş. Bizim ağa dayanamaz afetin yanına gider.
- Hayırdır bacım .
- Ah sormayın, sincabımdan ayrılamam ama onu uçağa almıyorlar, dedi ağlamaklı.Ağam kendinden gayet emin,
- Aman bacım düşündüğün şeye bak ben onu sana uçakta veririm ,ne olacak ki der. Uçak kalkış anonsu yapılır ve uçağa binerler binmesine de Maho ağa da bir çığlık bir figan…Kadın telaşlı yalvarıyor,susturmaya çalışıyor.Ne olur 2 dk daha dayanın diyor.Derken hostesler bizim ağanın başına toplanır, ne oldu diye. Maho ağa dayanamaz, kadıncağızın ettiği sitemlere başlar anlatmaya:
- Aldım heyvancağızı goydum potura, baktı karanlık bir dünya, sağa baktı garanlıııkk sola baktı garanlık..heyvan işte, canı sıkıldı tırmandı buldu bir dal, dedim bacımın hatırı var..sonra çıktı dala buldu 2 ceviz orada . kokladı …dedim bacımın hatırı var..sonra heyvan işte cevizleri başladı birbirine çarpıp kırmak için çalışmaya.. Dedim bacımın hatırı var..- Eeeee der kadın şaşkın,
Ağam devam eder mahcup:
- eh heyvan işte baktı kıramayınca cevizleri çıktı dolaşmaya , belli ki aradı kendine bir yuva, dolaştı buldu bir yuva, soktu kafayı …dedim bacımın hatırı varrrrr..sonra geldi geri bulduğu cevizleri yuvaya götürmek istedi…ama bacım gusuruma bakma , dayanamadım artık..senin hatırın da anca buraya kadar.

darius
29-01-2007, 14:22
Yasli bir nine titreyerek sex shop'a girer ve tezgahtara yaklasir: - oglum sizde
şu boyda bir vibrator var mi ?
- evet var - peki ayni anda şu kalinlikta olanlarindan var mi ?
- evet şu tarafta olacak - peki bunlarin siyah renkte olanlari var mi
- evet onlardan da bir kac tane kaldi, şu tarafta olmasi lazim
- oglum peki soyler misin nasil durduruluyor bunlar?

darius
29-01-2007, 14:26
BİR SAAT İLERİ…

Matrak bir adam bara girer.
Barda çok çekici bir kadinin oturdugunu gördügü gibi kadinin yanina gider ve oturur. Merakli bir sekilde sürekli olarak kol saatine bakmaya baslar. Yaninda oturan kadin bir süre sonra dayanamaz ve:
- Randevunuza gelecek arkadasiniz geç mi kaldi? diye sorar.
Adam:
- Hayir. Sadece günümüzün en modern ürünü olan bu saati yeni satin aldim. Test ediyorum...
- En modern saat mi? Ne farki var bu saatin?
- Benimle beyin dalgalarini kullanarak iletisim kurabiliyor.
- Simdi ne diyor?
- Sizin iç çamasiri giymediginizi söylüyor.
Kadin kikirdayarak;
- Öyleyse saat arizali olmali. Çünkü benim iç çamasirim var... Adam mütebessim :
- hay Allah bu cihaz yine birsaat ileriyi gösteriyor...:p

hazan
29-01-2007, 22:12
Hakim sanığa sordu:
- Karakolda suçunu itiraf etmişsin sen, peki şimdi niye inkar ediyorsun?
- O zaman henüz avukat tutmamıştım. Şimdi suçsuz olduğuma ben bile inandım!

kasved
31-01-2007, 10:42
Aslan senelik izne gidecekmiş, izine gitmeden önce ''hareketlidir, ormanı dolaşıp gelince bana rapor verir diye düşünüp vekâletini Tavşan'a bırakmış...

Bunu tüm hayvanlara e-mail atıp bildirmiş : ''Tavşan vekilimdir, ona saygısızlık ederseniz geldiğimde hesabını sorarım'' diye yazmış...

Tavşan ertesi günü çalımla ormanda dolaşmaya başlamış. Bakmış, Kurt dereden su içiyor. Yanına yaklaşıp bir parmak atmış. Kurt öfkeyle geriye dönmüş, bakmış ki o Tavşan, mail aklına gelince lahavle çekip yürümüş...

Biraz daha gitmiş, bakmış Fil ağaçtan meyve koparıp yiyor. Ona da yaklaşıp bir parmak atmış. Fil ezmek üzere dönmüş bakmış ki o Tavşan, mail'i düşünüp vazgeçmiş...

Biraz daha gitmiş bakmış ki ,Ayı kovandan bal yiyor.
Gidip bir parmak atmış. Ayı bir hışımla dönüp tavşanı yakalamış, bir güzel dövmüş, sonra da b....... bırakmış.
Tavşan poposunu tutarak yürürken bir yandan söyleniyormuş:

AYI OĞLU AYI, YİNE MAİL' LERİNE BAKMAMIŞ".

kasved
01-02-2007, 17:43
Dava boşanma:

Tarafların ikisi de anlaşamadıkları için boşanmayı istiyor. Hakime hanım da sıkıştırıyor. Niye anlaşamıyorsunuz?

Sonuçta cevap. Evlendiğimizden beri birlikte olamadık.

Hakime hanım biraz daha sıkıştırıyor. Yeterli sonuç yok. Tanık yok. Dönüyor avukat arkadaşa;

Bu koşullarda nasıl boşayayım diyor?

avukat arkadaşın cevabı:

Valla hakime hanım ben görevimi yaptım. Boşamazsanız birlikte olmalarını sağlayın. Bu evliliğin kurallarından biri diyor.

Karar boşanma olarak çıkmış.

meraklı
02-02-2007, 13:17
:kafasız:
Adam isten evine gelmiş ve karısına;
- "Hayatım, işyerinden en sevdiğim arkadaşımı bu aksam yemeğe
çağırdım..."
Karısı sinirlenmiş:
-"Neeee! Sen delirdin miii.....!!! Ortalığı görmüyor musuuuun..???
Ev darmadağınnn...!!! Nerminler bendeydi bugüüünnn...!!!
(Vır,vır,vır,vır, vır...)
Üstelik yemek de yapmadımmm... Zaten
alışverişe de çıkmamıştımm...!!!
(Car,car,car,car,car),
Geçen akşamdan kalan bulaşıkları bile yıkamadim henüz... (Dır,dır,
dır,dır, dır.)Heeemm bugün muayyen günüm; sinirli ve yorgunummm..!!
(Bla,bla,bla, bla,bla...)
En sevdigim pembe dizi olan "Şebekler de ağlar" var bugün televizyonda;
onu izlemek istiyordummm...!!! (Lak,lak,lak, lak, lak....)

Hem bu akşam Nalan'la telefonla konuşma gunüm; biliyorsun
Çarsamba akşamları 23.00'dan sonra % 70 indirim var...
- "Biliyorum canim, biliyorum..."
- "Biliyorsan arkadaşını neden cağırdın o zzzamaannnn ...!!!???"
- "O salak da bu aralar "evlenmek istiyorum" diye tutturdu da...!"

dentist
03-02-2007, 11:01
Tabura yeni bir komutan gelmis ve askerleri toplayarak bir konusma
yapacagini belirtmis.
Butun askerler toplanmislar ve komutan baslamis konusmaya:

"Bugun tanismak icin sizleri buraya topladim.
Benim adim Ahmet, soyadim Kirc.
Tekrar ediyorum, Kirc. Arada R var.
Sakin ola diliniz surcmesin cok fena yaparim.
Herkes iyice ezberlesin hata istemem !"

Askerler dagilmislar ve herkes "Arada R var, arada R var"
diye icinden ezbere koyulmus. Komutan ise bu konuda ne kadar
hassas oldugunu gostermek icin sagda solda gordugu askere soruyormus:

"Sen!"

"Emredin komutanim!"

"Soyadim ne benim?!"

"Kirc komutanim."

"Aferin! Isinin basina!"

Komutan boyle boyle hergun bir kac kere soyadini soruyor
ancak kimse sasirmiyormus. Temel ise bu konuda cok sanciliymis.
Ya bir gun piyango kendisine cikarsa ve sasirirsa diye daralip dururmus.
Nihayet bir gun toren esnasinda komutan aniden arkasina donmus ve
Temel'i isaret ederek:

"Sen! Soyadim ne benim ?!"

Temel heyecandan konusamiyor, nutku tutulmus.
Yaprak gibi sallanmaya baslamis.
Komutan gayet sinirli:

"Sana soyluyorum, cevap ver, asabimi bozma!

Hemen arkasindaki arkadasi bakmis
Temel'in basi belaya girecek hemen fisildamis:

"Arada 'R' var, arada 'R' var..."

Bunun uzerine Temel rahatlamis ve
cevap vermis:

"Gort!!!" .

meraklı
03-02-2007, 16:39
CEP TELEFONU

Cep telefonlarının yeni çıktığı zamanlar,
İki eleman Cuma namazında…birisi telefonu o gün almış,
Namazın ortasında acemi ağabeynin telefonu başlıyor zitdiril
Zitdiril ….
Bütün millet küfür ederken ağabeynin çabalarını gören
Arkadası aynen şöyle der;

“kul euzu birabbin nas- yes’e bas
Melikin nas – yes’e bas
İlahin nas – yes’e bas……

bikmisbroker
04-02-2007, 17:57
>TÜRK DELİKANLISI
>
>Fransiz, Ingiliz, Alman, Rus, Iranli, Holandali, bir de bizim TÜRK
>barda sohbet ederlerken sira gelmis memleketlerini övmege..
>
>-Ingiliz, "Arkadaslar.." demis "Bizim biramiz çok meshurdur.. Harika
>biralar üretiriz içmege doyamazsiniz.."
>-Fransiz hemen girmis konuya "Bizim kizlarimiz meshurdur.."demis,"Öpmeye
>kiyamazsiniz",
>
>-Alman içini çekip " Hey gidi memleketim.." demis, "Biz öyle
>arabalar üretiriz ki binmege doyamazsiniz.."
>-Holandali hemen atilmis, "Evlerimiz.." demis, "Bizim dünyaca meshurdur.."
>-Bizim en meshur seyimiz övüncümüz KGB'dir.." demis Rus, "Dünyanin
>bir ucunda sinek havalansa haberdardir!.."
>-Söz ona gelince Iranli "Halilarimiz.." demis, "Yumusaciktir ve çok
>meshurdur.."
>Sonra hepsi birden suskun oturan TÜRKE dönmüsler..
>TÜRK sakin sakin bakmis onlara ve gülerek baslamis söze..
>-"Arkadaslar bizim delikanlilarimiz meshurdur!.."demis.."Öyleki,
>alir Fransizin kizini, içer ingilizin birasini, atar Almanin
>arabasina, götürür Holandalinin evine, yatirir Iran halisinin
>üzerine sever... Degil KGB nin, kocasinin bile ruhu duymaz.."

darius
08-02-2007, 07:43
Adam 80 yaşına gelmiş olan babasını huzur evine bırakır. Bir hafta sonra da gidip ziyaret eder. Halini, hatırını sorar: "Nasılsın, baba? Iyi bakıyorlar mı sana burada? Bir şeye ihtiyacın varmı?" "Oğlum, bu huzurevi çok güzel. Bana burada çok iyi bakıyorlar, her akşam yatmadan önce bir bardak sütlü kakao bir de viagra veriyorlar. Allahrazı olsun, çok memnunum, hiç bir şeye ihtiyacım yok." der babası. Ziyaret sonunda adam hemen hemşireyi bulur. "Hemşire hanım" der, "Babam birşeyler anlatıyor. Yatarken bir bardak sütlü kakao bir de viagra veriyormussunuz, doğru mu?" "Doğru" der hemşire. "Doktor beyin talimati. Sütlü kakao çabucak uyutuyor, viagra da yuvarlanıp yataktan düşmelerine engel oluyor."

:p

meraklı
09-02-2007, 18:30
Iki Yahudi arkadas, piyasayi arastirmislar ve O sene haki renkteki kumasin
moda olacagini ögrenmislerdi.
Bütün varliklarini paraya çevirdiler.Piyasadaki bütün haki kumaslari satin
aldilar. Depolari bu renkteki kumaslarla doldu ancak kimsenin bu kumaslara
talip olmadigi görüldü. Iki kafadar artik iflasin esigine gelmislerdi. Moiz
ve Aron dertli dertli oturuyorlardi. Artik biçagin kemige dayandigi bir gün
kapi çalindi ve içeriye bir albay girdi:
"Siz de dedi haki renkte kumas var MI?" Kulaklarina inanamadilar.
Hemen atildilar: "Evet albayim var, gösterelim" dediler. Albay, dikkatle
kumaslari inceledi. Çok begendim", dedi. "Bu sene askerlere 200.000,
subaylara 50.000 adet haki renkte elbise yaptiracagiz. Ancak tabii ki benim
tek basima begenmem yetmez. Generalimin de oluru lazim. Bana bir parça
numune verin. Yarin öglen 12'ye kadar telgraf çekersem iptal ederim. Eger
telgraf gelmezse kumaslari kesip imalata baslayabilirsiniz." O gece bitmek
bilmedi. Kimi zaman ümitlendiler, kimi zaman "ya iptal olursa" diye
düsündüler. Ertesi gün saat 11, 11.30, 11.45, gözleri yolda, korku ile
postaciyi beklediler. Gelmesin diye dua ederek. 12'ye 5 kala postaci sokagin
kösesinden gözüktü."Belki bize gelmiyordur" diye ümitlendiler. Ancak
postaci gelip kapilarini çaldi. Moiz, büyük bir kederle koltuga çöktü.
Aron da çaresiz kapiyi açti. Postacinin elinde bir telgraf vardi. Aron
titreyen elleri ile telgrafi açti, okudu ve sevinçle seslendi:
"Müjde Moiz, baban ölmüs

dentist
12-02-2007, 20:48
Kadınlar ve Ortak Özellikleri

1. Kadınlar vitrinde gördükleri "indirim" lafına dayanamaz.
İndirimdeki mal Kadında mıknatıs etkisi yapar. 10 tane benzer pabucu olsa indirimde gördüğü ayakkabıyı alır, siz, "Bunların aynısı dolabında var" deseniz "Sen gerçekten hiç anlamıyorsun" lafını yapıştırır.

2. Kadınlar ağlar. Ancak tek başına bir köşeye çekilip de -yalnız- ağlamaz. Kadınlar, sadece sevdiği erkek duyabilecekse ağlar.

3. Bütün Kadınlar kesin bir cevabı olmayan konularda soru sormakta müthiş ustadır. Maksat, siz kendinizi sürekli suçlu hissedin.

4. Kadınlar asla sır saklayamaz. Daha doğrusu, Kadınlar için bir sırrı en yakın üç arkadaşlarına söylemek sırrı açık etmek kapsamına girmez. Bu mantıkla hepsi en yakın arkadaşlarına söylediklerinden sonunda sırrı bilmeyen kalmaz.

5. Kadınlar telefona cevap vermeyi sevmez, uzun uzun çalsa dahi rahatsız olmadan açmayabilirler. Lakin telefonda dünyanın en uzun konuşmalarını yapanlar da yine kadınlardır.

6. Kadın yatağa yatmadan "evvel" saçını tarayan tek yaratıktır.

7. Kestirme yola sapıldığında her Kadına bir "kaybolacağız" korkusu gelir.

8. Kırmızı ışık, Kadınlar için, "makyaj molası" işaretidir.

9. İstisnasız her Kadın vermesi gereken bir-iki kilo olduğunu düşünür.

10. Kadınlar durup dururken eve bir buket çiçekle gelen kocadan şüphelenir.

11. Kadınlar tuvaletin kapağını küçük bir hareketle indirmek yerine tuvaletten salona kadar yürür, kocasına söylenir ve tuvalete geri döner.

12. Erkek konuşurken, kadın lafın ortasından konuşmaya dalar ve devam eder. Aynı şeyi erkek yapacak olsa kıyamet kopar.

13. Düğünlerde Kadın Kadına dans edenleri görünce kimsenin aklına bir şey gelmez. Erkekler için durum aynı değildir.

14. Karısının göz ucuyla bir başka adama baktığını yakalayabilmiş erkek yoktur. Oysa Kadınlar erkeklerini başka bir Kadına baktığı an saniyesinde yakalarlar.

15. Kadınların erkeklerden daha çok para kazandığı tek meslek vardır; Top modellik.

16. Kadının dondurmayı nasıl yediğine bakarak karakter testi yapabilirsiniz.

17. Evde saatlerce kendi giyimiyle ilgilenen Kadın, sokağa çıktığında saatlerce başka Kadınların elbiseleriyle ilgilenir.

18. "Yok, bir şey" in anlamı Kadınlarda, erkeklerinkinden, tamamen farklıdır.

19. Kadınlar her konuda erkeklerle eşit olmak isterler. Üç istisna : Erkek tuvaletlerine girmek, çöpü indirmek ve hesabı ödemek.

20. Kadınlar asla haksız değildir... En haksız olduğu konuda bile "Kendime göre nedenlerim var" derler.

21. Tabiatta Kadınlara karşı son sözü söyleyebilecek tek bir doğal yapı vardır: Yankı!

22. Kadınlar kendilerine neler verildiğine değil, onlar için nelerden vazgeçildiğine bakar.

23. Zengin adam, "Karısının harcadığından daha çok kazanabilen erkek demektir."

24. Kadınlar "Erkeklerle eşitiz" iddiasını sürekli tekrarlamaktan vazgeçtikleri anda, erkekler Kadınları kendilerinden üstün gördüklerini söyleyebilme fırsatını yakalayacaklardır.

25. Kritiklere başlayan Kadın, kritik bir yaşa gelmiş demektir.

26. Kadın elinizi tuttuğu anda, bilin ki, eninde sonunda tepenize çıkacaktır.

27. Son olarak Evlilikler de aynen kazalar gibidir, en az iki şahit ister...

alihoca
14-02-2007, 13:10
Sevgili Dent'imiz;

Damdan düşen(aslında çakılan demek lazım ya neyse) olarak hali ahvalini çok iyi anlıyorum.

Aramıza hooş geldin..

Buddha
15-02-2007, 16:50
Bir gün ormandaki hayvanlar bir araya gelip okul açmaya karar verirler.
Bir tavşan, bir kuş, bir sincap, bir balık ve yılan balığı yönetim kurulunu oluşturdu.
Tavşan, müfredatta koşmanın bulunmasını istemektedir.
Kuş, uçmanın dahil olmasını, balık yüzmenin dahil olmasını ve sincap, ağaca tırmanmanın mutlaka zorunlu dersler arasında olması gerektiğini söylemektedir.
Bütün bunları bir araya getirip, bir müfredat programı yaptılar ve bütün hayvanların bu dersleri görmesini istediler.
Tavşan koşu dersinden A alıyor olmasına rağmen, ağaca tırmanmak onun için çok ciddi bir sorundu. Sürekli kafa üstü düşüyordu. Bir süre sonra beyni hasar gördü ve eskisi gibi koşamadı. Artık koşuda A almak yerine, C alıyordu. Ve tabii, ağaç tırmanmada ise her zaman zayıf alıyordu.

Kuş, uçmada çok başarılıydı, ama sıra toprak kazmaya geldiği zaman, o kadar başarılı değildi. Sürekli gagasını ve kanatlarını kırıyordu. Bir süre sonra toprak kazma notu hala F olmasına rağmen, uçma notu C' ye düşmüştü. O da ağaca tırmanmada çok zorlanıyordu.

Sonuçta sınıf birincisi olan hayvan her şeyi yarım yapabilen, geri zekalı yılan balığı oldu. Ancak eğitimciler çok mutluydu, çünkü herkes bütün dersleri görüyordu. Ve buna "geniş tabanlı eğitim sistemi" dediler.

OSHO'nun "Sezgi" kitabından alintidir

Buddha
15-02-2007, 20:56
Bu olay gerçek hayatta olmuş ve

başına yansımış bir olaydır.

Büyükşehir

Belediyesi Kuruluşlarından

KIPTAS'in Genel Mudur Yardımcısı

Emin Batur,

Şantiyelerden birinde meydana gelen bir kaza sonunda kazaya maruz kalan duvarcı ustasının
yazdığı tutanak:

İş kazası tutanağına planlama hatası diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyerek, ayrıntılı anlatmamı istemişsiniz. Şu anda hastanede yatmama neden olaylar aynen aşağıda anlattığım gibi olmuştur. Bildiğiniz gibi ben bir duvarcı ustasıyım. İnşaatın 6.Katındaki isimi bitirdiğim zaman biraz tuğla artmıştı, yaklaşık 250 kg kadar olduğunu tahmin ettiğim bu tuğlaları aşağıya indirmek gerekiyordu. Aşağıya indim bir varil buldum, ona sağlam bir ip bağladım,6. kata cıktım ipi bir çıkrıktan geçirip ucunu aşağıya salladım. Tekrar aşağıya indim ve ipi çekerek varili 6. kata çıkardım. İpin ucunu sağlam bir yere bağlayıp tekrar yukarı çıktım. Bütün tuğlaları varile doldurdum. Aşağı indim, bağladığım ipin ucunu çözdüm. İpi çözmemle birlikte birden kendimi havada buldum. Nasıl bulmayayım ben yaklaşık 70 kiloyum. 250kg.lik varil süratle aşağıya düşerken beni yukarı çekti. Heyecan ve şaşkınlıktan ipi bırakmayı akil edemedim. Yolun yarısında Dolu varille çarpıştık. Sağ iki kaburgamın burada kırıldığını sanıyorum. Tam yukarı çıkınca 2 parmağım iple beraber çıkrığa sıkıştı. Parmaklarımda bu sırada kırıldı. Bu esnada yere çarpan varilin dibi çıktı ve Tuğlalar etrafa saçıldı. Varil hafifleyince bu sefer ben aşağıya inmeye varil yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık. Sol bacağımın kaval kemiğide bu sırada kırıldı. Can havli ile ipi bırakmayı akıl ettim. Başımı yukarı kaldırdığımda bos varilin suretle üzerime geldiğini gördüm. Kafatasımın da böyle çatladığını sanıyorum. Bayılmışım, gözümü hastanede açtım. Cenab-i Hak'tan tüm kullarını böyle görünmez kazalardan korumasını diler, hürmetle ellerinizden öperim.

TheSecret
15-02-2007, 21:58
Yukarıda sözü edilen inşaat ustasının hemşehrim olması kuvvetle muhtemeldir.

Zekaya bak beee,

yere inmeyince tüfekle furduk oni :p

ewp
15-02-2007, 23:13
Yukarıda sözü edilen inşaat ustasının hemşehrim olması kuvvetle muhtemeldir.

Zekaya bak beee,

yere inmeyince tüfekle furduk oni :p

haçan tüfeng omza desene

TheSecret
15-02-2007, 23:16
haçan tüfeng omza desene
Varil ipi beline :D

account
17-02-2007, 10:31
Hurriyet gazetesi saglik kosesinde Prof.Dr.Osman Muftuoglu , gıda maddelerinin raf omru uzadıkca insan omru kısalıyor demiş ve portakalla bisküi nin icindekileri bir kagıda yazın demişler bende yazdım.


PORTAKAL : Portakal



BİSKÜİ :%54 tahılve meyve karısımı(princ patlagı,yulaf ezmesi,mısır gevregi,%13.33 hindistan cevizi %13.33 kurutulmuş muz,%44 seker surubu,(tatlandırıcılar maltifol surubu,izomalt,oligofruktoz,sorbitol)HidrojeneBitk isel yag,doğala özdes, Aroma(muz) ,emülgatör(soya lesitini),tuz, %2 sutlu cıkolata.
Enerji ve besin ögeleri,Enerji(kcal/kl) 80/337--protein 1.20--yag (g)2.40 karbonhidrat (g) 19.22
serin ve rutubetsiz yerde muhafaza ediniz.Doğrudan günes ısıgına maruz bırakmayınız.Mamullerimizin Hicbir cesidinde domuz yagı ve katkıları yoktur.

SAYGI VE SEVGİLERİMLE

buena vista
18-02-2007, 11:10
BİR akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar;

- Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?

Doktor;

- Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz. Siz ne yapardınız?

Adam;

- Ooo! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova, kaşık ve fincandan büyük.

- Hayır, der doktor.

- Normal bir insan küvetin tıpasını çeker.

DERS: Akıl, sadece bize sunulanlar dışında da çözüm bulmaktır

meraklı
18-02-2007, 14:32
Hastahanelerimizin durumu malumunuzdur...Devlet hastahanelerinde sigortalı vatandaşlarımız koridorlarda bir ara geceden sıraya girer, sabah dr görmek umuduyla konaklarlardı. Üniversite hastahaneleri ise ayrı bir dünya, nasıl yakalasam da olmadık testleri ve işlemleri uygulayabilsem, laboratuvarlar yetersiz olunca öğrenciler de gerçek hastalar üzerinde deneysel güç gösterilerinde bulunuyorlar...Kulakları çınlasın, babacığıma gripal enfeksiyondan tıkandığı vakit yaklaşık 6 saatin sonunda sabaha karşı "tüberkülozdur" diye yedikule hst ne göndermişlerdi...:kafasız:

Yaşlıca, bir hanıma bir türlü teşhis konulamıyor. kadıncağız yirmi sekiz gündür üniversite hastanesinde yatmakta ve hiç bir sonuç yok.
Belki dikkatinizi çekmiştir, üniversite hastahanelerinde garip bir hiyerarşi vardır. prof. başta, arkasında doçlar, sonrasında başasistanlar ve bir iki parlak öğrenci üçgen düzende vizitlere nerdeyse uçarak giderler. yine böyle bir gün ve tüm kadro hastanın başında. prof sorar:
- radyolojik tetkikler ? hemen filmler ışıklı panoya yerleştirilir. sert ve kararlı bir ses:
- ekg ? derhal hocanın önüne serilir,
- eforlusu ? o da hemen açılır hocanın önüne.
- laboratuvar tetkikleri? her şey önceden hazırlanmıştır.
- elektroensefalografi ? - buyrun hocam.
- emar ? dışarıda çektirilmiş(!) emar da konulur büyük patronun önüne.
- sintigrafi? - anjiyo?... derken büyük şef sorar :
- sken oldu mu ? kadından gelen cılız bir ses :
- bi onu yapmadılar !:indifferent:

buena vista
25-02-2007, 08:09
YİNE böyle bir yıl, halk kuraklıktan çok çekmiş, yağmur duasına çıkmışlar.
Kasabadan geçen Bektaşi hallerine acımış:
"İki damla yağmur için bu kadar feryat figan edilir mi?"
Halk kızınca, Bektaşi müjdeyi vermiş:
"Ben şimdi bir dua edeyim, bakın yağmur nasıl yağıyor!"
Gömleğini çıkarmış, bir leğen su istemiş, gömleğini yıkayıp kurusun diye bir çalının üzerine asmış...
Allah'ın hikmeti, biraz sonra hava kararmış. Gök gürültüsü, arkadan yağmur boşanmış...
Hemen Bektaşi'ye koşup eline sarılmışlar:
"Baba, sen ne mübarek adamsın. Allah, bir duanı iki etmedi!"
Bektaşi bıyık altından gülmüş, yukarıyı işaret etmiş:
"Bugünlerde aramız bozuk, gömleğim kurumasın diye yağmur yağdırdı!"

meraklı
27-02-2007, 16:12
Bir uçak yolculuğunda uçak okyanusu geçerken korkunç bir sallantı olur. Uçak korkunç bir çatırtıyla sarsılır, kanadı kopmuştur. O sırada bir kadın bütün kontrolünü kaybeder. ayağa kalkar, uçağın en ucuna gider ve bağırmaya başlar.
"Ölmek için çok gencim"
"eğer ölmek zorundaysam hayatımın son anlarında unutulmaz dakikalar yaşamak istiyorum.Bir yığın avantürüm oldu ama hiçbir adam bana gercekten kadın olduğumu hissettiremedi.Kadın olduğumu hissetmek istiyorumBu uçakta bana kadın olduğumu gösterecek bir erkek var mı?!

Bir anda uçaktaki tüm gürültü kesilir.Herkes tehlikeyi unutur ve ümitsiz bir şekilde kadına bakmaya başlar. Uçağın en arkasından bir adam kalkar ve der ki: Sana kadın olduğunu göstereceğim"

Adam rüyalardaki erkeklere benzer. İri, esrarengiz, parlak simsiyah saçlar, mavi gözler. Yavaş yavaş koridorda ilerler, gömleğinin düğmelerini sökmeye başlar.Ucaktaki herkes hareketsiz izler. Adam yaklaştıkca kadının nefesi hızlanır.Adam gömleği çıkarır, kadına yaklasır ve seksi bir hareketle gömleği kadına uzatır ve der ki:
"ÜTÜLE ŞUNU"


:;ohohoh

account
10-03-2007, 20:54
:confused: ‘Arka bahçe’de Bush isyanı!

Detaylı Resim için tıklayınız ABD’nin “arka bahçesi” olan Güney Amerika’yı ziyaret eden George Bush büyük gösterilerle karşılandı


10.03.2007



Bush, Uruguay, Kolombiya, Guatemala ve Meksika’yı da kapsayan “iyi niyet ziyaretinin” ilk durağı Brezilya’da binlerce kişi tarafından protesto edildi. Sao Paolo kentinde 6 bin kişinin katıldığı gösteride 18 protestocu yaralandı. Bush’u 4 bin polis ve ajan korudu.

dohol
10-03-2007, 21:49
SİGARAYI BIRAKTIKTAN SONRA NELER OLUYOR...

Sigara bırakmanın faydalarını anlatan ve çoğunlukla "buğun kendinize bir iyilik yapıp sigarayı bırakın" klişesiyle sunulan haberlerde sigarayı bırakmanın vücuda olumlu etkilerini bir zaman çizelgesiyle vermek adettendir. Çizelgede, sigarayı bırakmanın 20 dakikadan 15 yıla uzanan zaman diliminde vücuda ne gibi olumlu etkiler yaptığı anlatılır.


Bu yıl da 9 şubat Sigarayı Boykot Günü münasebetiyle karsıma çıkan çizelgede söylendiğine göre, sigarayı bıraktıktan 8 saat sonra tansiyon ve nabız normale donuyor, 24 saat sonra kalp krizi riski azalıyor, 1 ay sonra öksürük kesiliyor, 10 yıl sonra akciğer kanseri riski ortadan kalkıyor, 15 Yıl sonra cillop gibi olunuyor.


Bir seferinde bir arkadaşımda gaza gelip sigarayı bırakmış, ama ne yazık ki çizelgede bahsedilenlerden daha farkı şeyler hissetmiş. Simdi o garip sigara bırakma döneminde arkadaşımın tuttuğu günlüğü sizlerle paylaşıyorum.


BİRİNCİ DAKİKA
Sevgili günlük,
Bu sabah Hürriyet'in Kelebek ekinde sigarayı bırakmanın vücuda yaptığı olumlu etkileri anlatan bir haber okudum. Bu tarz haberlerden oldum olası tiksinmeme rağmen nedense coşup sigarayı bırakmaya karar verdim. Kararım kesin, sigarayı bırakıyorum. Bu kararımın vücuduma etkilerini gösteren tabloyu başucuma astım. İçimin zehirden temizlenmesini tabloya bakarak daha rahat hissedeceğim. Simdi masanın üzerindeki dolu sigara paketini buruşturup çöpe sallıyor ve sağlıklı gürbüz bir kişi olma yolundaki ilk adımımı atıyorum.
SEKİZİNCİ SAAT
Sevgili günlük,
Tabloya göre sigarayı bıraktıktan sekiz saat sonra tansiyon ve nabız normale donuyormuş. İnanır misin, bunu hissediyorum sanırım. Tamam,tansiyon ve nabzımın bundan sekiz saat önceki halinde de anormallik hissetmemiştim, ama normale dönmesi iyi bir şey herhalde. Coşkumu paylaşmak için Teoman'ı aradım, sigarayı bırakmama "geçici Ubeyd Korbey sendromu" adini takti. "Oğlum" dedim, "bak tam sekiz saattir sigara içmiyorum, tansiyonum ve nabzım cillop gibi oldu". Bunu söyleyince kendi nabzının ve tansiyonunun da harika olduğunu söyledi, meğer sekiz saattir uyuyormuş. Y..şak iste, ben ne diyorum o ne diyor. Yalnız laf aramızda, kafama takıldı gerçekten, demek ki günde sekiz saat uyuyan bir sigara tiryakisinin tansiyonu ve nabzı da günde bir kere normalleşiyor. E peki, tansiyon ve nabız günde uç kez normale dönemeyeceğine göre benim kazancım ne bu isten? Demek ki, savası erken bırakmayacaksı n. Yoksa Teoman itinden ne farkım kalır? Onun tansiyonu da normal, benimki de.... Neyse, bak icaz....
ONUNCU SAAT
Sevgili günlük,
Sigarayı bırakırken başlangıcın çok zor geçtiğini duymuştum. Hiç de değilmiş. Az önce yemek yedim, iştahım acilmiş, yemeklerin tadını daha iyi aldım. Yıllardır ilk kez yemeğin üzerine sigara içmeyeceğim.
ON BİRİNCİ SAAT
Acaba azaltarak mi bıraksam? Sadece yemeklerden sonra içsem mesela? Yok, dayanmam lazım. Kuruyemişçiye gidip kabak çekirdeği alayım, oyalanırım.
ON ÜÇÜNCÜ SAAT
İki saattir aralıksız kabak çekirdeği yiyorum. Ve bir de yıldıran dejavu: "abı bu çekirdeğe elini sürünce bırakamıyorsun. "
ON DÖRDÜNCÜ SAAT
Kabak çekirdeğini bırakınca yemekten sonrakine benzer bir sigara içme isteği uyandı. Çöpe attığım sigara paketini ararken telefon çaldı, Teoman mis. "Sağlığında yeni düzelmeler var mi?" diye sorup kahkaha attı. Vay ayı vaaay, sigarayla mücadelemde basarisiz olmamı bekliyor demek ki. Bu beni sinirlendirmekten çok kamçıladı. Ulan Teoman, görüşürüz bakalım. İlk isim sigara paketinin olduğu cop torbasını evden atmak.
ON YEDİNCİ SAAT
Sevgili günlük,
Kendimden utanıyorum. Az önce kapıdaki cop torbasını geri almaya karar verdim, kapıcı götürmüş. Kararsızım, sigarayı bırakanların sinirli olmaya başladığı ve kilo aldığı söyleniyor. Şişman ve sinirli biri olup Hüseyin'e benzemeyeyim sakin?
YİRMİ DÖRDÜNCÜ SAAT
Sevgili günlük,
Biliyor musun, sigarayı bıraktıktan 24 saat sonra kalp krizi riski yüzde 25 azalıyormuş. Fena değil ha, ne dersin? Teoman'ı aradım az önce, sana en fazla 15 gün veriyorum dedi. Kalp krizi riskinin azalmasından söz ettim, güldü. Gül bakalım Teoman efendi, gül... Gidip kabak çekirdeği alayım.
İKİNCİ GÜN
Sevgili günlük,
Dün çok kötü geçti. Kuruyemişçiye gidip bir kilo kabak çekirdeği aldım. Gazeteleri çıkmadan okusaydım keşke, Hıncal Uluc kösesinin yarısını "kabak çekirdeğinin cinsel güce katkıları"nah ayırmış. Allahım, ya kuruyemişçi de okumuşsa yazıyı? Ulan yüz gram al çık, bir kilo niye alıyorsun? Bundan sonra o dükkanın önünden geçemem.
ÜÇÜNCÜ GÜN
Sevgili günlük,
Çok güzel bir gündeyiz. Sigarayı bırakmamın üzerinden 72 saat geçti, yani sinir uçlarım bugünden itibaren yenilenmeye başlıyor. Daha da güzeli, sevgilim geliyor. Buğun biraz sinirli gibiyim, kızın yanında arıza yapmasam bari...
DÖRDÜNCÜ GÜN
Sevgili günlük,
Dun ne güzel başlamıştı hatırlarsın, ama korktuğum basıma geldi ve sevgilimle kavga ettim. Her şey iyi başlamıştı halbuki. Bir ara dışarı çıktık, ben sosisli sandviç almak istedim, hanımefendi karsı çıktı. Neymiş, yürüyerek yemek yenilmezmiş. Durduk yerde kavga çıktı. Sonunda dayanamayıp karsıdaki lokantaya gittim ve patlıcan musakka söyledim. Garson tabağı getirir getirmez hatunun yanına koştum ve "yürüyerek yemek öyle yenmez böyle yenir" diyerek elimde tabak yürümeye başladım. Bir yandan da musakkayı yemeye çalışıyorum. Kız kaçmaya başladı, ben de peşinden koşuyorum. Bir ara ağzımdan köpükler çıktığını far kedince durakladım. Elimdeki tabağı çöpe atıp eve dondum. Sevgilimin telesekreterine not bıraktım, umarım arar.
BEŞİNCİ GÜN
Bu sabah İstikbal' den çek-yat gelecekti, öğlene kadar bekledim, ne gelen var ne giden. Birden sinirlerim tepeme çıktı, elimde odunla beklemeye başladım. Hayır, niye sözünde durmuyorsun kardeşim? Sabah dediysen sabah getir. Adamlar saat üçte geldiler, ben odunla kapıya çıkınca tedirgin olup kaçtılar. Istikbal'i arayıp siparişi iptal ettim, Yataş'ı var Mobella'sı var canim, banane yani...
ALTINCI GÜN
Sevgilim aradı, bana çok kızgın olduğunu söyleyip bir çuval zır yaptı. Zaten ona moralim bozuk, bir de Teoman gelip karsımda fosur sigara içmesin mi? Dumanı suratıma üflediğinde çaktırmamaya çalışarak içime çekmeye çalıştım.Ulan özlemişim be...
YEDİNCİ GÜN
Kabul etmem gerekir ki bugün çok sinirliydim. Gevşemek için televizyonu açıp belgesel izlemeye başladım. Discovery Channel'da Timsah Avcısı diye bir kavuk var, 10 dakika dayanamadım herife. Eline bir yılan almış, yılan çıtır ısırıyor, bu gevrek gülüyor. Neymiş, yılan zehirsizmiş. Ya arkadaşım, zehirsiz diye ne bu yani? National Geographic'i açıyorum, zürafalar var, daha iyi. Ama zürafalardan, Mary ve ailesi diye söz ediliyor. Allah belanızı versin hepinizin. Sut içip uyumaya karar veriyorum, sut şişesinin üzerine "lütfen çalkalayınız" yazmışlar. Çal-kaç-la-mı-yo- rum. Mecburmuyum lan sizin şişenizi temizlemeye. Para almasını biliyorsunuz eşşoğlueşşekler sizi be! Aksam arkadaşlarla bira içmeye gittik. Bu insanlar ne kadar anlayışsız var ya günlük, aklin oynar. Ulan zaten sigarasız bira içiyorum, beynim sulanmış, hala üzerime geliyorlar. Masada ideolojik hadise çıktı, dışarı kadar uzadı. Tartışma sorun değildi de "sigarayı bıraktığından beri kilo aldın laf koca göt" de yince dayanamayıp kafa attım Teoman'a. Yapmasam iyiydi.
SEKİZİNCİ GÜN
Teoman arayıp bir daha benimle görüşmek istemediğini söyledi. Çok umurumdaydı lavuk. Gereken cevabi verdim zaten. Bu arada, gazetede okudum yine. Sigarayı bırakmanın çeşitli yöntemlerinden bahsediyordu. Azaltarak bırakma ve marka değiştirerek bırakma maddeleri ilgimi çekti. Acaba? Ama yok, bu kadar dayandım, gerisini getirmek lazım.
DOKUZUNCU GÜN
Sevgili günlük,
Sana ne zamandır sevgili günlük diye seslenmediğimi far kettim. Oysa sen bu dünyada beni anlayan tek varlıksın, tek dostumsun. Bugün ne oldu biliyor musun, sevgilim beni terletti. Alçak kadın, Manyaklaştığımı söyleyip ayrıldı benden. Bu arada kabak çekirdeğinin bokunu çıkardım, her tarafımda sivilce çıktı.
ONUNCU GÜN
İki gün önce, sigarayı bırakmanın çeşitli yöntemlerinden söz etmiştim. Ben iki yöntemi birleştirip hem marka değiştirdim hem de azalttım. Günde üç tane yemeklerden sonra Parliement içiyorum. O kadar zaman sonra ilk içilen sigaranın bir güzel kafası var, şaşırırısın.
ON BİRİNCİ GÜN
Kendime bir iyilik yapıp sigarayı beşe çıkardım. Ha üç, ha beş. Eskiden günde bir paket içiyordum, simdi beş tane içiyorum. Yine kazançlıyım yani...
ON İKİNCİ GÜN
Bugün gazetede Amerika'da yapılan bir araştırmayla ilgili haber okudum. Habere göre günde 10 taneye kadar sigaranın çok fazla zararı yokmuş. Üstelik sigaranın markasını değiştirmekten falan da bahsedilmiyordu. Madem öyle günde 10 tane Camel içebilirim.
ON ÜÇÜNCÜ GÜN
Sevgilimi ve Teoman'ı arayıp özür diledim. Sevgilim, bir sure daha görüşmek istemediğini söyledi. Ağzımdan köpükler çıkarken koşturduğum sahneyi unutan. Ağlıyormuş. Hakli kız, bir şey söyleyemedim. Teoman aramızda gecen hadiseyi sigaraya yordu, ona göre yavaş yavaş sigara içmeye başlayınca beynim tekrar faaliyete geçmiş. Neyse barıştık ve yarin aksam buluşmaya karar verdik.
ON DÖRDÜNCÜ GÜN
Teoman'la ocak başına gittik. İçtiğim sigaraları saymadım. Teoman'ın da dediği gibi, sigaranın zararlarını bilerek içiyorum, kime ne? Sana da soruyorum günlük, sana ne?
ON BEŞİNCİ GÜN
Püfür püfür içiyorum sigaraları. Bir de, "sigaraya tekrar başlayınca ne olur" tablosu yapmaya başladım. Sevgilim de bir daha sigarayı bırakmayacağım sözünü verince geri dondu. Elveda günlük, bir daha isim olmaz seninle.

meraklı
13-03-2007, 22:10
Adamin biri motosiklet almis. Satici adama bir kutu vazelin hediye ederek
yagmurlu havalarda bunu metallere sur pas yapmaz demis ve adam motorunu
gostermek uzere kiz arkadasina gitmis. Neyse aksama dogru kiz gel seni
bize goturup ailemle tanistirayim hemde aksam yemegi yeriz.. demis ve bir
hatirlatmada bulunmus:

"Yalniz dikkat et bizim evde yemek yerken kimse konusmaz. Konusan
bulasiklari yikar..."

Adam 4 kisinin bulasigindan ne olacak diye dusunurken eve girdiklerinde
bir de ne gorsun dağ tas her yer bulasik...

Uulan bir konusursak yandik demis... Yemek yerken aklina

"Yahu ben simdi bu kizin elini tutsam kimse bir sey diyemez" fikri gelmis.
Kizin elini tutmus kimseden cit yok. Bir de opeyim demis, Opmus gene cit
yok
..

Yahu ben bununla bu isi burada pisireyim demis, herkesin gozu onunde o is
olmus ama gene cit yok...

Adam iyice piskinlige vurup yahu bunun anasi da guzelmis deyip onunla da
yatmis... Gene cit yok...

Tam bu sirada disarda gok gurleyip yagmur yagmaya baslamis. Bizimki motoru
paslanmasin diye aldigi vazelini cebinden cikardigi anda kizin babasi
bagirarak ayaga firlamis...

"Tamam tamam koy onu yerine bulasiklari ben yikarim"



:eek:

nomeames
15-03-2007, 15:00
Bir devrin tüm as ve klas futbolcuları cennette buluşmuş. Cennetin baş meleği de futbol meraklısıymış. Şeytanı çağırtmış:
-"Cennetle cehennem arasında bir maç düzenleyelim ne dersin?"
-"Boşuna oynamayalım, biz kazanırız", demiş şeytan.
-"Olur mu en iyi futbolcular bizde, ne kadar da kötü futbolcu varsa sizde..." Şeytan şeytanca gülümsemiş:
-"Ama bütün hakemler de bizde..." :kirmizikart:

bikmisbroker
18-03-2007, 01:14
> Vaktiyle bir derviş, nefsi ile mücadelenin, bundan sonra her türlü süsten,
> gösterişten arınarak, varlıktan vazgeçecektir.
> Fakat iş yamalı bir hırka giymekle olmamaktadır.Her türlü görünür
> süslerden
> arınması gereklidir...
>
>
> Saç, sakal, bıyık, ne varsa hepsinden. Derviş, usule uygun hareket eder,
> soluğu berberde alır.
>
> Berberden kendisini traş etmesini ister.
> Berber dervişin saçlarını kazımaya baslar. Derviş aynadan durumu
> izlemektedir. Basının bir kısmı tamamen kazınmıştır.
> Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı
> bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının
> kazınmış kısmına okkalı bir tokat atar ve şaklabanlık yaparak:
>
> "Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım!"
> diye kükrer.
>
> Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz olması gereltir. Kaideyi
> bozmaz
> derviş, hiç ses etmez, usulca kalkar yerinden.
>
> Berber mahcup olur ama,korkmuştur da. Sesini çıkartamaz.
>
> Kabadayı Dervişin kalktığı koltuğa oturur, berber traşa baslar. Traş
> sırasında da devamlı olarak dervişi aşağılayıp alay etmeye devan eder;
>
> "Kabak aşağı, kabak yukarı....."
>
> Traş biter, kabadayı dükkandan çıkar.
>
> Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan
> aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıya çarpar. Kabadayı orada yığılır
> kalır.
> Ölmüştür.
>
> Görenler çığlığı basarlar.
> Berber ise şaşkındır.
> Bir bu kötü manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyarî sorar:
>
> - Biraz ağır olmadı mi derviş efendi??..
>
> Derviş mahzun ve düşünceli bir şekilde cevap verir:
>
> - Vallahi asla gücenmedim ona.
> Hatta hakkımı da helal etmiştim...
> Gel gör ki kabağın bir sahibi var.
> "O" gücenmiş olmalı!..

dohol
20-03-2007, 10:42
Bir partide çok şahane bir kız gördünüz diyelim. Hemen yanına gidip:
"Harika sevişirim!" derseniz;
Bu doğrudan pazarlamadır.

Arkadaş grubunuzla partide takılırken, arkadaşlarınızdan biri kıza gidip sizi gösterip: "Şu çocuk var ya, harika sevişir."
derse;
........ Bu reklamdır.

Partide şahane bir kız gördünüz yanına gidip telefon numarasını aldınız.Ertesi gün kızı arayıp dediniz ki: "Merhaba, harika sevişirim.";
.........Bu telemerketing'dir...

Partide şahane bir kız gördünüz. Hemen kravatınızı düzeltip ona bir içki koyarsınız, ona kapıyı açarsınız, çantası düşerse hemen davranıp yakalar, kendisine verirsiniz. Dolaşmayı teklif edersiniz ve dersiniz ki:
"Ha bu arada, harika sevişirim.";
......Bu halkla ilişkilerdir.

Partide şahane bir kız gördünüz.Onun ilgisini çektiniz , biraz sohbet edip numarasını aldınız.Daha sonraki aramalarla sohbetlerle,yemeklerle ve jestlerle gönlünü çalıp güven kazandınız. Ve daha sonra çok uygun bir ortamda ve zamanda: merak etme tereddütlerini biliyorum ama ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde sevişirim,yani seviştikten sonra çok memnun kalacaksın " der görüşmelerini kesmez ve memnuniyeti devam ettirirseniz
...........Bu Müşteri odaklı satış olur."

Partide şahane bir kız gördünüz. Kız yanınıza geldi ve dedi ki:
"Duydum ki harika sevişiyormuşsun."
.......Işte bu marka olmaktır...

dohol
22-03-2007, 16:38
Bir buroda biri sarisin, biri esmer ve biri kumral uc kadin; bir bayan
sefin sekreteri olarak calisiyorlarmis. Bakmislar ki sefleri her carsamba
gunu is saatinden bir-iki saat once burodan tuyup gidiyor. Bir sure sonra
kendi aralarinda o halde biz de sef gider gitmez erken kacalim diye
anlasmislar.

Ertesi carsamba sef gider gitmez bunlarin ucu de erkenden tuymusler.
Esmer olan carsiya gitmis, alis-verisini yapmis, zamanini degerlendirmis. Kumral once bir berbere gitmis, sonra da cikip bir sinemaya girmis.Keyifli bir ogleden sonrasi gecirmis. Sarisin ise dogru evine gitmis.Kapiyi acmis, bakmis, sefi ve kocasi yatakta sarmas dolas.Hic gurultu yapmadan kapiyi kapamis ve evden cikmis gitmis.

Ertesi carsamba, sef yine erken tuyunce sekreterler hadi biz de gidiyoruz diye
hazirlanmaya basladiklarinda sarisin donmus ve
-"Yook! Ben yokum, oyle erken falan tuymem! Gecen defa az kalsin sefe
yakalaniyordum!"

Master
22-03-2007, 17:12
- Alo, naber?
- İyiyim bitanem, sen nasilsin?
- Naapiyodun?
- Hiiiç, bi film izliyodum öylesine.
- Adi ne?
- Bilmiyorum ki. Yabanci bi isim. Kadin temali Avrupa filmlerinden biri işte.
- Sanat filmi yani.
- Tabii tabii. Alman dişa vurumculuğunun izlerini taşiyor iste. Öyle gölge oyunlari karakterlerin ruh dünyasini ifade ediş biçimi falan ilginç.
- Konusu ne?
- Ya işte erkek egemen bi dünya. Kadinlari sürekli eziyolar. Konuşturmuyolar. Ne zaman bi laf söyleyecek olsalar hemen ağizlarina tikiyolar. İşte böyle dayatmaci bi toplum, zorlanan kadinlar vs.
- Düzen eleştirisi yani ?
- Tabii canim bi görsen, düzen düzene...
- ......................... (sessizlik)
- .........................
- Allah belani versin Necmi yine Alman pornosu seyrediyorsun di mi?
- Aynen.......

Lizzy
22-03-2007, 23:34
Para ve borsadan bihaber bir forum elemanı olarak şu kadarcık günde birşey öğrendim:Borsanın dalgalandığı günlerde burada pek tık yok.Doğru mu?(şimdi ben bunu hangi topic'e yazmalıyım diye pek tasalanmayayım değil mi?Nasılsa yarın da hisselerin yükselişi sürer ve pek takılmazsınız buralara.)

meraklı
23-03-2007, 10:32
Birgün hayvanat bahcesine boğa gelir. Diğer hayvanlar boğayı tanımaz ve bilmezler. Nihayetinde aralarında bir sözcü secerek tanışmayı isterler.Seçilen sözcü zebradır. Tıngır mıngır boğanın yanına giden zebra" kardeş sizi tanımak isteriz, kimsiniz nesiniz ne iş yaparsınız"

Boğa şöyle bir gerinerek" ben boğa" der, pijamalarını çıkar da göstereyim"

janus
23-03-2007, 15:35
http://www.bozzetto.com/flash/life.htm

Lizzy
24-03-2007, 12:06
Robinson ve Cuma'nın 5.dergisi satışa çıkmış bu hafta.Epeydir bekliyordum.Varsa meraklınız haber vereyim dedim.Aman o da okunur mu,ona da gülünür mü diyorsanız o başka...

dohol
03-04-2007, 09:55
Çinli'nin biri of'da bir kahvehaneye girer yüksek bir sesle
- İçinizde bana yan bakan delikanlı varmı diye sorar,
Tabi bizim sazan Temel,
- Ben varım diye atlar,
İkisi beraber dışarıya çıkar, aradan beş dakika geçer ve Temel gözü morarmış bir halde kahveden içeri girer, hemen ardından giren

Çinli'de kasıla kasıla Temel'i göstererek
- Ona yokohamanın tekmesi tekniğiyle vurdum der,
Ertesi gün çinli yine kahveye gelir, herkese meydan okur, Temel tekrar kalkar, dışarıya çıktıktan beş dakika sonra Temel burnu

kırılmış diğer gözü morarmış bir vaziyette içeri girer, arkasından içeri giren Çinli yine Temel'i göstererek
- Bu kez ona ejderin yumruğu tekniğiyle vurdum der
Üçüncü gün Çinli'nin restini yine Temel görür, ikisi beraber dışarı çıkarlar, herkes Temel'i beklerken, Çinli ağzı burnu kırılmış, üstü

başı kan revan içinde içeri girer, hemen arkasından kasıla kasıla kahveye giren Temel, eliyle Çinliyi işaret ederek
- Ona Toyota'nın kirikosuyla vurdum

dohol
05-04-2007, 17:00
DERS 1.
Adamin biri tam dusa girmek üzeredir ve karisi da dusunu almis Olarak
kabinden çikmaktadir ki, kapinin zili çalar. Kapiya kimin bakacagi
konusunda ufak bir tartisma sonrasinda kadin pes eder. Üzerine bir havlu
alarak merdivenleri asagi iner ve kapiyi açar. Gelen esinin arkadasi x '
tir.
Kadin daha selam veremeden x "havlunuzu üzerinizden yere düsürürseniz
size aninda 300 Euro veririm" der.
Kadin bir müddet tereddüt eder, ancak havlunun dügümünü açarak
havlunun düsmesini saglar. X ona bakar ve 300 Euro verir ve söze devam
eder: "Antrede dogabilecek ufak bir tensel yakinlik için size 500 Euro
daha verebilirim, hem de derhal" der.
Önce saskin, fakat daha
sonra adrenalinin verdigi heyecan ve alacagi
para >ile yapabileceklerinin anlik hayaliyle kisa bir duraksamadan
sonra kabul eder.
Yasamis oldugu olayin ve kisacik bir süre içerisinde edinmis oldugu
ufak servetin heyecaniyla merdivenleri yukari çikarak banyoya geri döner.
Hala dusta olan esi ona kimin geldigini sorar. "Arkadasin x" diye
cevap verir kadin.
"Çok iyi, ona borç verdigim 800 Euro'yu getirecegini söylemisti, onu
getirdi o zaman."
Çikartilacak ders : Eger bir ekipte çalisiyorsaniz bilgiyi saklamayin,
paylasin. Karar mekanizmasinda belirleyici olabilir. Böylece yanlis
anlasilmalarin ve disariya karsi kötü duruma düsmenin önüne
geçebilirsiniz.
DERS 2.
Aracinin direksiyonuna geçip kiliseye gitmek üzere yola koyulan
rahip
Yolda
yürümekte olan bir rahibeye rastlar. Aracini durdurur ve kiliseye
kadar onunla gelmek isteyip istemedigini sorar. Kadin arabaya biner ve
bacak bacak üstüne attiginda bacaklarinin güzelligi ortaya çikar. >
Rahibin gözü kayar ve bakayim derken kisa bir süre için aracin
kontrolünü
kaybeder. Araci tekrar kontrol altina aldiktan sonra sag elini
rahibenin
bacagi üstüne koyar. Rahibe ona bakar ve söyle der : "Rahip, 129.
ayeti hatirliyor musunuz ?"
Utançtan kipkirmizi olan rahip derhal elini çekerek rahibeye
özürlerini siralar.
Bir müddet sonra akli tekrar karisir ve rahibenin bacagina tekrar
dokunur >vites
degistirme bahanesiyle ve rahibe ayni soru ile karsilik verir :
"Rahip, 129. ayeti hatirliyor musunuz ?"
Utancindan yine kizaran rahip
elini çeker ve "afedersin kardesim,
insanoglu
Zayif düsebiliyor" der.
Kiliseye vardiklarinda rahibe arabadan iner ve tek kelime
söylemeksizin,
ancak çok
manali bir bakis firlatarak kaybolur.
Rahip aceleyle içeriye kosturur ve bir Incil alarak 129. ayeti açar
okumak
için
129. ayet söyle demektedir : Ileriye gidiniz, daha yukarlarda
arayiniz. Orada güzellikler bulacaksiniz.
Çikartilacak ders : Görev alaninizla ilgili her zaman bilgili olun,
aksi taktirde firsatlari kaçirabilirsiniz.
DERS 3.
Pazarlamaci, sef sekreter ve personel müdürü bir öglen paydosunda
lokantaya
dogru yürümektedirler. Parktaki banklardan birinin üzerinde sihirli
bir lamba bulurlar. Lambayi ovarlar ve gerçekten
de lambadan cin çikar.
Aslinda kisiye 3 dilek hakki veriyorum ama sizler üç kisi oldugunuz için
hepinizin birer dilegini gerçek yapacagim" der cin.
Sef sekreter arsizca atilarak "önce ben" diyerek siranin önüne
yerlesir.
"Bahamalarda, muhtesem bir sahilde tatil yapmak istiyorum. Tatilim hiç
bitmesin ve hiçbir dert hayatima girmesin" diye dilegini ifade eder. >
Ve hoop, ortadan kaybolur.
Simdi de pazarlamaci atilir ve "simdi sira bende" der.
"Hayallerimdeki kadinla Tahiti sahillerinde Pina Colada içmek
istiyorum"
der ve hoop, o da ortadan kaybolur.
"Simdi sira sende" der cin Personel Müdürüne.
"Ikisini de ögleden sonra islerinin basinda görmek istiyorum" der
personel
müdürü.
Çikartilacak ders : Üstünüz olan birinin her zaman için
önce
konusmasina izin verin.

Buddha
05-04-2007, 21:05
Ekonomi hocamız yılın ilk dersine şöyle başlamıştı:

- Öğrencilerim, birazdan size on dakika içinde ilk iktisat dersini vereceğim. Bu on dakika yeterli olacak. Geri kalan zamanda yani bütün bir yıl boyunca, "zenginlerin yazdırdığı" müfredatı okuyacağız.

Dedi ve devam etti:

- Arkadaşlarım. İktisat üçe ayrılır: Ticaret, siyaset, savaş.

1- Bir milyon dolara kadar para kazanmak isteyenler ticaret..

2- Bir milyar dolara kadar para kazanmak isteyenler siyaset...

3- Daha çok kazanmak isteyenlerse savaş yaparlar!..

meraklı
09-04-2007, 22:28
Adamın biri son model arabasında, ıssız illere giderken oldu ya, bir deli evinin yakınında arabanın lastiği yerinden fırlayıvermiş. Çevreye saçılan somunları ara tara nihayetinde bulamamış elbet...Çevresine çaresizlik içinde bakınırken bir yandan da söyleniyormuş... Kaldık buralarda ,diye.

O bakına dursun, delinin teki adamın kendisini farkedip kendinden yana baksın diye camda bekliyormuş. Nihayet adam cama doğru bakmış. Deli "heyyyy"
- Ne var, ne istiyorsun
- Sana yardım edebilirim...
- Kendi işine bak deli, diye kızar. Zaten canım burnumda
- Bi sigara ver sööliimm..

Adam düşünür yakmaya hazırlandığı son sigarasını " amaaann deli işte" diyerek uzatır. Deli çok mutlu olmştur...

- Diğer lastiklerdeki 1 er somunu sök ve fırlayan lastiğe tak...böylece 4 lastikte de 3 er somun olur ve seni gideceğin yere kadar götürür...

Adam sevinçle ve bir o kadar da hayretle işini bitirir ve yola çıkar...


Mini minicik yorumcukk: Ben delileri severim ama aptallar katlanamam, diyenlerden misiniz:wink2:

meraklı
10-04-2007, 22:07
Soru, Istanbul Üniversitesi Isletme Fakültesinin Isletme Matematigi kitabindan gerçek bir alintidir. Hiç dokunulmadan ve yorumsuz sekliyle verilmistir:
Kitap Adi: Isletme Matematigi
Yazar: Prof. Dr. Müh. Yilmaz Tulunay Sayfa: 173

Soru : Amerika'ya lisansüstü çalismalar yapmak üzere giden Mehmet, iki kiz arkadas edinmistir. Bunlar Mary ve Nancy'dir. Mehmet'e göre;

a-) Mary olgun bir kizdir ve klasiklerden zevk almaktadir. Böyle bir yerde onunla 3 saat birlikte olmak 12 dolara mal olmaktadir. Diger taraftan Nancy daha çok popüler eglenceleri yeglemektedir. Onunla böyle bir yerde 3 saat birlikte olmanin maliyeti de 8 dolardir.

b-) Mehmet'in bütçesi gönül islerine ancak ayda 48 dolar ayirmasina olanak vermektedir. Ayrica, derslerinin ve çalisma kosullarinin agir olusundan dolayi, kiz arkadaslarina en fazla ayda 18 saatlik süre ve 40.000 kalorilik enerji ayirabilmektedir.

c-) Mary ile her bulusmasinda 5.000 kalori enerji harcayan Mehmet, Nancy için bunun iki katini harcamaktadir. Eger Mehmet'in Mary ile bulusmaktan bekledigi mutlulugu 6 birim ve Nancy ile bulusmaktan bekledigi mutlulugun da 5 birim oldugunu biliyorsak, mutlulugunu maksimize etmek isteyen Mehmet'in sosyal yasamini nasil planlamasi gerekecektir?
Grafik ve cebirsel yoldan bulunuz.

BIR ÖGRENCININ CEVABI:

Sayin Hocam,

Bu Mehmet serefsizi buradan Amerika'ya lisans üstü çalisma yapmaya gittide herifin s...nin derdi bize mi düstü? Biz burada tahsili birakip kariya, kiza dalsak bizi de böyle ballandira ballandira kitaplara yazarmisin? Neyse geçelim sordugunuz sorunun cevabina;

a-) Bi kere bu Mehmet i..sinde iki hatuna ayri ayri zaman harcayacak g.. de, para da yok, sikarrrr. Ayrica dünya piyasalarinda saati 100 dolardan açilip minimum 50 dolara kadar düsen tarifeler göz önüne alindiginda, 3 saati 12 dolarlik yada 3 saati 8 dolarlik karilardan hayir gelmez. Muhtemelen Mary 68, Nancy 79 yasindadir ve ikisinin de bugüne kadar yattiklarinin haddi hesabi yoktur. Bu durumda Mehmet'in hem vakit darligi, hem kadinlarin hali, hem de para yoklugu sebepleriyle bu iki hatunla grup sexi yapmasi gerekir.

b) Mehmet'in bütçesi (bu gönül isi tabirini ben anlamadim) sevismek için ayda 48 dolara yetiyorsa zaten bu o..... çocugunun masturbasyon yapmasi daha uygun olur. Böylelikle iki ay para biriktirip bu çuvallarin yerine dogru dürüst bir kariya ziplar ve ayirdigi 40.000 kaloriyi hakkiyla harcar. Ama siz bu cevabi kabul etmeyeceginiz için söyle cevap verelim; Mehmetin bütçesi 48 dolara yettigi için ancak grup sex yapilacagindan pazarlikla miktar iskontosu alinir ve bütçe rahatlatilir. Böylelikle ayda ayirdigi 18 saati 3 saate bölersek 6 kez yapmis olur ve her sevismede 40.000/6 = 6700 (yaklasik) kalori harcar. Bu hayvan bir seferde kesintisiz 3 saat ziplayabiliyorsa zaten Amerikada kalmasi ve buralara dönmemesi hepimiz için hayirli olur.

c-) Mehmet Mary ile her bulusmasinda 5.000 kalori harciyorsa sadece 6.700 - 5.000 = 1.700 kalori kalir ki bu da Nancy gibi falafos ancak gidiklar. Bu durumda birinden 6, digerinden 5 birim zevk alan Mehmet'in mutlulugunu maksimize etmesi için kendisini de birilerine d..dürmesi gerekir. Sonuç olarak bu ise alisan Mehmet'in bundan sonraki sosyal yasantisini kasarli bir ibino olarak planlamasi gerekir. Bu sayede ayda 48 dolar tasarruf sagladigi gibi üste para da kazanarak bütçeyi de düzeltir.

Saygilarimi arz eder grafik açiklamayi sözlü mülakatta bizzat uygulayarak yapabilirim.

Master
12-04-2007, 11:30
Küçük bir kız öğretmeni ile balinalar hakkında konuşuyordu.
Öğretmen bir balinanın insanı yutmasının fiziksel olarak imkansız olduğunu söyledi, çünkü balinaların boğazı çok küçüktü. Küçük kız Jonah'ı (Yunus peygamber) bir balinanın yuttuğunu söyledi, sinirlenen öğretmen balinanın insanı yutamayacağını tekrarladı, bu imkansızdı.

Küçük kız şöyle dedi, "Cennete gittiğim zaman Jonah'a soracağım"

Öğretmen "Ya Jonah cehenneme gittiyse?" diye yanıtladı.

Küçük kız "O zaman sen sorarsın!"


Bir anaokulu öğretmeni sınıftaki çocuklar resim yaparken, onları seyrediyordu. Her çocuğun çalışmasına bakmak için sınıfta dolaşıyordu. Gayretli bir şekilde çalışan küçük bir kızın yanında gittiğinde, ona ne çizdiğini sordu.

Kız yanıtladı, "Tanrıyı çiziyorum"

Öğretmen duraksadı ve sordu, "Ama hiç kimse Tanrının neye benzediğini bilmiyor"

Kız kafasını kaldırmadan yanıtladı, "Birazdan öğrenecekler"


Bir Pazar okulu öğretmeni beş, altı yaşlarındaki çocuklarla On Emri tartışıyordu. Anne ve Babaya "saygı" emrini açıkladıktan sonra, sordu, "Kardeşlerimize nasıl davranacağımızı öğreten bir emir var mı?"
(Bir ailenin en büyük çocuğu olan) küçük bir oğlan yanıtladı, "Öldürmemelisin"



Bir gün küçük bir kız oturup annesinin mutfakta bulaşıkları yıkamasını seyrediyordu. Aniden annesinin saçlarında beyazlar olduğunu fark etti.

Annesine baktı ve merakla sordu, "Neden saçında beyazlar var anne?"
Annesi yanıtladı, "Her yanlış yaptığında, beni kızdırdığında, mutsuz ettiğinde, saçlarımdan biri beyazlar"

Küçük kız bu cevap üzerinde bir süre düşündü ve sonra sordu, "Anne, anneannemin tüm saçları nasıl bembeyaz oldu?" --


Çocuklar hep birlikte fotoğraf çektirmişlerdi, öğretmen her birini bir fotoğraf almaya ikna etmeye çalışıyordu. " Düşünün, büyüdüğünüz zaman bu fotoğrafa bakıp 'Bu Jennifer, o avukat,' veya 'bu Michael, o doktor' demek ne kadar güzel olur"

Sınıfın arkasından zayıf bir ses çınlar "Ve bu öğretmen, o öldü."


Bir öğretmen kan dolaşımı üzerine ders anlatıyordu. Konuyu daha iyi açıklamaya çalışarak şöyle dedi, "Şimdi, sınıf, eğer başımın üzerinde durursam, bildiğiniz gibi, kan başıma iner ve yüzüm kıpkırmızı olur".
"Evet" dedi sınıf.

"O zaman, neden ben olağan pozisyonda ayakta dururken kan ayaklarıma gitmiyor?"

Küçük bir oğlan bağırdı, "Çünkü ayakların boş değil"


Çocuklar öğle yemeği için Katolik ilkokulunun kafeteryasında sıraya girmişlerdi. Masanın başında büyük bir elma yığını vardı, rahibe bir not yazıp elma tepsisinin üzerine asmıştı: "Sadece BİR tane alın. Tanrı izliyor"
Sırada biraz daha ilerleyince, masanın diğer ucunda büyük bir çikolatalı çörek yığını vardı. Bir çocuk not yazmıştı, "İstediğiniz kadar alın. Tanrı elmaları gözlüyor"


Minik Not : email le tşk ederim

dohol
13-04-2007, 23:13
Bisikletli Meksikalı

Meksikalının biri bisikletle Amerika'dan ülkesine dönüyormuş. Elinde bir torba, ağır ağır sınır kapısına gelmiş. Kapıdaki görevli, Meksikalının elindeki torbadan şüphelenmiş ve aramak istemiş. Torbayı açınca kum dolu olduğunu görmüş. Araştırmış karıştırmış ama kumdan başka bir şeye rastlayamamış ve Meksikalının geçmesine izin vermek zorunda kalmış.

Aradan iki hafta geçmeden aynı Meksikalı yine bisikletle ve elinde bir torbayla aynı sınır kapısından geçmek istemiş. Aynı görevli yine torbadan şüphelenip aramış ve yine kumdan başka bir şey bulamamış.

Bu böyle 5, 10 kere tekrarlamış. Her seferinde aynı şekilde geçen bu adamda hiç bir şey bulamamak görevliyi çıldırtıyormuş ama yapabileceği bir şey de yokmuş. 1 yıl sonra görevli bir barda içki içerken, sınırda arayıp durduğu Meksikalının da aynı barda olduğunu görmüş. Hemen yanına gitmiş ve:
- Artık sana bir şey yapamam. Çok iyi biliyorum ki sınırdan bir şey kaçırıyordun. 1 yıldır içim içimi yiyor, lütfen bana ne kaçırdığını söyle, demiş. Meksikalı kafasını hafifçe çevirip umarsızca mırıldanmış:
- Bisiklet.

dohol
17-04-2007, 10:48
Kör Pilotlar

Yolcular uçağın yanında otobüsten inmişler.Bavullarını gösteriyorlar. Bir
bakmışlar uçak şirketinin minibüsü yanlarında durmuş.İçinden kaptan pilotla, yardımcı pilot inmişler.Yolcular fena halde şaşırmışlar.Nasıl şaşırmasınlar.Kaptan pilotun elinde bir beyaz baston.Kolunda üç noktalı bant.Yardımcı pilotun elinde bir köpek tasması.Tasmanin ucunda bir köpek.Sağa sola çarparak öyle ilerliyorlar uçağa.Günlerden 1 Nisan değil ama, "Şaka herhalde" demiş yolcular,doluşmuşlar uçağa.Uçak pistte hızla ilerlemeye başlamış.Yolcuların gözleri camda.Uçak hızlanmış.Yolcular endişelenmeye başlamışlar.Ucak daha hızlanmış.Pistin sonu hızla yaklaşmaya başlamış.Uçak iyice hızlanmış.Bazı yolcular paniklemiş, dua etmeye başlamışlar. Uçak son hıza ulaşmış.Bu arada pistin sonuna da ulaşmış.10 metre sonra betonun bitip çimlerin başladığını gören yolcular dehşet içinde çığlığı basmışlar.Tam o anda da kaptan pilot levyeyi sonuna kadar çekmiş.Uçak tam pist biterken tekerleklerini yerden kesmiş, havalanmış.Kaptan pilot arkasına yaslanmış;derin bir nefes almış ve yardımcı pilota dönmüş:
- Biliyor musun? Bir gün çığlık atmakta gecikecekler ve hep birlikte öleceğiz.

nomeames
17-04-2007, 13:36
Halepli Abdürrahim Efendi uzun entarisi ile dolaşır, altına don giymezmiş..
Bir gün Halep çarşısında dolanırken şiddetli bir rüzgar çıkmış... Entari havalanmış... Halepli Abdürrahim Efendi' nin açıkta kalan maslahatını herkes görmüş... Esnaf kendi arasında homurdanmış, bu uygun suz durumu KAdı' ya kadar duyurmuşlar.

Kadı da Abdürrahim Efendi yi adaba mugayir davranışlarından dolayı yargılamak üzere mahkemeye çağırmış... Dava görülmeye başlamış... Kadı kimlik tespiti yaparken sormuş:

"Evli misin?"
"Evliyim.. Dört karım, dört de cariyem var"
"Kaç çocuğun var"
"Dur hele Kadı efendi düşüneyim"
Halepli Abdürrahim Efendi başlamış düşünmeye, düşünürken de parmak hesabı yapmaya...

"Birinci karımdan altı çocuk... ikinciden dört çocuk.. üçüncüden iki kızım var ellerinden öper.." On iki etti... Başka?" "Başka yok Kadı efendi.. Hanımlardan üçü hamile... Cariye kullarından da ikisi yüklü..." "Yani beş çocuk daha yolda" " Sayende Kadı efendi.."

Halep kadısı bu ifade üzerine biraz düşünmüş.. Uzun, kır sakallarını karıştırmış..
"Halep' de mukim, Abdülmecit' ten olma Razıya' dan doğma Abdürrahim Efendi' nin dön giymeye fırsat bulamadığından berratine..." :;kahkaha