Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Teeee bessüm [Arşiv] - Sayfa 3 - Arka BahÇe Forumu

PDA

Tam Sürüm Bilgini Göster : Teeee bessüm


Sayfalar : 1 2 [3]

Master
20-08-2009, 18:25
Rahip ahret kapısın da sıraya girmiş genel hükmün kendisine iletilmesini bekliyor...
Arkasında Şöför Memduh...

Melek : Rahibe bakarak .... Yaşamınızın tamamı incelendi..Size Cennetin Gümüş anahtarını veriliyor..

Melek : Şöför Memduha bakarak...Yaşamınızın tamamı incelendi..Size Cennetin ALTIN anahtarını veriliyor..

dediğinde

Rahip : Aman, şey..yani.. nasıl desem ki..Bütün yaşamın Allaha Dua etmek ve ettirmekle geçti...Ona ALTIN....

Bir uhlevi ses gürledi çok gerilerden.....Tüm melekler secde etti ses yönüne...

SES : Senin tüm vaazlarında cemaatın seni dinlerken uyuyordu!!!!! Memduh kulum otobusü kullanırken Tüm Yolcular bana dua ediyordu.....

ar_de_
26-08-2009, 23:35
http://a.imagehost.org/0405/c435e584873aeb815c991d0eca5fd415.jpg

ar_de_
26-08-2009, 23:37
http://a.imagehost.org/0435/penguen_kapak362.jpg

ar_de_
27-08-2009, 14:40
Bizimle Dalga Geçenleri Mahkemeye Vermiyoruz...

25 Ağustos 2009 Salı Saat: 15:00

Aşağıda, değerli, bir bilgeyatirimci.com okuru olan Sn Yazıcıoğulları’nın yazarlarımız ve sitenin imtiyaz sahipleri Atilla Yeşilada ve Yaşar Erdinç’in piyasaları tahmin performansını tiye alan harika bir mizahi eleştirisi var. Kızabilirdik, mahkemeye verebilirdik, ama okuyunca öylesine güldük ki, sizinle paylaşmayı tercih ettik. Size hizmet ederken mağrurluğuna yenik düşüp “ben herşeyi bilirim” havasına girmememiz için harika bir ilaçtı bu. Acı ilacı keyifle yutuyoruz.
.................................................. ..............................
.................................................. ..............................
.................................................. ..............................

Note: Her hakkı mahfuzdur, hiçbir surette izin alınmaksızın iktibas edilemez, kısmen de olsa yayınlanamaz. Ama sevgili Atilla Yeşilada bu kısıtlamadan her zaman muaftır..:)

Cenap Yazıcıoğulları

uyarısından dolayı sayfaya gidip okumak gerekecek :

http://www.bilgeyatirimci.com/g_nl_k_yorumlar/view/9141/25_a_ustos_2009_sali_

buena vista
01-09-2009, 08:50
Doğu illerindeki bir ağanın en büyük zevki, kar üzerine çisiyle imzasını atmakmış. Bu nedenle kar yağmaya
basladığı andan itibaren köyde hayvanlar dahil hiç kimse sokağa çıkamazmış. Kar biraz kalınlaşınca, ağa sırtına
kürkünü giyer ve köy meydanına gelirmiı. Yanında da en yakın yardımcısı Haso. Ağa sırtını köye doğru döner sonra sorarmış:
-Ula Hasso, ahali bakiy mi?"

Hasso cevap verirmis:

- Evet ağam, hepisi de bir olmuş, pencerelerden bakir."
Ağa çişiyle karın üzerine imzasini atarmış "Abdullah Cizrelioglu". Sonrada bir nokta koyarmış ve sorarmış:
- Hala bakirler mi?"

- He agam, hem bakirler hem de çılgın gibim alkışlirler." Her sene ayni tören sürermiş. Aradan 7 yıl
geçmiş. Aga yine, kar tuttuktan sonra, çıkmış köy meydanına. Sormuş Hasso'ya:

- Ahali bakir mi?"

- He agam, bakirler. Köpekler, kediler bile camdadir." Aga "Abdullah" diye adını , arkasından "Cizrelioglu" diye soyadını yazmaya baslamis ki; kalakalmis, çünkü yaşı gereği prostat. Halka rezil olmak var. Alçak sesle Hasso'ya sormus:

- Bakirler mi?"
- He agam, bakirler de, sen ne diye durdin öyle?" Aga çaresiz:

- Ula gel yanima, arkanı dön ahaliye, tamamla şunu." diye emretmis. Hasso bir an durmuş, sonra çişini yapmaya hazırlanmış ve ağanın kulağına eğilip :

- Agam" demiş, "Kırk yıldır kafama vurdin, salak dedin, sirtima vurdin aptal dedin. Ha bu kulun okumayi yazmayi sökemedi ki, ucuni tut da yazinin devamini sen yaz."

ar_de_
02-09-2009, 11:31
http://h.imagehost.org/0616/zekat.jpg (http://h.imagehost.org/download/0616/zekat)

ar_de_
03-09-2009, 23:22
http://a.imagehost.org/0043/penguen_kapak.jpg

ar_de_
03-09-2009, 23:28
http://a.imagehost.org/0212/leman_kapak.jpg

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim!
Bilekler kan içinde, dişler kenetli
ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak
Bu cehennem, bu cennet bizim!
Kapansın el kapıları bir daha açılmasın
yok edin insanın insana kulluğunu
Bu davet bizim!
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine
Bu hasret bizim!


/ Nazım Hikmet Ran

meraklı
08-09-2009, 15:07
*SEVİŞMENİN TARİFİ ÇOCUĞUNUZA NASIL ANLATILIR

çocuk: Baba, sevişmek neden eğlencelidir?
Baba: Sevişmek sana aynı, parmağınla burnunu karıştırmak gibi bir duygu
verir, bu yüzden çok zevklidir.

çocuk: Peki kadınlar neden erkeklerden daha çok zevk alırlar?
Baba: Burnunu karıştırdığında burnun mu yoksa parmağın mı daha mutlu olur?

çocuk: O zaman kadınlar neden tecavüze uğramaktan bu derece nefret ederler?
Baba: Tecavüze uğramak, yolda yürürken birinin gelip burnunu karıştırması
gibidir. Bu hoşuna gider miydi?

çocuk: Hmm.. Kadınlar neden adet günlerinde seks yapmazlar?
Baba: Burnun kanarken burnunu karıştırır mısın? Onun gibi bişii.

çocuk: Erkekler neden sevişirken prezervatif takmaktan hoşlanmazlar?
Baba: Elinde eldiven varken burnunu karıştırmaktan zevk alır mısın oğlum?

Çocuk: Baba, sana ooohaaaa demek istiyorum, süpersin yaaa! *



:friends:-

AnnE
10-09-2009, 06:05
İstanbul Valisi Muammer akşam saatlerinde yaptığı açıklamalar ile herkesi şaşırttı. Güler hayatını kaybeden 7 kadının büyük bir hatanın kurbanı olduğunu ancak onların dışında kimsenin aracının başında hayatını kaybetmediğini söyledi.
Mahsur kalan herkes kurtarıldığını söyleyen Güler, "Kurumlar arası örnek bir işbirliği yaşadık. Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür ediyorum. Bu iş makinesi kapasitesi olmasaydı büyük çaplı müdahaleler yapılamazdı." açıklamasında bulundu.

Bu yazı hakkında yorum yapmak, genel ahlaki kurallar çerçevesinde yasaktır.

ar_de_
10-09-2009, 10:53
http://h.imagehost.org/0885/leman_kapak.jpg

dohol
12-09-2009, 09:00
Hürriyet yazarı Yılmaz, 'AKP'nin Doğan Medya'ya verdiği' cezayı bir fıkrayla yorumladı.
Doğan Grubu'nun aldığı rekor vergi cezası yazarların gündeminden düşmüyor. Bugün de Hürriyet yazarı Mehmet Y.Yılmaz bir fıkra yazdı.

Biraz da gülelim

İki gündür kiminle karşılaşsam ortak soru AKP hükümetinin özgür medyayı cezalandırmak için kestiği hukuk dışı vergi cezası oluyor.

Herkes bu cezanın nasıl bir hukuksuzluk olduğunun ve gerçek niyetinin farkında!

Bu arada çok sayıda "vergi fıkrası" da öğrendim. Bir tanesi çok hoşuma gitti, sizlerle de paylaşmak istedim.

Amerika'da bir vergi memuru denetleme için bir sinagoga gitmiş. İki hafta hesapları en ince detayına kadar incelemiş, hahamı sorularıyla bunaltmış.

Sorgunun sonunda aralarında şu konuşma geçmiş

Vergici: Bu mumlar yanıp bittikten sonra, eriyen kısımlarını ne yapıyorsunuz?

Haham: Onları toplayıp bir mum üreticisine veriyoruz. O da senede bir kere, bir kereye mahsus olmak üzere onları eritip, yeniden mum yapıp bize veriyor.

Vergici: Görüyorum ki dağıttığınız ekmeklerin kırıntılarını da topluyorsunuz.

Haham: Evet, onları toplayıp bir fırına veriyoruz. Onlar da yılda bir kere, bir kereye mahsus olmak üzere o kırıntılardan yeni ekmek yapıp bize veriyorlar.

Vergici: Peki çocukların sünnetinden artakalan parçalar ne oluyor?

Haham: Onları da toplayıp vergi dairesine veriyoruz. Onlar da yılda bir kere, bir kereye mahsus olmak üzere senin gibi birisini bize gönderiyorlar!

Not: Bu fıkra tamamen hayal mahsulüdür. Olaydaki kişi ve yerler gerçek değildir. Bir benzerlik varsa bu tamamen tesadüftür

Master
16-09-2009, 00:42
Dün akşam otururken karıma dedim ki:

-Ot gibi yaşamayı katiyen istemem.
Şayet bir gün makinelere ve bir şişeden sızacak olan
bilmem ne sıvısına bağlanmış olacak olursam,
lütfen hiç tereddüt etme,hemen fişi çek, olur mu?

Karım yerinden kalktı.

Laptopumu fişten çekti,

şarabımı çiçeklerden birinin saksısına döktü ve çekip gitti.

Şerrefsiz!

Master
18-09-2009, 08:12
Yaslica bir adam ve yaninda sahaser guzel bir kadinla bir mucevher dukanina girerler.

Yasli adam saticiya guzel bir yuzuk satin almak istedigini soyler. Satici vitrinden guzel bir yuzuk cikarip gosterir... Satici bu yuzugun 4000 $ ettigini soyler. Yasli adam ve genc kadin yuzuge bakarlar ve yasli adam saticiya;

-'Lutfen bana en iyi yuzugunuzu gosterin' der.

Satici icerden kasasindan bol pirlantali sahane bir yuzuk getirir ve der ki;

-'Bu dukanimdaki en iyi yuzugum.. ve fiyati 50 000 $ dir' der

Genc kadin heyecanla parmagina takar. Yasli adam cebinden cek defterini cikarir ve 50 000 $ yazar, ve izah eder

-'Bugun; cumartesi ve ogleden sonra. Bankalarin kapali oldugunu biliyorum. Emin olmak istediginden eminim. Ceki sana birakiyorum, Pazartesi sabahi bankama telefon edip cekin karsiligini aldiktan sonra, cekin ustunde yazili olan telefonumdan beni ara, biz de gelip yuzugu aliriz.

Pazartesi sabahi mucevherci yasli adami arar.

-'Sen benimle alay mi ediyorsun? Hesabinda hic paran yokmus!!'

Yasli adam

-'Sen yuzugu dukkaninda sakla ve ceki yirtabilirsin. Sayende sahane bir hafta sonu gecirdim...
+++++

Sağlıklı ve Hoş geçmesini dilediğim Haftasonunuzun ;) + Bayramınızı kutlarım...

meraklı
20-09-2009, 10:08
Tıp fakultesinde ilk kez kadavra başına toplanan ögrenciler, bayagı bir merak ve ilgiyle kadavrayı incelemektedirler.
Profesör dersine başlar;
- Tıpta iki şey doktorlar için çok önemlidir. İlki insan vucüdu ile ilgili hiç bir şey sizin için igrenç olmamalıdır. Örnegin, der ve parmagını cesedin kıçına sokup çıkartır kendi agzına götürür.
- Hadi bakalim Şimdi sizlerde aynı şeyi yapınız !

Ögrenciler şok içinde, hepsi duraksarlar ama bakarlar ki profesör çok ciddi, istemeye istemeye hepsi sırayla kadavranın kıçını parmaklayıp sonrada emerler.Ögrencilerin hepsi bu işin tadına bakıp berbat bir hale gelmişken, profesör konusmasını sürdürür;

-Bir tıp doktoru için ikinci en önemli nokta gözlemdir der ve devam eder;
-Ben kadavranın kıçına orta parmagımı soktum ama kendi agzıma işaret parmagımı götürdüm...Şimdi bir doktor için, dikkat etmenin ne kadar
önemli oldugunu da ögrenmiş bulunuyorsunuz....!

NEYMİŞ SONUÇ OLARAK İŞİMİZİ DİKKATLİ YAPMAZSAK............
BOK'U YERİZZZZZZZZ.........


:;ohohoh

:friends:-

ar_de_
23-09-2009, 15:45
http://h.imagehost.org/0124/basit_farmakoloji.jpg

ar_de_
01-10-2009, 11:52
85 yaşındaki Martin 25 yaşındaki bakıcısı Filipinli Rose ile evlenmiş..
Kız, yeni kocasının ileri yaşı nedeniyle bütün geceyi
onunla geçirip sağlığı bozulmasın diye 2 ayrı yatak odası hazırlamış.
Düğün sonrası yatağa girip kocasını beklemiş..
85 yaşındaki damat az sonra gelmiş..
Her şey mükemmel gitmiş, Martin odadan ayrılmış ve
güzel gelin uyumaya başlamış..

Az sonra kızın kapısı gene açılmış. Yaşlı damat, yine hazır, her şey gene çok güzel gitmiş, Martin gelini öpmüş, iyi geceler dileyip ayrılmış..
Kız tekrar uyumaya çalışırken Martin bir daha geri gelmiş, inanılmaz, bir daha birbirlerini mutlu etmişler..
Damat ayrılırken, genç gelin
"Gerçekten çok etkilendim.. " demiş,
"Senin yaşında birinden bu kadar sık bir performans beklemiyordum. .
Üçte birin yaşındaki gençler ancak bir kere beraber olabiliyorlar. .
Gerçekten müthiş birisin Martin..!"

"Nee??.." demiş Martin,
"Yani ben buraya daha önce geldim mi?.."

Öyküden alınacak ders :


Alzheimer her zaman kötü bir hastalık değildir!.. :))))))

Master
01-10-2009, 22:53
Melih Cevdet'e sormuşlar 'evlilik nedir' diye.

Eskiden demiş, kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi biraraya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü. Tabi o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna 'evlenmek' denirdi. Şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik 'katlanmaktır' demiş.'

ar_de_
12-10-2009, 22:33
Adam trafikte alçaktan uçarak giderken polise yakalanır... Kenara çeker, arabadan iner:
- Buyurun Memur Bey
- Beyefendi aşırı hız yaptığınız için sizi durdurmak zorundayım, ehliyetiniz lütfen?
- Ehliyetim yok, son yaptığım kazada ehliyetime el koydular memur bey.
- Peki aracınızın ruhsatını görebilir miyim?
- Araba benim değil memur bey çaldım ben bu arabayı.
- Anlamadım nasıl yani, siz bu arabayı çaldınız öyle mi?
- Evet memur bey, aa durun bir dakika torpido gözünde ruhsat olacaktı. Silahımı oraya koyarken ruhsat gibi bir şey gördüm galiba...
Polis iyice şaşırır :
- Torpido gözünde silah mı var?
- Evet memur bey, bu arabanın sahibi kadını vurduktan sonra cesedi bagaja koydum, silahı da torpido gözüne koydum...
- Ne bagajda ceset mi var?
- Evet memur bey...
Trafik polisi bunu duyar duymaz amirini arar, arabanın etrafı bir anda polislerle dolar ve adamı sorguya alırlar... Ekipler amiri adamın ehliyetini ister. Adam ehliyetini çıkarır, ehliyet geçerli temiz, hiçbir anormallik yok. Bunun üzerine adamın ruhsatını ister. Adam çıkartır ruhsatı da verir. Ekipler amiri yine bakar ki araba adama ait. Derken adamdan torpido gözünü açmasını ister. Adam açınca ortaya çıkar ki orada da silah falan yok... Ekipler amiri bir de bagaja bakmak ister. Adam bagajı açar. Bagajda ceset falanda yoktur. Bunun üzerine ekipler amiri :
- Çok garip. Sizi durduran memurun anlattığına göre bu arabanın bir kadına ait olduğunu söylemişsiniz. Kadını öldürüp, cesedi bagaja, silahı da torpido gözüne koymuşsunuz...
Adam güler :
- İnanamıyorum.. . O şimdi benim için "aşırı hızlı gidiyordu" da demiştir.



-------------------------------------------------------------------------



Bir köy çocugu sehrin en büyük marketinde ise basvurur. Dünyanin bu en
büyük alisveris merkezinde hersey ama her sey satilmaktadir.
Patron sorar:
- Daha önce hiç saticilik yaptin mi?
- Evet köyümde bu isi yaptim.
Patronun gözü çocugu tutar:
- Iyi, yarin basliyorsun.
Ertesi gün aksam olur ve patron çocugu karsisina alir;
- Evet, bugün kaç kişiye satis yaptin??
- Bir
- Ne bir mi? Digerleri 20-30 satis yaptilar. Nasil bir? Kaç dolar tuttu peki?
- 320.334.00 USD dolari.
Patron sasirir ve sorar:
- Nasil becerdin bunu?
- Adama basta küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük boy
bir olta sattim. Adama nerede balik tutacagini sordum. Kiyida diyince
bir tekneye ihtiyaci oldugunu söyledim. Tekne bölümüne indikçe çift
motorlu, yelkenli, lüks bir yat sattim. Vosvosuyla bunu çekemeyecegini
söyleyince son model 4x4 bir jeep sattim.
Patron kendinden geçer:
- Ne diyorsun, bütün bunlari bir küçük olta almaya gelen adama mi sattin?
Genç çocuk cevap verir:
- Yoo aslinda karisi için bir tane ORKİD istemisti... Ben de ona söyle
dedim: -"Haftasonun mahvolmus, sen en iyisi baliga git..."

buena vista
20-10-2009, 19:43
Mısırlı adam, Kahire pazarında dolaşırken yanına bir yabancı gelip kulağına Mısır'da satışı yasak olan "Viagra.." diye fısıldamış, "100 Mısır Lirası.."
"Değmez.." diye cevap vermiş adam,
"Tamam.. 20.."
"Değmeezz.."
"10'a ne dersin?.."
"Kardeşim sana 'Değmez' diyorum bir saattir.."
"Yahu bu hapların tanesi 10 dolar..! Nası değmezmiş?.."
"Yok, yok, fiyatı iyi de sen bizim karıyı görsen billahi değmez..!"

buena vista
26-10-2009, 07:49
Almancının biri uzun yıllar sonra köyüne gitmiş.Köy kahvesinde otururken
bakmış köyün delisi "İyi olacak,iyi olacak,iyi olacak" diye söylenerek dolanıyor.
Çağırmış yanına demiş ki:Deli oğlan hayırdır.Ne iyi olacak?
Deli oğlan cevap vermiş:Annem hasta ölecek..Babam genç avrat alacak.Hem babam hem de ben faydalanacağım..
"Tövbe yarabbi" deyip kovalamış deli oğlanı almancı.
Bir müddet sonra da dönmüş Almanya ya.
Ertesi sene yine gelmiş köye.
Kahvede otururken bakmış deli oğlan "kötü oldu,kötü oldu,kötü oldu" diye
söylenerek dolanıyor.
Çağırmış yanına demiş ki:Deli oğlan hayırdır.Ne kötü oldu?
Deli oğlan cevap vermiş:Annem hastaydı,iyileşti.ama babam küt diye öldü.Anam başka adama vardı.
Adam hem anamı,hem beni ............

dohol
26-10-2009, 09:49
ARANIZDA MÜSLÜMAN OLAN VAR MI ?


Adamın biri elinde büyük bir bıçakla camiye dalar ve yüksek sesle Cami Cemaatine sorar :



-Aranızda müslüman olan var mı ? korkudan kimse bişey diyemez. Bir müddet sonra yaşlı bir adam ayağa kalkar ve ' ben müslümanım' der.

Bıçaklı adamla yaşlı adam camiden çıkarlar. Adam dışarıda ki koç sürüsünü
gösterip:

-Amca, şunları kurban edicem de ben beceremem yardım eder misin! ? der.
Yaşlı adam bayağı bir hayvanı kestikten sonra ' ben yoruldum , artık başka birini bul ' der....

Adam bu sefer kanlı bıçakla yine camiye girer ve cemaate yüksek sesle tekrar sorar:

-Aranızda başka müslüman var mı , varsa yanıma gelsin ?

Az önceki giden yaşlı adamı doğradığını düşünen cemaat çok korkar ve herkes aynı anda imama bakar, imam:

' Ula bağa ne bakıp duraysunuz uşaklar ? İki rekat namaz kildurduk diye müslüman mı olduk ' ... Yüce İsa hepimizi korusun...

buena vista
27-10-2009, 10:09
Aynı şirkette çalışan iki kız ,firmalarının verdiği yılbaşı partisinde sohbet ediyormuş. "Şimdiye kadar kaç kere yattın?" diye sormuş biri... "İki kez!" diye yanıtlamış diğeri... "Sadece iki kez mi?" "Evet, birincide bir senfoni orkestrası, ikincisinde seyahat ettiğim geminin tayfalarıyla!"

ar_de_
27-10-2009, 11:52
http://i.imagehost.org/0330/erkek_evrimi.jpg

ar_de_
04-11-2009, 12:36
Masum istatistik

Almanya'da 70 bin Sağlık Kurumu... 8 bin kilise,

Fransa'da 60 bin sağlık kurumu... 9 bin kilise

Türkiye'de 7 bin sağlık kurumu... 77 bin cami olduğunu biliyormuydunuz?


Onlar tahsilli ve sağlıklı olarak yaşayacaklar ama, gavur olacaklar; halbuki biz cahil ama, dini bütün olarak ölüp cennete gideceğiz.
Zaten bu dünya geçici, hiç bir şeyi dert etmeye değmez.
Boşu boşuna eğitime niye para harcayalım, nasıl olsa ölünce bir işe yaramayacak bu bilgiler.


Eh hastane dersen, boşu boşuna ölümünü, yani cennete gitmeyi geciktirmenin anlamı ne ?


En iyisi o paraları okul, hastane falan gibi gereksiz yerlere harcayıp, çarçur etmek yerine, cami yapımına harcayıp, daha çok müslümanı gönderelim cennete.
Orada seçim olursa; biz kazanırız.
Varsın bizi AB 'ye almasınlar,

biz de onları cennete almayız.(!)


Oh be ! İçim açıldı vallahi.

Beni arayan olursa camideyim.

ar_de_
04-11-2009, 20:37
Genc ve güzel sarisin, alisveris merkezinin beyaz esya reyonuna girer ve
saticiya sorar:
- "Su küçük televizyonu almayi düsünüyorum, fiyati nedir ?"
- "Kusura bakmayin hanimefendi sarisinlara satis yapmiyoruz.!
" Genc kadin sinirlenir, evine gider, sacinin rengini degistirir ve ertesi gün
magazaya geri gelir, ayni saticiya yaklasir ve:
- "Su küçük televizyonu satin almak istiyorum." der
- "Kusura bakmayin hanimefendi sarisinlara satis yapmiyoruz !!!!"
Kadin iyice sinirlenmistir, solugu bir kuaforde alir, bu defa köklü bir degisiklik
yapar, hatta makyajindan, göz rengine o tam bir esmer bombadir artik..
Ayni magazaya gider, ayni saticinin yanidadir ertesi gun:
- "Su küçük sevimli beyaz renlki televizyon ne kadar ???"
- "Kusura bakmayin hanimefendi, sarisinlara satis yapmiyoruz"
- "Inanmiyorum, nasil anladiniz sarisin oldugumu, üç gündür kendimi esmere
cevirmek icin yapmadigim kalmadi!"
- "Hanimefendi 3 gündür satinalmaya calistiginiz sey Mikrodalga firin!"

ar_de_
04-11-2009, 20:40
( mailime gelmiş. gülümseten murphy kanunları )

& Mekanik Tamirat Kuralı
Elleriniz yağa bulaştığında, burnunuz kaşınmaya başlar ve acil tuvalete gitmeniz gerekmektedir.

&Yer Çekimi Kuralı
Yere düşen her şey en zor ulaşılabilecek noktaya yuvarlanır.

& Yanlış Numara Kuralı
Yanlışlıkla çevirdiğiniz bir telefon numarası hiçbir zaman meşgul çalmaz ve biri daima cevap verir.

& Mazeret Kuralı
Patronunuza işe geç kalma sebebinin patlak lastik olduğunu söylerseniz ertesi sabah lastiğinizi muhakkak patlak bulursunuz.

& Değişkenlik Kuralı
Eğer trafikte şerit değiştirirseniz, eski şeridiniz şimdi bulunduğunuzdan daha hızlı akar. (Bu hep böyledir)

& Banyo Kuralı
Vucudunuz tamamen ıslandığında telefon çalar.

& Yakın Tesadüf Kuralı
Beraber görülmek istemediğiniz biriyle beraberseniz tanıdığınız biriyle karşılaşma ihtimali tavan yapar.

& Sonuç Kuralı
Birine bir aletin çalışmayacağını ispat etmeye çalıştığınız zaman o alet çalışır.

& Biomekanik Kuralı
Kaşınma katsayısı vucudunuzda ulaşılması zor olan yerlerde en yüksektir. Şekilden şekile girersiniz.

& Tiyatro Kuralı
Ne olursa olsun koridordan en uzak sandalyenin sahipleri en geç gelir.

& Starbucks Kuralı
Bir kahve içmek için oturduğunuzda patronunuz sizden bir görev ister ve bu görev süresi kahve soğuyana kadardır.

& Murphnin Soyunma Odası Kuralı
Eğer soyunma odasında sadece iki kişi varsa, onların soyunma dolapları bitişiktir.
( yemin ederim aynen böyle olur.....)

& Yüzey Kuralı
Tereyağlı ve reçelli ekmeğinizin yeni yaptırdığınız veya aldığınız halıya düşme ihtimali, halının pahalılığı ve yeniliği ile doğru orantılıdır.

& Mantıksal Tartışma Kuralı
Neyi konuştuğunuzu bilmiyorsanız her şey olabilir.

& Brown'un Fiziksek Görünüm Kuralı
Papuç ayanıza tam geldiyse, o papuç çirkindir..

& Wilson'ın Pazarlama Stratejisi Kuralı
Gerçekten çok sevdiğiniz bir ürünü bulup aldığınızda, o ürünü üretmekten vazgeçerler.

& Doktorların Kuralı
Eğer kendinizi hasta hissedip doktor randevusu alıp gittiğinizde aniden iyileşirsiniz. Eğer randevu almazsanız hastalık devam eder.

& Olasalık Kuralı
Birisi tarafından seyredilme olasılığı yaptığınız işin aptallık katsayısıyla doğru orantılıdır.

dohol
06-11-2009, 14:26
684

ar_de_
15-11-2009, 00:33
GDO
Genetiği değiştirilmiş organizma: Balıklı domates, böcek ilaçlı patates filan... Bağışıklık sistemini çökertir.
*
Genetiği değiştirilmiş politikacı: Takunya geni zerk edilmiş eski Atatürkçü, DNA’sına Hepimiz Ermeniyiz şırınga edilmiş çakma ülkücü, Amerikancı dinci, takkeli solcu, Euro kokulu liboş... Alışıklık sistemini güçlendirir, bağımsızlık sistemini çökertir.
*
Genetiği değiştirilmiş gazeteci: Bi bakarsın demokrat, bi bakarsın darbeci, bi bakarsın, a-aa, cemaatçi... Köksüz ve omurgasız olduğu için, akredite geni direkt cüzdana monte edilir. Yılışıklık sistemini güçlendirir, sırnaşıklık sistemini özendirir, namuslu vatandaşın bünyesinde alerji yapar.
*
Genetiği değiştirilmiş gazete: Sahibi Ali’yken manşetleri başka açar, hazım zorluğu yaratır, şak, el koyarsın, Ali’nin külahını Veli’ye giydirirsin, sahibi Veli’yken başka açar. Logo aynı kaldığı için, bilinçsiz tüketicinin ruhu bile duymaz, hazmı kolay olur.
*
Genetiği değiştirilmiş bürokrat: Biyoteknolojiye gerek yoktur, o işini bilir. Raf ömrü uzundur. Güneşe döner gibi iktidara döner, mevsimine göre çiçek açar, bu mevsim badem mevsimi mesela... Badem açmamakta direnenler, kımıl zararlısıdır, ayıklanır, tarla mümbit olur.
*
Genetiği değiştirilmiş profesör: Tohumları Amerika’dan gelir, vakıf üniversitelerine ekilir, öğrenci fidanlarına aşılanır. Yerli tohumdan doçent bile yapılmazken, bunlar aniden boy verir... Etiketine ambalajına kanıp yersen, zamanla reflü yapar, kusma hissi verir.
*
Genetiği değiştirilmiş işadamı: Aslanım kaplanım diye kükrer, kesersin ihale genini, kuzu olur, kuzu...
*
Genetiği değiştirilmiş terörist: Omuzundaki Kalaşnikof genini çıkartıp, yakasına karanfil genini takarsın, çiçek gibi olur...
E çiçek ithalatı zaten serbest.
*
Genetiği değiştirilmiş seçmen: Sindirim sistemi mi çalışmıyor, verirsin cop genini, sindirir. Acıktı mı, bırakırsın kapısına koliyi, doyar. Üşüdü mü, yığarsın kapısına kömürü, ısınır. Beyin sistemi mi çalışmıyor, dokunmazsın, bırakırsın organik büyüsün.

SON DAKİKA NOTU...
Genetiği değiştirilmiş demeç: Başbakan çıktı, “Ben aşı maşı olmam kardeşim” dedi. Hadi cümleten geçmiş olsun, bundan sonra kimse ölmez domuz gribinden...

Domuz bile ölse, “zatürree” derler artık.....

buena vista
16-11-2009, 07:31
KARI-koca sohbet ederken, kocası sormuş;
- Karıcığım, ben ölürsem ve sen de tekrar evlenirsen, bütün eşyalarımı satacağına söz verir misin?
- O da nereden çıktı?
- Bir manyağın eşyalarımı kullanmasını istemiyorum da...
- Peki... Sen benim yeniden
bir manyakla evleneceğimi ne biliyorsun ki?

buena vista
22-11-2009, 13:11
Temel ve Dursun, Sultanahmet Meydanındaki parkta bir banka oturmuşlar, sohbet ediyorlarmış. Yanlarına yaklaşan bir turist onlara bir adres sormak istemiş. Önce İngilizce sormuş. Bizimkilerden tık yok. Sonra Fransızca sormuş, yine kapı duvar. Almanca''yı denemiş, bizimkiler duvara bakar gibi bakıyor. İtalyanca tekrarlamış, hala aval aval bakıyorlar. Sonunda pes etmiş turist. Çekmiş gitmiş. Dursun Temel''e dönmüş: "Pak uşağum, hiç olmazsa ha pir yabancu dil pilseydik ne iyi olurdu..." Temel gülümsemiş: "Neye yarar uşağum, bak herif dört dil piliyor, işinu halledebildu mu?"

Master
02-12-2009, 17:15
Adamın biri evine gelir ve posta kutusunda telefon faturasını görür.Bir bakar ki 3 milyar küsur lira fatura...Beyninden vurulmuşa döner.
Hemen ayrıntılı fatura ister. Fatura gelir.Aranan bütün numaralar adamın
arkadaşlarına ve dostlarına aittir.Adam ;”Bu nasıl olur? Ödeyeceğiz mecburen" der..
O sırada gözü papağanına takılır.......?????Bir an tereddüt eder.Gece
papağanı gözlemeye karar verir.Papağan kafesinden çıkar ve telefonun basına gidip rehberi açar, adamın arkadaşlarını tek tek arayıp saatlerce konuşmaya baslar..Adam sinirden çıldırmış bir şekilden papağanı yakalar ve kanatlarından duvara çiviler.
Papağan çarmıha gerilmiş bir vaziyette duvarda asili kalmıştır.Adam sinirle papağanı azarlar;"Bir hafta burada asili kal da aklin başına gelsin.
Çek bakalım cezanı."Adam gider.

Papağan bir bakar, karşı duvarda çarmıha gerilmiş Isa durmakta.Hemen muhabbete koyulur; "Birader sen ne kadardır buradasın?"

"2000 yıldan fazladır buradayım" der Isa.

Papağan hayretler içinde kalır;"Ohaaaa! Nereyi aradın lan öyle...."

Master
07-12-2009, 22:21
Genç adam eczaneye girmiş.
-Abi bana bir viagra verimisin demiş.
Eczacı vermiş viagrayı.

Genç adam sormuş.
- Kaç para?
- Eczacı 10 tl.
Genç adam 100 tl vermiş .

Eczacı: bozuk yokmu demiş
Genç adam : yok.

Eczacı: karşıdaki cerezciden bozdur gel.
Genç adam: abi çerezci beni tanımaz ki.
Eczacı: ben burdan işaret ederim bozar paranı demiş.
Gençadam karşıdaki cerezciye gitmiş.

Abi eczacı beni gönderdi ,100 tl yi bozacakmışsın, birde 500 tl para
vercekmişsin der
Cerezci başını kaldırıp eczacıya bakmış, karşıdan eczacı başını
salıyarak onay vermiş

Genç adam gelmiş ezcacıya 10 tl yi vermiş, viagrayı alıp gitmiş

Akşam üzeri cerezci gelmiş eczacıya 500 tl yi alayım demiş
Eczacı şaşırmış. Ne 500 tl si demiş
Çocugu gönderdin hem 100 tl bozdurdun, hemde 500 tl istedin ya demiş.
Hatta sana baktım onayladın karşıdan.
İşte o an anlamış eczacı başına geleni,vermiş cerezciye 500 tl yı tabii.

Ertesi gün yaşlı bir acma girmiş ezcaneye.
Eczacıya; oğlum ben viagra alacam ama etkileri nasıldır bilgi veririmisin demiş.

Eczacı; amca şu kadarını söyliyeyim dün birsine viagra verdim daha adam kutusunu açmadan hem cerezciyi hem beni becerdi.....


Minik Not : Email ile ileten dosta tşk ederim

buena vista
08-12-2009, 19:03
KADININ evinde cam kırılmıştı, camcıyı aradı ve siparişi verdi, yarım saat sonra zil çaldı.
Kadın megafondan seslendi;
“Kim o?”
“Camci be ya...”
Kadın kapıyı açtı ve camın takılacağı yeri gösterdi, beş dakika sonra yine zil çaldı.
“Kim o?”
“Camci be ya...”
Kadın;
“Yanlışlık var, az önce bir camcı gelmişti?...”
“Düştük be ya...”

Master
18-12-2009, 08:24
Fadimenin Kedisi

Temel, Fadime'nin kedisinden nefret etmektedir. Birgün kararını verir ve Fadime evde yokken kediyi yakalayıp, arabasına koyar. 1-2 kilometre kadar ileride, bir köprünün yanına bırakıp evine döner. Kapıyı açıp eve döndüğünde bir de bakar ki, kedi sepetinde oturuyor. Ertesi gün, Fadime'nin evden çıkmasını bekleyip, kediyi yine arabaya atar. Bu kez 5-6 kilometre ötedeki bir kasabada, bir çöp konteynerinin içine bırakır. Eve döner, kapıyı açar, kedi yine baş köşeye kurulmuş, Temel'e kötü kötü bakıyor... Ertesi gün işi iyice inada bindirir, kediyi yakaldığı gibi 10-15 kilometre direksiyon sallar, bulduğu her tali yola girer, kedi yönünü kaybetsin diye çeşitli şaşırtmaca yollara girer, daireler çizer. Sonunda yaptığı işten iyice emin olunca, arabayı durdurur ve kediyi bırakır. Arabasına atlayıp, evinin yolunu tutar.

Saatler sonra Temel, Fadime'ye telefon açar;
- Uy Fadime, kedi yaninda mi?

- Evde, niye soriysun da?

- O ib.....'yi ver telefona, Kayboldum…

dohol
20-12-2009, 12:40
Türk uyarlaması ;)

Holywood'un yüzlerce kez işlediği;

'uçakta pilotlar ölür ya da bayılır, yolculardan biri merkezden telsiz talimatıyla uçağı indirir'

klişesinin uyarlanmış hali. ABD de olur da Türkiye'de olmaz mı ? yurdum insanı el atmış mevzuuya ;


- aloo, aloo, abi ben kamil koc istanbul-ankara otobüsünden arıyorum. kaptan molada içkiyi fazla kaçırdı herhalde, uyuyor şimdi.

- evlat sakin ol, muavin orda mı?

- hayır, otobüste değil, tanrım ona ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok!

- tamam evlat, hiç korkma, sizi kurtaracağız. şimdi şoförü yavaşça koltuktan yana çek, sen oturacaksın onun yerine.

- ama onu yana çekersem düşer, kendinde değil!

- düşs ün pezevenk! oraya senin oturman lazım.

- tamam, oturdum. şimdi ne yapmalıyım?

- direksiyonu tut, ne çok sıkı ne çok gevşek.

- tuttum. çok eğlenceli görünüyor ehu

- evlat, ciddi ol, 40 yolcunun hayatı senin elinde. şimdi; önündeki panelde

bir çok gösterge var değil mi? tam ortadaki büyük olana bak, ne yazıyor

orda?

- bismillahirrahmanirrahim.

- hayır göstergenin üstündeki yazıya değil göstergeye bak! Hız göstergesine bak, kaçla gittiğinizi görebiliyor musun?

- sıfır.

- nasıl sıfır? dikkatli bak.

- sıfır, gerçekten sıfır. ölecek miyiz?

- otobüs duruyor mu gidiyor mu bunu söyle bana seni kuş beyinli!

- duruyooor

- kalk sit tir git eşşoğlueşşek.! bize de panik yaptırdın. Şoför uyanınca devam edersiniz

ar_de_
21-12-2009, 13:10
http://i.imagehost.org/0522/teyzeler.jpg

teyzeler :;kahkaha

ar_de_
24-12-2009, 11:02
“34 yıllık evliyim,
düğün videomuzu TERSTEN oynattıkça inanın mest oluyorum... En sevdiğim yer neresi mi?..
Karım nikah yüzüğünü parmağından çıkarıyor, nikah salonunda geri geri gidip kapıda bir arabaya binip caddelerde kaybolmuyor mu keyiften çıldırıyorum!..”
:;kahkaha

Gozlemci
25-12-2009, 07:05
Hasan Pulur'un kosesinden. Kendilerini "demokrat" diye yutturmaya kalkan yandas basinin kalemsorleri ve ismi lazim olmayan bazi Buyuk Turk Buyukleri icin yazilmis herhalde....

Amerikalılar çok usta, mükemmel bir ajan yetiştirmişler, doğma büyüme Rus, gizlice Rusya’nın göbeğine indirecekler, istihbarat alacaklar.
Gizli ajan uçaktan atlamış, en yakındaki köye gitmiş, köylülerle selamlaşmış, oturup votka ve lahana turşusu söylemiş, her şey o kadar olağan ki, bir Rus ancak bu kadar olur!
Biraz sonra meyhane boşalmış, birer ikişer çıkmışlar, Amerikan ajanı ile meyhaneci baş başa kalmış, ajan fırsat bu fırsat deyip laf açmış, ağzından laf alacak...
Rus meyhaneci, elinin tersiyle “Bırak ulan!” demiş:
“Rusun zencisi olur mu?”

buena vista
28-12-2009, 11:51
BİR turist gemisi fırtınaya yakalanmış, koca gemi sandal gibi batıp çıkıyor. Kaptan son çare yolcuların gemiyi terk etmelerini istemiş, belki öyle kurtulurlar diye...

Hiç kimse yerinden kıpırdamamış...

KAPTAN ne demişse faydasız, aklına bir tayfa gelmiş. O kadar hoşsohbet ve tatlı dilliymiş ki, yılanı deliğinden çıkaran cinsten...

Çağırmış tayfayı, "Bir de sen konuş!" demiş.

BİRAZ sonra yolcular birer ikişer denize atlamaya başlamışlar. Gemi boşalmış, kaptan tayfaya hayretle sormuş:

"Ne yaptın, ne söyledin?"

"İngilizlere, sizin gibi asil, soylu insanlara batmak üzere olan bir gemide olmak yakışmaz dedim, anladılar. Sıra Amerikalılara geldi, onlara da deniz suyunun insan sağlığına faydalarını ve içindeki vitaminleri anlattım, hemen denize atladılar."

"Ya Türkler? Onlara ne dedin?"

"Çok kolay. Denize girmek yasaktır dedim, yasağı duyan denize atladı!"

buena vista
07-01-2010, 15:22
Karı - koca cumartesi gecesini dışarıda geçirmek üzere hazırlanmışlar, ışıkları söndürmüşler, telesekreteri açmışlar, kuşun kafesinin üzeri kapatılmış, kedi arka bahçeye bırakılmış, yan duraktan taksi gelmiş, tam kapıyı kilitleyip çıkacaklarken kedileri kapı aralığından tekrar içeri girmiş..
Evde kimse yokken kedi kuşu yemeye çalıştığı için evde kalmasını istememişler, kadın taksiye, adam da kediyi tekrar dışarı çıkartmaya gitmiş..
Titiz kadın takside beklerken "Ne olur ne olmaz" diye düşünüp şöför evin bütün gece boş olduğunu bilmesin diye
"Kocam da şimdi geliyor.." demiş, "Annem'e iyi geceler demeyi unutmuş, o da çok kırılır bu tip şeylere, onun için gitti.."
Birkaç dakika sonra kocası da taksiye binmiş,
"Beklettim özür dilerim.." demiş nefes nefese, "Aptal orospu geleceğimi bildiği için yatağın altına saklanmış, elbise askısı ile dürte dürte zar zor dışarı çıkardım, kaçmaya çalışınca ensesinden yakaladım, beni tırmalayıp zarar vermesin diye battaniyeye sardım, vurdum kıçına tekmeyi biz gelene kadar arka bahçede beklesin şıllık."

Şöför, park ettiği yerden çıkarken öndeki arabaya bindirmiş..

(Y.Tuna'dan)

meraklı
18-01-2010, 16:11
Gönül verip gönül geçme..
Ekmediğin yeri biçme..
Benden sana bir nasihat..
Tek başına rakı içme..

Meze mezedir deyip seçme..
Kavun peynirden vazgeçme..
Benden sana bir nasihat..
Çok yiyerek rakı içme..

İçkini zevkinle iç..
Başlamadan kahır etme..
Benden sana bir nasihat..
Bir şey kurup rakı içme..

Salataya itibar et..
Meyveleri ihmal etme..
Benden sana bir nasihat..
Kızartmayla rakı içme..

Akşamcıysan beni dinle..
Keraheti geciktirme.. .
Benden sana bir nasihat...
Başlamadan çorba içme..

Arkadaşını iyice seç..
Nüktedandan sakın geçme..
Benden sana bir nasihat..
Dertlilerle rakı içme..

erdoğan der ki neşeli ol..
Muhabbetsiz kişi seçme..
Benden sana bir nasihat..
Şeftalisiz rakı icme...


:friends:- :**:

AnnE
19-01-2010, 06:42
Birşey kurmamaya ; dertlilerle içmemeye, şeftaliye itiraz ederim.
Erdoğan kimdir ; kimse kim; ama aynı masada rakı içilmez bu herifle. Zira, rakı üstüne dörtlükler düzerken en basit hece ve kafiye düzenini bile iğfal etmiş. Akşamcıya bile nasihat ediyor. Ulen ; adamın adı üstünde akşamcı !!! öyle geyik olsun, alemlere akılsın felan diye değil, akşamdan akşama içiyor işte. Bu adama içmenin vakti hakkında nasihatte bulunmak kime kalmış. Hele hele !! keraheti geciktirme diyor. Yahu kerahet vakti demek zaten belirli bir saati ifade etmez ; içki içmeye başlama zamanını ifade eder ki, yerine göre, adamına göre değişen, izafi bir vakittir.

Masaya bile kusabilme ihtimali var bu adamın. Hayır ; kusmaya itirazım yok da, masaya da olmazki canım. Ulen bu Erdoğan, herkese şirin görünmeye çalışıp bilip bilmediği her halt hakkında konuşan Erdoğan olmasın !!!

buena vista
25-01-2010, 07:59
Bir doktor, hemsiresi ile bulusmalara baslar. Bu bulusmalardan kisa bir sure sonra, hemsire gelir ve hamile oldugunu soyler. Fakat Doktor, bu olayi karisinin duymasini istemediginden, hemsireye bir miktar para verir ve italya'ya gitmesini ve cocuk dogana kadar orada kalmasini ister. Hemsire, 'Bebegin dogdugunu sana nasil haber verecegim? ' diye sorar. Doktor da ;'Bana hemen bir kart gonder ve arkasina 'spagetti ' diye yaz. Ben durumu anlarim. Baska bir aciklama yapmana gerek yok' der. Hemsire parayi alir ve ucaga binip italya'ya gider.Alti ay kadar sonra, bir gun doktorun karisi evden arar ve doktora ; 'Sevgilim, bugun postadan senin adina Italya 'dan postalanmis ilginc bir kart geldi.Fakat ne anlama geldigini anlayamadim. ..' der Peki karicigim, ben aksama eve gelince sana gerekli aciklamayi yapacagim' der doktor ve telefonu kapatir. O aksam doktor eve geldiginde; karti alir okur ve kalp krizinden oldugu yere duser.Acil yardim ve tibbi mudahelelerin sonunda doktor kendine gelir ve biraz rahatladiktan sonra acildeki doktorlar adamin elinde hala siki sikiya tuttupu karti alir ve okurlar... Spagetti, spagetti, spagetti, spagetti.... ikisi; sosisli, ikisi; sade!


XXx XXx

Yasamak güzel..

maho ağa, dağ, bayır gezerken bastığı yere dikkat etmez ve uçurumdan yuvarlanmaya başlar. çizgi filmlerdeki gibi, uçurumun yarısında bir ağaç zor tutunur. kendine gelince var gücü ile seslenir;

- ula yoharida kisme yoh miiiii?.....

sadece sesi yankılanmaktadır. aradan biraz zaman geçer.
bir gayret daha;

- ula yoharida kimse yoh miiiii?...

hiç ses soluk yoktur. epey zaman geçer. hava kararmaya, tutunduğu dal çatırdamaya başlamıştır. zaten kolunda da mecal kalmamıştır. son bir gayretle ve bağırmaktan kısılmış olan sesi ile:

- ula, ula yoharida kimse yoh miiii?...

derken, nereden geldiği belli olmayan,içinden mi,dışından mı bir ses duyar;

-ben varım!...

gözleri parlamış ve azıcık can gelmiştir maho ağaya;

- ula.. sen kimsin?

ben seni yaratan allah'ınım.

-bana bir çare allahım, ne olur!

allah;

- saatlerdir orada sabırla ve isyan etmeden bekledin ey kulum. bu sabrının mükafatı olarak senin bütün günahlarını affettim. bırak elini ve gel cennetime!

maho ağa azıcık düşünür;

-ula.. başka kimse yoh miiiiiii?...

Master
27-01-2010, 18:52
Bir Alman, bir İtalyan, bir Fransız ve bir İngiliz aralarında köpeğe hardal yedirmek konusunda iddiaya tutuşurlar.

Alman önceliği alır, hardalı topak yapar ve köpeğin ensesinden tutarak zorla ağzına tıkar... Hayvanın ağzı yandığı için hardalı yemez ve çıkarır....

İtalyan hemen atılır, öyle olmaz der ve hardalı makarna şeklinde ufak parçalar halinde bölerek, köpeğe yedirmeğe çalışırsa da, hayvanın ağzı gene yandığından o da başaramaz...

Fransız da, konuya kendi açısından yaklaşarak, hardalı önce sulandırıp, sos olarak köpeğe yedirmek için uğraşırsa da, bu uygulama ile de bir sonuç alamaz...

Sıra İngilize geldiğinde, İngiliz, önce köpeği okşayarak yanına çeker, sırtını sıvazlar, sonra, hardalı topak yaparak hayvanın poposuna yapıştırır. Köpek ardı yandıkça başlar hardalı yani arkasını yalamaya, kısaca, canı yandıkça yalar, yandıkça yalar ve sonuçta yalaya yalaya hardalı bitirir.....
+++++

Minik Yorum : hımmm..Vay beee

buena vista
07-02-2010, 11:37
Çay daha iyi

Orta yaşlı kadın evde boya ve badana yaptırırken, kocası akşam işten eve geldiğinde yanlışlıkla yatak odası kapısının tam ortasını eliyle tutunca leke oluşmuş. Ertesi gün boyacı işe başlamadan evvel evin hanımı boyacının yanına gitmiş, “Ustacığım birlikte yukarı yatak odasına gidelim..” demiş “Dün gece eşimin ellediği yeri sana göstermek istiyorum!..”
“Aman abla..” diye cevap vermiş boyacı, “Dünya kadar işim var, vaktim de kısıtlı, sen en iyisi bana bi çay koy vallahi daha çok hora geçer...”

XXX

Fadime’nin mintanları

TEMEL işten eve erken dönmüş. Kapıyı açıp salona girince ne görsün? Fadime çırılçıplak salonun ortasında yatıyor. “Uyyy! Bu ne haldur Fadime?” diye kükreyince; Fadime başlamış ağlamaya, ağlarken de söylenmeye;
“Sen bağa mintan aldun da ben ciymedum mi?”
Tepesi atan Temel hışımla gardırobun kapağını açmış, başlamış içindekileri gösterip bağırmaya;
“Cözine dizune dursun Fadime! Aha kırmızı mintan! Aha pullu mintan! Aha eteyi sulu mintan! Selamınaleyküm Osman! Aha yeşil mintan!.. Aha!..”


XXX

Çiftlik ekonomisi
İngilizseniz: İki ineğiniz vardır. Birini satıp bir öküz alırsınız. Sürünüz çoğalır, işler artar, ekonomi büyür...
Çinliyseniz: Bir ineğiniz ve bir öküzünüz vardır. Buzağıları satar zengin olursunuz.
Hintliyseniz: Bir ineğiniz ve bir öküzünüz vardır. Ama onlara taparsınız... Açsınızdır ama Nirvana’ya ulaşırsınız.
Pakistanlıysanız: Hiç ineğiniz yoktur. Hindistan’daki tüm ineklerin size ait olduğunu iddia edersiniz. Paraları nükleer başlığa yatırırsınız.
Amerikalıylsanız: İki ineğiniz vardır. Altı inek kadar süt almak için 24 saat 3 vardiya zorlarsınız. İnekler telef olunca, suçlayıp işgal edecek bir ülke ararsınız...
Almansanız: İki ineğiniz vardır. İkisi de mekanik harikasıdır... Her saat başı, dakik süt verirler.
Fransızsanız: İki ineğiniz vardır. Birinden şarap diğerinden peynir sağarsınız...
Yunanlıysanız: AB damgalı iki ineğiniz vardır. Ama süt sağmayı bilmezsiniz.
İsviçreliyseniz: Beşyüz ineğiniz vardır. Ama hiç biri sizin değildir. Hepsinden kira alırsınız.
Rus iseniz: İki ineğiniz vardır. Fakat dört tane var sanırsınız. Çünkü votkayla çift görünürler...
İsrailli iseniz: İki öküzünüz vardır. İkisini de yönetici yaparsınız! Ondan sonra yaptığınız inekliğe oturur ağlarsınız...
Türkseniz: Oturup yukarıdakilerden hangisine benzediğinizi düşünür durursunuz...

XXX

KADININ ELİNİ NEDEN ÖPERSİNİZ

Fransız erkeğine sormuşlar; “Kadının elini niye öpersiniz?”
Fransız cevaplamış; “Kadına saygı duyarım. Erkek ile bir bütünü tamamlar.”
Alman erkeğine sormuşlar; “Kadının elini niye öpersiniz?”
Alman cevaplamış “Kadın kutsaldır. Hayatın devamını sağlar, doğurur.”
Türk erkeğine sormuşlar; “Kadının elini niye öpersiniz?”
Türk erkeği cevaplamış; “Bir yerden başlamak lazım!

Master
08-02-2010, 01:13
GATA ile cami arasındaki farklar / Ahmet Hakan


ANTALYA Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li Prof. Mustafa Akaydın şöyle demiş:

“Camiye ayakkabı ile giriliyor mu ki GATA’ya türbanla girilsin?”

Söyleyin şimdi hangisine yanalım?

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un bile sahip çıkmadığı uygulamaya bir CHP’linin sahip çıkmasına mı?

Yoksa...

Üniversite profesörü bir belediye başkanının “mantık” dersinden çakmasına mı?

Ya da...

Hiçbirine yanmayıp “GATA” ile “cami” arasındaki farkları anlatmaya mı çalışmalıyız?

Hadi bakalım...

“Gayret bizden / başarı Allah’tan”...

* * *

GATA: Kul yapısıdır...

CAMİ: İlahi yapı...

GATA: Burada “Hop! Hemşerim giremezsin” diyene, “Niye ki birader” diye çıkışılır...

CAMİ: Burada kural koyucuya çıkışmaya kalkarsan akıl sağlığından kuşku duyulur...

GATA: Buraya her dinden, her renkten, her sınıftan insan “vatandaş” kimliği ile girer...

CAMİ: Buraya her dinden, her renkten, her sınıftan insan, “kurala uyarak” girer...

GATA: Hastaya kimlik sorulmaz...

CAMİ: Mümine kıyafet sorulur...

GATA: Kuralları kullar koyar...

CAMİ: Kuralları yaratıcı koyar...

GATA:Bu kurum ile “inanç” arasında hiçbir bağlantı yoktur.

CAMİ: Bu kurum baştan sona “inanç” ile ilgilidir...

GATA: Hasta ziyaretine gelen bir insanın giysisine karışılmasının mantığı yoktur.

CAMİ: Ayakkabıyla girersen halıları kirletirsin...

GATA: Mabet değil hastanedir.

CAMİ: Devlet kurumu değil mabettir...

* * *

Son söz:

Eğer “ayakkabı” ile “başörtüsü” arasında hiçbir fark gözetmezsen sittin sene iktidara gelemezsin...

buena vista
14-02-2010, 10:58
İKİ arkadaş Sevgililer Günü hangi hediyeyi alacaklarını konuşuyorlarmış. Biri “Ben geçen yıl ev aldım, önceki yıl da yat aldım. Bu yıl ne alsam acaba?” demiş. Diğeri de “Ben geçen yıl yazlık ev, önceki yıl da BMW aldım. Bu yıl ne alsam acaba?” diye sormuş. İkisi de düşünürken oradan geçen bir çöpçüye sormuşlar;

- Arkadaş, sen olsan Sevgililer Günü ne alırdın?

- Ben olsam don alırdım!

- Neden?

- Neden olacak. Giyer o sevinir, çıkarır ben sevinirim!..

ar_de_
15-02-2010, 00:43
http://img697.imageshack.us/img697/1084/uzaktankumanda.gif (http://img697.imageshack.us/i/uzaktankumanda.gif/)

buena vista
15-02-2010, 08:03
Bizim uyanık Temel Amerika seyahatinde , barda tek başına oturan bayanın yanına yaklaşarak oturup oturamayacağını sorar.. Aldığı olumlu yanıt üzerine muhabbet başlar..
"Ne işle meşgulsünüz ?" der bizimki
"Son zamanlarda doktora tezim olan, dünya insanlarının penisleriyle ilgili araştırma yapıyorum" der bayan..
Bizimki dumur olmuştur AMA hiç bozuntuya vermeden :
"Peki NE çıktı araştırma sonuçlarınızdan ?"
"Araştırmalar sonucunda gördüm ki, en uzun penisler İtalyanlarda, en kalın penisler ise İranlılarda oluyor" der bayan ve ekler: "Bu arada isminiz neydi"
Bizimki hemen cevap verir :
"Roberto Rafsancani"...

buena vista
26-02-2010, 21:51
- Selam, benim adım Selma .

- Selam, benimki de Ozge, sen nasıl öldün?

- Donarak öldüm.

- Ne kadar korkunç.

- Yok o kadar kötü değildi, soğuktan titremem geçince ısınmaya başladım ve uyku bastı, sonunda huzur dolu bir ölüm.

- Peki sen nasıl öldün?

– Ağır bir kalp krizi geçirdim. Kocamın beni aldattığını sandım, onu iş üstünde yakalamak için eve erken geldim, fakat evde tek başına televizyon seyreder halde buldum.

– Sonra ne oldu?

– Kesinlikle evde başka bir kadının olduğundan emindim, bütün evi aramaya başladım. Çatıyı, yatakların altını her yeri aradım fakat bulamadım. Ararken aşırı yorulmuşum, kalp krizi geçirdim ve öldüm.


– Ah be güzelim bir de derin dondurucuya baksaydın, şu anda ikimiz de yaşıyor olacaktık...

buena vista
04-03-2010, 07:26
Bektaşi babası dere kenarında oturmuş çamurdan küçük adamcıklar yapıyormuş. Oradan geçen mollalardan biri sormuş:
- Ne yapıyorsun?
-Görmüyor musun, adam yapıyorum.
- Bre zındık, adam yaratmak tanrıya vergidir.Sen kim oluyorsun da...
Bektaşi babası bir tebessümle mollanın sözünü kesmiş:
- Ne var bunda be molla. Rızkını vermedikten sonra yap yap salıver..

XXX XXX

Kelime

Anne, uygunsuz bir kelime kullanan çocuğuna, '' o kelimeyi bir daha ağzına almazsan sana 20 lira veririm'' der.
Çocuk cevap verir: ''Ben bir kelime daha biliyorum, enaz 100 kağıt eder.''

ar_de_
04-03-2010, 11:51
( medya yorumları yerine buraya uygun gördüm yazıyı )


Pazar, Mart 22, 2009

PENCERE

İLHAN SELÇUK

Bektaşi Felsefesi Ağır Basacaktır...

Ortalıkta kızılca kıyamet koptuğundan ve de haramzadelerle uğraşmaktan son günlerde Baba Erenler’i unuttuk...

Oysa cemaatçi faşizm Anadolu’yu sardı, gidip gelenlerin anlattıklarına göre, artık meyhane bir yana, kimi illerde bir kadeh içki içecek lokantayı bile ara ki bulasın...

Oysa Anadolu yeryüzünde ve İslam coğrafyasında Bektaşi’nin anayurdu değil mi...

Osmanlı döneminde bile bizim toplum bugünkü gibi softalaşmamıştı...

*

Bektaşi on parasız kalmış, ne yapsın, camiye gitmiş, herkesle birlikte duaya başlamış:

- Ey koca Allahım, bana para ihsan eyle ki doya doya bir rakı içeyim...

Yanındaki softa duayı işitince köpürmüş, Bektaşi’ye:

- Behey dinsiz imansız, demiş, Allah’tan rakı parası istemeye utanmıyor musun?..

Bektaşi softaya sormuş:

- Peki, sen Allah’tan ne istiyorsun?..

Softa:

- İman...

Bektaşi:

- İyi ya, demiş, herkes kendinde olmayanı ister...

*

Bektaşi Babası’na sormuşlar:

- Allah var mı?..

- Elbette var, seksen yıldır boğuşuyoruz, hep onun dediği oluyor...

*

Bektaşi’nin bir türlü ödeyemediği bir borcu varmış, camiye giderek duaya başlamış:

- Ey Allahım, borcumu ödeyecek kadar para ihsan eyle!.. Ben bunlar gibi günde beş kez gelip seni taciz etmem, bir daha uğramam...

*

Bektaşi’nin evinin kapısını hırsız çalmış, Baba Erenler de mescidin kapısını söküp evine takmış...

Komşuları öfkelenmişler:

- Sen ne yaptın?..

Bektaşi:

- İşi Allah’a havale ettim, demiş, hırsızı yakalasın, benim evin kapısını bulup kendi evine taksın...

*

Bektaşi’ye sormuşlar:

- Dünya neden böyle?..

Hemen yanıt vermiş:

- Altı günde yaratılan dünya bu kadar olur...

*

Mollanın biri Bektaşi’ye:

- Sana günde beş lira vereceğim, ama, her gün namaz kılacaksın...

Anlaşmışlar...

Ancak Bektaşi’nin aptes almadan namaz kıldığını gören molla sormuş:

- Erenler, neden aptes almadan namaz kılıyorsun?..

Bektaşi:

- İmanım, o senin dediğin sulu namazdır, beş liraya kılınmaz...

*

Bektaşi her cenazenin arkasından dermiş ki:

- Yuh olsun gidene...

Sonunda hastalanmış, yatağa düşmüş, çevresinde toplananlar sormuşlar:

- Şimdi ne diyeceksin?..

Bektaşi hemen yanıtını yapıştırmış:

- Kalanlara yuh olsun...

*

Bektaşi mizahının dünyada eşi menendi yoktur, bugün ülkeye egemen olan ham ervahların bu mizahın inceliğine ulaşmaları olanaksız...

Dincilik vaktiyle Anadolu toplumuna aşılanan yaşama keyfine de düşman...

Ne var ki, eninde sonunda, Alevi-Bektaşi hayat felsefesinin Türkiye’deki vazgeçilmezliği insanımızın bilincinde ağır basacaktır...

buena vista
08-03-2010, 09:17
Temel ile Dursun Londra’da gezinirken
> bakmışlar ki ahali haldır huldur bir yere gidiyor..
> Sormuşlar..
> U2’nin konseri varmış..
> Bizimkiler:
> “ Cidelum, biz de corelum ..” deyip soluğu stadyumda
> almışlar..
> Konser başlamış..
> Millet coşkuyla şarkılara eşlik ediyor..
> Bizimkiler de eğlenir gibi yapıyor..
> Solistleri Bono birden müziği durdurup elini
> şaklatmış..
> Herkes şaşkın..
> İki üç saniye sonra bir daha şaklatmış..
> Bir daha..
> Sonra:
> “Elimi niye şaklatıyorum biliyor musunuz?” diye
> kalabalığa sormuş..
> On binlerce kişiden çıt yok..
> Bono, sorusunu kendisi cevaplandırmış..
> “Afrika açlık çekiyor.. Ben elimi her çırptığımda
> oralarda bir çocuk ölüyor..”
> Refah toplumunun bireyleri bu gerçeğin böyle ifade
> edilmesinden şaşkın, şoklanmış gibi soliste bakarken
> gerilerden Temel’in sesi yükselmiş..
> “Goduğumun evladı.. Sen de elini çırpma o zaman..”

buena vista
14-04-2010, 07:54
Gerçek bir mektuptur Temel fıkrası değil !

Trabzonlu Temel Ağa'nın sevgili torunu Eda'ya verilen ödev ile başı derttedir. Eskişehir'e göç eden arkadaşı Niyazi'ye başına gelenleri yazar:

Niyazicugum. Hani benim küçük torun var ya. Geçen akşam, geturdi ödevini önüme koydi. Bi yandan da aglay. Zaten dertlerini hep baga açar.

Dedi ki; 'Habunlari anliyamadum. O yüzden da yapamadum. Yarin ögretmen beni dövecek.'

Dedum ki; 'Aglama usagum, bunun içun ögretmen adam dövmez. Simdi oni çözeruk.'

Ne mümkün Niyazi kardasum:

Bi tirenlan, bi otobos ayni istasyondan kalkmislar. Tiren otobostan üçte bir daha hizli gidiy. Otobos iki yerde onbeser dakka istirahat vermis. Tiren da bi yerde durmis, 20 dakka su almis. Otobos saatte 60 kilometro gidiymis. Tiren 5 saat sonra gidecegi yere varmis. Otobos ise ne vakit sonra oraya varacakmis. Ograstum yapamadum.



Usak aglay.

Derken bubasi geldi. O da çözemedi. Diyrum oga ki, ' damat, senun tanidugun tahsilli bi otobos sofori var ise oga soralim, belki o bilebilur. Yahutta sabah olsun ben usagi soforler cemiyetine götüreyum. Onlar arasinda belki tirenle yaris etmis bi sofor vardur da bize nasihat verur. 'Ha, biz bi yandan da usaga tireni tarif ediyruk.
Tiren görmemis ki...

Ne anasi görmis, ne bubasi. Ben da bi tek askerlukte Erzurum'dan Sivas'a gittiydum. Neysa kardasum, o gece çok kizdum. Diyeceksun ki niye?

Usak daha incir agacindan duti ayiramay; mezgiti gosteriyrum, hamsi diy; efendum, yumurtanun fabrikada yapilduguni sanay. Biz gelduk araba yaristiriyruk. Yani efendi, otobos saatinda varsa ne olur, geç varsa ne olur? Gurbetten yolci mi bekliysun? Eger varacagi saat onemliysa, edersun yazihaneye bi telefon, derler saga otobosun inecegi zamani.. Bu kadarluk mesele içun sabiyi subyani niye telef edersun?

Usakcuklarda sarki yok, türki yok, oyun yok; dayamis matamatigi.

Ayiptur..

buena vista
26-04-2010, 19:16
Agir ceza hakimi, tecavüz davasini yürütürken, karsidaki cifte bakar. Iri bir kiza, siska, çelimsiz kisa boylu birisi tarafindan tecavüz edildigi iddia edilmektedir.
Hakim buna bir türlü ikna olmaz, bu kiza bu adamin tecavüz etmis olabilecegine inanmaz ve olay yerinde kesif ve tatbikat yapilmasina karar verilir.
Kesif günü dag basindaki bir köye gidilir. Tecavüz olayinin, köy degirmeninin yakininda bir yerde gerceklestigi ifade edilir.
Hakim delikanliyi cagirir :
- "Nasil oldu anlat" der.
Delikanli kizin yari beline gelmektedir. Kizin yanina yaklasip anlatmaya baslar .
Hakim;
-"Sen buna yetisemiyorsun nasil yaptin" der.
Oglan
-"Bir biriketin üstüne cikip yaptim" der.
Biriketin üstüne cikar gene yetisemez.
Hakim kizinca "iki biriketti" der, gene yetisemez .
Hakim kizinca üçüncü biriketi koyar, biriketlerin üzerinde düsmemeye
Calisirken hakim cok sinirlenir,
-"Dogruyu söyleyin,.. Cildirtmayin beni" der.
Bu esnada hakimin cok kizdigini goren kiz, (duyulur-duyulmaz bir sesle) ve yörenin sivesiyle konusur:

-"Eccük de ben çömelivedim hakim bey"

buena vista
13-05-2010, 08:14
Adamin biri, California'da bir kumsalda yürürken ayağı eski bir lambaya takılmış. Adam lambayı kumların içinden çıkarmış, ovalarken, içinden cin çıkmış.

Adam çok şaşırmış, cin başlamış konuşmaya "Beni lambadan kurtardın. Dile benden ne dilersen..."

Adam oturmuş ve bir süre düşünmüş ve "Her zaman Hawai'ye gitmek istedim ama uçaktan korkarım ve deniz beni çok tutar. Benim için Hawai'ye köprü yap böylece arabayla oraya gidebileyim" demiş.

Cin gülmüş ve "Bu imkansız. Bu işin lojistiğini düşün! Köprünün ayakları nasıl Pasifik'in dibine ulaşabilir? Ne kadar beton gerektiğini, ne kadar çelik gerektiğini düşün. Hayır, başka bir dilek düşün" demiş.

Adam tamam demiş ve gerçekten güzel bir dilek düşünmeye başlamış. En sonunda:

"Dört kere evlendim ve boşandım. Bütün karılarım her zaman duyarsız olduğumu ve onunla ilgilenmediğimi söylerdi. Bu yüzden, kadınları anlayabilmeyi diliyorum... Nasıl hissettiklerini ve neden ağladıklarını, birşey söylemedikleri zaman gerçekten ne istediklerini... Onları nasıl gerçekten mutlu edebileceğimi bilmek istiyorum..."

Cin cevap vermiş:

"Köprü iki şeritli mi olsun dört şeritli mi?"

buena vista
20-05-2010, 12:45
Doktor , erkek hastasını muayene ettikten sonra, adamın eşi ile özel
konuşmak istediğini bildirdi. Adam dışarıya çıktan sonra, kadına ciddi
bir sesle durumu anlatmaya başladı:
'Eşinizin hastalığı ciddi' dedi 'Korkunç bir stres'i var. Söylediklerimi
uygulamazsanız, bilin ki ilk gerginlikte ölecek'.
Sonra devam etti:
'Her sabah mükemmel bir kahvaltı hazırlamanız gerekli.. Neşeli olmasını
sağlamaya dikkat edin. öğlen için de yanına çok iyi bir yemek vermelisiniz.
Dört başı mamur bir menü. İş yerinde onu yesin. Akşam yemeği olarak ya
yumuşacık bir biftek, ya da bonfile hazırlayın. Bol sebze garnisiyle. Haftada
iki akşam da mükellef bir balık. Rakısına bir adet buz yeterli.
35liğin yarısını
geçmesin. Keyiflenir de 'bir duble daha' derse bırakın içsin. Böylece gevşer
biraz daha. Konuşurken sakın keyfini kaçıracak konulardan bahsedeyim
demeyin. Özel problemlerinizi de kesinlikle açmayın. Yoksa kötüleşiverir.
Kendinize mutlaka dekolte bir kıyafet seçin. Bakımlı olun. Yanına oturup
sırtını ovun. Televizyonda maç seyretmesi için her akşam teşvik edin.
Siz de yanına sessizce oturup kırmızı şarap servisi yaparsanız fevkalade olur.
En önemli nokta da şu: Haftada birkaç akşam seks yapın ve onu her bakımdan
tatmin etmeye bakın... Eğer bu söylediklerimi aksatmadan bir yıl kadar
uygularsanız, sanırım o takdirde kocanız iyileşip normal hayatına
dönecektir ve uzun bir mutlu yaşam sizi bekleyecektir.'.
Eve dönüş yolunda koca, eşine sordu:
'Doktor ne dedi sana?' dedi.
Kadın kısaca cevap verdi:
'ölecekmişsin!'

AnnE
25-05-2010, 07:33
gemilerde talim var
bahriyeli yarim var
oda gitti sefere
nede talihsiz başım var
Bence, talihsizlik meselesi kökten hallolmuş durumda, zira bahriyelilerin alayı Silivri'ye doğru uygun adım gönderilmekte.

hani benim recebim recebim
sarı lira vereceğim
almazsan kara kola gideceğim

Hmmmmmm ; sarı lira iyi fikir ; belki bu sarı liralarla dünya zengin liderleri arasında bir basamak yukarı cıkarım.2 milyarın üstüne birkac da sarı lira eklemek fena mı olur yani

hani benim recebim
gemi gelir yanaşır
içi dolu çamaşır
istanbulun kızları recep diye ağlaşır

Ha iyi bari ; bizim gemicik gelmiş , demek iç camaşır ithalatına da başlamışi bizim oğlan bu aralar;
Istanbul kızları üce ayrılır ; 4X4 lüler; sigortasızlar, bizden olmayanlar. Birinciler aglaşmaz, ikinciler nasılsa kuzu kuzu oyunu verir, ücüncüleri boşver.

hani benim recebim
beyaz giyme tanırlar
seni yolcu sanırlar
geçme kapım önünden
seni benden alırlar
hani benim recebim

Valla ; yolculuk ihtimali belirdi ; kapı önünden alma meselesine de artık yüce divan bakacak.

dentist
28-05-2010, 08:41
Temel eczaneye girmiş;
-Abi bana bir viagra verirmisin demiş.
-Eczacı vermiş viagr...ayı.
-Temel sormuş.
-Kaç para?
-Eczacı 10 tl.
-Temel 100 tl vermiş .
-Eczacı: bozuk yokmu demiş
-Temel :yok.
-Eczacı:karşıdaki çerezciden bozdur gel.
-Temel: abi çerezci beni tanımaz ki.
-Eczacı: ben burdan işaret ederim bozar paranı demiş.
-Temel karşıdaki çerezciye gitmiş.
-Abi beni eczacı gönderdi ,100 tl yi bozacakmışsın, birde 1000 TL para
-verecekmişsin demiş.
-Çerezci başını kaldırıp eczacıya bakmış, karşıdan eczacı başını
-sallıyarak onay vermiş
-Temel gelmiş ezcacıya 10 tl yi vermiş, viagrayı alıp gitmiş
-Akşam üzeri cerezci gelmiş eczacıya 1000 TL yi alayım demiş
-Eczacı şaşırmış
-Ne 1000 tl si demiş
-Çocuğu gönderdin hem 100 tl bozdurdun, hemde 1000 tl istedin ya demiş.
-Hatta sana baktım onayladın karşıdan.
-İşte o an anlamış eczacı başına geleni, vermiş çerezciye 1000 tl tabii.
-Ertesi gün yaşlı bir amca girmiş ezcaneye.
-Eczacıya oğlum, ben viagra alacam ama etkileri nasıldır bilgi verirmisin demiş.
-Eczacı; amca şu kadarını söyliyeyim, dün birisine bu viagradan verdim, daha
adam kutusunu açmadan hem çerezciyi hem beni ..... demiş.

Master
08-06-2010, 10:02
Yüzü gözü mosmor bir kadın doktora gider.

Doktor: Ne oldu size?

Kadın: Doktor bey, ne yapacağımı bilemiyorum. Kocam ne zaman içip de eve sarhoş dönse beni gebertene kadar dövüyor.

Doktor: Bu konuda size çok işe yarayan bir çözümüm var hanımefendi. Kocanız sarhoş olarak eve geldiğinde elinize bir bardak şekerli çay alın ve kocanız yatıp uyuyana kadar ağzınıza alacağınız bir yudum çayı ağızınız içinde sürekli dolaştırın....

İki hafta sonra, aynı kadın, eli yüzü düzgün şekilde doktoru ziyaret eder.

Kadın: Evet doktor, harika bir çözümdü bu. Kocam eve sarhoş geldiği her seferinde, yatıp uyuyana kadar ağzıma bir yudum çay alıp ağzımı çalkalar gibi ağzımda dolaştırdım; ve kocam bana hiç dokunmadı.

Doktor: Gördünüz mü, ağzınızı kapalı tutmak ne kadar çok işe yarıyor..

ar_de_
16-06-2010, 10:12
bu yazıyı okurken tebessüm sayfasına koymaya karar verdim . yüzümde toparlanamayan bir sırıtış yarattığını itiraf etmeliyim :)



Yaz mevsimi, kadınların av mevsimidir.. Erkek nüfus içinde evlilik yoluyla telefat en çok yaz aylarında olur.. Güneşten beyni ısınan erkek, eş seçerken neye dikkat edeceğini bilemediğinden telef olup gider.. İşte evlenecek eş arayan erkeklere benden “olmazsa olmaz” bir kadınlık tarifi.. Babamın hayrına..

Ben bir kadını kahvaltıda test ederim..

Kadın okumuş veya okumamış, zengin veya fakir, güzel veya çirkin, akıllı veya beyni moda sektörüne, estetik uzmanlarına ipotekli..

Benim için fark etmez..

“Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al..” türü kalıplarla da işim olmaz..

Kadın benim gözümde testi geçebilecekse dört dörtlük kahvaltı hazırlayabilmeli..

Bu köy yeri için de böyledir, şehir yeri için de..

Köyün kızı tandırın başına oturdu mu sacın üzerindeki yufkayı, İspanya arenalarında bir matadorun pelerin çevirmesi gibi çevirebilmeli..

Elin adamına “Eli içeride, saçı dışarıda..” dedirtmemeli..

***


Şehirli kadının kahvaltı hazırlamakta seçeneği çok fazla olduğundan onlara karşı daha sıkı dururum..

Köy kızında görmezden geldiğim hatayı, şehir kızında yakaladım mı affım yoktur..

Kahvaltı konusundaki hassasiyetimin sebebi şudur..

Yemek yapmayı iyi kötü herkes öğrenebilir.. En budala ev kızı bile anasına baka baka üç beş tarifi kapabilir..

Ama lezzetli yapar ama lezzetsiz..

Kahvaltı ise bambaşka bir konsepttir.. Renklidir, neş’elidir, sınırsız seçeneği vardır.. Hepsinden önce de “sunuş” denen olay fark yaratır..

Gözü, gönlü doyuran odur.. İşkembe nasıl olsa dolar..

DOMATES SÖĞÜŞ

Kadın kahvaltısını iddialı biçimde hazırladı ve sofraya buyur etti..

İlk baktığım şey o sofrada yeşillik türü şeylerin, domatesin, salatanın, taze biberin olup olmadığıdır..

Eğer kadının “kahvaltı fikrinde” salata malzemesine yer yoksa koyuver yakasını gitsin.. Onunla asla evlenilmez..

Haaa! “Elim mecbur.. Ambalajının lastiği patladığından, hediyelik paket dağıldığından..” diyeceksiniz, o zaman başka..

Nikâhı kıyarsın ama uğradığın maddi manevi kaybı telafi etmesi için aldığın kadını evlere temizliğe gönderirsin..

Pekiii.. Domatesi doğrayıp, kahvaltı masasına koymayı akıl eden bir kadınla evlenilir mi?

Bunun cevabı çok önemli..

Eğer domatesi kışlık odun gibi doğramış da odun ardiyesine yığar gibi tabağa yığmışsa, o kadın benim gözümde yanar..

Kendini bilen şuurlu bir kadın, herifine kahvaltı hazırlayacaksa saatini kurup sabaha karşı dört sularında uyanır..

Mutfağına girer.. Domatesleri çıkarıp teker teker kabuklarını soyar..

Kabuk inceliği için de ölçüler var.. Soyulmuş domatesten artan kabuk kadınların giydiği kombinezon şeffaflığında olmalı..

Gözüne dayayıp da altından baktın mı öbür taraftaki mutfak raflarını görebilmelisin..

Kadın domatesi odundan yonga çıkarır gibi soyuyorsa koyuver yakasını..

Nikâhı kıyarsan kıy.. Orasına karışmam ancak düğün masrafını çıkarmak için kışın Hasan Dağı’na oduna göndermek zorunda kalırsan gelip bana ağlama..

***


Sabah dörtte kalkıp, kahvaltılık domates hazırlama tarifine devam ediyorum..

Zarları temizlenen domates ince ince doğranmalı ve bir kayık tabağa yatırılmalı.. Bir başka tabakta ise sosu hazırlanmalı..

Bir kaşık sızma zeytinyağı, bir tatlı kaşığı sirke, bir tatlı kaşığı soya sosu, yarım sulu limon.. Sosun sıvı malzemesi bu..

İçine de kekik, karabiber, sumak, mahlep ve kimyon dökülmeli.. Bir miktar çırpıp dinlenmeye bırakmalı..

Sos dinlenirken ince kıyılmış kuru soğan bir tavada ölene kadar çevrilip, domateslerin üzerine yerleştirilmeli..

Geriye sosu üzerlerine dökmek kalır..

SÖĞÜŞ SALATA

Lakin hazır sosu domates dilimlerinin üzerine hemen dökmek tembel kadın işidir, yüz puanlık bir kahvaltının on puanını orada götürür..

Şuurlu bir ev kadını sosu dökmek için müezzinin sabah ezanını okumasını bekler.. Ondan sonra dökülen sos domatesi sulandırmayacağından işe yarar..

Bu arada bir başka tabağa salatalık ve maydanozdan oluşan karışım hazırlanmalıdır..

Salatalık illa ki Çengelköy bostanlarından çıkmalıdır.. İyice yıkandıktan sonra dilim dilim kesilmelidir..

“Nikâha elverişli ev kızı” ile “dangoz ev kızı” arasındaki farkı çıkaran önemli ölçülerden biri de budur..

Aldın bıçağı eline, salatalığı tekerlek gibi dilimledin.. Tabağa yığdın.. Bu olmaz işteee..

Tabağına kaç salatalık doğrayacaksan hepsi bir boyda, bir kalınlıkta olacak.. Çengelköy salatalığında bunu yapabilmek kolaydır..

Sonra o seçilmiş salatalıklar aynı kalınlıkta kesilecek.. Genişlik ve kalınlık için ölçü olarak Cumhuriyet Ata altını ideal modeldir..

Bu ebatlarda, itinayla kesilmiş salatalıklar bir kayık tabakta servis edildiğinde kuyumcu dükkânı vitrininde duran Cumhuriyet Ata altını gibi zengin bir görünüm verir..

Sunumdan önce salatalıkların üzerinde üzerine inceden zeytinyağı gezdirilmeli ve bir miktar yaban kekiği serpilmelidir..

Daha da ideal olanı o tabağı diğer yeşilliklerle süslemektir..

Yaprakları 3.7 milimetre eninde kesilmiş maydanoz ile bir miktar dereotu bu işe uygundur..

***


Vedat Milor ustam bu iş için güneşi otuz beş derece eğimli alan, alt tabakalarında kireç ve kaya örtüsü bulunan arazilerde yetişen maydanozları tavsiye ediyor..

Kahvaltıya bu kadar özenecek bir kadın bizim memleketten çıkar mı bilmem ama heveslisi varsa Kuzey İtalya’nın Pomerol vadisine kadar gidip bu maydanozu bulabilir..

Tabii Petrus üreticilerinden maydanoz ekecek yer kalmışsa..

Hazırlanan maydanoz ve dereotu salatalığın üzerine rastgele serpilmez..

Ot yerleştirme işi Versay Sarayı’nın doğu bahçelerindeki yeşil alan düzenlemesi ölçü alınarak yapılırsa tabak şık durur..

Bakın bu verdiğim tarifler, kahvaltı masasına konması gereken sadece iki tabak için.. Gerisine gazete sayfaları yetmez..

Bırakın komple bir kahvaltıyı sadece şu iki tabağı hazırlayabilecek bir kadına da paha biçilmez.. Ne demek istediğimi siz erkekler anladınız..

Kadın haklarına saygılıyım.

Selahattin Duman

Master
29-06-2010, 23:03
Adam oğlunun odasının önünden geçerken hayretle bakakaldı.
Yatağı güzelce toplanmıştı ve odası hiç ol...madığı kadar derli toplu
görünüyordu.
Sonra adam yastığın üzerine bırakılmış mektup zarfını farketti.
Üzerinde -Babama- yazıyordu.
Aklından geçen bin bir kötü düşünceyle mektup zarfını açtı ve
titreyen elleriyle mektubu okudu:
Sevgili baba;
Sana bu satırları derin bir pişmanlık ve üzüntü içinde yazıyorum.
Kız arkadaşımla kaçmak zorundaydım çünkü seni ve annemi yaşanacak
rezaletten uzak tutmak istedim. Gerçek tutku ve aşkı ben jale ile
buldum ve o öyle tatlı ki anlatamam… Şunu biliyordum siz onun
vücudunun her yerine taktığı küpeleri, derisine işlettiği dövmeleri,
kendine has o çılgın giyim tarzını asla ama asla onaylamayacaktınız ve
tabi benden çok büyük olmasıda bir sorundu. Fakat benim için bunlar
değildi gerçek tutku ve gerçek aşk… Baba jale hamile!
Jale’nin dediğine göre çok mutlu olacağız. Ormanda kendine ait bir
karavanı ve tüm kış yetecek kadarda yakacağı var. Bir sürü çocuğa
sahip olma düşüncesi rüyalarımızı süslüyor. Jale benim gözlerimi esrar
gerçeğine açtı ve artık biliyorum ki esrar kimseye zarar vermez. Esrar
yetiştirecek ve insanlara pazarlayacağız ve yine bu sayede ihtiyacımız
olan kokoin ve ekstaziye ulaşacağız.
Artık tam anlamıyla bilime yalvarıyoruz dualar ediyoruz şu AIDSin
çaresi bulunsun ve Jale sağlığına kavuşsun diye…..
O kesinlikle iyileşmeyi hakediyor.
Endişelenmeyi bırak baba ben 15 yaşındayım ve kendi başımın çaresine
bakabilirim..
Eminim birgün geri döneceğiz ve sen kendi torunlarını
tanıyacak,seveceksin
Oğlun…..
NOT: Baba yazdığım mektubun tek kelimesi bile doğru değil. Ben
Mehmet’lerdeyim.
Sadece sana; masamın üzerinde seni bekleyen karneden daha kötü
şeylerin olduğunu hatırlatmak istedim.

ar_de_
04-08-2010, 13:26
http://j.imagehost.org/0577/kad_n_erkek_fark.jpg

benzerini gözümle görmesem "yok canııım" derdim ama gerçek ...
benim gördüğüm kadın kumraldı ama sanırım sahte kumraldı :)))))))))

ar_de_
19-08-2010, 09:32
Annelerimizin Sinirlendiklerinde Söyledikleri Şirin Sözler :)

1-Seni doğuracağıma taş doğursaydım
2-Senin çocuklarında sana aynısını yapsın inşallah
3-Hep babanın tarafını tut sen
4-Kanser ettiniz beni
5-Kızdım mı adım kızdı oluyor
6-Öleyimde kurtulun benden ( Ev İşleri Yarım Kalır)
7-Sende kulağını bana verme
8-Gün yüzü göstermediniz bana
9-Kime çektin sen bilmemki
10-Seni alan 3 gün sonra geri getirir
11-Yaptığın banaysa öğrendiğin sana
12-Seni dokuz ay karnımda taşıdım ben
13-Kimin çocuğuna gülüp kimin çocuğunu kınadıysam başıma geldi
14-Hep sen yüz veriyorsun buna Mücahit :(
15-Sana da iyilik yaramıyor
16-Ne yani sen varken benmi ekmek almaya gideyim
vs
vs
vs


( aktaranın notu : annem hala bazılarını kullanıyor :))))) ...... )

ar_de_
24-08-2010, 20:36
mizah yaşamın cansuyu olmazsa olmaz... güncel paylaşımlar maalesef pek de
keyifli değil. bu yüzden hepimizi gülümsetecek paylaşımlar yapmaya çalışıyorum :)



************************************************** *****


Bazen filmleri, dizileri ciddi ciddi gerçek hayatla karıştırdığımızı düşünüyorum.

Düşünsenize Stepford Wives filmindeki gibi, ya da canımız Bihter’imiz gibi, her sabah saçımız yeni maşalanmış, “makyajlı ama makyajsız görünen” bir porselenlikte, adeta bir prenses gibi kalkıyor ve saten sabahlığımızı üzerimize alıyoruz. Uçuşarak odada geziniyor ve uzun kirpiklerimizi kırpıştırıyoruz. Nefesimiz bahar çiçekleri gibi kokmakta...


O Bihter ki sabahları gözlerinde çapak olmaz, yüzünü yıkamaz... O Bihter ki suratı yastığın şeklini almaz... O Bihter ki saçları sabah bile yoluk yoluk olmaz...
Zaten şu Bihter bitirdi evlilikleri, yemin ediyorum.


Ben de böyle kalkmak istiyorum ama olmuyor bir türlü. Uyanıyorum, ağzımın yerinde gözümü hissediyorum, saçımın her teli ayrı yöne bakıyor, yastık yüzüme patates baskı yapmış... Maalesef gerçekler böyle.


Can Tanrıyar, Petek Dinçöz ile biten evliliğiyle ilgili “Birbirimize dokunmakta zorlanıyorduk. Petek evde sahnedeki gibi alımlı ve bakımlı değildi. Makyaj yapmazdı, pijamayla ve terliklerle dolaşırdı” demiş ya. Sonra üstüne Petek Dinçöz “Kostüm giyip bekleyecek miydim? Pirinci gece kıyafetiyle ayıklayan bir kadın gördünüz mü?” yanıtını vermiş ya. (Aferin) “Bir evlilikte erkek beklentisi” konusunu Can Tanrıyar bu olayla nefis özetlemiştir.


Hikâye hep aynı, erkekler sürekli “Seksi kadın isterük” hezeyanları içinde, kadınlar ise buna çare peşinde. Çare aranmasa, ilişki noktalansa bile hep kabahat peluş terlikle gezen kadında kalıyor. Donla gezen erkekte değil. Döngü bu yani.
Kadın evlilikten sonra kendini dilediğince salmalıdır diyor değilim lakin “her daim sahnedeki Petek” yaklaşımı, gerçek hayatta aşırı doza kaçıyor. Kaçıyor da, her erkeğin “sahnedeki Petek”ini istemesi hakikati, hiç değişmiyor.


Ha, öte yandan, erkeklerde, beğendikleri, aşık oldukları kadınların insani özellikleri olmadığı gibi bir kanı var nedense.


şimdi, sevgili erkekler, biliyorum kabul etmeyeceksiniz fakat Miranda Kerr ya da ne bileyim, Gisele Bündchen filan da kaka yapıyor. Bacaklarında tüyler çıkıyor. Sabahları maymun gibi kalkıyor üstelik geceleri de horluyor. Gisele’in kocası “Gisele hiç podyumdaki gibi değil, bir kere bile kanat taktığını görmedim” filan diyor mudur? Ya da Dita Von Teese’in erkek arkadaşı, Dita evde sürekli eşofmanla geziyor diye bozuluyor mudur? Acaba Dita’ya yaklaşan erkekler “7/24 jartiyer, kırmızı ruj, aralık dudaklar ve şampanya kadehi içinde dans” beklentisi içinde midir?


Kardeş, bunun kışı var soğuğu var, hastalığı var... şubat ayında saten gecelikle sen yat yatabiliyorsan. Ayrıca her gün mutfakta pür makyaj, topuklu ayakkabı ve seksi elbiseyle yemek yapan bir kadın bulursan haber ver. Röportaj yapacağım kendisiyle.

Melike Karakartal - HÜRRİYET GAZETESİ


( aktaranın notu : son paragrafa bittim :))))
konuyla ilgili konuşan tüm kadınların ortak savunması )

Master
27-08-2010, 12:43
Cambaz”ın değişik anlamı vardır, at üstünde, tel üstünde gösteri yapanlara da cambaz denir, özellikle hayvan pazarlarındaki pazarlıkçılara da cambaz, denir.
Cambazın biri, eşeği yularından çekip gelmiş, bir cambaz yanaşmış:
“Kaça bu eşek?”
“Bin lira!”
“Aldım gitti, ver elini helalleşelim!”
* * *
Birkaç kişi alıcının kulağına fısıldamış:
“Yahu görmüyor musun, bu eşek topal; onun için ucuza verdi!”
“O eşek topal değil, tırnağının arasına taş kaçmış, topal sanıp ucuza elden çıkarmağa bakıyor!”
Eşeği satana koşmuşlar:
“Yahu bu topal değilmiş, tırnağına taş kaçmış!”
Satıcı gülmüş:
“Eşek topal olmasına topal da, öyle sansınlar diye taşı tırnağına ben koydum!”
Alıcıya koşmuşlar:
“Yahu bu eşek gerçekten topalmış, taşı o koymuş. Seni de kandırdı, parayı aldı!”
Alıcı dövünmeğe başlamış:
“Vay namussuz; eğer verdiğim para sahte olmasaydı, beni kazıklayacaktı!”


Bunun adına serbest piyasa da “alışveriş” diyorlar

Master
17-09-2010, 18:17
Hz.Ali'nin şehri Kûfe'den bir Arap, devesiyle Şam'a gelmiş.
Şam'da dolaşırken, biri yanaşıp deveyi sahiplenmiş: "Ver o dişi deveyi bana!"
Kûfeli Arap, "Bu deve benimdir, üstelik erkektir" diye kendini savunmaya çalışsa da anlaşamamışlar, iş Muaviye'ye kadar yansımış.
Muaviye, tarafları dinlemiş, sonra da kararını açıklamış: "Bu dişi deve Şamlınındır!"
Sonra halka dönmüş: "Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?"
Hep birlikte bağırmışlar: "Şamlınındır!"
Muaviye Arap'a dönüp demiş ki: "Kûfeli, dinle! Biliyorum, bu deve senindir ve erkektir.
Dönünce Ali'ye de ki: Muaviye'nin, dişi deveyi erkekten ayıramayan, o ne derse "evet" diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al !

AnnE
21-09-2010, 06:41
Referandum Sınavını Geride Bırakan Türkiye, Şimdi Bu Sorunun Cevabını Arıyor: "Soru neydi?"

Aylardır ülke gündemini meşgul eden anayasa değişikliği referandumu geride kalırken, oy kullanan 40 küsur milyon kişiden %58'i değişiklik için evet, %42'si de hayır oyu kullandı. Özellikle Doğu ve Güneydoğu'da milyonlarca seçmenin de boykot ettiği referandum sınavını başarıyla veren vatandaşlar, "Şimdi sıra bize tam olarak neyin sorulduğunu, neye evet, neye hayır dediğimizi ve neyi boykot ettiğimizi öğrenmeye geldi..." diyerek, demokrasi adına çalışmalarına kesintisiz bir şekilde devam edeceklerinin sinyallerini verdiler.

"Sormaya çekindik"

Bu seferki referanduma hazırlıksız yakalandıklarını belirten vatandaşlar "Açıkçası anayasa konusu bizi biraz aştı. Televizyonlardaki tartışmaları takip ederek bir şeyler anlamaya çalıştıysak da konuya tam hakim olmadığımız için bir süre sonra iyice kafamız karıştı. Utandığımızdan sormaya da çekindik." sözleriyle, sırf lütfedip böylesi önemli bir konuda kendilerinde danışan devlete karşı mahcup duruma düşmemek için, bu seferlik iyi kötü bir cevap verme yoluna gittiklerini kaydettiler.

"Bu seferlik böyle oldu"

"Sağolsunlar bize sordular ama bizim de eğitim seviyemiz, kültürümüz belli sonuçta. Yine de şimdi hiçbir şey demesek iyice ayıp olacaktı adamlara. Baktık olmuyor, bir kısmımız sırf Recep Tayyip Erdoğan'ı ve Fethullah Gülen'i sevdiğimiz için evet dedi. Bir kısmımız sırf bu iki isme kıl olduğundan hayır dedi. Geri kalanı da İmralı'dan gelen boykot çağrısına uyup oy kullanmadı. Şimdi oyu verdik, zamanla nasıl olsa öğrenir, tanırız. Böyledir bu işler, evlilikte de böyledir... Onun gibi... Bu referandum böyle oldu ama lütfen çok rica ediyoruz bir daha böyle karmaşık konular için bize gelinecekse en azından çalışmamız için biraz zaman verilsin." diyen vatandaşlar, devlete karşı bir kez daha mahcup duruma düşmek istemediklerinin altını çizdiler.

"Eksiklerimizi gördük, üzerinde çalışacağız"

12 Eylül referandumunun en azından eksiklerini görmeleri adına faydalı bir tecrübe olduğunu da vurgulayan seçmenler, şu aşamada ilk olarak kendilerine ne sorulduğunu öğrenmek için yarından itibaren çalışmalara başlayacaklarının müjdesini verdiler. Başta Anayasa hukuku olmak üzere konuyla ilgili ne varsa akılları yettiğince okuyup, anlamak için ellerinden geleni yapacaklarının üzerinde duran başarılı halk, açıklamalarına "Siyasi partiler yasası, dernekler kanunu ve çeşitli tüzükler, yönetmelikler üzerinde de her birimiz kapsamlı fikir sahibi olmak için çalışıyoruz. Birçoğumuz işini gücünü tamamen bıraktı, bunlara odaklandık. Vatandaşlık görevi olarak öncelikli gördük." şeklinde devam etti.

İyimserlik havası hakim

Vatandaşlar, "Tabii düşününce şimdi bir avukatın bile yetişmesi için 4 yıl hukuk eğitimi görmesi gerekiyor. 4 yıl değilse de yani en azından şöyle kabaca bir fikir sahibi olmamız için bile nereden baksanız 6-7 ay lazım. Ancak ondan sonra neye evet, neye hayır dediğimizle ilgili iyi kötü bir fikir sahibi olacağımızı umuyoruz." diyerek, gelecekle ilgili iyimser mesajlar da verdiler.

Son olarak, Anayasa konusuna yeterince vakıf olduklarında diğer maddelerini de inceleyeceklerini ifade eden vatandaşlar, "Zaten ondan sonra, bize sorulmasını beklemeden kendimiz değişmesi için başvuracağız. Her şeyi de devletten beklememek lazım. Bir sürü işi, gücü var adamların." sözleriyle, daha demokratik bir Türkiye için üzerlerine düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirme isteklerini de ortaya koydular.

ar_de_
12-10-2010, 21:40
Adisyonların da bir dili olduğunu hiç düşündünüz mü?

Başbaşa yemeğe gelen bir kadın ve erkek gözlemlediyseniz, verdikleri siparişten bunun, onların ilk randevusu olduğunu anlayıp , gidişatı tahmin edebilirsiniz.

Soslu yiyeceklerden, spagettiden ve istridye gibi kabuklu yiyeceklerden uzak duran bir çift, muhtemelen yeni tanışmış ve birbirlerinin karşısında olağanüstü bir çabayla yemek yiyip rezil olmamak için bu tercihi yapmıştır.

İçkiyi tercih eden bir adamın, göz boyamaya ve cesaret toplamaya çalışan bir çapkın olduğu nasıl aşikarsa, çayı tercih edenin 'ana kuzusu' olduğunu algılayabilirsiniz. Bu durumda, apar topar işten çıkıp 3 çeşit yemek yapmaya hazır olun gelecekteki eşinize.

Kahveyse eğer seçilen, 'zevk sahibi 'diye nitelendirip, bitki çayı seçiminde ' egosuna düşkün' sıfatını yakıştırabilirsiniz. Bay/bayan egosuna düşkünden gelecek “Dişimde bir sızı var diş kanseri olabilir miyim (!) “cümlelerine karşı sabırlı ve antremanlı olmanızı salık veririm.

Yemeğin sonunda tatlı siparişi verildiyse, çiftlerin birbirlerinden pek de hoşlanmadıklarını varsayabilirsiniz. Zira randevu iyi geçmiş olsaydı, tatlı için yeni bir mekana gitme fikri doğar ve orada kalınmazdı.

Yalnız başına gelip de bir sürü gereksiz yemek sipariş eden birinin stres içinde olduğunu ve intikamını yemekten çıkardığını hissedebilirsiniz. (Kalpteki boşluğu midedeki boşlukla doldurma durumu )


Pizza tercihi, çocuksuluk, ahenk ve romantizmi çağrıştırır, ilişkide umut vardır.


Kalabalık gruplarda, ya da hemcinslerle üstüste içilen çaylarda keyifli bir sohbete dalındığı aşikardır.


Biz midyeyle başlamıştık. Kabukları çıkarıp bana uzatırken midyeyi, “Her zorluğu senin için kolaylaştırırım” anlamı çıkarmıştım.
Oysa ki “Kabuğumdan dışarı ancak ben istersem çıkarım ,nasır tutmuş yüreğimi tek kendime açarım” demekmiş beraber midye yemek, çok sonra anladım.

Siparişler yüreğinizin tabağa /bardağa yansımasıdır.

Adisyon deyip geçmeyin, onların da bir dili vardır.

------------------------------------------

Kıvılcım Kalay




aktaranın notu : müzik kadar yemek de ruhun gıdasıdır :) ve bazen ruhlar aç kalır ...

buena vista
15-10-2010, 13:59
Evinde her şeyi eksik 'Fakir Temel' bir vitrine bakakalıp dalınca mağaza sahibi "Buyrun efendim.." demiş, "Neye bakmıştınız?.."
"Yoo, öylesine baktım işte.." diye cevap vermiş Temel...
"Lütfen söyleyin, yardımcı olalım.."
" Ütü'ye bakmıştım ama param yok, alamam.."
"Bir anlaşma yapalım sizinle.." diye bir teklif getirmiş onun geniş omuzlarından, endamından hoşlanan mağaza sahibi.
"Nasıl?.."
"İçeri girin, arka odada ereksiyon haline geçin, ütüyü sapından oranıza asalım, şayet taşıyabilirseniz ütü sizin olacak..!"
Temel kabul etmiş, arka odaya geçmişler, bir müddet sonra ütü yerine asılmış, bir süre taşınmış ve kazanılmış..
Büyük bir mutlulukla evine gelen Temel durumu biraz da hava atarak eşi Fadime'ye anlatmış..
Akşam yatmışlar, erkeği ile gururlanan Fadime kocasına sokulmuş ama Temel sırtını dönüp uyumuş.. Bu durum 34 gün daha aynen devam edince "Temelim ne oluyor?.." demiş fadime, "Yoksa o olay sakatladı mı seni?.."
"Bana bi 10 gün daha yaklaşma.." diye cevap vermiş Temel, "Kafayı buzdolabına taktım..!" Y.Tuna'dan..

Master
20-10-2010, 17:04
bir marangoza
bir kral gelmiş
yarına kadar
konuşan tahta bir insan yap
yoksa kellen uçar demiş

marangoz uğraşmış uğraşmış yapamamış
ne yapsın yatmış uyumuş

Sabah 4 gibi kralın adamlarının kapısını yumruklamasına uyanmış
Kalk kral öldü tabut yapacaksın .....

ar_de_
21-10-2010, 13:51
sn master in hikayesine ek olsun istediğim, yarının sonsuz olasılığı üzerine çok sevdiğim bir hikaye :

İçi sıkılıyordu. Anlayamadığı bir duygu içini burkuyordu.
En iyisi ona gitmekti. O yardımcı olabilirdi.
Telefon açtı kahine.
"İmkansız, tam çıkmak üzereydim."
"Lütfen" dedi, kadın, kendisini kıramayacağını düşünerek....
Çok zengindi kadın, ülkenin en zenginlerinden. Doğaüstü güçlere inanırdı ve kahinin müdavimlerindendi... Tabii ki kahin böyle iyi bir müşterisini kıramamıştı.
Karşılıklı oturuyorlardı. Önlerindeki suya baktı kahin, Kaşları çatıldı, gözbebekleri büyüdü, alt dudağı düştü, kafasını kaldırıp ona baktı "çok üzgünüm" dedi, durakladı, belli ki söylemek istemiyordu.
"Ne?" dedi kadın ısrarla ve kahin söyledi:
"Su'da yarını göremiyorum..."
Yıkılmıştı kadın. Medyum bugüne kadar hiç yanılmamıştı. Yarın olmadığına göre bu gece ölecekti. Ne yapmalıydı? Evine gitti, vasiyetini yazdı, biraz televizyon izledi. Uykusu gelmişti. Son gecesiydi ve ne yapacağını bilmiyordu. En iyisi uyumaktı. Böylece ölürken hiçbir şey hissetmem
Yatağına uzandı, gözlerini kapattı ve... Derin bir uykuya daldı.
Uyandığında güneş yeni doğmuştu, kuş sesleri geliyordu. "Cennette miyim?" diye düşündü.
Her şey gece bıraktığı gibiydi.
Kalktı, sabahlığını giydi, salona indi, her şey normal gözüküyordu kahin bu kez yanılmış mıydı acaba?
Masanın üstündeki gazeteye gözü ilişti.. Manşette şöyle yazıyordu:
"Ünlü Kâhin Öldü"

buena vista
24-10-2010, 15:45
Karı-koca yatağa giriyorlar, tansiyonlar yülseliyor, sevişmeye
hazırlanıyorlar. Ancak kadın durup dururken, "Dur, canım istemiyor, sadece
bana sarıl" diyor. Adamcağız, "Neden?" diyor.
Karısı: "Bir kadın olarak sevgi ihtiyaçlarımı anlamıyorsun" diyor Adam,
sevişemeyeceklerini anlıyor ve kadının istediğini yapıyor. Ertesi gün adam,
karısını çok güzel bir mağazaya götürüp, alışveriş yapıyor. Kadın, 3
tane pahalı kıyafet deniyor ama karar veremiyor. Adam, karısına hepsini
almasını söylüyor. Sonra, $200'dan 3 çift ayakkabı da alıyor.. Sonra,
pırlanta küpeler alıyor. Kadın heyecanlanıyor, mutlu oluyor.. Kocasının delirdiğini
düşünüyor ama umurunda değil, pırlanta kolye de alıyor. Kocası, "Kolye
sevmezsin sen ama bunu beğendiysen, alabilirsin" diyor. Kadın zıplıyor,
yerinde duramıyor mutluluktan. "Hazırım, kasaya gidelim" diyor kadın.
Kocası: "Hayır hayır hayır bunları satın almayacağız ki" diyor.
Karısının yüzü bembeyaz oluyor.
Kocası: "Bunlara sadece sarılmanı istiyorum..

buena vista
01-11-2010, 11:27
Yeryüzündeki hayatını, bütün kurallara uygun yaşayıp tamamlayan Temel, yukarıda 1. sınıf törenle karşılanmış. Refakatçi melek
- “Efendim siz direk cennete alınacaksınız. Arzu ederseniz işlemleriniz tamamlanıncaya kadar bir tanıtma gezisi yapalım” demiş,
Melek önde Temel arkada Cennet hazırlık bölümüne girmişler. İlk kapının arkasından canhıraş feryatlar gelmekte imiş. Kapıyı açıp
içeri girdiklerinde iki meleğin aralarında tuttukları adamın sırtında matkapla delik açmakta olduklarını görmüşler.
Temel “Uyyy... Bu nedur ?”
Melek “Efendim, burası kanat takma bölümü. Cennete katılan sizin gibi aziz mertebesindekilere kanat takıyoruz, bunun için delik
deliyorlar ” demiş.
İkinci kapıya geldiklerinde gene kapının arkasında canhıraş feryatlar; kapıyı açıp içeri girmişler. İki melek aralarındaki adamın
kafasında matkapla delik açıyorlarmış.
Temel “Uyyy. Bu nedur?”
Melek “Efendim burası halka takma bölümü. Sizin gibi aziz mertebesindekilerin başlarının üzerindeki kutsal halkayı takmak için
delik deliyorlar” deyince
Temel “Uyyyy. Ben cehenneme gidiyorum”
Melek “Aman efendim. Ne yapıyorsunuz orada insanları kazığa oturturlar”
Temel “Olsun. Hiç olmazsa deluğum hazırdır daa”

nomeames
02-11-2010, 07:51
Sn. Site Yöneticisi, Sn Master'ı İçerimi Arttırmak İstiyorsunuz, Orgeneral Filan, Lütfen başka bir yöntem bulunuz. :))

ar_de_
08-11-2010, 01:03
Alışveriş merkezleri mutluluk satar mı?


Amerika'nın son alışveriş trendi: Alışveriş yapmamak! Hatta eldeki
mallardan da kurtulup, hayatı sadeleştirmek! Kriz sonrası, çalışanlar,
gelirlerinin daha büyük bir bölümünü harcamayıp biriktirmeye başlayınca,
ABD'li üreticilerin etekleri tutuşmuş! Şu ara yapılan çoğu tüketici
araştırmaları "Bu adamlar ne satın alırlarsa mutlu olurlar?"la ilgili.
Ortaya çıkmış ki bir servis almak, mal almaktan daha faydalı insan doğasına.
Yani bir ayakkabı yerine kutu oyunu, pahalı bir çanta yerine spor salonu
üyeliği, araba yerine seyahat, ruj yerine sinema bileti, insanları daha
mutlu ediyor! Bir tecrübe satın almak, kişiye daha yoğun ve uzun süreli bir
tatmin sağlıyor. Üstelik 'Mal edinme'nin mutluluk getirmediğini öğrenen
'dünyanın en çok satın alan halkı', kocaman otomobillerini, dört oda bir
salon evlerini, 48 parçalık yemek takımlarını, doğrayan parçalayan
karıştıran onlarca mutfak aletlerini satıp, ayrı bir oda haline gelmiş
gardıroplar dolusu giysilerini fakirlere bağışlayıp hayatlarını
sadeleştiriyor. Bazı aileler 40 metrekare bir evde, dört tabak, dört
bardakla ve işe bisikletle gidip gelerek yaşamanın onları hiç olmadıkları
kadar mesud ettiğini iddia ediyor. Bu esnada biriktirdikleri parayı
yogaderslerine ve tatillere harcıyorlar.

*YÜZ EŞYAYLA YAŞAMAYA DAVET! *
Bir internet sitesi, tüketicileri sadece ve sadece 100 adet kişisel eşyayla
yaşamaya davet ediyor! Yani kıyafet, kozmetik, ayakkabı, kitap, kalem, her
şey toplam 100 parça edecek. Sitenin çağrısı büyük ilgi görüyor ve internet
kullanıcılarından hatırı sayılır sayıda bir grup, kişisel eşyalarını hayır
derneklerine bağışlayıp hayatlarındaki kalabalıktan kurtuluyor. Hikâye,
psikologlara göre şu: İnsanlar, iyi ya da berbat, yaşamlarındaki tüm
değişikliklere çabucak alışıyor ve doğalarında var olan sabit mutluluk
seviyesine bir an önce ulaşmaya çalışıyorlar. Ebeveynlerinden birini
kaybeden bir insanın bir süre sonra eski mutluluk ve neşesine kavuşması da
bu yüzden, yalı alanın birkaç yıl sonra yalıda oturmayı kanıksayıp eskisi
kadar 'mutsuz' olması da! Yani para mutluluk getirmiyor denemez ama parayla
satın alınan mallar mutluluk getirmiyor! Şan dersleri, seyahatler,
piknikler, tiyatro oyunları filansa başka! Farklı tecrübeler hayatı
zenginleştirip memnuniyeti yükseltiyor! Los Angeleslı filmci Roko
Belicdünyayı dolaşıp
*Happy *(*Mutlu*) isimli bir belgesel üzerinde çalışıyor. *New York
Times *gazetesinin
haberine göre San Fransisco'nun kalburüstü semtlerinden birindeki evini
bırakıp, hayatını tamamen değiştirip, Malibu plajında bir karavana taşınmış!
Haftada üç dört gün sörf yapabildiği için şu anda ufacık karavanda çok daha
mutlu bir hayat yaşadığını anlatmış.

*SANKİ ALIŞVERİŞ İÇİN YAŞIYORUZ *
Bittabi, herkes gider Mersin'e, biz... Şu anda ülkede tam bir AVM patlaması
yaşanıyor. Buluşmalar, sosyalleşmeler, hafta sonu aile gezmeleri, her tür
eğlence hep alışveriş ve merkezleri etrafında dolanıyor. İndirim
dükkânlarının kapısındaki kuyruk ve izdihamlar da cabası. Geçen gün
haberlerde, yastıkların 1 TL'ye satıldığı bir indirim dükkânında birbirini
ezen kalabalığın arasından bir ev kadını, bağırarak kameralara anlatıyor:
"Ben altı tane kapabildim, iki oğlum var, onlar da ikişer tane aldı, keşke
10 tane daha taşıyabilseydik! Muhtemelen dört kişi olan bu ailenin 20 adet
yastıkla ne yapacağı ise meçhul! Türkler artık mümkün olduğu kadar çok malı,
mümkün olduğu kadar çabuk alıp, evlerine götürmek için yaşıyor! Alışverişe
niyeti olmayan bile vitrin bakıp hayal kuruyor. Konsere gidip keman çalmayı,
müzeye gidip ressam olmayı hayal eden pek az. Hayat amaçlarımız genelde
"Bazı ürünleri edinmek," üzerine kurulu. 70'li yıllarda bir siyah beyaz
televizyon, bir adet buzdolabı, merdaneli çamaşır makinesi ve salonda üzeri
tığ işi örtülü sabit hat telefonu olan her aile kendini son derece zengin ve
konforlu hissederdi. Sonra işler yavaş yavaş değişti. Artık cep telefonu bu
yılın modeli olmayan vatandaşın devlete isyan edesi var. Almaya doyup
'hayatı sadeleştirme' aşamasına ne zaman geliriz, o meçhul.

Gülse BİRSEL

dentist
17-11-2010, 10:17
851

ar_de_
21-11-2010, 16:59
Türkiye NATO'dan istediğini aldı ...

bugün medya gündeminde bu haber vardı. pek çok kişi gibi izledim ve okudum.

medya yorumları sayfası yerine tebessüm sayfasına bu haber başlığını tebessümle koymaya karar verdim. :;kahkaha

Master
10-12-2010, 08:33
Cemal ile Temel askerde beraber nöbet tutarlarken, komutanları bir bakmış
Cemalin elinde bir mektup, okuyor.
- N'apıyorsunuz, demiş.
Temel:
- Sevculumden mektup celdi. Okuma yazma pilmem, Cemal okuyo pağa.
- Peki Cemal'in kulaklarındaki pamuk ne?
Temel:
- Mektubu tuymasin diye....

buena vista
12-12-2010, 10:51
—tel sesi......
—alo buyrun?
—emel hanim?
—evet, efem buyrun.
—emel karakaş di mi??
---evet efem.
—hanfendi, burası ... Laboratuarı.. Eşinizin test sonucu geldi ancak aynı isimde bir beyin daha sonucu var elimde ve açık konuşmak gerekirse hangisi daha kötü bilemiyorum! !!
—ne demek istiyorsunuz?
—valla biri alzhaimer diğeri aids!
—bi daha yaptırsak testi?
—hanfendi biliyorsunuz bunlar pahalı testler, sigorta ödemez ikinci testi!
—n’apcaz o zaman?
—bakin biz burada düşündük şöyle bi fikir geldi aklımıza:

kocanızı bindirin arabaya, şehrin ortasında biyerde bırakın...

Evi bulursa sakın bir daha onla yatmayın!!


XXX XXX XXX

Koş ananı getir..!


Köylü oğlan ve babası büyük şehre ilk defa gelmişler. Alışveriş merkezinde zemin kattaki iki gümüş... renkli parlak duvarın ağır ağır açılıp kapanması ilgilerini çekmiş. “Bu ne baba?” diye sormuş oğlan. Hayatında hiç asansör görmemiş baba
“Bilemiyorum oğul..” demiş.
Onlar bu ilginç şeyi nefeslerini tutup izlerken tekerlekli sandalyeli yaşlı bir kadın sağa sola kayan gümüş renkli duvarlara doğru gitmiş ve bir düğmeye basmış. Duvarlar açılmış, yaşlı kadın yoğun ışıklı küçük bir odaya girmiş, duvarlar kapanmış.
Oğlan ve babası kapının üzerindeki küçükten büyüğe doğru yanıp sönen ışıklı rakamları izlemişler. Son rakamdan sonra aynı sırayla bu sefer geriye doğru ışıklar teker teker yanmış. Sonunda duvar iki yana kayarak açılmış, dışarı 24 yaşlarında incecik muhteşem bir fıstık çıkmış.
“Oğlum” demiş adam kızdan gözlerini ayıramayarak,
KOŞ
Koş ananı getir!..

buena vista
13-12-2010, 16:37
çayın liptonlusunu, kadının ip donlusunu severim .
*********

beni bu saatten sonra hüsnü bile şenlendiremez .
******
paran varsa range rover, paran yoksa game over.
*******
nefessiz kal,efessiz kalma
*****
sen vodafone gibi anı yaşarken,ben turkcell gibi seni her yerde çekemem
******
ve tanrı kadını yarattı ama ,erkek Allah yarattı demedi
******
türk kızlarıyla hint kızları birbirine çok benzer, ikisi de öküze tapar
*****
milli piyango gibiyim ,herkese vurmam
*****
küçük hırsız el feneri ile ,büyük hırsız deniz feneri ile soyar
****
aşk, ilkokulda komedi; ortaokulda trajedi; lisede dram; imam hatipte haram
*****
iki tost ekmeği kadar yakındık. Ta ki aramıza kaşarlar girene dek
*****
gelirken bi 70 lik al kardeşim de,başımızda bi büyük bulunsun
*****
google earth'de Kabe’yi bulup, mouse ile etrafında 7 kere dönsek hacı olur muyuz ?
*****
''yediğim salatada bile seni arar oldum.Bir hıyarın eksikliği bu kadar mı belli olur''
*****
üşüdüysen üstüne ,google earth
*****
"Sen kalp krizi gibisin ,seninle ölmek istiyorum
****
'Sen banka gibisin ,Hayatımı Sana yatırmak istiyorum'
****
arabanın ön koltuğundaki çocuklar kazaya, arka koltuğundaki kazalar çocuğa sebep olur..

buena vista
14-12-2010, 20:06
Fazlası ile zampara olan bir adam tövbekar olmak istemiş.
Ne yapayım ne edeyim derken '40 gün 40 gece
bir mağaraya kapanıp dua etmesi' söylenmiş.
Adam mağaraya kapanmış.
1 gün 2 gün 3, 4, 5 derken 39 gün olmuş.
39'uncu gün dışarıda bir yağmur bir yağmur,
ortalığı sel götürüyor.
Bir bakmış ki mağaranın kapısında
yağmur iliklerine kadar islemiş bir bayan...
Güzel mi güzel.
Bayan hemen içeriye girmiş.
Adam, bayanın üstünü kurutmak için ateş yakmış.
Fakat bayana hiç yaklaşmamış.
Bayan üzerindekileri kurutmak için çıkartınca,
kendisinin korkutuğunu söylemiş
ve adamın kendisine sarılmasını istemiş.
Adam sarılırken tövbesini bozmak istemiyormuş,
fakat bayan cilvelenince 'tövbe' diye şey
kalmamış ve iş bitmiş!..
Kadın kahkahalar ile gülmeye başlayınca merakla sormuş:
- Neden gülüyosun yahu?
Kadın:
- Ben şeytanım... Senin tövbeni bozmak
için geldim ve başardım!
Bu sefer adam kahkahalarla gülmeye başlamış
kadın-şeytan sormuş:
- Niye gülüyorsun?
Adam:
- Bu dünyada becermediğim bi şeytan kalmıştı.
Onu da becerdim ya; boşver gerisini!..

ar_de_
17-12-2010, 00:08
KADI
Geçtiğimiz günlerde bir toplantıda eski Cumhurbaşkanlarından Demirel'e ülkenin durumu hakkında ne düşündüğü sorulmuş. Demirel de soruyu yönelten kişiye:"Bak sana bunu bir fıkrayla anlatayım da pazar neşesi olsun" demiş. Demirel'in anlattığı fıkra :
"Osmanlı döneminde yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış. Bir gün Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş.
Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek var… Karakuşi Kadı, fırıncıya 'Ben bunu aldım' demiş.
Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş.
Az sonra ördeğin sahibi gelmiş: 'Hani bizim ördek?'
Fırıncı boynunu büküp 'Uçtu' deyince iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış… Gayrimüslim de peşinde kovalıyor…
Bir duvardan atlarken, bilmeden öteki taraftaki hamile bir kadının üstüne düşmüş.
Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş.
Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış…
Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşi Kadının karşısına çıkarmışlar.
Kadı sırayla sormuş… Ördeğin sahibi, 'Bu adam ördeğimi hiç etti' diye şikáyet etmiş.
Karakuşi Kadı, fırıncıya sormuş: 'Ne yaptın bu adamın ördeğini?'
Fırıncı 'Uçtu' demiş. Kadı, kara kaplı defterini açmış:
'Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar 'Uçar' anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil' diyerek fırıncının beraatına karar vermiş.
Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş… Onun şikáyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş: 'Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla…'
Davacı 'Ne olacak?' diye sorunca Karakuşi Kadı, 'Şimdi' demiş, 'Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız.'
Tabii gayrimüslim şikáyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş.
Çocuğunu kaybeden kadının kocasına da Karakuşi Kadı, 'Tamam' demiş, 'Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak.'
Böyle olunca adam da şikayetini anında geri almış, fırıncı bu davadan da kurtulmuş.
Kadı dönmüş Yahudi'ye: 'Senin şikáyetin ne?'Bre…
Yahudi ellerini açmış, 'Ne diyeyim kadı efendi' demiş, 'Adaletinle bin yaşa sen, e mi !'
Demirel bu fıkrayı anlattıktan sonra kendisini dinleyen topluluğa dönerek, kıssadan hisse: Ananı "öpen" kadı ise, kime şikáyet edeceksin?.. Bugün ülkedeki durum bu! Anladın mı?"


aktaranın notu : anlamaz mıyız ? anladık : durum kötü ... :)

Master
19-12-2010, 22:56
New York`tan Los Angeles`e giden uçakta cingöz bir avukat ile sarışın bir hanım yanyana oturuyorlar. Avukat hem hanımla yakınlaşmak hem de hoşca vakit geçirmek için bir oyun teklif ediyor. Kabul görünce oyunu anlatıyor:
-Size bir soru soracağım, cevabı bilemezseniz bana 5 dolar vereceksiniz, sonra siz soracaksınız bilemezsem ben size 50 dolar vereceğim.
Ve ilk soruyu soruyor:
-Ay ile dünya arasındaki uzaklık ne kadardır?
Kadın tek söz söylemeden çantasından 5 dolar çıkarıp adama uzatmış.
Soru sorma sırası sarışına gelmiş:
-Tepeye 3 ayakla tırmanıp 4 ayakla asağı inen şey nedir?
Adam dakikalarca düşünmüş. Yanıtı bulamamış... Cuzdanından 50 dolar çıkarıp kadına uzatmış. Kadın parayı kibarca alıp çantasına koyarken avukat merakla sormuş:
-Cevap ne?
Kadın tek kelime etmeden çantasını açmış ve 5 dolar çıkarıp adama uzatmış

ar_de_
20-12-2010, 14:30
EGZERSİZ
‎1 Yürümek, sağlık için iyi olsaydı, Postacılar ölümsüz olurdu.

2. Balina; tüm g...ün yüzer, sadece deniz ürünleri yer, bol su içer ve şişmanlar.

3. Bir tavşan bütün gün hoplasa DA, zıplasa DA sadece 15 yıl yaşar.

4. Bir kaplumbağa ise; hiç çalışmadan, hiçbir şey yapmadan 450 yıl yaşar.


aktaranın notu : maili yollayan tombiş arkadaşımın yorumu :
"ben kaplumbağ geni taşıyan bir balinayım :) "

buena vista
21-12-2010, 09:20
Yaşlı çiftçi çok kötü bir yıl geçirmiş..
Ektiği bütün mısırlar perişan olmuş, buğday deseniz öyle,
elinde satabileceği tek geçinebilme ümidi armut var.
Doldurmuş sepete tutmuş şehrin yolunu..
Karşısına çıkan ilk evin kapısını çalmış, kapıyı tamamen içini gösteren tülden
sabahlık giymiş bir sarışın açmış, seksi birses tonuyla
'Evet tatlım..' demiş, 'Senin için ne yapabilirim?..'
Bir an şaşkınlığından kurtulup
'Satılık çok güzel armutlarım var..' demişyaşlı çiftçi..
Adamın heyecanlandığını hisseden afet oyununa devam edip sabahlığın üst kısmını açıp
'Armutların bu kadar iri ve sert mi?..' diye sormuş..
'Ahh.. Evet..' demiş çiftçi inleyerek, 'Gerçekten çok güzeller..'
Sabahlığın kemerini tamamen açıp bütün vücudunu göstermiş fıstık,
'Bu kadar iştah açıcı mı armutların?..'
Başlamış yaşlı çiftçi ağlamaya..
'Neden o gözyaşları bir tanem?..'
'Bayan..' demiş çiftçi hıçkırarak,
'Süne zararlısı buğdayı perişan etti, kımıl iti mısırı berbat etti,
orospunun teki armutları bedava alacak..
Ben ağlamayayım da kimler ağlasın?..'

buena vista
27-12-2010, 22:13
Basketbolcu bir gece evine bir kız atar. Muhabbet faslı geçtikten sonra yatak odasına giderler. Kız soyunur basketbolcu da gömleğini çıkarır.
Kolunda bir puma dövmesi vardır. Bunu gören kız sorar :

-O dövme de ne öyle?...

-Puma'dan sponsorluk almıştım. O yüzden yaptırdım,..


Daha sonra pantolonunu çıkarır. Bacağında Nike dövmesi vardır. Kız sorar


-Peki bu ne ?

-O da sponsorumdu. O yüzden yaptırdım...

Sonunda basketbolcu anadan doğma soyunur. Tam şeyinin üstünde "AIDS" yazmaktadır. Bunu gören kız delirir ve bağırmaya başlar:


-Hayvan herif ben asla aidsli biriyle yatmam, niye bana söylemedin aidsli olduğunu, ben gidiyorum..

Bunu duyan basketbolcu gayet sakin cevap verir.


-Dur ya merak etme, birazdan ADIDAS olacak !!!

Master
10-01-2011, 17:35
Küçük bir Karınca her sabah erkenden işine gelir ve neşe içinde çalışmaya başlardı.

Çok çalışır… Çok üretir... Ve bunları keyif içinde yapardı.

Patronu Aslan, Karınca’nın başında yöneticisi olmadan kendiliğinden bu kadar hevesle çalışmasına çok şaşırırdı. Bir gün karı ve verimliliği arttırmak için aklına parlak bir fikir geldi. Eğer Karınca, başında bir yönetici bile olmadan bu kadar üretken olabiliyorsa, bir de başarılı bir yöneticisi olsa neler yapardı.

Bunun üzerine, müthiş bir yöneticilik kariyeri olan ve yazdığı raporlarla ünlü Hamamböceği’ni işe aldı. Hamamböceği işe öncelikle bir saat alarak başladı. Böylece Karınca’nın çalıştığı saatleri tam olarak ölçebilecekti. İş saatlerinde gevşekliğe müsaade etmeyecekti. Elbette raporlarını düzenleyecek bir sekretere de ihtiyacı olacaktı.

Bu nedenle hem telefon trafiğini yönetmek ve hem de arşiv işleri için Örümcek’i işe aldı.

Aslan, gelişmelerden çok memnundu.

Hamamböceği’nin hazırladığı raporlar gerçekten harikaydı. Hatta ondan üretim hızını ölçen ve karlılığı analiz eden renkli grafikler de hazırlamasını istedi. Böylece bu raporları ortaklarına sunum yaparken kullanabilecekti.

Hamamböceği, bu raporları üretebilmek için yeni bir bilgisayara ve donanıma ihtiyaç duydu. Artık artan ekipmanlar için de artık bir bilgi işlem departmanı oluşturmanın zamanı gelmişti.

Bu işleri idare etmek için Sinek’i işe aldı.

Bir zamanlar mutlu, üretken ve rahat olan Karınca bu yeni toplantı düzeninden ve evrak işlerinden yılmıştı. Zamanın büyük bir kısmını sorulan soruları cevaplamak ve evrak işleri yapmakla geçiyordu.

Aslan, Karınca’nın bölümünün giderek büyümesinden memnundu. Bölümü daha da büyütmek üzere bir üst yöneticiye ihtiyaç olduğunu düşündü. Ve bölüm başkanı olarak başarıları ile ünlü Ağustosböceği’ni işe aldı.

Kendi rahatına ve keyfine düşkün Ağustosböceği’nin ilk icraatı ofisi rahat edebileceği yeni mobilyalarla döşemek oldu. Tabi ki kendisinin yeni bir bilgisayara, bütçe kontrol ve stratejik verimlilik planı hazırlanması için kişisel bir yardımcıya ihtiyacı vardı. Bunun üzerine eski işyerindeki yardımcısını işe aldı.

Karınca’nın çalıştığı yer giderek kimsenin gülmediği, neşesiz ve mutsuz bir mekana dönüşmüştü. Ağustosböceği, patronu Aslan’ı ortamın ruh halini değiştirecek bir çalışma yapılması gerektiğine ikna etti.

Bunu üzerine, Karınca’nın bölümünde olup bitenleri gözden geçiren Aslan, üretimin ve karlılığın dramatik bir şekilde düştüğünü farketti. Hemen, son derece itibarlı ve iyi tanınmış bir Danışman olan Baykuş’u sorunu çözmesi için işe aldı.

Baykuş, Karınca’nın departmanında 3 ay geçirdi. Bu hummalı çalışmanın ardından ciltlerce süren muhteşem bir rapor yazdı.
Raporun sonucu şuydu: “Departmanda aşırı istihdam vardı”.

Aslan, raporu inceledikten sonra dramatik bir karar verdi.

Ve, elbette, ilk olarak negatif tavırlarıyla dikkat çeken, mutsuz ve çalışma isteğini kaybetmiş olan Karınca’yı işten çıkardı...

buena vista
20-01-2011, 08:40
Kadının biri çıplak olarak taksiye binmiş.

Şoför ikide bir dikiz aynasından kadına bakıyormuş.

Kadın;
-Ne bakiyorsun sen hayatında hiç çıplak kadın görmedin mi?

Adam:
-Yok ben ondan değil parayı nerden çıkarıcaksınız diye bakıyorum.

buena vista
16-02-2011, 06:55
Çiftçinin karısı boşanmak için tavsiyelerini almak üzere avukatına gitmiş, “Kocam müthiş azgın, dayanamıyorum ve etrafa rezil oluyoruz artık” demiş avukatına ağlayarak, “Bu sabah tavukların tam önünde bana saldırdı beni yere yatırdı, daha sonra off.. Utancımdan yerin dibine girdim..” diye eklemiş sinirinden titreyerek. “Yahu tavuk bu.. Ne anlar?.. Kime rezil olacaksınız ki?” demiş avukat onu rahatlatmak için, “Çiftlikte de etrafta kimseler yok.. Boş verin. ” Kadın “Ne çiftliği avukat bey..!” demiş kadın, “Bu olay süpermarkette tavuk reyonunda oldu..!” (Y.Tuna'dan)

buena vista
25-02-2011, 15:49
Daha sokağa adımını atar atmaz boş bir taksi bulmayı başardı. Taksiye bindiğinde, şoför:
-"Mükemmel zamanlama, aynı Frank gibisin." dedi.
-"Kim?" diye sordu.
-"Frank Feldman. O her şeyi tam zamanında yapan bir adamdı. Sokağa çıkar çıkmaz hemen taksi bulman gibi şeyleri, Frank Feldman her seferinde başarırdı."
Yolcu:
-"Bazen herkesin başının üzerinde şans bulutları dolaşır." dedi.
Şoför:
-"Hayır, Frank Feldman'ın durumu öyle değil. O her yönden süper bir adamdı. Katılsaydı teniste Grand Slam'ı kazanırdı. Golf profesyoneliydi. Bir bariton gibi şarkı söyler, bir Broadway sanatçısı gibi dans ederdi. Piyano çalışını duymalıydın. Muhteşem bir adamdı."
Yolcu;
-"Kulağa gerçekten özel biriymiş gibi geliyor." dedi.
Şoför:
-"Dahası var. Hafızası bilgisayar gibiydi. Herkesin doğum gününü hatırlardı. Şarap hakkında her şeyi, hangi şarapla ne ısmarlayacağını, hangi etin en uygun olacağını bilirdi. Her şeyi tamir edebilirdi. Benim gibi değil. Ben bir sigorta değiştirmeye kalksam, bütün sokağın elektriği gider..."
Yolcu;
-"Vay be!" dedi, "Önemli biri yani."
Şoför:
-"Frank, her zaman en çabuk gidilecek yolları bilir, tıkanıklıklara takılmaz. Benim gibi değil. Ben her zaman trafikte takılırım. Frank, hayatında bir tek hata yapmamıştır. Kadınlara nasıl davranılması gerektiğini, bir kadına kendisini iyi hissettirmeyi bilir. Kadın haksız bile olsa, bir kere bile cevap vermezdi. Giyimine de her zaman özen gösterirdi. Ayakkabıları hep parlardı. Mükemmel bir insandı. Bir tek hata bile yapmamıştır. Hiç kimse onunla karşılaştırılamaz."
Yolcu:
-"Muhteşem birine benziyor. Nasıl tanıştın onunla?" diye sordu.
-"Frank'la aslında hiç tanışmadım. O şerefsiz ölmüş, ben onun kahrolası dul karısıyla evlendim…!”

hazan
27-02-2011, 20:54
Bir Beşiktaşlı, bir Fenerbahçeli ve bir Galatasaraylı Arabistan'da yasak olmasın......a rağmen bir otelde içki içerken yakalanır. Mahkemeye çıkarılırlar. Karar İDAM! Bizimkiler itiraz ederler ve karar ömür boyu hapis cezasına çevrilir. Ama o gün bayrama denk geldiği için Kral Hazretleri ömür boyu hapsi kaldırıp hepsine 20 kırbaç cezası verir. Bizimkileri sempatik bulduğu için de bir kıyak daha yapıp herkese acıyı hafifletmek için bir istek hakkı tanır. Beşiktaşlı, "Sırtıma bir yastık bağlayın" der. 10 kırbaçtan sonra yastık paramparça olur ve pek fayda etmez. Uyanık Fenerli bunu görünce, "Sırtıma iki yastık bağlayın" der. Ama iki yastık bile 20 kırbaca dayanmaz. Sıra Galatasaraylıya gelince Kral, "Bak Galatasaraylı seni severim... Bu yüzden sana iki istek hakkı veriyorum" der... Galatasaraylı bunun üzerine "O zaman bana 40 kırbaç vurulsun" deyince herkes şaşkına döner. Kral Hazretleri; "Peki ikinci isteğin nedir?" diye sorar... Galatasaraylı pis pis sırıtır ve ekler; "Fenerliyi sırtıma bağlayın " ...... :)))

ar_de_
03-03-2011, 00:05
izlediğim kadarıyla piyasalarda durumlar vahim. bu yüzden size biraz tebessüm ettirecek bu şiiri aktarmaya karar verdim :)

Alengirli Şiir

Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
Nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
Belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
Biraz Nietzsche biraz Kant kafan karışmış belki
Parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
Pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
Kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
İyi kitaplar okudum bir b.ka yaramadı..


Ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
Sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
İşin yoksa çiçek al,saç tara, parfüm sık.
Küsmesi,barışması,ayılması,bayılması
Hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
Meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
Güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
Bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
Hepsi ağzıma s.çtı..


Ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
Her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
Seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
Ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
İçime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
Ben seni severim sevmesine de
İş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim..

Ah Muhsin Ünlü


aktaranın notu :
biber acıdır, gerçekler acıdır. öyleyse biber gerçektir... söylemi aklıma geldi bu şiiri okuyunca :)

buena vista
03-03-2011, 14:10
Rahmetli bestekar Selahattin Pınar bir yandan beste yaparken diğer
taraftan üç-beş kuruş kazanmak için bazı zengin çocuklarına musiki
dersi verirdi.
Öğrencilerden biri bir gün,
- ''Hocam, sabahları aç karnına çiğ yumurta içmenin sesime çok faydası
varmış. Ben bir haftadır bunu yapıyorum. Sesimdeki değişikliği fark
ettiniz mi?'' diye sorar.

Selahattin Pınar,
- ''Oğlum, der.. İç... Hiçbir zararı yoktur!'' Bir süre sonra oğlan,
- ''Hocam, annem de çiğ yumurta sayesinde sesimin çok güzelleştiğini
söyledi. Siz de farkındasınız, elbette..'' Selahattin Pınar çaresiz...
Bet sesli oğlanı atsa olmayacak, ekmek parası...
-''Oğlum.. der. Yumurtanın zararı yoktur... içebilirsin...''

Bir süre sonra oğlan yine aynı konuya girince, dayanamaz rahmetli...
-''Ulan, eşşekoğlu eşek... der. Yumurtada keramet olsaydı, tavuk götü
bülbül gibi öterdi!''

buena vista
05-03-2011, 09:41
Kadının biri, 46 yaşındayken kalp krizi geçiriyor ve hastaneye kaldırılıyor. A...meliyat masasındayken, ölüme yakın, birden bir Azraili görüyor ve soruyor: 'Benim saatim geldimi ?'
Azrail cevap veriyor: 'Hayır, senin daha 43 sene, 2 ay ve 8 günün var'.
Narkozdan uyandığında, estetik yaptırmaya karar veriyor. Yüzünü gerdiriyor, dudaklarını doldurtturuyor ve göğüslerini düzelttiriyor. Kısacası: 'Yeniden doğmuş gibi' Daha uzun bir süre yaşayacağını bildiği için şimdi, o kadar ameliyatın değdiğini düşünüyor.
Son ameliyattan sonra, hastaneden tamamen yeni bir insan gibi çıkıyor. Tam karşıdan karşıya geçiyorken ambulans çarpıyor ve ölüyor.
Azrail'e soruyor: '40 seneden daha fazla yaşayacağımı söylemiştin neden o zaman bana o ambulansın carpmasini engellemedin?
Azrail cevap veriyor: 'Kız, allah canını almasın ben seni tanıyamadım ki .'

buena vista
10-03-2011, 11:39
Askerde komutan emir erine seslenmis:
- "Çabuk bana bir lazer yazici getirin"
Er gitmiş ve bir askerle geri gelmiş.

Komutan :
-"Bu ne lan?"
Asker:
-"Lazer yazıcı komutanım"
Komutan:
- "Nasıl oluyor ??"
Asker:
-"Temel, hem LAZ hem de ER ve de yazıcılık yapar."
Komutan:
- "Ulan iyi ki scanner istemedik..."

buena vista
16-05-2011, 08:37
Kasabanın birinde bir papaz ve onun iki tane papağanı varmış.
Papağanlar da papaz gibi oldukça inançlı ve dindarlarmış..
Sabah-akşam kafeslerinde oturup İncil okuyup dua ederlermiş.

Papazın cemaatinden bir kadının da 2 tane dişi papağanı varmış,
papazın erkek papağanları ne kadar ahlaklı ise kadının dişi papağanları da
o kadar ahlaksızmış.
Eve gelen misafirlerin önünde 'erkek istiyoruz!'
diye bağırırlarmış. Kadın sonunda
dayanamamış ve papaza akıl danışmaya gitmiş. Papaz da;
- Sen getir onları bana benim papağanların kafesine koyalım da
ahlak öğrensinler biraz, benim papağanlar sürekli dua eder' demiş.'
Kadın da almış papağanları getirmiş papazın evine...
Kafese girer girmez dişi papağanlardan birisi;

- Hey yakışıklılar, iki tane ucuz fahişe ister misiniz**
kafesinizde?'
demiş.
Erkek papağanlardan biri ötekine dönüp
- Lan oğlum bütün dualarımız kabul oldu sonunda.....' demiş.....

minik not: hiç bir şey göründüğü gibi değildir..

Master
03-10-2011, 21:31
Adam kutsal gece Tanrı’ya yalvararak 2 dilek dilemiş

“Dünyan ın en güzel içkisi ile Dünyanın en mükemmel kadınını bana ver Tanrım.. Ne olur ” diye.

Dua sonrası gözlerini açtığında tam karşısında bir şişe ‘Maden Suyu’ ve ‘Rahibe Teresa’yı bulmuş..

Böyle durumlarda olayı biraz daha net ve detaylı mı tarif etmek gerekir ne?.. Bilemedim yani...

buena vista
04-10-2011, 20:14
CAMİ hocası hanımlara vaaz veriyormuş. Kadınlardan biri sormuş;
- Hocam bir mühendisle yatarsak onun cezası ne kadar?
Hoca; “- 3 sene” demiş.
- Avukatla yatarsak?
- 5 sene...
- Doktorla yatarsam?
- 4 sene...
- Peki hocam... Hocayla yatarsam?
Hoca;
- Seni gidi seniii, sen cennete gitmek istiyorsun galiba...

buena vista
24-11-2011, 15:23
ERKEK OLMANIN DAYANILMAZ KEYFI

* Kolundaki, bacagindaki tuyleri mutemadiyen aldirmak zorunda degilsin.
* Biyiklarin utanc degil, cogu zaman ovunc kaynagidir.
* Bes gunluk tatil icin ufak bir canta yeter.
* Her kavanozu tek basina acma kabiliyetine sahipsin.
* Makyaj tazeleme sorunun olmadigi icin zirt pirt tuvalete gitmezsin.
* Kilo aldiginda dostlarin sana aciyarak bakmaz.
* Topuklu ayakkabi gibi bir seyin ustunde hokkabazlik yapmak
zorunda degilsin.
* Ayakkabilarinin topugu ve tirnagin asla kirilmaz, corabin kacmaz.
* Sacinin nasil gorundugu hic onemli degildir.
* Pisirecegin hayvani kendin avlayabilecek guctesindir.
* Dus yapman ve giyinmen en fazla on dakika surer.
* Gereksiz esyalarin bulundugu bir cantayi tasima aliskanligin yoktur.
* Ceketini alip cikarsin.
* Besli paket halindeki donlarin fiyati, tek bir sutyeninki kadardir.
* 50 yasina da gelsen kimse evde kaldigini iddia edemez.
* Yuzundeki tum renkler orjinaldir. Ne silince, ne yagmurda cikmaz.
* Sohbet ettigin insanlar, bakislarini goguslerine dogru kaydirmaz.
* Evlenince soyadini degistirmek zorunda kalmazsin.
* Her zaman tek parca mayo giyersin.
* Karsi cinsle esit oldu?unu kanitlamak icin adanmis omur suren
hemcinslerin yoktur.
* Kahvehaneler, stadyumlar ve bilumum yerler sirf senin daha
keyifli bir hayat surmen icin vardir.

YAHU BIRAK HEPSINI

* Sen hic 'Erkek Hastaliklari Uzmani' diye bir sey duydun mu?!...

buena vista
02-02-2012, 08:01
Modern bir hastanede çok sıkışan bir adam defalarca denemesine karşın devamlı meşgul olan erkekler tuvaletine giremez. Adamın zor durumunu gören bir hemşire adamın haline acır ve;
- Bayım, duvardaki tuşların hiç birine dokunmayacağınıza söz verirseniz bizim çok özel tuvaleti kullanabilirsiniz.’ diyerek yardımcı olur.

Adam teşekkür eder, ihtiyacını giderdikten sonra gözleri karşısındaki duvarda bulunan ve üstünde IS, IH, TP ve OTC yazan rengarenk tuşlara takılır.

Biraz tereddüt eder, söz vermiştir. Ancak merakını yenemeyerek IS yazan birinci tuşa dokunur. Altından fışkıran iılık su anında adamın altını yıkar.

Erkekler tuvaletinde böyle bir lüksü hiç yaşamamış adam, daha büyük bir haz beklentisi içinde IH tuşuna basar. Sonuç, beklediği üzere olağanüstüdür. Bu kez ılık su yerine püfür püfür bahar çiçeği kokulu ılık hava, nazik yerlerini kurulamaktadır…

Hanımlar tuvaletinin tuvalet ötesi bir şey olduğuna inanan adam tereddütsüz TP tuşuna uzanır. Bu kez de talk pudrasının okşayıcı etkisiyle kendinden geçer.

Son tuşun daha görkemli bir etkisi olacağına kuşkusu olmayan adam hemen ona da basar. Gözlerini açıp hatırladığı ilk şey, hastanede uzandığı yatakta kendisine doğru eğilmiş endişeli hemşirenin yüzüdür.
- Ne oldu bana?’ diye sorar acı içinde,
– Son hatırladığım sey, hemşirelerin özel tuvaletinde üzerinde OTC işaretli bir tuşa basmak.’
- Biliyorum der hemşire; OTC otomatik tampon çıkarıcı demektir. Pipiniz yastığınızın altında…

buena vista
20-02-2012, 10:52
Şişman bir adam, cok şöhretli bir doktorun
muayehanesine gidiyor, konu zayiflamak istemesi. Doktor, bir hafta kullanmak üzere, isimsiz bir hap veriyor kendisine.
Ilk kullandığı gece, uyur uyumaz rüya görmeye başlıyor adam.

Bir saray icinde, etrafinda onlarca cariye, sabaha kadar bir onla, bir bunla sabah uyandiginda, kan ter icinde... Her gece ayni sey, bir haftanin sonunda butun fazla kilolar atilmis durumda.

Gunler sonra yolda sisman bir arkadasina rastliyor ve nasil kilo verdigi soruluyor.
Durumunu anlatiyor, o arkadasi da doğru doktorun calistigi hastaneye gidiyor ve doktor ona da ayni tedaviyi uyguluyor.

Ilk gece,adam rüyasında bir sarayda! Ama etrafında
cariyeler yerine onlarca iri yari zenci...
Tutarlarsa adami fena yapacaklar.
Bizim şişman önde, onlarca iri yari zenci peşinde....Başlıyorlar sarayin içinde koşuşturmaya...
Üçüncü gün sonunda adam zayıflıyor ama dayanamıyor
ve telefon ediyor doktora.


"Ya Doktor bey, Neden arkadaşımla benim rüyalarım farklı?
"O cariyelerle işi bitirirken, ben neden irzima gececek zencilerden kacip duruyorum.

Doktor biraz düşündükten sonra sorar:
'Siz hastaneye mi gelmiştiniz, muayenehaneye mi?"

buena vista
06-03-2012, 14:40
Temel nişanlisi Fadime ile fındık tarlalarını geziyormuş. 'Bak Fadime'
demiş, 'butun bu tarlalar benim. ama bir tanecik findik koparırsan, seni
oraya yatırırım ona gore.'
Bunu duyan Fadime' nin gözleri parlamış, hemen
koşup bir tane findik kopartmış.
Temel sözünün eri ya, fadimeyi fındık ağacının altına yatırmış.
Bu cezadan memnun kalan Fadime, üstünü başını
toparlayıp, ayağa kalkar kalkmaz bir fındık daha kopartmış.
Temel bir kez daha .... Bir findik daha.....
Temel 5. findiktan sonra perişan ayağa kalkmış, bitkin bir halde Fadimeye dönüp; 'bak Fadime ' demiş eliyle tarlaları gostererek,
'burdan sonrasi Fiskobirliğin'

buena vista
12-04-2012, 19:11
Adamın biri bir gün, Fransa'ya bir iş için gitmiş. Akşam olunca
sıradan bir gece kulübüne gitmiş. Eğlencenin doruk noktasında spikerin
anonsunu duymuş;

"Şimdi, meşhur Temel'in gösterisi başlıyor!"

Sahneye smokin giymiş Temel çıkmış. Fakat Temel ne pantolon ne de don
giymiş. Sahnede duran masaya doğru ilerlemiş, masanın üzerinde bir
fındık varmış. Müzik susmuş, Temel kıvrak bir hareketle elinde tuttuğu
penisi ile fındığa vurmuş fındık paramparça herkes çılgın gibi
alkışlamış.

Aradan 40 sene geçmiş aynı adam tekrar Fransa'ya gitmiş işlerini
hallettikten sonra tekrar eğlenmek için aynı yere gitmiş. Eğlencenin
en görkemli zamanında spikerin anonsu duyulmuş; "Meşhur Temel'in
gösterisi başlıyor!.."

Aynı Temel yine sahnede fakat oldukça yaşlanmış... Yine masaya doğru
ilerlemiş ama masada bu sefer bir hindistan cevizi varmış. Temel çevik
bir hareketle elinde tuttuğu penisi ile vurmuş. Hindistan cevizi
paramparça olmuş. Bizim vatandaş bu gösteriden sonra dayanamamış hemen
kulise gidip Temel'e sormuş;

"Ben yıllar önce geldiğimde fındık kırıyordun, şimdi ise Hindistan
cevizi kırıyorsun bu nasıl oluyor?" demiş. Temel cevap vermiş;

"Cözlerim eskisi gibi cörmeyi!.. Finduğu iskalayrum"

buena vista
10-05-2012, 15:40
Beş cerrah konuşuyorlarmış, hangi hastaları ameliyat etmek daha kolaydır diye...
Birincisi demiş ki:

" Muhasebecileri ameliyat etmek en iyisidir, çünkü içini açtığında her şey numaralandırılmıştır"
İkincisi demiş ki:

" Yok canım, bence elektrikçileri tercih etmelisiniz, içindeki her şey renk kodu ile sınıflandırılmıştır"
Üçüncüsü demiş ki:

" Hadi canım, bence kütüphaneciler en iyisidir, içlerindeki her şey alfabetik dizin içindedir"
Dördüncüsü:

" İnşaat işçilerini denemelisiniz, parça artarsa ya da iş uzar ve bir türlü bitmezse onlar seni anlayacaktır"
Beşincisi şöyle demiş:

"Hepiniz yanılıyorsunuz, ameliyat edilecek en iyi hasta grubu politikacılardır.

Çünkü, yürekleri yoktur, beyinleri yoktur, ...aşakları yoktur, omurgaları yoktur.

Sadece iki organı hareket eder; ağzı ve götü. Onlar da birbirleri ile değiştirilebilir türdendir !!!"

buena vista
20-05-2012, 12:38
Hocanın biri Ramazanda ;
-Ey ümmeti Muhammed!Şarap içmek kesinlikle haramdır.Sakın içmeyiniz! İçenlerin boyunlarına yarın ahirette, içtikleri şarap şişeleri asılarak, mahşer halkına haftalarca teşhir edileceklerdir,diye vaaz veriyormuş.
Dinleyenlerin arasında bulunan Bektaşi sormuş :
-Hoca efendi!Şişeler dolu mu asılacak, boş mu?
Hoca "Boş" dese, cezanın hafifleyeceğini düşünerek :
-Hayır! Hiç boş olur mu? Dolu olacak, demiş.
Bektaşi, gülerek şöyle bağırmış :
-Desene hocam! Cennette de, ya hey!
XXXXXXX
Avcı Sultan Mehmet bir gün adamlarıyla beraber akşama kadar bir keklik bile vuramaz. Bunun sebebini de, sabahleyin gördüğü bir dervişin uğursuzluğuna bağlar.Solaklara seslenir.Saraydan cıkarken, şu şu tipte, sivri külahlı, sırtı kambur birinin önünden geçtiğini ve hemen bu adamı bulmaları emrini verir. Tarife göre Bektaşi babalarından ayyaş Hamza Babayı yaka paça huzura getirirler.
Sultan :
-Bre uğursuz, nabekar!... Bugün sabahleyin karşıma çıktın. Bu yüzden akşama kadar bir ava rastlayamadım. Bu ne uğursuzluktur.Vurun kellesini... Bektaşi bakar ki kelle elden gidiyor. Son bir dileğini açıklamak için söz alır :
-A devletlum siz beni gördünüz bir keklik vuramadınız. Ama insaf ediniz, benim de bugün ilk gördüğüm sizdiniz ve kellemi kaybediyorum.Söyleyin, uğursuzluk hangimizde!...
XXXXXXX
Baba Erenler bir gün camiye gitmiş, cemaate karışmış namaz kılıyor. Cemaat durumdan gayet memnun, sürekli Bektaşi’ye gaz vermekteler;
-Bak birde camiye gitmez diyorlar, hey mubarek nede güzel namaz kılıyor.
Bu kadar iltifat üzerine Bektaşi’nin koltukları kabarmış,
-Daha bu neki?, sizde birde benim abdestli namazımı görseniz, demiş.
XXXXX
Baba erenler seyahatteyken bir imamın evine konuk olur. Akşam yemekler yenir, namaz vakti gelince imam,
- “Baba Erenler yemeğimizi yedik, namazımızı da kılalım” der.
Bektaşi kabul eder. İmamla beraber namazı kılarlar. Lakin namazdan sonra İmam Bektaşi’nin abdest almadığını, namazını abdessiz kıldığını fark etmiş.
-Böyle olmaz baba erenler, kabul sayılmaz, birde abdestli kıl, demiş.
Bektaşi ne yapsın, misafir olduğundan bir şey diyememiş, istemeyerek kalkıp abdestini almış, namazını tekrar kılmış.
Namaz bitip ev sahibinin yanına oturunca ev sahibi gayet memnun;
-Baba erenler, bak gördün mü, sence hangisi daha makbule geçti, diye sormuş.
Bektaşi namaza zorlanmaktan sıkılmış bir vaziyette,
-ilki daha makbuldü mirim, çünkü Allah rızası içindi, demiş.

dentist
31-05-2012, 12:24
* **Bir Fransız, bir Alman ve bir Türk müzede "Adem ve Havva Cennet
Bahçesinde" tablosuna bakıyorlarmış:
Alman,*

*"Bedenlerinin kusursuzluğuna bakar mısınız? Adem
ile Havva mutlaka Alman olmalı." demiş.*

*Fransız, Alman'a karşı çıkmış:
"Havva ne kadar güzel, Adem ne kadar yakışıklı.Bu denli çekici olduklarına
göre, hiç kuşkusuz Fransız olmalılar."
Türk, tabloyu uzun uzun izledikten sonra kararını
vermiş:
"Bunlar kesin Türk'tür. Üstte yok, başta yok, elmadan başka yiyecek yok, ama
hala kendilerini cennette sanıyorlar."*

buena vista
01-06-2012, 09:34
**Adam Şükrü Saraçoğlu'nda yerini almış. **
**Aldığı bilet tribünün en uzak köşesinde. Yerine oturmuş birinci
devreyi güç bela seyretmiş. ***
***O arada ön tarafta tam ortada bir koltuğun boş olduğunu fark
etmiş. Devre arasında sıralar arasından geçip o boş yere ulaşmış.
Yan koltuktaki adama sormuş: **
**- "Burası boş mu?" ** **- "Boş, demiş adam..." **
**- "Nasıl oluyor bu tıklım tıklım dolu stadda boş yer kalmış..." **
**- "Orası benim eşimin, demiş adam, aylar önce bu maç için
almıştık. Ama eşim vefat etti..." **
**- "Çok üzüldüm, demiş bizimki, ama dost ve akrabalarınızdan birine neden vermediniz bileti?" ** **- "Onların . hepsi şu anda cenazede,**

AnnE
03-07-2012, 07:56
Alışverişe gitmiştim, birde ne görüyüm
Biskolata çocugu ; hey maşşallah dedim

903

buena vista
29-07-2012, 11:46
Adama sormuşlar:
"- Kaç gün oruç tuttun?"
"- Hastalığım nedeniyle, ancak bir gün tutabildim!" demiş.
Aynı soru, orada bulunan Bektaşi'ye sorulunca, hiç istifini bozmadan
yanıt vermiş:
"- Bu arkadaş benden bir gün fazla tutmuş!"

Master
30-07-2012, 05:50
Türkiye Ralli Şampiyonası 6’ncı ayağı olan Ford Otosan Kocaeli Rallisi 28-29 Temmuz tarihlerinde büyük bir coşku içersinde yapıldı. Havanın sıcak olması nedeniyle pilotlar bazı teknik ve fiziksel sıkıntılar yaşadı. Fakat en ilginç olay İnterteks Fuar Alanı’ndan başlayıp yarışın başlayacağı Umuttepe geçişinde yaşandı. Kent içersinden geçen yarış araçlarının motorlarından gelen gürültü nedeniyle bazı vatandaşlar polisi arayarak şikayette bulundu. Bunun üzerine polis ekipleri yarış otolarını yol kenarına çekerek ehliyet, ruhsat sorup ceza yazacaklarını söyledi. Pilotlar polislerin bu tutumu karşısında şaşkınlık yaşadı.

Otomobil Sporları İl Temsilcisi ve Yarışmacılarla İlişkiler Sorumlusu Gökhan Elbir

"Otomobillerden çok ses geliyor diye şikayet gelmiş. Biz Valilik makamından itibaren alt birimlere kadar resmi makamların tümünden izin almıştık. Fakat servis noktasından start noktasına çıkış olan şehir içi güzergahında vatandaşlar rahatsız olmuş ve polisi arayarak şikayette bulunmuşlar. Polis de müdahelede bulunarak araçları durdurmuş. Şaka gibi bir olay. Önce biz inanamadık. Yarışçılarda tabi çok şaşırmışlar. Yapılan görüşmelerin ardından sıkıntı çözülerek araçlar start noktasına gönderildi"

Kocaeli Otomobilciler Derneği Başkanı (Kosder) Ceyhun Yılmaz, araçların kent geçişinde polis ekip otoları tarafından durdurulduğunu söyleyerek, "Araçların plakalarının okunmayışı ve yarış araçlarının motorlarından gelen gürültü nedeniyle polis arkadaşlarımız çevirme yapmış. Kısa süre içersinde müdahelede bulunduk. İl Emniyet Müdürü ile yaptığımız görüşmenin ardından sorun çözüldü ve araçlar parkurlarına yeniden geri döndü. Araç çekilme veya bağlanması söz konusu olmadı. Sadece araçlarımızı durdurdular" diye konuştu.

buena vista
21-10-2012, 14:25
Tarihte ilk kez Erzurum'a ayna gitmiş. Adamın biri aynayı görüp eline almış. Daha önce hiç kendini görmediği için ölen kardeşine benzetmiş karşısındakini.
Adam:- 'Ey gidi gardaşımm.. Seni bi daha gör mek nasipte varmış'!
Aynayı eve götürüp sarılıp uyumuş kardeşine.
Karısı bakmış adam bi şeye sarılıp uyuyor.
Aynaya bakmış bir kadın! 'Allah belaağı vireee, bu garı da kim?
Bi boka da benzese' diyerek feryat figan evden çıkmış, muhtara gitmiş.
Kadın:- Mığdar, benim herif beni bu çirkin garıyla aldatii.'
Muhtar aynaya bakmış. Sonra düşünceli düşünceli:
- 'Yav bu garıdan çok gavata benziir'
XXXXX

DURSUN'un karıları..


- Ula Temel, en yakın arkadaşın Dursun’un karısı ölmüş cenazesine gitmiyor musun? Temel omuzunu silkeler, “Hayır” der “gitmiyorum”. Sonra ekler:
- Ona karşı çok mahcubum. Temel’in karısı sorar, “Ula niye mahcupsun? O senin en iyi arkadaşın.”
- Cevap gelir:
- Dursun beni üçüncü karısının cenazesine çağırıyor. Ben bir kez çağıramadım kendisini.

buena vista
04-11-2012, 10:19
Taksinin yokuşta frenleri patlamış, müthiş bir hızla aşağı iniyor.
Kayserili müşteri bağırmış.
- "Durdur şu arabayı.."
Şoför panik içinde haykırmış..
- "Durduramıyorum!.."
- "O zaman taksimetreyi durdur hiç değilse" demiş, Kayserili.

buena vista
11-11-2012, 18:09
İki deli, yolda giderken bir direksiyon bulunca çok sevinmişler. Direksiyonu alan, “Atla arabaya seni gezdireyim” demiş. O sevinçle hızla ve uzunca bir süre yol aldıktan sonra benzincinin önünde, pompaya yanaşmışlar. Direksiyonu elinde tutan:
- On liralık, demiş, süper olsun.
Benzinci ikisini de tepeden tırnağa süzdükten sonra:
- Gidin işinize be! diye bağırmış, sizin civatalarınız gevşek!
Arkadan tutunan, direksiyonu tutana yakınmış:
- Gördün mü! Araba masraf kapısı açtı bile!

buena vista
13-11-2012, 14:12
Adamın biri ormanda yürüyormuş. Karşısına tanımadığı bir hayvan çıkmış. Demiş ki sende kimsin? Hayvan:
- Ben katırım demiş, annem eşşek, babamda attır. Adam :
- Hımmm, bayağı bir ilginç demiş. Biraz daha devam etmiş. Yeni bir hayvan daha görmüş. Sen de kimsin demiş?
- Ben bir kurt köpeğiyim. Babam kurt, annem köpektir. Adam yine şaşırmış. Biraz daha gitmiş. Yeni bir hayvan daha çıkmış karşısına. Peki ya sen kimsin?
- Ben bir eşşek arısıyım demiş hayvan. Adam dayanamamış ve,
- Yürü git lennn demiş.

Master
17-11-2012, 11:37
17.11.2012 10:16:34 Karadenız Fıkrası Gıbı: Rıze'de 217 Chp’lı Nasıl Akp’lı Oldu?
-rıze’de, Aralarında Chp ıl Sekreterı ısmaıl Durmus ıle Chp Merkez ılce Baskanı
Recep Durmus’un Esı ıffet Durmus’un Da Yer Aldıgı 217 Kısının Akp’ye Uye
Yapıldıgı Ortaya Cıktı. Secım Kurulu, Chp Uyesı 217 Kısının Akp’ye Uye Oldugu
Gerekcesıyle Chp’dekı Uyelıgını Dusurdu. Chp’lıler, ıse Akp’ye Nasıl Uye
Yapıldıklarını Ogrenmek ıcın Akp Rıze ıl Baskanlıgına Dılekceyle Basvurdu.

Rıze (anka) -omer San Bıldırıyor- Rıze’de, Aralarında Chp ıl Sekreterı ısmaıl
Durmus ıle Chp Merkez ılce Baskanı Recep Durmus’un Esı ıffet Durmus’un Da Yer
Aldıgı 217 Kısının Akp’ye Uye Yapıldıgı Ortaya Cıktı. Secım Kurulu, Chp Uyesı
217 Kısının Akp’ye Uye Oldugu Gerekcesıyle Chp’dekı Uyelıgını Dusurdu.
Chp’lıler, ıse Akp’ye Nasıl Uye Yapıldıklarını Ogrenmek ıcın Akp Rıze ıl
Baskanlıgına Dılekceyle Basvurdu.
Soz Konusu Olayın Sadece Rıze ıl
Merkezınde Degıl ılcelerde De Meydana Geldıgı Kaydedılırken; Gelısmelerle
ılgılı Olarak Harekete Gecen Chp Genel Merkezı’nın Ulke Genelındekı Dıger ıl Ve
ılcelerde De Aynı Sorunla Karsılasıldıgı Gerekcesıyle Calısma Baslattıgı
Kaydedıldı.
Rıze Merkez ılce Secım Kurulu'nun Chp Rıze ıl Baskanlıgı’na
Gonderdıgı Yazıda, Chp Uyesı Gorunen 217 Kısının Yakın Bır Tarıhte Akp’ye Uye
Kaydı Yaptırdıgı Belırtılerek, Lıstede Yer Alan ısımlerın, Son Uyelıgın Gecerlı
Olması Nedenıyle Chp Uyelıgınden Dusurulmesını ıstedı.
Lıstede, Chp ıl
Sekreterı ısmaıl Durmus ıle Merkez ılce Baskanı Recep Durmus’un Esı ıffet
Durmus Ve Bazı Partılı Yonetıcılerın De Yer Aldıgı Tespıt Edıldı. Bunun Uzerıne
Chp Yonetımı, Akp Rıze ıl Baskanlıgı’na Dılekce ıle Basvurarak Halen
Partılerının Catısı Altında, Bazıları Yonetım Kadrolarında Gorev Yapan Bu
Kısılerın Akp’ye Nasıl Uye Yapıldıgını Sordu. Chp Merkez ılce Baskanı Recep
Durmus, Kendı Esının De Aralarında Bulundugu 217 Kısının Akp’ye Uye Yapılmasını
Anlayamadıklarını Soyledı. Akp Rıze ıl Orgutunden Bu Konuda Acıklama
Bekledıklerını ıfade Eden Durmus, "akp Rıze Orgutu Kısa Bır Sure Once Turkıye
Genelınde ıl Secmenı Bazında En Fazla Uye Yapan Teskılat Secıldı. Chp’lılerı
Uye Yaparak Mı Secıldı? Bunu Anlamakta Zorlanıyoruz. Uyelıklerın Onerı ıle
Yapıldıgı Soylenıyor. Uye Olacak Kısının ımzası Alınmadan Uye Kaydının
Yapılması Mumkun Degıl. Bu Kısıler ımza Atmadıgına Gore Nasıl Uye Yapılmıslar"
Dedı.
Akp Uyesı Goruldugu ıcın Chp Uyelıgınden Dusurulen Chp Rıze ıl
Sekreterı ısmaıl Durmus Da, Akp Uyelıgıne ılıskın Yazıyı Gorunce Sok
Gecırdıgını Belırterek, "akp’ye Dılekce Verdım, 'partınıze Uyeysem Bana Uyelık
Belgemı Verın. Nasıl ımza Atmısım Bana Bır Gosterın' Dedım. Henuz Cevap
Alamadım. Bu Cevabı Aldıktan Sonra Savcılıga Suc Duyurusunda Bulunacagım" Dıye
Konustu.
Olayın Duyulmasının Ardından Rıze’nın Dıger ılcelerınde De Aynı
Sorunun Yasandıgı Ve ılce Secım Kurullarının, Chp ılce Orgutlerıne Aynı
ıcerıklı Yazılar Gonderdıgı Kaydedıldı. Chp Ardesen ılce Orgutunde De Toplam 36
Kısının Akp’ye Uye Oldugu Gerekcesıyle Uyelık Kayıtlarının Dusurulmesının
Gundeme Geldıgı Ogrenıldı.
Chp Genel Merkezınden Edınılen Bılgılere Gore
ıse Aynı Sorunun Ulke Genelındekı Bırcok ıl Ve ılcede De Yasandıgı Kaydedıldı.
Sorunun Yasandıgı Dıger ıl Ve ılcelerın Belırlenmesı Ve Gereklı Yasal
ıslemlerın Yapılması ıcın Chp Genel Merkezının Calısma Baslattıgı
Kaydedılırken; Gelısmeler Sonrasında Nasıl Bır Yontem ızlenecegı ıse Daha Sonra
Kamuoyuna Duyurulacak.
Ote Yandan Rıze ıl Secım Kurulu Yetkılılerınden
Edınılen Bılgılere Gore Olayın, 2011 Genel Secımlerı Sonrasındakı Secmen
Kutuklerı Ve Uye Kayıtlarının Dıkkate Alındıgı Ve Yuksek Secım Kurulu’nun
Secmen Lıstelerı ıle Partılerın Uye Kayıt Lıstelerını Sısteme Yuklemesı Sonucu
Ortaya Cıkan Cakısmalar Nedenıyle Gundeme Geldıgı Kaydedıldı. Secım Kurulu
Yetkılılerı, Aynı Zamanda Uyelık Bılgılerı Eksık Partı Uyelerının De
Uyelıklerının Dusurulmesı Yonunde Karar Alındıgı Bunun Daha Once De Dıger
Partılerde Yasandıgına Da Dıkkat Cektı.
Bu Arada Akp Rıze ıl Orgutu, ıl
Genelındekı 232 Bın 117 Secmenın Yuzde 32,57’sı Olan 75 Bın 590 Kısıyı
Partılerıne Uye Yaparak Turkıye Genelınde Akp Orgutlerı Arasında Bırıncı
Olmustu. (anka)
(os/hf/orh)


10:17 17/11/2012
--anka--

buena vista
11-12-2012, 08:07
Hırsız, gecenin yarısında bir eve girer. Karanlık koridorda, yaktığı küçük el fenerinin ışığında ilerlerken bir ses duyar,
- İsa seni izliyor!
Şaşkınlık ve korkuyla etrafına bakınan hırsız, bir yandan da evdeki değerli şeyleri aramaya devam eder. Tekrar aynı sesi duyar:
- İsa seni izliyor!
Bu kez hırsız elindeki feneri çevrede gezdirmeye başlar ve bir papağan görür.
- Bunu sen mi söyledin? diye papağana sorar.
Papağan:
- Evet, yalnızca seni uyarmak için, der.
Hırsız:
- Ne! Beni uyarmak mı! Kimsin sen? Adın ne senin?
Papağan:
- Musa, diye cevap verir.
- Musa? der hırsız, hangi salak bir papağana Musa adını koyar ki!?
Kuş cevap verir:
- Bilmiyorum. Tahminimce arkanda duran Dobermana 'İsa' adını veren salak olabilir!

buena vista
16-12-2012, 11:06
Amerika'da bir süpermarkette, müşteri yarım kivi satın almak istiyor.

Tezgâhtar bunun mümkün olmadığını söylüyor. Kavga çıkıyor. Tezgahtar koşa koşa müdüre çıkıyor:

"Efendim, hayvanın biri yarım kivi almak istiyor" der demez şöyle bir arkasına dönünce ne görsün, müşteri arkasından gelmiş, ensesinde duruyor...

Tezgahtar hemen müşteriyi işaret ediyor:
"Bu beyefendi de diğer yarısını almak istiyor, efendim..." diyor
Müdür durumu anlıyor, adama yarım kiviyi mecburen verip gönderiyorlar. Bir saat sonra müdür tezgahtarı çağırtıyor:
- "Tebrik ederim, çok zeki davrandın, iyi idare ettin. Nerelisin sen?
- "Brezilyalıyım efendim..."
- "Amerika'ya niye geldin?"
- "Brezilya cazip bir yer değil efendim, orada insanlar ya fahişe, ya da futbolcu..."
Müdür;
- "Biliyor musun, benim karım da Brezilyalı..."
- "Yaaaaaaaa öyle mi, Yenge hangi takımda futbol oynuyor?

buena vista
18-12-2012, 08:48
Amerika'da yaşayan bir çocuğun 100 dolara ihtiyacı olur. Bu 100 dolara sahip olabilmek için günlerce gecelerce dua eder. Sonunda Tanrı'ya mektup yazmaya karar verir.
Amerikan Posta İdaresi, üstünde yazılı adres olarak sadece 'TANRI, ABD' olan mektubu Bay Başkan'a vermeye karar verir.
Başkan mektubu alınca çok hoşlanır, çok duygulanır, fakat 100 dolar yerine 5 dolar koyar.
5 doların küçük bir çocuk için yeterli olacağını düşünür.
Çocuk gerçekten de 5 dolara sahip olmakla tatmin olur ve Tanrı'ya teşekkür mektubu yazmaya koyulur:
-- 'Sevgili Tanrım, parayı yolladığın için teşekkürler. Ama mektubu Beyaz Saray üzerinden yollamışsın ve tabii her zamanki gibi oradaki herif de 95 dolarını kesip silah almış olmalı. Bana 5 dolar ulaştı. Yine de teşekkürler'.

buena vista
30-12-2012, 13:07
Şehrin birinde bir kilise, havra ve cami tesadüf birbirine komşu durumuna gelirler. Zamanla papaz, haham ve hoca arkadaş olurlar. Üçü de kendi dinince ibadetini yaptırır, sonra biraraya vakit geçirirler.
Gel zaman git zaman, yeni yıl diye kağıt oynamaya başlarlar. İnsanoğlu bu başlamayadursun, bir süre sonra bu oyunları kumara dönüşür. Sonunda ihbar edilirler ve polis aniden baskın yapar. Hemen toparlanıp oyun kağıtlarını saklarlar, ama polis durumdan emin!
Komiser önce papazı sıkıştırmış:
- “Sen din adamısın, yalan söylemek sana yakışmaz, söyle, kumar oynuyordunuz, değil mi?”
Papaz işin nereye varacağını kestirir ve inkâr eder. Komiser kararlıdır, kiliseden İncil'i getirtir,
- ”Öyleyse Mukaddes kitap üzerine yemin et” der. Papaz bir kere hayır demiştir, şimdi itiraf ederse büsbütün kötü olacağını bilir. “Ne yapayım,” diye düşünür, “Şimdi yalan yere yemin eder, sonra katedrale gidip günah çıkartırım, Allah affeder...”
Elini kitaba basıp yemin edince, komiserin yapacak birşeyi kalmamıştır. Bu defa hocaya döner:
- “Bak Hoca Efendi,” der, “Bilirim sizin dinde yalan söylemek çok günahtır. İtiraf et; kumar oynuyordunuz, değil mi?”
Hoca düşünür, “Evet” dese hem Papaz'ı ele vermiş olacak, hem de kendisi için durum iyi olmayacak. “Papaz bizden daha kıdemli, inkar ettiyse bir bildiği vardır. Arkadaş uğruna işleyeceğim bu suçu Allah elbet affeder” diye kendini avutup, basar yemini...
Sıra gelmiştir Haham Salamon'a. Komiser bu son kozu da kaybetmek istemez. Bütün hışmı ile ona döner:
- “Söyle Haham efendi,” der, “Sakın inkâr etme, kumar oynuyordunuz, değil mi?”
Haham ellerini kaldırır, papaz ve hocayı işaret eder,
- “İyi de Komiser Bey” der, “Kiminla?”

Master
01-01-2013, 15:26
Rize Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Erdoğan, son 3 yılda yaklaşık 15 bin ton kaçak çay ele geçirildiğini söyledi, kaçak çaylarda hayvan dışkısı ile böcek kanı tespit edildiğini açıkladı.

Master
01-01-2013, 21:28
Suriyeli muhaliflerin kurduğu Özgür Suriye Ordusu'nun siyasi danışmanı Bessam el Dade, kimyasal silah üretebilecek hammadde ve kapasiteye sahip olduklarını açıkladı. AA'ya konuşan El Dade, "Esad bu silahı kullanırsa, biz de karşılık veririz" dedi.

Minik Merak : Kim verdi doğru söyle ;)

http://www.presstv.ir/detail/2012/12/31/280993/militants-can-marry-syrian-women/

Suudi Arabistan’da Vahhabi müftü Muhammed El Arifi Suriyeli muhaliflerin uzun süredir savaştığı için cinsel ilişkiye gidemediğini söyleyerek, militanların cinsel isteklerini karşılamanın cennete gitmek için yerine getirilmesi gereken bir görev olduğunu iddia etti.

Müftü El Arifi yabancı militanlarla Suriyeli kadınlarla ilişkiye girerek cinsel arzularını tatmin edebileceğini, böylece militanların "Suriyelileri öldürmek için kararlılığının artacağını" kaydetti.

Cinsel ihtiyaçları gidermek için yapılacak evliliklerde dul, boşanmış ve 14 yaşından büyük kadınların tercih edilmesini söyleyen müftü, militanların cinsel isteklerini karşılamanın cennete gitmek için yerine getirilmesi gereken bir görev olduğunu savundu.

*Müt'a veya Muta nikahı;bir erkeğin, rızası olan bir kadınla, bir ücret karşılığında, belirli bir süreliğine birlikte olmak üzere evlenmesi. Müt'a kelimesi ise sözlükte "kendisinden faydalanılan şey" olarak tanımlanıyor.

Minik Acaba :Eğer bu doğru ise, Doğrusunu Allah bilir...

buena vista
06-01-2013, 12:40
Av dönüşü avcı, başına gelenleri anlatıyormuş:
- “Ormanda ilerlerken, karşıma kocaman bir ayı çıkmaz mı? Çifteyi doğrultacak vakit yok! Silahı bir kenara attığım gibi başladım kaçmaya. Fakat ayı peşimde! Benden hızlı koşuyor. Bir ara ayının sıcacık nefesini ensemde hissettim. O kadar yaklaşmıştı. Derken ayının ayağı kaydı, yere düştü. Fırsat bu fırsat, tabana kuvvet arayı açtım. Ama ayı toparlandı, kalktı, bana yetişti. Yine nefesi ensemde... Pençesini uzatsa omuzumdan yakalayacak. Allahtan tam o sırada yine ayının ayağı kaydı, yere düştü. Talih bana gülüyor! Hızımı arttırabildiğim kadar arttırdım, yeniden arayı beşyüz metre kadar açtım. Tanrı sizi inandırsın arkadaşlar, ayı yine bana yetişti. Yine nefesi ensemde... şansa bakın... Ayının tekrar ayağı kayıp yere düşmez mi?”
Serüveni dinleyenlerden biri dayanamamış:
- “Sen de çok yürekliymişsin kardeşim! Hayvan bana üç defa nefesi enseme gelecek kadar sokulsa, çok ayıptır söylemesi, ben korkumdan altıma ederim.”
Avcı dönüp ters ters sözünü kesene bakmış :
- “Lafı karıştırma yahu! Ayı üç kez neyin üstüne bastı da ayağı kayıp yere düştü sanıyorsun?”

buena vista
11-02-2013, 08:45
Adam kitapçıda bayan tezgahtara seslenir:
Hanımefendi, “Evin reisi erkektir” adlı kitap var mı?
Tezgahtar bayan gülümseyerek yanıt verir:
Hayır beyefendi. Masal kitabı satmıyoruz.

XXXX
PAZARLIK PAYI:

Küçük Kayseriliye hocası sormuş :
- Altı kere altı?
- Otuz dokuz.
- Otur, sıfır
Arkadaşı sorar :
- Bildiğin halde neden otuz dokuz dedin?
- Pazarlık edecektim, anlamadı...

buena vista
07-05-2013, 07:05
Temel bir gün bir davete gider. Orada oturan bir adama yaklaşıp sorar:
- Uşağum sen japon misun? Adam:
Yok kardeş değilim. Aradan 10 dakika geçer Temel yine adama sorar
- Uşağum sen japon misun? Adam bu sefer:
- Kardeşim git manyak mısın ya sen? Aradan bir 10 dakika daha geçer ve Temel adama bir daha sorar:
- Uşağum sen japon misun? Adam da artık iyice sinirlenmiş.
- Evet lan japonum ne olacak!
Bizim temelde der ki:
- Vallahi hiç benzemiyisun.

XXXX

Temel bir gün hastalanmış. Bunu gören arkadaşları ziyarete gitmiş. Arkadaşları Temel'i pencereden atlarken görmüş:
-Ula Temel düzgün kapı varken camdan niye atlamaya çalısıysin?
- Doktor bana dedu ki kapıdan ayağuni atmayacasun. Bende hep pencereden çıkayirum.